— 4 — VAKIT 2 Eylül 1930 Ağrı dağında Asiler ölülerini bırakmıyorlar Erciş nasıl muhasara edildi ve kurtarıldı ? Ağn dağındaki eşkiyanın ne halde bulunduğuna dair o civarda soyahat &den bir zaon “Hizmet, gazetesine gün- derdiği malömatı dün naklen yazmışuk. Bugün de ikinei kısmını neşrediyoruy: “ Bu havalide deveran eden çok kuvvetli bir rivâyete göre Ercişin ilk defa asiler tarafından işgali (üzerine (askerlerimizin harekete geçmesi ve Ercişi is- tirdadı, gazetelerde rivayet edil- diği şekilde vaki olmamıştır. Ercişin asiler tarafından muha- sarası ve kurtarılması şu şekilde rivayet ediliyor: Asiler kasabayı şiddetle taz- yik edince mahalli jandarma kumandamı bulunan bir yüzbaşı- mız Van gölü kenarındaki bir mevkide bulunan kıt'alarımızın muavenetini ve bunun ancak Kürt çocuğu ile haber gönderil- mek suretiyle temin edilebile- ceğini düşünmüş ve 10-12 yaş- larında bir Kürt çocuğu bularak ken disine : — Şayet şu mektubu götürür- de göl kenarındaki mevkiin ku- mandanma verirsen sana 100 lira vereceğiz. Demiştir. Kürt çocuğu teklifi kabul etmiş, fakat bu hizmetine mukabil para değil, bir mavzer tüfeği verilmesini istemiş ve avdette verilmek üzere teklifi pabul edilmiştir. Çocük- yolda Kürtler tarafından tutulmuştur. Asiler, ber nedense şüphelene- rek çocuğu döğmüşler fakat ço- cuk bir şey söylememiş ve im- dat talebini havi mektup çocu- ğun çarığında kalmıştır. Asiler, şüphelerinin tahakkuk etmediği- ni görünce çocuğu serbest bi- rakmışlardır. Oda mektubu ye- rine vermeğe muvaffak olmuştur. Bunun Üzerine mezkür mevki- den küçük vapurla tahmil edi- len dört top Erciş açıklarına getirilmiştir. Ve topçu efradı- mızdan Mehmet çavuş namın- daki bir Türk askeri ilk mer- mide : hedefini bulup 42 hay- dudu yere serince asiler ara- sında müthiş bir panik olmaş- tur. Haydutlar bunun üzerine Seylâ deresine kaçışmışlar, fa- © ket gerek karardan, gerek bu sırada yetişen hava kuvvetlerimiz tarafından tenkil edilmişlerdir. Asiler bu havalide yaptıkları mücadele ve giriştikleri harp- lerde bilhassa maktullerini ve mecruhlarını bırakmamağa çalış mişlar ve bu emellerinde ekse- riyetle muvaffak olmuşlardır. A- siler ârasında Arap ve Ermeni- ierin de bulunduğu muhakkak görlilmektedir. Ruslar kendi hadutları üzerin- de bizim aleyhimize harekâtta bulunmak © istiyen (O baydutlara © karşı şiddetle ateş açmaktadırlar. Şimdiye kadar bu suretle Rus- lar tarafından öldürülen asilerin adedinin hemen hemen 7Üve 8G ni bulduğu söylenmektedir. Geçenlerde esir edilen bir Kürt yobazı ile bir zabitimiz arasında şöyle bir mubavere geçmiştir: — Islamın şartı kaç? — Say bakalım.. — Namaz kılmak, oruç tut- Kürtler Kürt zenginlerinden para istiyorlar Beruttan El-Ehram gazetesine verilen malümata göre Kürt eş- rafından Reşit ağanın evine, ü- zerinde “ Kürdistan müdafaa ce- miyeti, imzası bulunan bir be- yanname yapıştırılmıştır. Beyan- namede ona vediğer Kürt zen- ginlerine istiklâl uğrunda ölen Kürtler hatırlatılmakta ve bunla- ra “biz sizi silâh taşımağa de- gil, fakat mâli yardımda bulun- mağa, Türkiye aleyhinde Akvam cemiyetine protesto telgraflar göndermeğe davet ediyoruz,, de nilmektedir. Gene El-Ehram gazetesi“Kürt- lerin başında kimler var?, ser- lâvhası altında bir resim neşret- mektedir. Resimde görülenlerin Kâmıran Bedirhan, Celâdet Be- dirban ve Mahmut Selim Bey oldukları yazılıyor. Bunlardan başka resimde milli kıyafetli iki Kürt görünüyor, bunların isimle- ri yazılmamıştır. Yunan murahhaslığı Muhtelit mübadele komisyonu Yunan murahhaslığı şimdi bu- lunduğu binadan çıkarak Türk ve bitaraf âzaların yanına taşın- mıştır. mak.. ilâ.. — Amelde mezhebin nedir? — Şafii, — Yanaaa?.. — Yası filin varmı? Sen böyle sualler soracağına bana karşı. ne yapacaksan yap. Ben Kürdüm, . sana. düşmanım. Sen Türksün, bana düşmansın. Bir- birimize (o söyliyecek (sözümüz yoktur. Gene bu havalide cereyan et- miş şöyle bir hadiseden bahse- or iki Türk neferi dağda 70-80 | yaşlarında ihtiyar bir Kürt görüp şöpheleniyorlar ve kendisini ka- rakola sevkedilmek üzre yaka- lıyorlar. Biraz ilerledikten sonra karşılarına bir zabitimiz çıkıyor. Neferlere bu ibtiyar adamdan ne istediklerini soruyor. Onlar da hiç bir şeyini görmediklerini, fakat kendisinden şüphelendik- lerini söyliyorlar. Zabit ihtiyarın üzerini arıyor. Onu İstiçvap edi- yor ve bir şey göremeyince pek tabif olarak salıveriyor. Alçah Kürt tepeye tırmanıyor, 200 metre kadar gittikten sonra bir aralık kayboluyor. Aradan 2-3 dakika geçer geçmez ihtiyar Kürdün kaybolduğu istikametten iki mavzer sesi geliyor ve zavallı neferler oldukları yerde şehit düşüyorlar. iran bududu üzerinde mühim ve kalabalık bazı aşiretler var- dır ki, bunlara Şeyh Şamil kabi- leleri denilmektedir. Bunları, is- yan hareketlerine iştirak etme- mişler ve bigâne kalmışlardır. Bu kabilelerin icabında beş on bin süvari çıkaracak kadar kuv- vetli oldukları, fakat hiç bir za- man bu harekete iştirak etmek istemedikleri söylenmektedir. Asilerden o son zamanlarda klüliyetli ganaim alınmıştır. Bazı yerlerde koyun ve keçinin tanesi 60-100 kuruşa kadar satılmak- tadır. Şu bir kaç gün zarfında taar- rucun başlamasınâ intizar edi- iyor. Kadın eşkıya! Berlin yakınlarında bir ka- dın çetesi türemiş, Yol kesiyor, kervan vuruyor, kelle biçiyormuş, Haberi okuduktan, sonra, kendimi yokladım. Hayır, içimde ne hayretin sarsıntısı, ne korkunun ürpermesi var. Büyük hadiseler o karşısında duyulan sert heyecanlardan hiç birini hissetmiyorum. Ayağımın altından toprak taba- da işlemiyor. Halbuki vak'aların en akla sığ- mazı önünde bulunduğuma şüp- he yok. Şu halde neden şaşmı- yor, niçin korkmuyor, nasıl heye- canlanmıyorum?.. Dağlarda, mağaralarda oturan, geçit başlarında pusu kuran eş- kıya ile Kadınlık arasında nasıl bir münasebet olabilir? Mesame- lerinden şefkat taşması lâzım gelen kadın bileği nasıl insan boğazına dalan bir bıçağın kab- zasını tutar? Doğum sancılarmı çekmiş, yavrusunu kendi göğsüyle beslemiş, beşik sallamış kadın, insan kıymetini en çok anlamış dünya varlığı değil midir? O halde nasıl oluyorda onları bugün, kasap bissizliğiyle yolcu doğrar görüyoruz? Bir şeyin hakikat olmadan evvelki hali ile vakıa haline giren şekli önünde düşün- ce ve ölçü çok değişiyor. Mese- lâ, eğer ben bu haberi okuma- dan kadından eşkıya olurmu? Suali ile karşılaşsaydım böyle bir şeyin akıllara “zarar olacağını söylerdim. Fakat vakıa şekli karşısında böyle düşünmedim. Hafta şaşıp tiksinmedim bile. Hem doğrusunu isterseniz kadın eşkıyanın yolculara zarardan çok faydası dokünacağını da bir tür- |5 lü zihnimden silemiyorum. Öyle uzun gurbetlerin boş hayatını çeken, yorgun gecelerin rüyasız uykularında sinirleri çelikleşen genç bir yolcunun, böyle bir dilber çete eline düşmesi fena mıdır. Serin dağ Kaynaklarında yıka- na yıkana beyazlığı durulaşmış, zorlu hareketlerle etleri kahlaş- mış, teneffös ettikleri havadan ağızlarına çam ve ağaç Çileği kokuları sinmiş kadın haydutla- ra karşı boynumuz kıldan ince- dir. Bıçak, tüfek tehlikesi önün- de kalan insan zekâsı zır keş- |$1, 80 fetmiş. Fakat böyle çetelerin ferman okudukları yerlerden ge- çen erkeklerin birer gladiyatör gibi çırçıplak o soyunacaklarına şüphe etmiyorum, Kadın eşkıya insanda tehlike sevdası uyandı- riyor. Bizim de sarp dağlarımız, dar geçitlerimiz, korkunç boğaz- larımız var. Garbin modaları telsizlerle yayıldığı için, çok geç meden, kimbilir belki de Çamlıca sırtlarında dilber (o eşkiyaların baskınına uğrıyacağız. 7 “Nermin,, barındaki cinayet “Nermin,, barında Ahmet Ef, isminde bir genci öldürmekle mazmun Zati Ef. hakkındaki 12 buçuk sene hapis kararı, Tem- yiz mahkemesince bozulmuştur, Yakında yeniden muhakemesi görülecektir. Arjantin gemisi Arjantin mektep gemisi bu akşam limanımızdan İskenderyie- ye gidecektir, mmm — CENNET FEDAYİLERİ e amaaa Sam Yezen:Ömez zarı amam Yeni Şeyh düşünüyordu... Zeydunu e'de etmek mümkün değil; acaba Halduna lâf anlatabilecek miyiz ?.. — Kalemizi yıkmasınlar ve Zeydun buna muvafakat etti. önu işgal etsinler, (Biz, bu | Çünkü esrarkeşlerin her halde tes- işgale razı olam. liminden başka bir çare bulamıya" caklarına kani idi. Şeyhin Halduna karsı kullan- mak istediği Mebrure, tekrar onun huzuruna geldiği zaman, Şeyh te hayret etmişti, Mebrure, üstünü, başını, her şeyini Mesrureye benet tikten başka rengini, söz söyleyişi» ni, teninin rengini bile ona benzet mişti, — Anlaşılan bu kız muvaffak olacak! ai: — Evet! dedi. — Haydi, sen ona — Fakat onlar razı olmazlar. — Tecrübe edelim, Bunun üzerine yeni bir Şeyhül- Cebel bir mektup daha kaleme aldı ve bunda teklif olunan şeraiti kabul etmekle bera- ber, kalenin yıkılmıyarak askeri işgal altına alınmasına muvafa- kat ettiklerinini, ancak bu suret- le hayatlarından ve bir taarruza uğramıyacaklarından emin ola- caklarını bildirmişti. kü Ley kalenin m ir ol Başdal, Mebrureyi yanına aldi ve ona Haldun ile Mesrurenin mü ne biliyorsa bepsi- ni anlattı. Ondan sonra şeyhin ya- nıma gitti. Onun