—e v Ü Göç ve kolonileşme La Tribune des Nation gazetesinde yazan: azı Avrupa memleket - lerinde, bırçok aileler ge- rek kendi istekleri, gerek ceb- ri olarak ana vatanıarını terk ederek uzak diyarlara goç et- mekte, bu yüzden bu aılelerin ekserisi perişan bir hale ve yok sulluğa Gdüşmektedir. Bugün Avrupa'yı ait üst eden bu ha - diseler, Brezilya hükümetinin almış olduğu yeni tedbirlere hususi bir kıymet vermekte - dirler, Brezilya'nın aldıgı yeni tedbirler, birçok gazetelerde â- kisler uyandırmıştır. Asıl mevzubahis olan şey Breziyla'ya yapılmakta olan göçlerle, Brezilya'nın koloni - Teşmesi hakkındaki yeni nızam- namelerdir. Brezilya hükümetinin eski nizamnamesine göre, Brezilya- ya göç edeceklerin sayısı 1884 ve 1933 seneleri dahil olmak ü- zere Brezilya'ya, 50 sene içinde ne kadar muhacir geldi ise, her memleketden, her sene için, an- can bu mikdarın yüzde ikisi nis petinde muhacir gelecek, bu nispeti geçmiyecektir. Yeni ni- zamnameler göç işinde o kadar şiddetli kayidler koyamıyor. B ir taraftan muhaceret komitesi 3.U00 kişiyi yer- feştirmeğe salahiyetli olduğu gi bi, diğer tarattan da bu komite bazı memieketlerden muhacir gelmediği taktırde onun yerine diğer memieketlerden muhacir kşnlıl etmege karar verebilecek tir.. isrezilya ile, muhaceret mem leketleri arasında yapılan iki ta rafl ımuahedelerde, Brezilya'- ya göç edenler, burada ziraat- le uğraşacaklardır. Bunlar ara- sında zirat işçileri ile ziraat mühendisleri tercih edilecek - Bundan da anlaşılır ki, Bre- Zilya, şirret, haydut, hapisane kaçağı gibi şüpeli ve zararlı a- damlarla fena kadınları kabul etmek istemiyor. Brezilya mu - hacereti sıkı kayıtlar altına al- mayor, hele men etmiyor ve ser best bırakırsa buna iktisadi ve içtimai sebepler âmil oluyor. Şunu da ilâve edelim ki, ko- lonileştirme cemiyetleri, Bre- zilya'ya gelen muhacirleri her zaman kontrol eder. Ziraat ksadiyle gelen yab ların ziraati terk ederek zaten mem- leket halkımın meşgul olduğu ve kâfi geldiği diğer — işlere geçmemesini temin eder , K olonilebtirmege gelince Burada düşünülen şey, da- hilde ehemmiyetli şekilde bir etnik grupunun teşekkül etme- mesidir. Asıl tedbirler bu mın- takada temerküz etmiş bulunu- Henri Lemery yor. Hiç bir kolonileşme mer- kezinde ayni milletten olan ya- bancılar, ora halkının yüzde 25 ini geçmiyecektir. Keza asıl Brezilyalılar da o mıntakada yüzde 30 dan aşağı bulunmıya- caktır. Muhaceret ve kolonileşme meclisi yedi âzadan ibarettir. Bu âzaları doğrudan doğruya cümhur reisi tayin eder. İtti - hada dahil devletlerin hükü - metleri bu meclise müşahit gönderebilir. Bu müşahitler meclisteki münakaşalara karış- tığı halde rey veremezler. Berezilya'da en kalaşalık ya- bancı göçmenler portekizliler- dir. Hükümet portekizlilerin, diğerlerine nazaran artmasını tercih ediyor. . Berezilya'nın göç merkezle- rinde ilk tahsil hep portekizce yapılmaktadır. Şunu da işaret edelim ki, ziraat mütehassısı o- larak Berezilya'ya — gelenler, pasaportlarında vize hakların - dan istisna görmektedir. İşin a- sıl ehemiyetli tarafı budur, M üctemi bir halde Bre - zılya'ya göç eden ya - bancıların esas teşkilâtı mah - fuz kalmak üzere, federal hü - kümet, ittihada bağlı devlet - lere toprağı işletmeleri icap ettiği takdırde sayısı 50 yi geç- memek üzere muhacir idhal et- melerine müsaade etmiştir. Yalnız şu şartla ki, gelecek o - lan muhacirler aile hasiade o - lacak, her aile en az üç fertten müteşekkil olacak, bunlar da çalışabilecek çağda, yani 18 ile 50 yaş arasında olacaklardır. Yeni gelenlere her türlü ko- laylıklar gösterilmektedir. Li- manlarda amelelere iş temin e- den bürolar mevcuttur. Hülâsa, geniş Berezilya top- raklarının baştan başa işletil - mesi ve elden geçirilmesi için Berezilya bir misafirane hiz - meti görüyor. Berezilya hükümeti, son göç nizamnamesini düzeltmek su - retiyle hakikaten medhe şayan bir iş görmüş oldu. Almanya ve İtalya B. Hitler'in asıl düşünce- si, İtalya'ya ancak şarka mutlak surette hâkim ol- duktan sonra kuvetle mü « zaheret etmektir. B. Muso- lini, bilâkis, haftalardan be- ri onu Ukranya'dan dön - miye ve gayretlerini ilkön- ce garba çevirmiye teşvik ediyor. Führer'in 30 son - kânun günü Rayhştag'da söylediği nutuk Roma'nın Berlin üzerindeki görüşle- rini Berlin'e kabul ettire- mediğini ihsas etmiştir, fakat Almanya'nın İtalya' - ya ancak pek gevşek bir müzaharette bulunduğunu değil. Esasen bu gevşeklik muvakkattır. İki devlet ni- hayet müşterek müdahale - lerinin zamant hususunda mutabık kaldıkları zaman bu fark edilecektir. Führer bizi silâhlı bir kavgaya doğru değil, yeni bir Münih — konferansına götürmek istiyor. L'İllustration'da Georges Oudard Pirene'nin öte farafında sulh kurulurken Pirenelerin - cenubunda derhal sulh ve sükün ola- cak. İnsaniyeti şerefsizlen- dirilmiş olan bazı vahşi hayvanlar cezalandırıldık- tan sonra uzuün bir mütare- ke yapılacaktır. Heyecanlar yatıştımı, milliyetçi ve kızıl İspanya, bizim o korkunç ve şiddet- li iç harbe neden dolayı ka rışamadığımızı, karışmak istemediğimizi anlıyacak- lardır. Anlıyacaklardır ki — bu suretle hareket edişimiz, Fas ve Pirene ş İspanya'da sulh Katalonya'da “hükümetçi,, denilen ordunun bozgu- nu bir emrivakidir. Bir yabancı devlet toprağına sı- ğınan bu bir nevi askeri çığ görülmemiş bir şümul kespetti. Her mâkul düşünen adam için bundan böyle yal - nız bir türlü siyaset takip edilebilir: şerefli ve insa- ni şartlar dairesinde kabil olduğu kadar süratle sulh müzakerelerine girişmek. Biliyoruz ki, ihtirasları realitelere galebe çalan bâzı kimseler, prensip itibariyle, yüksek sesle haykı- racak, Madrid'le Valansiya'nın “son adama” kadar mukavemet edeceğini ve cümhuriyetçi İspanya'nın “muzaffer olacağını,, ilânda ısrar edeceklerdir. Bar- selona için de bize aynı şeyleri söylemişlerdi. Bu tezi en hararetle müdafaa edenler bile artık hü- kümetçi cephe için bir hayli zdâdmandanberi “zafer” in mevzuubahs olmadığını bilirler. Pekâlâ bilirler ki sivil İspanya harbi filen neticelenmiştir. Şu halde, beyhude yere daha binlerce adamın ölmesini, bunca ıstıraplar ve sefaletlerden sonra, sadece uzatmak zevki için acı maceranın uzamasını mı tercih ederler? Yegâne sual budur, Esasen, “cümhuriyetçi,, denilen İspanya'nın sabık devlet adamlarının ekserisi bu mücadelenin nihayet bulmasını arzu etmektedirler. B. Azana'ya şu söz at- fediliyor: “Bir hayli zamandır sulha taraftarım.,, Bu iddianın doğru olduğunu sanıyoruz. Bir sene evel, B. Azana, kısa veya uzun bir zaman içinde mağlübi- yetin mukadder olduğunu bildiği için Burgos'la mü- zakereye girişilmesini istiyordu. Onların kabahati, kendi menfaatlerini müdafaa için harbe devamı isti- yen inadcılar karşısında mukavemet göstermemeleri ve tam İspanya'da sulhun mümkün olabileceği bir sı- rada Barselona'ya mânasız tavsiyelerde bulunan ya- bancı “yoldaş” ları dinlemiş olmalarıdır. : Fransa ve İngiltere İspanya harbinin bu son saf- hasına insani bir hal şekli vermiye müsait bir mevki- dedirler. Fakat bunun için B. Leon Börard'ın mü- kemmel misyoniyle başlamış olan temaslar resmi bir mahiyet almalı ve Fransa şimdiden, bugün İspanya'yı hakiki surette temsil edecek mevkide o- lan yegâne hükümet nezdine, normal şekiller dahilin- de bir elçi göndermelidir. Diplomasi sanatı tam zamanında harekete geçme- sini bilmektir. Bu zaman gelmiştir. İspanyollarla mü- zakere etmemiz lâzımgelen bir sürü meseleler hükü- metimizi, bir gün bile kaybetmeden, en yerinde in- zun lehindedir. La Victoire sani düşüncelere ve en âşikâr menfaatlerimize uygun olacak bir karar vermiye dâvet etmektedir. Wladimir d'Ormesson LE FİGARO Kollektif emniyet hayali B. —Daladier senatoda Fransa'nın kuvetini ordu - sunda, itibarında, — bütün fransızların birleşmesin - de gördüğünü söyliyerek kollektif güvenlik doktri - nini sarih surette reddet - mektedir. Bu doktrinin hatâsı eve « lâ bir his olan güvenliği (söcurite) bir vaka olan emniyet (süret€) ile karış- tırmasıdır. Sonra bugünkü şartlar içinde, kollektif bir enternasyonal mukavele - nin sulhun en iyi ve belki tek garantisi olacağını san- mak hatâdır. Bundan daha tehlikeli bir hayal, bir çok devlet adam - larımız bunun lehinde ısrar etmelerine rağmen bundan Teskin politikasına tedrici surette devam edilecektir. — B. Çemberleyn’gıuı_;:tğıeı:ı:;:n daha aşikâr bir hayal bil - miyorum. Excelsior - Maurice Colrat İtalyan gönüllüleri çekilecek mi? Vi İtalyan matbuatı, yalnız askeri değil, aynı zamanda Franko'nun siyasi zaferi tam olmadıkça, italyan kı- talarının İspanya'dan çe - kilmiyeceğini yazıyor. Fa- kat Franko için siyasi za- ferin ölçüsü ne olacaktır? İşte, bu sorulmağa değer. Ne olursa olsun, eğer bu mevzu üzerinde, bir Mil - letler arası konuşması o - lursa, kullanacağımız ke - lâmı biliriz, Biz Fran - sa'ya iltica etmiş olan ka- talan ordularını, milletler arası hukukunun en doğru kaidelerine göre bitaraf kıldık. Fakat bu meseleyi, Fran ko nezdine bir elçi gönder- meden nasıl izah edebili - riz? Jour - Echo de Paris Almanya Trablus'a askermi yollıyor Son günlerde alman as- keri kıtalarının cenuba doğ ru hareket ettiklerine dair haberler alıyoruz.. Bunla- rın içinde bir tanesi diyor ki: İtalyan - Alman hudu- dunda külliyetli alman kı - taları toplanmaktadır. Bu askerlerin hepsi cenubi Al- manya'dan toplanmış değil- dir. Yalnız Avusturya ve Bavyera trenleri — değil, Pri PD guldür. Fakat bunların içinde en mânalısi bir takım alman müfrezelerinin Trablusgar- b'a varmış olmasıdır. Son haftalar içinde buraya sev- kiyat devam etmiştir. Alman ve italyan genel kurmayları arasında alman ve italyan askerlerinin iş birliği hakkında bir plân yapılmış olduğu anlaşıl - maktadır. Bu sebeple Al- manya, İtalya'nın İspanya, ispanyol adaları ve Tunus üzerindeki taleplerine yar- dım etmek üzere şimdiden hazırlanmaktadır. Bu suretle Berlin - Ro- ma mihveri tam bir askeri ittifak halini almış bulunu- yor. — Manchester Guardian — ner'e asker taşımakla meş- 14-2 .- 1939 Bere — ( RADYO ae ) TÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1639 m. 183 Kes./120 Kw. 31.70 m., 9465 Kecs./ 20 Kw. T. A P, 19.74 m. 15195 Kes./ 20 Kw, T. Ankara SALI 14 -2 - 1939 12.30 - Proğram. 12.35 Türk halk müziği: Os - man pehlivan tanburacı ve bayan İrfan. 13.00 Memeleket saat ayarı ajans, meteoroloji haberleri, 13.10,14 Müzik (küçük orkest- ra - şef: Necip Aşkın) 1 - Valther - dans eden kük- lalar (foks-trot) 2 - Nütz - lader - bana bir dans daha çal sana (Viyana melodisi) 3 - Johann strauss - bizde vals) 4 - Lindner - şaka (fantezi) S - Pachernegg - leydi - ha- milton operetinden potpuri, 18.30 Proğram, 18.35 Müzik (çigan, serenad- lar ve saire - Pl.) 19.00 konuşma (Türkiye pos - tası) 1915 Türk müziği (ince saz faslı - karışık fasıl) 20.00 Ajans, meteoroloji ha - berleri, ziraat borsası (fiyat) 20.15 Türki müziği Çalanlar: Vecihe, Reşat Erer. Cevdet kozan, Ruşen kam, Mesut Ce mil Okuyanlar: Muzaffer İl- kar, Melek Tokgöz. 1 - Ali a- ğa - şehnaz peşrevi, 2 - İbra- him ağa - hicaz semai - (gül- ler kızarır şermile) 3 - Lemi hicaz şarkı - (severim her gü zeli senden eserdir,) 4 - Yu- suf efendi hicaz şarkı - (sev- dayı ruhun aşk eline) 5 - Rı- fat bey hicaz şarkı (sislen - di hava tarfr çemen) 6 - De- de efendi hicaz şarkı (şu kar- şıkı dağda bir yeşil) 7 - şeh- naz saz semaisi. 8 - Arataki kürdili hicazkâr şarkı (Artık ne siyah gözlerinin gölgesi) 9 - Artaki kürdili hicazkâr şarkı - (Cismin gibi ruhun- da güzel) 10 - Ruşen Ferit Kam - Kemençe taksimi 11 - Ovrik efendi - hicazgâr şar- kı (Mestim bu gece). 21.00 Memleket saat ayarı . 21.00 “Saz - caz" - Yazanlar : Ekrem Reşit ve Cemal Reşit * Temsil edenler: İstanbul Şehir tiyatrosu artistlerin - den Hazım Körmükçü, Vas - fi Zobu ve Bedia Ştatser. 22.00 Müzik (Radyo orkestra- sı Şef ; P. Aetorius), şef! P. Aetorius) 1- F. Mendelsohn - Bartol dy- hebrildler uvertür 2 Li van Beethoven 8 inci senfoni fa majör. Allegro vivace © conbrio Allegretto scherz * zando tempo di minuetto Al* legro vivace, 3 - Fr. Smet * ana - ultava, senfonik şiir 22.30 müzik (operet kupleleri L) 2245 müzik - (cazband çigan) lantoş orkestrası 23.45.24 —son ajans haberleti ve yarınki proğram. AvrupaA OPERA VE OPERETLER $ 13.5 Lüksemburg — 18 Bero « münster — 21 Brüksel — 21 Roma, Hamburg — 21.30 Lil, Paris - P.T.T. — 21.50 Lüksemburg ORKESTRA KONSERLERİ VE SENFONİK KONSER - LER 12Beromünster — 1415 Frankfurt 19.30 Sotokholm, Kopenhag — 19.35 Viyana — 21 London - Recyonal, Varşova — 21.10 Prag — 22,10 Brüksel . ODA MUSİKİSİ : 18.20 Mü « nih — 18.25 Viyana — 18.30 Breslav — 19.10 Laypzig — 19.40 Beromünster — 21.1$ Paris — 21.30 Königsberg — 21.40 Münih — 22.35 Frank- furt SOLO KONSERLERİ : 1$ Frankfurt — 15.20 Laypziğg — 1525 Hamburg — 19.45 Ştütgart — 20.15 Milâno — 22.25 Milâno, NEFESLİ SAZLAR (Marş v. 8.) : 12 Breslav, Hamburg — 13.15 Breslav — 19.15 Mü « nih — 22,35 Königsberg. ORG KONSERLERİ VE KO- ROLAR : 18.30 Frankfurt — 20.10 Breslav — 2115 Ber romünster, HAFİF MÜZİK- 6.30 Alman istasyonları — 8.30 Frank « furt, Münih — 10,30 Ham « burg — 12 Alman istasyonla - rı — 14 Laypzig, Ştütgart — 14.10 Kolonya, Viyana — 15 Berlin — 16 Alman istas - yonları—17.10 Viyana —17.30 Stokholm — 18 Berlin — 19 Berlin, Königsberg — 19.30 Frankfurt — 20.10 Hamburg, Laypzig, Ştütgart — 20,15 Frankfurt — 22.30 Kopenhag — 22.35 Ştütgart — 24 Frank- furt, Königsberg. HALK MUSİKİSİ : Ştütgart DANS MÜZİĞİ : 20.30 Ko « lonya — 22 Floransa, Sofya — 22,35 Viyana, Sottens — 23 Floransa, Milâno — 2325 | London Recyonal — g45 | Droytviç, 11.30 Silâhlanma yarışı başlayınca... muhtelif paralar yarı yolda kaldılar (Marianne'dan) TUTAN KEDİ SOKAĞI Çeviren: Nasuhi Baydar Yazan: Yolan Földes tiniz. Buna muvaffak olup olmadığınmızı bilmiyo- rum. Bugün size bir sene evelkinden daha iyisini arzedebilecek vaziyetteyim: Daha emin maddi bir mesned, daha parlak içtimai bir hal. Bunların siz- ce ehemiyetli olmadığını sanırım. Sizi ikna için bunları delil diye kullanmağa kalkışmam, Bunları size haber vermiş olmak için söylüyorum, ve mak- sadım bundan ibarettir. Anna düşünüyor. Şayet, maddi emniyetin ve iç- timat haldeki resanetin bir ehemiyeti varsa — ve l iyle toprak ayaklarınız altın- da sallanırsa ve sizi leketinizd. mevkiinizden, hulâsa yerleşmeğe muvaffak oldu- ğunuz her hangi yerden söküp çıkarırsa — bunun ehemiyeti vardır. Diğer taraftan Anna, kendini G *in y da, sadık bir zevce olarak onun sâ- bödisel — 85 — Klari gülümsüyor; zira biliyor ki Reymon'un, herkes hakkındaki samimi düşüncesi aşağı yw budur. Klari, kendi kendine: “Ne yapalım, diyor, tanınmamış bir hayvan cinsi telâkki edilmekten bu elbet daha iyidir.” XXV Gunter Paris'ten ayrılıyor. Hareketinin akla ge- tirilmemiş hiç bir tarafı yoktur; geçen yaz Am.erı_- ka'dan gelen müphem bir tekliften hıhıel_m.ı_;l_ı. Fakat, işte şimdi Amerika Birleşik Devletleri üni versitelerinden birine resmen profesör tayin ed.ıl- miştir. Bileti ile beraber bir parça da para gelmiş- tir. Günter Anna ile evlenmek isteğini bir. daha yine ve hayatma iştirâk ederek yeni dünyaya doğ- ru gitmekte tasavvura muktedir olamıyor. Gun- ter.... İyi adam, zeki adam, fakat hiç bir fantezisi olmıyan adam. Onun refakatinde hayat rahat bir hayat olabilir ama sıkıcı da olur. — Anna, bana cevap vermiyorsunuz? — Size ne diyeceğimi bilemiyorum, Gunter... Ha- yatta beni alâkalandıran o kadar az şey var ki... Yalnız ailem ve onun gibi buraya sığınmış olan, pu- sularla muhat bulunan küçük ahbap çevresi... On- ları bırakıp gidemem, Gunter. — Orada başka dostlar edinirsiniz. Anna ağır ağır başını sallıyor. , — Halbuki siz bundan evel iki defa daha onlar- dan ayrılmıştınız. Bir defa cenup Amerikasma, bir defa da Macaristan'a gitmek için, o zaman onları pek âlâ burada bırakıp gitmiştiniz. — Evet, fakat bunu nasıl yapabilmiş olduğumu şimdi : — SENER Anna dudaklarının ucuna gelen sözleri telâffuz etmiyor: “Belki o zaman babamla beraber gitmiş olduğum için.” Bunları söylemiyor, zira söyliyecek olsa bu sefer kocasiyle gitmemek istediğini anlat- mış olacaktır. Esasen sözün ne ehemiyeti vardır ki. Bu bir izah olamıyacaktır. Bunun izahı da yoktur. — Sizi çok seviyorum, Anna. Allah ısmarladık, Anna, Gunter gitmiştir. .Aylar geçmiş ve işte gene ilkbahar gelmiştir. Anna mağazaya gidiyor; o usta başı ile matmazel Roz'un emirleri altında çalışan alelâde bir işçi kızdır. Ve Anna bazan, hafifçe gülümsiyerek Ame- rika'da bir profesörün karısı olabileceğini hatırla- maktadır. Bir gün bundan Fedor'a bahsediyor ve bu derece kayı lık kar da onun ir o- lup hiddetlenmediğini hayretle görüyor. Fedor, düşünceli: — İyi yaptın, diyor. Ne olsa o adama tahammül edemezdin. Bizler artık uygunlu adamlardan sa- yılmayız. Sonra, asilâne bir tavır takınıp, istihfafkâr, ba- ğiriyor: — Hem, bir hesap ve kitap izdivacı, ne feci şey! Anna düşüncesini itiraf ediyor: — Benim bu nevi kaygılarım yoktur. Eğer onun- Ia evlenseydim iyi bir zevce olurdum. Onu şairâne bir ideal uğrunda reddetmedim. Fakat şu var ki... — Biliyorum. Fedor'la konuşmanın zevkli tarafı şudur ki in- san bütün bunları ona izah mecburiyetinde kal- maz, Menegetti ile de öyledir. — Halbuki Amerika'nın bütün yabancıları bir- kazan olduğunu söylerler. — Söylerler, fakat orada boğulup ölenlerden bahsetmezler, Fedor yarım şişe şarap daha ısmarlıyor, Halley'e bir bardağını ikram ediyor, ve sonra Anna ile bir- likte döne dolaşa otele dönüyor. Halley üzerinde- ki öte beriyi kaldırıp masayı temizliyor. Ameri- ka'nın kârı itmam olunmuştur. Hafif bir bahar yağmuru yağıyor. Anna ile Pi- ya Monika mağazadan çıkarken kapı önünde bu- luşuyorlar. Anna, nezaketle teklif ediyor; — Eve beraber gidelim. KY4 Piya Monika teklifi kabul ediyor: I — Bir yere gidip bir kahve veya vermut içelim, Şayet vaktiniz varsa. Sizinle biraz konuşmak ister- dim. Anna, konuşulacak mevzuun ne olduğunu tayin edemeyip kuşkulanarak kaşlarını kaldırıyor. İki genç kız küçük bir kahvehaneye giriyorlar. ğ Küçük bir masa başma geçip oturdukları zaman Piya Monika haber veriyor: — Tekrar görüşmek temennisi ile size vedâ et- mek isterdim, — Tekrar görüşmek üzere bana vedâ etmek mi? — Gidiyorum, Size bund bah işti Birkaç aydanberi dans öğreniyorum. Mühim bir şey değil, küçük rövü sahneleri için ne lâzımsa o kadarcık bir şey. Birkaç numara. — Fakat, bunun sebebi ne, Piya? — Nansen raporunda okudum ki cenup Ameri- kası kabarelerinde yüz bin rus kızı vardır. Bunlar tabii mülteciler. Eh, ne olur, bunlara bir de İtalyan kızı karışır. Onlarla azıcık rekabet edilmiş olur.