28 Şubat 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 28-2.1938 . ULUS | — HAYAT ve SİHAT — £ S ' P O R ; İlim adamlarının tekaüdlüğü Danimarkalı profesör Soerensen yetmiş yaşma geldiği için tekaüd edil - Miş, otuz yedi yıldan beri içinde çıllı*:' ği ve bütün dünyaya şerefle tanıttığı Carlsberg lâboratuvarını bırakmış... Ehemiyetsiz ve pek tabii bir hidl_”! diyeceksiniz, her devlet memuru 8? bir profesör de ancak muayyen bir ya- ,!: kadar çalışmalı, o yaş; gelince çe - ilmeli ve yerini gençlere bır: Bir vakit, büyük kimyacı Beı'iîhıî:t da tekaüd yaşına gelmiş, onu da o Ka dar şerefle yükselttiği lMıtuvr?M çıkarmağa kılkışmıılınîı 'Fıkl' el büyük hocanın çıkardığı ilmi neticeler de hâlâ yeni meyvalar vermektedir. AF CB bülduğu ve itün dünyada büyük âlim diye tanın- l::u“:l sebeb olan prensip hayat sahibi vücudlarda asitler ve alkalenler ara - sında bir muvazene bulunduğu prensi- pidir. k K Kimya dilinde H p igıfn_h_ylı g;me- rilen bu muvazene prensipinin bulun - i halde ondan da- ması pek eski olmadığı J ondan « ha şimdiden büyük neticeler ç Şimdi biliniyor ki sağlık halimizin da ve bütün l bul pit bağlıdır. sa'da halkın sesi tekaü LAMSOÇER ' daha kuvvetli olmuştu. Büyük & n için mahsus bir kanun çıkarılarak ği onı : tabiat bir ta- Muvazeneyi kurmuş olan b t raftan da onu daima Ylkm'î' a çalışır. KA eai lığın deva- Biz inde ve lâb :::;:eyî lını'inr dıerlîl. '['ş ĞÜ :da böyle bir kanun yapmağa [ü?:um el MA Y ağl mı için bütün nesiçlerin _hıfıf derîcode alkalen olması lâzım gelirken yodıgıfıı.ız kler, hattâ kalöri çıkarmak - için Mmemişler, ki Soerensen yor. Böyle büyük ilim adamlarını başka devlet memurlariyle hir tutarak falan çekili- | y yaktığımız maddeler daima asid - hasıl ederek muvazeneyi bozmağa çılı;ıîlır. Fakat vücudumuz sağlık halinde Laldıkca, daima bozulmağa hazır olan Yaşa gelince işlerinden ç k ti anunların en büyük yınl_ışlı vazeneyi daima düzeltir. Muvaze - B ,1' talık hali gelir. Yi Ç| ne k Li klarından biridir. Çünkü öyle âliml in çı bütün dünya için zarardır. Lâboratuvar âlimi bir filozof gibi, bir edebiyat ada - mı gibi tekaüd yaşma geldikten sonra da köşesinde oturup fikirleriyle dünya- yı ayıiınlaı:muktı devam edemez. 'Onl_ın çalışması ancak lâboratuvarla kıımdıf. Onu lâborabuvarında: çıkarmak, t:b:- atın eski 'ç A vri Ziraat işlerinde, endüstri işlerinde de mühim tatbik yeri bulan bu muvaze- ne prensipi, hayatı ve sıhatı kimyı_wıle yani tam ilmi bir surette izah ettiğin- dan hekimlikte de büyük umutlara yol açmıştır. Büyük hocanın o kadar faydalı hır şekilde kurduğu ve anlattığı prensip bütün neticelerini er veya geç elbette ve recektir. Fakat kendisinin lâboratı fikrini atalette" sö ektar. Vakıa gençlere de yer lâzım, fakat büyük hocanm yerinde kalması o- raya bir gencin daha gelmesine engel değil, daha faydalı olur. Ruslar gene bunı henzer bir işte daha doğru hare - ket etmişler, Tavlof'u ölünceye kadar rında kalarak araştırmalarına dovım et- mesi beklenilen neticelorîıı_ daha önce * y l K | t Böyle adamların çalışmadan çekil- meleri ilim bakımından insana hüzün ktedir. G. A, j SOrE Va lğaE T ON baıha yüz *glerdi ver 'dı, yirmi tane ll A yrı ayrı işlerde çalışan ilim adam- larınt biribirleriyle mukayese _eı:nek doğru olamıyacağ d bu h fi büyük kimyası, rus- yalı büyük fiziyoloji hocası derecesin - de bulunup bulunmadığını söylemek kabil değildir. Fransız büyük kimyacı- nin meydana çıkardığı termoşimi pren- siplerinden, bugün milyonlarla mükâ - fat dağıtmağa sebeb olan dinamit icad şödülmış, gene onun puldüğü sentelik ı:ı'myn prensipleri de sayılamıyacak ka- çok iyi neticeler vermiştir. Rusyalı Ki Amerikada yakalanan üç Casus Vaşington, 27 (A.A.) — Federal araştırma bürosunun müdürü, casus- luk yapan ve Amerika sahilleriyle Panama kanalı sahillerinin istihkâm- larına aid askeri sırları ecnebi bir devlete, satmaga teşebbüs eden üç ki- şinin Nevyorkta tevkif edildiklerini G. Saray Harbiye İdman yurdunu O - 1 yendi Millt küme maçlarını oynamak üze- re gelen ve iki gündenberi şehrimizde bulunan İstanbulun Galatasaray takı- mı şehir stadında dün ikinci karşılaş- masınıt Ankara şampiyonu Harbiye ile de | yaptı. Günün pazar ve havanın düne naza- ran daha güzel olması stadyoma 10 bin- den fazla seyirci gelmesini temin et- mişti. Harbiye takımının çok güzel ve can- lr bir oyun çıkarmasına rağmen, bugün dünden daha iyi bir oyun çıkarmaya muvaffak olan galatasaraylılar maçı i- kinci devrede yaptıkları bir golle ka- zanmaya muvaffak oldular. Maçın tafsilâtına gelince: Mutad saatte her iki takım da bera- ber ve kardeşçe sahaya çıkarak halkı selamladılar. Uzunca süren merasim- der sonra takımlar karşılıklı dizildik- leri vakit Gal yı düne kadrosunda bazı tadilât yapmış oldu- ğu halde şu şekilde görüyoruz: Sacid - Salim, Reşad - Suavi, Adnan, Eşfak - Necdet, Süleyman, Bülend, Haşim, Fazıl. Buna mukabil Ankara şampiyonu, hastalığı dolayısiyle bugün takıma il- -| tihak edemiyen en kıymetli uzvu olan sağ muavin Haşimden mahrum olarak şöylece yer almış bulunuyordu: Fethi - Şükrü, Sabri - Zeki, Muh- terem, Necati - Mücahid, Celâl, Mur- taza, İzzet, Şerif. Hakem İstanbul sporlu B. Kemal Halim. Oyun harbiyelilerin, Galatasaray müdafaasının güçlükle ve ancak kor- nerle kesebildiği fakat neticesiz ka- lan seri bir hücumu ile başladı. Buna, Galatasarayın yapmış olduğu muka - bil hücum Şükrü ve Sabri müdafaa- sında kolaylıkla durduruldu. Müsavi şartlar altında devam et- mekte olan oyunun 17 inci dakikasın- dâa Hâşim Harbiye kalesi önlerinde 2 metre kadar hir mesafeden çektiği şüt havadan gitti. Harbiyeli mubacimlerde aynı su- |Güneş bildirmektedir. Adana Milli Mensucat Fabrikası Direktörlüğünden 1-2-1938 Tarihinden itibaren aşağıdaki fiatlarla kaput bezlerimi- zi satacağımızı saygı değer müşterilerimize ilân ederiz. Genişlik santim 75 90 85 90 Aslanlı bez tip 2 'i tip 2 Şapkalı » tip 4 ” » p * Bu fiatlar fabrika tesl fiatıdır. Bir balyadan noksan © alınır. â Fabrikamızın hiç bir yerd rım fabrika müdürlüğüne yapı bındandır. imi bedeli peşin tediyeli ve toptan lan perakende satışlar için 94 2 fark Top fiatı Top Metre 36 36 36 36 725 Kr. 839 695 725 satış e acentası yoktur. Bütün müracaatla. lması müşterilerimizin menfaatı İca- 1—528 | YEŞİL DEFTER Yazan: Margörit Randü 10 — P Daymler garajına bu g'abah emretti- ğiniz otomobil sizi bekliyor. Banger: ; — Çîk güzel, çok güzel, dedı; Ölekl Beyhude yere izini belli etm kattbii Çin, otomobili maruf bir ŞiT enıaı. kendi namına getirtmiş olan S ü kenin manevrasını pek iy.l mıgî;nka- Neylor, Beyker “ddesmdâ k on pa- ya giderek yirmişer banknob H Do . ketten mürekkeb evelce HaZIT söyle- Parayı aldı. Memur hiç bir Şey g.ğm. medi; para hususunda hef gı;:ı üdı. betlerle karşılaşmaya esasen :aâm he- Daha geçen hafta bir ihtiyar Tunlş tabındaki bütün parayr çekt TEZ. | birer birer saydıktan sonra G Sabına yatırmamış mıydı? Bir dakika sonra Neylor» şeyt ile Merbl Ark arâ:’" ilen noktada bekliyordu. İ disine tavsiye edildiği veçhile 'î;;îe Tanın letafetini seyretmek eei? e ça- aramaskenin ortaklarını görme) 1$iyordu. & Bu güzel eylül ııbıhm:; parkta hild retle 20 inci ve 23 üncü dakiakalarda iki güzel gol vaziyetinden istifade edemediler. Seri ve heyecanla devam eden ma- çın ilk devresi bütün gayretlere rağ- men golsüz O - O beraberlikle netice- lenmiştir. İkinci devreye iki takrm da büyük bir hızla ve muhakkak bir galibiyete erişmek azmi ile başladı. Gerek Har- biye ve gerekse Galatasaray, yapmış oldukları karşılıklı akınlar biribiri için çok tehlikeli oluyordu. 28 inci dakikada: galatasarylılar ge- ne Harbiye kalesini tazyike başlad lar, Süleyman kale önlerinde geriden aldığı topu güzel bir ara pası ile ken- dinden daha müsaid ve demarke vazi- yette bulunan Bülend'e geçirdi. Bü- lend bu fırsatı bir ganimet bilerek ya- vaş fakat isabetli bir vuruşla topu har- biye ağlarına takarak takımının ilk ve son gölünü yaptı, 1/0 galib vaziyete geçen sarı-kırmı- zılrlar harbiyelilerin birbirini kovala- yan hücümları karşısında, elde ettikle şaretleştiklerini farzederek hiddetlen- di. Ah, bir şu herifleri ele geçirse, ver- diği paraya hiç acımıyacaktı. Onlara kafa tutmaya cesaret eden ilk adam o değil miydi? Perdeleri inik koyu kırmızı bir oto- mobilin yaklaş onu bu düşüncel rinden ayırdı. Karamaske mi geliyor- hıs gördü. Evelâ, ot bir lş:ıç mître ötede demir pırmıklıklaı:ı dayanmış kasketli ve wke”y .kı[ıklı bir adam atlılarla alâkadar gonln.uyo_n.:ıu, Sonra, geride, acaib tavırlı bı_t bisik- letli, makinesine dayanmış bir genç kızla konuşuyordu. Neylor onu eyice tetkike vakit bulamamıştı ki goz!ü!ı- du? Sab bir jestle bir el uzandı, ve Neylor, içinden kendi kendine “ah- mak” diyerek para ile dolu çantayı uzattı. Kırmızı ötomobil Lankestr (Geyt'e doğru yoluna devam etti. Neylor an- cak X D 7503 numarasını farkedecek kadar vakit bulabildi. Sonra proğra- lü ve ak düşmüş saçları kak '__ -sinin altından fışkıran bir kadın k.ı.ıçuk a- dımlarla yaklaştı. Elind_ı _bır çanta vardı, yolun öte yanındaki bir sıra ü- zerine oturdu. Bu kadn.ıda mı beni gö- zetliyor? Diye düşündü Neylor. Bu takdirde rolünü pek mükemmel oynu- yordu, çünkü, biraz sonra bir serseri gelip sıra üzerine uzanınca, bir tiksin- ti jesti yaptı ve sıranın ta öbür ucuna çekildi. : Neylor yerinden kalktı ve otomobi- lin etrafına çepçevre bir göz gezdirdi. Cokey kılıklı adam yolun öbür yanına geçmişti ve ihtiyar kadınla dilencinin üstünde bulundukları sıranın yanın- dan ağır ağır geçiyordu. Kadm: çanta- sı kucağında, elinde tuttuğu bir kıt_._ı— ba dalmış görünüyordu. Neylor, bu üç jt bir Vare dolaşanlara rastlam tabı:dm dise glmakla beraber, çokngcçlre ç eketleri kendisine şüpheli ge B_mş kişinin haydudların suç ortakları o!- duğuna kanaat getirdi ve aralarında i- znn beklemek için kanap yaslandı. Cokey, gene eskisi gibi atlı- lara bakıyor, ihtiyar kadın okumasına devam ederek başımı sallıyor, bisiklet- li otomobilin arkasında duruyordu. Fakat arkadaşı ortadan sır olmuştu. Neylor, asabiyetinden yumruğunu - sırdı . Böylece, bitmek bilmez bir ağırlık- la uzun bir saat geçti. Neylor, Rezayr'- m aldığı parayı hak etmek ve intika- mını almak için çalıştığını umuyordu. Etrafında onu gözetlediklerini farzet- tiği insanlara bir kerre daha baktı ve kendisini, örümcek ağına düşmüş bir sinek halinde tasavvur etti. Bu düşün- ce ile ağzından bir sürü küfür dökül- dü. Birdenbire, yeşil bir otomobil ya- nından geçti ve kendisine bir paket a- tan adamı ve numarasını bile farket- Galatasaray ve Harbiye İdman Yurdu takımlarının bir arada alınmış Kulüp Maç. Ga. At, Ye Puv. Beşiktaş Ber, Ma, G.saray * .. M NU NM aMHE. * N G0 G ü ö SI O İN BO NO go a go CA C0 Ö Ze L Dünkü maçtan h Milli küme maçlarında kulüplerin puvan vaziyeli resimleri eyecanlı bir an Fener - Üçok maçı yapılmadı İki spor günü kaç derece soğuğa rağmen şehir sta- dmda Muhafız Gücü - Gal ay maçını seyredenler 3.700, dünkü Harbiye İdman yurdu - Galatasaray maçında seyirci sayısı 12.000 kadar- dı, Gene şehir stadında yapılan ma- raton koşusuna iştirak eden gençler Yenişeh Ankı iniri ” Ş y galatasa- raylılarca kurulan külübün açılış tö- reni spora karşı devlet merkezinde beslenen alâkanımn ne kadar kuvvet- li olduğunu bir kere daha gösterdi. Gene bu iki spor gününün faaliyet mevzularını göz önüne getirirek de- i|riz ki, Ankarada oynanmakta bulu- nan futbol, keyfiyet itibarile, İstan- buldaki futboldan hiç de geri değil- dir. Cumartesi günü, Muhafız Gücü tak ÖL L ilk y a. L: üstün oyunu ile elde etmiş olduğu muvaffakiyetle iktifa ederek müda- faaya çekilmek gibi bir idari hatâ irtikâb etmeseydi belki dün Harbiye İdman yurdu da asabi bir oyun tarzı ihtiyarına lüzüm görmezdi . Ankaradaki futbol takımlarının tek kusuru, baka tecrübesini ksikliğidir. Bu takımların gerek kendi ve gerek rakib kaleleri önün- deki hallerine dikkat ediniz: Kale önüne yaklaşan karşı taraf oyuncu - larının gol yap hakkakl addediyorlarmış da buna göre son çarelere baş vurmak zaruretinde bu- lunuyorlarmış gibi bir intiba edinir- siniz. Aynı futbolcular rakib kalesi Snündi ies '& akai baldodirlari ancak herhangi bir tesadüfün tahak- lerini lehlerine neticelenecek bir ka- rışıklığa bağlamaktan başka yapa- cakları yokmuş gibi bir şeydir, Bu, dediğimiz sibi, tecrübeli ve la karşılaşmak fırsatının azlığından gelme bir eksiktir. Nitekim Muhafız Gücünün Galatasaraya karşı aldığı 2 —1 4 0 — 2 neticesi de Harbiye İdman yurdunun 0 — 1 everec'i de İstanbul, 27 (A.A.) — Bugün Fener- bahçe - Üçok maçı oynanmamıştır. Yap tığımız tahkikat neticesi şudur : Geçen sene bu gibi deplasmanlı lar üç saha da taksim edile bu mütal: yanlış olmadığına de- lâlet eder. Bir kaç güne kadar futbol antre- nör kursu açılacaktır. Bu kursun ida- resi ve Ankara futbol ,takım lasödi ” içiü til rek bunl oyun hasıl, yüzde 15 ri sayı kayb k için Fazılı da geriye alarak müdafaa hat - tını takviye ettiler. Ve bunda isabet ettiler. Çünkü oyun bundan sonra, hiç olmazsa beraberliği temin maksa- diyle son bir enerji sarfiyle canla baş- la çalışarak İstanbul kalesi önüne yer- leşen harbiyelilerin tazyiki altında de- Vvam etti. Fakat bu tazyik Gal - ilâ 20 si nisbetinde bir hisse tefrik edil- mekte idi, Bu sene futbol federasy doğrudan doğruya Taksim stadı ile bir kavele akdetmiş ve bad bütün maçların bu sahada oynanmasını karar altına almıştır. Fenerbahçe kulübü teşkilâta müra- caat ederek stadda maç yapılmıyacak olursa sah, icabettirdiği azim mas- yın uzün vuruşlu ve sistemli müdafa- ası karşısında bir semere vermedi. Ve maçta son dakikalarda Harbiye lehine olan bariz bir penaltının hakem tara- findan verilmemesi sebebiyle Galata- sarayın 1/0 galibiyetile neticelendi. Misafir takım bu akşamki ekspresle İstanbula harek iştir. Misafirler garda hararetle uğurlandılar, Bu maçtan evel yapılan Güneş - Ga- latasâray tekaüdleri maçı Galatasara- yın hâkimiyeti altında geçmiş ve 5/0 Giünoıin mağlübiyetile neticelenmiş- tir. meye vakit bulamadan süratle gözd kayboldu. Neylor sevinçle pa.k—eti ya- kaladı ve bir geniş nefes aldı, Çok şü- kür haydudlar dürüst hareket etmiş- tı_lte'r ve demek oluyor ki Rezayr'ın ta- k haberdar bulunmryordular. Nihayet kurtuluşuna kav ş raflara dayanmak kabil olamıyacağını ileri sürmüş ve geçen sene olduğu gibi maçlardan kendi oynıyacağı maçların Behdi sakğami 1 eee rının mevsim sonunda çok - ilerlemiş olduklarını göreceğimizden eminiz. Güreş faaliyeti de başlamak üze- redir. Bu hususta federasyonca alın- mış -olan tedbirler bilhassa serbest güreşin süratle gelişmesini temin e- decek mahiyettedir. Bu gibi sporla- rin aei y e # Bek ” | e oı- duğu muhakkak bulunan kapalı sa- yap edilmesini rica etmiidr. 'Teşkilât bu ta- lebe esas itibariyle muvafakat ettiğini kulüb riyasetine şifahen bildirmiş ise de bu haftaki maçların Taksim stadyo - da oy h da ısrar ey - lemiştir. Fenerbahçe kulübü ise ilk ve - rilen karar mucibince takımımı kendi sahasında hazırlamış, Üçok ise Taksim stadyomuna gitmiş olduğundan iki ta - kımın karşılaş kabil ol lon yapılm hakkındaki dileklerin —D,iğe; tırıf-uı öğreniyoruz ki An- karadaki yüksek ve orta mektebler arasında da futbol, basketbol ve vo- leybol turnovaları başlamak üzere « dir. Bütün bu faaliyetler Ankarayı türk sporunun hakiki merkezi hali - ne getirecektir. Bugünlerin uzak ol - dığma i lım. — N. Baydar den doğrularak gözlerini oğuşturma- ya başladı. Cokey devam etti; — Umumiyetle biz seyircilerden hoşi yız. Fakat madam ki alâkalı tarafdansınız, hazır bulunmanızda bir Kıymetli vesikaları elde ettikten son- ra şimdi istediği gibi intikamını ha- zırlamaya devam edebilirdi. Mağrur bir tavırla ayağa kalktı ve haydudlardan her biri istikametinde yumruğunu salladı. Cokey yüzünü bu- ruşturdu; ötekiler alâkasız kaldılar. Nihayet Neylor oturdu ve şoföre, ken- disini Portmen Skedayr'e götürmesini emretti. Şoför müşterisinin bir tahtası noksan olduğuna kanaat getirdi. Neylor'un otomobili gözden kaybo- lunca, dört seyirci, bir müddet hare- ketsiz durdular, sonra bisikletçi bir kibrit istemek için Cokeye hitab etti. Sonra, cokey sıraya yaklaştı ve elleri cebinde, uyuyan dilenci ile çantasını elinde sım sıkı tutan ihtiyar kadını küstah bir bakışla süzdü: — Söyleyin bakalım, istediğinizi gördünüz, değil mi? Dilenci uyanmadı. İhtiyar kadın hayretle gözlerini kal- gırdı, ve elini kulağına götürerek sor- u: — Efendim? — Nasıl bu geçen sahneye ne dersi- niz? İyi oynandı, değil mi? İhtiyar kadın şaşkın bir tavırla: — Ha? Dedi, sırada yatan da yerin- mahzur görmedik. Fakat her halde bu bir işinize yaramadı, çünkü sizi göz hapsine aldığımız için arkadaşları- mızla temasa gelemediniz. Neyse, ar- tık perde indi ve piyes bitti. Dilenci kılıklı adam ihtiyar kadına: — Suratına bir tane indireyim mi? Diye sordu. Kadın sükünet bulmasını ve gitme- sini işaret etti. O da Cokey kılıklı fa- kat centilmen gibi konuşan adamı baş- tan aşağı istihkarla süzerek'uzaklaş- tı. O gittikten sonra, ihtiyar kadın sı- radan kalktı, muhatabını başiyle se- lâmladı ve ince bir sesle dedi ki: — Sizi tebrik ederim, Sir; yenildi- ğimi itiraf ederim. — Hadi gidin de hepsini patronu- nuz B. Rezayr'a anlatın. İhtiyar kadın çantasını sım sıkı tu- tarak kısa adımlarla uzaklaşırken: — Emrinizi yerine getireceğim, di- yordu. ğ Cimmi Rezayr (çünkü kadın ondan başk değldi) ç çok itina e- diyordu, çünkü içinde en küçük mo- delde ve çok pahalı bir verici telsiz is- tasyonu vardı ve Cimmi bir saattir i- cab eden irtibatı bu makine sayesinde temin etmişti, Lankestr 'Geyt'de yanında sepeti o- lan bir motosiklet bekliyordu. Sepette oturan adam, gözlerine kadar sım sıkı sarılmıştı ve hareketsiz duruyordu. Başında pek büyük bir deri kask taşı- yan arkadaşı ise makinesi üstüne eğil- miş, onu tamirle meşgul görünüyor- du, Birden kulağına gaibten sesler gelmiş gibi dinlemeğe başladı. Sonra kaltağa atladı. — Bize doğru geliyorlar, Jo, dedi, Hazır mısın. Bu sözleri söyliyen Hayslop'tu? Jo Plumer; —Hazır da nedemek? Dedi. Numa- rası kaçmış? — X D 7503. Yani geçen akşamki numara, Koyu kırmızı bir şefild. Kah- ve rengi elbiseli genç bir şoför kulla- nıyormuş. Bildiğim bundan ibaret. Ö- tesi bizim dirayetimize kalmış bir iş. Bunları söylerken, içinde bir çift kulaklık gizlenmiş olan deri kaskını çıkarıyordu. Arkadaşı bir motosiklet kasketi ve gözlükleri takarken Jo, deri kaski sepetteki küçük radyo makine- sinin yanına yerleştiriyordu. X D 7503 numaralı kırmızı otomo- bil önlerinder geçerek Lankestr Geyt- ;n çıkış yeri yanında dururken Hays- op: — İşte onlar, dedi. Geri pencerede bir göz görünce devam etti: Takib e- dilip edilmediklerini öğrenmek isti- yorlar, Bizden şüphelenemezler, Çün- kü onlardan evel buradaydık. " 4 (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: