“ Moda o derece bende ona uymağa mecbur oldum!, | Kii Bir dairedeyim. Hususi daire mi, resmi daire mi? Lütfen orasını benden sormayınız. Oturduğum odada kimse yoktu. Müdür beyi bekliyordum. Sağdaki kapı yarı a- çık. Gene isim vermiyeceğim: İki “asriye,, hanım hem ufak tefek iş görüyorlardı, hem gır gır konuşu-| yorlardı. Bunlardan biri güzelce, adeta güzel, dilber, öteki çirkince.| Biri düz, dürüst bacaklı, diğeri as- la öyle değil, İkisi de lâfzen, ça- çaron, farfara, geveze, zevzek, bil- hâssa ukalâ. Güzelini (1) numara ötekini (2) numara ile ifade ede- ceğim. Zaptedebildiğim kadar söz- lerini size arzediyorum: 1 — Allah müstahiklerini ver- sin, şu Paris modistlerinin. Duy- dun mu? En büyük mezarlığa git- mişler, mutantan bir cenaze mera- simi yapmışlar ve kısa eteği göm- müşler! 2 — Ne iyi etmişler... Aşkolsun Paris terzilerine. .. 1 — Hay üstüme iyilik, sağlık; neden? 2 — Neden mi? Yetişir artık. Gitgide her tarafımızı teşhire mec- bur olacaktık. Verdiğin havadise pek memnun oldum. Oh! pek se viniyorum. Hele çok şükür..; Kı- yafetlerimiz bir intizama girecek, Artık bir palyaço, bir baldırı çıp-| lak olmaktan kurtulacağız. Doğru- su, ablacığım, ben hiç eksik etek giymek istemedim. Lâkin ne çare) 1011 kişi) le EE mülâkat... taammüm etti ki ii be edemiyeceğim. Bak! bu biçim fena mı? Fakat her gün pilâv yen- mez. Onun için insan kaş hususun- da serbest olmalı. Yaşasm hürri- yet... Bu zarif mübahasenin sonunu dinliyemedim. Çünkü müdür bey, ansızın teşrif etti. Müdür benimle biraz aşnalıktan sonra, hiddetle zili çaldı; 1 No.lu hanım geldi: —C... Hanım! Raporu dakti- lo etmek için benden on gün müh- let istediniz. Fazla olarak bir de mukabeleci lâzım, dediniz. Onu da verdik. Şimdi raporu okudum. Bir sahifesi, bir cümlesi, bir kelimesi değil, bir harfi bile doğru değil. Biraz utanmız, C.... Ha- nım! Dairenin hiç bir işi görülmü- yor. İnsaf ediniz. Kaç defadir size tatlı dille ihtar ettim; Son defa ola- rak gene ihtar ediyorum. Eğer bu hal tekerrür ederse... ederse... (üst tarafı gelmedi). , Müdür Bey ilerisini söyliyeme- di, sustu. Gene zili çaldı. 2 numa-! ralı hanım, bir edayı mahsus ile,| kırıta kırıta içeriye girdi... 'Mü-İ dür, ona: ,, | Fe... Hanım! Ettiğiniz hata! ile Konyadan gelene kaç lira fazla| verdik, bilir misiniz? Tam 180 li-) ra. Sizin insafınız, bu kapıya mer- etiniz yok mu? Bu parayı size ödetmeğe muktedirim. — Müdür Beyefendi, 100 lira! moda o derece taammüm etti ki... Ben de ona uymağa mecbur Ool- dum; uymasaydım gülünç olur- dum. Kocakarilar bile kısa etek adlar mı? Mecburiyet, esir- ik, Bir numaralı memur hanım za- merhameten bakmıyordu. Ustura ile büsbütün tıraş ettin; o kaşlarına y azık değil mi? fazaya j;Jel çantasını koluna geçirmiş, mü. aylıkla bundan fazla iş görülmez. Siz insaf ediniz. İstifamı kabul e- diniz. — Yok, canm, yek. F...H. Maksadım sizi istifaya mecbur et- mek değildi. Lâkin bir daire mü- dürünün memurları üzerinde bu kadar