Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
29-3-1938 KLLLLLLDIR HAYAT ve SIHAT Sirananan f" VizanunasanaraanaannakananaKaARER AA SER KA NUN Akasyalar Eczacılar hekim reçetelerinde ter- kibleri yazılı ilâçları kendileri yap- tıkları zamanlarda, bir de Nevruz macunu kaynatırlar ve her yıl mart dokuzundan bir iki gün önce bütün dostları olan müşterilerine göndere- rek o gün filân saatte güneşin hamil burcuna gireceğini bildirirlerdi. Her derde deva hazır ilâçlar satmağa a « lıştıklarından beri, galiba, o macu- nun terkibini bile unuttular. Onun için, şimdi baharın geldiğini bize çi- çekler haber veriyor. Zaten bizim iklimimizde takvim- açarken ... da bunu perhizlerinin tesirinden sa- narak sevinirler. Halbuki tabiatın bir kaidesinden ibarettir. Bahark Bülatminde. - vücud zun içinde en mühim değişme kanı- mızda ve bütün uzuvlarımızda bulu- nan kalsiyom ddesi bal dan - GÜNÜN POLİTİK MESELELERİ Avrupa hâdise- leri - Amerikaka- daki iş birliği ta- raftarları ile tecerrüd ta- raftarlarına karşılıklı tezle- rini müdafaa için ayni mik- darda delil temin ederek - Ameri- ka Birleşik Dev- letlerini sonsuz bir fikir teşevvüşü- dır. Bu madde kandan ve uzuvlardan çekilerek kemiklerde daha ziyade toplanır, Bu da, şüphesiz, baharda daha ziyade hareket edecek 'olan kemiklerin daha sağlam olması içindir. Fakat kalsiyom bütün uzuv- ların ve guüddelerin iyi işlemesi için pek lü ludur. Hele vücudun bes- lerin bildirdikleri bahar başl nazari bir şeydir. Burada eski mırtı.n üç dokuzunu saymadan, aprilin l.ıe;ı- ni geçirmeden, bize kapıları çevirte- cek gerçekten baharın gelmesi pıe'k nadirdir. Çiçeklerin açıldığını gör- meden, takvimlere bakarak, bahar mevsiminin geldiğine inanmak hiç doğru olmaz... Baharın geldiğini ha - ber veren çiçeklerden başka şeyler de vardır : İ Bizi mköyde bahar gelince, çiçek- lerin açılması biraz gecikse bile, de- likanlılar kızlara daha dikkatli ve daha istekli bakmağa başlarlar. Kız. lar da, bahar gelince, o bakışlardan hiç korkmadıklarını bütün hallerile anlatırlar. Eski hekimler baharın insanlar ü- zerine bu türlü tesirini pek iyi bildik- lerinden, yeni gelin güvey tabiatın emrini tahammüllerinden ziyade ye- rine getirirler de fazla yorulurlar di- ye ilkbaharda evlenmelere izin ver- lenmesine hâkim olan teroit güdde- sinin iyi işlemesi kanda mutlaka © maddeden bulunmasına bağlıdır. Kemiklere doğru akan kalsiyo- mun kandaki boşluğunu doldurmak için baharda kireçli gıdalara daha ziyade rağbet etmek lâzımdır. Süt bize epeyce mikdarda kireç verdi- ğinden insanların öteden beri ba- harda çokça süt içmeleri bundandır. Bizim pirinç pilâvında, bu mevsimin sebzelerinde, enginarla marulda ki- reç hatırı sayılacak kadardır. Fakat en çok kireçli yemekler kuru fasul - yeile kuru bakla, kereviz dalları, yemişlerden de badem, ceviz ve fın- dıktır. İ Bizim memleketin suları da ço yerlerde fazlaca kireçli olduğundan, baharda içeceğiniz süde satıcıları fazlaca su katsalar bile, bu mevsim- de pek lüzumlu olan kireç temin et- tiklerinden dolayı, onların farkına d yaptıkları bu iyilikleri ı * K ş' Ci Ş BU V| © k.. dK , hem de tabiatın verdiği emrın hikmetini " 1.kl d. gülerek karşılamalısınız.... G.A. daha iyi öğrendiklerinden, gençl gürbüz çocuk yetiştirsinler diye ba- harda düğünleri daha ziyade teşvik Baharın insanlar üzerine tesiri yalnız aşk duygusunu arttırmakla kalmaz. O duyguya hâkim olan gud- le birlikte vücud içeri. sine hormonlar yayan bütün güdde - ler bahar gelince daha işlek olurlar. âdetâ kamçılar gibi tenbih etmek için, kanımızın geçenlerde yazdığım, Hp nisbeti blt' *::: Kan, vsimindeki haline nisbet- ıe ı...ı.kg.'ıı.“ı.-_..— daha fazla asit o- lur, Bundan dolayı o guddelerle bir- likte hayatımızın bütün faaliyeti ar-| lal Küçük Dış Haberler X Londra — Londra şehremini Sir Vansitart Bovatir'in 75 yaşında öldüğü haber ve ktedir. X Roma — Resmen bildirildiğine göre B. Musolini, 30 martta ayân mec- lisinde millt müdafaa büdcesi hakkın - da bir nutuk söyliyecektir. X Frankfurt — Enternasyonal ruğ- bi maçı nihat icesi: Âl a, Fransayı sıfıra karşı üç puvanla mağ- 1âb etmiştir. — A Wluskuru — TTaİl İsemicerlari mec lisi, Papanin'i, şimal deniz yolu merkez idaresi birinci reis muavinliğine tayin Se$i t“B»ıhıı-ııı daha ibtidasında, henüz arasındaki şeker nisbeti birden bire çoğalır. Bilirsiniz ki adaleler şeker yakarak işlerler. Bahar gelince şeke. rinartması adalelerin daha ziyade hareket etmelerilüzumuna delâlet Xıl.o.ndn — Söndey Tayms, AÂme- rika, İngiltere ve Fransanın, saffıharb gemilerinin tonajlarının 42.000 olması üzerinde uyuştuklarını bildirmekte - dir. X Londra — Feyri Port tayyaresi- eder, çünkü adaleler da biri- ken şeker vaktinde, hareketle, yakıl- mazsa kan içinde kalır ve şeker has- | dır talığı yapar. <6 Bu mevsimde karaciğerin içinde bulunan glikojen ile yığlu_' azalır. Birincisinin a: onun şekere çevrilerek adalelerin arasına yayıl- masından ileri gelir. Yağların azal- ması da baharda daha fazla hareket edecek olan vücudun fazla ağırlık duy içindir. B K dolayı da ciğerin arasındakilerle birlikte bütün vücudun yağları da azalır ve vücud ilkbaharda biraz daha hafif olur. Bazıları baharda biraz zayıfla- mâlarını hastalığa hamlederek üzü- lürler. Zayıflık meraklısı bayanlar ne kundakçılık yapıl ihtimaline binaen, polis tahkikatta bulunmakta - X Berlin — Amerikanın balonlar i- çin Almanyaya helium gazı ver i burada hoşnudsuzlukla karşılanmıştır. X Kaunas — Litvanya parlâmento- su 28 veya 29 martta topl ktır. ne düşürmüş görünüyor. Avusturyaya karşı yapılan kuvvet * darbesi, menşeleri alman ve gamalı haça taraftar olup yeni vatanlarında üçüncü Rayhın nüfuzunu tesise ça- lışmakta pek çok tebea sahibi bu- lunan cenub Amerikası devletleri hakkında kaygılar uyandırmaktadır. Bu kaygı, hiç şüphesiz, günün bi- rinde, buralara alman — alaylarının çıkacağını düşünmekten ileri gel- mekte değildir, Fakat totaliter Te- jimleri henüz beğenmemekte olan bu memleketleri bu rejimlere mahsus hal tarzlarına imale edecek mahi- yette bir propagandanın geliştiği ta- savvur edilecek olursa, bunun - me- selâ cümhur reisi Ortiz'in işe başla- yacağı sırada Buenos Ayres bir ha- va filosu göndermek gibi - teşebbüs- lerle birlikte Amerika Birleşik Dev- letlerinin nüfuz sahasını genişlet- mek arzularını da, tam tersine, da- raltabileceği anlaşılır. Halbuki Va- şington, B. Ruzvelt'in Büenos Ay- res seyahatının meydana getirmiş olduğu anlaşmaların birer karşılıklı yardım paktı haline konulması tel- kinlerine bile kulak vermişti! A vrupa işleri bu derece teh- didkâr bir hal almadan evvel Atlantik, Monroe müdafaa sistemin- den başkasına muhtaç olmıyan tabii bir emniyet mıntakası vaziyetinde idi. Fakat şimdi, bu mıntaka, reali- telere karşı duygulu olan amerikalı- lar nazarında oldukça daralmış ve Ruzvelt son nutkunda, Amerika bir- leşik devletleri d ın iki sa- Avrupa buhranı karşısında Amerika Birleşi devletleri Yazan Edit Brikon keli bir ahbablık addederler-, tecer- rüdcü adesenin beklenmiyen bir gö- rTüş neticesi olarak, bu telâkki tarzı ile Bay Çeçberlayn'in diktatörlük- lerle ittifak nazariyesini karşılaştı- rryorlar. Ve düşünüyorlar ki Bay Çemberlayn'in teşebbüsü muvaffa- kiyetsizlikle neticelenecek olursa Bay Ruzveltin teşebbüsü tekrar or- taya atılacak, ve o zaman, Silâhlan- ma için verilen krediler Amerikayı bir maceraya sürüklemek tehlikesi gösterebilecektir . Bunun içindir ki bunlar, program- la güdülen gayenin ne cihanın polis- liğini yapmak, ve hattâ ne de demok- rasi prensipleri- ni korumağa uğ- raşmak olmayıp sadece Amerika birleşik dev- letlerinin “muhtemel ve meş- ru müdafaası” nı teminden ibaret bulundu- ri komisyonunca| sarahatle ilânına muvaffak olmuş- lardır. Bıy Kordel Hul, 17 mart tarihli nutkunda, bunlara cevab olarak, hükümetinin, Amerika — musallah kuvvetlerini cihanın polisliğini ifa- h ğunun deniz işle- - İldün için Dünkü ve bugünkü sporcu zihniyeti Bir arkadaş, dün bana, müşterek larla bağlı olduğ Fenerbah- çe spor kulübünün kuruluş günü alın- mış bir fotoğrafinin kopyasını getirdi. 1908 ilkbaharında Moda gazinosunda çekilmiş olan bu resimdeki kulüb mü- essislerini beraberce teşhise çalışırken dünkü ve bugünkü sporcu zihniyetin- den de bahsettik. — O zamanlar spor yapmak arzusu da kullanmayı — zerrece düşü diği gibi, “son hâdiseleri ile sirayet kuvvetini isbat etmiş olan manevi a- narşiye ve silâhlı kuvvete mukabil her tarafta enternasyonal bir nizam kurmak,, gibi bir buçuk asırlık bir ananeyi de inkâr edemiyeceğini be- yan ve buna; “Biz iki müfrid nokta arasında mutavassıt ve sağlam bir yol intihap ettik; bu da enternasyo- nalizm ve tecerrüd politikasıdır.” söz- lerini ilâve etmiştir. B. Kordel Hulun bu itimadı, temen- ni etmek gerektir ki, Fransa ve İn- giltere ile birlikte Amerikanın en- ternasyonal ahlâk prensiplerini mü- dafaa davasının hallini temin etsin. Aksi takdirde, Bay Hul, tecerrüdcü- lere karşı kazanmış olduğu muvaffa- kiyeti kaybettikten başka bu netice- işbirliği taraftarlarını sarsacak bir mahiyet alabilir. Ancak tecerrüdcü- lerin ve işbirliği taraftarlarının iste- diği şey de birdir: Harbtan çekinmek. Sanayii teşvik kanununun sınat hili de müdafaa edebilecek bir hale getirilmesi lüzumunu ileri sürmüş.- tür, Ancak, yalnız Atlantike mahsus bir harb filosunun inşası için on se- neye ve üç milyar dolara ihtiyaç ver- dır. Bu takdirde, şimdilik — kongre komisy he atin TüRüsüdeİs ü sonra tavsiye ettiği - kongrece ka- bul olunacağı muhakkak bulunan - deniz programı ile iktifa etmek ica- bodecektir. Bu program, başlıca de- nizci devletlerin 3 - 5- 5 tonaj nis” beti muhafaza edilmek şartiyle, bir milyar dolarla tahakkuk ettirilebi- lir. Fakat, başta kadın kulübleriyle pasalar bulunduğu halde, tecerrüd- cüler kendilerini mağlüb edilmiş saymıyorlar. Bunlar, Amerika birle- şik devletlerinin dış politikası sara- hatle belirtilmek ve dünya işlerine karışmak gibi şeytani bir gizli mak- sad takib edilmediği temin olunmak şartiyle, bu programın — kongreden geçirilmesine itiraz —etmiyorlar. Bunlar, Bay Rüuzyeltin Şikağo nut- kunda anlatılan ve Nüyork Taymis gazetesi tarafından da “enternasyo- X Vaşington — Amerika ile Meksi- ka daki petrol lığı dola- yısiyle Amerika Meksika ile olan eko - nomik münasebetlerini yeniden tetkik edecek, aynı zamanıda da bu memle- ketten yaptığı yüksek mübayaatını dur- duracaktır, X Roma — Bir askeri tayyare İgle- zias'ın şimalinde yere çarparak parça - lanmış, beş kişi ölmüştür. Freşt DEFTER Yazan: Margörit Randü 36 Bir dakika eşikte durdu. İçeriğe çekildi ve yazihanenin arkasına sak- landı, Mül len parlatılmış kasa - kimse yoktu. Oda çok zarif döş ş ti. Bir yazı masası, telefon, yazı maki- nesi vardı. Solda iki mükellef koltuk, üstünde gümüş bir sigara kutusü, bir tabla ve bir boş likör kadehi bulunan bir masa, Koltuklardan birinin yanın- da bir radyo makinesinin kulaklıkları sarkıyordu. Ocağın yanında iki yazi- hane vardı. Ocağın içinde de bir gaz radyatörü hafif hafif yanıyordu. Kapıyı kapamak için geri dönünce anahtarın kapının üstünde bulunmadı- ğını gördü. Odanın böyle açık bırakıl- masna önce hayret etti. Fakat acele et- mek icab ettiğinden bu nokta üzerin- de fazla düşünmeye vakıt bulamadı. Evelâ caddeye bakan pencerenin ya- | nındaki yazihaneden işe başladı. Bir » tepsi içinde gönderilmek için hazır- lanmış mektublar, ehemiyetsiz kâğıd- lar vardı. Her halde tehlikeli vesikala- rı saklamış olmalılardı. Odada bir de- mir kasa vardı. Cimmi, kilidi muayene etmek için önünde diz çöktü. Birden üzerindeki anahtarı hatırlayarak, belki kasanın anahtarıdır diye düşünerek sevindi. Birden bire tavşan çevikliğile yana nın kapağında, Cimmi, arkasında ken- disine kalkan bir elin aksini görmüş- Darbe boşa gitti ve Lâstik sopa ka- saya çarptı. Cimminin hayret verici çevikliğinden şaşıran mütearrız bir an sonra Cimminin yazihane ardından e- linde bir tabanca ile meydana çıktığını gördü. Ellerini yukarı kaldırmasını emrediyordu. Cimmi : — Vay vay! Diye haykırdı. Samuel Dakers sizsiniz, demek? Rebörn fir- ması demek yarış işleriyle de uğraşır- mış ha! İyi ki geldiniz, sizi burada bu- lamadığıma esef ediyordum, Dakers: — Fazla kurnazsınız, fakat buraya habersizce girmekle | bir suç iş- lemiş olduğunuzu unutuyorsunuz. — Hayır, sadece bir tecessüs saika- siyle girdim. Madam ki buluştuk, otu- rup biraz konuşalım. Evelâ müsaade e- din de silâhınız olup olmadığını mua- yene edeyim. T smının üzerindeki küçük bir ta- LA YA O A n el Ciğl nal nizama riayetsiz devletlerden başkalarına mübadele kolaylıkları temin eden geniş bir ekonomik mın- taka,, şeklinde tasavvur olunan “ka- rantina” bölgesinden dolayı tasala- nıyor ve bu mükâfatlanan demokrasi- ler blokundan bir şey anlamıyorlar. Ve İngilterenin bu aman bilmez mu- halifleri - ki Amerikanın İngiltere ile yakınlığını devletleri için tehli- bancayı aldıktan sonra Rezayr kendini emniyette his etti. — Bazı noktaların aydınlanmasını istiyorum. — Pek alâ, fakat evelâ oturmak lüt- funda bulununuz. Dakers hafif bir tebessümle en yakm koltuğa oturarak Cimmiye pencereye karşı olanı bıraktı. Cimmi bir tuzağa düşmemek için uzun arkalıklı bir is- kemleyi intihab etti. Dakers'in tebes- sümu genişledi. — Kâfi derecede malümatınız oldu- ğunüu sanıyordum. — Hayır henüz kâfi mikdarda bilmi- yorum, Dinleyin beni, eğer bana her şeyi itiraf ederseniz size yardım ede- rim. Aksi halde, ötekiler gibi siz de mahküm olursunuz. — Size bir sır göstereceğim. İşte. Dakers elini Cimmiye doğru uzata- rak oturduğu koltğun koluna dokun- du. Küçük bir çıtırdı işitildi, Dakers, koltuğun kolunda saklı gizli bir düğ- meye basmıştı. Ayni lahzada Cimmi, iki demir ku- şağın kollarını sım ıskı yakaladığını his etti. Kalkmaya çalıştı. Fakat kol- tuk o kadar ağırdı ki yerinden güçlük- le kmıldatabildi. Dakers: — Size bugünlük ifşa edeceğim ye- gâne sır budur. Nasıl bu tuzağı beğen- diniz mi? Pek mükemmel bir şey de- ğil mi? Cimmi sesini çıkarmıyordu. Çok ma- hir ve hain bir adamın tuzağına düş- lere bahşettiği müsaade ve muafiyetlerle elde edilmek istenilen neticenin tahakkuk edebilmesi için sınai müesseselere bazı kanuni vâzi- feler tahmil edilmiş ve bu vazifelerin vaktinde yapılmaması takdirinde mü- l rut lerinin — iptali, muvakkaten istirdadı, cezayi nakdi alınması gibi muhtelif cezalarla ceza- landırılmışlardır. Smat müesseselere verilen vazife- sinde “yergi ve rüsum muafiyetinden istifade eden Sınaf müesseseler bu vergi ve rüsumun tahakkuk tarzına aid olmak üzere alâkalı kanunlarda muayyen muameleleri ifa ile mükel- leftirler,, hükmü vardır. Kanunun cari hükümleri arasında 31 inci madde ile verilen vazifenin yapılmaması halinde verilecek cezala- ra aid bir hüküm yoktur. Bu vaziyete göre 31 inci madde hükmünün muafi- yetlerinden istifade için bir şart ola- rak konulmadığı ve bu vazifenin ade- mi ifası halinde sınat müesseselerin muafiyetlerinin sukutu cihetine gi - dilmiyerek, umumi hükümler içinde cezalandırılmakla iktifa edildiği an- laşılmaktadır. Halbuki Maliye vekâleti, 31 inci madde hükmünün ifasını muafiyet- lerin ihrazı için bir şart telâkki et- mekte olduğu gibi Devlet Şürası Ma- liye ve Nafıa dairelerinin 31 inci mad- de hükmünün vaktinde ifa edilmemiş Dakers müstehzi tavrını bırakarak, dişlerini sıktı ve ona: — Nihayet elimdesiniz, Rezayr, ve artık kurtulamıyacaksınız. Cimmi sarardı. Dilini kurumuş du- dakları üzerinden geçirdi. — Bense bilâkis beni serbest bırak- mak mecburiyetinde kalacağınızı sa- nıyorum, adamlarım ve polis sizi takib etmektedirler, — İstedikleri kadar takib etsinler, hiç bir şey bulamıyacaklar. — Maalesef iş sandığınız kadar ko- lay olmıyacak. Hayslop biraz sonra polisi haberdar edeçektir. Dakers garib bir kahkaha savurdu: — Şu abdal genç mi? Fakat size şu kadarını haber vereyim ki biraz evel o sizin tarafınızdan işlerin yolunda git- tiğine ve eve dönmesine dair bir haber aldı. Anladınız ya, Rezayr, sizi bugün bekliyorduk, onun için rahatsız olma- mızı istemedik, Cimmi : — Beni ne yapacaksınız? Dedi. — Bize çok fenalık ettiniz. Üç gün evel de arkadaşlarımızdan birini ciddi surette yaraladınız. Çok şey biliyorsu- nuz. Bu kadarı yeter, Vücud Or- Sanayi teşvik kanunu hakkında yapılan bir tefsir “|İYer-arasında kantinun 31 nci madde- | olmasının muafiyetin sukutuna sebeb telâkki edilemiyeceği ve istidlâl yolu ile cezat hükümler tatbikine imkân bulunmadığı yolundaki — mütaleasına rağmen yine devlet şürasının deavi dairelerince bu hususta muhalif ka- rarlar verilmektedir. Teşviki sanayi kanununun cezat hükümleriyle " sınai ü lerin tâbi lacakları cezai hükümler tesbit edilmiş iken kanun vazının 31 inci madde hükmünün ade- mi ifasına karşı ayrıca bir hüküm koy mamış olmasından dolayı keyfiyetin Büyük Millet Meclisinden tefsir yo- liyle tavzih ettirilmesine lüzum hasıl | - olmuştur. Bu husus büdce encümeninde müzakere edilerek şu karara bağlan- mıştır: “28 mayıs 1927 tarih ve 1055 sayılı sanayii teşvik kanununun 31 inci maddesi mucibince vergi ve rüsum muafiyetlerinden isti- fade eden sınai müesseseler bu vergi ve rüsumun tahakkuk tar- zına aid olmak üzere taallük ey- ledikleri kanunlarda muayyen o- lan muameleleri ifa etmedikleri takdirde bu hareketlerinden dola yı yalnız o kanunlarda yazılı ce- zalara tâbi olup vergi ve rüsum ılııuıfiyetinden mahrum olmaz- ar.,, Tefsir fıkrası hınmıştır. ruznameye a- Gözlerini açtığı zaman Dakers itina i- le ceblerini araştırıyordu. Yandaki ma sada bir tabanca, lâstik sopa, stilosu, parası, defteri ve Ballarat'dan aldığı anahtar toplanmıştı. Dakers anahtarı bulunca: — Ya, demek bunu ehemiyetli bit yerin anahtarı sandınız, dedi. Bunun neresini açtığını bilmek istiyor musu- nuz? Madam ki halâ merak içindesiniz size göstereyim. Dakers odanın öteki tarafına gitti. Fakat Cimmi ona hıç ehemiyet vermi- yor, bir kurtuluş planı hazırıamak üze- re sinirlerine hakım olmaya çalışıyor- du., Her halde koltuğu eski haline ko- yacak bir düğme olmak lâzımdı. Da- kers koltuğun kolu altındaki bir düğ- meye basmıştı. Fakat sım sıkı bağlan- mış olan kendi kolları bir hareket yap- maktan acizdi. . Dakers: — İşte anahtar burasını açar, uryu- rek bir köşede küçük bir gözü açtı ve bir viski şişesi çıkardı. — Şu Ballarat yaman adamdır, doğ- rusu, Hiç böyle bir yerin anahtarı cüz- danda taşınır mı. Yazık ki bir şise vis- ki için hayatınızı tehlikeye koydunuz tadan kaldıracağız. Dakers blöf yapmıyordu. Onun- göz- lerinde Cimmi mahkümiyetini okudu. Tuzak Cimmi bir laâhza kendini kaybetti. ve kay Bunları söylerken kadehine viski dolduruyordu. Cimminin dimağı tezadlı düşünce- ler içindeydi. Her halde bu adam ken- disini korkutmak istiyordu. Ölümü- nün yaratacağı tehlikeler Karamaske- âdeıa Sak eli LER BŞ bir idaaldi: Çünkü kısa ıtol ile top peşindı koşan genç, ananelere harb ilân etmiş bir ihtilâlci, doğru yoldan çıkmış bir haylaz, tulumbacıları tanzir eden bir çapkın telâkki edildikten başka spor vasıtaları da yoktu. — Köşe başındaki hatırlar mısın: Bir gün ö rek top oy küfür çünkü Kerbelâ şehidleri Hasan'la Hü- seyin'in kesik başlarını biribirine atan katillerce... ilh. — Benim daha çok hatırımda kalan spor vasıta ve imkânlarını bulabilmenin yolunu ararken muhayyelelerimizi ne kadar zorladığımızdır: Birkaç odalı bir kulüb binası kiralayabilecek kadar pa- ra sahibi olmak, burada toplanıp spor- dan bahsetmek, bir sandal alabilmek, etrafı çitlerle çevrilmiş bir kortta Mo- dadaki yabancılar gibi tenis oynıyabil- mek... Bu hulyalarımız yavaş yavaş « ve hattâ fazlasiyle - birer hakil oldu. 4 Şayed bu bir muvaffakiyet ise bize halef olanların bunun sırrmı keşfetmek istemeleri lâzımdır. — Çalışmak, beğendirmek, yardım- ci bulmak değil mi? İki eski arkadaş, dün, işte böyle konuştuk. Fakat ikimizin de zihinlerimizi iş- gal eden bir mevzu vardı ki ona dair olan mütalealarımızı biribirimize tev- diden çekindik: Bugünkü sporcuların zihniyeti... Galatasaray deniliyor ki, son milli küme maçını B takımı ile yap- mıştır; Fenerbahçe ortaya bir stad me- selesi çıkararak iki müsabakada hük- mi mağlübiyete rıza göstermiştir; Be- şiktaş kulübü geçenlerde Ankara'ya iki takımla gelmiştir, zira idare heyeti ile sporcuları arasında anlaşmazlık çık- mıştır. Bu hâdiseler, sporcu ve idareci şahsiyetinin bir nevi dahame'ye uğ- ramakta olması şeklinde tefsir edile- mez mi? İşler dürüştlükle görülmek isteni- yor. Halbuki anlaşmak ve uzlaşmak, güçlükleri mülâyemetle yenmeğe açlış- mak en doğru idare tarzı değil midir? Sporumuzda beliren ve hayirli ol- mıyan bu alâmetleri müşahede etmek- le kalmayıp icab eden tedbirleri de al- malıyız. Bu gidiş sporumuz için çok zararlı neticeler verebilir. — N. Baydar Dört Amerikah haydudun marifeti Nevyork, 28 (A.A.) —- Maskeli dört gangaster, Nevyorka' yakın bir yerde oturan milyoner Şarl Milgrin- in yazlık evine girerek bütün hizmet- çileri bağlamışlar ve milyonerin ka- rısını, feci işkencelerle, para ve mü- cevherlerinin yerini göstermeğe mec- bur etmişlerdir. Şakiler 100 bin dolar kırymetinde mücevher alarak ve kim oldukları tanınmadan kaçmışlardır. —a yi düşündürmiyecek kadar ehemiyet- siz olamazdı. Buna mukabil, çete hak- kında pek fazla malümat sahibiydi. Yalnız kendisinin ortadan kalkması çeteyi kurtarabilirdi. Dakers, viskisini içtikten sonra ağ- zını kuruladı ve fare ile oynayan kedi- nin zevkiyle: — Bu ölüm için dedi iki şekil ara- sında mütereddid bulunuyoruz. Dakers bir yudum viski daha aldı: — Birinci şekil hususi bir odada Bazla boğmaktır. Sonra cesed Londra- nın cenubunda küçük bir otele götü- rülerek, orada bir intihar mizanseni hazırlanır, Nasıl buluş fena mı? Dakers ayağa kalktı ve yazihaneye yaklaştı. — Diğer şekil daha basittir. Doğru- sünü söylemek lâzım gelirse bu benim şahsi fikrimdir. Ve derhal tatbik mev- kiine kuymak fikrindeyim. Bir gözü çekerek içinden bir enjek- siyon iğnesi çıkardı. — Bu mahlülle bir pikür yaparak şuürunuzu kaybettirdikten sonra aya- ğınıza ağır bir cisim bağlayarak denize atmak. Kendi icadım olan bu cisim sizi aşağıya çekecek kadar ağırdır, fakat yavaş yavaş eriyecek ve cesed bir müd- det sonra kendiliğinden suyun üstüne çıkacaktır. (Şiringasiyle oynayarak) üessif bir kazadan bahsedecekler ve iş kapanacak, dedi. ( Sonu var ) T Ç M — Hİ İNDE M AA AA ai A İN Ğ ö B aa