Altın “Sftakpool, dan: Beraber Maklinin evine oradan sahile gittiler bir kayığa binerek gemiye gittiler, geminin adı Kö- pek balığı idi. Slen gemiyi gezdi, pek beğen di direkleri, kamarası, baritala ı, nihayet makinaları çok mükem - meldi . Maklin bu zarif ve sağ. lam gemiyi almak için sahibini nasıl dolandırdığını velhasıl © kadar ucus alabildiğini anlatır - ken Slen onun bu alçakça kur - nazlığına karşı nefret duydu, fa kat bu nefret çarçabuk geçti, Sonra altınları Bulduklarma göre nasıl paylaşacaklarını mü - rakaşa ettiler, Maklin, daha çok masraf edeceğini söyledi. Slen şiddetle ısrar edince yari yarıya paylaşmaya kabul etti. Maklin bu teşebbüste artık kararını vermişti. Ne olursa olsun gideceklerdi, ku marda fakir düşmüş zengin ol - mak ümidi kalmamıştı, burada onda bir ihtimal vardı ve rulet teki otuz beşte bir ihtimalden hiç olmazsa daha tatlı tdi. Me'ele hakkında uzlaştıktan sonra birer kadeh yuvarladılar: —Taliin şerefinel Altınların şe- refinel İşleri yoluna koyuncıya kadar bir hafta geçti. Slen eşyasını Maklinin tek katlı evine taşımıştı. Bu ev tam Maklinin mizacına tamahkârlığına göre döşenmiştü. Uuvarlara kaba kâğıt yapıştırıl - mıştı ve orada kitap refları yağ boya tablolar yerine pis kokulu balık takımları, gemi aletleri var- dı. Bir yerli çocuğu olan Sam orada burada yemek pişiriyordu İhtiyar gemide kalıyordu. Miskin ve tutuk bi: adamdı, sorulma - dıkça birşey sörliyeöek kudreti yoktu. Halbuki Sami böyle değil, çat pat konuşabildiği İngilizcesi ile kendi lisanını karışlırıyor, fa- kat maksadını anlatabiliyordu . Çok şen çocuktu, durmadan gülüyordu. Maklin: *Bu vahşi ço- cuğu maymun gibi terbiye et - meğe çalıştım amma.., dedi, ve elınde tüyleri yarı yo'unmuş bir piliçle mutbak kapısında duran ma — Piliel ne yapıyorsun? Sam kendi lisanında cevap veriyordu: — Yov vulumay mala !"! — Kerata birak onu, İngilizçe gl — İngiz.. İngizça! ya, ya piyiç celdi, piyiç pişecek (tüylerile, yok, tüy pişmiş istemez. ha ha ha! tüysüz pişecek. Sam ateş yapacak. Sam kibrit yakacak. üfliyecek. Sen söyledi pişir.. Sam söyler pişirir! Maklin : O“ Hadi ordani, dedi. Sonra ilâve etti, bunların bir iyiliği var ki ikili de dilsiz gibi, hiç biri bizi haber veremez, zaten İşlerine de gelmez yal Sonra altınları aldıklarına göre ne yapacaklarını konuştular. Slen yakalanmaktan korkuyordu. Mak- lin ona cesaret verdi: “Adam sen de! diyordu. Çekinirsen Bankaya yatırırsın.. Hem sen böyle işleri bana bırak, bele paraları ele geçirelim!,, Mavi bir âlev gibi yanan sisli bir sabahtı. Macera 'lâhının yol- ladığı güzel bir rüzgârla yola i | İ | A llâhe Çeviren: Maslih Ferit çıktılar. Maklin çark başında çalışıyor, hiç bir şey söylemiyor du. Slen onlara karşı tamamile lâkayt kalan şehri uzaklardan seyrediyor düşünüyordu. Buraya çok zengin olarak dönecekti. Gemi Bahrimuhitin kuvvetli nefeslerile pupa yelken olanca hızıyla koşarken rüzgâr, direkle- rin, iplerin arasında ıslıklarıyla denizin vahşi ıssızlığım terennüm ediyordu. kinci kısım : Sahildeki kız 1 — Dünyanın en ıssız sahili Güneş doğduktan Iki saat son- ra idi. Bütün gece devam eden sıcak rüzgür bütün şiddetile de- yam ediyordu. Doğan güneş kâ- Inatı gümüş bir dumanla doldur. muştu; gemi tülden bir duvak içinde süratle ilerliyordu. Gide cekleri sahili harita üzerinde işaret etmişlerdi, ve buna göre oraya gittikçe yaklaşıyorlardı. Sidneyden binlerce mil uzak laşmışlardı, eğer hesapları yanlış değilse gidecekleri yere birkaç mil mesafe kalmıştı. Birden bire bir ses işittiler, dinlediler, bu martıların çığlıklaridi. Slen başının Üstünde uçuşan beyaz kanatlar gördü. Güneşin parlaklığı büsbütün artmıştı; san ki bir perde vavaş yavaş çekili yor önlerinde sahilin solgun çiz gis görünüyordu. Garip tepeleri, ormanları ve bütün sessizliğile “sahil sislerden tamamile sıyrıl- mıştı. Slen dürbünle baktı, baktı aradığı şey orada yoktu. Heye- can içinde ilerlediler martılar döne döne uçuşuyorlar, kıyıya çarpan deniz bakir sesini onların kulaklarına gönderiyo'du. Bir sat geçti; gene bir şey yoktu. Maklin dürbünü eline aldı, gemiyi daha ileri gö'ürdü. gene bulamadılar. Her halde bir hare- keti arz yahut gayri tabil bir fırtına vapurun bakiyesini orta» dan kaldırmış olmalıdı .. Maklin birden bire elinde dürbün oldu ğu yerde kaldı; sonra çılgınca kahkahalarla o gülmiye başladı. gözlerisahildeki bir noktaya di kilmiş haykırıyordu. İşte orada. orada torba, tor ba altın bizi bekliyor... Slen: “Kendine gel yahul, dedi, 2 Hava tüfekli kız Kavmak dalgaların (yaladığı kıyıdan biraz açıkta demir attlı. lar. Jini gemide bırakarak üze- rine beyaz deniz kuşlarının kon- duğu kayanın yanında karaya çıktrlar. Orada vapur bakıye- sinden eser yoktu. Bir teviye mırıldıyan deniz ve martiler ses: sizliği kemiriyordu. Maklin: “Kuma batmış olacak!, dedi Slen tastik ederken ona elile tepecikleri gösterdi Siyah ve hareketsiz bir kütle yavaş Yayaş onlara doğru dönmüştü. Yavaş yavaş başka taraflardan da küme küme insanlar belirdi; © kalabalık gittikçe büyüdü, nihayet cesaret (alarak deniz kenarına doğyu yürümiye başla- dılar Yanlarma aldıkları Sam, buralıydı bu vahşilerin onla VAKIT ın hekimi Tifo: Il Tifoda en mühim şey korunma dır. Hastalığın en çok büyük ap- dest ile sirayet ettiğini söylemiştik. Binaenaleyh hastanın pisliğini"öte- ye beriye dökmekten ve hastayı temizlerken ele, elbiseye sürünmekten içtinap etmelidir. Oturak içindeki pislik bir kım sönmüş kireç, üç kısım su İle karıştırıp iki saat son ra dökülürse sirayet tehlikesi kal- kmış olur. Hasta pisliği dökülen aptisanle- ride sık, sık yukarda terkibini yaz» dığımız kireç suyu ile yıkamak iyidir Hastanın balgam ve İdra- nda yüzde üç nisbetindeki (lizol) mahlulü e mikropsuz bir bale getirilmelidir Hastanın kirli çamaşır- larıda sirayet vasıtası olabilir. Bu- nun içın camaşırları “(3 hamızi fe- nik mahlulünde bıraktıktan ve iyice kaynattıktan (sonra (o yıkatmalıdır. Hasta iyi olduktan sonrada odanın zemin ve duvarları yine */.8 hamızı fenik mahlulü ile uvarak temizle melidir. Hastaya bakacaklar ile hastalığa maruz olması muhtemel şahıslar muhakkak aşılanmalıdır. Aşı hem hastalıktan korur hem de hastalık alınmış olsa bile hafif olarak geç- mesine sebep olur. Aşının mvaliyeti ala aydır. Tifo geçirenler bafif bir muafiyet kaza- nırlar. Mahaza 3-4 defa tifo geçi renler de mevcuttur. Hastalığın da- imi olarak bulunduğu memleket- lerde içme ve kullanma sularının kaynatılması çok mutafıktır. TMfonun bir şehirden kalkması ancak kanallzasyonun ve su men- balarının muntazam olmasile müm- kündür.. Halen İstanbul ve Ankara da oldukça füzla görülen bu hasta: hk ancak belediyenin himmet ve ibilmami ile ortadan kelkar. Vaktın Hekimi rar amam amam hiç bir zararı dokunmuyacağını temin ediyordu. Fakat ihtiyatlı davranarak paslı tabancalarmı elden birakmadılar. Sam onlarla abpap olmuştu, onlara beyaz adamları, gemiyi gösteriyordu, Sleni “Aman yarabbi bu ne çir kinlik!, dedi; hakkıda vardı. Bu ufak tefek, yarsı burunlu, Mela- nezyalılar tevkalade çirkindiler, lâ- k'n katiyen cesaretli görünmek he- Maklin işaret vasıtasıyla yerlile- re meram âhlatmıya çalışırken Slen kızı süzdü, ona baktı baktı, ve hüküm verdi. Bu kız tabiatın ihmal ettiği bir mahlök değil bir Avrupelıydı. On beş hava tüfeği olduğunu söyledi. > N (Devamı yara) Londra sokakları Londra şehrinin her tarafı benzin, is, yanık ot kokar. Pa- risle şü farkı vardır ki,bu koku- lara birde podra,kahve ve peynir kokusu karışır. Prağda her sokağın kendisine mahsus bir kokusu vardır: hiçbir şehir bu husta Praga benzemez. Asıl mühim mesele Londranın gürültüsüdür. Emin olunuz, dost- larım, Strand da olsun Pikadelli- de olsun binlerle tezgâhlı bir dokuma fabrikası zannedersiniz. Binlerce motor, otomobil, otobüş, buharlı makine son süratlerile inler, uğuldar, patırdar ve işler; bir otobüsün üst katındasınız, ötöbüs yürüyemez fakat makine çalışır ve sizi garip bir ses kuk- lası gibi olduğunuz yerde «ç- ratır. Sonra birbirini kateden sokaklar bahçeler,caddeler, geçit- ler,çıkmazlar,ve #tzebu mektubu- yazdığım Trotting Hill; sokağı vardır; bundan başka çift sütunlu sokak, aynı parmaklıklı sokak. Her evin önünde yedi basamak sokağı ve Ilh.. vardır. Bu sokaklarda(i) harfinin bif- mem hangi suretle telâffuzu bir sütçünün geçtiğini bildirir; nevmit bir (yeyel) feryadı çıra satıcısına delâlet eder, ( uo ) kömürcünün feryadıdır ve çıldırmış bir gemi- cinin korkunç hırlaması, bir deli- kanlının küçük bir çocuk arabası geceleri damlarda Palermodaki aynı vahşi sesleri çıkararak ma: şakada bulunurlar, Londrada yalnız insanlar başka yerlerdekilerden daha sessizdir . Yalnız dudaklarının uçlarından konuşurlar ve evlerine dönmek için acele ederler. Londra sokaklarında en çok şayanı hayret olan şey şudur.Kö- şe başlarında muhterem ve ağır başlı o hanımların o biribirlerine Smit yehut Grinlerde olan biten- leri birbirine anlattıklarını göre- mersiniz, elleri ellerinde birer salrüfilmenam gibi dolaşan aşık- lara rast gelmezsiniz; kapılarının eşiklerne elleri dizlerinde otur- müş vatandaşlar (göremezsiniz (sırası gelmişken söyliyelim ki ben burada hiç marangoz, çilin- gir tezkâhtar, usta, çırak görme- dim: Yalnız dükkân, dükkân ve Vestminster Bank, Midland Bank ld. ler var); sokakta içen adam yoktur,pazarda çene çalan,çoluk ço- cuk,işsiz dolaşan hizmetçi kız,eshabi emlâkten hiç bir şey yoktur, hiç hiç Londra sokağı hayatın eve dönmek için aktığı bir kanaldır. Sokakta yaşanmaz, bakılmaz konuşulmaz, ne ayakta nede olurarak durulmaz: Yalnız koşa- rak geçilir. Sokak, burada insan- ların aslık çaldığı, döğüştüğü, dedikodu. ve gürültü yaptığı, istirahat ettiği, lirik Oo yahut filo- zofik olduğu, hayatı içtiği, pole- tika ve espri yaptığı, ikişer üçer, aile, kitle halinde toplanıp ihti- lâller yaptığı, bir vakaya şahit olunan her şeyden eğlenceli yer değildir. Bizde, İtalyada ve Fran- sada, sokak; aşağı yukarı büyük bir han, umumi bahçe, köy meydanı, içtima mahalli, tiyatro ehe mikderiknin? e ii ve oyun sahası, evin eşikten nevi uğrayışıdır; burada, kimseye «it olmıyan, yaklaştırmıyan bir yerdir. burad? laşıp geçersiniz. Bizde, burnunuzu pencere? dayadınız mı sokaktasınız. Foks İngiliz evi sokaktan yalnız b perde ve bir pencere ile ayr mış değildir, bir bahçe, bir P9” için vahşidir ve lâtif bir g deli bir “ras dağı, yeri ; oleliği Mazmdır. Ve borada; > sokülifi hiç bir zaman ihtilâlcr kilelef” çiğnenmiyeck. Çünkü yollar Hf nun için çok uzundur. Ve silik. Burada, sizi sırtında taş”? ederhalar, bu çölün develeri * lan otübüsler olduğuna şukrolf Beni hayr: tte bırakanşey,bun” bunda hava daima kapalı old için ne güneşi nede dı görebilip yollarını tayin ed yorlar, ne de pusula n Şofürün hangi gizli ve işaretle Gret Vester Roat, y#* Kensington Park Street'tei 'broke Grove, yı tekik anlayamadım. Viçin Pimliç Acton yolunu tercih “ettiğ türlü öğrenmedim. Çünkü bef” sötunlulardan yahut yedi P maklılardan bir evi olsa Bu mevzubabs evlerin yım dedim fakat ümit a bir neticeye gelemedim, * kurşuni boyam da yok. # Az kalsın unutuyordum! # tabit olarak Baker ironi tim, fakat münkesiren | çünkü Şarlo Holmesten es€ j burası şayanı hürmet bir wd sokağı, deyan etlirici bir *i hürmet, liği var, bütün da Regent Par'a müntehi tır. Bunada uzun bir sonra muvaffak oluyor. arz bir istasyonu da oldi rımız da dahil olduğu şeyi bitirmiş oluruz. mütahassısı DOKTOR Ahmet Hâmit yer #| Galata, Voyvoda Atina bankası yanınds üçten sonra, Çanakkale baylar owuz lira maaş ve elli lir pey Çanakkale aygır di münhaldir. o Çanakkale müracaat olunması ilân olm