da hakkı olmasın mı? Söy- leyiniz. .. F... Hanım odasına gitti. On dakika sonra şapkasını giymiş, du- daklarının boyasını tazelemiş; pud- ralanmış, bir otomobil şeklindeki dür beyin odasına hiddetle girdi: — Allaha ısmarladık! diye mü-| düre elini uzatıyordu. Müdür do- na kaldı. Kafasını kaldırınca gö»! züne duvar takvimi ilişti: Ay başr. Müdür, memur sofaya çıktılar. | Baktım ki bu sinirlilik üzerine müdürle iş görülemiyecek. Veda! ettim; gene gelirim, dedim; ayrıl! dım. Oda benim savuşmamdan memnun oldu. Önümden geçen tramvaya at- eser, çatık ve kap isterim. keler kaşla- BU KADIN KATİL DEĞİL >; Yazan : & & Van Day il Bu sırada müddei umuminin Hat'ın Markam- kâtibi içeri girdi. meye ln üzere derdiğini söyledi. mz Emeri denilen adam girin- Se bunun cinayet çen nsonun salonunda i cigara izmar ritlerini ae a olduğunu! tanıdım. >— di Müddei umumiye doğru yürü- e ü i bayı bulduk, dedi, Ha zg ye haberdar ol manız için beni gönderdi. Araba, üç gündür Amisterdam meydanı! sivarndaki küçük garajda bulu- — Kim bulmuş? / — Yetmiş dördünsi sokaktaki tecrüs| yade, b ladım. Köprünün üstünden geçiyo- ruz. Tramvay arabası hi dolu. Ayaktakiler oturanlardan zi» Tramvay, (ve rahmetli) köp» Ea a Nakleden: Ömer Fehmi Hemen müdiriyete haber verdi. Ben gittim. Araba bizim aradiği-! mız araba. Yalnız içinde oltalarla kamışlar yok. Santral parkta bulu- nanların bunlar olduğu zannı kuv- vetleniyor. Arabadan düşmüş ola- caklar. Garaj sahibine sordum. Arabayı geçen cumartesi günü öğ“ leye doğru getirmişler, Şoförü kim- seye haber vermemesi için eline yirmi dolar sıkıştırmış. Ne hin oğlu hin, bu herif bilseniz efendim. Gâ- ya gazete okumak adeti değilmiş te meseleden haberdar olmamış. Eğer olsa imiş kendisi gelir haber verirmiş. Ben böyle martavalları yutmıyacağımı söyledim. . Biraz sr- kıştırdım. Bülbül oldu. Arabanın numarasını aldım. Sahibi Long İz- İnumaralı caddede mukim Leander Filomuz 9 parçadan mürekkep harp gemilerimiz dün karadenize çıktılar Hamidiye, Mecidiye zırhlıla- rımızla torpidolarımızdan mürek- kep bir deniz filomuz dün ak- şama doğru limanımıza gelmiş ve Kâradeniz boğazına doğru gitmiştir. İngiliz filosu Yarın sabah limanımıza Ami- ral Davics'in kumandasında Tur- acor kruvazörile o Antelope ve Ardent torpitolarından mürek- kep bir Ingiliz filosu gelecektir. Filo saat yedide gelecek ve öğleden sonra üçte Köstenceye harekek edecektir, Gemiler bir hafta sonra Ak- denize döneceklerdir. 1 kr 10050 0 amy A ERA rü kontrolörleri de bir taraftan içe- riye saldırmışlar, kara sinekler gi- bi halkı taciz ediyorlar. Tam bu sırada idi; narin ve tannan bir ses sinirli bir ses, kibirli bir ses ismimi haykırdı; baktım: bildiğim gayet muhterem ve hayli meşhur bir ha- nimefendi! O mehşerin arasından bir yol açtı, yanıma geldi ve, ken- disinin ne vakit meb'us olacağını benden sordu, cevap istedi: ' — Hanımefendi, dedim, şimdi- lik belediye azalığr. .. — Ey meb'usluk ne zamana? Çabuk söyleyin, — Hiç olma; i kya m rm — O vakit muhakkak mı? — İnşallah. Biletçi ve vatman da dahil ol- duğu halde herkes sözlerimizi din- liyordu: — Kadın unsuru büyük meclis- lere girmekle bakınız memleketin hayatıma nasıl bir revnak verecek- tir! Tazeleşeceksiniz. Yeni bir ruh doğacak (ve bunun gibi bin beşyüz kelime). Bu mübahase Taksim meydanr- nadek sürdü. s.s Anlıyorum kadın hayata girdi. Lâkin henüz her işte bir mik- tar amatördür. Müstesnalardan (ki bu müstesnalar çokçadır) sarfına- zar, iş başındaki kadın henüz © işi görmüyor, onu taklit ediyor. Böyle bir istihaleden geçmek ise gayet tabiidir. Dairelerinde kadın memur ve müstahdem kullanan bir çok âmi- re bu baptaki mütalealarını #or- dum. Sanki bunlar gizli bir kongre aktedip susmağa müttefikan karar vermişler gibi, suallerimi cevapsız lar. Her suale cevap verme de doğru değildir, ya! Celâl Nuri Pfif isimli biri imiş. : Markam hayret içindeydi. Eme- riye izin verdi ve düşünceli düşün- celi gezinmeğe başladı. Vans, ona müstehzt bir eda ile bakıyordu: — Ne dersiniz dostum, dedi. Benson öbür dünyaya gittiği za- man Pfifin ona pek yakın bir yer» de olduğu anlaşılıyor. Bu sözler, miralaym ifadesini (o nakzetmiyor mu? — Miralayın yüzünü şeytan gör sün. Beni alâkadar eden şey doğ“ rudan doğruya bu haberdir. — Anlaşılan kül renkli araba; sahibinin Pfif olduğunu anlamanız sizi şaşırttı. — Evet sizdeki zekâ ve sür'ati intikal bende yok. Sersemlediğimi itiraf ederim. Markam, dalgın dalgın bir ci- gara yaktı: -— Demek, Emeri gelmeden siz bu arabanın Pfife ait olduğunu bi- liyordunuz? Öyle mi? dedi. — Bilmiyordum. Fakat şüphe- leniyordum. Pfif, Kastkilde başına Polis karakolu efradından biri, land'ta Vaşington limanında 24) gelen kazayı anlatırken yalan söy- — Olamaz Doktorlar Konyadaki hadise için böyle diyorlar ! — Insan midesinde yılan yaşıyamaz / Konyada bir kadının kar- nından yılan çıktığı yazılıyor. Böyle bir haber bir kaç ay evel gene gazetelere aksetmişti. Insan karnında yılanı çıkar mı? Bu suale bütün doktorlar İ katiyetle cevap veriyorlar: “Ha- yirl..,, O halde zaman zaman kulağımıza gelen, gazetelere ya- nlan bu haberlerin aslı nedir? Doktorlar bunu bir hastalık neticesi cahil halkta hasıl olan bir kanatten ileri geldiğini, işin vehimden ibaret olduğunu söyli- yor ve şu izahatı veriyorlar. — Hasta günün birinde kar- İ nında yılan olduğunu zannetmi- ye başlar. Hatta yılanın gezin- diğini, midesinden boğazına doğ- ru sıçradığını, nefesinin tıkan- dıgını söyler. Etrafındakiler de | zayallıyı mütemadiyen şişirirler: Güya uykuda iken karna gire bilirmiş diye... olmadığını, karnında yılan yaşı- yamıyacağını söyliyerek tedavi etmek ister. Fakat çok defa bu sözler kâr etmez. Bunun üzerien doktor sırf hastayı kurtarmek için yalancıktan oameliyat yapmıya mecbur olur. Ameliyat yapılır. Derhal bir ölmüş yılan tedarik edilerek ameliyattan sonra bas- taya; — Işte bu yılan karnından çıktı, diye gösterilir, hastanın sinirleri sökün bulur ve tam kur- rebilir. İlediği bir sual de işime yaradı. — Ne ise şüpheniz meydana € kâtibine: — Suvasker, i söyleyiniz, dedi. Kâtip dışarı çıkınca ilâve etti çıkarırım. pr - Markam, zile bastı, içeri giren; yorsunuz? — Şu araba meselesi anlaşılır- — 3-— VAKİT 17 Ağustos 1930 — Kazanç yolu Diyarıbekir belediyesi 20 paraya bir akrep alıyor —— Bu yüzden hayatlarını Kazananlar var ! Diyarbekir belediyesi şehirde akreplerin gittikçe (çoğalması Üzerine bunların imhası için mü- cadeleye karar vermiş, bu müna- sebetle halka davulla şu kararı bildirmiştir. «Belediye akrep mücadelesine başlamıştır. ölü veya diri bir akrep tutup belediyeye getirene her akrep başına yirmi para verilecektir,, Bu kararın ilânı halkı faaliyete getirmiş, kadm, erkek, büyük; küçük herkes geceleri bir elle- rinde mum, diğer ellerinde ma şa ve bir çay ibriği olduğu hal de yer, yer akrep tabarrisile uğraşmağa başlamıştır. Bazı kim- seler bu yüzden sabahladıkları ve ayni akrebi yakalamak için iki kişinin birden peşine takıl- dıkları işidilmektedir. — — ——— Zahire borsasında Borsada memleketimizde yeti" şen Afyon, Tiftik, Hububat ve zahire için birer komisyon teşkil edilerek faaliyete başlamıştır. Peynir talimatnamesi bhazır- lanarak bu bafta Ticaret odası meclisine verilecektir. hükümeti mem- Gini Si den İ milyon kilo alacaktır. Yerli mallar sergisinde Galatasaray lisesi binasında açılan ikinci yerli mallar ser”isi halk tarafından böyük bir rag- görmektedir. Muhakkak olan kendisini mes'uli- benim işime|yet altıma sokacak beyanattan çe- yaramadı.Maahaza hakikati çabuk)kineceğidir. — Ne söyliyeceğini tahmin edi- — Bana kalırsa yüzbaşıyı Ben- Osavya oteline te-İsonun evinde gördüğünü söyliye- lefon ediniz. Pfifi isteyiniz. Ker! cek, disi ile klüpte yarın saat altıda gö“ © Markam güldü; rüşeceğimi — Ben de öyle tahmin ediyo- rum, dedi. aşık 2 seli: 15 de sü i Vans, ayağa kalktı. Kapıya doğ İsa iyi olacak. Pfif biç şüphesiz 9 , | Mr akşam Nevyorkta idi ve bunun bera sl dani ea linmesini istemiyordu. Niçin? İşte ben bunu anlamıyorum! Sonra bu adam yüzbaşının Bensonu tehditi ettiğini söyledi. Sakın bizi yanlış bir ize sevketmesin. Öyleya bu gi- bi adamlardan her şey umulur. Bir nokta daha var. Eğer Pfif, cinayet gecesi Bensonun evinde bulundu ise bize işimize yarıyacak malümat verebilir. Hele arabanın kendi ara- anladığımızdan ha) (— Bu yapacağım seyler sizi e ineki) sanırım.) memnun edecekse hay hay. . dedi, dar Sivaki belki bir şeyler söy-| Şimdi bir memur tayin ederim. ler, Fakat bu adam yalancınm bi-i / (Devamı ver) Faydası dokunabilir. Pfif için bir pini hazırlatın. Bu adamı takibe bir taharri memuru tahsis edin. Kadınlarla münasebetini de sıkıca araştırmalı! Markam, Vansın müdahalesine her zaman olduğu gibi gene içer- ledi. Reddedecek gibi oldu. Sonra düşündü. Başını salladı ve: ikâr gözüküyordu. Son- sis vs Doğru mu uydurup ta ra Hati 186 — diye sorduğulmı söyler, burası malüm değil... ,