parmağındaki mu kaddes yüzüğü aldı ve Mebrureye verdi. Çünkü Mesrured talimatını gal bilirlerdi. Yaba hükümet bu iş- e de böyle m pi sartımaza el my i aa bir yüzük vardı. Ve kaleden onun-, tederlerdi. la çıkabilmişti. Ortalık dıktan sonra Meb Zeydun gönderdiği son ihtarda ya bütün şartlarının kabulünü, yar| but derhal harekâta başlıyacağını bildirdi. Vi) Yeni Şeyhül Cebel, bu vaziyeti karşısımda şaşırmıştı. Cebeli kurta ty an yagi öldürmüştü. inan) ın ü Ğİ San izaleden maksat, Zeydun ile onun Meb Mi pre aelayıma vet di. Çadırın önünde çok iyi tanıdığı Haldunu gördü. Halduna haber verilmiş, Hal- i Haldun söze başladı: sonra (Sinan) m hayat ve mematı| n si Peren hin gin ma di ki yumışatmağa| © Ba bir kelime, Haldumu derin imkân yoksa, Haldunu elde etme-| çi onun müzaheretini temine Pir uykudan uyandırır gibi oldu. imlekn yok mu idi?... s Beka ne keiyoropan ; Yeni Şeyhül Cebel bunu düşün-| Op. dakika konuşmak! maeğe başladı. dai onu hayli Bu ses, ne kadar munisti, Bugün i sahibi kara topraklarda. çürüyen Mü aziz bir vücudün sesini ne kadar Mesru, batırlatıyordu. Hele bu boy, tam ği a a SN Be bask yu i ri bu e ömür Son. Haldun hemen çadırma girdi ve Mebrure otu takip etti. olunur muydu? Başdai düşündü. Haremde Mes Verde, NE, aaa, MAPTE rureden bin kat güzel İç e i son derece merbut zeki ve fettan! Beni tanımadmız mi? E- nete Eaildüri. bir lans vardı, Bainr istihdam “eti” yalan kalağıma ianmeli iie miyordu. Gözlerini açtı. Karşısı. daki kadına dikkat etti ve; — Hayır. Tanımadım! dedi. — Yazık! Bu kelime Mebrurenin ir dan bir inilti ahengile döküldü. bin besi, görmeğe fırsat bulmadı n derece güzel, genç bir kızı getirdi. Adı Mi idi. Haldun, titriyen dudaklarla sor decek, bizim için şefaat ve müza- de bozaliyordi Bü rüya mu? ie heret eyliyeceksin. Bunun için her fedakârlığa katlanacaksın Mesru- reyi biliyorsun. Bu Haldun ona â- şıktı. Sen de Mesrurenin bütün ev- za ve elvarını takınacaksım. Yi ebrure tekrar etti: nü ona benzeteceksin. Adeta o) — Beni tanrmadmız mı? Emir nun eşi imiş gibi hareket ed Haldun... ve Haldunun kalbine gireceksin.) | Haldunun kafasından ve Başdai söze karıştı: tereddüt bulutları birer birer silini — Bana kalırsa sen bizzat Mes-| Yordu. Bu kadın muhakkak N rure imiş gibi hareket et! re idi, Boy onun boyu, duruşu onun Şeyh sordu: uruşu, ses onun sesi idi. Fakat cn üzerine yeni Şeyhül 5 TERE Ae ölüm ıstırabını duymuştu. — Alâ! haydi yap ta bakalım. | Mebrure fazla söz lemedi. Mebrure, şeyhin huzurundan çı| Elini yavaş, yavaş kaldırdı, yüzü- kap gitti. Şeyh, derhal Zeyduna ce.İnün örtüsünü açtı. Ve Haldunun ö- vap verdi: nünde durdu. “Son emrinizi düşünmek ve Zavallı genç, iki kolunu açıp o rar vermek için bize üç gün mühlet|nun boynuna sarılmak hırsını du- veriniz. Üçüncü günün hitamında| yuyor fakat siyasetgâhta gördüğü bizden bir cevap almadığınız tak-|kesik başın kuvvetli intibar onu dirde istediğiniz gibi harekette|durduruyordu. serbestsiniz. Biz de serbestiz.,, ” (Bitmedi)