7 Mart 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Ü Fransa'da beşikten fazla tabut var! Alnunyı'nm nüfüusu altı sene içinde 13 milyon arttı. Bunun 2.5 milyonu doğum fazlalığından, 10 milyon kada - rı da südetlerin ilhakile kaza- nıldı: Bugün Almanya'nın nü- fusu 80 milyona yaklaşıyor, Gelelim İtalya'ya: italya, bu gün 44 milyon nüfusu besliyor. 6 milyon İtalyan da dışarıda var: 50 milyon, Bunların 1 mil- yonu fransız imparatorluğuna tabi memleketlerde bulunuyor. İtalya'nın nüfusu 1938 senesin- de 400.000 kadar bir artış gös- termiştir. Fransa ise.... Topu topu 42 milyon insan besliyor. Halbu- ki bunun 3 milyonu da yabancı görünüyor: Fransa'da 1938 de tabut beşikten 30.000 fazla idi! Bugünkü Fransa'nın demoğ- rafik vaziyetine bir göz gez- dirirsek Fransızlar için âtinin, fahe ve emniyete kavuşmuş o- lurlar, Diğer taraftan 3 - 4 çocuk- lu aileler var. Kadın evde ka- lryor. Baba çalışıyor. Fakat aldığı para 5 - 6 hattâ daha fazla nüfusu beslemeğ kâfi de- ğil. Hele baba biraz hastala- nırsa derhal sefalet baş göste- riyor. Bunun da önüne geçmek Jâzım. Fransa, bu kötü ayrılı- ğı geniş mikyasta tertibat ala- rak ortadan kaldırmalıdır. Yok- sa, nüfus azlığından helâk ol- mağa mahkümdur. . Kadım ocağında tutmanın bir tek çaresi var; aile kadınına tahsisat vermek. Bu suretle hareket ettiğimiz tak- dirde, Fransa'nın muhtaç — ol- duğu nüfus kâfi mikdarda ar- tar, Sonra çocuk, her şeyden önce annesi tarafından beslen- 1901 de İkinci Vilhelm Cenubi Amerika'ya asker çıkarmayı düşünmüş Times gazetesinin neşrettiği Lord Middleton'un hatıraları meraklı bazı ifşalarda bulunmaktadır. Sahne, 1901 de Obstos - ne'de Kıraliçe Viktoriya'nın cenaze merasiminde cereyan et- mektedir. Lort Middleton İmparator Vilhelm'le şahsen tar- Fıkra Şapka ve taç Meşhur trajediyen Saraber- nar, Londra'da temsiller veri - yçr_ı!ı!. Bir akşam veliaht ken - disini görmek için kulise gir - di. _Kımuşurken şapkası başın - da idi. Sarabernar dedi ki : ” dı ve İngiltere kırallık sarayında yüksek bir mevkie sahip bu- — Efendimiz taç ç ama, şapka çıkarılır ! mak isteriz. Epogue urgos'taki mümessili - miz memleketin en bü - yük askeri şahsiyeti olan Mareşal Pötain olacakmış. Bu haberin doğruluğundan kimse şüphe etmediğine gö ( RADYO TÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 16390 m. 183 Kes./120 Kw. 31.70 m. 94(4 Kes./ 20 Kw. T. A. P. 19.74 m. 15195 Kes./ 20 Kw. A O, Ankara SALI — 7. 3 939 12.30 program. 12.35 Türk müziği - P. 13.00 Memleket saat ayarı, a- jans, meteoroloji haberleri. | 21.15 Esham, tahvilât, hn;* yo - nukut borsası (fiyât): 21.15 Neşeli plâklar. 21.30 Müzik (radyo orkestif sı - şef Hasan Ferit Awf& 1- G, Fr. Handel: Con"p,, grosso op, 6, Nr. 2, fa !"'pq Andante larghetto — All€ Largo. Allegro ma non * Çi po. 2 R. S. Humann: * AÇ | Senfoni, si bemol majOf: "i dante un poco maestos0 , legro molto vivace. I":, ghetto Scherzo, Trio, _",, Allegro animato € E"_::w- 3 - Otto Nicolai: “VinCi | rün şen kadımları” oP' dan uvertür. pi) 22.30 Müzik (Virtüozlar - ip 23.00 Müzik (Cazband - jeri 23. 45 - 24 Son ajans habef ve yarınki program. lunuyordu. Filhakika o zaman yapılan muhteşem cenaze me - ve kıraliçenin torunu olan re vazifemiz bunu kaydet - 13.;'5 Konuşma (Kadın saati - bugünden daha endişeli olduğu rasiminin organizatörü o olmuştu, mektir. Verdun galibine nu görürüz. Fransa'da 1876 da doğum sa- yısı 1.022.000 iken, 1938 de 610,000 e düşmüştür. Demek ki 400.000 kadar bir doğum azalı- şı var. Almanya'da geçen sene bir milyon 450.000, İtalya'da bir milyondan fazla çocuk doğ muştur. Altı sene zarfında Almanya'- da doğum her sene 340.000, İ- talya'da iki senedenberi her yıl 80.000-artış göstermiştir : Roma ile Berlin çıkıyor biz iniyoruz! Eğer her üç memle- ket arasındaki doğum nisbeti böyle devam edip giderse, İtal- ya'nın nüfusu Fransa'nın nü- fusunu yüzde 60, almanya ise yüzde 134 nisbetinde geçecek- tir. H esap edildi: eğer Fransa- da bu doğum azlığı son senelerde olduğu şekilde e- vam ederse Fransa'da 1945 de ancak 500.000, 1955 de 400.000 çocuk doğacaktır. Tabii gitgi- de azalacaktır. Senede 100.000, sonra 200.000 nüfus azalacak, bir zaman geleck ki, fransa küçük bir memleltt halinde ve burada yaşıyanların hepsi de ihtiyar.. Çünkü azalma hep gençler ve küçükler arasındal.. Böyle olunca, mali ve iktısa- di harabiye sürüklenmemek i- çin ümit nerede kaldı, müstem- leke imparatorluğumuzu na_s_ıl koruyacağız, harpten ve istilâ- dan kendimizi nasıl kurtaraca- ğız? Eğer devamlı bir saadet istiyorsak, eğer sulhu muhafaza etmeyi arzu ediyorsak, vakit geçirmeden doğumu arttırma- lıyız. Buna imkân da var: çün- kü italya ile almanya birer mi- sal teşkil eder. Bugün Fransa'nım kuvetleri kâfi değil, niçin arttıramıyo- ruz? Normal olan Fransızlar niçin çocuk yapmak istemiyor- Jar? Bunun bir çok sebepleri yar, velâ, halkı mânevi ve ru- hi kuvetlere celbetme- H. Çüntü bu ahlâki kuvetler insana yalınz vazife hissi ve ferakârlık ruhu vermekle kal- maz, aynı zamanda hayatta lâ- zım olan itimadı arttırır. Ya- şama ve geçinme güçlükleri ö- nünde insanı serbest yapar ve saadet bahşeder. Fransa için selâmet yolu, Fransızların evlemesiyle ka- imdir. Cemiyetin temeli aile- dir. Bunu fransız gençliği bil- miyor değil. Fakat bu gençliği biraz tenvir etmek icabeder. Fransa bir tehlikeye düşünce fransız gençliğinin birer kah- raman kesileceğine şüphe et- miyoru. Fakat cesaret ve kah- ramanlığı yalnız bir yerde de- ğil, hayatta her vazifeye karşı göstermelidir. ,İçtimai adaletin büyük ese- rini tahakkuk ettirmek lâzım- dır: genç evliler ço- meğ_e, okşanmağa ve büyütül- meğe muhtaçtır. Bu saadete mazhar olmamak büyük bir zi- yadır, Ş_unu söylemek isterim ki, dçgum azlığı, bir memleket i- çin harp demektir. Hem meş- um bir harp... Nüfusu gittikçe azalan bir ııpemleket istilâyı ve işgali bek lg.yor demektir: eğer, yarın bü- tün fransız kadınları anne ol- mak istemiyorlarsa, — istilâcı milletler derhal hudutlarımıza dayanacak, her yerde felâket- ler ve harabiler birbirini tâkip edecek, Fransa, nüfusu gittikçe aza- larak ucuruma doğru sürükle- niyor. Eğer uçurumdan düşe- rek param parca olmak istemi- yorsa sarsılmaz bir irade ile birlik olmalı; ve doğumu art- tırmalıdır. Journal'den Fernand Boverat Belçika'da siyasi buhran ve sebepleri B. Pierlot'un kabinesini kurmak teşebbüsünde kar- şılaştığı imkânsızlık Belçi kadaki siyasi — vaziyetin son derece karışıklığını göstermektedir. —Martens meselesinden çıkan buh- ran bugün ekonomik saha- ya müncer olmuştur, bu- nunla beraber vatana iha- net suçundan idama mah- küm edilmiş belçikalı pro- fesör meselesi aktüalite- sinden hiç bir şey kaybet- miş değildir. Doktor Mantens'in isti- fasına tâlik edilen liberal- lerin müzaharetini elde e- demeyince B. Pierlot evel ce işbirliklerini kazanmış olduğu sosyalistler ve de- mokratların da, maliye na- zıtı B. Gutt'un tasarladığı deflâsyon politikası yü- zünden, arasının açıldığını görmüştür. Filhakika B. Gutt devlet memurlarının maaşlarından 94 5 bir ten- zilât yapmanın lüzumuna kanidi. Ve bunu yeni ka- binenin yönelişi ve bütçe- yi muvazeneleştirmesi hak kında hiç bir hayale yer bırak k için en kısa cuk sahibi olup gerisinden vaz- geçmeli. Fakat fazla çocuğu besliyebilecek derecede, ge- çinme seviyelerini yükseltme- leri ve refaha kavuşmaları için onlara yardım etmek de ister, — Çocuksuz genç evli bulun- durmamalı. Karı ile kocanın ikisi çalışmalı: bir aile iki yer. den ücret alır ki bu suretle re. zamanda tatbik etmek fik- rindeydi. Fi İmdi, iktısadi vaziyetin salâhr hakkında nikbin ta- savvurları satın alma kabi- liyetinin arttırılması lehin de olan B., Spaak, kabine Kayser de bu de hatır ni bitmişti ki ikinci Merasim daha ye- Vilhelm lordu kenara çekmiş ve o zaman- ki başvekil Lort Salisbury'ye iblâğ etmesi için siyasi düşünce- lerini kendisine açmıştır. Ona demiştir ki : — Almanya bir demir çember içinde mahpus 70 milyon nü - fusa maliktir. Bütün diğer büyük milletler yayılmışlardır : Rusya şarka doğru, İngiltere bütün dünyaya, Fransa Afrika'- da kabil olduğu Fü... kadar uzaklara, Birleşik Devletler garbe doğ- Ben de güneşten hissemi almak istiyorum. İmdi cenubi Amerika'da bizim koruyacak alman menfaatlerimiz var. Yolu- ma çıkan aslan Monroe doktrinidir; fakat ingiliz daonanması meseleyi halledebilir. Meselâ ben bit cenubi Amerika devleti- nin kontrolünü elde etmek istersem ve İngiltere ile ittifak edersem, Birleşik devletler beni karaya çıkmaktan menede - mez. Alman kıtaları bir kere Amerika'ya çıktıktan sonra Bir - leşik Devletlerle anlaşacağım...Birleşik Devletleri kenarda tutun, ben de sizin için Rusya'yı kenarda tutarım. ... Kendisine bu hayret verici teklif yapıldığı zaman Lort Midd- leton'un ne kadar şaşmış olduğu tahmin raber teklifi Lort Salisbury'ye bildirdi, edilebilir. Bununla be- fakat beriki bunu hat- tâ kabinesine haber vermeyi bile lüzumsuz buldu ve Kayserin ! deli yetine mi koyduğunu sordu. Hakikatte Kayser onu sadece kıt zekâlı bir adam telâkki ediyordu. — Lort Salisbury'de, demişt Avrupa Si düşüri- > cesi bır sabit fikir halı'ndedi:. Halbuki benden ve bgnı'm otuz kolordumdan başka Avrupa müvazenesi yoktur, İngiltere kısa Börüşlüdür. Asil Lort şu cevabı — Yirmi sene sonra vermiştir : hâlâ hayatta bulunacak olursam, bu ko- nuşmayı alâka ile hatırlryacağım, Kayserin son sözü şu oldu : — Zamanın çerçevesi içinde hapis olmayalım. Bu belki elli sene istiyecektir, fakat günü gelecektir... O zamandan beri otuz sekiz sene geçmiştir. Ve hâlâ da ge - leceğe benzemiyor.... Stephane Lauzanne - Le Matin beyannmesinin — okunma- sından sonra B. Gutt'a kar şı hücuma geçmişti. O za- mandan itibaren yeni ka- binenin yaşama talihi kal- mamış gibiydi. Bunüunla beraber rey vermenin salı- ya tâlik edilmesi Pierlot kabinesine, muhalif tema- yüller arasında bir anlaş- mayı mümkün kılmıya mâ- tuf gibi görünen bir müh- let bahşediyordu. Fakat B. Gutt mali va- ziyetin şakaya gelir tarafı olmadığı ve kendisinin gös terdiği veçhede — enerjik tedbirler alınmadığı tak- dirde lüzumlu istikrazla- rın yapılamıyacağı kanaa- tindeydi. Ve maliye nazı- riyle aynı fikirde olan B. Pierlot salr günü meclisin huzuruna gelmeyi suz addetmiştir. Bu yeni muvaffakiyet- sizlikten sonra, buhranı normal yoldan halletmek imkânı azalmıştır. B. Gutt- un, selefleri gibi, devalü- asyon yüzünden bozulmuş olan muvazeneyi tesis için zaruri gördüğü deflasyona taraftar bir hükümete ek- seriyet temin etmek üzere liberallerle — muhafazakâr katoliklerin iktidara işti- râkleri icap eder. Halbuki bu siyasi partiler Martens lüzum- meselesi halledilmedikçe herhangi bir kabineye işti- râk etmeyi kabul etmemek tedirler. Gerçi B. Pierlot, doktor Martens hakkında yapılan ihbarları tetkik için bir ko misyon teşkil etmiştir. Fa- kat liberaller meseleyi hal için bu komisyonun çalış- ma hneticesini bekliyecek midir? r Liberaller bugünkü ha- reket tarzında Israr ettik- leri takdirde ancak iki hal şekli kalır: bir iş kabinesi, veya meclisin feshi. Fakat iş kabinesi meclis mahfil- lerinde iyi bir nazarla gö- rülmemektedir. Böyle bir kabinenin teşrit hüriyetle- rin zararına olarak kıral- İrk iktidarının âleti olma- sından korkulmaktadır. Bugünkü buhranın men- şeini teşkil eden ırki ihti- lâfların milli birliği tehli- keye koyduğu bir zaman- da bir seçim kampanyası - nın ne kadar mahzurlu o- lacağını ölçen herkesin na- zarında parlâmentonun fes hi tehlikeli addedilmekte - dir. Edith Bricon La Röpubligue Fransa ve saaamaamaRARA İspanya Mareşal Petain'i Fransa'- yı milli İspanyada tem sile memur etmekle, hükü - metimiz, iki memleket ara- sındaki münasebetlere hu - susi bir parlaklık — vermek istemiştir. Irkımızın deha - sını ondan iyi sembolize e- decek bir adam var midır ? B. Leon Börard, Burgos'- taki son ikameti esnasında, Fransa'nın kendi nezdine yüksek rütbeli bir fransız zabiti tayin etmesinden ge- neral Franko'nun memnun kalacağı intibamnı hasıl et - mişti, Bir an general Nogu- €s ve general Girand düşü - nülmüştü. Ancak son gün - lerde mareşal petain'in fik- ti sorulmuştur. Milli İspan- ya'nın şefi bu tayinden her halde memnun kalacaktır. Franko diplomasinin mu - tad metodlarından hoşlan - mıyan bir askerdir. O açık konuşmasını sever. Karşı - sında aynı mektepte, aynı zevklerle yetişmiş şerefli bir asker bulacaktır. Her iki memleketin menfaatine olarak anlaşacaklarını Um - kati teklif yapıldığı muhak kaktır. Esasen bu şayia muhte - lif tesirler bırakmıştır. Ba - zı kimseler ordumuzun en büyük şefi, sevilen ve hür - met edilen şefin tehlike - siz olmıyan bu maceraya na sıl atılacağını düşünüyor - lardı, Fakat kendisine tek - lif edilen vazifeyi kabul et - mekle vatana bağlılığının ve fedakârlığının yeni bir delilini vermiş olacağı hu - susunda herkes müttefik - ti. La Justice ükümet reisinin Ver - dun'un büyük şefini, zaferini yabancı ordularına ve malzemesine borçlu olan bir hükümet darbesi gene - rali nezdinde Fransa'yı tem sile göndermesi hayret ve - rilecek bir şey telâkki edi - liyordu. Böyle bir tayin, denili - yordu ki, Franko karşısın - da yeni bir utanç teşkil et - mekle kalmıyacaktır, mu - vaffakiyeti pek şüpheli bir vazifede Mareşal P&tain'i akamete uğramak tehlike - sine maruz bırakmak pek ihtiyatsız bir hareket ola - 13.30 - 14 Müzik (Karışık prog ram - Pl.) Halke- 18. 30 Program. vinden nakleh.) 18.35 Müzik - PI. (Melodiler). 18.45 Müzik (Flüt solo - Ah- met Andiçen) Riyaseti cüm- hur bandosundan, 1 - Michel Blavet - Sonata N. 2 (1700 - 1768) Andante, Allemande (allegro) Gavotte (les Ca- güets). Sarabande (Largo). Finale (allegro). 2 - Cesar Ciardi - Karnaval (Varyas- yonlar). 19.00 Konuşma (Türkiye pos- tası). 19.15 Türk müziği (fasıl heye- ti). Tahsin Karakuş ve Safi- ye Tokayın iştirakiyle. 20.00 Ajans, meteoroloji haber leri, ziraat borsası (fiyat). 20.15 Türk müziği Çalanlar: Vecihe, Ruşen Ferit Kam, Cevdet Kozan. Okuyanlar: Mustafa Çağlar, Radife Ney- dik. - 1 Osman beyin - Niha- vent peşrevi. 2 - Faik bey - Nihavent beste - Visali yare. 3 - Rakımın - Nihavent şar- kısı - Ne yaman kalbim. 4 - Arif beyin -Nihavent şarkı- sı - Söyle nedir baisi ahın. 5 - Vecihe tarafından - Ka- nun taksimi. 6 - Rahmi beyin - Nihavent şarkısı - Saçları- na bağlanalı ey peri, 7 - İs- mail Hakkı beyin - Nihavent ağır semai - Seni hükmü ezel, 8 - Selâhattin Pınar - Kürdi- , lihicazkâr şarkı - Aşkınla yanan kalbime, 9 - Selâhat- tin Pınar - Kürdilihicazkâr şarkı - Ne gelen var ne ha- ber. 10 - Selâhattin Pınar - Kürdilihicazkâr şarkı - Ak- şam yine akşam. 11 - Sepoh - Kürdilihicazkâr - Oyun ha- vası, 21.00 Memleket saat ayarı, 21.00 Konuşma (Hulak yayma kurumu). ilmi caktır. : Le Peuple Avrupa * OPERA VE ÖOPERET İ | | LER: 16 Künisberg — » Roma — 21.15 Strazbur& * 21.30 Paris P. T. T. B* ORKESTRA KONSERİÖ,;. Rİ VE SENFONİK K€n SERLER: 1415 Frank“,, — 15.25 Hamburg — 18 Ber — 18.20 Viyana — 20.15 yükr münster — 21 Berlin, B el sel — 21.30 Paris — £ ge kulesi — 22.15 Stokholm 22.20 Frankfurt. el ODA MUSİKİSİ: 18 BE münster — 18.15 Brükstl 19 Laypzıg. »3 SOLO KONSERLERİ * » Stokholm 15.30 Viyana ”, 19 Berlin — 20 Montezz’g neri — 20.50 Viyana Varşova. AFf NEFESLİ SAZLAR (”ıc—“ v. s.): 12 Münih — 19.5 | — 20.10 Kolonya. 0: ORG KÖNSERLERİ VE B” ROLAR: 17.15 Kolon!"g 18:20 Künisberg — 19 Frankfurt, Stokholm — Z0" Ştütgart — 22.30 Kop”'w — 24 Ştütgart. HAFİF MÜZİK: 630 Frafi | furt — 8.30 Münih — İ0 Hamburg — Alman istas: ları — 13.15 Breslâv — İ Viyana — 15 Berlin — 16 man istasyonları — 18 BE lin 18.20 Laypzig — 19 H'?L burg — 20.10 Berlin, Kil"" berg — 22.20 Münih — 22 Hamburg — 22.35 Sıütl"" HALK MUSİKİSİ:11.30$ gart. DANS MÜZİĞİ: 19 Breslii — 20.10 Laypzig — 22 so ya — 22.30 Floransa — S | Floransa, Milano 25%4 Paris P. T. T. , Tuluz '“ London Recyonal — 234 | Droytriç. 40 İspanyol seranadı Deyli Herald'dan | r Hayatın içyüzü îtgene mi taksi otomobili? Diye e- lini kaldırdı, galiba ben sana sık sık çıkışmağa mecbur olacağım. Vaziye - tin ne kadar iyi olursa olsun, daima daima otomobil olur mu? £ Blis gülerek şoföre adresi v.erdı ve otomobilin içinde karısına iyice S0 * kuldu, b — Sevgilim, dedi, bu dakika, benim hayatımda en harikulâde dakikadır. Artık ebediyen benimsin. Benim ka - rım oldun. Karım! Bunu anlıyor, tak - dir ediyor musun? Gelene, geçene aldırış etmiyerek Franses'i öptü. Karısı, hayretle koca- sına bakıyordu. Dudakları heyecan - dan titriyor, gözleri parlıyordu. Niha- yet Harley Strit'de durdular. Blis, kı- zı elinden tutup indirdi. Şoförün pa- rasını verdi. Tanıdığı büyük kapısının zilini çaldı. — Sir Ceyms Alroyd evde mi? — İsminiz nedir efendim? — Bir hastasıyım. Bir iş için kendi- siyle görüşeceğim. " — Randevü almıs mıydınız? — Evet, on iki ay önce bugün al - ÜLKE Yazan: Filips Openhaym mıştım. — Uşak, şaşkın şaşkın yüzüne baktı. Sonra her ikisine de bekl b da yer göstererek yanlarından ayrıldı, Franses, Ernest'in kolunu tuttu. — Fakat Ernest, sen hasta değilsin? Senin ne hastalığın var ki? — Hamdol her da- ha iyiyim. Yalnız sen biraz bekle; sa- na söylediğimi hatırla! Her şey fevka- lâde bir surette meydana çıkır:ık. Ha_- yatta tasavvur ettiğin her şeyin haki- kat olacağına inan. Böyle yaparsan hayretin müthiş olmıyacaktır. — Uşak içeriye girip haber verdi: , — Sir Ceyms sizi bekliyor efendm.ı Aynı muayene odasına giı'.diler. Sir Ceyms masasından kendilerine baktı. Bu ziyaretciyi ilk bakışta tanıyamadı- ğı anlaşılryordu. Blis, arkasında du * ran bir aynada kendi yüzüne baktı. Bir sene önce kendisinin şık elbiseler içindeki kıyafetini, fakat uykusuz kal- maktan ve hazımsızlıktan dolayı mah- murlaşmış gibi duran gözlerini hatır- ladı. O zaman kendisini zevke, sefaya wWermiş, kafasında hiç bir ciddi fikir ve bti lr idi. Şimdi aynada büs bütün başka bir insan görüyordu: kılığı, kıyafeti külüstür, ağzının yanındaki çizgileri değişmiş, gözlerinin feri ve manâsı yerine gelmiş, daha zinde bir adam. Büyük ve rahat bir nefes aldı. Haline şükretti: îoı;ıg;ıio;î: bin liramı getirdiniz bahsi kaybettiniz. On iki ay önce bu- radan ayrıldıktan sonra cebimde beş banknot ve sırtımda bu gördüğünüz elbiseler olduğu halde şehirde kendi hay kendim * ğa atıldım. O gün bugündür, kazandığım para ile yaşryorum. Verdiğim sözü harfi har- fine tuttum. Kimseden iane kabul et - medim. Kendi servetimden, eski tica- retimden doğrudan doğruya ve yahut bilvasıta hiç bir surette faydalanma - dım. Bütün tanıdıklarımla alâkamı kestiğim için kimsenin bana bir yar - dımda bulunmasına imkân yoktu. Gez- gin satıcılık, kaprcılık, odacılık, şo - förlük ettim. İki aydanberi de bir om- nibüs şoförü idim. Bu sabah, şirketten ivi iyi ayrıldım, Doktor, koltuğunda arkasına dayan- dı ve eski hastasına dikkat ve merakla baktı: — Peki sıhatiniz nasıl? — Fevkalâde mükemmel. t yer etmemiş haval bir delikan- — Şikâyet ettiğiniz halsizlik, der - mansızlık? | b — Eser kalmadı. Sir Ceyms ayağa Blu.eül::;tâ;“m dedi, hiç bir has. tı;lı sizinle olduğu kadar öğünmiye. ceğim. Bilinizi bir defa değil, ne kadar isterseniz o kadar sıkayım, Blis, ihtiyar adamın becerikli elini tutup sıkarken garip bir düygu için - deydi. On iki ay önce bugün uykusuz, sıhatsiz bir halde buraya gelip bura - dan nefsine itimat ve azimle çikışmi tekrar hatırladı. Bahse girişirken duy- duğu utanç aklından geçti. Şimdi ha- yatında bir enerji vardı. Gözleri ya - şardı. — Bu menfa hayatımda bir çok şey- ler k.aığundım Sir Ceyms, dedi, hele heP_S"'lln Üstünde karımı. d's" Ceyms, Franses'e döndü ve eğil- 1 5 kgalktı ve elini Blis, yüzünde sevinç ve heyecanla: — Karım, dedi, bir daktilo idi: Altı senedenberi kendi hayatını kendi ka - zanıyordu, Sir Ceyms: — İkinizi de candan kutlarım, dedi, aziz genç bayan, kocamıwl.:endııme hayranlık duyguları beslediğim fe_vka.- lâde bir şahsiyettir. Onun yıgapılı:]ı: ğini, kendi vaziyetinde, k'er.ıdısı gibi yetişmiş pek az genç yapabilir. Franses, söz söyliyehilecek halde değildi, Blis, elini okşadı ve dedi ki: — Bu sabah evlendik. Hem de iki disini hayatımızdakâ. değişmeye dere- ce derece, adım adım hazırlryorum Şimdi Sir Ceyms, eğer bana bir hokka kalem verecek olursaniz hastaneniz, gene benim bahsi kazanmam yüzün. den vereceğim paradan mahrum kal - maz, Blis, cebinden yepyeni bir çek defte ri çıkardı. Bir defa daha bir çekin al - tına imzasını attı, Yeni baştan zenginliğine ve kuveti. ne kavuşmuş olduğunu hissediyordu. Çeke şunları yazdı: “Sir Alroyd Ceyms'e ve yahut emri- ne yirmi beş bin lira tediye ediniz.” Yazdığı çeki kendi kendine bir defa okudu ve hafifçe gülümsedi: — Doktor, dedi, şimdi cebimde on iki şiling yedi peni param var. Karım, bu sabah iki defa taksi otomobiline binip sefahat yaptığım için bana çıkı - şıyordu. Doktor, eğilip çekin üzerindeki pa - ramikdarını okuduktan sonra deli- kanlının tekrar elini tuttu. — Genç dostum, dedi, bu hareketi - mizle ne büyük bir iyilik etmiş oldu - ğunuzu, bilmem, takdir edebilir misi- niz? — Sir Ceyms, bundan on iki ay ön- ce takdir edemediğim birçok şeyleri şimdi, artık, takdir ediyorum. Sizin sayenizde, bundan sonra paramı yo - lunca işletecek ve kendimi meşgul e - decek bir düzine iş öğrendim. " Doktor dedi ki: yokşul olarak evlendik. Şimdi ben ken. gitti. Karınızla birlikte bu hafta içil” | de bir yemeğime teşrifetmek lutfund? bulunur ? Meselâ önümü .ıa' ki çarşamba günü? Hastanedeki (” rektörlerden bir kısmını sizinle tanı$ * tırmak isterim. — Bizim için bir şeref olur. Şiıî!*?i müsaadenizle, çünkü, bu, ilk ziyaret” mizdir. F | İhtiyar doktor zili çaldı ve her * misafirine de elini uzattı. | — İkinize de lâyık olduğunuz bü ” | tün saadetleri temenni ederim, dedi V" delikanlının omuzunu okşıyarak jilâvt | etti: | — Sizden daha fazla hayran ve mif” | nettar kaldığım bir hastam, zannt mem ki; bulunsun. XXXII Gayet şık bir otomobil, kapısının önünde durmuş, kasket“’ı elinde tutan şoför Bils'e gülerek bak ” miş, bir uşak da arabanın kapısını # mıştı. Blis: — SBSeni tekrar gördüğüme memn' oldum Hayes, dedi, nasıl otomobil İ işliyor mu? — Oniki ay garajda dinlendi şimdi de gayet iyi yürüyor. Blis, Franses'in elinden tutup kaff sını otomobile bindirirken şoföre: — Bu sözünüz, en ziyade hoşuma (Sonu var) G neyir üi n A Kahana ddi eli düğeğ Li 0 Hüaredüğ) Va YŞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: