P- E y 2-10-1938 BT ULUS Ser” O £ Ankara Lik Maçları baş'adı D.Spor A. Gücünü 5-3 yendi B. takımları arasında da maçlar yapıldı Dün Ankara'da 938 - 939 senesi lik maçlarına başlanıldı. Saat 13 den itibaren futbol meraklıları Ankara Gücü ve Muhafız Gücü sahalarının bulunduğu istasyon arkasına doğru gidiyorlardı. Dün Ankara havası” da çok güzeldi. Tam bir futbol havasi. Müsabakalar B ve A takımları ara- sındaydı. Muhafızgücü sahasında oy- nıyan takımlardan Galatasaray B ta - kımı Gençlerbirliğini 3- 2 yendi. Güneş - Muhafızgücü takımları da 2 - 2 berabere kaldılar Ankarağgücü sahasında, Ankaragü - cü B takımı Demırspor B takımını 6 - 0 gibi mühim bir farkla yendi, Ge- ne bu iki kulübün A takımları arasın- da yapılan maçı da 5 - 3 demirsporlu- lar kazandılar, Mevsimin bü ilk resmi müsabaka - ları daha başlangıçta sürprizlerle ne- ticelendi Fakat, B takımları umumi - yetle birinci takım oyuncularından mürekkepti. Çoğu birinci takımda muvaffak olamıyan futbolculardan ibaret olan bu oyuncular, asıl B ta - kımlarının bünyelerini de bozuyor - lardı. Bu sebeple iyi oldu diyemeyiz. Maçları idare eden hakemlerden ba - zıları da mütereddit bozgunluğu arttırryorlardı. Maamafih birinci günkü müsabakalarda görülen bu pürüzlerin yakın zamanda düzele- ceği muhakkaktır.. Ankaragücü- Demirspor Günün en mühim karşılaşması şüp- hesiz Ankaragücü ile Demirspor A takımları arasında yapılanı idi. An - karagücü sahasına iki kulübün taraf- tarlarını toplıyan müsabaka neticesi - ni önçeden tahmin etmiye imkân yok- tu. Çünkü Ankaragücü, Demirspor hazırlık maçlarında iyi neticeler al - mışlardı. Eleman itibariyle biribirine tefevvuk iddiası da boştu. Olsa olsa, Ankaragücüjpçtakımının, teknik ve tecrübe üstünlüğü söylenebilirdi. Fa- kat dün Ankaragüçlüler daha ilk da - kikalarda göze çarpan bir tâbiye bo - zukluğu içinde bocaladılar. Buna mu- kabil demirsporlular kale önlerinde fırsattan istifade etmesini bilerek galebeyi temin ettiler, Demirsporlularda geçen senyee nazaran takım halinde tebarüz eden tekâmül ve inkişaf kayda şayandır. Topun merkezden cenahlara dağılışı ve birden bire ortaya gelerek şüte kalbedilişi sistemli bir çalışmanın mahsulü olsa gerektir. Haflar, bilhas- sa yan haflar, hücumda müessir idi - er. Bek hattında Gazi ve Necati anla- şabilmiş olsalardı üç gol de olmıya - caktı. Dünkü maçta en çok muvaffak olanlar Kâmil, Şemsi ve Zekeriya'dan maada, forvet hattını teşkil —eden oyunculardı. Ankaragücü takımının yıllardan - beri teessüs etmiş bir oyun sistemi vardır. Havadan oyntyan demirspor - lulara mukabil onlar yerden oynama- sını bilirlerdi. Kaleleri baskı altın - dayken toplanırlar. ve oyunu kolay - lkla açarlardı. Dün daha ilk hamlede karşı tarafın oyununa uydular. Ne sis- tem kaldı, ne de yerden oynamak.. Son on beş dakikaya kadar da eski halle - Tini bulamadılar. Bu, her halde çalış - ma tarzının değiştirilmiş olmasmdan Mütevellit olsa gerek.., Şimdi bu satırlarda, dünkü maçta iyi oyhıyanları değil, muvaffak ola - hareketleriyle: Ankara Gücü hkalecisinin bir kurtarışı mıyanları yazmak lâzım. Fakat bir tek cümle ile: Takım baştan aşağı bozuk- tu, demek kâfidir. Hakem ve takımlar — — : Dünkü maçın hakemı B. Servet Öz idi. Ara sıra verdiği kararı tebliğde gecikmekle beraber, maçı fena idare etti, diyemeyiz. Müteakip maçlarda sağına soluna biraz daha koşarsa mu- vaffak olacağını zannederiz, Ankaragücü takımı son hususi maçlardaki kadroyu muhafaza ederek şu şekilde kurulmuştu : Kefer - Kartal, A. Riza'- Nusret, Semih, Abdül - Hamdi, Namık, Fahri, İsmail, Fikret. Demirspor takımı da sahada şu ta- kımla yer aldı: Ismail - Gazi, Necati - Şemsi, İbra - him, Kâmil - Zekeriya, Arif, Orhan, Fethi; Zeki. Birinci devre Birinci-devre:2-0 Demırsporılehme bitti. Maça demirsporlular başlamış - lardı. Güneşe karşı oynuyorlardı. İl_k yarım'saat karşıliklı akınlarla ve'beta- berlik arzeden 'birşekilde geçti.*Dev - renin'20:inci dakikasında ,güçlüler, ve: rilen bir penaltıdan istifade edemedi'- ler. İki taraf da biribirinden çekinerek oynuyordu. 36 mcıi dakikada Orhan kaleci ile karşı karşıya kaldı. Herkes muhakkak gol beklerken o, topu kale direğinden en aşağı beş altı metre yukardan dışa- rı attı. Fakat iki dakika sonra soldan gelen bir pası çok iyi bir vole vuruşla Ankaragücü kalesine soktu. İkinci gol Maç bü golden sonra iyi bir seyir aldı. Güçlüler birkaç kere gol atacak vaziyete geldiler. Sol açık lüzumsuz yere topu eziyor. Santrforları da şüt çekecek yerde arkadaşına pas veriyor- du. 43 üncü dakikada üst üste gol teh- likesi geçiren Demirspor kalesinden fırlayan top sağ açığa ve ondan Orha- na geldi. Ondan 'da Zeki'ye geçti. Sol açık,topu Güç kalesine doğru havalan- dırdı. Kefer - topu yakaladı Hiç bir tehlike, gorunmuyordu Kartal bu es - nada Fethı ye lüzumsuz: yere bir gel - me, taktı :Bu çelme bir penaltı ile Gü- cün aleyhine ikinci goölün yapılmasına sehep;oldu. Şemsi penaltıy! çok güzel çekti. ; İkıncı devre Güçlüler bu devreye azimle baş - ladılar. Arka arkaya yapılan hücum - lar bunu gösteriyordu. Demirspor mü dafaası akınları zor kesiyordu. İki ke- “re korner ile tehlikeyi atlattılar. Fakat 16 ıncı dakikada sıkışık bir vaziyette kaldılar ve kalelerinin önü karışarak bir penaltı oldu. Ankaragücü bu pen- altı ile birinci golünü kazandı. Üçüncü gol Maçın berabere bitmesi ve belkı de Ankaragücü lehine dönmesi ihtimali belirmişti. Fakat top ortaya konup da Dcmırspor hücuma geçince beş forvet birden Güç kalesi önünde göründü. Kefer topa atıldı. Orhan'la karşılaştı - lar. İkisi birden - yere yuvarlandılar. ' Top açıktaydı. -Fethi yetişti ve takı- | mının üçüncü golünü attı. | / Dördüncü gol © Bu gol, biraz.evel daha ziyade mü- ddd l DÜN BİR asıldı! azarlık usulünü uğurluyoruz. Fakat ne içimizde üzüntü var, ne de gözümüz bu berbat huyun ar- kasında takılıp kalıyor. “Pazarlık” asırlarca içimizde yaşamış bir misafir, fakat berbat ve ahlâksız bir mi- safirdir. Vitrinlerde eşyanın üzerine fiyat etiketleri asılırken : — Aman ne iyi idi şu pazarlık usulü, demiyor, — Büyük bir dertten kurtulduk, diye seviniyoruz. 1 birinci teşrin, ticaret hayatımızda ahlâk unsurunun devletçe yasalandırılma günüdür. Pazarlık bir ticaret usulü müdür, müşteriyi çabucak biribiriyle lâubalileştiren bir ah - baplık vesilesi mi? Tüccara sorarsanız birincisini öne sürerler. Fakat bize göre pazarlık, ne şu, ne bu, bazı ahvalde düpedüz dolandırıcılıktır. Daha düne kadar, günlük hayatımıza karışan o gü- lünecek ve acınacak hali unutacak olmadık: Bir mağazaya giriyordunuz: — Fiyatlarımız maktudur bayım, pazarlık etmeyiz... Hayır, o mağazada da eşya üzerinde pazarlık yapı- lırdı, Malı hakiki fiyatla almak isterseniz pazarlık yapacaktınız. Maktu fiat etiketi, müşterinin çenesini bağlamak için bir sargı beziydi ve — güya — ona itimat ve emniyet vermek içindi,. Eğer ayağınız bir pazara düş- tüyse orada pazarlığın döğüşten pek az farklı olduğunu elbette gör- müşsünüzdür. Çenebaz satıcı, za- vallı alıcının üç beş kuruş fazla pa- rasını almak için akla gelmedik hokkabazlık yapar, kırk dereden su getirir, lâfa boğardı. U zerinden daha yirmi dört sa- at bile geçmedi. Senelerce aluatılmış olmanın bütün hıncı hâ- lâ içimizde.. Onu dökmeden unut- mıya gönül razı olmuyor ki... Dükkâna giriyordunuz; eşya ala- caksınız. Satıcı kendisine hâs olan el çabukluğiyle önünüze o malın bütün çeşitlerini birden yaymıştır. — Durun hepsini çıkarmayın, di- yordunuz, şunların bir de fiyatını öğrenelim, Ona göre seçeriz. O kendisine göre sanat saydığı satıcılık hafifliğinin kozlarından ilkini hemen yapıştırıyor: — Aman beyim o sizinle bize gö- re değil, hele bir beğenin de uyu- şuruz, diyordu. Ari daki bu zaman başladığını düşünmeyin, yo- rulmayın. Çünkü siz, o mağazaya ömrünüzde ilk defa adım atmışsı- nızdır; satıcı da hayatında sizi ilk defa görmüştür. Malt beğeniyor, ayırıyordunuz, Sa tıcı hâlâ fiyat söylememekte israr ediyor, fakat bir yandan da eşyanı- zı paket yapmağa hazırlanıyor. Si- cim kesildikten, paket koltuğunu- za sıkıştırıldıktan sonra söylenen fiyatı — eğer yüzünüz yumuşaksa biraz — kabul ediyordunuz. Bu, alış verişin — istisnasız alı- cı aleyhine neticelenen — feci ve gülünç “oldu bitti”lerinden biriy- di. Fakat cesursunuz, çenenize gü- veniyorsunuz ve vaktınız var. Bu takdirde aranızda bir çekişmedir başlıyor: — 150 kuruş pek pahalı... — Sizin güzel hatırınız için”145... Hani 144 demeyin zarar edeceğim. Aynı malı aynı yerden bir dostu- iyetin ne MAHKÜM İDAM EDİLDİ azarlık etikete — yoksa tüccarla CON Yazan : —— Kemal Zeki Gencosman nuz bir saat evel 100 küruşa almış olabilirdi. Bunu yüzüne de vurabi- lir: — Canım nasıl olur, bizim arka- daş bir saat evel sizden bunu 100 kuruşa almış.., diyebilirdiniz. Ellerini oğuştura oğuştura ya - lan söylemiye başlardı: — Biz size aynı malı çıkarmadık ki beyim... Ona verdiğimiz başka, size takdim ettiğimiz gene başka... Yalan ha... Aynı kutudan çıkmış, aynı toptan kesilmiş, aynı diziden alınmıştır. Hattâ daha ileri gidebi- lir, sizi yalancılık töhmeti altına yuvarlamaktan bile çekinmezdi. Didişiyor, çekişiyorsunuz, size göre ucuz bir fiyata aldığınız mal- la mağazadan çıkıyorsunuz. Fakat bu diş çekmeden, imtihan vermek- ten beter alış verişten sonra bile hâlâ içinizde aldandığınız hakkın - da bir şüphe vardır. itti ve kurtulduk. Ona, ancak lânet okunur. Ceplerimiz - den paraları çektikten, ticaret ha - yatımıza düzensizlik ve laubalılık soktuktan sonra gitti... Artık ayak attığınız herrangi bir mağazada aldanmadığınıza emm, çıkarken arkanızdan gnlunmedı ne daha çok eminsiniz. Malını üs - tündeki fiyattan fazlaya satmak is- tiyen esnafın arkasında, eskiden olduğu gibi ondan ders alan çırak değil, kanunun sert ve amansız eli vardır. Sizden evel o yakasına ya- pışır, Pazarlık bize neler kaybettirdi bilir misiniz? Yalnız para değil, vakit ve netes değil.. daha büyük, daha kıymetli şeyler... Evelâ adımız kötüye çıktı, seyyah hudutlarımızdan içeri gi - rerken içinde duyduklarından ve i- şittiklerinden gelen bir şüphe, da-, | dafaa yaptıkları görülen demirsporlu- lara yeni bir gayret verdi. Soldan Ze - ki'nin bir akınını Kartal kesti. Fakat bir dakika sonra gene Zeki, Güç kale- cisinin hatâsından istifade — ederek dördüncü golü yaptı. Gücün ikinci golü Oyunun neticesi malüm olmuştu. Güçlüler bugün yeniliyorlardı, artık 4 - 2 vaziyetten kurtulsalar bile bir be- raberlik ihtimali kalmamıştı. Fakat ta- kımda ufak bir değişiklikle talihlerini yeniden denemeyi tecrübe eden güç - lüler 22 inci dakikada evela kale dire- ğine çarparak geri gelen çok güzel bir Şütten sonra ikinci göllerini kazandı - lar. _) Kİ Üçüncü Güç golu Güç takımı, iş ı_ytenxgçgtıkten son- ra eski oyununu çıkarı 'yâ başlamıştı. Takım bütün enerjisini- sarfediyordu. 35 inci dakikada bu ” çalışma tesirini gösterdi ve Fahri'den * iz€l bir pas a- lan Hamdi takımının üghmi ve son golünü attı. # y Son gol 3 - 4 gene beraberlik ümidi doğur- du. Güç takımı hiç durmadan akında.. Bu son dakikalarda belki bir gol, hat- tâ iki gol çıkması pekâlâ” mümkün.... Fakat son on beş dakika üstün oyna - malarına rağmen güçlüler gol çıkara - madılar ve Kefer'in lüzumsuz bir çı- kışmdın sonra Zeki'nin ayağiyle be - şinci golü yediler, Maç heyecanlı safhalarla 5 - 3 bitti. Bugünkü maçlar Bugün saat 9 dan itibaren Ankara- gücü ve Muhafızgücü sahalarında A. B. C. takımları arasında lik maçlarına devam edilecektir. Maçların programı şudur: Muhafızgücü sahasında : Galatasaray - Gençlerbirliği C ta- kımları. Saat 9. Hakem Refik Güven. Ankaragücü - Demirspor C takım- ları, Saat 10.45. Hakem Servet Öz, Ankaragücü sahasında : Galatasaray - Gençlerbirliği A ta - kımları, Saat 13. Hakem Ömer Beleş. böylece Güneş - Muhafızgücü A takımları. Saat 15. Hakem İhsan Türemen, d y A, cillki ilgi * kovduğumuz hete etikete asıldı! ha doğrusu korku, aldatılmak kor- - kusu vardı. - u yazıya dikkat buyurun: “Anglo - sakson memleketleri, , bilfarz fiyatlarının ve tarifeleri - nin sarsılmıyan bir katiyetle tes- pit edilmiş olmasiyle tanındık- ları halde şark, pazarlık diyarı- dır. İkinci bir tabiat hükmüne girmiş olan ve İstanbul'u bir çok turistler için tahammülfersa va- — ziyete sokan bu “çirkin" itiyat, bereket versin ki, zevale yüz tüt- maktadır. Büyük veya küçük hiç bir eşya yoktur ki asgari dbtt muhtelif fiyatı olmasın.” Bu satırları, “Guides Bleus” is- mindeki meşhur seyahat rehberle- - rinden alıyoruz. İstanbul'a gelen o gözlüklü, fotoğraf makineli, mü- tecessis ve dedikoducu seyyahın e- — — linde bu kitap ve içinde bu satırlar vardır. Bu adam bizim satıcıya na- sıl itimat edebilir, ondan hangi cı saretle mal alabilir ve memleketi- mize nasıl para bırakabilirdi? Bir kaç satır daha: “Bir mağazada “fiyat kelimeleri şarkın bütün Gillerin- de teşhir edilmiş olduğu hal yerliler etiketlerde yazılı fiyat lar üzerinden hatırı sayılır ten- . zilât yaptırır ve mağaza sahibi de bu vaziyet * karşısında hayreti düşen ecnebiye, kemali sükünet- le “fiyatların maktu olduğu fa- kat kauyerle maktu olmadığı” cevabını verir. Keza, ııılzlz#ğ hilâfına hareket eden bırLev ten bımdan dolayı muaheze | dlince fakat “büyük sözünü” sakladığı- nı söyliyerek özür diler.” Ve seyyahların ellerindeki o, ki- tapta bir de hüküm yürütülüyor: “Görülüyor ki bidayette az mas- rafla yapılması icap eden bir se- yahat bilâhare bu yüzden çok pahalrya mal olmaktadır. Derin bir şekilde kökleşmiş olan bu “aldatmak ve pazarlık yapmak” âdetlerinin neticesi olarak otel, lokanta ve sair yerlerin fiyatla- rını tespit etmekte büyük müş - . külâta uğradığımız gibi bize ve- rilen fiyatları da daimia vısııl fiyatı olarak kabul etmek lâzım- dıt 'e "e Levanten bir tüccar» ıççnısok—: tuğu bir ecnebiyle alay eder,,o- nu istihfaf eder. Bu şerait di linde bir ecnebi kendi me derini korumaktan kâtiyen uütan-: — mamalıdır..” A d N Ve “Les Guides Bleus”, Tür! Ş ye'ye gelecek türistlere “bilhassa tavsiye etmek mecburiyetinde ol - — duğu” bütün malümtatı vermek! onları alış verişten korkut!nık çekinmiyor, hem de bunu bir vaz diye yapıyor. * Pazarlık dedi'ğîmız ve hnunlı. teri kötü huy hakkında di ğiıziı konuşma: ğa lüzum var mı, bilmem.... Onun, — başka yerlerde nasıl karşılandığı- nı da, başk dilinden öğr oluyoruz. — Türkiye'ye niçin seyyah geI' miyor? — Gelenler ni_gh;*aı t miyor, para birakmıy rinin cevaplarını da g yenler” bu suretle ve lar mı? Dün bir mahküm idam edildi' AW A