” 4 — VAKFI 4 Eylül 1930 ——— Yeni 'bir namzet a e m 3 TÜst tarafı 1 inci sayfamızda) Müdafaa edeceğim noktalar şun- lardır: 1 — Eminlerin müntehap ol- ması, 2 — Fakir halktan vergilerin tamamen kaldırılması. 3— İçecek su. 4— Süt, 5— Kullamlacak su. 6— Istanbulun imarı. — Bunları biraz izah etmez misiniz. Meselâ fakir halk ve vergileri esasen çok fena tevzi edilmiştir. Meselâ fakir halktan aldığımız vergi nisbeti yüzde © yedidir ve zengin sınıftan alına- na nisbetle ancak yüzde iki noksandır. Bu aşağı yukarı bir müsavattır ki aslâ doğru olamaz. Bilhassa fakir halktan alınan imarına tahsis edilirse... Sonra, bizde belediye- cilik fenni bir şekilde tatbik ler, grafikler tesbit edilir, bütçe ondan sonra yapılır. © © Salar meselesi başlı başına © bir faciadır. Memlekette bir çok hastalıkların sebebi sudur, Ev- velâ içilecek sular açıktır. Son- ipti memleketlerde Süt meselesi de belli başlı dert- lerden birisidir. Fenni bir süt- — Ya bütçe ek HE? kifayet etmezse “o — Bütçe muvazene işidir, © bence-Bir Nevyork şehri yapmak iddiasında değiliz. Bütçe lüzum © ve ihtiyaç nisbetinde tanzim e- dilir. Neselâ şehrin fakir senit- leri dururken şişli imar edilmez. — HE, fakat siz dairei inti- habiyenizin aleyhinde bulunu- © yorgunuz! Bu noktayı, Sabiha H.ı din- liyenlerden biri söylüyor ve bu, © tam yerinde bir işaret oluyor. Filhakika “Sabiha H. Şişli tara- fında oturur ve o muhit kendi- ami intihap dairesidir. iha H., biran şaşalar gi- bi oluyor, gülüyor. Fakat genç © muharrir bu hakikatı işinin de kabul etmiyeceğini zannetmiyor Bir mahkeme kararı Virpmadı garip bir dava geç- miş ve neticede kocaların ev işlerine müdahale etmemesi kararı verilmiş. Eskiden bu şekilde bir mab- keme kararı verilseydi, herkes hak verir: — Eh, mademki kadınlar da ellerinin hamurile erkeklerin işine karışımıyorlar, erkekler de onla- rın hamur işlerine karışmasınlar | Derdi. Lâkin, kadınların hamur işin- den başka her işle uğraşmak is- tedikleri şu sırada Viyana mah- kemesinin İ a ET | ME Bir intihar solosane kâtibile birlikte saat beşe kadar o gün hareket eden Arjantin mektep gemisi Presi- dente Sarmientoda bulunmuş beş buçukta konsolosaneye av- det ederek saat yediye kadar | vakit | odasında yazı yazmakla geçirmiştir. Konsolosun bu es- nada biri polise ve diğerleri Arjantinde obnlunan bhemşiresi- ne ve konsolosane kâtibine hi- taben üç mektup yazdığı sonra- dan anlaşılmıştır. M. Alferdo bıraklığı mektup- larda hastalığından mütvessiren intihar ettiğini, ölümünden kim- ?İ çıkmış ve Tokatliyan otelinde Bugün Samsuna gidiyor Darülbedayi hey'eti bugün Karadeniz vapurile olacak hey'et hemen o gece Be- kârlar — temsillerine baş- hyacaktır. Müteakıp (o geceler Zehirli kucak, Şahin, Bir kitap, Yumurcak, kör, Hızır, topaz, Hil temsil edilecektir. ve sözüne daha başka bir ha- raretle devam ediyor; —Gerçi bütçeyi tevsi için her zaman imkânlarar anabilir,Fakât Ni bütçe ile daha An işler yapılabilir. Bu muhakkaktır,diyor. — Intihap — nasıl çalışmak fikrindesiniz ? — Neşriyat mi Beyan- name neşrederek. Öteki fırka- ların programların — neşretme- lerini bekliyorum. O vakit mu- e hakkım ola- — ro tertibini düşünü- yör musunuz? — Müsaade ederlerse evet, Propağandann her şeklinden bilirler. Yalnız halkın reyi galip gelirse... halkın ihtiyaçlarını tespit edil- mesini istiyeceğim. Belediye ka- tinden, çok tesirleri vardır. Sabiha H. cümlesini gülerek bitiriyor . Bunun şimdiden bir isim söy- lersem ancak e bir iş yap” mış olurum, değil mi? akşam yemeğini yedikten sonra dokuza on kala evine dönmüş ve odâsma ir. Beş dakika “sonra bir rowel- ver sedası ve bunu takiben de bir cismin yere düşmesinden mütevellit bir gürültü işitilmiş, derhal koşan Koüsolosane ka- vâsı ve zevcesi konsolosu sağ elinde duman çikan bir rovel- ver olduğu halde yüz üstü yer- de A ismimin M. Alfredönun sağ mii bu girmişa ve içerde bir ölüme sebep Kavas derbal polise ve Şişlide oturan konsolosane kâtibine ha- Beyoğlu merkezinden — gelen memurlar ve zabıta tabibi lâzem gelen tahkikatı yapmışlar, müddei um tahkikata . vazıyyet elmiştir. Elli beş yaşlarında olan mün- tehir M, Alfredo altı seneden- beri şelirimizde (o bulunuyordu. Kendini tanıyanlar gayet iyi kalpli, fukaraya yardımı sever nazik bir zat olduğunu fakat hiddetlendiği zaman tanmmaz bir hale geldiğini söylemekte- er. M. Alfredo nörasteniye müp- telâ idi. ne buhranları. geçiri- lu. z Bu bubranlardan sonra iyileş- miyeceğini artık anladığını ve bir ve felsefi eserler okurdu. M. Alifredonun cenazesi kaldı- rılmamıştır. Cesedim tahnit edil dikten sonra Arjantine yollan- ması da muhtemeldir. Ş C.H. fırkası umumi kâtibi Saffet B. din akşam Yalovaya gitmiştir. İki gün sonra dönecektir. $ Devlet demir yolları umum müdürü Muhtar, Posta ve tel graf umum müdürü Fahri, M.V. talim ve terbiye hey'eti .âzasın- kası müfettişi olup bir müddet- tenberi Istanbulda bulunan Kon- ya meb'usu Zühdü Bey Bandırma tarikile İzmire geçmiştir. $ Erzurum meb'usu Nafiz Bey bugün Trabzon ie dairei intibabiyesine gi $ Dr. Fatma Reşit H. dün Ankaraya gitmiştir. SİT a a e Ta A ar a7 ve lame e yaa Mam) FEDAYİLERİ M. Alfredo salı günü kon- li CENNET emma yn Yemi Yazrn: Ürer Hira Sea SER emek mapE Seyh muhafızlara emretti : Emir Hazretlerini götürünüz! Ve Haldun avağa kalktı, yürüdü ... 428 — ben onu takdir eder ve evlâdım gibi severdim. Onun için, onu, Saltan Salâhattinin cellâdı elin den kurtardım. Cellâdın bize mensubiyeti > vardı. Sözümüzü kırmadı ve bu kızm kurtulmasına | bizmet etti. Mesrure ötedenberi kendisini nekadar sevdiğimi bil- diğinden selefimin ölümü üzerine tekrar geldi. Ben de ondan bumu bekliyordum. Fakat ben bu kızı, senden almıyacağım, Emir Hal- dun! onu sana verdim. Btediği- niz gibi yaşaymız ve mes'ut olunuz. Haldun, şeyhin bu sözlerine | teşekkür etti. Artık Mesrurenin yaşamakta olduğuna (şüphesi kalmamıştı. Şeyh, mesrureye dönerek ona emrekti : Haydi, kızım, git, eski dairen- de yerleş ve lâzım olan her şeyi yap. Ben Emir Haldunla görü- Mesrure, kuradan çıkıp gitti. ve şeyh ile Haldun karşı karşıya kaldılar. — Emir Haldun! ben selefim- den apayrı bir adamim. Benim mesleğim bütün dindaşlarımla iyi geçnmek onlardan hiç bir hususta Ayrılmamaktır. Sen is- tersen sulhu temin edebilir ve kan dökülmesine meni olursun. Halbuki biraderin Emir zeydun bize çok ağır şartlar teklif edi- yor. Kalemizi yıkmak üzerinde ısrar ediyor. — Sultanın emri öyledir. — Fakat sultanın bu emri, selefim Sinana mukabele içindi. — Sizin adamlarınız, Sinanın adamları değil wi? — Öyle. Fakat bu adamlar şeyhin emrinden çıkamazlar. Si- nan onları kan dökmeğe memur etti. Ben bunun aksini yapıyorum. — Sirin mukabil şartlarınız nedir? — Biz kalenin askerleriniz ta- rafından işgal edilmesini kabul ediyor, yalaız mezhebi busasla- yede kan dökülmiyecek ve sulh ve müsalemet hakim « olacaktır. Muharebe olursa, Cebel fedatleri, kanlarının son damlasına kadar döğüşeceklerdir. Neticeyide bir kimse bilmez biz aylarca muka- vemet edeceğimize kaniiz. Fakat kan dökülmemesini istemiyoruz. Bize yardım etmezmisiniz emir Haldun! — Siz benim Hayatımda en gok taziz ettiğim varlığı kurtar- dınız. Sözlerinizden kalbinizin iyiliğini anlıyorum. Onuniçin sis ze yardım edeceğimi vadediyo- | rum. Şeyhi; “ellerini! çarpık. İçeriye giren muhafızlara em- retti; — Emir hazretlerini götürünüz. Haldun, ayağa kalktı ve mr hafızların peşinden yürüdü. Bir kaç adım gittikten sonra “peri gibi kızlardan müteşekkil bir kafile, Halduu aralarına ald lar ve onu bir odaya şötürdü- ler. Hafif ışıklı kandillerle yeri aydınlanan odada bir #ofra kw rulmuştu. Kızlar, Haldunu, yemeğe olurt- muşlar, ona hizmete başlamış- lardı. Haldun, Cebele geldiği ilk günlerin halıratını yaşiyor ve eirafım gözetiyordu. Buresi yine eskisi gibi idi. Yine bir tarofta musiki çalınıyor ve kadınlar te- Şarkın en güzel kızları onun etrafında dolaşıyorlardı. Sofra- da birkaç kişi için yer vardı. Haldun, ellerini sonra bekledi. bir kaç dakika sonra, Şeyhül Cebel, göründü. Yanında bir kaç adam vardı. Bunların hepsi Haldunu selâmlamışlar ve sofraya oturmuşlardı. Yemekler yendikten sonra soğuk şerbetler i ikram olundu. hepsideocuları iç- diler. acaba bu yeni Şeyh, şara- bı kaldırmışmıydı? Belki, fakat onun ikram ettiği şerbetler de in- sana neş'e veriyordu. Yemek bittikten sonra bu cemaat, büyük .bir odaya geçli. | burası çok kalabalıktı ŞeyhülCe- bel, Haldunu © yanına alınmıştı, Şeyhülcebelin bir işaretle ber- kes oturmuş, ortalığı derin bir süköt kaplamıştı. Şeyhin sesi bu sükütu yardı: — Aziz dailerim ve kiymet- Wi fedailerim: Bu geceki misafirimiz, emir Haldun, bizim kızlarımızdan bi- rine talipir ve Cebelin en kıy- metli ve en yüksek dereceli kızlanmdan Mesrure onun zev- cesi olacaktır. Bizim tarikumza mensup olmıyan bir adama, Kız- larımzdan birini vermek doğru değildir. Fakat emir Haldun bi- ze yardımını vadetti Bende onun talebini kabul ediyorum. bu akşam bu merasimi yapacı- ğız ve bu düğünü tes'it edeceğiz. Cebel şeyhi, bu sözleri söyle- dikten sonra Ilalduna döndü: — Evet! dedi. — O halde bizde onu sana bin altındır. Onu bet veriyorum. Sizde ş8- bitmisiniz? Bütün cemaat; — Şahidiz! Dedi, — O halde burasimeyi tes'it ediniz * şeyhin bu emri hemen yerine lk emi ime şerbetler taşıyan kızlar bütün cemaate kadehler sundular. Şeyh ile Halduna birer altun bardak takdim o'undu. İkiside bunları içtiler. Sonra şeyh kalktı, Haldunu elinden tuttu : — Haydi oğlum! Seni zevce nin yanma gölüreyim ! dedi. (Bitmedi)