26 Eylül 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

26 Eylül 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 4 — VAKIT 26 Eylül Ha. Vekilimiz Rusyada emsalsiz merasimle kar- şılandı Anadolu ajansının Moskova- dan aldığı 25 tarihli telgraflar dan anlaşıldığına göre Tevfik Rüştü B. Odesa ve Kiyefte büyük merasimle ( karşılınmış, Moskovada M. Litvinof tarafın- dan evvelki gün şereflerine ve- rilen ziyafette çok samimi mu tuklar söylenmiştir. Nuri B. Ankara, 25. (Telefon) — Nu- ri B. (Kütahya) Istanbula hare- ket etti, Ankarada ziyaretler Ankara, — Fethi B., dün Ga' zi Hz. tarafından kabul edildi. Ga- zi Hz. Fethi Beyi Marmara köşkü- ne götürdü. Bundan sonra Nuri ve Tahsin Beyler de Marmara köşküne giderek Gazi Hz.ne arzı tazimattai bulundular. Fethi Bey ile Nuri Bey akşam üstü İsmet Paşa tarafından Çanka- yadaki köşklerinde kabul edilmiş- İerdir. İsmet Paşanın Fethi ve Nu- ri Beylerle mülâkatı bir buçuk saat devam etmistir. Adilyede; Hayri B. Şeker fabrikasına dair neş- riyattan dolayı dava açtı “Son Posta,, aleyhine “Al- Be şeker fabrikası hissedar- ndan Hayri B. tarafından bir hakaret davası © açılmıştır. Dava bir yazısından dolayı M. Zekeriya B.le © gazetenin mes'ul müdürü Selim Ragıp B. —... aleyhindedir. 480 inci maddeye redir. Evrak, altıncı istintak “dairesine verilmiştir. Meliha H. pezertesiye gidiyor İzmir mahkemesi azalığına tayin olunan hukuk fakültesi mezunlarından ve ikinci ceza mahkemesi zabıt kâtiplerinden Meliha H. pazartesi günü yeni vazifesi başın gidecektir. Gero iştimaı İstanbul barosunda dün heyeti umumiye ictimaı yapılmış, baroya ait dahili bazı işler görüşülmüştür. İnzibat meclisinde münhal bu- lunan beş azalığa intihap yapıl ması için başka bir gün topla- nılacaktır. Yerinki muhakeme “Son Posta, aleyhindeki hü- hümetin manevi şahsiyetini tah- kir davasının yarın sabah İstan- bal ağnceza mahkemesinde rü'- yetine başlanacaktır. roma viâye Meclisin teşekkürü teb- | liğ edildi Şark havalisinde hariçten mü- seliâhan gelerek halkı kıyama teşvik edek asilerin kat'i surette te'dit ve imhaları hakkında bü- yük muvaffakıyetleri rül, kıymetli kumandanlar dilde Bo: lunan ordu ve jandarma ile me- murlara ve bünların hareketleri- Di teşkil eden ve yanyana cum- hariveti ve vatanı mlidafaa eden yerli halkın göstereceği kahra- manik va iedakârliğa karşı te- şekkür ve beyanı takdirat olun- saw bakkında meclis karan vi- lyetler tebliğ olunmuş ve köy- lere kadar tebligat bildirilmiştir. Ali B. köyü halkının şikâyeti C Ahi bey köyü halkından bir heyet vilâvete gelerek burada ki rasrasın köylüye verilmiyerek Müzayedeye konulması hakkında şikâyette bulunmuşlar ve mera- lann köylüye tevziini rica etmiş- erdir. 1930 SAN Ağaçsız Çamlıca peki gön Çamlıcada bir iki saat geçirdim. Bundan iki sene evel birkaç Avrupalı dos- tumla beraber bu güzel tepede | neşeli saatler geçirmiştik. Bun- lardan bir tanesi ki hem.n he- men dünyanın her tarafım gez- mişti, bana: — Ben, ömrümde bukadar güzel manzaralı yer görmedim, demişti. Karşısında uzanan panoramik manzara hakikaten emsalsiz olan bu eşsiz tepeye vaktile isim ve- rilizken bu balde bu manzara kadar ber tarafını Obezeyen agaçları da hesaba katılmış da Çamlıca denilmiştir. Evelki gün Istanbulun bu ha- vadar tepesinde bir iki saat ge- çirirken bunları hatırlıyarak mü- ! teessir oldum. Çünkü burası ar- tık saçları yolunmuş bir baş ha- lindedir. Burada asirlar 7250 kuruşa, yahut daha ucuza satıla satıla toprak, azgın bir çöle dönmüş. Çamlıca tabiatın Istanbula bir hediyesidir. Bu güzel memleket İ parçasını ağaçsız bırakmıyalım. Toplu İğne Önce sevgilisini Öldürdü fanklmamamminki (Üst tarafı 1 inci sayıfada) —Deli herif, gene karşıma | mf çıktın? | Sözlerile geriye dönmüş, evin | en alt katındaki odaya girmiştir. Burada, aynada kirpiklerini dü- zelterek (obahçıvanın gitmesini bekliyen Nedime H. beş dakika kadar tuvaletile vakit geçirmiş fakat başını pencereye doğru çevirdiği bir aralık aynanın için- de eski zevcinin kıskanç gözle- rini ve elinde tabancasile onu beklediğini görmüş, çılğın gibi bağırmıştır: — Yapma!,. Yapmal... Bahçıvan bunu duymamış din- lememiştir bile.. Üstüste patliya- rak camları kıran iki kurşun Nedime H. beyninden ve kal- binden yaralamış, yere düşür- müştür. Kadın kurşunların tesi- rile ölmüş, pençerenin parmak- lıklarından eski karısının kendi kurşunile can çekişisini seyreden koca onun artık kımıldanmadı- ğını görünce kaçmiya başlamış- tır. Böylece Süreyya paşa sine- ması önüne kadar gelen bahçı- van orada durmuş. Teessürün- den tabancasını kendine çevire- rek son kurşunları da karnına sıkmıştır. Zabıta memurları ve halk ka- | tili bir sedye ile Tıp fakültesine | götürmüşler, fakat Mehmet Ali yolda ölmüştür. Zabıta ve adli- | ye dün müştereken tahkikata başlamışlar, cesetleri morga nak- letmişlerdir. “Fırkalarda Hakkı Şinasi Pş. geldi Birkaç gündenberi Edirnede bulunan İstanbul C. H. fırkası müfettişi Hakkı Şinasi Pş. dün şehirimize avdet etmiştir. Belediyede intihap defterleri kaldırıldı Beş gündür asılı bulunan in- tibap defterleri dün akşam kal- dırılmıştır. Belediye reis muavi- ni Hâmit bey belediye dairesine giderek intihap işlerine ait faa- liyeti tetkik etmiştir. İşaretler in geceki rüyalar Dün gece S5. C. fırak Ismet Paşa istifa edecek diye sevinçle evlerine dağıldılar. Sevine, sevine uyu- dular. Yarın, Fethi Rey basvekil oldu diye âve çıkardı. Bir papağan geldi, Ağaoğlunun kar yolasının başlığına tünedi. “— Ey dedi, Karabağın bülbülü ar- tık devlet kuşu başına kondü.. Kalk Ha riciye vekili oldun. ili Uzun saçlı, uzan etekli, mücevher) kanatlı bir melek; uzun sa tn Meh-| met Emin Beyin saçsız başı üstüne yı. Zarak söyledi: “— Şair, gözyaşlarımı sil! sazını du-| vara as sen sadede gelemedin, ama sa- det sana geldi. Maarif Vekili oldun.. | Tahsin Beye gökten bir nida erişti: “— Ey kulum... Gİt dahiliye vekâleti sana verildi mülkü muhafaza et, Refik Ismali Beye, heybetli, siyah cüppeli, kocaman külâhlı esmer bir a- dam göründü.. Elinde kocaman bir te razi vardı. Kan ter içinde uyandı... Geceyarısı E bülhüdanın torununu buldurdu. Rüyü- İsini tabir ettirdi. Kendisine “adalet te-| razisini eline alacaksın, dediler. y iyah küçük merkep- le büyük, büyük, pek büyük bir bina- nm önünde durdu. Bu binanın kapısından itibaren ka- pılar ağızlarını açmışlar, kasaların için| deki türlü, türlü cins altınlar dile gel mişler, şangır şungur sesleniyorlardı; “— Aşkından dile geldik. Gel bizi gönlüne bas!... Kavuştun bankaya. Süreyya Paşa... Paşa babasının mer- hum dalkavuğunu gördü. Ona sordu: “— Bizim paşalık elden gidiyor... Bu ne hal?, Dalkavuk, kaşlarını çattı ve ciddi bir tavır aldı. Dedi ki: “— Paşam... Sağlığımda paşa baban bânâ her gün sorar! *— Ulan, bu ekmek mekmek, kitap mitap, yemek memek, at mat, insân minsan, paşa maşa, nedir derdi. Ben ona şöyle cevap verirdirm. “— Ekmek efendim, sizin sofranıza çıkan nani aziz, mekmek fakir fıkara- nın ve bizlerin yediği siyah, toz toprak karışık nesne... Kitap, efendimizin yaldızlı kütüpha- nelerinde, ciltli, tezhipli eserler hadis! ler, kur'anlar. Mitap kütüphanelerde satılan romanlar, hikâyeler... At, gerduneyi ikbalinize çekilen ha- lis macar hayvanları, mat sürücü bey. girlerinin hırizmasını çıkardıkları ka- burgaları biribirine geçmiş mahlâkat., İnsan, ensesi kat kat, göbeği lüp, lüp astığı astık, kestiği kestik sizler gibisi- minsan baldırı çıplak, donsuz, biz. ler gibisi, Paşa muharebe meydanla- rında saçlarının ağartanların son mer- tebesi, maşa oanasının karnından fe riklikle doğan mahdum bey gibi çocuk- lar derdim, dedi. Süreyya Paşa ağlıyarak uyandı... On dört muhaliften bir meb'us heye. ti vekile dairesinin önünde on iki vekil, bir başvekil gördü... İçtim salonunda İboş bir sandalye aradı, fakat hepsi do- Ta idi, Keskin bir ses kulağına çarptı... — Guguk... Fırkadan istifaya karar verdi. Bugün yarın bu meb'usu öğreniriz. Söylenecek bir fikir kalmadı Senelerdir birini tanırım. man rasgelsem, bana: “— Ah bir hürriyet gelse. Neler söyliyeceğim, neler yazacağım. Gör. sünler... O zaman ben bu adamın gayet asabi, heyecanlı lâflarına bakardım! da: “— Şu adam derdim, bir dökülse kimbilir ne cevherler meydana çıka. cak... Nihayet beklediği gün geldi.. Dili çözüldü. Çalakalem yazmaya başladı. Bir makale, iki fıkra sonra püf rüz- gâra tutulan bir mum gibi söndü. Dün gene kendisine rasgeldim: “— Ne oldu dedim hürriyetten isti- fade etmiyorsun: Ne za . İ meb'usları EEG içinde ! Bunu yamayı taahhüt ediyor mu- SUNUZ ?... Hepsi birden cevap verdiler: — Taahhüt ediyoruz. Bunu ya» pacağız.... —O halde karar verilmiştir. He- men ayrılalım ve yerlerimize döne- lim. Dört sakallı adam ayağa kalktr- lar. Biribirlerine sarıldılar ve veda: laştılar, kaç dakika sonra hepsi merkeplerini aldılar, kadim Mrsr- rım bu metruk mabedinden çıktılar ve şehre doğru ilerlediler. Onları gören ve sözlerini duyan bir kimse bulunduğunu gösterecek bir tek €- mare yoktu. Dört yahudi kadim Mısır mabe- dinden çıkarak hareket ettikten sonra mabedin iç tarafına giden dehlizde bir vücut hareket ediyor- du. Bu bir kadındı. Kocası ve kızı da beraberdi. Bunların üçü, ehram civarında akşamlamışlar, geceyi bu metruk mabette geçirmek istemiş- lerdi. Ortalık kararmadan mabette barınılacak yer arıyan bu üç kişi ayin merasimine mahsus odanın sa ğındaki dehlizlerden geçerek her tarafı kapalı bir oda bulmuşlar, eş- yalarını buraya yerleştirmişler, ye- meklerini yemişler ve uyumuşlardı. İçlerinde uyumayan, yalnız bu ka- dındı. Çünkü hasta idi. Bir aralık muş, fakat kocasını uyandırmadan! evvel seslerin nereden geldiğini, ses sahiplerinin kim olduklarını an- lamak istemişti. Belki bunlar da ge- ceyi bu mabette geçirmek istiyen yolculardı. Kadın dehlizin kenarı" na kadar gelmiş, dört yahudinin bir kenara çekilerek konuştukları- nı duymuştu. Bir aralık bu konuş” rek geri dönmek istemiş, fakat on- ların sözleri, onu yerinde mıhlamış- tı. Kadın onların bütün müzakere- lerini dinlemiş, onların bütün sırla- rını anlamıştı. Dört yahudi müzakerelerini bi- tirerek kararlarını verdikten sonra kadm, saklandığı yerden geri dön- dü. Bir kaç kere yerinden kalkarak kocasını uyandırmak istedi. Fakat kocası bu adamlara ne yapabilir- di? Belki bunların hepsi de silâhlı idiler. Şüphesiz bunlar, bir kimse- nin kendilerini dinlediğini anlıya- cak olurlarsa, onu imha ederlerdi. Çünkü onların tertip ettikleri sui- kasdın hafi kalması, onlar için ha- yati bir mes'ele idi. Onun için ka- dın sesini çrakrmamış, onlar gittik- ten sonra kararını vermişti. Kendisi, kızı ve kocası Medine- ye gidiyorlardı. Kızları, gençti ve güzeldi. Kocası, onu sâdattan biri ile evlendirip, ve bu sayede bir mevki sahibi olmayı ümit ediyor- du: Mısırdan Medineye gitmeleri- fnin asıl sebebi bu idi. Tabii kızın bu maksattan haberi yoktu. Fakat karı koca bunu konuşmuslar, ve ka 0 EB EN “— Monşer dedi, dağarcıkta söylene- cek fikir kalmadı... Hakikaten, her şeye rağmen söylenen fikir hâlü namevcut. Kırk yıllık ciddi, ağırbaşlı, profesör Ağaoğlu bile altmışından sonra mizah yazıyor, Fikir söylemekten çekiniyor. Onlarda bu yufka akil, bu yalın kat fi- kir varken lâf bolluğuna bile kıran gi- recek, Ey didarı hürriyet âşıklarına bir az akıl, bir az müşahede, bir az kültür kuy veti ihsan eyle, 5.E. kadm, dışarda sesler duyarak kork! maya ehemmiyet vermek istemiye-| enez) ÖMLEK | Vakayi bir kadın görmüştü Bütün müzakereyi dinliyen bu kadın dehşet ka mıştı ney* Uv gri” rarlaştırraışlardı. Kadın, Medi İdönmekten çok memnun © Çünkü orada doğmamış ise ©€ w ra büyümüş, bir çok büyükleri iy, lerine girip çıkmış, oların hanı rile tanışmıştı. Hatta kendisi b Hazreti (Ali) yi de tanıyordu kü ilk kocası ve kızının asıl onun en yakın adamlarında” & sadık dostlarımdan biri idi, Haz Ömer zamanında Mısırın terli tirak eden zevci İskenderi dü muhasarası esnasında şehit kıs müş ve onu dul bırakmıştı. Bi 1 o zaman yeni doğmuştu. BU ak larda şimdiki kocası ona talip in muş, o da sefalete düşmemek bu talibi reddetmemş$şti. Hs çek bu adam onu çok üzmüş, omü e iyıpratmıştı. Bu adam çok kaz irekli, çok zalim bir adamdı. biricik kızı ona baba diyordu. Öğe onun bütün zulmüne, onun 9“ öy huşunetine tahammül ediyordu yy bir U adam, gerçi Emevilere msn fakat meziyetsizliği yüzünde” baltaya sap olamamıştı, M9” İher kapıya başvurduğu halde bir memuriyet vermemişlerdi: hayet karısı, Esma, ona bir akıt” retmişti. Kendisinin Medinede çok tanıdıkları vardı. Eski k hi seven ve ona hümet eden, oun vi sını tebcil eden bu tanıdıkları” # siyesile belki ona bir iş temi” mek mümkün olurdu. Bundan ka eski kocasının Medinede berisi kalmıştı. Hiç olmazsa bu” rı satar, savar ve bir şeyler ii derlerdi. Sonra Medinede kız! evlendirmek ihtimali de çok (li idi. Herkes bu kızın, kimin idr olduğunu anlarsa, ona talip lardı. Çünkü onun babası, Ki Bi manlığile, iyiliğile, âlicenaj herkesin hürmetini kazanmıştı: tür bunlar bir araya gelirs* halde işleri yola girerdi. Esmanın kocası Yezit, ki agit bu fikirlerini kısmen kabul eyt kismen kabul etmemişti, Bir kızın kendi kızı olmadığının öte mesini istemiyordu. Çünkü onu” defi, Medineye o vardıktan yen doğrudan doğruya Hazreti Öğ nm konağına inmek, onu adi rin ümerasından birile evler iy mekti. Emevilerin ümerasi” biri onun damadı olursa işin kolaydı. i i Esma onun bu sözlerine itif memiş, çünkü bir kere Medi varmak istemişti. Medineye & tan sonra bu işleri orada hallet” daha doğru olurdu. ( Bitmedi) Tab'iyat şirketi Dünkü gazetelerden biri Ankaradan gelen bir 2 şebrimizde matbasçılık “m riyat işlerile (o meşgul er maksadile bir milyon lira *X maye ve 24 sene müddetl€ matbaâaçılık ve neşriyat i anonim şirketi teşkili hakkınd, mukavelenin (Heyeti vekile kabul edildiğini bildirmektedi”. Dün şehirimizde tahkikat yor. tık. Görüştüğümüz tabiler Jeri le bir teşekkülden o habe” olmadıklarını söylediler. ** bundan bir müddet | ev tabi arasında 500 bin Jira içi maye ile bir şirket tesisi gel bazı hususi teşebbüsler ol fakat müsbet bir netice V€ tel inde ei

Bu sayıdan diğer sayfalar: