4 — VAKIT 7 Teşrinevel 1930 N———————-— yiltere İmpera- | luk konferansı | * kaç gün evvel Londrada Ingliterenin o imperatorluk eransı toplandı. İngiltere im- torluğuna dahil olan mub- memleketlerin temsil edil mühim konferans, mü- edeceği meseleler ve it- leyeceği kararlar nokta- cihanşümul bir ehemmi- haizdir. Filhakika konferan- .müzakeratı gayet mahrem iyan edecek ise de müzake- mevzuları meçbul değildir. elemirde cenubi Afrika müs- iikesi tarafından istediği 2a- i İngiltere imperatorluğundan ilmak arzusu resmi bir şekil izhar edildiği ve bu arzunun disi için bir bak olarak ka: “olunması talep olunduğu ma- ıdur. İngiltere imperatorluk nferansı hiç şüphesiz bu me- eyi tetkik edecektir. Diğer aftan Britanya ile İngiltere stemlekâtı arasındaki iktisadi imasebatın & tanzimi Üzerinde k ciddi müzakereler cereyan ecektir. Zira harbi ümumiden | ora bütün Avrupanın mağlüp “galip memleketleri istibsalât- ımı arttırdıkları halde bilâkis filterenin istihsalâtı yüzde yir- “derecesinde tenakus etmiştir. ndan dolayı İngiltere, emsali tihte görülmeyen bir iktisadi bran içersine düşmüştür. İm iteredeki muhafazakârlar bu n yegâne ilâcını imperstor- eczası arasında sıkı bir hi- sistemi tatbik etmekte bu- , Halbuki liberaller ile ele fırkası taraftarları bu fik- - muhaliftirler. Aynı zamanda bütün müstemlikeler himaye a- yhtarı olarak görünüyorlar. Bu- ınla beraber bu meselenin bu a mutlaka kat'i bir karara aptedileceği anlaşılmaktadır. Ve zer İngilteredeki himaye taraf- arlarının fikirleri galebe ederse Ütün cihamın iktısadi vaziyetine edecek yeni bir arar itti- z edilmiş olacak demektir. Cünkü İngiltere ilr nüstemlike- ri arasında bir gümrük ittiba- İh zaruri olarak Avrupa kıt'asın- mubtelif memleketler ara- iktisadi bir ittihadı davet tir. i HA Lodos »lova yolcuları ehlike atlattılar ün sabahtan itibaren şiddetle! ğe başlıyan lodos rüzgârı se hili mütecavire seferlerinin bir| iddet intizamını kaybetmesine p olmuştur. Öğle üzeri Haydar uş, giden vapurlar iskeleye ya mam seferler bir müddet 3ya uğramış, yolcularını çıkarmış 'ikat lodosun şiddetinden yoluna am imkânını bulamıyarak Bü- iskelesine bağlamak iste- mış, sonr aaçıkta demirlemeğe bur olmuştur. Yalovaya gide : yolcular Büyükadaya çıkama- ları için vapurda gecelemişler- >» Mendirek mavnalarla dok) * Jaretler: Ya on iki saat evvel ötseydi Bir Gazete yazdı: “ Bir hükümet dairesinde idik, yanım- daki salondan bir ses geldi. Bu ses bir ishotoz sesi idi. Biraz serrs horoz bir daha dem çekti. Birkaç dakika sonra bir | dela daha seslendi. Meğer, bu horoz sahipsiz bir horoz ieiş Üç gün muba faza edilecek, sahibi çıkmazsa haraç mezat satılacakmış! Hororu ö#esini İşiten yaşlı bir me- mur bir kese kiğdından Iki avuç mısır tanesi aldı, bitişik salona geçti... Bereket versin bu horoz, 12 saat evvel ötmedi. Ya on iki sast evvel öt- seydi meler olacaktı, bilir misiniz? Müthiş ve dedikodulu bir parld- mento meselesi, Yarın bir siyasi makele yazscaktı. *— Bir gazete, bir hükümet daire- sinde kocamin salonda bir horozun öt- tüğünü yazıyor... Halbuki salonda boroz, moroz yoktur, mesele berakistir. Serbest Cümhuriyet fırkası namına rey vermek is- tlyen bir takım vatandaşlar bigayrihak hapis tevkif edilmiştir. Bu vatandaşlar aç ve susuz kaldıklarından çıldırmışlar ve aç- hıktan susuzluktan, zulüm yüzünden hö- sin kurbanıdırlar.. Bu bal daha ne kadar devam edecek?.. Muhterem İsmet Paşa- dan soruyoruz? Muhterem lider Mecliste kürsüye çıkacak; *.