10 Ocak 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—a FÇT TTT Ha aai BT AA e “10-11 166 Sefbesl süfunlar : Kocaeli Vilâyetinde — yapılan keten ziraati Bu ziraati korumak ve genişletmek için ne gibi tedbirler lâzımdır ? Türkiye'de en fazla keten ekilen mantıka Kocaeli vilâyetidir. 'Toprak- tan senede iki mahsul almak imkânı- nr bahşederken, hem tohumundan hem de eİyafından istifade ettiğimiz çok kıymetli ve verimli toprak mah- sullerimizden biridir. Keten toprağını beğenmek ve tar- Bir zamanlar dünyayı titreten türk donanması: Demir ve buharlı gemile- rin keşfi ve osmanlı saltanatının ih- mali yüzünden munkariz olup, İzmit tersanesi de sönünce © mantıkanın keten ziraati de imparatorluk gibi en mühim istinatgâhından mahrum kala- rak eskisine nazaran hemen hemen lasının hazırl h da da müşkülpesent değildir. Başka mahsul lerin iyi netice vermiyeceği oldukça zayıf ve tebeşirli arazide mükemme- len yetişmektedir. Kocaelinin Kandıra havalisi gibi en fakir muhitlerinde buğday hasadını müteakip yağacak ilk yağmurdan son ra doğrudan doğruya ekize saçılıp ağaç dişli tırmıklarla taranmak sure- tiyle mükemmel mahsul alınmakta - dır. Hiç bir zaman yedi ilâ on iki kuruş- tan aşağı düşmiyen fiyatiyle keten to hüumu, çiftçinin paraya en ziyade muh taç olduğu bir mevsimde imdadına ye tişen, senenin ilk ve kurtarıcı mahsu: lünü teşkil etmektedir. Marmara denizinin, İzmit körfeziy- le Karadeniz arasında, İstanbul boğa- zına doğru uzanan umumiyetle tebe- şirli ve inbat kuveti oldukça zayıf a- razi parçasının en karakteristik mah- sulü ketendir. Bu mıntakada keten zi- raati , ziraatin üçte birini teşkil et- mek suretiyle kemiyet ve keyfiyet itibariyle de bütün mahsüllerin fev- kinde bir hususiyet gösterir. Kandıra kazası halkınım mühim bir kısmı keten tohumundan çıkardıkları bezir yağını yerler. Bunun(köftün) tâbir ettikleri küspesini hayvanlara yediriler. Köylü kadın ve erkekler kâmilen, kendi dokudukları keten ça- üş bir vaziyete gelmiş olmasına râğmen umumi harbe kadar İzmit - ten İskenderiyeye ve Suriyeye külli- yetli miktarda keten burma ve bezi, İtalya'ya da keten tohemu ihraç edilir- di. Umumi harp esnasında her ne ka- dar bu ihracat durmuş, ziraat de; o mantıka halkınım yediği bezir yağı- na ve giydiği çamaşır ve elbiselerin teminine münhasır kalmış ise de cüm huriyet devrinde gene inkişafa başla- .arak 937 senesinde (3.800.000) kilo keten tohumu ve (1,500.000) kilo ke- ten elyafı elde edilmiş ve tohumun kilosu (8) kuruştan 12 kuruşa kadar ve elyafın kilosu da 13 kuruştan 35 kuruşa kadar satılmıştır. Son yıllarda mıntakamızda yetişen keten tohumlarından istihsal olunan bezir yağı diğer mıntaka tohumlarına nazaran daha yüksek randıman verdi- ği anlaşıldığından, gerek memleket dahilinde ve gerek hariç piyasalardan fazla miktarda keten tohumu talep o- lunmaktadır. Keten elyafının ise bil - hassa Almanyadan külliyetli miktar- da talep ve siparişlerle karşılaşması bu verimli ziraatin mıntakamızın en mühim ziraat ve ihracat şübesi haline geler.eğine_de'mdir. Nitekim daha şimdiden İzmit mer- kez kazasiyle Kandıra kazasının top - rak mahsülleri arasında tütünden son maşir ve elbiseleri giyerler. Hattâ bir çok devlet adamlarımızın;ileri ge- lenlerimizin bu sene arkalarında gör- düğümüz, dokuma itibariyle belki bir az kaba olmakla beraber, dayanıklı ve orijinal keten kumaşlar, köylülerimi- zir bizzat büküp dokudukları, sırf ke ten ve gayet sağlam Kandıra kumaş- larından yapılmıştır. M h da keten ta- ra en ön safta gelen kıymetli ihracat mahsulümüz (burma) tâbir olunan keten elyafı ve keten tohumudur. Mantıkamızda keten ilk ve sonba- harda olmak üzere yazlık ve kışlık namiyle iki mevsimde ekilir . İlkbahar ziraati daha ziyade tohum içindir. Hasadı haziranda yapılan son bahar ziraatinden tohum hem de da iki l hçesini katiyetle tespit edebilecek ;?:çkıyn mevcut olmamakla beraber bu suretle keten, bütün toprak mah- sullerimizin fevkinde bir — hususiyet ziraati yapılan köyler ve mevcîıt Pe— zirhaneler, vilâyetimizin en eski köy- Jeti ve yağhaneleri olması, keten zira atinin de mıntakanın çok eski hattâ Osmanlı devrinden evel yapılan bit ziraati olduğunu şüphesiz göstermek- tedir. Kati olan bir cihet varsa o da türk donanmasının, dünyanın en satvetli donanmalarından biri olarak Akdeni- ze hakim bulunduğu devirlerde, o mu azzam gemilerin yelken bezleri, ip ve halatları, kalafatı için kullanılan üs- tüpüler, boylarında kullanıl. bezir gösterir. Ancak; bu iki taraflı nimetten is - tifade edebilmek için ağustosta hubu- bat hasadını mütecakip keten tarana- bilmesi, toprağın kâfi derecede tavlı olmasına ve böylece bir yağmur yağ- masına vabestedir, Halbuki vilâyeti - miz ikliminde bu ay ekseriyetle yağ- mursuz geçerek topraklarımız kuru ve tavsız bulunduğundan bazı sene- ler — kışlık yapılamaz_. " Bu se- bepten keten ekim ve istihsali mu - 1 ve normal bir durum arzet - yağları münhasıran türk çiftçisinin ektiği ketenlerle İzmit tersanesi ve hinterlândında temin edildiğidir. " Elân bugün dahi dünya piyasasın - da osmanlı beziri namiyle şöhret bu- larak yağlı boya işlerinde daimı_ı_rı— nıları bezirlerimiz. ingiliz bezirine mez. Keten ziraatinin bu en büyük mah- zurunun izalesi bundan yirmi beş se- ne evel İzmit ziraat müdürüyetince düşünülerek, ekim zamanındaki ku - raklıktan müteessir olmıyacak bir to- hum tipi aranmış ve Rusyadan (Peş - maklama, ilyafı haşeden ayırma, ku- meliye halen en basit ve iptidai bir rek tecrübe edilmiş ve müsait netice- ler alınmıştı. Fakat bu cins teksir e - dilerek köylüye tevzi olunmağa va- kit kalmadan zuhur eden harpler ve büyük tebeddülât dolayısiyle ortadan kaybolmuştur. Yirmi beş sene evel duyulan ve an- laşılan bu ihtiyaç, bugün her zaman- dan fazladır. Çünkü yukarıda kaydet- tiğimiz gibi gerek tohumun ve gerek | elyafın dahilde sarfiyatı her gün art- tığı gibi memlekete ecnebi dövizi cel- bedecek ihracat maddelerimiz arasın- da çok ehemiyetli bir mevki almağa müsait olduğu, son senelerde yabancı pazarlardan mütemadiyen artan talep ve siparişlerle kati olarak sabit ol - muş bir keyfiyettir. Aynı zamanda sungipek ve selliloz gibi yeni kurulmağa başlıyan milli endüstrimizin iptidaf maddesi bulun- mak itibariyle de bir hususiyet arzet- mektedir, Binaenaleyh: 1 — Keten ziraatinin Avrupada en fazla inkişaf etmiş bulunduğu Lehis- tan, Belçika gibi memleketlerden, hem tohum hem de elyaf istihsaline müsait aynı zamanda ekim zamanın- da kuraklığa mütehammil muhtelif tohumlar getirterek tohum islâh is - tasyonumuzun nezareti tahtında İz - mitte ihdas olunacak tecrübe tarla - sında tecrübe edildikten sonra elde edilecek en muvafık tohumun teksir olunarak köylüye tevzii lâzımdır. 2 — Elyafın haşepten ayrılması i- çin keten demetlerinin suda ıslatıl - ması icap etmektedir. Bu ameliye ek- seriya bulanık ve çamurlu su birikin- tilerinden müteşekkil durgun göller- ya girişmesi ihtii kün değildir. Mevzu bahis kuvetler, bunların inkisamı ve aralarındaki ir - tibat imkânları hakkında en basit bil- gi bu derece mantıksız bir faraizyede, harp ne kadar çetin olursa olsun, iki büyük italyan sömürgesi olan Habe - şistan ile Libya'nın çarçabuk erzak ve cephaneden mahrum kalacaklarından şüphe etmiye mahal bırakmaz. İNGİLTERE'NİN AKDENİZ'DE KENDİ EMNİYETİ İÇİN YAPTIĞI HAREKETLER NEDİR* I YAZAN : LÜSYEN ROMYE — FİGARO GAZETESİNDE I Bugünkü hal ve şartlara göre, ne kadar cesur olduğu tahmin edilse de, İtalya'nın Akdeniz'de, Afrika'da ve şarkta Fransa ile İngiltere'nin birle - şik kuvetlerine karşı silâhlı bir kavga- vetleriyle değil de yalnız Fransa ile bir Afrika ve Akdeniz harbına giriş - mek arzusunda olması, fakat bugünkü realiteler karşısında bu faraziyeyi fazla ileri götürmek imkânsızdır; i - kmü İtalya'nın bir sömürge davası uğ- runda büyük miktarda alman kuvetle- rini kendi topraklarına indirmeye kalkışması da aynı derecede akla sığ- maz bir şeydir. Tasavvur edilebilecek yegâne şey yardımcı alman materyel ve teknisiyenlerin celbidir. Fakat bu- nu yapmakla Habeşistan ve Libya ile devamlı bir irtibat temin etmek işi halledilmiş olmaz. Dava ancak bir u - mumi harp halinde mahiyet değiştire- bilir. Geriye iki kaziye kalır: İtalya'nın Fransa ve İngiltere'nin birleşik ku - de yapılması dolayısiyle istihsal o - lunan elyafın renginin bozulup karar- ması iplik randımanını yarı yarıya indirdiği gibi kalitasını düşürdüğün- den istihsal sahalarında toplu köyler arasında akar sular bulunan mahaller de umumi beton havuzlar yapılarak demetlerin buralarda yumuşatılması temin edilmelidir. 3 — Tarlada kemale gelen mahsu - lü toplama, tohumu sapdan ayırma, demetleri suda ıslayıp yıkama, tok - rutma, iplik bükme gibi bir sürü a- tarzda yapılmakta olduğundan Av - rupa'da bu işler için kullanılan el i - hüt seyyar bir vaziyette köyler ara- sında gezdirilmelidir. bir kısmının yediği keten yağını te- min vard - kalma gayet ip maktadır. le işler basit fakat modern âlat ve makineler tedarik edilerek ya köy - lülere kredi ile tevzi olunmalı ve ya- 4 — Vilâyetimiz halkının mühim eden halen (23) — bezirhanemiz TF KYY , vidaf soluamlaylatadan 7- YENİ ŞEHİR -- U açılıyor eee ULUS Sineması 939 Senesinin en mükemmel Ses ve projeksiyon Makinalariyle techiz edilerek PEK YAKINDA yağ alınmaktadır. Halbu- nf yağhaneler yapılsa 7035 ilâ 4 randıman almak mümkündür. Bu tarzdan gerek çiftçi ve _gerek mem- bi leket iktisadiyatı çok Mütazarrır ol- 5 — Köylü kadınlarımın, tarla iş - lerinden boş kaldıkça, evelrinde do - kudukları keten bezlerinin tezgâhla - rt (35) santim eninde eski tezgâhlar- dır. Bunlara geçen —sene vâlimizin himmet ve gayretiyle (70) santim ge- nişliğinde bir kaç tezgâh ilâve edşl— miş ise de kâfi miktarda — değildir. Bunlardan bir kaç yüz adet daha te - min edilerek meccanen değilse bile Ziraat Bankası vasıtasiyle ve uzun vadeli kredi ile tevzi edilmelidir. İnce dokunmuş mendillik, örtülük, çamaşırlık, çaraşflık ve elbiselik ke- tenler memleketimizin en zengin ai- leleri tarafından aranıldığı halde bu- lunamamakta ve Avrupa'da yapılmış karışık ve hiyleli ketenlerin metresi t i faik ve ondan kıymetlidir. kof) cinsi denilen bir tohum getirile- en yüksek ipekli kumaşlardan daha pahalı olarak sekiz on liraya kapışıl- maktadır. Keten ilyafı yalnız başına dokuna- ildiği gibi pamuk ile, yün ile, tiftik ile suni ve halis ipek ile hattâ kendir ile karıştırılarak sırf ipekten dokun- muş kumaşlardan daha pahalı yüksek ve kıymetli kumaşlar elde e- dilmektedir. çok Memleketimizde milyonlarca lira sarfedilerek yünlü, pamuklu ve ipek- li iplik ve dokuma fabrikaları tesis olduğu halde, onlar kadar “lüzumlu olan ve aynı zamanda ve mevadı ipti- daiyesi kâmilen memleketimizde ye- işen ve diğer fabrikalara nazaran da- ha küçük ve daha ucuz olan bir keten plik ve dokuma fabrikasının kurul - ması elbette keten ziraatını daha çok koruyacaktır. Birinci Ziraat ve Köy Kalkınması Kongresi Kocaeli Murahhası Rauf Eksat kincisi de İtalya'nın hem oldukça u - zakta hem de oldukça tehlikeli hâdi - seler yaratarak doğrudan doğruya menfaatleri tehdide maruz bulunmı - yan İngiltere'yi, bizzat kendisi bir harbe girmek tehlikesine uğramaktan- sa Fransa'yı bazı tavizlerde bulunmak için tazyika sevketmesi ihtimalidir. Bu hususta bir fikir edinmek için İngiltere'nin Akdeniz'de kendi emni- yeti hususunda yapacağı hesapları bil- mek icap eder. İngiltere Akdeniz'de deniz ortağı o- larak uzun zaman İtalya'yı Fransa'ya tercih etmiştir, Atlantik'e sarkmış, Fas'a yerleşmiş, garbi Akdeniz'de kuvetle silâhlanmış, şarkta ingiliz nüfuzuna en büyük ve faal rakip olan Fransa İngiltere'ye Hind yolu için mümkün olan yegâne tehlike olarak görünüyordu. Bilâkis İtalya, ancak orta Akdeniz'- de hesaba katılacak kadar kuvetli fa - kat garbi ve şarki Akdeniz havzaların- da tesirsiz bir donanmaya sahip olan ve İngiltere'nin hayati yollarından hiç biri üzerinde açık emelleri bulunmı - yan İtalya ideal bir şerik olarak görü- nüyordu. Bu vaziyet İtalya'nın Libya'yı feth etmesinden ve on iki adaları işgalin - den sonra yavaş yavaş değişmiye baş- ladı. Harptan sonra, İngiltere insiya- ki bir şekilde şarki Akdeniz'de ital - yanlardan ziyade yunanlıların tarafı - nı iltizam etti. Fakat ingilizler ancak 1935 den itibaren, habeş harbından sonra tamamiyle uyandılar. Hattâ habeş meselesinden sonra bi- le İtalya Avrupa muvazenesi ve Akde- niz muv: prensipi: dönmüş olsaydı, İngiltere'nin italyan- lara yakın şarkta avantajlı bir vaziyet teklif etmesi muhtemeldi. Halbuki İ- talya birdenbire bir başka ananeye ge- çiyordu: Akdeniz'de Almanya ve İs- panya'ya istinat eden mütearrız bir vaziyet. O zaman, İtalya Gibraltar'dan Hay- xra Adan'a kadar Hind i - f:ip halinde Ingd—iltere'mndeğâg'_??“ çıktı. Fransa'nın vaziyeti, sörnuı_'g_e ve kuvetleri İngiltere'nin emniyeti i- çin bir tehlike olmaktan çıkmakla kal- mamış, bu kuvetler, bir çok nokull_r - da lüzumlu bir yardımcı mahiyetini almıştı. « En basit bir harita, İngiltere ile Fransa'nın Gibraltar'dan Tunusa_ ve Sicilya boğazına kadar aynı emniyet iştirâki içinde bulunduklarını; Mtıxr ve Sudan'ın müdafaasının Tunus'un müdafasına bağlı olduğunu, şırktıkt fransız kuvetlerinin yakın Şşarktaki ingiliz kuvetlerini itmam ettiğini ve omuzladığını gösterir. Geriye, Hind okyanus'unun Afri - ka'daki kapısı, ve Madagaskar, uzak şark, ve Pasifik okyanus'una giden ve münakale hatlarımızın iskelesi olan Cibüti kalır. y Aden'in karşısında Fransa'nın yeri- ni italyanların almasından kendileri - nin bir zarar görmiyecekleri düşünce- revi si hangi ingilizin hatırına gelebilir ? etmişsinizdir. | RAaDYO TÜRKİYE RADYO DIFÜZYONî POSTALARI Türkiye Radyosu — Ankara Radyosü DALGÂ UZUNLUĞU ©. .19,74 m. 15195 Kes./ 20 Kı ( TÜRKİYE SAATİYLE ) Ankara —— SALT - 10:1-939 Müzik (sololar - Pi) Saat, ajans haberleri ve ra 13.10 Türk müziği (şarkılar - PD. 13.40 -14 Müzik (melodiler - Pl) 18.30 Türk müziği: İnce saz: faslı. Okuyan: Tahsin Çalanlar :Hakkı Derman, Kadri,Hasan Gür, H. Tokay. Ssaat, ajans haberleri, meteo!l ve ziraat borsası (fiyat) Müzik (operet parçaları Pl1) Konuşma (Hukuk İlmini Y: Kurumu) Temsil: bir karagöz eden (Ekrem Reşit) İstanbul Ş: tiyatrosu sanatkârlarından H Körmükcü'nün temsili, 12.30 13.00 19.15 19.25 19,45 20.00 Saat, esham, tahvilât, kambiyo - kut borsası (fiyat) Türk müziği: Şarkı ve tür! * Lem'i - seni arzu eder bu didı 2 - Lem'i günler geçiyor - 3 - Lem' ıRuhundı buldum 4 - İndim 21.00 21.15 sü 8 - Yürü dilber - Halk türl 9 - Ya kız gel ya kız - türk. Ol yanlar: Semahat, Sadi. Çalanlar? Vecihe, Reşat Erer, Rüuşen Kıq Cevdet Kozan j Konuşma (Türkiye postası), Müzik (Küçük orkestra) 1 - Fujl san'ın etrafında müzik sesleri fanta” zi (E. T.)2- Hazin vals (Aloif Pachernegg) 3 - Pren& İgor opera" sından Konçakovna'nın ıırh: sevgi! vi 21.45 22.00 ( Bordin ) 4 - Çigan (A. Ferraris) 5 - İvanov - serana: Ç(A.Amadei - E. Haensch tertibi) 6- İtalya şarkıları - Potpuri (Di G Micheli Op. 37) 23.00 Müzik (cazband) 23.45 -24 Son ajans haberleri ve yarmki! proğram, Avruna — OPERA VE OPERETLER « 12 Kolonya — 21 Brüksel, Milâno — 21.15 Paris - YÜY ORKESTRA KONSERLERİ VE SEN - FONİK KONSERLER: 12 Münih — 14 Laypzig — 14.15 Frankfurt — 16 Köniğsberg — 19 Berlin, Ham - büurg — 20 Monte Ceneri — 21 Var « şova — 22 Lüksenburg. ODA MUSİKİSİ : 17.10 Kolonya — 19.15 Königsberg — 21 Ştütgart — 22.20 Kopenhag, Roma — 23,15 Paris. SOLO KONSERLERİ : 13.30 Stokholm — 15 Frankfurt — 16.30 Vargova — | 18.15 Breslav — 18.20 Münih — 18.35 Viyana — 19 Ştütgart — 19.5 Paris P.T.T. —20.30 Stokholm — 21 Lon ORG İT VE KÖOROLAR « 23.20 Droytviç, | HAFİF MÜZİK : 6.30 Frankfurt, Kolon. ya, Ştütgart — 7.10 Kolonya — 8.30 Frankfurt, Münih — 10.30 Hamburg —12 Frankfurt, Viyana — 13.15 Breslav — 14 Ştütgart — 1410 Ko lonya, Viyana — 15 Berlin — 15.15 Hamburi man istasyonları — 21.5 Königsberg — 22.30 Hamburg — 22.35 Viyana, Könisberg — 24 Hamburg. Frankfurt — 19.15 Münih — 19.30 HALK MUSİKİSİ: 11.30 Ştütgart — 18.30 Stokholm — 21.20 Keza. DANS MÜZİĞİ : 20.10 Breslav, Kolonya — 22 Monte Ceneri — 22.15 Belgrad — 22.30 Floransa — 22.35 Ştütgart — 23 Roma — 23.10 Budapeşte — 23.25 London - Recyonal — 23,45 Strasburg — 23.55 Droytviç — 24 Lüksenburg — 0.30 Droytviç . Böyle bir şeye hayret etmek icap eder- di. Her halde, Fransa bütün uzak sö - mürgelerinin müdafaasını alâkadar e- den bu üssü terkedemez. * 5 Çemberlayn ailesi İtalya'ya eski (Sonu 9 unc-t sayfada) BALIK TUTAN KEDİ SOKAĞI Ceviren; Nasuhi Baydar Yazan, Yoran Földeş Pa.7 Şi münakaşa edilebilir. Klari, Papadakis'e yaptığı tu- haf ve hayal inkisarını mucip ziyareti düşünmeme- ğe çalışıyor. Fakat, bu ziyaret ona, iyice farkına varmaksızın daima hatırlıyacağı bir şey öğretmiş- tir: bu da hayatın yalnız yabancı için değil, böyle köksüz bir insanla hayatını teşrik etmiş olan için de çetin olduğudur. İfade ol yan bu- bilgi Klari i- çin daha sonraları faydalı olacaktır. Şimdilik. bu bilgiyi o dünya hakkında yeni beliren telâkkileri yerleş ştir, a < ' Yani bu mefhumla Klari'den evel, yani şimdi - den istinas peyda etmiştir. Zira lise arkadaşı Kamil onu bir gün bir konsere götürüyor ve Yani orada Albertin'i ilk defa olarak görüyor. Yani, kulağı hâlâ musikiyi sezemediği halde, musiki hayranıolmakta devam ediyor. Kutsi bir i S n ü İ ila — Hoşuna mı gidiyor? Onu tekrar görmek arzu- sevinç hissi ile bir koltuğa yerleşiyor, ve Gnceden, gözlerini kapıyor. Fakat, artistin sahneye girişini lâml Ikışları işitir işitmez gözlerini açıyor. Dinleyiciler bilhassa dostlardan ve akrabadan mü- yan rekkeptir. Bu Albertin'in ilk resitalidir. Piyanonun ilk refakat nağmeleri hafif hafif ak- sediyor. Albertin, kemanı çenesi altında, yayı zarif bir eda ile kaldırılmış, hareketsiz, bekliyor. Yani bütün resital müddetince gözlerini — yummuyor. Kemanın üzerine doğru büyük burnunu uzatan Albertin'in küçük, ürkek yüzüne bakıyor. Bakıyor ve onun sihrine kendini kaptırıyor. Bütün akraba- dan fazla ve daha kuvetle Albertin'i alkışlıyor. Bu sırada Kamil onun boş böğrüne dirseğiyle vuruyor: — Artistler fuayesine gelir misin? Kamil Albertin'in yeğenidir. Yani korku ve neşeden mürekkep acaip bir his içinde yüzmektedir. Artistler fuayesinde bütün ık-_ raba Alberti'nin etrafında ve telâş içindedir. Yani ancak mühtez ve seri bir el sıkışı istihsâl ediyor. Fakat bu el sıkışı, kemanın çalınışı, genç kızın ıınl:- tulmaz ince endamı, ve büyük burnu ile dar vo_ku— çük çehresi, bütün bunlar bir güzellik mucizesi ve anlatılmaz bir füsun teşkil ediyor. » Resital biter bitmez Yani artistlerin kapısına ko- şup uzun beyaz elbiseli ve kolları arasında bir _İII!- ket tutan küçük genç kızı bir an için görmek isti- yor, | 4 Ertesi gün Yani, kendisini Albertin'e takdim ...t' miş olduğundan dolayı Kamil'e hararetle teşekkür Kamil, bir yeğenin bütün kayıtsızlığiyle soru- yori sunda isen pazar günü bizim eve gelirsin. Güzel bir vücudu varsa da çirkindir. : Yani, Kamil'in boğazına sarılıp onu boğmak he- vesinden nefsini zorla iyor, ve hakkak ki pazar günü gidip Albertin'i görebilmek maksadiy- le buna da imkân bulabiliyor. Albertin on altı yaşındadır; yani Yani'den bir yaş küçüktür. Bundan daha iyisi tahayyül edilebi- lir mi? Albertin, hakkında çetin davranılan âsabi bir kızcağızdır. Ailesinin bu kızcağıza ait ihtira- sına hudut yoktur. Albertin günde sekiz saat ke- manına çalışmakta ve diğer mesaisine zamime o- Yani, kati bir ifade ile: Ğ — Yanılmış olacaksınız, diyor. — Hayır, hayır. Eminim, Albertin, mah h vam ediyor: — Kamil bana sizden çok bahsetti. Bir gün ge- lip bizi görmelisiniz. A izinl, ki çok memnun olacaktır. Albertin, gülerek ilâve ediyor: 7 — Ve şayet isterseniz korkusuz ve falsosuz, yal- nız sizin için keman çılı'rıu. 4 Yani, Albertin'i ne iyaret ed ğini öğr k üzere telefi tmeden evel üç gün bek- başımnı sall . Ve de- hil larak da ahenk dersi almaktadır. Esasen kendisi de istidat ve temayülüne inanmakta, ancak daha kolay bir hayat arzulamaktadır. Albertin sevimli ve ht ;_ı. l've_'. “".Bir' ış ile ifade etmek lâzım gelirse o yaşlıların endişelerini besliyen bir çocuktur. Yani, onun sıfatına tahsis ettiği güzel methü ve senaları hazırl , ve bunları da birkaç tara- fını unutmak pahasına Albertin'e arza muvaffak olmuştur. Albertin onu dinliyor; zarafetsiz çehresi zevk- ten parlıyor: — Ah, efendim, bunun bu kadar hoşunuza git- lemeği muaşeret usullerine muvafık — sayıyor. Bu kararı akşam, tam uyuyacağı sırada. veriyor... Ve, derhal ertesi gün ona telefon ediyor. Albertin onu tekrar gördüğünden fevkalâde memnundur. Albertin'e delikanlılar yüz verme- mişlerdir. Onun flört yapmağa vakti yoktur, ve gü- zel de değildir. Fakat Yani genç kızın yanma otu- rup çal dinl kle dahi , Yaptığı gamlar bile onu teshir etmektedir. Albertin'in aile- si Yani'nin ziyaretlerinden kuşkulanmıyor, onun şei hakkında malümat edinmiyor. İkisi de ço- cuk, diyorlar: Aralarında aşk ve izdivaç bahis V| miş n dolayı cidd. Tah- min edersiniz ki biraz mustariptim, Ve ani bir sırdaşlık arzusu ile ilâve ediyor: — Müthiş surette korkuyordum, Yani onu temin ediyor: — Bundan kimse şüphe edemezdi. — Nezaketinizden dolayı böyle söylüyorsunuz. Frank'ın tında iki falso yap Tabii dikkat Fakat Albertin ile Yani biribirine âşıktırlar. İşin asıl tuhafı en ateşli ihtiras izhar eden Albertin'dir. O ötekinden daha hararetli ve daha kıskançtır. Yani'nin boş zamanı yoktur. Lisenin son sınıfında- dır. Ve gelecek sene mühendis mektebine girmek (Sonu var) don » Recyonal — 22.30 Sottens eikL,

Bu sayıdan diğer sayfalar: