Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
18-7-193 ) 2145 MÜZİK (Radyo O: Evelki gün İstanbul zengin bir spor günü! yaşamış, Kuleli'nin deniz bayramı ve atletizm müsabakaları yapılmıştır. Aşağıda bu bayram ve müsabakalardan çeşitli intibâları görüyor - ( RADYO ekonomisi u son günlerde bul - s gar başvekili Berlin- de ziyafetlerde vakit geçi - rirken, alman iktisat nazırı Himer Funk, La Haye'i ve kıraliçe Wilhelmine'nin tüt carlarını ziyaret ediyordu. “Çelik pakt” tan evel ol - duğu gibi sonra da, faşist diplomasisi — Almanya'nın gayretlerini şimal - cenup mihveri üzerinde durdur - mıya muvaffak — olamıyor. Mizacının hakiki meyli ile Almanya, Avrupa — trans - versalelerinden hiç ayrıla - miyor. Dikkatini Süveyşe veya Çad gölüne çekmek is- tedikleri zaman, bu dikkat Kopenhag'da, La Heye de italyan ticaret ve itibarı - na rekabet etmekle, Bratis - lavada veya Danzigde eski italyan - macar - leh kom - binezonunu parçalamayı ta mamlamakla meşguldür. Üçüncü Reich'in impara- torluk zihniyeti bir trans - versal inkişaf —üzerinde müuhakeme — yürütmekte - dir : Şimal denizi - Tuna - Karadeniz veya Ege deni - zi. Ukranyadan, balkanlar - dan ve Karpatlardan Rot - terdama ve Osloya — kadar olan hatlar ham madde, za- hire ve döviz getirmekte - dir. Şimal - cenup mihveri Almanyaya bir şey vermez. Hattâ üç yarım adadan, İs- panya yarım adası, İtalya yarım adası ve balkan ya - rım adasından alman otar - şisine en az gelir temin e - den İtalyadır. La Haye'de, âalman ikti - sat nazırı ve Reich bankası reisi Her Funk bütün hatta ve bunun iki ucuna da alâ - ka göstermek istediğini a - çıkça beyan etmiştir: “Ho- landayı ziyaret etmek mak- satlarından biri de, demiş- tir, Almanyanın iktisadi münasebetlerini yalnız ce - nubi Avrupaya genişlet - mek istemediğini, aynı za- manda garp rşemleketleriy- le de iyi münasebetler te - menni etiğimizi dünyaya göstermektir..,, Alman - Holanda müba - deleri ve transiti çok azalmıştır: Azalış iki sene içinde yarıya yakın olmuş - tur. Bunun bir çok sebeple- ri vardır, başlıcası alman o- tarşı metodlarının — Fele - merik ticaretinin zihniyet, prensip ve ananelerine uy - gun olmayışıdır. Hülâsa, Almanya cihetinden kazan- cı azaldığı nisbette Holan - danın İngiltere ile müba - d“'eteri daha büyük bir ih - CUTICIUTUTUTUTUDUUCACUCU UDU DU CUU CO TUCUUCCUTCUUUUCUUTUDI Londra'nın havası Londra'nın havasında bir “sükünet” kokusu var. Danzig meselesi o kadar hiddet vermiyor. Bir çok mâh- filler işin tatlılıkla düzeltilebileceğini derpiş ediyor - larFakat Londradaki bu sükünet ne neviden bir sükü - net, ve nereden geliyor ? Bazıları: — Hitler demokrat devletlerin kuvetleri ö- nünde, bir cihan harbinden rücu etti,, diyor. Bazıları da: “Hayır, mesul hükümetleri, bir harp tah rikçisi olarak telâkki etmekten çekindiren şey, Mos - kova görüşmelerinin uzayıp gitmesidir,, diyor . Danzig yarası az ve mahalli cerahat topladı ise, bu yara diğer yollardan azabilir. Almanya, Slovakyada zalim bir vaziyet alıyor. Slo - vaklara, kendilerinden memnun olunmadığı anlatıldı, kendi nazik vaziyetlerine işaret edilerek, “tarihle - rinin dönüm noktasında bulunduklari,, hatırlatıldı. “Müstakil,, bir devlete hitap edilen bu sözler, garip- tir ki, Prag darbesinden evelki zamanları hatırlatıyor. Slovakya bir gün alman himayesinin altından uyanıp kalkacak mı ? Paris - Söir tiyaç haline — gelmektedir. Her Funk buna çare bul- mak niyetindedir, tabit bu karar holandalıları sevin - dirmektedir, elverir ki mü - sadeleler bakiyesi tatmin e- dici olsun. H er Funk nazi burok rasisinin git gide rağ temin etmiştir. Bununla beraber silâhlanmasıniın icap ettir - diği ham madde ihtiyacını Her Funk'un, paralarının nü - ansına dikkat eden hol- londalılara, kalay ve bif - tek'e mukabil tencere mü - badele etmekten daha ince betini kazanır görünen bir mezhebin salikidir. Bu mez hep altundan sakırnmaktan ibarettir. Mübadele ölçü - sünde altun mefhumunun yerini insan emeği mefhu - muna terketmesini ister. Bu usul, esasında, sadece dışardan ham maddeler ve zahireler satın almak, sonra bunları emek mahsulleri ile yani ödeyicinin kendi fi - nansiyle teslim edeceği em- tia ve mamül — maddelerle ödemektir. Daha basiti, a - lacaklı diğer paraların no - minal raycile bir nevi dü- şük para alır ki bu para ö - nu Almanyada mevcut em - tia ile iktifa etmiye veya alacağını almaktan vazgeç- meye mecbur eder . Sistem mübadelede bü - yük bir intizam temin eder, malınızı alan ve size ma - mül maddeler satan aygıt müşteridir. Bununla bera - ber, yalnız bir kişiyle alış veriş ettiğiniz için ergeç o- na tâbi olmıya mahkümsu - nuz. Bu sulü tecrübe eden- lerin hepsi çok geçmeden para ile tediyede bulunan daha başka —müşteriler de bulmak üzere münasebet - lerini tehalüf ettirmek ihti- yacını duyarlar. Mevzuubahis usulün da- hiyane Bir tarafı — yoktur. Bu usul zayıf ve ziraatçı memleketlere karşı muvaf- fak olmuştür. İki sene müd- detle altun istokundan he- men tamamiyle mahrum o - lan Almanyaya — muazzam SAA LARRAR T HULASA (Büyük harpien gonra ilk paskalye gecesi, beş genç, Antu- van, kardeşi Jiiber, arkadaşı Dominik Heriyo, Mariyan ve Solanj Senkler isminde iki genç kızla beraber sıkıntılı bir suareden kaçıyorlar ve geceyi kırlar içinde kaybolmuş bir otelde geçiriyorlar. Antuvan, Mariyan'la, Dominik de So - lanj'la beraber eğleniyorlar. Jilber yalnızdır. Nihayet sa - bah oluyor ve hepsi Parise dönmek mecburiyetinde olduk- larını hissediyorlar. Aradan hayli zaman geçmiştir. Mari - yan, Antuvan'ı sevmiye başlamıştır. Genç kıza biraz bi - gâne görünen Antuvan bir milli bayram gününün erte - sinde onunla buluşmuş ve beraberce dört ay evel ilk defa B paskalye gecesini geçirdikleri otele gelmişlerdir.) bir şey teklif etmesi muh - temeldir. Ham madde ve zahire sa- tışiyle tranzit muamelele - rinin bedelini kısmen ma - mül maddelerle, kısmen de dövizle ödemek teklifi ha - tıra gelebilir. Şu vakıa, umumi manza- rasiyle, dikkati çekmeli - dir: Teşebbüsleri, faaliyeti ve politikası bilhassa orta ve balkan Avrupasına te - mayül eden Almanya, en u- zakları gibi en yakın nokta- larda da İngiltere ile reka- bet etmek için garbe dön - miye çalışıyor. ; E velce almanların gü - nün birinde Holan - dayı istilâ etmek niyetinde oldukları iddia edildi. U - mumi harpte Holandayı ne- den istilâ etmemiş oldukla- rı düşünüldü mü ? Müdafaa — vasıtaları ve diğer sebepler bir yana, çünkü itinalı bir bitaraflık Holandanın teneffüs almak ve ihtiyaçlarını ikmal et - mek için Almanyaya kapı - yı aralık bırakmasına mâni olmuyordu. Alman Holan - dayı işgal etmiş olsaydı müttefiklerin ablukası ka - pıyı daha tam olarak kapı - yacaktı. Almanya bir ablukadan korktuğu müdetçe Holan - da ile dost geçinmek ister. Ablukaya meydan okuyabi- leceğini sandığı gün vazi - yet tamamiyle değişmiş Oo - lacaktır. Lucien Romier Le Figaro KontCiano İspanya'ya giderken Kont Ciano — İspanya'ya gitti. Fakat bu seyahat giz- li tutuldu. Hayret edilecek şey ! Evelce, sesinin perdesi - ne bizi bi'türlü alıştıramı- yan Gayda, bu sefer yumu- şak bir lisanla : — Londra ile Paris, di - yor, İspanya ile aramızda siyasi ve askeri bir ittifak olduğundan bahsediyor de- ğil mi? Hayır ! Gayda ne Romada ,ne de Berlinde, “İspanyol — siyasetinin normal tekâmülünü çahuk- laştırmak,, arzusu olmadı - ğını, ve İspanya, nekahet devresinde iken “onu me - selelere — karıştırmaksızın serbest ve rahat,, bırakmak icapettiğini ilâve ediyor. İtiraf edelim ki, ispanyol istiklâline gösterilen bu â - ni hürmet şaşılacak bir sey- dır! Paris-Soir Yeni vaziyet Bu haberi nasıl izah etme li? İspanya, eski hamileri - ne biraz surat asacak mı ? Şurada burada söylendiği - ne göre Frankonun Roma - ya ve Berlin'e gönderdiği memurlar İspanyaya pek he yecanlı dönmüyorlarmış.... İtalyanın aldığı yeni va - ziyet neşesizliğinden mi ileri geliyor? Yoksa bu va- ziyet, ispanyollara karşı de- ğil de, İspanyada kendileri- ne has bir faaliyette bulu - Ne olursa ölsun bir netf- celeri kaydedelim. Şunu da kaydedelim ki,Tuleytulada fransız mareşalı Peten'i kabul eden kardinal Goma, kadehini fransız ispanyol ü tlerinin imi - yetine kaldırmıştır. Paris-Soir İhtiyat Köse İvanof Berlinden ayrıldı, ve klasik bir resmi tebliğ neşredildi. Fakat bu tebliğ, bulgar başvekili Al-- manyaya gelmezden önce beslenen ümitlerin aksine çıktı. Anlaşılan ümitler iyi bes l iş; zira büyümedi sadece ümit olarak kaldı. Köse İvanof-, tıpkı Gafen- ko, prens Pol gibi kendisi - ni çok ihtiyatlı — gösterdi. Galiba, öyle görünüyor. Paris-Soir sunuz: A ğ Gece yarısı kalktılar, kollarını pençereye daya - dılar ve henüz başlıyan baloyu seyre daldılar. Ağaçlar donanmıştı. Arada sırada kâğıt bir fener ateş alıyor, bir alev fışkırıyor, bir saniyede üç renk- li kâğıdı kemiriyor ve sonra sönüyordu. Taraçada- ki masalar kaldırılmış dansedenlere geniş bir saha açılmıştı. Daha aşağıda Sen sahillerinde bile halk dansedeceğim diye biribirlerinin ayakları üstünde yürüyorlardı. Mızıkacılar bakır borularında ne- feslerini tüketiyorlar, tamburlar çalıyor ve herkes bir ağızdan şarkı söylüyordu: Madelon bize içecek ver Su katma içine sakın Biz Jofr, Foş ve Klemanso'nun Zaferini kutluyoruz. Mehtaplar nehri aydınlatıyordu. Dans biraz a- ralandığı zaman uzaktan bir başka musikinin rüz - gârla kendilerine kadar geldiğini duydular. Fakat birdenbire soğuk bir hava esti. Ağır ve âni bir so: ğguk. Yağmur yağmıya başladı. Biraz daha dans edildi. Fakat hem orkestra, hem de dans edenler kaçmıya mecbur kaldılar. Küçük otel baştan aşağı Yazan: İröne Nemirovski kordeleleri bayrakları ıslatıyordu. Ses her tarafı kaplamıştı. Sarı yapraklar daha şimdiden toprağa düştüler. Gençler ayrıldılar. Paris'te bardaktan boşanırcasına yağmur yağı - yordu. Sokaklar bomboştu. VII Ağustosta Mariyan ailesiyle beraber Savua'ya gitmiş ve tabiatiyle genç sevgililer biribirlerinden ayrılmıştı. Segre'lerin köşkü bir dağın yüksek bir yerinde yusyuvarlak sakin ve soğuk bir gölün kenarında idi. Etrafında yığınla kayalar, taşlar vardı. Köşk bun- lar arasında küçücük bir ay gibi kalıyordu. Mari- yan'ın annesiyle babası izdivaçlarının ilk senelerin- de bu evde yaşamışlardı. İşte bu meteliksiz ressam Didiye Segre, Vally'lerin zengin varisini kandırdık tan sonra en sakin yer olarak burasını seçmişti. Re jin burada doğmuştu. Mariyan burada geçirdikleri uzun kış mevsimi zarfında, annesinin babasının bu sükünet ve yalnız. —4 — Ka ERZ O P AM YA IN G Çeviren: Mümtaz Faik FENİK rinden o kadar ayrı idiler ki bunu, ne çocukların- dan, ne de elâlemden saklamıya lüzum bile görmü- yorlardı. Babası ikinci bir ev, annesi yığınla macera besliyordu: biz babalarımızın ihtiraslariyle ancak öldükleri zaman alâkadar oluruz ve bu ihtiraslar da onlarla beraber ölürler. O zaman bu ihtiraslar bizi tahrik eden bir esrar kıymetini taşırlar; halbu- ki bunu taşıyan kalpler attığı müddetçe yanların- dan lâkaydi ile geçeriz. Mariyan bu evin şenliği idi. Segrelerin hayatını sarsan yakıcı, sinik ve hattâ biraz çılgın hava bura- da her yerdekinden daha fazla hissediliyordu. Her odada genç ve neşeli misafirler vardı. Bazıları da civardaki çayırda kamp kurmuşlardı. Bahçe deni- len bir şey yoktu: yalnız otlarla ve yabani çiçekler- le dolu bir saha dağla karışıyordu. Ay ığığında Pik- Nikler, at gezintileri yapıyorlardı. Küçük gölün sa- hilinde dans ediliyordu. Segrelerin eski âdeti muci- bince kız kardeşlerden her birine bir tane daha oda tahsis edilmişti. Onlar bu odalarda istedikl. Ce T TÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU ——“— 1648 m. 182 Kes./120 Kw, 19.74 m.15145 Kes./ 20 Kw, T A.0. 31.70 m. v465 Kcs./ 20 Kw, TAP, ANKARA SALI — 18-7-1939 12.30 Program 12.35 TÜRK MÜZİĞİ : — seaaeene Neveser peştre - vi 2 — Sadettin Kaynak - Ne - veser şarkı - Hicranla harap oldu . 3 — Selâhattin Pınar - Niha- vent şarkı - Halâ yaşı - yor. --- Santür taksimi Nihavent şar - kı - Körfezdeki dalgın suya bir bak. 6— Ng_şetkâr - Mahur şarkı - Gücendim ben sana 13.00 Memleket saat ayarı, a - Jan sve meteoroloji haberle- ri. 13.15-14 MÜZİK: Richard St - rauss uhn eserlerinden - Pl. 19.00 Program 19.05 MUZİK (Lucienne Bo - yer'nin plâklarından) 19.15 TÜRK MÜZİĞİ (Fasıl heyeti) 20.00 Memleket saat ayarı, a - jan sve meteoroloji haberle- ri. 20415 Konuşma 20.30 TÜRK MÜZİĞİ (Klâ - sik program) (Ankara Radyosu Küme ses ve saz heyeti) 21.10 Konuşma 21.25 Neşeli plâklar - R. 21.30 Orkestra programının tak dimi - Mendelssohn ve Bizet hakkında Halil Bedi Yönet - ken tarafından. trası - Şef: Praetorius) 1— Mendelssohn - Bar dy: Hebridler üver:! 2—G. Bizet - Senfoni majör 22.30 MUZLIK (Sshubert'ir edlerinden - Pi.) 23.00 Son ajans haberleri, raat, esham, tahvilât, ke biyo - nukut borsası (fiy 23.20 MÜZİK (Cazband - 23.55-24 Yarınki prograr” AVRUPA OPERA VE OPERETLE 20.15 Frankfurt — 21 Bı sel, Lüksemburg, Mili Roma, Varşava. ÖRKESTRA KONSERLİ VE SENFONİK KONSI LER: 19 Berlin — 20.15 yana — 20.30 Doyçland der, Paris - Eyfel kulesi 21 Prag — 21.10 Bratisli Beromünster — 23 Prag SOLO KONSERLERİ: 16 nih — 17.10 Prag — 1! Milâno — 18.30 Franki — 18.45 Kolonya, Droyt — 20 Lil — 21.15 Münih 22.20 Doyçland Zender 22.30 Königsberg — Zi Sarbrük NEFESLİ SAZLAR (Mar; s.): 11 Brno — 12 Breslav 18.40 Viyana — 20.15 Bre lav — 20.30 Strazburg ORG KONSERLERİ VEK ROLAR: 15.25 Hamburg 17.30 Kolonya HAFİF MÜZİK: 18 Han bürg — 20.15 Sarbrük 21.15 Ştütgart — 22.35 Şti gart HALK MUSİKİSİ: 23 Bud peşte (Sigan Örkestrası) DANS MÜZİĞİ: 20.15 Ber lin — 2140 Bükreş, Sofya 23.30 Sofya — 22.40 Dro) viç — 22.42 Paris - P.T.T. 23 Königsberg, — Floranı Roma — 23.10 Löndon - Re yonal, Post Parizyen —23, London -- Recyonal ... van kendisine kati olmıyan, şöyle böyle projelerden bahsetmişti. Onun bu kararsızlığını, cilveye atfedi- yordu. (Kadımlarınkinden daha tehlikeli, daha dur« gun olan erkek cilvesini öğrenmiye başlamıştı.) Ge« lecek! Gelmiye mecbur! Onu ne kadar da içten bek« liyor!... Fakat işte ayrıldıktan sonra tekrar ona gel- meğe hiç de niyeti yok. Nikol, Torkay'a gitti. O, o- nutakip etti. Ancak İngiltere'ye geldiği zaman Mariyan'a yazdı.Dağda atlı bir gezinti yapmağa çık mak üzere iken mektubunu almıştı. Ay yükseliyor- du. Hepsi evin önündeki meydanda toplanmışlardı. Şehre giden Rejin'in mektupları getirmesini bekli « yorlardı. Vâdide küçük arabanın fenerlerini fark ettiler. O idi. Göl kenarındaki yoldan geliyordu. Hepsi bir ümitle onun yolunu bekliyorlardı: Segre- lerin davet ettiği gençlerden her birisi bu akşam bir mektup bekliyordu. Rejin'e kur yapan Lord Sen- dam ismindeki genç ingiliz, genç kızla evlenip evle- nemiyeceği hakımda annesine bir mektup yazmıştı; cevabının bugün gelmesi muhtemeldi.Bazıları para, bazıları da Paris'te kalan bir metresten haber bek - liyorlardı. Yalnız Mariyan'ın annesinin beklediği bir şey yoktu. O, kapmın eşiği üzerinde ayakta du- ruyordu. Üzerinde kalçalarını ve göğsünü daha ge- niş gösteren beyaz bir elbise vardı. Ayakları çıplak, yüzü hararetli, renkli fakat boyasızdı. Siyah saçla- rımın üzerine sarı ipekten bir fular bağlamıştı; ra « hat rahat sigarasını içiyor ve fettan, ışıklı büyük gözleriyle, gençleri lâkayt bir şefkat, açık bir istih- za fakat derin bir dirayetle süzüyordu. Yalnız o hiç bir şeyden çekinmiyor, hiç bir şey istemiyordu. Ku- TERC y ç " Mlelea CANIİ Basüğdrer Kakmili vi LĞ