16 Şubat 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Di $ — Ö H İK Â YE Beyı.ığlu birahanelerinden birinde, ka'!! karşıya oturuyorlardı. On sene- ş%eri hiç görüşmemişlerdi. Birbir- *tine anlatacak çok şeyleri vardı. Fa at, senelerin aralarında hissedilme- *n doğurduğu yabancılık ikisinin de Uzaktan gelen keman sesi ANDAÇ NÖBETÇİ ECZANELER İstanbul Eczanesi Pazar : Pazartesi : Merkez Eczanesi Salı * Ankara Eczanesi Çarşamba : Yenıvc (ğebeci Eczaneleri ğ el ö Perşembe Halk ve Sakarya Eczaneleri Yazan : F. Zahir Törümküney | Cuma ! Ege ve Çankaya Eczaneleri Cumartesi : Sebat, Yenişehir Eczaneleri KUUKT lar köyünden Kara Ali ile ahbap ol- muştuk. Kara Ali umumt harpte as- kerlik etmiş, başçavuşluğa kadar yük- selmiş, uyanık fikirli ve görgülü bir adamdı. Çok defa, onunla saatlerce başb konuştuğumuz olurdu. Bu- İrdenbire açılmalarına imkân vermi- Yordu. Murad, sigarasını dudakları- hin arasına sıkıştırmış düşünüyordu. il, daha fazla sabredemedi: — Anlat bakalım Murad, dedi. İs- tanbul'dan ayrıldıktan sonra ne yap- tın? Nerelerde dolaştın? Pek hayır- Sızmışsın. Bu kadar zaman zarfında doğru dürüst mektup bile yazmadın. Murad, gülerek arkadaşının yüzüne baktr. Sonra eliyle kısa bir işaret ya- Parak cevap verdi: — Mektup hususunda birbirimize Sitem etmeğe pek hakkımız yok zan- hederim. Bunu brrakalım. İstanbul- dan çıktım. Dolaşmadığım yer — kal- Madı. Şimdi, E. vilâyetinde defterda- Ttm, Evlendim. İki çocuğum var. Çok Mesudum. Cemil, hayretle gözlerini açtı: — Evlendin mi? Hani bekâr kal- Mağa ahdetmiştin? Murad, sigarasını tazeledi. Bir müd dedt sustu. Sonra yavaş bir sesle söy- edi: — Hayatta her şey tesadüflere bağ İr. İnsan istediği kadar karar versin. En küçük bir hâdise bazan en büyük ararların değişmesine vesile oluyor. ele evl k.. Bu büsbütün başka bir iş, Cemil, merakla sordu: ' — Taşrada mrı evlendin? Murad, önündeki bira bardağını du- klarına götürdü. Bir hamlede son ::ğumuuı kadar içti. Sözüne devam — Evet, azizim taşrada evlendim. Bir çiftlik sahibinin kızını aldım. Cemil'in, hayreti gittikçe artıyor- du. Murad, sandalyesinde doğruldu. Yatının en tatlı hatıralarından bah Seden insanlara has bir neşe ile anla- 'ordu: — K. vilâyetine yeni gitmiştim. Akşam geç vakitlere kadar çalışryor- dum, Fakat, akşam oldu mu içime bir Sıkıntr çöküyordu. Ne yapacaktım? €rede vakit geçirecektim? Hele pa- Zar ve tatil günlerinde sıkıntıdan bu- ;u]'yvl'dı.şm. Küçük şehirlerde bekâr- ik çekilir şey değildir. Düşündüm. ndimi oyalryacak bir şey bulma- iydım. Nihayet kararımı verdim. Bir At alacaktım. Bilirsin çocukluğum- Ti ata binmeğe bayılırım. Bu su- Tetle hem hoş bir vakit geçirecek ve *m de güzel bir spor yapacaktım. Ti Tarımı derhal tatbik ettim, İyi bir t aldım. Bir kilot takımı yaptırdım. o!'d'm!leıı falan mükemmel bir süvari d lm. Artık dairede otururken pay- 9S saatinin gelmesini endişeyle de- .;ı. arzuyla bekliyordum. Her akşam, ma biniyor, bir iki saat şehrin ci- 'â_rmdş dolaşıyordum. Bilhassa tatil ';'r";"mde sabahleyin erkenden şe- Si ©n ayrılıyor ve geç vakit dönü- Tdum. Belki; butıdan da çabuk bı- Caktiım. Fakat, garip bir tesadüf, Nİ at sporuna eskisinden çok daha fazla bir şevkle bağladı. eî;; tatil günüydü. Bermutad er- g E:in:il ;:mm: bincr;k uıu;ı şıdı; zere çıktım. Yo aklıma geldi. ehre üç saat kadar bir ŞOĞS gün gene ona gidecektim. Atımı mah muzladım. Kara Ali, beni her zamanki neşeli haliyle karşıladı: — Hoş geldin bey, dedi. Epey var ki, görükmedin buralarda, — Hoş bulduk, Ali çavuş, ne ya- parsın, her zaman vakit olmuyor, Kara Ali, atın başından tuttu. İle- ride, tarlada çalışan oğluna seslendi: — Mehmet! Gel buraya! Beyin hay vanınrı al. Ağaçların altına serilen temiz ha- sıra yarr uzanır bir vaziyette otur- duk. Lâkırdıya daldık, Saat bir hayli ilerlemişti. Birden doğruldum. Bir kemanın kıvrak nağmeleri uzaktan ACELE İMDAT Bir yaralanma, bir kaza, feykalâde bir has - talık vukuunda acele imdat istemek için belediyeler hastanesine (2257) numara ile telefon edilir, Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521), — Telefon müracaat- Şehir: (1023-1024). - Şehirler arası : (2341-2342) — Elektrik ve Havagazı â - rıza memurluğu (1846). — Mesajeri Şehir Anbarı: (3705)., — Taksi telefon numaraları- Zincirlicami civarı: (2645 - 1050 - 1196). - Samanpazarı civarı: (2806 - 3259). - Yenişehir. Havuzbaşı Bizim taksi: (2323). - Havuzbaşı Güven tak - si: (2333). - Çankırı caddesi, Ulus tak- si: (1291). - İstanbul taksisi : (3997). Otobüslerin ilk ve son seferleri Ulus M. dan K. dere'ye 645 23,00 K. dere'den Ulus M, na 7.15 23.20 Uluüs M. dan Çankaya'ya 7.25 23,00 Çankaya'dan Ulus M, na. 7.10 23.20 Ulus M. dan Dikmen'e 6.30 20.00 Dikmen'den Ulus M.na 7.00 20.30 Ulus M. dan Keçiören'e 6.00 21,00 Keçiören'den Ulus M.na 6.30 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 21.00 Etlik'ten Ulum M. na 7.00 21.30 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 23.00 Cebeci'den Ulus M. na 7.00 23.00 Cebeci'den A. fabrikalara 7.00 —— As. fabrikalardan Cebeci'ye —— 17.00 Yenişehir'den Ulus M.na, — 7.00 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e 7.10 23.00 S, pazarın'dan Akköprü'ye 6.15 7.00 Akköprü'den S. pazarı'na 7.30 945 Bahçeli evlerden Ulus M.na 7,45 —— Ulus M.dan Bahçeli evlere —— 20.00 $ Ulus Meydaniyle İstasyon arasında her beş dakikada bir sefer olup tren zaman - ları seferler daha sıktır. Ulus Meydaniyle Yenişehir. Bakanlıklar. Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakikada; saat 20 den 21 e kadar her on dakikada; saat 7 den ve 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir müuntazam seferler vardır. $ Ak ları Ulus Meyd: dan saat 23 de- ki son seferlerle bunların Ulus meydanı- na dönüşleri sinemaların dağılış saatine tâbidirler. Posta saatleri Teahhütlü saat (18) e kadardı Posta saat (19) a kadar İstanbul cihe - tine mektup kabul eder. Tren saat.eri Haydarpaşaya : Her sabah 8.20. Her akşam 19.15 ve 19.50 de (Pazartesi. Per - şembe, Cumartesi, 'Toros sürat.) Her gün 9.35 (Kayse - ri, Sivas, Amasya bu hat üzerindedir.) Her gün 9.35 Hergün — 15.00 v Samsun hattı —: Diyarbakır hattı: Zonguldak hattı : Çocuk yurdun direği, yuvanın şenliğidir. Çocuğusev. Yılda bir lira ver, Çocuk Esirgeme Kur üyeol. ! tatlr akisler yaparak bulunduğumu yere kadar geliyordu. Dikkat ettim. Gün batarken isimli serenadı çalryor- du. Ali çavuşun yüzüne baktım. Ali çavuş merakımı gözlerimden anladı. Benim bir şey sormama meydan bı- rakmadan söyledi: — Derince çiftliğinin kızr Ayşe, dedi. Bir senedenberi yoktu burada. İki gün evel geldi. Gayri her akşam böyle hazin, hazin çalar durur. — Bu Derince çiftliği nerede Ali çavuş? ” Ali çavuş doğruldu. Elini uzatarak gösterdi: — İşte derenin öte tarafındaki ya- macın altında görüken bina çiftliğin köşküdür. Hasan bey orada oturur. — Ayşe, Hasan beyin kızımıdır? Ali çavuş mânalı, mânalr gülümse- di: — Seni pek alâkadar etti bu iş bey. Evet Ayşe Hasan beyin kızıdır. Hem başka evlâdı da yoktur. Bir görsen şaşarsın Murad bey. Ben bu kadar yer dolaştım. Daha bunun kadar gü- zel bir kız ne gördüm, ne de işittim. Babasr onu İstanbul'da okuttu. Pe- şinde dolaşanlar çok oldu. Fakat, bil- mem neden, Ayşe hiç birini beğenme- di. İçimde sebebini anlryamadığım bir heyecan uyandı. Uzaktan gelen bir keman sesinin bir insana bu derece te sir edebileceğine inanmazdım. Daha fazla oturamadım. Zaten akşam olu- yordu. Ayağa kalktım. Köylü dostu- ma: — Müsadenle Ali çavuş, dedim. Ben artık gideyim, Yolumuz epeyce uzak, Hava iyice kararmadan şehri tutayım, Hayvana bindim. Yolumu değişti- rerek derenin öte yanındaki yamaca doğru ilerledim. Keman susmuştu. Köşkün biraz altındaki yoldan geçer- ken başımı kaldırdım, yukarı baktım. Kalbim duracakmış gibi atıyordu. Balkonda genç bir kız bir heykel a- zametiyle duruyordu. O günden sonra, hemen her gün yamacın eteğindeki köşkün önünden geçid resmi yapmağa başladım. Ay- şe'yi daima balkonda görüyordum. Bir akşam, Ayşe balkonda görünme- di. Geceyi merak içinde geçirdim. Ertesi akşam gene görmedim. Üçün- cü akşam da balkonu boş görünce A İcra ve İflâs Birecik tera Hâkimliğinden : Bireciğin meydan mahallesinden müslüm kızı Şahidenin o mahalleden Hüseyin oğlu Aptülkadir ve Hüseyin oğlu Mehmet Ali zimmetlerinde ba- ilâm alacağı olan dört bin üç yüz yet- miş kuruşun tahsili için yapılan icra takibatı üzerine borçlular tarafından itiraz edilmekle mürafaa için tayin kılınan günde borçluların mahalli i - kametleri meçhul bulunduğu anlaşıl- dığından ilânen tebliğat yapılması ve mürafaanın 17-2-939 cuma günü saat dokuzda icrası tensip kılınmış oldu- ğundan muayyen günde mumaileyh - lerin birecik icra tetkik merciliğinde hazır bul larr - tebliğ h kaim olmak üzere ilân olunur. (521) ziyaretime şaşmadı: — Merhaba Murad bey, dedi. Ay- şe'yi merak ettin her halde. Bu samimi adama, aynı samimiyet- le mukabele etmeği vicdani bir borç bildim. — Evet, Ali çavuş, dedim, Ne ha- ber? Akşam karanlığı çöktüğü için yü- zünü iyi göremiyordum. Sesinden gü- lümsediğini hissettim. Ali çavuş ya- vaş bir sesle cevap verdi: — Ayşe, biraz hasta imiş, Ama, me- rak edilecek bir şey yok. Sen rahat, rahat şehre dön. Ben yarın bir haber getiririm. Geceyi buhranlar.içinde geçirdim. Ertesi gün Ali çavuş daireye geldi:; — Ben demedim mi üzülme, diye. Allaha şükür, artık ayağa bile kalk- mış. Biraz durdu. Kurnazca bir gözünü kırparak ilâve etti: — Ben Hasan beye, işi açtım, Ya- rin öğle yemeğine seni bekliyorlar. Kızmış gibi yaparak Ali çavuşa çat- trm, Sen gel bir de bana sor. Az kal - sın sevincimden bu temiz köylünün boynuna sarılacaktım, Hikâyenin burasında Murad bir si- gara daha yaktı. Bir iki nefes çekti: — İşte azizim, dedi. Bu suretle ben çılgına döndüm. Ali çavuşun evine bi 5 de evliler arasına karıştım, ZİRAİ DAVALARIMIZ lirai kalkınma ve silonun rolü eee Yazan: Tahsin COŞKAN Millî zaferin tahakkukiyle ye- ni açılan yükseliş devrinin sarih vasfı, her sahada milleti hare- kete getirip memlekette umumi kal- kınmayı temin eyliyecek tedbir ve çareleri arayıp bulmak keyfiyetin- de teeclli eyler. Her şeyimizde olduğu gibi, milli kalkınmanın bizde yegâne kaynak ve mesnedi türk köylüsünün istih- salini kolaylaştırmak, mahsulün ma- liyetini düşürmek ve onu kıymet - lendirmektedir. '(Geçen imparatorluk devirlerinde gümrük kapılarımızın harice açık bulundurulması yüzünden türk köy- lüsü, ailesiyle birlikte yalnız ken- di ve hayvanının gıdasiyle tohum- luğunu yetiştirmek için çalışıyor - du. Bir çok sebeplerden fazla bir şey yetiştirmeğe imkân ol kla Memlekette e - saslı bir buğday siyasetinin tat - . bikinde muvaf - AĞ fakiyeti temin edebilecek âmil- ler arasında silolar en başta ge- lir. huık; (anbarlar bu rakamdan haric- tir), Cezair'in : 406 bin tonluk; Fran- sa'nın: 2 milyon 951 bin tonluk; İ- talya'nın: 2 milyon tonluk; Arjan - tin'in: 1 milyon 180 bin tonluk muh- telif hacimde siloları vardır. K anada hükümetinin silo mik - tarı yukarı işaret edilen leketlerin yekünundan daha çok fazla görülmektedir. beraber yetiştirenler bile nakil va - sıtalarının olmayışı ve şehir piyasa- larının müstemleke mallarına açık bulunuşu yüzünden o mallar da, ya anbarlarda ve yahut da toprakaltı kuyularında çürüyüp — bozulmağa terkediliyordu. Bu vaziyet ve şart- lar altında inliyen türk köylüsü satış yapamıyor ve fazla istihsalin de bu hal karşısında kıymeti olamı- yordu. $ öylüyü çalışmıya teşvik et - mek, malını kıymetlendir - mek için yurdunda, evelâ ona çalış- mak imkânını vermek ve bunu ko - lTaylaştırmak için de bir sürü tedbir- ler almak lâzımdı. İşte milli hükü - met teşekkül ettiği tarihten itiba- ren, zaman ile alınması mümkün o- lanları sıra ile ele alarak temine ça- lışmaktadır. 1 — (Milli mahsulâtı haricin re- kabetinden koruyacak surette güm- Tük kapılarını kapamak) bu tedbir 1928 yılında alınmıştır. 2 — (Köylüyü ezen ağır vergi - lerden kurtarmak) ; cümhuriyet hü- kümeti ilk yıllarda aşarı kaldırmak- la bunu da yapmıştır. 3 — (Muhtelif sebeplerle bozul- muş olan tohumluğu ıslah etmek); ıslâh ve çoğaltma istasyon ve çift - likleri açılmış olmakla bunlar da kısmen yapılmıştır. 4 — (Köylünün yetiştirdiği muh- telif mahsulâtı memleketin her han- gi bir saha ve iskelelerine kolay ve ucuzca nakleylemek) yapılan şimen- difer ve deniz vasıtalariyle mühim mikyasta bunlar da temin edilmiş - tir. 5— (1929 yılında Amerika'da baş- layıp az zaman içinde bütün dün- yayı istilâ etmiş olan zirat buhrana karşı tedbirler almak ve çiftçileri mutlak surette himaye eylemek) buğday koruma kanuniyle memle - ketimizin hususi vaziyetine göre bu da temin edilmiştir. 46 — (Memlekette esaslı bir buğ- day siyaseti kurabilmek için buğday koruma kanuniyle muvazi ve aynı fonda silo ve anbarlar tesis eyle - mek); hükümet 1033 yılında Büyük Millet Meclisi'nden aldığı 2303 nu- maralı kanun salâhiyetiyle bu bü - yük işe de başlamıştır. z iraf kalkınmada, silonun ro- lüne dair yazmakta bulun- duğum bu yazıda, memleketimiz de bu mevzuun ehemiyetini tebarüz ettirmeğe çalışacağım. Memleketimizde esaslı bir buğday siyasetinin tatbikında muvaffaki- yeti temin eyliyecek âmiller arasın- da silolar hemen başta gelir, Buğ - day koruma kanunu neşredildiği za- man, yazdığım bir kaç yazıda silola- rın lüzum ve ehemiyetinden bahset- Memleketimizin silo adet ve mik- tarına gelince; umumi harptan evel Anadolu - Bağdat demiryolu şirketi nin Haydarpaşa ve Derince'de, si- lo esaslarına uygun olarak yapılmış olmamakla beraber gene işe yarıyan on beş bin tonluk iki siloları mev- cut idi. Bu siloların Haydarpaşa is- tasyonunda bulunanları umumi harp içerisinde istasyonda vukua gelen infilâkla berhava oldukları malüm- dur. Şu halde milli hükümet, silo i- şini yeniden ele almış ve onları tah- sisat nisbetinde tamamlamağa çalış- mıştır. Memleketimizde dokuzu silo, al- trsı da anbar olmak üzere, on beş a- det ceman altmış bir bin tonluk silo lediğine ve her sene nüfusumuzun arttığına ve haricten de göçmen ge- tirildiğine göre yakın yıllarda bu miktarın bile az geleceği muhakkak- tır. Şu halde silo işini 1933 de oldu- ğu gibi elde mevcut olan kanuni sa- lâhiyeti tevsi ederek tahsisat ayırıp tezelden evelâ yüz sonra iki yüz bin tona çıkarmak mutlaka lâzımdır. Fikrimce işin halen esasından u- zaklaştırılmış bir noktası vardır. O da bidayette, gerek buğday koruma ve gerek silo ve anbarlar inşa ve i- daresi işleri ıslâh ve istihsal işleriye le de iştigal eden ve esas vazifesi de bu olması lâzım gelen Ziraat vekâ- letine verilmiş ve mütehassıs vekâ- let tarafından işlere başlanmış ve bugünkü sevinilecek dereceye de ge- tirilmişti. Halen az bir alâkayla ik- tisat vekâletine bağlı olan bu işin bidayette olduğu gibi gene ziraat vekâletine verilmesi maksadı daha ziyade temin edeceğine, ziraatte mustakar bir ıslah ve buğday ço« galtılması işinin başarılması için el- zem olduğuna kani bulunmaktayım. Buğday, siyasetine yeni başla- dığımız yıllardaydı. Memle- ket işleriyle alâkalı zevatla hasbihal- lerimizde, bazı mütalealara göre ve anbar mevcuttur. Fakat le - ketin bugün iki yüz bin ton muhte Dif hacimde siloya ihtiyacı vardır. Yüukarıda izah edilen altmış bir bin tonluk silo ve anbarların ikisi devlet demiryollarına ait olduğfuna göre geti kalan kırk altı bin tonu da, geçen yil iktisat vekâletine bağ- lanan toprak mahsulleri ofisine ait - bulunmaktadır. Bir silonun iktisad? mânâda iş- leyebilmesi için lâakal sene- de dört defa devir yapması lâzım- dır. Bu hesaba göre yundumn muhte- lif yerlerinde iki yüz bin tonluk si- lolar yapılacak olursa senede sekiz yüz bimn ton buğday muamelesi ya- ptlacak demektir. Memleketimizin vüsatine ve halkımızın yüzde yet- miş nisbetinin çiftçilikle iştigal ey- leketimizin, hububat ihraç eden memleketler arasına giremiyeceği - ni ileri sürmekteydiler. Ben ne o gün, ne de bugün o fikirde değilim, yedi yüz küsur bin kilometre mu- rabbar genişlik ve on iki büyük hu- susiyetlere malik iklimlerden te - şekkül eden vatanımızım bugünkü hububat istihsalinin lâakal az yıllar içinde beş misli artacağına kaniim. Memleketimizin haiz bulunduğu hu- susiyetlerle beraber müstehlik Av- rupa karşısındaki coğrafi vaziyeti dünyanın diğer uçlarında buğday istihsal edip de Avrupa piyasaların- "da-mal-satanlarla yarıyana geldiği- miz gün rekabet sahasında onlarâa tefevvuk edebilecek tabit kuvet ve kaynaklara ziyadesiyle malik oldu- ğumuza olan kanaatimi bir daha tek- Tar etmek isterim. Okuyucu mekfupları T. N, Biricik imzasiyle aldığımız bir bir mektupta deniliyor ki : Ankara'nın malüm olan mesken buhranı burada yaşıyanları bilzarure iş ve dairesi - ne uzak semtlerden ucuz mesken tedarik et- mek mecburiyetinde bırakmaktadır. Mese - lâ Bakanlıklarda vazifeli olan az maaşlı bir memur ucuz diye Etlik'te, Keçiören'de u - cuz ucuz ev kiralarsa, nakliye masrafı üstü- ne eklenince kiraladığı evi kaça mal ede - cektir. ? Mesken pahalılığı Ankara halkının öte - denberi şikâyet ettiği bir derttir. Bari ucuz nakil vasıtası siyasetiyle bu derdi hafifle - temez miyiz ? Ankara otobüsleri —belki de masrafını karşılamak için mecburi olarak bu fiyat - lardan tenzilât yapamıyorsa belediye hal - kın lehine olarak biraz fedakârlıkta bulu- namaz mı ? ULUS — Okuyucumuzun da doğru tah - min ettiği gibi belediyemizin otobüs işlet - mesinde kâr zihniyetiyle hareket etmedi - ğini yakından biliyoruz. Ve esasen çok da- ha rahat ve temiz olan belediye otobüsleri, daha evelce hususi eller tarafından işleti- Ten kaptıkaçtı ücretlerine zam değil, bilâ - kis bunlardan tenzilât yapmıştır. Ancak belediyemizin halkın otobüs ücretlerinin ucuzlaması hususundaki arzusunu bildiğin- den ve bir tenzil imkânı bulmak için çare - ler aramakta olduğundan eminiz, Mahdut büdcesiyle çok ağır külfetler altında bu - lunan Ankara belediyesinin halkın hayrını daima mütevazin bir surette göz önünde kta olduğu şüphesizdir. miş ve bu iki işin biribirini lıyacak esaslar olduğunu tebarüz et- tirmeğe çalışmıştım. Hükümetin bi- lâhare çıkardığı silolar hakkındaki kanunla, bunun tezelden tahakku- ku için Ziraat bankasınca Ziraat ve- - kâleti hesabına on üç milyon liranın sarfına müsaade edilmiş olması silo siyasetimizin esasını teşkil eylemiş- tir. Silonun dünya muvacehesindeki lüzum ve ehemiyetini gösterebil - mek için bazı memleketlerin silo miktarlarını işaret etmeği faydalı görüyorum, İsveç'in 651 bin tonluk, Nörveç'- in: 131 bin tonluk, Holanda: 215 bin tonluk; Romanya'nın: 170 bin ton- Ü Bllik —— Hatay millet meclisinin toplantısı Antakya, 15 aa. — Anadolu Ajansı nın hususi muhabiriyor : » Millet meclisi toplanmış ve ruzma - meye alıman maddeler arasında Büyük Millet Meclisinde kabul edilen Hatay mebuslarının anavatan devlet demir . jyolarında parasız seyahat etmelerine dair kanun okunmuştur. Bu kanun dev let reisinin bir tezkeresiyle meclis re- ci 3 in Lzbari tü SAA DU d 4 « bt > Ankara Borsası 15 Şubat 1939 Fiyatları ÇEKLER Acılıs F. Kapanış F. Londra 5.9275 5.9275 Nevyork 126,4450 1264450 Paris 3.3475 3.3475 Milâno 6.6525 6.6525 Cenevre 28.7225 — 28.7225 Amsşerdam 67.7725 — 67.7725 Berlin 50.7275 — 50.7275 Brüksel 21.3375 — 21.3375 Atina ; 40825 1.0825 Sofya 1.56 1.56 Prag 4.3375 — 4.3375 Madrid $.9275 $.9275 Varşova 23.8925 — 23.8025 Budapeşte 24.0575 — 24.9575 Bükreş 0.9050 0.9050 Belgrad 2.8350 2.8350 Yokohama 34.6050 — 34.6050 Stokholm , 830.5375. — 80,5375 Moskova 23.8625 — 23.8625 ESHAM VE TAHVİLAT 1933 Türk Borcu II, 19.325 19,325 ( Peşin ) 1933 İkramiyeli Ergani 19.65 — 19.65 Sivas — Erzurum Hattı İs. I. 9.— 19.— Sivas — Erzurum Hattı İs. III 1910 — 1910 Anadolu Demir Yolu L ve JI. 40.25 — 40:25 Ü ) isliğine gönderilmiş bulunuyordu. Ka- nunun okunması sürekli alkışlarla kar- şılanmıştır. Bu münasebetle söz alan mebuslar - dan Hamdi Selçuk, Vedi Karabay, ve Doktor Vedi anavatanın gösterdiği bu alâka ve şefkat dolayısiyle Hatay mec. lisinin şükranlarını ifade etmişlerdir. Büyük Millet Meclisine teşekkür & - dilmesi Hatay'a gelecek anavatanım mebuslarına her türlü kolaylıkların gösterilmesi gene alkışlar arasında karar altına alınmıştır. ı Te TTTT DA FYT Y -:_owq 4 J J <i : 4 | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: