Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
12-4- — 286 — “Akdeniz kuvvei seferiyesi,, adı- Yazan: M. Sevki Yazman nı alan ve güya bu suretle gizl istenen kuvvetin teşkilâtı ve mil-t-ey şöyle idi: Anzak kolordusu (Avus- turalya yeni Zelanda kolordusu) 25.000 insan Deniz tümeni 10.000 ,, 29 uncu tümen 17.000 ,, Hind tugayı 4.000 ,, ki yuvarlak olarak ce - man ingiliz 60.000 ,, Ekserisi sömürge kıtala- rından m*—---- fransız kuvveti 209.000 80.000 >yekün Bizim hazırlığımız Seferberliğin ilânile beraber yedi kolorduyu İstanbulun etrafında top- layan türk başkumandanlığı Çanak- kalenin karadan müdafaası için üstahk mevki | liğı em- rine yalnız bir piyade tümeni ( 9. uncu tü ) v işti. Bu tü de karargâhı ve büyük kısmile Gelibo- lu etrafında bulunuyordu. Buradan görülüyor ki bizimkiler bir kara ta- arruzunu Çanakkaleden değil de da- ha ziyade ruslardan ve balkanlar- dan bekliyorlardı. Bu vaziyet aşağı yukarı dört ay böyle kaldı. Üç teş- rini sanide Çanakkale Boğazı bom - bardıman edi' 'ikten sonra da gene bir değişikliğe lüzum görülmiyordu. 30 teşrini sanide bu kuvvet iki tümene çıkarıldı, üçüncü kolordu- nun 7 inci tümeni Geliboluya geldi, 9uncu tümen daha ileri, Maydosa sürüldü. 3 kânunu evelde bizzat üçüncü kolordu Tekirdağından Ge- liboluya geldi ve karadan müdafaa işini üzerine aldı. i 21 kânunusanide yeni teşkil edil - mekte bulunan 19 uncu tümen (A- tatürk'ün bilâhare başında büyük ahi ö Hü dir) de liman gelmeden ewel 7ı:—?rk #emutanlı- ğimın Sralüğâ en tehli Keli yer. | (Hamiltanda Bunun 1Kı Yanına çıkmıştır -Seddü l WYYaNıN” gördüğü en Zeklikeli yek İDösman' ; ;*_.ır.ınd) #ehlikeli Yer, (Dü:man Ç'A"fm%dg) Limanm Gördüğüen N resin telefonu çaldı. Mareşalı ara- yan bi t O: lr başl y kili Enverdi. Almanca: “— Sizin yanımıza mühim bir iş ü ğim. Ben ge- Büranısadan gör üzere g linceye kadar lütfen ayrılmayın! dedi... Ötekisi cevab verdi: “— Zergut! Biraz sonra Osmanlı başkuman- dan vekili ile muaddel Osmanlı ma- reşalı karşı karşrya idiler. Selâmlaş- LK ei tıktan sonra Başkı d vekili, M;Zhıdo;tı;:ı]' çmrini aldı. — || | başka bir mukaddemeye hacet gör- tümen boğazın Anadolu sahiline ve berzahını müdafaa etmek üzere Ke- şan civarına sevkolundu. İngilizle- rin kara taarruzlarının tamamen katiyet kesbettiği mart ayına kadar 'da Çanakkale civarında bizim 5 tü- 18 martta itilâfçıların denizden hücumu iflâs etmiştir. Fakat türk umumi karargâhı kara kuvvetleri- nin boğaz önündeki adalarda top- landığından da haberdardır. Keza Ingiliz ordu komutanı General Ha- miltonun ve Fransız kuvvetleri ko- mutanı General Damad'ın Çanakl “.—. Ingilizlerce Çanakkaleye ka- dan ti ün aşağı yuka- rı muhakkak olduğunu biliyorsu. nuz, Burada beşinci orduyu teşkil e- deceğiz. Ben bu çok mühim komu- 5 ü gü &. bula K.hlll Arır eder misiniz ? Diğer işlerinde mutlaka bir ke- re alman sefaretinin ve hattâ al- man umumi karargâhınımn fikrini al- mayı âdet edinmiş olan bu prusyalı Ge- neral bu işte hiç düşünmedi, tereddüd- süz bir : « . Zergut! daha bastırdı. Çünkü le önüne geldiklerini de biliyon'!ıı. 'Artık Çanakkalede daha mühim kuvvetlere ve teşkilâta ihtiyaç oldu- ğuna kani olmuştu. * 24 mart 915 günü öğleden sonra F buranın eh i ve kendisiyle milleti namına bırakacağı şerefi bil- mektedir. (*) Bu böyledir de ötekisi neden böy- le değildi? Bu işi daha iyi, daha güzel başaracak türk komutanı kal- r dır? Hâdiseler bunun ak- we mesai saatinin bit i yakın 1. inci Osmanlı ordusunun ko- mutanı olan Prusya Generali ve Os- manlı mareşalı Liman Fonsande- sini bol bol isbat etmiştir. Çanakka- leyi kurtaran gene türk komutanla- işe neden illâ bir Alman aranmış- tır? Unutulmamalıdır ki bu en mü- him ve hayati vazifeyi bir Prusyalı- nın eline teslim eden adam henüz tam türk değil de maalesef Osman- lıdır ve Osmanlı olduğu için öteki- nin yüksekliğine imanı vardır, gözü başkasını görmemektedir. Liman 25 martta Çanakkale'ye hareket ediyor, yanına yalnız iki Alman yaverle bir alman karargâh k t alıyor, O: lr başku- mandan vekilinden daha insaflı çı- karak Erkânıharbiye reisini bile türk seçiyor (demek ki bunu bula- cih ediyor) Bi (Sonu var) —— (1) Bu ifade Liman'ın “Türkiyede beş se- ne” eserinden alınmıştır. Mareşal fon der Golç'un matbü mektuplarına göre ise Enver bu kumandanlığı kendisine teklif etmiştir. Kendisi de kabul etmiş ve fakat bir iş için Almanyaya gidince Liman gizli alman - türk muahedesinin alman heyeti ıslahiye reisine (yani ken- disine) verdiği hakka dayanarak bu ku- sordum sahibi Birinci sulh cazanın dinleyicileri a- rasında, yirmi yirmi beş yaşlarında bir genç boyuna ceblerini karıştırıyor, kâğıdlarının arasından tarihli, numa- ralar yazılı bazı vesikalar çıkararak ya nına koyuyordu. Bu işlerin, bir hazır- lik olduğu anlaşılrıyordu ama, neye? burası belli değil... Tam bu sırada mü- başir, kapının önünde — Mehmet oğlu Yusuf'u çağırdı: Esmer genç, kâğıdlarını, alelaccle bir cebine tıktı : — Ben buradayım. Diye ortaya fırladı. Hikmet anlaşılmıştı. Yusuf İstasyonda, ateşçi Cafer oğlu Alinin paltosunu çalmak, ve bunu başkasına satmakla zan altındadır. Şahid Mehmed oğlu Mehmed dedi ki: — Ben Opera meydanında (Opera meydanının, itfaiye meydanının yeni adı olduğunu okuyucularımız bilirler) eski elbise alıp satan bir esnafım. Bir kaç gün evvel bu genç getirip bana bir palto sattı. Paltonun önünde parlak düğmesi vardı. Yani resmi bir kaput olduğu belliydi. Ben kendisine bunu söyledim ama o bana: — Benim paltam yahu, kimin nesine gerek? dedi. Elim dar da satıyorum, Vur tut pazarlık ettik. Ben kaputu 350 kuruşa aldım. Bu adam da geçti, gitti. Fakat iki üç gün sonra paltonun asıl sahibi olan bu efendi (Cafer oğlu Aliyi gösterdi) çıka geldi. Paltoyu da aldı gitti. Sonra ben gittim, bu çocuğu buldum. Yüzü kızardı, dili diline do- laştı. Nihayet paltoyu çaldığını ikrar etti. Sıra Cafer oğlu Aliye gelmişti. Fa- kat Ali, emektar kaputuna tekrar ka- vuşmanın sevinciyle, adı yerine baba- sının adını, Soy adı yerine de doğum nüyordu. İfadesini hırsızlık hâdisesini şöyle anlattı : “— Ben devlet demiryollarında a- teşçiyim. İstanbul - Ankara, Ankara - Çankırı, Ankara - Kayseri yollarında çalışırım. Bu adam da (zanlıyı kaste- diyor), bizim yatakhanede, ayak hiz- metleri görür. Sefere çıkacakları vak- mandanlığı zorla almıştır. tinde o uyandırır. O gece de geldi. Be- ÇAKAELUCAKAAA OKU DU Yazan: Alexis Tolstoi AUKUKUCURAAAURADUA. rı olmuştur. Öyle olduğu halde bu Yeni nazırlar — yabancılar bunlara bu isimleri vermeğe başladılar — bazı diaklarla diak muavinlerini koğup yerlerine başkalarını koydular ve iş- leri eskisi gibi idareye devam ettiler. Hiç bir değişiklik olmadı. Kremlin sa- rayında, İvan Milolavski yerine şimdi, siyah samur kürkü ile Lev Kiriloviç dolaşıyor, kudretini göstermek için kapıları hızla kapayıp topuklarını ye- re vuruyordu... Bunlar, eski ananeye sadık malüm a- damlardı ki ancak izmihlâl, irtişa ve in- tizamsızlınktan başka bir şey beklene- mezdi. Moskovada, Kukay'da her sınıf tüc- car, küçük esnaf ve küçük sanat erba- bı, yabancılar, Holanda, Danimarka, flaman, ingiliz ve isveç gemilerinin kaptan ve koömiserleri şiddetli bir sa- bırsızlıkla yeni bir nizam, yeni adam- lar bekliyorlardı. Petro hakkında her cins şayia deveran ediyor ve bir çok kimseler ümidlerini hep ona bağlıyor- lardı. Servet kuyusu olan Rusya asır- lık bir çamur yığını altında uyüyor- du... Hayatı canlandıracak olan eğer yeni çar değilse, o halde kimdir? Petro Moskovaya girmekte acele et- miyordu. Manastırdan kıtalarla bir- likte, halâ IV Müdhiş İvan saraymın otlar ve yosunlar altında direkleri gö- tünen Aleksandravskaya slobodasına gitti. Burada general Zommer küçük bir tecrübe harbı hazırladı. Bu, barut bitinceye kadar bir hafta sürdü. Zom- mer'in mesleki hayatı da burada sona <i erdi, zira burada attan düştü. Petro, ilk teşrin ayında, yalnız po- tieşni alayları ile Moskova üzerine yü- rüdü. Şehrin on fersah kadar ötesinde halk, kesif kütleler halinde, onu karşı- lamağa geldi. Herkesin elinde aziz tasvirleri, kilise sancakları ve hoş gel- din ekmekleri vardı. İki tarafında kü- tükler, dar ağaçları ve ağaçlara gömül- müş baltalar bulunuyor, ve Ayatriya- ye gelmemiş olan streliç alaylarının mümessilleri, itaat işareti olarak, bun- lara boyunlarını uzatmış, duruyorlar- dı. Dördüncü bahis ŞBİK ge Lö For ehemiyetli bir adarmı oluyor- du. Kukuy'daki yabancılarla iş yap- mak için Arkanjel ve Vologda'dan gel- miş olanlar ondan takdirle bahsedi- yorlardı. Londra ve Amsterdam tica- ret evlerinin adamları ona dair rapor- lar gönderiyor ve filân veya falan işi alabilmek için ona ufak tefek hediye- ler, ve hususiyle iyi şarab göndermek tavsiyesinde bulunuyorlardı. “Ayatri- yaye yürüyüş” esnasındaki iyi hare- ketlerinden dolayı ona general unvanı werilince Kukuy sakinleri ona bir kı- lıç hediye etmek üzere aralarında pa- ra topladılar. Onun evi önünden geçildiği zaman manalı manalı göz kırpılarak — şöyle deniliyordu: “Ah! o...,, evi ona gittik- ge dar geliyordu. Şimdi onun elini sık- mak, iki satır konuşmak, yahud sadece ona kendini hatırlatmak isteyenler o- kadar çoktu ki... Son baharın hayli iler lemiş olmasına rağmen evi. büyütmek için derhal işe başlandı. Taştan — bir medhal merdiveni ve merdivenin iki yanına trabzanlar yapıldı. Cephe kor- kuluklar ve müjik heykelleri ile süs- lendi. Eskiden ortasında bir çeşme bu- lunan —avlunun yerine gezintiler mehtap yakıp fişekler atarak — şenlik yapmak için bir göl kazilryordu. Av- lunun iki tarafında muhafızlar için da- ireler yükselecekti. Lö For, kendisine kalsa belki böyle masraflara girmek kararını vermiye- cekti, fakat bu genç çarın arzusu idi. Ayatriya işindenberi Lö For Petro i- çip, zeki bir ananın bir çocuğa nasıl AUNAKAKA AAA KA GU LA A KKK A KK KA AAA KUK AAA K KUKU UUKUT ll_= No: 56 düzelttikten sonra | (© İstasyonda kaybolan palto ” ÖOpera meydanı ,,nda nasıl meydana çıkp U B Suçlu: Paltoyu yolda gördüm aradım çıkmadı diyor ni uyandırdı. Kalktım. Evvelâ maki- neyi yağladım. Bu sırada kaputumu makinenin üstüne koymuştum. Tam i- şimi bitirdim. Baktım ki üşümüşüm, kaputumu giyeyim, dedim. Bir de dö- nüp baktım ki, kaputun yerinde yeller esiyor. Sağa sordum, sola sordum, Kaputtan eser yok. Sefere de tam beş dakika kal- mıştı. Makiniste söyledim, O da bana dedi ki : — Şimdi vaktimiz yok Yolda rastla- dığımız trenle Ankaraya haber gönde- relim de, burada arasınlar, Nerede ise bulurlar, Yola çıktık; hava müdhiş ayazdı, a- ma ne çareki üşümekten başka da ça- rem yoktu. İki gün sonra Ankaraya döndük. Kime rastladıysam sordum. Yok, yok, yok... Nihayet, yatakhanede bu Yusufa da sordum. Yatıyordu : — Yusuf, dedim, evlâdım benim ka- putumu gördün mü ? Yusuf tınmadı bile.. Yalrırz karyola- da bir taraftan, bir tarafa'döndü. — Ben hastayım, kalkamam, dedi. Ben de : — Canım sana kalk demedim ben... Yalnız benim kaputum kayboldu, gör- dün mü, görmedin mi? Bunun üstüne Yusuf kızdı : — Ben senin kaputunun bekçisi, de- ğilim, diye bana çıkıştı. Nihayet, aramaktan vaz geçtim. Ken dime başka bir palto almak için kalk- tım, çarşıya çıktım. İtfaiye meydanın- daki eskici dükkânlarını dolaşırken de (ilk şahidi göstererek) bu adamın dük kânında benim paltomu buldum, Yu- suftan aldıklarını söylediler, polise de haber verdim. Bildiğim bundan iba- rettir.,, Şahidlerden makinist ı il. de, aynı şekil Bunlardan sonra, Yusuf müdafaaya dâvet edildi. Müdafaa şu : “— Ben, kaputu yolda buldum., “Bu palto kimin” diye sormadığım kimse kalmadı. Sahibi çıkmadı. Ben de ne yapayım, ortada kalmasın diye, götü- rüp sattım, Ben çalmadım.,, Tasavvur edin ki Ankara istasyonun da bir adam : — Benim paltom kayıp — gören var mı? diğeri de : — Ben bir palto buldum sahibi var mı? diye sormadığı kimseyi bırakmı- yör da, bunlar biribirlerini bulamıyor- lar. Meğer, palto ile sahibinin bir eski- Bdi K | MA miş. Hâkim icabını düşündükten sonra şu kararı verdi ; Suçlu Yusufun, dâvacı ile aynı yer- de yatmadıkları — anlaşıldığından bu hırsızlık dâvasının görülmesi, sulh mahkemesinin salâhiyeti haricindedir. Hâdise gar dahilinde bir hırsızlık ma- hiyetini göstermektedir. Bu itibarla RADYO Ankara : Öğle Neşri : ğ e şriyatı: ,, .. Km.ık!l! neşriyatı — 12.,50 Plâk: Türk musikis! halk şarkıları — 13.15 Dahili ve harici ” berler. Akşam Neşriyatı: Te 18.30 Pi dans musikisi — 19,15 Türk musikisi ve şarkılar, (Hikmet kıza ve arkadaşları ) 20.00 Saat ayarı ve arabça neşriyat — Piyano ile konser (Naciye Necil Akstf Bestekâr Necil Kâzım Akses'in eserleri) 20.30 Plâkla dans musikisi — 21.00 Ki rans (Operatör Şevket Pek) — 21.15 yo salon orkestrası : 1 - Drigo: Suite Ballet: les milions d'Arleguin, 2 - Gı Ave Maria. 3 - Paolotosti: Pour un Bal 4 - Max Bruch: Kol Nidrei, 5 - C. Mo! Çuintessenzen — 22 Ajans haberlesi 22.15 Yarınki program. $ İstanbul : Öğ iyatı: a _'_le Neşriyatı:. ». L musikisi — 12.50 Havadis — 13.05 türk. musikisi — 13.30 - 14 Muhtelif neşriyatı. Akşam Neşriyatı: MÜD C 17.00 İnkilâb rihi dersi: Üniversiteden naklen, Esat Bozkurt — 18.30 Konferans: ni halkevi namına: Reşat Ekrem Koçu (* tanbula aid vesikalardan Bostanci başi teri.) — 18.55 Plâkla dans musikisi — İ' Konferans: Beyoğlu halkevi namına met Hamdi Başar (Buhranlar) — 19.55 sa haberleri — 20 Vedia Rıza ve ırkld ları tarafından türk musikisi ve halk ılf' ları 20.45 Hava raporu 20,48 Ömer Rıza/” rafından arabça söylev — 21.00 Tahsini rakuş ve arkadaşları tarafından türk “dl kisi ve halk şarkıları (Saat ayarı) — Zİ" Orkestra: 1 — Veber: Oberon Üvertür ? Hohzaytzuk in lili pud. 4 — Aylenlü' %Ş:]ıulen, —ı— 22.15 Ajans haberleri — âkla sololar, opera ve operet parçalar! 22.50 - 23 Son haberler ve etteıiç M programı. Avrupa : -OPERA VE OPERETLER : 14.10 Lf zig — 19.20 Budapeşte — 20 König: Viyana — 20.10 Varşova — 20,30 Paris P" T., Etrazburg — 21 Milano — 24 Frankl! ORKESTRA KONSERLERİ VE S b khol ğıölk" B — 17.50 S —lA iyana — 19.35 Bükreş — 20 D iç 2;.10 Hamburg — 20.15 Kopeı'ıl:ı.ı;my—îm’IJ TaB — 21 Münih, Ştütgart, Roma — Köpenhağ — 22,30 Tuluz , w ODA MUSİKİE&İT Kolonya — Paris, a SOLO KONSERLERİ : 13.1$ Prağ 15.50 Viyana — 16 Münih — 18 Hamis&t NEFESLİ SAZLAR (Marş v.s.) : istasyonları — 10.30 Hamburg —— Hamburg — 12.35 Prag — 19,10 Laypzif | 17 — Mm—!l 20.15 3 HAFİF MÜZİK : 6.40 Hamburg — 7.10 Kolonya — 8.30 furt, Kolonya, Münih — 10 Berlin — Breslav, Ştütgart, Münih — 12.30 — 14.10 Frankfurt Kolonya — 15 Berlif 16 Breslav, Hamburg, Stutgart, Viyarif 17.10 Münih, Berlin, Frankfurt — 18.20 Hin — 19.10 Berlin, Königeberg — 19.15 lonya — 20 Breslav — 21 Berlin — 2! Stokholm — 22.20 Viyana — 22,30 furt — 22.35 Ştütgart — 23,10 Köni HALK MUSİKİSİ : 11.30 Ştütgart 19.15 Keza — 23 Budapeşte (Siğan o! rası). DANS MÜZİĞİ : 19.10 Frankfurt 20.30 Kolonya — 21 Hamburg — 22.20 nih — 22.30 London-Recyonal — 23 viç — 23.15 Roma. bunu rüyete salâhiyetli olan mahkemesine verilmek üzere evfi rilmiştir.,, Esmer genç mahkemeden çıkar$ halâ : — Ben hırfsız değilim, ben pa yerde buüldum,, diye ayak di wuruyördu . Birinci Petro ile Menşikof Narva muharebesinden sonra lüzumu varsa, öyle zaruri — olmuştu. Lö For onun meyillerini anlıyor, teh- likeleri haber veriyor, faydalı ile fay- dasızı biribirinden ayırd etmeği öğre- tiyordu. Sıkıca çara bağlanmakla Lö For, rusların yaptığı gibi her an buda- laca yere kapanıp “köyler ve köleler,, istemek için değil, fakat müşterek bir maksad, mütekabil zevk ve safa için daima onun refakatinde görünüyordu. Zarif, konuşkan, her vakit neşeli olan Lö For Petronun yatak odasına sabah güneşi gibi selâmlar ve tebessümlerle giriyordu. Günü şetaret içinde, sevinç li meşgalelerle, saadet verici ümid ve intizarlarla başlıyordu. Petro Lö For"- da yabancı memleketler, güzel şehirler gemilerle dolu mükemmel limanlar, ve lllllllIIlllllllllllllll|llllllll|lllll|lllllllllIIIlllIlIlllllllllllllllllHlNllH" tütün kokan kırmızı çehreli kaptanlar hakkındaki hülyalarını, çotukluğun- danberi ecnebi memleketlerinden ge- tirilen rtesimlerin bütün cazibesini ta- ziz ediyordu. Lö*For'un cildindeki, el. biselerindeki'koku bile ona yabancı, rus olmıyan, pek hoş bir şey ilham edi- yordu. Petroarzu ediyordu ki gözdesinin evi bu yabancı ve cazib muhitin — bir parçası olsun: Lö For'un sarayı çarın zevki için tanzim ediliyordu. Anasın- dan ve Lev Kiriloviç'den para çekile- bildiği müddetçe masrafa ehemiyet ve- rilmiyordu. Bütün yakınlarının ikti- dar mevkiine sarıldığı bu sırada Petro da kendini tamamiyle zevke veriyordu. İhtirasları birden bire uyandı, ve işte ona tam bu esnada it iyacı vardı; On- suz hiç bir şeyin ca..vesi yoktu... Rus- lar bu sahada hangi iyi şeyi temin ede- bilirlerdi? "Toğanlarla avcılık etmek veya kör müjiklerin tektonlu ve bitip tükenmez şarkılarını dinletmekle mi?.. Ne iç sıkıntısı! Lö For onun arzuları- nı ilk kelimelerde “nlıyor, telkin ve takdir ediyordu... O Petro'nun koyu renkli ihtiras birasında bir şerbetçi O- tu yaprağı gibi idi. Aynı zamanda “Büyük Presburg şeh ri” nde de işler başladı. İlk bahar harb eğlenceleri için küçük kale hazırlanı- yordu. Alaylar yeni üniformalar alı- kaftanlar, Gordon'un alayı ise kızı kaftanlar... Bütün son bahar ziyaf€ ve danslarla geçti. Yabancı ticaret endüstri erbabı, Lö For sarayınd eğlenceler arasında, gayelerini i takib ediyorlardı... —— Davetlilerin yüzleri morarıyor | perukalar yana kayıyordu. Alek kemerini çözüp çılgınlar gibi rakS ti, tekrar içmeğe başladı. Gittikç€ rarıyor, Fakat kendini kaybetmiyo Diğerlerinden fazla sarhoş göri gibi yapan saray maskaraları el el tünde kimin eli var oyununu oyn” rak içi kuru nohud dolu sığır bum ları ile davetlilerin başlarına vuruy” lardı. Hep birden — konuşuluy Mumlar yarıya kadar erimişti. KU kadınları dansa iştirak için zere idiler, Kereste ihracatçısı in&” Sidney, dimdik ve ihtiyatkâr durü fakat kızarmış gözleri ara sıra şâ rak (Kukuy'de doğmuş küçük bir * car olan Hamiltonun tercümanlığıi' Petroya anlatıyordu: — Majesteye söyleyiniz ki, söfı ingilizler memleketimizin refahıfif niz ticaretimizin muvaffakiyetle” atfetmekteyiz... Harb hazin bir #4 ret, fakat ticaret ilâhi bir kudsiy€ Petro tasdik etti ; yordu :Preobrajenki alayı yeşil kaftan lar, Semenovski alayı da açık mawi — Evet, Evet. Çaykovski: Şan dotom 3 — Translatöl| : FONİK KONSERLER : 15.25 Hımbur:j : —1 0 bet we öHün; v &e v di Mi aeit d O1 0 h ee Gd HLA G1 B A n a Hi s ai dü' c & a a a dd d e Pi b ide P A Bes u t G b —. ' a —a we -.