— Arkadaşlar bana Sul istimallerden bahsediyorsunuz, badi madde söyle, di- yorsunuz.. İşte madde... İşte swi istimal... tetkik ettik, tahkik ettik, öğrendik. Va- gonlarla zahireler merelere gidiyor, to- bumluk diye satın alının mısırlar, buğ- daylar böylece keyf için sarfediliyor.. Vekili aldinin divanı dliye sevkini talep ederim... lâ... m Ağa oğlu Ahmet Bey: *— Devairi hükümette beslenen nes- ne, bir horaz olmayıp zümrürüanka ol. duğu anlaşılmışur. Bunu ilimle bilirim Hem haber aldığıma göre bir değil, kırk bin zümrütlenka satın alınmış. Yazık. or, günahtır. Bütçede yeri olmıyan sarfi- yata israf derler. Furkamız israfla müca- dele fırkasıdır. Bu hallere tahammül ede- meyiz.. Saraç oğlu bütçenin hangi fas- ından bu masrafı yapmış? Bana anlatsın! Irfaniyetinden ve zekâsından bunu bek- yorum... Diyeckti.. Bir muhabir Ankarıdan şöyle bir telgraf çekerdi: “— Bundan Iki sene evvelki Konya kıtlığının sebebi şimdi anlaşıldı. Ora Anadoluda ne kadar zahire varsa, devalri hükümette beslenen horozları yem diye kikatin tavazzuhu yeni fırkanın altın ka. lemle yazılacak lcraatından ve keyfiya- undan biridir... Simdi siz bana, syol, ba sbuk sabuk şeyleri niye yazdın dersiniz. Amma, böyle söylemeyin. Horoz, Meclis kapan- madan evvel örseydi alimallah bu dedik- lerim birer birer çıkardı. Manmafih siz gene teşrinisaniyi bekleyin. Sükütu kıymetlendirdi Fethi B firka vps, me yapacaksın ediler... — Hele bir meclise gireyim anlata- cağım, dedi - Meclis açıldı, ne söyliyeceksin, dediler. — Hele bir meb'us olayım dedi, Halk fırkası müntehipleri tarafından meb'us intibep edildi; söyle bakalım de- diler. — Mele bir yeni kabine gelsin o zs- man söyliyeceğim, dedi. Yeni kabine Meclise geldi, itimat istedi, Ferhi B. kürsüye çıktı. Herkes: — Kim bilir neler, ne müthiş siya- set formülleri söyliyecek, ne siyaset aç- mazlarından babsedecek diye beklerdi. Nihayet lider geldi: Bana hırsızlarla, dolandırcılarla teşri- ki mesai ettin diyorlar? Ab bu gazeteler. Ah, bö matbunt. .g ,” #iesdim aleyhimizde propapanda ve: A, Hek ibdalarından biri, dün hafızamda birdenbire can- landı. Onu, beynimin içinde w- yandıran, eski tozlarını silkerek dip diri karşıma çıkaran #ey, bir bardak su oldu. Evet, bir bardak taze, serin ve lezzetli Kayışdağı suyu, İçtim ve eski bir zahidin “yarabbi, şükür, deyişi gibi, “yaşasın asri Ferhat, dedini. “Ferhat ile Şirin, masalını öğrendiğim zamanı şimdi hatır- lıyamam, Fakat bu gönül hikâ- re perdeye aksettiren ei oyunu, ilk i kadar taze ie zihnimin misafiridir. Titrek, uçucu mum ışıkları ile o patiska perde, iridikişli kaya” hık ve sonra oyunun safhaları hep birer birer hâlâ gözümün önünde- dir. Zavallı Ferhat, bir Şirin runa o dağları parıları ile pardı, hâlâ her kazma vuruşun da Ferhadın Hihl bih! diyen sert, yılmaz sesini duyar gibi olu- yorum. Vak'anın son düğümünü vuran kocakarı, lokma tabağı ve Fer- hadın intiharı, o zaman kalbimi ne derin yaralamış, nasıl İşte dün o birkaç yudum suyu İtin içerken, bukadar geriye gitmiş- tim, Şimdi neden “yaşasın asri Fer- hatl,, dediğimi de daha iyi am lıyorum, Öyleya, bu suda deli- nen dağlar, yarılan tepelerden ti getirildi. Bunun da bir Ferhadı olmak lâzım gelir. Kayışdağı suyunun Ferbadı Muhittin B, dir, Şimdi göz uçla- rını o kadar sevimli yapan iyi gülüşü ile onu tekrar gördüm. Bereket versin ki benzeyiş bir taraflıdır. Meselede i başka bir Şirin ve lokma tabağı yok. Gene bereket versin ki mil- let zalim kız babalarına benzemez. Kadıköyüne belki yılda bir bile gitmem. Asri Ferhadın him- metinden bol bol nasibimi alm” yacağım. Fakat Muhittin B.e ben başka bir sebeple minnet- tarım. Muslukları kopmuş, mer- mer sütunları devrilmiş harap ecdat ceşmelerini gördükçe #- tık eskisi gibi utanarak başımı iğmiyeceğim. “Bizim de asri Fer- hadımız var, bizde yapıyoruzl, diyebileceğim. ,, Seyyah Memleketimizde mürteci kalmadığını söylemiyorum. .. Beşiktaşta bir adam bir şeyler söyle” miş; bana ne! . e Hükümet tornistan etti. Muhterem liderin Meclis toplansın, meb'us öleyim, kabine itimar reyi alma- Zu gelsin de söyliyeyim diye bürüm bü- rüm böbürlendiği düsturlar bunlardır. Peki amma diyeceksiniz ki bunları söylemek için bu kadar beklemeye, bu kadar svurt zavurt etmeye ne İlzum vardı. Herhangi bir kahvede herbsegi bir işsiz size bunları her zaman söyler di. Sırf bunları söylemek için hir fırka, kurmak ve perlsmento çan elunda bulunmak lâzım değildir. Böyle sözün yanında sükür, Ameri- kan dolarından, İngiliz alınından çok dahş kıymetlidir. Sükötun hiç olmazsa müphem bir heybeti vardır. Fethi B. paramızı kıymet- lendiremedi ise sükütn kıymerlendird. S.B e ke- Kuba, matem içinde idi sözü vardı. Bunların ne olduğu" nu bilmiyorum. Ecel onu: ihmal — Öteki mektuplar musanna i- se onlar uzak yerlerde tasni edil. miştir. Halbuki biz burada Medine deyiz. Bu mektubu burdaan bi kaç konak ötede yakaladık. O hal- de bu mektubun musanna olması etmedi. dedi. Hz. Ali kendisine söylenmesi is- Mukadderat böyle imişl.. na imkân yoktur. Ötekiler sahte|t*5©” sözlere daha fazla ehemmiyet bile olsa bu mektup değildir. Os- bizden kurtulmak ve bunun i- çin bizi imha etmek istiyor. Biz de dı. Ali cevap vermedi ve Mehmedi elinden tutarak misafirhaneden ç tı. Atımı istetti ve hemen hareket et- vazifeden |nun sinesinde gömülü Leylâ içerden fırladı. Geç kaldınız, dedi, ve hıçkıra hiçkıra ağladı. Alı atın- bende köneek kayin kek onu ba ilkem er, br dn keşke sana hemen refakat edip annene yetişeydim. Fakat vazi- vermiye başladı. Bunlar ne ola" bilirdi, Çadırdan çıkiyorken Ley- lâyı da elinden tuttu, Onuda dışarı çıkardı ve sordu; — Kızım, annenin bana söy“ lemek istediği sözlerden hiç bir şey bilmiyor musan, sana hiç bir şey açmadı mı? — Bir şey bilmiyorum, Fakat biz Mısırda bir gecemizi eski bir mabette geçirdik. — beri annem bep sizi düşündü .| vehep sizi andı. Onun bütün arsasu (o sizi görmek ye içinde taşıdığı bir siri size tevdi et- mekti. Onun bize son zamanlarda İr.| sorduğu şey Şevval ayının girip girmediği idi. Henüz uzaklarda bulunduğuz bir sırada ona Şev- valin girmek üzere olduğunu söylemiş, son derece ari; mustarip “| olmuştu, Başka hiç bir bildiğim yok. Hz. Ali düşündü. Bu kadının bildiği, herhalde mühim bir şey- di. Sonra bu sır herhalde kendisini 1k| son derece alâkadar ediyordu. Bu kadarcık malümat bile işin ehemmiyetini ifade (ediyordu. Herhalde bu kadın mühim bir şeyi aydınlatacaktı. Ne diye ©- nun ilk davejine icabet etmemiş” “© Ali gene Leylâya teselli ver ci, Sonra Mehmedi çağırdı : — Oğlum Mehmet, ben ge- Sonra ona: — Medinedeki eyimiz sizindir. Bizim misafirliğimizi kabul eder- seniz memnun oluruz, dedi. Daha sonra Ali herkese veda etmiş, atına binmiş ve Medineye dönmüştü. Cenaze hazırlanmış ve erken- den gömülmüştü. Bundan sonra kafile Medineye hareket ede- cekti. Mehmet, Leylânn baba sına yaklaşarak, onları Hz. Ali. nin götüreceğini fakat Yezit — teşekkür etmiş, Medinede yerleri bulunduğunu ve örâya ineceklerini söylemi burasının Zevraya yakın oldu- ğunu söylemişti. Mehmet bu cevaptan memnun İ olmamıştı. Bunlar başka bir yere inerlerse belki onların izini kayb- ederdi. Halbuki kendisi, bugenç kızla çok alâkadar olmuştu Bitmedi)