14 Eylül 1942 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

u alaaca sabahta, şimdiye kadar yaptığım seyahatlerden en gü- zeline koşuyorum. Gece gazetede nöbetçiydim. Son sayfa Rotatif'e takılınca saate baktım, dört.... Ortalıkta henüz — aydınlanma hevesi görünmüyordu. Hava Kurumu- nun otobüsü beni saat altıda alacağına göre, diye düşündüm, daha iki saatim var demektir. Acaba, bir parçacık kestiremez mi- yüm? Koltukta, bunu tecrübeye koyul - dum. Uğraştım. Uyumak için bildiğim bütün çarelere başvurdum, olmadı. Kendimi hep göklerde — görüyor, ikide bir sarsılıyor ve toplanıyordum. Uğultu kulaklarımı daha şimdiden « doldurmuş gibiydi. Uykuyla uyanıklık arasında geçen bir saatten sonra ke" tuktan daha yorgun kalktım ve... beke lemiye başladım. — Ya uykusuzluk bastırır da tay- yarede uyuyu kalırsam? Etimesğut'a doğru sabah tüzgârı- ni içe içe yol alıyoruz. Fakat, otobü- sün cam aralıklarından sızan bu ha- vayı ben kirli ve tozlu bulmıya başla- dım. Biraz sonra boşluğuna dalacağı- miz uçsuz bucaksız âlemde, karar ver- dim, ciğerleri #a 'Vi ülünü ölçeceği Fakat, içimde garip bir çarpıntı var. Ben ki, ne tayyareye ilk binenim; kampında genç tayyarecilerin peşleri- ne kaç kere takılıp havalandığımızı V * hatırlıyorum. Havayollarının kutu gi- 1 bi kanadlarında ise, yalrız uçmanın K | değil, belki en rahat yolculuğun —da d zevkını tatmıştım. Ancak bu bambaşka bir yolculuk DA Türk Hava Kurumu uçakları uçuş halinde Türk Hava Kurumunun | bir filosu içinde UÇUŞ Filo Komutanı Yarbay Osman Nuri Bavkal erlerimizi aldık. Yan kapakları kapattılar ve beni, o daracık yere üstelik sımsıkı da bağla- dilar. » Usul olduğu için, kuzu gibi ne yaparlarsa boyun eğiyor, fakat içim - den, artık şu merasim tarafı bir ayak evvel biste de havalansak, diyordum. Gök, hiç bir zaman bana, o da- kikada olduğu kadar çekici görünme- mişti. Bir müddet yeşil çimen — üstünde kaydık. Ve kimimiz sağa, kimimiz so- la geçerek, daha yerde filo sıramızı aldık. Ben ,bütün dikkatimi şimdiye ka- heyecanıdır. Saat tam yedide Anka - ra'dan İstanbul'a Türk Hava Kı dar diğım bir şeyi, topraktan kesiliş anını tesbit umak istiyordum. mun bir filosu kalkacak; Kurum bizi de filo içine almak cemilekârlığında bulundu. Filo ile uçacağız ve İstan- bul'a, görmediğim yollardan dolaşa- sak varacağız. — Sen böyle donarsın, dediler. Bir muşamba giyindim. Sarındım. — Ya başlığın? — Bilmem ki, yok.. Olmasa olmaz mı? “Olmaz” demediler, yalnız gül - mekle kaldılar. Bir de meşin başlık geçitdim başıma... Arkadaşım Foto Cemal de, bir ta- rafta çepçevre muşamba kesilmişti.. ekiz cayyare, kuzu gibi, yanyana duruyorlar. Makinistler, —imti- hana yollıy&cakları çocukları - min son sabah hazırlıklarını gözden geçiren ihtimamlı anneler gibi, şefkat ve ihtimamla makineleri gözden geçi- riyorlar. î ç Filo komutanımız, göklerin 28 yıl- 'ha lık dostu, Türk Hava Kurununun Ha- mil * vacılık dairesi Genel Direktörü Os - iha man Nuri Baykal'dır: leğ — Hazır! lediler. '!& Komutan, uçuculara son-emirleri- DS ni veriyordu, onlar, #llerindeki pafta Hlitü yok ŞLAİN'S Sörü emirlerini alıyorla:. 4 — Mihalıççık'ın sol üstünden uça- cağız, ilk konağımız İnönü'dür. Pervanelerde önce bir çatırtı, son- ra, bir homurdanma oldu. Şimdi, düz İ ve geniş meydanın yeşil otları titre - Nazli şiyor, meşin caketlerin etekleri yelpa- antı zeleniyor ve tayyarelerin biran — önce ram | havalanmak hırsı hissediliyor. takk Fakat bu hırs, yalnız - motörlerde Âzır ve dlarda değildir. K d ve bizden başka 12 genç tayyareci, gözlerini saatlerinden bir türlü ayıra- ! miyorlar. Belli ki onlarda da biran V önce havalanmak ve enginliklerde ka- 919 nad çırpmak arzusu taşmak üzeredir. imdi Ben, Avni Yaykın'la uçacağım. & sdğ *Tayyaremizin başına il irdir e Kanada asılarak yerime sıçramak * üzereydim ki, pilot arkadaşım: B — Durun, dedi, paraşütünüzü tak- Ki' b madan nereye? li Ben bunu lüzumsuz bir külfet sa- v$ yıyordum, hâlâ da öyleyim. Fakat be- sö nim kahramanca cesaret ve pervasız- telj hk tezahürlerim, sırtıma bir paraşüt gc'-j— takılmasına ve: rıc"» — Usul olduğu için söylüyorum: K Allah saklasın bir kaza vukuunda tay- yareden atlıyacak ve şu kancayı, tarafa doğru çekeceksiniz. şu Her seferinde o ânın zaptet- mek isterim, fakat daima da kaçırırım. Kendi kendime: — Şimdi, diyorum, nerdeyse lâs- tik tekerlekler havalanmak — üzeredir, her halde bir küçük sarsıntı olacaktır. Bakalım, olacak mı? A.. a.... Ben meğer bu tahminleri- mi h tarda yürütmüyor ? Kalkmışız, hangarın üstünden geçiyo- ruz, Etimesgut altımızda... Aklıma, sabahki endişem geldi: — Ya uyku? Etimesgut'a bakmak için başimi Motor işlemiye başladıktan sonra... biraz yana eğmişim. Rüzgürdan şid - detli bir şamar yedim, O cevap verdi: Ne uykusu? Kemal Z. GENCOSMAN İstiklâlimizi remizlendiren iki büyük kuvvet (Başı 1.İnci sayfada) Bakınız, milli mücadelenin en çetin günlerinden birinde Ebedi Şefimiz Au. Fenerbahçe'nin fevkalâde kongresi İstanbul, 13 aa. — Fenerbahçe fev - kalâde kongresi, idare heyetinin — dâveti üzerine bugün kulüp lokalinde toplanmış ve reisliğe Malatya Mebusu Nasuhi Bay- dar seçilmiştir. Toplantı sebebi idare heyeti namı - na- bildirildikten ve heyetin müstafi ol- türk Türkiye Büyük Millet Mecli du: duğu kongreye tebliğ duktan sonra tarihi kürsüsünde nasıl konuş! * Ben ordumzun mevcudiyet ve kuv- müttefik ve tazimkâr hisleri- nin, büyük reisleri Şükrü Saracoğlu'ya " vetini, *mak nazariyesini habul edenlerden de- * ğilim. (Paramız vardır, ordu — yaparız, “ paramız bitti, ordu inhilâl etsin.) Be- “ nim için böyle bir gmesele yoktur. Efen- “ diler, para vardır veya yoktur, ister ol> “ sun, ister olmasın, ordu vardır ve ola- “ caktır. Bu noktada bir hâtıramı da “ihya edeyim. Ben ilk defa bu işe baş- “Jadığım zaman en Âkil ve mütefekkir “ yaşıyan bir takım zevat bana sordular: “ paramiz var midir? Silâhimiz var mt- “dır? Yoktur dedim. O zaman o halde " ne yapacaksın dediler, Para - olacak, “ ordu olacak ve bu millet istiklâlimi kur- bildirilmesi alkışlar arasında teyidoluna- rak, diğer idare heyeti âzalarının seçimi mevcudun büyük bir ekseriyeti ile yapıl- miştir. Netice şudur: Reisliğe Şükrü Saarcoğlu, umumt kâ- üpliğe Ali Muhittin Hacı Bekir, umumi kaptanlığa Füruzan Tekil, muhasebeci- liğe Alâettin Baydar, yurt müdafaa ha - zıtlık âmirliğine İsmail Hakkı — Akalın, doktor âzalığa Doktoı;ll:lnreı'ık Savci, idare ffak — oğlu seçilmişlerdir. Seçimi müteakip kon- greye nihayet verilmiştir. " taracaktır dedim. Görüyorsunuz ki hep- “si oldu ve olacaktır..” İkinci cihan harbinin son hesaplaşma gününe kadar işte bu ruh bizlere hâkim olacak ve sonuna kadar da büyük ve kah- raman Türk ordusu tetikte vazifeye ha- zir. bulundi k Millt müdafaa is- tikrazı! Bu milli azmin bir i Fadesidi. faa istikrazı tahvillerimizin hı;lkm eline kolaylıkla geeçbilmesi için milli Abınka_ e lsra da önemli bir rol düşmek dir. Bil- İstanbulda Bir hamal ve bir hizmetçi Bir müessese müdürünün — odasında oturuyordum. Müdürün — odasına üstü başı param parça, fakat güç- ü kuvvetli bir vatandaş getirdiler. — Bir hamal emretwmiştiniz 1.... dediler. Müdür, lütuf bekleyin bir eda ile karşısında el pençe duran hamala .baktı. Bu bakışta, zavallı bir va- tandaşa elinden gelen yardımı yapmak istiyen şefkatli bir hal vardı. Müdür, yanındaki memura: — 40 lira ile tayinini yapsınlar! de- dikten sonra hamala öndü : — Burada yatar kalkarsın elbiseni a- yakkabını da veririz, Eline de 40 liradan fazla para geçer !... dedi, Ve hamaldan “Allah ömürler versin, Allah çoluğuna çocuğuna bağışlasın!,, gibi bir hayır dua beklerken, sırtı pırtı içinde acınâ- cak halde bulunan vatandaş : — Affedersin beyim, ben 40 liraya çalışamam.. Bugün su içinde 60 lira kazanıyorum... Kusura bak - mal.. dedi. Ve çıktı gitti. * Günlerdenberi eve himetçi arıyorduk.. Bir gün evin bahçesinden çıkar. ken bir kadına rastladık. Üstü ba. şr temizce eli ayağı düzgün bir kadın, Bizi görünce durdu. — Affedersiniz! dedi, — Tanıdığınız bir kapı var mı ? Biz, masına ihtimal vermediğimiz için liktan geldik. O düdümüzü — Yemek, ütü Her şey yaparım.. Allahın ayağımıza gönderdiği bu ni- meti görünce sevindik : — Gel, bizde çalış! dedik., — Peki çalışayım!... — Kaç lira istiyorsun ? — 50 lira — Necee 50 lira mı ? — Ortalığın hali malüm efendim... — İyi ama yiyip içip yatacaksım., Se- nin ne masrafın olacak ki... — Bir ayakkabı ,25-80 lirat.. Her ay bir masrafım olacak aldığım pa- yadan bana ne kalacak ki..... dedi. * yat pahallanmıştır. Geçim ıştır. Fakat serbest sahada çalı: tın yeni icaplarına hemen uydurmuşlardır. Yeni icaplara a- yak,uydurmak belki iktisadın eze- İN kanunlarının bir. tekerrüründen başka bir şey değildir. Faknt, va- ziyetin sömürüldüğü de muhak - kaktir. Sabit gelirli vatandaşlara gelince, on- lar bu intibak imkânına da sahip bulunmuyorlar... Sabaheddin SÖNMEZ İstanbul'daki maçlar İstanbul, 13 a.a, — Bugün yapılan maçlarla İstanbul'da futbol , mevsimi resmen başlamış oldu. Neticeler, şun- lardır: Fenerbahçe — Süleymaniye'yi 4-0, Galatasaray Davutpaşa'yı 5-0, Ve- fa K 'yı 240 ile işlı 8- tanbulsuor - Beykoz 0-0 beraber kal - maşlardır. Uşak şeker fabrikası yeni yıl kampanyasına başladı Uşak, 13 a.a. — Uşak şeker fabri- kaları 1942 kampanyasına başlamış- tır. Bu yılın ilk kesme ve toz şeker- leri 12 eylül saat 8 de alınmıştır. Kocaeli j C. H. P. Müfettişliği İzmit, (Husust) — C. H. P. böl. gemiz Mmüfettişliğine tayin kılınan Bolu Mebusu B. Celâl Sait Sirer, şehrimize gelmiğ ve vazifesine baş- lamıştır. İzmit'te belediye seçimi hazırlığı İzmit, (Husust) — Şehirimizde belediye intihabı hazırlıkları devam etmektedir. İzmit halkı her seçim- de olduğu gibi, bu seçime de büyük önem vermektedir. karşımızdakinin bir hizmetçi ol | tered- | n bir çok vatandaşlar, haya- | ayak | dün yapılan at yarışları İstanbul at yarışlarının onuncusu ve sonuncusu dün Veliefendi koşu yerinde yapılmıştır. Yağan yağmuür- lar dolayısiyle pist âdeta bir batak halini almış olduğundan ekseri ko- şular anormal olmuştur. Bununla beraber yarışları takibedenl her Mızrak boyu Kendisi ve B hati hafta olduğu gibi gene çok kalabalık idi. Şimdi İstanbul'dan aldığım mâ- lümata göre yarışlara ait tafsilâtı bildiriyorum, Birinci koşu : Bsarıgüzel nuşusu İdi. Üç yaşında- ki saft kan arap erkek ve dişı tay- lara mahsustu. İkramiyesi 300 lira mesaflesi 1400 metre idi, Koşu üç tay arasında yapılmıştir. Startta — toplu olarak çıkan taylardan Rind bir ara- lik başa geçmiş ise de düzlükte Da- bi kendisini yakalıyarak üç boy ara ile geçmeğe muvafiak olmuştur. Rind ikinci, Can üçüncü olmuştur. Zaman 1,54 dakika idi, Müşterek ba- his ganyan 125 kuruş vermiştir. İkinci koşu : 'Yepeüstüu auşüsü idi. İki yaşlı yerli saf kan iigiliz erkek ve dişi ra mesafesi 1200 metre idi. Bu koşu hakikaten Tepeüstü koşusu diğerleri toplu olarak ra saplanmışlar bunlardan Varadin He Pınar kendilerini kurtararak ileri atılmışlar ve büyük bir mücadeleden sonra Varadin bir boy ara ile galip çıkmıştır. Pınar ikinci, İz üçüncü olmuştur. Zaman 1,25 dakika idi. Müşterek bahis ganyan 160, plâse sırasiyle 350 ve 610 kuruş, bu koşü- daki ikili bahisşte Varadin - Pınar Üçüncü koşu : Tozkopanan koşusu idi. Dört ve daha yukarı yaştaki saf kan arap at ve kısraklara mahsustu. İkramiyesi 400 lira mesafesi 3500 metre — idi. Koşu toplu olarak başlamış biraz sqîır;ağTomureuk ile Sava başbaşa gitmeğe ve rakiplerini a: lamışlardır. Büt! gü de aa yaptıkları mücat ni kestirmeğe muvaffak olmuş ve bir boy ara ile koşuyu kazanmıştır. Son anlarda Sava'nın ahır arkadaşı Tuna da Tomurcuğu geçerek ikinci olmuş Tomurcuk üçüncü kalmıştır. bahis ganyan 220 plâse sırasiyle 180 ve 350 kuruş bu koşudaki ikili ba- histe Tuna - Sava ve SaVa - Tuna kombinazonları 1650 kuruş vermiş- tir. Dördüncü koşu : Alemdar koşusu idi. Üç ve daha yukarı yaştaki yerli saf kan ingiliz at ve kısraklara mahsustu. İkrami» yesi 350 lira mesafesi 2400 metre idi. Koşuya yazılı olanlardan Alem- dar koşturulmadığından yarış üç ha- lis kan arasında yapılmıştır. Startı Demet almış ve bir müddet sonra ra- kiplerini açmağa abşlamıştır. Kendi- sini Karabiber ile Davalaciro takibe- diyorlardı. 1000 metre önlerine doğ- ru Karabiber hücum ederek başa geçti. Fakat Davalaciro kendisini bırakmadı, düzlükteki mücadeleden Karabiber iki boy ara ile galip çık- tı. Davalaciro ikinci Demet üçüncü oldu, Zaman 3,05 dakika idi. Müşte- rek bahis ganyan 370 kuruş, bu kö- şudaki ikili bahiste Karabiber Dava- laciro kombinezonu 1025 kuruş ver- Beşinci koşu : Üç ve daha yukarı yaştaki yerli yarım kan ingiliz at ve kısraklara mahsus Handikaptı İkramiyesi 250 lira mesafesi 2400 metre idi. Meneviş taşıdığı ağır kilo dolayı- siyle koşturulmamış koşu Üç yarım kan- arasında yapılmıştır. Startı Al- ceylan almış ve rakiplerinin kendi- sine yaklaşmalarına meydan verme- den koşuyu — kazanmıştır. Tiryaki ikinci Acar üçüncü olmuştur. Zaman 3,13 dakika idi. Müşterek bahis gan- taylara mahsuslu. Ikramiyesi 350 li- ; Zaman 4,49 —dakika idi. Müşterek olmüuş- : | tur. Zehrümarın götürdüğü koşuyu | takibediyor- ! lardı. Düz yolda bütün tayiar çâmu- ! kombianzonu 4450 kuruş vermiştir. * koşu — boyunca | lede Sava rakibi- | son pek haklı olarak bütün basın âlemini ilgilendirmeğe devam ediyör. Ge- ne pek haklı olarak görüyoruz ki gerek bu seyahat, gerek sayın Saracoğlu'nun muhtelif nutukları etrafındaki hususi dikkatlerin hal- kası genişlemektedir. İtiraf ede- rim; yurt işlerine ve bunların a- rasında yaşama sıkıntılarına do- Kunan çok çekimli konuşmalar işittik. Başvekilin şahsiyeti ile bu- günkü hükümet hakkında da muh- telif düşünceler yürütülmektedir. Benim bizzat şahit olduğum bir cihet kalemimi aşağıdaki satırla- rı yazmağa teşvik etti. Mademki bugün Başvekil, önemli bir iç ge- zintisinden dönmüştür; Anadolu- nun muhtelif paftalarında son du- rumları görmüştür ve halkla gö- rüşmüştür; yarın başlıyacağı ic- raat arifesinde bize küçük bir hiz- met düşer: Anayurdu dolaşıp baş- sehrimize dönen, Saracoğlu'nun mânevi şemailini, — okuyuculara bir kere daha hatırlatmak... Tasarladığım fikirler az çizgili bir taslaktır. Diledim ki düşünce- mi söylemeden evvel, hükümet reisinin küçük bir portresini ya- payım, Gazetelerdeki resimler ya- nında, kabilse bir iç fotoğrafisi... (İnkılâp) kelimesi içinde topla- nan dolaşıklı, fakat ulu bir mef- hum hiliyoruz. Herkes, Şükrü Sa- racoğlu'nu, bu anlamın öz evlâdı diye tantyor. Çünkü kendisi halk içinden, en demoktat kayhnaktan çıkmıştır. İrfanının yapısında ve vicedanının kurumunda hem yur- dumuzun yerli kültürünü, hem de garbin özlü tahsil â kabinesi Fazıl Ahmet AYKAÇ — | İşte ötedenderi kendimize yaşama temeli saydığımız anâ - düstüur... “Inanım şu ki bu davaya her za- mankinden üstün bir sadakatle bağlanmak zorundayız. Gerek hü- kümetin başarıları, gerek, bütün rejimin selâmeti — bakımlarından bu iman, son derece önem kazalh- dı. Müillet Meclisinin en sağlam güvenine malik bir hükümet var- dir. Yani (hükümet olaritesi), mefhumunu, ancak hakkı ve ha- kikati başa koymakta âamansız kudret diye anlıyan haikçı, sami- mi, dürüst ve doğru sözlü bir hü- kümet... Zaten bugünün her tür- lü sıkıntılarını önleyip yatıştır- makta da inkılâp gayelerini tamm verimlerine erdirecek büyük işleni başarmakta da bence tek yöl bu- | dur. Saracoğlu hükümetinin kökü sağlam hizmetlerinden biri büu yö- [ la cessur bir imanla girmesi olar caktır diye düşünüyorum. Nete- kim Başvekil, ilk nutkunda bunut açıktan açığa anlatmıştı. Şu retle hükümet yalnız maddi deki asıl mânevi açıdan yalçın bir sima almalıdır. Onun için doğru söyli- yen, doğru söylemekten haz du- yan, riyakârdan, dalkavuktan iğ- renen ve kendisi mert olduğu gi- bi, daima mert çalışanı da takdir eden bir idareyi onda behemehal bulmalıyız. Namuskârı kı hak tanımaz hodkâmlıkla çarpış- maktan çekinmiyen bir idare... Birçok yerde esefle rastladığı- miz kâh ciddiyetsiz, ve gösterişçi, kâh baştan savucu ve (idarei mas- lahat) çı ruhla şavaşır bir zihndi- yet... İşte kabinemizin, ilk gür be- rüyoruz. Saracoğlu, memleketin en kara günleriyle 6© günlerin en faydın şeflerini pek İyi tanımıştır. Kendisi, ana toprağın icinde ve dışında, hükümetin her dairesinde ve katında calışmış, görgü sahibi olmuştur, Dinçtir, cesurdur,. ham- lecidir. İnkılâp ve idealin — hızını kaybetmemekle beraber tecrübe- nin, imkânın ve icapların — firen- lerini' Iyi kullanmağı bilir. Hasılı, Saracoğlu'nu bu inkılâbın siyasi hayatımızda — yetişkin — bir İdare sporcusu olarak tan ır. Bugün de dövüşken zekâsını, yeni ideallerin kalesine bayrak eriştir- miş bir siyaset atleti olarak sey- rediyoruz. Dahası var, Bence Baş- vekilin üstün bir talihi, Millet Meclisinin gönlünde tuttuğu yer- den geliyor. Zira meelis, Sararoğ- lu'nu hem sever, hem de ona inan ve güven besler. Bir devlet adamı için büyük mazhariyet', Avm duy- guların, millet büyüğü Cumhur- reisinin kalbinde de aymı kuvvet- le yaşadığı meydandadır. Bütün bunlar, Saracoğlu'nun tam lehine olan tiyarlık unsurları. Bir de menfi tarafa gelelim: sayın Baş- vekil, hemen tekmil küreyi saran bir cihan yangını ortasında iş ba- şına geldi. Memleketimize bulaş- mış bir iaşe sıkıntısının çoğalan zahmetleri var. Umulan semerele- ri verememiş tedbirlerin geciktir- diği işler mevcut. Yeniden düzen- lemek gereken hayli mesele beli- riyor Vs... * Onun icin omuzlarına almaktan kocunmadığı yükün ağırlığını o elbette bizden iyi bilmektedir, Yal- nız açık söylüyeyim; sıradan mu- vaffakıvetlere değil de, som ve cetin zafere susavabilen himmet sahipleri ic'n vukuatın bazı sarp yökuşları. eğlene d y bize vadettiği — vasıflar bunlardı. Ancak... Evet bu ancak üzerinde duruyo- ruz. Doğruyu söylemekten neye kaçınalım?.. Bilmek lâzımdır ki bugünkü iç ve dış durum karşısın- da, kabinenin seciyesi ne olursa olsun, milletle hükümetin beheme- hal beraber çalışması en zaruri muvaffakıyet âmili haline geldi. Aynı hedeflere doğrü lâkırdi . ile değil, suur ve metotla beraber. | yürümek ihtiyacı katidir. Hükü- met, halkın en ateşli hizmetkârı, halk ise resmi kuvvetin, en yalan- dikçe zaman kaybetmiş sız yardımcısı olmakta geciktikçe zaman kaybetmiş olacağız. Zaman« dan alabileceğimiz verim bakımın- dan!.. Onun için birbirimize yan bakmak değil, bize yan bakahile- ceklerin gözünde ışık bırakmamak hususutda gerçekten can cana sokulmak lüzumu durmadan artı- yor. Biliyoruz; bazı tembel ve titiz. azametler, bu. gibi — lâ- kırdılara dudak büküyor, ve ga- yet bilgin geçinen sönük bir an- layışla bu gibi sözleri, pörsümüş bir edebiyat sanıyor. Halhuki haki- kat hiç öyle değil! Gerçi bir adam çıkıp da “İnsanlar havasız yaşıya- maz” dese, asla yeni bir şey söyle- miş olmaz. Lâkin söylediği söz da- ima doğrudur!.. Böyle olunca, hü- kümetle, halk arasında yerleşme- si ve artması her saat daha gerek- li görünen anlaşma ve yakınlık bahsinde;tam bir seferberliğe muh- tacız. Resmi ve resmi bütün yollarla! Saracoğlu'nda tekmil şu nükteleri pek çabuk kavrıyan ile- ri ve zamandaş bir devlet adamı siması sezilmektedir. Yaygaradan > doğruyu yan- lışlıkları görmekten çekinmemek, sonra da haktan yılmamakla be- Taber y daha cazibeli görünür. Başvekilin de duygusu başka türlü değildir sanıyorum. Saracoğlu'nun İş OT- takları içinde bugün Recep Peker ve Numan Menemencioğlu . gibi, kudretlerinin gerçeliği memleket- çe çoktan tanınmış iki yeni unsur daklıl ei keskin ışıklı bol — bir , cesa- reti! Gezdiği yerlerdeki araştınma- ları Başvekil'in zihnini elbette bire Çok yeni görgülerle doldurmuştur. Bunda şüphe yok, Bu böyle oldu- Bu gibi o yerlerde yaşıyan uziz -yurttaşlarımızın da tekmil ödevle- rlmlz hakftındaki şuuru — kuvvet- ikincisi, tam avrupal düzenle calı- şır çok değerli bir :n_otür, K?“ğı“ ak istiyoruz. Çün- kü ©ihat muvaffakıyetin — başlıca sirrı buradadır. Yukarda temas yan 120, bu koşudaki ikili bahiste Alceylan - Tiryaki 170 kuruş vermiştir. İkinci ile üçüncü koşular arasın- iş tin hakkı büyüktür. Bizim iç durumumuza gehinmee: hüriyete saygı, anarşiye hücum... ana düsturumuzu bir da- ha hatırlıyalım: Hüriyete hürmet, — anarşiden nefret! (Sonu 4 üncü sayfada) Yol düşünceleri : aa Zenginliğin bu çeşidini istemiyoruz tü veya köri'ıleımdı__mlihıö* ! ; İstanbul'dan gelenler, sattığı mah- pt hğ bedika Ük * teren YZA y konuşmaktan . çekinir; bunların P'f“ kapaklı kalmasından fayda bekleriz. Bu, derdini hekime söylemekten, ya- rasını niştere şöstermekten kaçınan hastanın ve yaralının korkaklığına benzer bir ruhtur. 1) Hastalar iyilenmez, 2) Tedbiri alın- madıkça iyiler de yakalanabilirler. Bahsim, paranın — bizim köylüye yaramadığı üstündedir. Bütün emekle- rin onu servete ve refaha kavuşturmak uğruna harcandığı ne kadar doğruy- d sa, de eline geçen parayi kötü ihtiraslar emrinde, âketlere hassa tahvil mü en küçük kupürde tek bir tahvil müşte - ei BaDli- silek A Sçefek biliriz ki, teknik bakımdan mu- gere- vaffakıyet şartlarının hemen Hepsi bir araya toplanmış bulumuyor. Mahiyeti iti- bariyle bir konsolidasyon istikrazı oldu- ğu halde, büyük halk kütlesinin zaruri ve meşru ihtiyaçlar karşısında sıkıntı çekmemesi için icabında derhal nakde icebilmek imliles'da Hariek Ziraat Bankasının, kendisine veril - cak ken bir memleket vazifesidir. Bu ilk milli mücafaa istikrazının par- lak muvaffakıyeti aymı zamanda Türk parasının da zaferi olacaktır. Bu ilk mil- lt müdafaa istikrazının göreceği yüksek rağbet, devamli fiyat yükselişlerine kar- şı açmıya mecbur bulunduğumuz mill? savaşın en tesirli silâhlarından birini teşkil edecektir. Hüseyin Sami COSAR| karar kılan yollarda savurduğu o ka- dat gerçektir. Son iki yılda tarlasından, bağın - sal alabilen köylü çok İi gl tur: — Oh, dedik, hele o zavallının eli biraz para görsün de, biz nasıl olsa olurtuz. 'Tam ferahlık duymıya başladığı - mız zaman haberler almıya başladık ki eline bol para geçenler, soluğu en yakın vilâyet merkezlerinin bataklık- larında almaktadırlar. Bay Herriot Son ajans habherleri arasında Londra'dan gelen bir telgraf var- dı; Londra'da muharip fransızla- rın (yani de Gauülle'cülerin) mat- buat idaresinin bildirdiğine göre, fransız mebuslar meclisi reisi B. Eduvard Herriot (Legion d'Ho - neur) konseyi reisi general Bre - card'a bir mektup göndererek ge. çen harpte Clemencau tarafından kenisine verilmiş olan Legion d'Honeur nişanının şövalye rüt - besini bundan böyle taşımak iste- mediğini bildirmiş ve nişanı geri vermiştir. Bi!in_digi üzere, Legion d'Ho - neur nişanı fransız inkılâbı — ile meydana çıkan ve yüksek hiz « metleri görülenlere — verilen bir nişandır. Herriot ise son yıllar- da adı bütün dünya gazetelerin - de geçen milletler arası şöhret sahibi bir. diplomatlır. Fransız başvekilliğinde, nafıa ve maarif mazırlıklarında bulunmuş Fran - sanın en meşhur bir dıvle!_il'”- Ç 9 20 Yıl Evelki Hakimiyeti Müliye Yurt içinde tihsal eden kahraman ordumuza bir hediyei şükran olmak üzere sıgara ihda etmektedir. Mutasarrıflıktan gelen telgrafa nazaran elli bin pa- de efrada hediye olunuyor ki ye- olmaktadır. d VS Bir kamyon devrildi İzmit/ (Husust) — Adapazarın « dan Karasuya kitmekte olan erzak yüklü bir kamyon, Söğütlü ile Fe. rizli denilen mevki arasında köprü başında devrilmiş; — Mecit isminde bir kişi ölmüştür. Adapazarı müd- deijumumiliği tahkikata el koymuş- tur. p Uşak Ülkü Lisesi Uşak, 13 a.a. — Hususi Ülkü li- gesi Türk Manrif Cemiyetine dev- redilmiştir. mıdır. En son Fransa meclisi — reisliğine — seçilmiştir. Fransa'nın geçirdiği son buhran- h yıllarda bu vazife başında İdi. Bir tarihte memleketimizi Zi- îw eden, Atatürk merhum ve nönü ile tanışan Herriot, a€zin- dan eksik etmediği piposu ile Türk güazetelerinde bir cok Te - belediye reisi, sonra mehus seçil « miştir. 1919 da radikal sosyalistle- rin şefi olmuştur. Daladie'nin bu pahtiye şef olması üzerine de mec- lis reisliğine geçmiştir. 1916-17 de nafıa nazırı, 1924 te Başvekil olan ve 1926 da tekrar 24 saat devam €- den bir kabine teşkil eden Heriyot Puank 'nin milli birlik kabine - simleri çıkmış ve tara- fınan da tanınmıştır. , Heriyot, memlekette elde ettiği şöhrete hak kazanmış bir hükümet adamıdır. Yüksek öğretmen okulu- nun y 1872 de doğduğuna göre bugün 70 vaşındadır. Bir mtiddet Nantes ve Liyonda lise öğretmenliği yapmıs, sonra siyasi hayata gecerek — önce P sine de maarif nazırlığı yapmıştır. Heriyot'nun değerli eserleri de vardır. Bunların başlıcaları (Phi - lon le Julf) üzerine Bir tetkik, (Mme Röcamier ve dostları) — adlt bir doktora tezi, (Agir), (Crder), (Yeni Rusya), (Normandiya orma- nında) ve (Behoven'in hayatı) adli eserleri vardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: