101 kişi ile mülâkat... Anahtar sahibi ile ... —18— Kurnaz ve yaman. Eski kurt, eski tile. Yalnız anahtar sahibinin bir ku. suru var: Yaşlı Bu buhranda hem a. partımanlarından kira almadığını söy itiyor, hem Taksimde yedi katlı, ef1â- ke ser çekmiş bir bina kurduruyor. Bu tenakuz neden? İbtiyarin esaehi bir giriştim : — Evet, Beyim, hem kiracı yok, hem apartrman yaptırıyoruz. Banun sırrını kerametini size şerhedeyim. İstanbul kendisine göre büyük bir inkılâptadır. İstanbul - Türkün lehine olmak üzere - ktiçülüyor. Küçüldü ve daha da ufala-! cak. Demek ki binalar Mirumundan faz- la. Akıllı kârı mrdır ki bu devirde daha mrunahabe| Mesken buhranı değil, tersine müste! cir buhranı var. Her binanın üstünde: “Kiralık ev...) N€, «Kirahk apartman...» «Kiralık mağa- 72...» levhaları! Ba lâhana turşusu ne, bu perhiz ne? diyeceksiniz? Madalyanm öbür tarafını tetkik e- delim. Bu züğürtlüğe rağmen ortada para da yok değil,Bir işten sermayesini çekenler olduğu gibi, tasarrufat ta olu- yor. Bu, en bedhinlerin bile inkâr ede miyecekleri bir keyfiyettir. Bu para ile şu cihan iktisat buhra- mında ne yapılabilir? Eğer vaktiniz varsa yapılabilecek işleri gözden geçi- Telli; Fondo, esham, tahvilât? En muktedir müdürlere malik ban- ka ve mali müesseselerin cüzdanları Kr EMİ Vena yaviya ei Geç... Ondan hayır yok. Nakti olduğu gibi saklamak? Kendi kendine nakit bile düşüyor. Geç... Para turşusu da kurulamar. Ticaret (Beynelmilel bahran o de rece çapraşık ki yeniler değil, eski ve Mücerrep tüccar bile - kalmışsa - ser- mayesini geri çekiyor. Geç... Tienret, müsavi felâket. Geç.... Eskiler alayım modadan Yalnız bir "İstihsal,, bir «san'atı kalıyor; lâkin pek âlâ bilirsiniz ki is. tihsal için yalnız para, yalnız sây kâfi gelmez. Bir miktar da kafa lâzım. Eğer kafa olsaydı paramız istihsal vadisine doğru akar, giderdi. Lâkin, yok, yok, yok vesselâm. Atmanyalı bir kaç dostum var, Bul bomboş binalara sert üstü yatıp gül yorlar: — Bu parayı kullanacak mu? diyorlar, 5 İdem Sanayide, tenretie, ziraatte “İdare, İşte bunun içindir İli şirket teşkili memleketimizde, yerliler arasmda, fe İna bir iş addedilmiştir. etti, Gönül hoşluğu ile kimse bir tek lira. sın: bir yerli şirkete koymuyor. Yarı. cebirle şirketler teşkil ediliyor, İşte, Beyefendi bu sebebe mebnidir ki, bütün zararı gözleri ile gördükleri halde para sahipleri gayri menkulü di. ğer “placement,, lara tercih. etmekte dirler. Ümit bu! Işallah İstanbulan ik. tasadiyatı düzelir. Bir bina yetmiş se yüz sene dayanır. Hem kendi. elindedir. O esnada buhran olur ve ge çer. Akar üzerine para yatırmak iki şerrin ehvenidir, ss... İhtiyar anahtar ü türlü işten bahsetti, yn Gesi dim ki bizde para olsa bile ticari idare yok. Fert henüz hazır değil, İngilizle- rin “manâger,, dedikleri iş müdürleri yetişmemiş. En büyük iktasadi işlerin ibaşma, tepesine ondan evvel hiç bir meslekte bulunmamış kimseler geliyor, yeni tecrübelere girişiyoruz. Ihtiyar hep söyleniyor... — Fena... Pek fena. Bankalar yeni iş açmıyorlar, sermayeye rehber ola- mıyorlar. Yeni şirketler nevheves, amatör har. cı, sağlim değil, Halbuki bazı işler için hariçten ser. maye getirmeğe bile hacet yok. Meselâ şa baş senedenberi Nişantaşı, Şişli, Kurtuluş, Taksim, Maçka taraflarına ne kadar para döküldü; bilir misiniz? — Hayır, — En azdan 100 milyon lira! Bu binalar hiç lâzım değildi Mer. cutla idarel maslahat mümkündü, Bu parayı çeker. 100 milyonun dört yüz Tembel herifler. Almanyada böyle mi? Onlar her ticareti en hurda işlerine varmcıya kadar mürakuabe ediyorlar: Sanayii besliyorlar. Memleketimizde bangerliğin daha ilk harfi anlaşılama- mıştır. Bono kırmak bir iş değil. Onu kocakarılar bile yapabilir, Bu sebebe mebnidir ki sermaye eh. veni şer olan binaya gidiyor, Akıyor. Akar sahipleri bir dereceye kadar at “ YAKIT .ın tefrikası Dİ Eyi gi Yazan: &. & Van Dayn — Hayır doğrudan doğruya siz o yapmıyordunuz, fakat M. Pfifin onunla ilişiği vardı. Ara- larında bazı işler olup bitiyor- da. Zannederim bunlardan. biri sizinle pek yakından alâkadar? — Ne tuhaf benimle alâka- dar mı dediniz? — Evet. — Bunu nereden haber aldı- İnirı sorabilir miyim? — Yooo bakın bu olmadı. Biz sizden bizi dost telâkki edece- ginizi, herşeyi olduğu gibi söy- liyeceğinizi zannediyorduk. Ak dandığımıza inanalım mı? iniz. Vans aldığı menfi ve aksi cevaplara rağmen neşesini, söz söyleyişindeki (tatlılığı kaybet- memişti; kadın bir möstantikten |bir tek adam varsa o da Bensondu.| tikten sonra artık bu meseleyi fazla bir arkadaş karşısında De Zi il 5 wi an — Mösyö Pfifin on bin d larlık sahta bir çek kartaladığını söylersem size bir #€y öğretmiş olur muyum? Diye sordu. — Hayır Andi bana hepsini | söyledi. — Bensonun bunu öğrenince, kendisine kızdığını, O çek içi verdiği senedin vadesinde dep. bal tediyesini istediğini de bili- yor musunuz? Kadının gözleri hiddetle gim- şeklendi. — Evet biliyorum.dedi; Andi ona birçok ilikler yapmıştır. Buna rağmen bu mukabeleyi gördü, Benim kanaatime göre dünya yüzünde ( öldürülmeğe lâyık Hele kooperatifçilik külliyen iflâs; Borsada isterlin Dün Ingiliz lirası 1030 la açı- larak 1030,10 kuruşa yükselmiş tekrar 1030 kuruşla kapanmıştır. & Ünifiye Ünifiye 108 kuruşla açılarak 111,10 kuruşta kapanmıştır. ———— Gümrükte Umumi müdür geldi Rüsumat umumi müdürü Ibsan Rifat Bey dün akşam Yalovadan şehrimize gelmiştir. İmeeaimas amam amaaan fedilmelidirler, En az ziyanlı binadır. Bu akarların para etmesi? Hiç bumu düşündünüz mü? Bunun için bütün himmeti Ankara İstanbul şehirlerinin birer san'at şehri olmalarma vermeli, Yaptırdığımız bu meskenler müstecir ister. Bir müstecirler tabakası yarat malı, — Bu nasıl olur? — Nasıl mı? Şehri bir san'at mer- kezi haline koymakla. Dört beş iktisadi eazel: meselâ liman inhisarı derdi... Bunları kaldırınız. Hatta müsbet bir iş bile görmeyiniz. San'at sırnaşıktır; kendiliğinden hasıl olar. Bizim dük- kânlar, evler, daireler de müstecir bu- lur. Akar sahipleri tabiati ile hayırhah kimselerdir. Ticaretin, sanayiin ilerle- k candan, gönülden temenni eder- er, Fakat akar sahiplerinden de “cor- poratif,, fikir yok, İsviçrede otelciler toplanıp şimendifer ve vapur kumpam- yaları üzerinde tazyik icra ederler.) Bunun bin bir misali var. Biz de ise henüz bu “corporatif,, fikir hasıl ola madı. Bilmiyoruz ki Istanbul liman hi hisarı işleri ile apartımancılık biribiri- ne son. derece merbut meselelerdir. Yok... . Iktısıdın elifbesinin bile cahi- liriz. Eğer öyle olmasaydı şu beynel milel buhranda her milletten ziyade sıkıntı çekmezdik. İhtiyar coştu, Mütemadiyen söyle niyor ve hiç fala etmiyor. Bende ka naat egtirdim ki “manager, dediği iş mütehassısı fasilesi henüz bizde yetiş memiş. Bir zaman meselesi?. Belki. Önha evvel banka memuru bile yetişmiyordu. Hangi bankaya, sigortaya, inhisarlı kumpanyaya gitseniz memurlar rut ermeni, firenk ve yahudi idi. O devre göre terakkideyiz. Hiç olmazsa şimdi Türkten, müslü- mandan banka memur ve müstahde- min yetişiyor. Lâkin bu husustaki tekâmül bira: yavaş, Tembel bir tekâmül... Kol, bilek, ayak, hat'a az co: s- maye ve bilhassa toprak —ovki, su, o” man, mr * -, kömür var. Lâkin bu bir araya getirip müsbet netice elde decek iktisadi tecrübe ve iktisadi id» kabiliet: henüz hasıl olmadı. Anahtar sahibi ile, işte, bunları gö | rüştük. Celâl Nuri Halbuki ödeyeceğini söyledi. Bir Pary için en tanımadığı adam- mış gibi ondan senet istedi. Buna dostça, arkadaşça bir iş denemez. Merhametsizce © ku- rulmuş bir tuzak denir. Kadmın hiddeti dakikadan dakikaya fazlalaşıyordu. Kendini zaptedemez bale gelmişti. Bu hiddet bir başka tahavvül daha yapmış, yüzündeki nezaket ve terbiye maskesini düşürmüştü. Artık ulu orta sövüp sayıyor, yabancı adamlarla konuşurken göz önünde tutulması lâzım gelen| ibtiyat tedbirlerini unutuyordu. Vans gülerek başını salladı: — Gördünüzmü, bakım dedi. Sizinle ne iyi uyuşacağız. Kadınla arasında bir sami- miyet havası kurmak istiyor ve muvaffak oluyordu. — Benson bundan bir dere- ce mazur görülebilir, fakat ya o rehin işine ne dersiniz? — Hangi rehin? Vans bir az daha ciddileşti. Kadının maskesini al aşağı et- Pfif onun dostu idi değil mi? | açmakta beis görmemişti. gr er Hilâliahm 1930 — VAKIT 2 ile Verem Eylül Cemiyeti birleşiyorlar kunç afet ile Hilâliahmer uğraşacak Hilâllahmer İstanbul feşkilâkı reisi Ali Paşa ilâliahmer yeni bir teşeb- büsün vücut bulması için faaliyetini son günlerde tezyit etmiştir. Bu yeni teşebbüs, Hilâ- Wahmer teşkilâtı ile verem teş- kilâtının birleştirerek her ikisini bir elden idare etmektir. Salâhiyettar bir zat dün bu mesele hakkmda şunları söyle- miştir : “Hilâliahmer ile verem teşki- lâtını tevhidi mevzuubahistir. Bir kişiden ayrı ayrı hayır cemiyet- Elif Naci B. Genç ressamın eserlerini bir araya foplıyan sergi, dün açıldı Genç ve kiymetli ressamları- mızdan Elif Naci B.in güzel san'atlar birliği salonunda ya- İmız kendi eserlerinden mürek- kep olarak vücuda getirildiği resim sergisi, dün on dörtte açılmıştır. Ressam Çallı Ibrahim P., ka- pının önündeki kurdeleyi kese- rek hazır bulunanları sergiyi görmeğe davet etmiş, salon gezilmiştir. Salonda 36 tablo teşhir edil- mektedir. Bir çok cazip san'at eseri arasında bilhassa “Dan- söz,, “Sabahlıyan adam,, “Sar- hoş,, çok hususiyeti haizdir. “Annem,, portresi de pek mu- | vaffaktır. Elif Naci B.i tebril — Mösyö Benson katledildi- | ği gün evine mavi bir mücevher kutusu götürmüştü. Onu Pfifin borcunu ödeyeceğine inandırmak için elmaslarınızı öne sörmek... Ben olsam bu iyiliği hiç bir za- man unutmam. Kadın başını eğdi. Yüzünü hafif bir kızıllık kapladı, — Sizi temin ederim ki onları ben Andiye ödünç vermiştim dedi. Vans bir el hareketi ile kadının bu yalanda devam ve israr etmesine mani oldu. Ma- dam Pola oturduğu koltuğa yas- | landı, sönük, kuvvetsiz bir sesle sordu: — Yoksa bu hareketim size büsbütün başka şeyler mi düşün- dürüyor? Vans cevap yerine mültefit, | okşayıcı ve teşçi edici bir bakış-! la iktifa etti, Kadın daha fazla açılıyordu. Nihayet bakikati söyliyecekti. — Andi budaladır, tenbeldir. Neticesini düşünmeden bareket | eder. Belki bin dafa kendisine ihtarda bulundum. Dinlemedi. Bu hadise eminim ki ona iyi bir dersi leri için para istemekten ise bir cemiyet namına tahs'lâtta bulun- mak daha doğrudur. Bundan maada senelerdenberi memlekette yerleşmiş Hilâliah- mer gibi kuvvetli bir teşkılâtın verem ile mücadele etmesi ve bu iş için de bütçesine ebem- miyetli para koyması verem ile yapılacak mücadeleyi daha iyi ve faideli bir bale getirecektir. Zaten Hilâliahmer veremlilere daima yardım etmektedri. Geçen « sene 165 veremliye bakılmıştı. Elyevm şehrin muhtelif semtle- İ rinde 122 veremliye ilâç' et ve yumurta verilmektedir. Bu bakıl- ma işi için bütçeye beş bin lira konmuştur. Eğer verem teşkilâtı Hilâliahmerle birleşirse bu para çok artacak ve yardım da kuv- vetlenecektir . Teşrinievvel başından itibaren mekteplerde fakir çocuklara her sene olduğu gibi öğle yemekleri dağıtılacaktır. Yalnız bu sene tahsisat geçen senelere nazaran azdır. Bunun için yardım edilecek çocukların adedi azaltılacaktır. Zühtü Bey Belediye ihsaiyat müdürü işe başladı Belediye Ihsaiyat müdürlüğüne tayin edilen Umumi vilâyet meclisi başkâtibi ..—. Zühtü Bey dün yeni (vazifesine başlamıştır. Züh- tü Bey, yeni şe- hir intihabatı yi- £ pılıp başkâtip se- çilinceye kadar $ eski vazifesinide vekâleten idare * edecektir. pa Zühtü B zenne rare ederiz. Elif Naci B.in sergisi büyük alâka uyandırmış, dün bir çok san'atkârlar ve san'at mubibbi zevat ziyaret etmiş- lerdi. li Sergi buğün, yarın ve öbür- Bundan sonramemleketi kemiren kot ' “ gün açık bulunacaktır. Ziyaret ser olacaktır. — Geçen çarşamba günü Benson ile ne diye kavga ettik- lerini biliyor musunuz? Madam Pola içini çekerek cevap verdi: ” — Kabahat bende! Vade yak- laşıyordu. Andide para olmadır ğım biliyordum. Gidip M. Ben- sonu görmesini, bir miktar pa- a vererek mücevherleri geri al- r. vermedi. — Sizi daha fazla rahatsız etmek istemem Madam. Yalnız son bir sua'cik daha. M. Benson'a karşı duyduğunuz nefretin daha başka sebepleri de var, değil mi? — Haklısınız. Hakiki sebep daba başka; mücevherli i geri vermekten imtina ettiği gün bana telefon etti. Yemek yemek için evine çağırdı. Beni evinde bekliyeceğini, mücevherlerin'in de yanında olduğunu söyledi. Anlı- yorsunuzya istese idim onlara tekrar Omalik © olabilecektim. telefonu kapattım. O bir alçak- tı. Ândiye derhal telefon ettim, (Bitmedi) İ mesini söylemiştim. Zannederim, |