Şeytanın terzisi «İngilizcer den Dışarıda kar lapa lapa yağı- - yordu. Hava fevkalâde kararmış- tı. Snovstritin dar ve mukassi yollarında kimseler görülmüyordu. “Con Hopkins,,. tezgâhınm ba- şında oturmuş, kör bir kandil ziyasında eski bir caketin yama- larmı uydurmakla meşgul bulu- nuyordu. Zaif parmakları yama- nın etrafında iğneyi sokup çıka- rirken, o, hem eski kürkünün deliklerinden giren soğuğun te- sirile titriyor, hem de mırıldanı- yordu: — Ohi Elemle geçen bir gün daha, ihtiyaç içinde biten bir sene daha... Ne olur taliim yardım etse de bir müşteri zuhür-edi- vese... şeytan olsa razıyım... Aç karnıma bir yemek girse, üşümekten kurtulsam başka bir şey istemem... fakat ne müm- kün... * “Con o Hopkins, o Londranm fakir terzisi idi. Bunu bu iğne kahramanının marifetsizle- ğine atfetmeyiniz. “Con Hop- kins,, küçüktenberi (babasının yanında çalışmış sanatınm bü- tün mabaretini elde etmişti. Fakat yalnız marifet insana muvaffakiyet temin eder mi? Biraz da tali isler. İşte tah de- nilen« kıymetter nesne, “ Hop- kins,, e asla iltifat göstermemiş. Zavallı terzi tezgâhmda sababtan akşama diz çökmekten dizleri tu- tulmasma rağmen, iki minimini- sini besliyecek kadar para kazan- makta aciz kalmıştı. O gece yıl başı gecesi idi. Zengin çocukları," gözel elbise- lerle bezenecekler. Halbuki onun iki yavrusu değil güzel elbise, değil bir oyuncak belki karın- larını doyuracak sıcak bir yemek bile bulamıyacaklardı. Onun için “Con Hopkins,, bu meyus anında bir müşleri... isterse şeytan olsun... bir müştericik ar- yordu. €n * Birdenbire dükkânm kapısı açıldı. İçeri üç delikanlı girdi. Şen, mes'ut üç genç... Hem gülüyorlar, hem şakalaşıyorlardı. İçlerinde “diğerlerinden daha itibarlı olduğu anlaşılan biri, uğuşan dizlerini zorla açarak ayağa kalkmış olan ve bu bek- lenilmedik o müsafirlere hayretle bakan terziye bağırdı : — Hay şeytan götüresi... na- sıl oldu da dükkânın açık.. Yıl başı arefesinde (Obütün sadık bendelerin yeni seneyi dinlene- rek karşılaması kıral hazretleri- nip emri olduğunu bilmiyor musun ? “Con Hopkins,, meyusane el- lerini uğuşturdu: — Ah efendilerim... Bu âciz terzi açlıktan ölecek bir halde... Çalışmak için değil zevcemin ve çocuklarımın açlık figanını dinlememek için buraya iltica ettim... Delikanlı bir kahkaha fırlattı: — Haydi uzun sözü bırak babalık... Iyi ettin de dükkânını açtım... Günün mukaddes olmı- yanı yoktur. çalışmak şa yaşa- mak için farzdır... Hem dükkânı açmaklığın bana faydalı oldu... Sana birşey vereceğim... Koltuğunun altındaki bir pa- keti açarak bir parça ipek ku- maş uzattı ve ilâve etti: — Çabuk ölçümü alacaksın... ve bu kumaştan bana güzel bir pantalon caket yapacaksın.. Fa- kat unutma elbise vücudüme uymalı ve bu gece saat on bire kadar hazır olmalı.. eğer şartım veçhile (o elbiseyi (o yapabilirsen sana Sarı sarı on altın var... Oh! on altın.. bu para “Hop- kins,, için koca bir servetti, Yüzünü, inanmamazlık endişesine karışan ümit şulesinden mürek- kep gârip bir hal sarmıştı. He- men ölçü şeridin alarak: — Baş üstüne buyurunuz ölçü | alayım! dedi. Hem ölçüyor hem de bulduğu “inçe ,,leri o “pu,ları kay- dediyordt. Ölçü bitince > desi- kanlı sordu ; — Nasıl doğru ölçü aldın mi? — Tabii efendim.. Delikanlı bir gerindi : — Bir daha ölç bakam 1... “Con Hopkins ,, bu teklife yaptı. O nel... bu sefer aldığı büyük çıkıyordu... Diâlikatlı bü 8'çü'de bittikten sonrâ”kendiği büzdü ve tektar : — Bir daha ölç bakalım!.. Kelimelerini tekrar etti. Aman Yarabbi! Bu nasıl bir mahlüktu? Bu sefer de ilk ölçüden beşer pus noksan geliyordu. “Con Hopkins, gayri ihtiyari gizlice bir kaç işareti yaptı. Mutlaka | bu zamansız müşteri şeytandı!... Delikanlının arkadaşları kah- kaha ile gülerek terzinin şaşkın şaşkın oduruşuna bakıyorlardı. Delikanlı dedi ki: — Sen ölçü almasını bilmiyor- sun galiba... iyi dikkat et elbise vücuduma uymalı ve saat on bir de hanr olmalı. Ve gene kahkahalarla gülerek ve çşakalaşarak © arkadaşlarile çıkıp gitti. * Con Hopkins ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu. Şu mübarek yılbaşı arefesi gelip kendisine bü oyunu oynayan mah- lük mutlaka şeytan olacaktı... İz eocuanunen ir e A e hayret etmekle beraber denileni | ölçüler evvelkinden beşer pus | Şimdi o siparişi kabul ettiğinden ! şeytan saat on birde gelecek elbiseyi istiyecekti. Onun elinden yakayı kurtarma- nın imkânı yoktu, Binaenaeyh...| Binaenaleyh «Hopkins» çalış- mağa koyuldu... Evvelâ uzunca düşündü..Sonra kararını vererek kumaşı kesti. İğnesini aldı; dur- madan dikmeğe başladı... Yağ- munun < bittikçe (değiştirerek, aklına ne souk, ne açlık ne aile gelmiyerek dikti... dikti. * Yakmdaki kilisenin çanı on biri vuruyordu. Terzinin kapısı- na şiddetli darbeler indi. «Hop- | kins» tezgâhından atladı. Kapı- | İ mın sürgüsönü çekti. İçeri şey- ' tanla iki arkadaşı girdiler, Şey- | Stan sordu: — Nasıl babalık elbise ha- eBulmacae Dünkü bulmacamızı hallede- medinizse bugünkü halledilmiş şekle bakarak yeni bulmacamı- zm sırrını meydana çıkarabilirsi- niz. Bunun için aşajıdaki tarife- yi tatbik ederek üç beş dakika meşgu' olmanız kâfidir: 123456 7 891011 ii HARIJC -i1Y) i/T AE ME si »#> > o > 2 B-z >>> li wc >wolxB > > <A» xe) a -r>üö-s xi z | E$7 K4 wüx>zZOK #b<>ZZOE Bugünkü bulmacamızın belledilmiş şekli 23445 b 17 8 910)1 —Ğ Soldan sağa ve yukardan aşağı: 1 — Şan (5h en büyük sekeri rütbe (4) 2 — Su konulan cam (4), ful (2), bü yük çırgırak (3) 3 — Uygun (2), demir hayvan ayakla bi (3) 4 — Renk (4). sta değil (5) 3 -- Bayağı (3) 6 — Azterkann meşhur bir şehri (115 72 Part alin (öy beyaz boya 8 — Şale G), da 2) 9 — Tek değil (2). iğilmiş (4). Rusça evet (2) 10 — Eşkiya (4), yatılan şey (5) 11 — Zaman (2), İltle (4) zır mı?.. «Con Hopkins» boğazi kor- kudan kurumuş olduğu halde, sendeliyerek yürüdü, ve henüz bitirmiş olduğu elbiseyi askısın- dan çıkararak uzattı. «Şeytan» | ger giydi. Hayretle bağırdı... e kadar ermesi ker elbise vicudüne uyuy: , e Hı kins» e dedi ki: 5 — Babalık... ben şeytan de- ilim... kıralın tıflısı “Karner,, im. | aharetlerimden biride uzanıp kısalmaktır. Sen hem uzanan hem kısalan bir adama uyacak bir elbise yapmakla değil şimdi ve- receğim On altınla ayrıca bah- şişi, aynı zamanda pek büyük bir servet kazandın.. Çünkü şöh- retin bütün İngiltereye yayıla- caktır... Evet; delikanlınin dediği gibi oldu. “Con Kopkins,, kület pantalonla, bluzla caketi icat etmiş bulunuyordu. Ertesi yıl başı onu fakir terzi tezgâhında değil, muazzam bir terzihanenin başında buldu. Zampara Karal Fendine vakıf bir metres “Kıralın kapımı tıkırdattığını duydum. Fakat aldırış etmedim. O'da meyusiyetle çekilip gitti. Beklemeğe şimdiden alışsın! , Geçen tefrikalar hulâsası: Kıral on beşinci *Lut, çocukken bahis geçmiş ve bölüğa erer ermez nedimleri tarafından . zamdı. Bir gün kıral “ Pöti Burg,, da, dük “Danten,, in evinde Madam dö “Turnel,, i görünce: “Aman Yarabbi! Ne güzel gey! ,, diye bağırmış fakat onu bir daha görmek havesini göstermemişti. O vakit “Rişölyö,, markizi okıraliçenin maiyyetine sokmak için ortalığı altöst etti. Nihayet Madam dö “ Turnel , saraya yerleşti. Gözdelik mese- lesinin temini kolaylaşmıştı. Bu intrikanın en zalimane ciheti Madam dö “ Mayyi , nin gördüğü muamele idi. Her türlü müşkülü izale için, saraydaki vazifesini terketmeğe ikna edildi ve râkibi olacağını pek âlâ hissettiği bemşiresini kıral, kıra- liça ve ailei kıraliye bizzat tak- dim etti. Nihayet karşılıklı devam eden sekiz aylık bir intrikadan sonra Madam dö “ Turpel,, galebe çaldı. Bu intrikaya kardinal dö “Flö- | ri, “Darjanson,, ve “Moröpa, karışmışlardı. Kıral artık bir kadından bıkan zamparalara has bir kabalıkla Madam dö “May- yiye, hemşiresini sevdiğini teb- liğ etti, ve sarayı terketmesi emrini verdi. Darjanson 27 teşrinisani 1749 da yazıyor ki: Madam dö May- yi bir orospuya yapı'acak mu- ameleden bet bir muamele ile koğulmuştur. Cumartesi günü öğle taamında kıral sabık göz- deye o akşam “Versay, da yat- masını istemediğini tebliğ etmiş ve pazartesi avdet etmesini söy- lemişti. O gün birçok mektuplar teati edildi. Madam dö “Turnel,, kendisi kıralın metresi olduğu müddetçe hemşiresinin “Versay,, sarayına adım atmamasını şart sürmüştü. Bu mesele bir gecede kararlaştı. Madam dö “Mayyi,, son de- rece yese kapılmıştı. Lâtüf di- leniyordu. Madam dö “Turnel , için de, Madam dö “Ventimiye,, için yapmış olduğu veçbile iğ- mazda bulunmağı vaadetti. Ri- calarmı dinliyen olmadı. Son derece heyecanla ilâve etti: “Fakat şayanı prestiş prens! yeni aşkmız tebaanızın size karşı i olan hürmetine halel getirebilir. Ben bu aşkı diğerlerine karşı | setrederim /,, Son bir lütüf ola * rak sarayda iki gün daha kak mak müsaadesini istihsal etti, Kıralın rikkati kalbine son bir defa müracaat etmek istedi. Tardından sekiz gün sonra bususi emirlerini almak için on beşinci Luinin dairesine gitti. İki m ne vukua g' içbir suretle anlaşılmadı. Yalnız Madam dö “Mayyi,, nefes nefese ve meyus bir halde da- ireden çıktı. Kıral, kadının yesini bareketle ibraz etmesinden ihti- raz eylediğinden onu takip edi- yordu; me yapacağı hakkında müpbem bir tavır takındı, ken- disine nedimlerin yanında tatlı- lıkla muamele etti ve onların muvacebesinde, itiyadı olan iki yüzlülükle Madam dö “Mayyi,ye dedi ki: « Pazartesi “Şoazi,, de değil mi madamla Kontes?.. in- şallah beni bekletmezsiniz I» Kıral Madam dö “ Mayyi , ye sözde tahsis ettiği (o günde “ Şuszi , de Madam dö «Turne» ile yatacaktı; hem de bedbaht maşukanın senelerce elile işlediği mavi klaptan işlemeli bir yatakta... Zaten o akşam kıral Madam dö « Turnel »in kapısını boş yere tıkırdattı, Madam hiç cevap vermedi. Ertesi günü markiz dö « Turnel », hilekâr ve iki yüzlü" nasihi «Rişölyösye şu kısa fakat veciz mektubu günderiyordü: “ Kapıyı ta pekalâ duydum, Fakat kımıldamadığımı anlayınca çıkıp gitti. Biraz bek- lemeyi öğrensin...,, Rişölyö “yeğenimin ,, bu oyu- muu biraz tehlikeli görüyordu Hatta bunu kendisine ibtar etmiş olacak ki birkaç gün sonra oros- puluk fendinin tafsilâtını havi olan şu mektubu aldı: Markiz dö Tarnelden diik 45 R 43iyöye Versay, salı, pece yarımadan sonra ğ Tegrinsani 1742 « Aziz amda hiddetinize şaş - madım; buna muntazırdım. Maa- mafih onu pek haklı bulmıyorum. Küçük visitayı namuskârune red- dedivermekle ne aptallık ettiğimi anlamıyorum. Beni yegâne peşiman edebile- cek nokta onun bavesinin art- masıdır. İşte ancak bundan çe- kinirim, OBana (gönderdiğiniz mektup çok güzeldir; fakat ona böyle bir mektup yazmıyacağım; olunuz amca! Herşey sizin iste- diğiniz gibigitmese bile yolunda cereyan edecektir. Sizi her noktada dinliyemediğime © müteessifim, ancak buna imkân yoktur. (Bitmedi ) ij. ——.