Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
p K Leh - Alman harbinden sahneler Lehlilerin kahramalığını Almanlarda takdir ediyor Westerplatte garnizonu Kahir kuvvellere karşı 220 kişi farafından bir hafta müdafaa edildi Polonya'daki askeri mu- vaffakiyetler, — garp cephesindeki sükünet ve düşman bombardıman filo- larının şehrin üzerinde do- laşmamış olması, Berlin halkının endişelerini bir parça hafifletir gibi oldu; hattâ, harbin yakında bit- mesi ümidini bile uyandır- dı. Almanların — meşhür “Wacht am Rhein” türkü- sü, artık hiç bir tarafta i- şitilmiyor. Pencerelerden bayraklar da sarkıtılmı- yor; ışıkların söndürülme- s., bir zamanlar neşe için- de gülen, oynıyan Berline, şimdi her akşam bir me- zarlık havası estirmekte sinirleri bozmaktadır. An- cak, kıt kanaat geçinen herhangi bir alman için, bütün bu tezahürler, ehe - miyetini — kaybedebilirdi: şayet, ok yaydan çıkma- dan, fransızlarla anlaşıla - bilmiş olsaydı! Diğer taraftan, garptaki sükünun, alman genel kur- mayını endişelendirmekte- dir. Berlin civarındaki is- tasyonlarda, şark cephe- sinden garp cephesine as- ker nakletmekte olan tren- lere daha şimdiden rastla- nılmaktadir; tayyare filo- ları da keza, aymı istika- mette yollarına devam edi- yorlar. Sarbrük ve Primaslar şehirleri tamamiyle tahli - ye edilmiştir. Trier ve Karlsruhe'deki — çocuklar, Almanya'nın içerisine nak- lolunmuştur. Alman ordu güdümü, iki cepheli bir harp başlama - dan evel şarkta seri bir sü- rette kati neticeyi temin etmeğe çalışmaktadır. Bun dan dolayı, geniş ölçüde bir çevirme hareketine ge- çilmiştir. Ancak, bunu his- seden polonyalılar, Pozen- den büyük bir hızla ricat etmektedirler. Almanların kanaatince, leh ordusu bu kıskaçtan yakasını kurtar- mağa muvaffak — olamıya- caklardır. Bir eylüldenbe- ri havaların müsait gitme- si, almanlara çok yardım etmiştir; başka yillar bu mevsimde havalar bozar ve sis basardı; şayet sisli ha- valar başlamış olsaydı, al- manların hava silâhı ve zırhlı tümenleri bu dere- ce tesirli olamazdı, Polonya askerlerinin kah- ramanca döğüştüklerini Berlinliler de kabul ve tes- lim etmek mecburiyetin - de kalmışlardır. Ancak, Polonya ordusunun özünü teşkil eden süvari, alman- ların çelik ve ateş silindiri karşısında çarnaçar âciz kalmıştır. Woesterplatte'nin kahraman müdafileri Bir avuç İleh askerinin Danzig yanındaki Wester- platte'yi bir hafta müddet- le müdafaa etmesi, bu harp te yazılacak olan kahra- manlık destanlarının başın da bulunmaktadır. Vistül nehrinin ağzında ve Dan- zig şehrinden birkaç kilo- metre mesafede bir yarım ada vaziyetinde bulunan Westerplatte, almanların, limanda bulunan “Şlevig - Holştayn,, zırhlısı tarafın- dan 28 lik mermi yağmuru- na tutulduktan sonra, bah- riye silâhendazları karaya çıkıp hücuma geçtiler; iki hücumu da lehler tart ve defi ettiler. Leh müdafile- rini muhasara etmiş olan alman piyade ve töpçusu, başa çıkamıyacağını görün ce, takviye kıtaları celbet- mek zorunda kaldı. Leh mevzilerini siper eden kü- çük bir koru yakıldı; Wes- terplâtte'yi çeviren bir a- dım boyundaki tuğla du- var, top ateşiyle tahrip e- dildi; yalım ,makineleri, mayın topları faaliyete ge- çirildi; beton sığınaklarda yerleşmiş olan leh müdafi- lerini yerlerinden kımıl- datmak için bombardıman tayyareleri bombalarını yağdırdılar. Bu arada Şle- vig - Holştayn zırhlısı da durmadan ateş etti. Niha- yet perşembe günü, hara- beler arasından bir beyaz bayrak yükseldiği ve Po- lonyalı kumandan tarafın- dan teslim muamelesi ik- mal edildiği zaman, alman- lar hayretten dona kaldı - lar: aldıkları esir miktarı, 5 subay ve 160 askerden i- baret i. Almanlar, alacak - ları esirlerin sayısını çok büyük tahmin etmişlerdi; halbuki, Westerplatte 55 i bu müharebede kahraman- ca ölmüş olanlarla birlikte 220 kişi tarafından müda - faa edilmişti. Xe Berlin'in siyasi plânları Varşova düşecek olur ve Lemberg üzerine yapılan ileri hareket aynı hızı mu- hafaza edebilirse, alman politikasının yeni yeni hamleler yapması beklene- bilir. Alman radyosu, daha şimdiden, leh devletinin inhilâl etmekte olduğunu haber vermeğe koyuldu. Vaktiyle, Çekoslovakya dâvasında da Prag ve Pres burg'daki vaziyet aynı söz- lerle izah edilmeğe çalışıl- mıştı. Nasyonal sosyalist - ler, bu hareketlerinde de bir leh Tiso ve Hacha'sı a- ramaktadırlar. Almanların mali vaziyetleri Bir harp için, her şey - den evel paraya lüzum ol- duğunu, yeni alınan ted- birler alman milletine bü- tün vuzuh ve sarahatiyle göstermiştir. “Fedakârlık,, kelimesi, alman hüküme - tinin gündelik parolası ol- muştur. Kazanç vergisi bir hamlede yüzde 50 nispetin de yükselmiştir. Bu vergi- ye zaten geçen ilkbaharda zam yapılmıştı. Bu müna- sebetle, evlendikten beş yıl sonra çocukları olmı - yan çiftlerin vergilerine yüzde 40, bekârlara da yüz de 12,5 ilâve edilmişti. Bundan başka, hükümet, fazla gelirlere de el köy- muştu. Yeni karar ve ted- birlere göre, yüksek gelir- ri olanlardan yüzde 65 nis- petine kadar vergi tahsil edilecektir. Geri kalan yüz de 35 nispetinde de beledi- ye resimleri ve bilvasıta vergiler alınacaktır. Bu son vergi zamları, sadece aylık geliri' 234 markı geçenlere inhisar et- mekte olduğundan işçi sı- nıfının büyük bir kısmı bu tedbirlerden müteessir ol- mıyacaktır. Noye Zürher Zaytung- dan. Göklen inen hakikat İngiliz tayyareleri al- man şehirlerine haber yay- dı. Şimal ve gârp Alman- yası beyannamelerle dol- du: Ruhr üzerine üç mil- yon düştü. Hitler, tebaasına yaban- cı ve hattâ bitaraf memle- ketlerin radyolarını dinle- melerini menetmişti, şimdi malümat — edindiler diye korkuya düştü. İngiliz tay yareleri almanlara şöyle dedi: “Sizi aldatıyorlar. Şef - leriniz, manasız ihtirasları- nı tatmin etmek için sizi ölüme sürüklüyorlar. Bir- lik olmuş ingiliz ve fran- sız kuvetleriyle karşı kar- şıyasınız, Lehistan müte- cavize kahramanca daya- nıyor. Fakat siz, bütün dünya- nın — vicdanını kendinize karşı ayaklandırdınız. Bu- gün dünya sizi takbih edi- yor; yarın sizi tepelemesi mümkündür.,, Hâdise dikkate şayan- ATATTTATATIAATTAIAITIDAYKALIKAAAAIAAIAKKAKAAAKA KK ACADI Almanların balon şehri : Friedrichshafen Friedrichshafendeki zeplin fabrikalarında husule gelen bü- yük infilâk hakkında pek az malümat alınmıştır. Eğer alman milleti, bu büyük fabrikalarda vuku bulan felâketten haber « dar olsa kalbinden vurulmuşa dönerdi. Zira Friedrichsfen, al- man sanayiinin ve alman ilminin zaferlerinden biridir. Burası linler beldesidir. Kont Zeppelin, bütün ini muannidane bir şekilde burada tahakkuk ettirmişti. Fried - richshafenin Rathaus meydanında halen bir heykel vardır: Bir çocuk kolları arasında bir balon tutmaktadır. Bu kasabanın bütün vitrinlerin, levhalarında ve kahvehane- lerinde meşhur hava zırhlısını temsil eden küçük heykeller vardır. Bütün şehir bir fabrika halindedir. Bütün fabrikalar ve atölyeler muazzam h: lar dahilinde kabilisevk balon yap- makla meşguldür. Bunlardan üç tanesi bu muazzam sanayie verilen gayret ve Kont zeplinin ümit; ve gururlarını göster - mektedir : 1900 senesinde zeplin balonu 11.000 metre mikâbı idi, 1908 de yapılan büyük balonun hacmi 13.000 metre mikâbına, 1915 de 20.000 metre mikâbına çıktı. 1924 de 72.000 metre mikâbı, Hindenburg ismindeki almanların yaptıkları son muazzam balonun hacmi 200.000 metre mikâbını buldu. Malüxi olduğu üzere Hindenburg balonu 1937 yılının 6 mayısında Amerika- da Lakeshurt mevkiitde patlamış ve yanmıştır. Almanların yapmış oldukları bu dev gibi balonların hemen hepsi birer felâkete uğrayıp helâk olmuşlardır. Friedrichshafen mühendisleri, 1914 - 1918 de bir aralık Kont zeplinin hülyasını tahakkuk ettirmiye, büyük denizle - rin üstünde kabilisevk zeplin balonları dolaştırmıya teşebbüs ettiler. Fakat bu tasavvurları boşa çıktı: Çünkü Birleşik Amerika devletleri, bu balonları doldurmak için lâzım olan helyom ga- HİT nnn Fransız toplarının tehdidi altındaki SAR Kilometre murabbaına 450 kişi düşen büyük sanayi merkezi lmanya'ya doğru u- zanan fransız hudu- du, alman arazisi içinde belli bir kaim zaviye teşkil eder. Ve bu zaviyenin başı alman topraklarına girer. Şimali şarkiden cenubu garbiye doğru zaviyenin alt yanı boyunca Ren neh- ri akar. Ren nehri topçu lar için bir tek maniadır. Bu zaviyenin üst dılına, yani cenup şarkından şi- mal garbına doğru uzanan dıla gelelim. Bu hat fran - sız — topraklarının şarka doğru uzanan en uç nokta- ğeri de Sar'dır. Sar, di Sar'dan bahsedelim: ların vadi vardır. bir ırmak akmaktadır. Sar toprakları nadır. sı olan Hanterburg köyün- — kalkan mahsul, memleket den başlar Lüksemburg â- — halkına senenin altı ayın- razisinin yakınında Thi- GA ancak kâfi gelir. Bu- onville'nin şimalinde ni- A unla beraber Sar toprak- hayet bulur. İşte resmi teb — jarında kilometre murab- liğlerde bahsedilen Alman -Fransız temasları bu yu- karı hat üzerinde olmuş- tur. Ve fransız kıtaları fransız hududunun öbür tarafına buradan geçmiş- tir. Fransızların aşmiış ol- duğu bu hududun karşısın- mış gibidir. kezidir. dır. İngiliz ve leh tayyare- leri hepsi üslerine döndü; hem de noksansız olarak, Alman hava müdafaası ne yapıyor? Paris - Soir da iki memleket vardır: bi- risi Bavar Palatina'sı, di- eko- nomi noktasından bu top- rakların en mühimidir. Şim Sar mıntakasında, mem- lekete hâkim bir hal - de bir kaç tepe vardır. Bun ırtıtar SÜ0 metreyi geçmez. Bu tepelerin ara- sında dar ve derin birkaç Bir de zayıf o kadar münbit değildir. Ziraat fe- Sar topraklarından bar başına 450 kişi düşer, burada nüfus âdetâ yığıl- Sar, Avrupa- nın en kesif nüfuslu yer- lerinden biridir. Bunun se- bebi şudur: Sar fevkalâde ehemiyetli bir sanayi mer- Almanya'ya ve garpta Loren mıntakasına kadar uzanan maden kömürü hav zası ve Loren havzası dün- yanın en müsait toprakla- rıdır. Senede on beş mil- yon ton maden kömürü ve- rir. Sar havzasında 12 mil- yar ton maden kömürü bu- lunduğu tahmin edilmek- tedir. Sar, 933 te 3.200,000 ton font ve çelik çıkarmış- tır. ar'da bir sürü hadde tezgâhları, tüp fabri- kaları, kiremit, zücaciye, bira, şarap, tütün ve siga- ra fabrikaları vardır. Bun- dan başka Sar'da gidai, kimyevi faaliyetlerle elek- trik ve iplik sanayii çok i- leridedir. Buna mukabil nüfus ve servetle dolu o- lan bu küçük memlekette et ve süt hayvanları yok- tur. Şimdi, fransızlar, ken- dilerine karşı tevcih edil- miş olan sanayii kötürüm- leştirecektir. Burası Al- manya için bir silâh yeri olduğu gibi, almanlar er- zak ve mühimmatlarını da buradan tedarik ediyorlar- dı. Şimdi fransızlar burası- nı tehdi tetmektedir ki tehdit edecek yeri de bul - muşlardır. Journal Almanyada hava gittikçe bozuluyor Muhakkak ki, siyasi se- bepler yüzünden Hitler, vaktiyle bir neferken bu- gün başkumandan olmuş, Almanya'dan üç kere kü- çük olan Lehistanı müm- kün olduğu kadar kısa bir zamanda ezmeğe çalışıyor. Hitler bu gayesine ye- tişmek için müttefikleri- yısizin UZCILNİC YO Yiılmd Tit saldırdı: 1.750.000 kişi. Fakat Hitler, kendisi- nin fena vaziyette olduğu- nu bilmiyor. Bilmiyor ki, Lehistan'a karşı yaptığı bu askeri hareket muvakkat- tir. Hitler, şarkta giriştiği hareketi, muayyen bir had_- dine kadar götürdükten, gi deceği yere kadar gittik- ten sonra: garba dönecek, garp devletlerine, Lehis- tan için bir emrivaki kabul ettirmek istiyecek, ve nas- yonal - sosyalist rejimi ile, gamalı haçın hegemonyası üzerinde bir karar kabul ettirmek arzu edecek. Alman otoriteleri, dahi- İi ve harici bir maksatla Le histana karşı giriştikleri askeri hareketle çok meş- gul olmaktadırlar. Bunlar, kendilerinden sayıca çok az, ve çok az silâhi olan bir düşmana karşı elde et- tikleri muvaffakiyeti za- aç *15 - 9 - 1939 ( RAaDYO ) n D B B RADYO DİFÜZYON Postaları TÜRKİYE ANKARA Radyosu Radyosu Dalga Uzunluğu 1648 m. — 182 Kcs/120 Kw. 19.74 m, 15195 Kes./ 20 Kw. T. A, 31.70 m. 9465 Kecs./ 20 Kw. T.A.P. —ANKİARA - CUMA — 15.9.1939 12.30 Program 12.35 Türk müziği - PlI, 13.00 Memleket saat ayarı, a- jans ve meteoroloji haberle- rı. 13.15-14 Müzik (Neşeli müzik) 19,00 Program 19.05 Müzik (Dans müziği ) PL 19,30 Türk müziği (Fasıl ha - yeti) 20.15 Konuşma 20.30 Memleket saat ayarı, a- jans ve meteoroloji haberle- Tı. 20.50 Türk müziği : Okuyanlar: Semahat Özden- ses, Mahmut Karındaş, Çalanlar: Cevdet Çağla, Züh tü Bardakoğlu, Eşref Kadri, Kemal Niyazi Seyhun. 1 — Sultaniyegâh peşrevl 2—Lemi - Ferahfeza ;ad (Dinlendi başım). 3 — Şemsettin Ziya - Şetal ban şarkı (Oldu şeb muru zevkin) 4— Arif bey - Suzinak şi kt (Papusuna ermek cin) 5— Münir Nurettin - Suz! nak şarkı (Durmadi aylar gecer) 6 — Süzinak saz semaisi 7 — Zühtü Bardakoğlu - Sâ tur taksimi 8— Faiz Kapancı - Uşşâ şarkı (Erdi bahar açılı yer yer çemende güillelf 9 — Erzurum mayası - (Ya! ru kurban humar göz lüm). 10 — Halk türküsü - A, sini sini, 21.30 Konuşma 21.45 Müzik (Solistler) 22.00 Müzik (Radyo ork Şef: Hasan Ferit Alnar I— Sshubert - 3 üncü set foni # 2 — Rimsky - Korsakow « d sar sultan operasımndı. sült. 23.00 Son ajans haberleri, # raat, esham, tahvilât, kambi " yo - nukut borsası (fiyat) 23.20 Müzik (Cazbant - Pij 28,55-24 Yarınki program Ü ad fer olarak kutluyorlar. Buna mukabil, bu al- man otoriteleri, garp cep- hesinde olup bitenleri mü- temadiyen gizlemeğe çalış tıkları gibi, efkârıumumi- yede uyanan hoşnutsuzlu - ğu da kötü karşılıyorlar. Cenubit Almanya ile mer - kez Almanyası ve Ruhr gi- bi sınat mıntakalarda bir- çok hareketler husule gel- diği söyleniyor. Almanya'da işçiler, ken dilerinin kürek mahkümla- rı gibi muamele gördükle- rinden, Almanya'nın bazı mahallerinde, bilhassa Es- sen'de harekete geçmiştir. Bu mıntakalardaki isyana asker müdahale — etmeğe mecbur olmuştur. Söyle- diklerine nazaran alman a- meleleri harbin aleyhinde imiş. Ameleler, Almanya'- nın saldırgan olduğunu, nazilerin, muhtemel bir if- lâsı mümkün olduğu kadar İride eli ÖÜ ÜDÜÜNNŞU YÖT lemeğe çalıştıklarını söy- lüyorlar. İşçilerin ücretle- ri gittikçe azalı a kal- mamış, bunlara her gün sayısız işler yükletilmiş- tir. Yüzlerce kömür ocak- larında, alman işçileri bü- tün gün suların içinde ya- tıyorlarmiış, Journal Bahis mevzuu nedir ? Hayır, mücadelemizin haki- ki sebepleri Danzig ve Koridor değildir. Hakikat —şudur: üç yıldanberi Avrupada ve bü - tün dünyada hayatı, bir seri kuvet darbeleri yüzünden ta - hammül edilemiyecek bir hale geldi. Almanyaya komşu olan dev- letler arasından bir kurbanlık seçiyorlar, bu kurbanlık mem- leketin içinde bulunan alman — Böyle söylemeyiniz canrm. Ben de evlenme- azlığı arasından haris ve ka runtulu bir Glanleiter arıyor lar. Alman matbuatı şiddeti bir kavgaya girişiyor, onunl beraber kurbanlık devletin hu dutları üzerine kesif bir sefer berlik... <er Bu sefer diğer Avrupa dev letlerine dönüyorlar. Bu dev letlere en samimi bir dostlul gösteriyorlar. Yeminler edı rek bu devletin kurban olaf son devlet olduğunu, artık bun sonra hiç bir toprakti gözleri olmadığını teyid edi yorlar. Zaten yaşaması bile ca! iz olmıyan naçiz bir mille için bir Avrupa harbine başlâi ıımyacaklanm temin ediyor ar, Hükümetler esasen — harbi karşı dehşet duydukları ve se refli oldukları için bu yemim lere kanıyor kurbanlık devle L taliine terkediyorlar: artık bî devlet yutulmuştur... Daha a | radan bir gün geçer geçmel milletler arasında en — sevileri lerden bir tanesini Imanyi tekrar avlıyor, facia — tekral başlıyor. [ Bu oyun Avusturyada sök tü, Çekoslovakya da mu oldu. Almanya bu oyunların da muvaffak oldu, çünkü Av * rupa nekahet — devresinde ıdl Zi ve sulh ve süküna ihtiyacı var” Çünkü HüYEnl'DeflAk v ği sözü tutacağını uzun mül det ümit etmiştik. Nihayet, acı teci sonra nazi paktlarının ne de ğerde olduğunu anladık. Hi a yaşamasının sürü * kaldığını, işlerin dur? duğunu, ailelerin param parçâ olduğunu, bir kaç adamın çı ğınlığı yüzünden — saadetleriti parçalandığını gördük. ğ Şimdi biliyoruz ki, alman t didine boyun eğmek, yeni dit hazırlamak demektir. Ar tık şiddet, taarruz ve yalancı lığın yüksek faziletler olarak gösterilmesini ve kabul edil mesini istemiyoruz. Muhakkakki yaşamayı seve riz; çoluk çocuk yetiştirmeyi, bir eser vücuda getirmeyi . ve asil gayelerle uğraşmasını te min edecek olan bir dünyadı yaşamasını severiz; yoksa doy ma bilmez bir ejderin keyfi yü: zünden senede bir iki kere b büyük ve asil projelerimizde ve gayelerimizden koparılıp a4 tılmamalıyız. Bu ejderin keyfi yerine i man ve itimadı şerefle arzü ediyoruz. Bütün dünyanın hür insanla- rı bu hususta bize yardımcı o lacaktır. Andrö Mauro! ( Büyük harpten sonra ilk paskalye gec bi Antuvan, kardeşi _jilber. arkadaşı ş)o::iîı'ıik ?ieîıe;ığ.' Mariyan ve Solanj Senkler isminde iki genç kızla be- raber sıkıntılı bir suareden kaçıyorlar ve geceyi kırlar içinde kaybolmuş bir otelde geçiriyorlar. Antuvan, Mariyan'la, Dominik de ŞSolanj'la beraber eğleniyorlar, Nihayet Solanj, Dominik'le değil Jilber'le, Antuvan da Mariyan'la evleniyor. Fakat Antuvan'la Mariyan evli - lik hayatından memnun değildirler. Antuvan karısının kız kardeşi Evlin'le sevişiyor ve Evlin bu aşk yüzün » den intihar ediyor. Fakat Antuvan daima Evlin'i sa - yıklamaktadır. Mariyan da Evlin'le kocası irasındaki ü İ şüphe ktedir.) Fakat kendisinin rüyada gördüğü bu'ikinci şahsiyeti bazan eski Mariyan, bazan da Evlin'in zayıflamış hayali idi. Nihayet bu anlaşılmaz, biri- birini tutmaz rüyalar zorlukla kayboluyordu XXX Daominik, Karmontel'lere çok nadir gidip geli- yordu. Hayatı Antuvan'ınkinden tamamiyle baş- ka idi. Aralarında müşterek olan ancak hatıralar vardı. Halbuki bunlar da çabuk - soluyordu. Bu- nunla beraber her sene sonbaharda Antuvan'la B ŞÜY SD K O YRARMIŞ #i ON M CA IN, | Yazan: İröne Nömirovski — 66& — Çeviren: Mümtaz Faik FENİK Hiç bir böyle yapayalnız kal l dedi ki : dı. Her birisi diğerinin hayatının mühim ve en mahrem, en mânalı kısmımı, mazisini, öteki kadar iyi biliyordu. Bunlar öyle biribirlerine yakın ol- dukları halde biribirinin meçhulü insanlar değil- diler, Etraflarında aşılmaz hiç bir gölge yoktu. Bi- ribirlerini , da gel istdir. Za- ten insanlar, eğer bir ihtiras ve yahut hususi bir İrle t Mariyan Paris'e döndükleri $ onlara telefon eder, hatırlarını sorar ve bir gün gelip kendilerini göreceğini vâdederdi. Bu sefer de öyle oldu. Bir iki hafta sonra yemeğe dâvet edildi. Sonra birkaç defa dal.a gelip gitti, nihayet gelmez oldu. Bir gün İl - Sen - Lui'den geçerken eski evini görmeği arzu etti. Bir bakayım, dedi, ve Karmon- tel'lerin kapısını çaldı. Mariyan evde yalnızdı. O- cağın önünde küçük bir iskemleye oturmuş, başı- nt iki eli arasına alarak, düşünceye dalmıştı. Do- minik kendi kendisine “çirkinleşmiş!” dedi. Üze- rinde siyah bir elbise vardı. Konuşurken kolunda. ki bilezikle ihtiyarsız | ğ K Di PK aP $ lmizleniyorm. âzibe ile hareket etmezlerse, diğerlerinin iç ha- yatını öğrenmeği katiyen merak etmezler. Hem bi- lirler ki buna maddeten imkân da yoktur. Fakat eğer herkesin bilmediği mazi, yalnız sizin için nü- fuz edilebilir bir şeyse, hâl, karanlık da olsa, kar- şmızdakini yarı yarıya tanırsınız, o sizin için an- cak yarı bir sırdır, Evelâ alelâde şeylerden bahsettiler. Her ikisi de biribirini çok değişmiş buluyordu. Nihayet Ma- riyan dedi ki : — Tuhaf değil mi, eski çehrenizi bir türlü ha- * tırlıyamıyorum. Şimdi size baktığım zaman âdek e. — Saçınızı başka türlü taramışsınız. Sizin eski hayaliniz tamamiyle hatırımda canlanıyor. O şek- linize sadık kalmamışsınız. Hattâ, ev bile eski br- raktığım ev değil. Antuvan bile değişmiş. Etrafı- nızda ne varsa, hepsini değiştir Zaten ka- dmların böyle müthiş bir inadı vardır. Onlara hiç bir şey mukavemet edemez. Taşı yiyen selden da- ha müthiş bir inat! Siz de etrafınızdaki âlemi de- ğiştirdikten sonra ona intıbak etmişsiniz. Gayet uslu, bir Mariyan, gayet faziletli bir Mariyan ol- muşsunuz, Hiç şüphe yok ki aynı zamanda da me- sut bir Mariyan!.., Sonra birdenbire sordu : — Sahi mesut musunuz Mariyan ? Mariyan cevap verdi : — Nasil izdivaçtaki aşk, aşka benzemiyorsa, izdivaçtaki saadet de, sade saadete benzemiyor. — Niçin ? — Bana kalırsa daha çok menfi! Burada saa- de ği düşünüyordum. Fakat şimdi bana da ne biçim bir kadın lâzım olduğunu anladım. Sonra gülerek ilâve etti : * — Uysal, sakin, ve ancak kocasının Harşısında hafifçe sesini yükseltebilen bir kadın. — Böyle bir kadmı kolaylıkla bulabilecek mai- siniz? — Size hakikati söylemek lâzımsa, diyebilirim ki buldum bile... İngiltere'de bir genç kız tanımış- tım. Fakir, fakat güzel küçük bir fransız kızı. İs- mi de Lusil Brön. Bazı halleri Solanj'ın gençliğine benziyor. — Solanj'ı bir daha gördünüz mü ? — Evet.... Zavallı kadın... Bir defa rastgeldira- di.. Söylediklerine göre çok zor doğurmuş... Çocuk da ölmüş... Şimdi bütün hayatı müddetince hasta kalacakmış... —Doğru... Eğer çok iyi bakılırsa, hayatını bir- kaç sene daha uzatmak kün. Fakat t iy le iyileşemez, diyorlar. İkisi de sustular. Mariyan yüzünü başka tarafa çevirmiş, ve ko- lundaki bilezikle oy ya başlamıştı. Dominik birdenbire : g 4 — Siz eskiden kırmızı bir elbise giyer ve keh- riba bir kolye takardınız. — Ne zaman? Neden B-ıhıediyorıunuz 4 — Hani bir paskalye gecesi... Sen nehri kena- rındaki küçük rest da kalmıştık!... Acaba hâ- lâ duruyor mu? Orasını bir defa daha görmeği ne M