Gençlik kültürü Demokrasi ve darültünun Monarşiler müspet bir darül 'ünunu sevmezler. Onlar darül ünunların düşmanlarıdır. Monarşi wmcak papas ve kilise ile vaşar; setekim o Osmanlı o saltanatında böyle idi. O bir sehpada sallanı- yordu: Saray, solta, yeniçeri. Softadüşünürbu fikrini yapardı. Saray bu fikirle hareket eder emir veridi. Yeniçeri bu emri tatbik ederdi. Halbuki demokrasiler ancak fikir ve müsbet ilme istinat ede rek yasaya bilirler. e Geniş halk kitlelerininin reylerine dayanarak iktidar mevk'ine gelen hükümet- ler ve bir “realite, olan devlet makinesini halkın arzusuna göre idare edecek olan devlet adam- ları da ancak müsbet vasıtalarla ilerliye bilir. Demokrasilerin en tehlikeli noktaları geri kitlenin arzusile ilim ve hakikat arasın daki uçurumdadır, © zaman demokrasi değil (de- magoji) hakim olur. Böyle bir vaziyeti kolayca tasavvur ede bilirmisiniz. Cahil bir demokra- «inin neler yapabileceği, ne tu- aaf ne gülünç bir devlet karika- ürü oldcağını tahmin güç bir “y değildir. Böyle cahil ve ilim havasını enüz teneffüs edememiş bir memlekete kitlenin bir serbest intihabile mevldi iktidare gelen yeni hükümet bir hafta bile devleti idare edeme« Ama diye- ceksiniz ki, dünyanın en salğın hükümet (tarzı (odemokrasidir. Fakat anlattığımız şekilde aksa- mıyorlar. Doğru aksamiyorlar. Çünkü halkın ruhunu kontrol eden bir müsbet hava vardır. Bu hava meselâ bir sıhhat ka- nunu bir gümrük mes'elesi, bir iktisat işi, mevzuu bahsolduğu zaman insanların kafasında ht kikate uygun bir mantık vücuda getirir. Bu hava okadar kuvvet- lidirki ekseriya halkın arzusunu ,da tahdit eder. Bu müsbet akıl dır. Müsbet bilgiden hswi! olan meticelerdir. Demek ki demokra- silerde rey veren kadar reyi ida- re eden müsbe' ilmin de kiymeti vardır Bilhassa her şeyin maki- malaştığı, ve bütün hayatın müt- biş bir surette hendeseleştiği zamanda. Büyük senaylin halk ettiğiği hava, müsbet ilmi halk arasına bir din akidesi yaydı. Nasıl ki dünkü devlet ahret aki delerinden kuvvet alırdı Bugünkü ” levlet de müsbet ilmin merkezi lan darülfünun'ara dayanır... Muasır memlekette darülfünu un vazilesi, bilhassa münevver etiştirmeketir. Sorbon profesörlerinden “Edu. ard Ğuyot, (9) nın dediği gibi, darülfünun iki türlü elit yetişti. rir. 1 — E. Guyonn “Olemplenne, dediği insanlardır Bünlar, geniş insaniyet prensiplerine bağlan mış idealisilerdir. Punlara naza ran zaman mekân ortadan silin gibi | kanaatlar vardır. IN — Ötekilere gelince, bu ikinci cinsi teşkil eden elit asri devlet makinssnı çevirecek in- sanlardır. Politikacılar, hukukçu lar, devlet memurarı, ho alar gibi . Bütün darülfünunları bu iki cins insanı halk kitlesi arasına miş yalnız hak bilinen fikirler | igönderiyor. Bilhassa Olempienne elit tabakası demokrasilerin düşünen, fikir yapan fedakâr unsurunu teşkil eder. Öbürküler ekseriya devlete bağ- k oldukları için idare makinası na bağlı kalır, fikirleri daha çok kiraya verilmiş bir hale gelir. Fakat idealist münevver zümre- nin hakikat bildiğini neşir yo- lunda yaptığı faaliyet dir ki de mokrasilerin bence kuvvetini vü- cuda getirir. bununla asri devle- tin bir makina haline geldiğ'ni söylemek istiyoruz fikri tenkidi başka sahalarda aramak lâzımdır. Matbuat da münevver teşekkül- ler, de fırkalar da, ve nihayet bütün bunlar bir büyük lâbora tuvar halinde toplıyan darülfünun da! Bu darülfünunun ister Ameri- kan darülfününları gibi gözünü yanna çevirmiş, yarınki hadise leri tenvire çalışmış olsun, ya- hut Fransız darülfünunları gibi bünkü hadiselere bağlı tahak- kuk etmiş ilim mes'elelerile meş- gul olsun. Yahut Alman darölfünunları gibi hayatı felsefeleştiren bir zi- hinle inkişaf etmiş olsun. Hepsi demokrasilerin desteği olur. Da- rü fünunların her gün akıp giden hayatın ceryanlarını berraklaş- tırmak “formüle, etmek gibi bir vazifeleri de vardır. Eski bir misal söyliyelim... (o darülfünun asri hayatın müftüsüdür. *Teok- iasi, devrinde hayatı formüle eden müftü idi. Muasır hayatın formülünü veren o profesördür! Dartilfünunumuzun ıslahı mevzuu bahsolduğu zamanlarda gözü müzün önüne gelesek olan şudur: I — Memlekete devlet maki nasına münevver makinist yet'ş tirmek; darülfünunumuz bunu şim diye kadar yapmıştır ve elyevm de| yeğâne işi budur. 2 — Ceryanlari tebellür ettir. mek hayatın hamlele.ini, bâre- ketlerini formüllere (o rantelmek ortada buna dair bir kımıdan- ma bile yektur. Henüz darülfü- nunumuzun Sorbon profesörünün bastırdığı kitapların metni ile taayyüş ediyor. Hoca ile talebe arasındaki ferk, hocanın kitabı talebeden evvel kütüphaneden sa'ın almış olmasıdır. 3 — “ Ölempiyen , elit yetip teme meselesinde de henüz mu- vaf akıyet gösterilmiş değildir. Darüllünunda (bunun yegâne timsali bir zamanlar Ziya Gök Alptı. O bir çakmak gibi birden ışıldadı söndü ondan sonra bu | Yolda yürüyeni de görmedik... Bilhassa hu “Olempiyen, elit Gençlere san'at tedrisatı Güzel San'atlar Birliği, bu kış muntazam ve müsmir bir Sekilde çalışmaktadır. Mevsimin başlan- cındanberi iki müsamere ve iki onferans verilmiştir. Birlik azâ- sına ve davetlilere verilmekte olan bu müsamere ve konlerans- lara muntazam bir program da- hilinde devam edilecektir. Birlik, bunun haricinde bilhassa memle- ket gençliğine faydalı olabilmek arzu ve mülâhazasile gençler için meccani serbest dersler açmakta- dır. Birliğin her şubesi kendi sa- hası hahilinde verebileceği ders- eri tesbit eylemiştir. Edebiyat şubesi namına, Galatasaray İisesi edebiyat muallimi Refet Avni Bey tarafından edebiyat tekniği, Halit Fahri Bey tarafından edebiyat tarihi dersleri verilecektir. Musiki şubesi namına Köse Mihal zaae Mahmut Ragıp, Ekrem Besim, Muhittin Sadık, Mesut Cemil Bey- ler nazari ve ameli musiki tedris edeceklerdir. Tiyatro şubesi namına Kemal Emin ve Celâl Beyler ders okutacaklardır. Dersler haftada birer saattir; Akşamları saat on yediden on sekize kadar okutu- İacaktır. Güzel San'atlar birliği- nin Gülhane parkı methalindeki binasında her gün saat on altı dan sonra talebe kaydedilmekte- dir. Derslere pek yakında başla” nacaktır. Saadet için ne lâzm? İngiliz ialebe birliği darülfü- nunlara mensup azası arasında mesut hayatı temin edecek esas- lar hakkında bir anket açmış, aldığı cevapları tasnif ederek neşretmiştir. Gençlerin verdiği cevaplarda ileri sürülen en esaslı mütalâalar şunlardır : 1 - Sağlam bir vücut, 2—Şen olmak, 3— Kabiliyeti inkişaf ettiren meslek, 4—Emin bir istikbal 5—iİyi ve güzel bir zevce, 6—Temiz bir şöhret, 7— Ayda 400 İngiliz lirası ka: | zanç, 8—Bedit bir zevk. 9—Meslekte muvaffakiyet, 10 —Belâğat, 1 —Ağız tadile yemek yemek, 12 —Lâzım olan kitapları topl yan bir kü'üphane, Birinciliği kazanan Mis Hönor İkota bir otomobil verilmiştir —— ——— ——————u zümresi vücuda getirmek için darülfünunda kuvvetli şahıslara, yani ruhlara girecek, ruhlarlada prensiplerin o aşkını halk edecek adamlara ihtiyaç vardır. Bu da rülfünun hocası dersini veren, dersini verdikten sonra kaybolan dersten, derse, kürsüde adı anı. lan adam değildir. Bu adamın en mühim sıfatı yaratıcı ve top layıcı şahsiyet olmasıdır. Memle- «et gençliğine rehverlik edecek olan daülfünunun ıslâhi konu- ulurken bu « saslar ihmal edilmez gibi geliyor. Sadri Etem *Eduar Giyo - Sorbon prolesörlerinden- dir. Meşhur eserleri şunlardır; Lüniversite e Leta modern 1999, Lerodalisme et İdvolutlon de " Angleter- re Cootemporaine » “ Lepragmatlıme de A.H. Glugh > #L'Angleterre Moderne se polirigve interlenre, H G Wels Son ocuwe> v İnsan medeniyeti (o kurarken onu bilhassa beş esaslı müesseye istinat < ettirmiştir. . Medeniyet bu beş müessesenin üzerinde idi; hâlâ bu müesseselerin üze- rindedir. bunlar takviye olunduk- ça, islâh ve idame edildik- laşır ve yükselir. Bu beş müessesenin birincisi ailedir. İçtimai hayatımızın te- mel taşı odur. Bu müestetenin ikine'si ta sarruf, yani meşru bir surette kazamlan her şeye hâkim ol mak hakkıdır. Bütün iktisadi çüncüu müessese devlettir. Devlet ( insanın mev'ut olmak ve birbirine yardım ederek, tep kilâtlı bir cemiyet halinde yaşa- mak üzre vücude getirdiği mues- sesedir. Dördüncü Din, insanın hissini ifade muştur. Beşinci müessese, Darülfünun dur. Darültünun, halk ve dima- ğın malüm ile meçhul arasında: İ ki serhaddi yıkmak yeni valoa ları, yeni hakikatieri öğrenmek. yeni tecrübelerle temas etmek için duyduğu derin iştiyaktan tevellüt etmiştir. Darülfünun, insanın kendini ifade için kullandığı vasıtaların en esaslısıdır. İnsan bu müessese ile kendini hoşnut etmek, ken- dine fırsat hazırlamak ve mu vaHfakiyet kazanmak ister. Yazılı tarih başladığı günden beri insanda da Darülfünun ruhu doğmuştur. Dünyanın neresinde büyük bir zekâ zubur ederek malümu ihata eden perdeyi yırtmak istemişse orada yüzlerce binlerce insan toplanarak onun ne yaptığını, ne gördüğünü anlamak istemiş- lerdir. Etlâtun, bir darülfünuncu idi; akademisinde insanların o hayatı, düsünüşü, ahlakı ebediyati hak kındaki fikirlerini söyliyen bu adam Darü'fünun banilerindendi İnsan bu an'aneyı takip ede ede ona yeni kuvvet, yeni iman veren büyük (şahsiyetleri birer birer bulabilir. Daha sonra insanlar Şarki aksadan (hastalıkları otedaviye dair “gelen hikâyelerle meşgul müessese dindir. ibadet için vücut bulk oldular. Aceba insanları muhte- | lif şekillerde tedavi ile kurtar mak mümkün müydü? Bu yüzden Cenubi İtalyanm şifa menbala- nndan biri etrafında toplanan küçük bir cemiyet bu hikâye lerdeki hakikatleri o ölçmekliçin çalısmışlar ve Salerno Darülfü nunu teessüs etmişti. Ayni sırada Avrupada hukuk melesi etrafında buyuk münk- kaşalar vüku buluyordu. Kanun ve kanunsuzluk gerçi yirminci asrin meselelerindendir, fakat bu meseleler daha evvel de müna- kaşa ediliyor ve herkes bü va: dide ne yapıldığını öğrenmek istiyordu. Bunun neticesi olarak Bolon © çe, medeniyet zenginleşir, olgun- | hayatımızın temel taşı da budur. | ve iman | ŞER a İl ei 31 ok LİN Darülfünun nedi Kolümbiya darülfünunu reisinin makalefi Temiz, açık, geni iş, hür dimağlar yada Roma hukukunun t başlanılmış ve Bolonya D. nunu vücut bulmuştur. Daha sonraları Paris,bir le ile irfan merkezi o zamandan beri bu v muhafaza etmiştir. * Paristen sonra (Oksi Alman Darülfünunları, dal ra Amerika Darülfünunli cut buldu ve bu suretle dediğimiz devre varılmış Fakat bu an'ane, ü an'anesi muvaffakiyet ve İ şam içinde devametmiş rın ve cemiyetin hayatım kim olarak devametmiştir. Matyö Arnolt Darül ne yaptığını anlatırken def) “Burası kaybedilmiş da! unutulmuş akidelerin, se" namların ve ebedi sadak yuvasıdır. Darüliünün, bu büyük, imi müessese gençlere asırların mirasını veren vel mefküre yoluna atan Onun çıkardığı mahsul; diğimiz şeylerle bildiğimi ler arasında bir hail memnun ve huşnut olm rahat etmiyen temiz, aç hür kafalardır. Yeni imzalar Neşriyat-imyatı, $On uğradığı husuftan yavaş sıyrılmıya başladı. Yeni yeni ve temiz eserler çıl İstanbuldan başka Anad muhtelif © taraflarında mecmualar intişar ediyor. rın bir kısmının gerek rek mündericat noksa! batacak de'ecededir.; o'sa her yeni fkir, mem insanlık yolunda bir aydı mesi sayılır Bizim ise pr“ lere ihtiyacımız var. Neşriyat hayatının buğü memnuniyetle o karşılıyo vineimizi artıran bir cihi zinde harekette gençlerin bir hizmet ve hisseleri öl Zaman zaman yeni im rülüyor. Yeni isimler ki İ karşı itimad mızı teşkil © Yeni imzalar, yeni çi ümidimizin bağçesinde Onları seyrederken içi9 ve şefkatle tiriyor. İsti güneş onlara gülsün, hs" mahabbetle sarsın, top sünün bülün hazineleri9İ açsın | e Yeni imzalar için bU i bu hava, bu toprak te” kemmeliyeti, düşünüş kuvveti, kültür hazırbğ! imzalar, ümidimizin © örekli bir yolculuğa çıf teknelerdir, İstiyoruz terkederken bütün p yapmış olsunlar. Eserler bu kanaati Anadolu gazete'erind& mecmualarında, şuradi gördüğümüz yeni im? getirdikleri, orta mekt! sinin tabrir vazifelerin” bir şey, çok daha ol kuvvetli, daba vüksek