Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Si FN CA YAK . r LA ÇN Kezbanı öldüren Alinin idamı Ayşenin de beş sene hapsi istendi Adliyemiz en kısa Dİr zamanda tahkikatı bitirip bir gün içinde davayı görmekle sür'a t bakımından bir rekor kırmıştır ava fafsilatını neşrediyoruz Bir metresiyle birleşerek ikinci met- Tesini elektrik teliyle boğan ve sonra odaya gömen keskinli Alinin ve mctfe- kemesine dün ağır Si Ayşenin muha cezada başlandı ve öğleden evel beş, öğleden sonra iki buçuk saat süren se- kiz saate yakın devamlı bir duruşma- dan sonra, müddei umumi Alinin %da- Mmını ve Ayşenin beş sene mahkümiye- tini istedi. Muhakemenin başlıyacağı 8îatte'n çok evel ,ağır cezanın, böyle davâlar i- çin çok küçük oldugu dün birldağıa an- laşılan salonu dolmuştu. İçeri giremi- yen meraklılar, kapının önünü, kori- dorları doldurmuşlardı. Mahkeme he- yeti reis BB. Arif, azâlar Hayrullah ve Lebib; iddia makamını da cumhuriyet müddei umumi muavinlerinden B. Zih- ni işgal ediyordu. Ali ve Ayşe çok sakindiler. Alinin üzerinde, tevkif edildiği gün üzerinde olan siyah elbise vardı, beyaz bir göm- lek giymiş ve papiyon kravat takmıştı. Ayşenin yüzü solgundu. Ali sarhoştum diyor! Reis evvelâ Aliye bazı sualler sordu. Zanlı, bu suallere cevab verirken dura- lıyor ve şaşalıyordu. İkide birde, sık sık tekrarladığı kelime şu idi: Sarhoş- tum... Ne yaptığımı bilmiyordum. Reis sordu: — Kezban gebe mi idi? Ali tereddüdsüz cevab verdi; — Hayır! Değildi... — İyi düşün.. Hiç gebe olduğundan bahsetmiş miydi?.. Bunun üzerine Ali duralayarak ce- Vvab verdi: — Bana söylemişti ama inanmamış- — “Bu kadın, benim karım olacaktı, belediyede nikâh kâğıdlarımız askıda idi! diyorsun. Üç aylık gebe olduğunu bile bile onu neden boğarak öldürdün? Ali reisin bu sualine cevab veremedi. Ayşe'nin sorgusu in sorgusu, daha uzun sürdü. A, ça zbanı daha evel ta- Zanlı kadın, ölü Ke nıdığını söyledi: "—E K:zîı)aın benim köylüm idi. Bexı_, altı ay hapse mahküm olmuştum, Beni hapishanede yalnız bırakmadı. Ara sı- ra geldi, yokladı. Bana parâ verdi. A- ramızda hiç kavga olmadı. Bu adam ne bana, ne ona bakardı. Ara sırâ, biz gkı- miz birleşerek onunla kavga eğerdık. Kezbanın ölümünden bir gün evel- di. Ben o zamana kadar Kezbanın pa- Trası olduğunu bilmiyordum. O gün A.h ile beraber, Kezbanın iyi konuştuğu Hatıb'ın evine gittiler. Akşam Öğren” dim ki, oradan Kezbanın altınlarını al mışlar ve bozdurmak üzere b?nkaya gitmişler, o gün cumartesi olduğundan banka erkenden kapanmış. Parayı bozmamışlar. bi *O gece Kezban pek üzüntülü idi. Zi- yan ettim, diye ağhyordu,ıcı.ı.ıra o gece komşumuz olan Hasan H_use_ymlere gitmişler. Orada ne oldu bilmiyorum. Ali bir gün onunla, bir gün benılıınlıe kalırdı. O gece Kezbanla beraber kal- dı, ama kavga ettiler. Kai Sabah erkenden kalkınca sobayı yağ- tım, çay fincanlarını yıkamayAaııdış:;: çıkmıştım. İçeride Kezbanla Ali îlan kavga ediyorlardı. Ben kom_şuı"nuzDön- sirkeci Mustafa dayılara gıttmâ— bEğl düğümde baktım ki Kezban oda y ğ- rünün üstünde yatıyor. _Alı ılş navıge. ettiği zaman başına birağrı gel.ır, öy ce yatar kalırdı. Aliye ıgrdum. “—. Ne var, dövdün mü? dedi, dövüştük, üstüne “— Evet, çökmüştüm., : ki Keziban ölmüş: ki ırdamıyordu. lugu kaldırdım. Baktım Baktım, Kezban hiç Şöyle bir eğildim, K0 Baktım ki ölmüş.. Ne yaptın? Ben burâ deceğim, dedim. «Olan rışma.,, dedi. Sonra Y ye başladı. Kendisine ) temedim. Üzerime hücum zorladı. Yatakları indkıazı'dl—ı duğu yere bir çukür ai a çağırdı. “Halim yok, beni raha! da durmam, gi- oldu, sen ka- kları indirme- etmek is- beni ata ardım et Ş etti, rak, dedim. Korkudan Kezbanın ayak- larından tuttum. O gömdü.,, Ayşe Alinin evden kendisinin x_ıü_fuş kâğıdını almak üzere çıkıp gittiğini, sonra kendisini de beraber alıp çarşıya indiklerini söyledi. Ve kendisi, kara- kola götürüldüğü zaman bütün hâdi- seyi anlattığını iddia ediyordu. Reis sordu; “«—. Komşunuz, sirkeci Mustafalara sabah gittiğini söylüyorsun. Haibuki onlar öğleye yakın geldiğini söylüyor- lar. Sonra karakolda işi saklamak isti- yorsun. Ali söylemeden evel inkâr e- diyorsun. Bankaya gittiğini de saklı- yorsun. Halbuki banka memurları se- ni tanımışlar, ne diyeceksin? Ayşe şu cevab, verdi: > « ” Benbanka neresi bilmiyorum. Kalabalık bir yere gittim. Burasının banka olduğunu sonradan anladım. Sirkeci Mustafa dayılara gittiğimde Kezbanı sordum. Karısı da bize geldi. Mustafa dayıdan beş kuruş istedi. Mustafa dayı yok, dedi. Yüz para iste- di. Ona da yok dedi. O zaman gitti, görmedik, dediler, “——. Kezban parayı nereden bülü- yordu? “— Bir resimci Saib varmış, ona üç tane kürd elbisesini kiralamış; kendi resmini de çektirmiş. Bekâr al- manların da yanlarına gidip kalırdı. Her gün üç lira getirirdi. Ali Kezba- na bu parayı nerelerden getirdiğini hiç sormazdı. Evin bütün masrafını Kezban görürdü.,, Reis, Ayşeye, Alinin Kezbanı be- raberce boğduklarını, hattâ ipi ken- disinin getirdiğini söylediğini anlat- tı: “Ne dersin?,, dedi. Kezban'la iyi geçinirmiş! Ayşe, Alinin bu îddiıımx_reddedi— yordu: “— Hayır, ben korkudan ona yar- dım ettim. Yardımım da yatakları in- dirmek, bir de ölünün ayaklarından tutup çukura koymak oldu. Biz Ke.f— banla hep iyi geçindik. Eğer ben bir kötülük yapsaydım Kezbana değil, A- liye yapardım.,, ç ü İddia makamı, Ayşeye, cinayetin üzerinden dört gün geçtiği halde, ne- den gidip karakola haber vermediği- ni sordu. Ayşe dedi ki: « — Ali beni, bu dört gün içinde hiç bir yere bırakmadı. .Nerey: git- timse beraber gitti. Fırsat bulama- dım. Beni çarşıya götürdü. Gramofon plâkı aldık, entarilik aldı, yanından ayırmadı. Ben Kezbanı ölü bulduğum gün, saçımı başımı yolmuştum. Polis- ler üstümü aradıkları zaman bu saç- lar da çıktı.,, Reis Aliye sordu: a #« . Öyle mi Ali? Ayşenin cebin- den saç çıktı mı? « .. Evet çıktı, ama o kendi saçı değildi. Kezbanın saçı ifli. Kezban debrenirken benim elimi — ısırmıştı. Saçlarından bazı parçalar kopmuştu. Ayşe onları topladı., Zabıt varakaları Bundan sonra emniyet te_qkilâtmm zabıt varakaları okundu: İki numara- 1r zabıt varakasında Merkez Bankası- a bozdurmak üzere giden Ali Ayşenin memür tarafından tanın- ;Şğı ::ılıtılıyordu. Başka bir zabıt varakasında, Ali, Kezbanın üç beşi- biryerde'si ile dört altını olduğunu bildiğini ve beraberce öldürüp göm- düklerini söyliyordu. Bu zabıt vara- kasında Alinin şu sözleri, hâdiseyi aydınlatıyordu: «.— Parayı Kezbanın yatağının i- çinde buldum, sarı renkli bir mendi- le sarılmıştı. Aldık, Ayşe ile Birlik- te bankaya gittik. Altınları 174 lira 31 kuruşa bozdurdum. Dönerken plâk, Ayşeye entarilik, makara, patiska ve diğer bazı şeyler aldık. Bunları Ayşe beğendi. Kezbanın küpelerini de Ay- şeye verdim.,, diyordu. Son olarak adli tabib raporu okun- du. Raporda Kezbanın boğulma neti- cesi öldürüldüğü, üç buçuk aylık ha- na pâri -İmile olduğu kaydediliyordu. Reis i- kisine de bir diyecekleri olup olma- Ağır Ceza Mahkemesi Reisi B. Arif dığını sordu. İkisi de hiç bir söyli- yecekleri olmadığı cevabını verdiler. Şahidlerin ifadeleri Zabıtların okunmasından sonra şa- hidlerin dinlenmesine başlandı. Mus- tafa kızı Satı, Ali ile Kezbanı bera- berce ve Alinin elinde altınlar oldu- ğu halde gördüğünü söyledi. Kezbanın altınlarının kendisinde durduğunu Zekiye, cumartesi akşa- mı Kezbanın gelip kendinden altınla- rını aldığını, Aliyi görmediğini, pa- rayı Bankaya yatıracağını söylediği- ni anlattı. Sirkecilik yapan ve Kezbanın ken- disinden vaka sabahı simid parası is- tiyen ihtiyar Mustafa, sabahleyin sa- at sekizde Kezbanın geldiğini, ken- disinden para istediğini söyledi. Reis sordu: “—. Kezbandan sonra saat 8-9 ara- sında Ayşe geldi mi? “— Hayır gelmedi. Ben saat 9 da sirke satmaya gitim. Gelmedi. Ayşe itiraz etti: «— Geldim. Saat 9 dan önce git- tim, Kezbanı sordum, Mustafa dayı mangalın başında oturuyordu. “— Hayır, ben yalan söylemem. Allah korkusu var, kanun korkusu var. Ayşe sabah gelmedi.,, Mustafa dayıdan sonra karısı din- lendi. O da Ayşenin sabahleyin de- ğil, öğleye doğru geldiğini söyliyor- du. “Bu adam beni öldürecek!” Suculuk yaptığını söyliyen Hasan Hüseyinin karısı Zeynebin şehadeti, Kezbanın ölümünden evel Aliden şüphelendiğini anlatıyordu. “Zeyneb dedi ki: “— O gece Kezban ile Ali bize geldiler. Bizim odamız küçük oldu- ğu için ev sahiblerimizin odasına çık- tık. Saat 7 di vardı. Orada biraz o- turduk.Kezban çok kederli idi. Bir ara aşağıya indi. Bana seslendi: “— Zeyneb bacı, biraz gelir misin sana bir derdimi söyliyeceğim.,, Aşağı indim. Ağlamaya başladı: “— Ben bu Aliden korkuyorum. Beni öldürecek dedi. “— Neden, dört senedir öldürme- di de neden şimdi öldürsün? dedim. “— Bugün Zekiyenin yanında du- ran altınlarımı aldım. Bankaya gittik. Geç kalmışız. Altınlar şimdi yanımda duruyor. Onlar için beni öldüreceğin- den korkuyorum. Sonra şimdi bir de Ayşe var. Evelden o yoktu!,, dedi. Ben de kendisine iyi sözler söyle- dim: “— O kadar korkma, bu adam canavar mı? dedim, Ertesi sabah saat onda onlara git- tik. Kezban yoktu. Onu sorduk. Ây- şe: “— Ali ile kavga ettiler. Kezban bıraktı gitti.,, dedi. Halbuki eşyaları orada duruyordu; “— Nereye gide- âe.k. Eşyaları burada gene gelir, de- im, O sırada Ali lâfa karıştı ve bizim gramofon plâklarını nereden aldığı- mızı sordu. Sonradan öğrendik ki Ali ile Ayşe gitmişler oradan plâk almış- lar.,, Zeynebin kocası Hasan Hüseyin de aynı şeyleri söylüyordu. Sadık'ın söyledikleri Hadise hakkında en enteresan ifa- deyi Hasan oğlu Sadık verdi. Çünkü Kezban dört sene evvel Sadığın metres- liğini yapmış. Ali ile darğın olduğunu söyliyen Sadık dedi ki: “— Keziban dört sene evvel benim - le beraber yaşardı., Ben şimdi evlen- dir.: Seneler var ki hiç konuşmayız. Ni- zim eve gelmez, hattâ sokakta rastlaş - tık mı yolumuzu değiştiririz. Reis sordu: “— O gün Keziban gelip seninle konuştu mu, seni aradı mı? “— Hayır... Ne o gün, ne de başka gün gelmedi. “— Bak Ali, Kezibanın senin evin - den çıktığını görünce onu kıskanmış öldürmüş. “— Yalan söylüyor.” Sadık'ın karısı Cemile de aynı şey - leri söyledi. Reis Ali'ye sordu: “— Hani sen ifadende Kezibanı Sa- dık'ın evinden çıkarken gördüğünü söyliyordun! Zanlı önüne bakarak cevab verdi: “— Yanlış söylemişim: Kezbanın Sadık'ın evine girdiğini bana Ayşe söy- ledi.” Bundarn sonra saatçi ve plâkçı B. Mahmud dinlendi. 31 sonkânunda öğ- leye doğru dükkânma bir erkekle bir kadının 'plâk almak için geldiklerini söyliyen B. Mahmud dedi ki: “— Erkek çok plâk almak istiyor, kadın mani oluyordu. Bütün paramızı hep plâk için mi harcıyalım? diyordu. Bende, bırakın para kazanan dilediği gibi sarfetsin dedim. O zaman kadın, hayır, altın bozdurduk, Hem de ziyan ettik, dedi, Ertesi günü dükkânıma Hasan Hü- seyin geldi, O, benden daima plâk alır. Dün size bir müşteri gönderdim, geldi mi diye sordu. Evvela hatırlayamadım. Sonra tarif edince hatırladım: “— Bir kadın bir erkek geldiler. Bankada altın bozdurmuşlar. Erkek çok plâk almak istiyordu. Kadın bırak- madı. dedim. Reis Ayşeye sordu: “— Ayşe, banka neresi ben bilmem diyordun. Bak, plâk alırken altınlardan ziyan bile ettiğinizi söylemişsin.” Katil Alinin metresi Ayşe tım. Bir türlü ölmüyordu. Can hevlile altımda tepiniyor, elimi cırmalıyordu. Sonra çengelde asılı olan elektrik kor- donunu ald:m. Boğazına taktım. Ölün ceye kadar çektim.,, dedi. “— Bu kordon nerede?,, diye sor- duk. Evvelâ bilmediğini ve nereye koyduğunu unuttuğunu söyledi, “— Bütün eşyalarınıza bakacağız. Nerede ise kendiliğinden çıkar, dedik. O zaman elile Ayşeyi gösterdi: “— O bilir1,, dedi. Ayşe o zaman hırçınlaştı, bilmiyo - rum, yalan söylüyor dedi. Biz, bütün eşyaları ortaya döküp kondonu arama- ya hazırlandığımızı görünce kendi san- dığını gösterdi. Zabıta mmeurları Ay - şenin sandığını açtılar ve bir teneke ku- tu içinde 3 - 4 metre uzunluğundaki e- lektrik kordonunu buldular. Üzerinde kan lekeleri vard, Bu lekelerin Keziba- nin kânı olduğunu ikisi de itiraf etmiş lerdir. Ayşenin sandığından, Alinin Ke- zibana verdiği alyansını ve Kezibanın yüzüklerini bulduk, Burada olan bir hâdisenin, yandan duyulup duyulmıyacağıtır anlamak için merakla dışarı çıktım ve Alinin eviyle bitişik olan bekârların odasına baktım. Dıvar müşterekti. Buradan 20 - 30 met- re ilerde olan Sadık'ın evini aradım, buldum. Kapının önünde bir kadın du- ruyordu. “— Siz kim siniz?” dedim. “— Sadık'ın karısıyım.” cevabını ver di. Kendisine, geçen pazar günü öldü - rülen Kezibanın o gün evlerine gelip gelmediğini sordum: “— Keziban bizim evin önünden bi- le geçmez, dedi. Çünkü o, kocamın es « kiden metresi imiş. Bizde ne işi var?” Ayşe hiç cevab vermedi. Müddetumumi muavini B. Hüseyin'in şehadeti Son olarak tahkikatı yapan Cum- huriyet Müddei fliği inleri: den B. Hüseyin Sapmazlı dinlendi. (e iyet müddei isi B. Baha Arikan'ın emri üzerine tahkikata me- mur edildiğini, bunun için Demir Fırka merkezine giderek baş komiser B. Hal- idden hâdisenin mahiyetini sorduğunu söyliyen B, Hüseyin Sapmazlı, zabıt varakasındaki hâdiseleri izah etti ve komiser B. Halidin kendisine vakayı anlatış şeklini hülâsa ederek dedi ki: “— Ali ile Ayşe biribirine mübayin ifadeler veriyorlardı. Bu ifadeleri te - lif için her ikisini dinledim. İfadele - rinde ısrar ediyorlardı. Ayşe Aliye karşı “senin erkekliğine yakışır mı? Ne diye böyle yalan söylüyorsun?,, di- yordu. Her ki zanlı da Kezbanın altın- larından haberleri olmadığını söyli- yorlardı. Son olarak şu tedbire baş vur- dum: Aliyi, baş komiser Halidin ma- sasına oturttum. Kendim karşısına g.eçtim. Bankadan alındığını tesbit et- tiğim 174.31 lirayı bulmak için, Alinin ve Ayşenin aldıkları eşyaların ve öde- dikleri paraların bir hesabını yaptım. Bu_ yekün seldeki mevcud paraya ilâve edilince 174.36 liraya çok yakın bir ra- kam meydana çıkıyordu. Aliyi yalan söylemede sırar etmesinin faydasız ol- duğunu, eşyaları aldıkları dükkânla - rın sahiblerini teker teker getirerek onlarla yüzleştireceğimi söyledim: “— Ben gidiyorum, Sen düşün, ya- riın sabıh ben gelince ya hakikati söy - lçr.ıın ve yahud dükkân sahiblerini ge- tiririm.,, dedim. Ertesi sabah dokuzda polis merkezi- ne gidince öğrendim ki, ben gittikten sonra maznun bunu daha fazla inkâra mahal yoktur diyerek hakikati itiraf etmiş ve her şeyi anlatmış, .Bu zabıt münderecatının tevsiki i- çin maznunları tekrar çağırttım. Ayşe her _şeyi itiraf ediyordu. Başkomiser ve bir kaç polis memuru alarak yanı- m_ızdı ladlt tabib de olduğu halde Ali- nin evine gittik. Çukurun olduğ ri ku_dmiık. Kezbani adif tabib mî:yy:ue etti. Gırtlağı ezilmişti. Doktor dedi ki : “— Bu kadın, yalnız boğazı -sıkıla- rak ölmemiştir. Boğazında teller var- dır, İple boğulmuştur. ,, g O evvelâ inkâr etti. Doktor, onun e- linden tutarak ölünün boğazındaki yu- varlak lekeleri gösterdi. O zaman Ali, heyecan içinde şunları söyledi : “— Evvelâ elimle boğmak - istedim. 7 — 8 dakika iki elimle gırtlağını sık- dedi. Reis; B. Hüseyin Sapmazlıya sor- dut Katil Keskinli Ali açma, mezara gömme, kordon tedarilk etme gibi işlerle Alinin cinayetine yar dım eden Kezbanin 81 inci ve 296 ıncı maddelere göre mahkümiyetini istedi. Ali için istenen ceza idamdır. Ayşe- ye tatbiki istenen madde beş seneye ka- dar ağır hapistir. Hâkim suçlulara bir diyecekleri o- lup olmadığını sordu. Ali ve Ayşe mü- dafaalarını yazılı olarak vereceklerini söylediler. Mahkeme, salı günü saat 9.30 a bıra- kılmıştır. Çok mühim bir nokta Bu cinayet, ikinci kânunun 30 uncu pazar günü işlenmiştir. Hâdise bütün esrarlı ve karanlık hüviyetine rağmen dört gün içinde tamamen aydınlatıl- mış, suçlular yakalanmıştır. Emniyet teşkilâtını tekrar tebrik ederiz. Adliyemiz, bütün tahkikatı onbeş günde ikmal etmiş, deliller toplanmış, şahidler tesbit edilmiş, ifadeler alın- mış, vakayı aydınlatacak en ufak nok- talar üzerinde bile hassas bir emek har« canmıştır. Ağır ceza mahkemesi, dün adâleti infaz için lüzüum gördüğü bütün ma- lâmatı, vesikaları, şahidleri; hazır bul- muştur. Türk adliye tarihinde, bir in- san hayatiyle alâkalı bu kadar karışık bir davânın bir günde intacı ilk defa vâki bir hâdisedir. Adâletin tevziinde, hak mefhumunu isabetle olduğu kadar, süratle vermeyi gene bu adâletin ica- bından sayan ve bunu dün çok güzel tatbik eden adliye teşkilâtımızı gönül- den tebrik etmeyi bir borç sayıyoruz. Adliye vekilimizin Kamutay kürsüe sünden ,hükümetin bir gayesi olarak İ« zah ettiği seri ve isabetli hükmün mus- vaffak bir örneğini ,dün bize Ankara ağır ceza mahkemesi vermiştir. Çünkü bir celsede muhakeme bitirilmiş, İş “— Kanaatim şudur Cinayetin en büyük rolü Ayşededir. Delillere rağ- men inkârda devam etmektedir. Ayşe, Ali ile ne pahasına olursa olsun evlen- mek istemiştir. Sonra cinayet gece vu - ku bulmamıştır, Sabah, saat 8 - 9 ara - sında olmuştur. Keziban, Sadık'ın evi- ne gitmemiştir. Bu itibarla bir âni te- hevvür ve kıskançlık meselesi bahis mevzuu değildir. Yalnız Kezibanın pa- rası ile Ayşe ile Alinin evlenme mesele- leri kalıyor. Bu evlenme için hazırlık bile yapılmıştır: Kezibanın altınlarının parasiyle alınan dallı kumaş, Ayşenin gelinlik entarisidir. Bütün bunlar, ci- nayetin tasavvur ve tasmim ile yapıl- dığını anlatan delillerdir.” Bu sırada mahkeme reisliğine gel- miş olan bir tezkere okundu. Bunda A - linin, bundan evvel iki sene bir ay müd- detle hapis cezası gördüğü bildiriliyor- du. Halbuki Ali, mahkemeye verdiği ifadede hiç bir sabıkası olmadığını söy- lemişti, Reis zanlılara, tahkikatın tevsii hak- l;mdı bir talebleri olup olmadığını sor- u. Ne Ali ve ne de Ayşenin hiç bir ta- lebleri yoktu, Saat 14 e yaklaşmıştı. Beş saatten beri devam eden duruşmanın bir saat - lik tatilden sonra 15 de devamına ka- rar verildi. Öğleden sonra Saat 15 de duruşmaya tekrar baş- landığı zaman sabaha nisbetle daha mahşeri bir kalabalık mahkeme salonu- nu, adliye koridorlarını doldurmuştu. İlk olarak demirfırka merkezi baş komiseri B, Halid dinlendi. B, Halid, müddei umumi muavini B. Hüseyin Sapmazlının şehadetinde söyledikleri- ni tekrarladı. İddia makamının talebi Muhakemenin duruşma safhası bit - mişti. İddia makamr söz aldı ve vaka - nm veciz bir izahını yaptıktan sonra Kezbanı parasına tamaan önce ellerile, sonra elektrik kordonu ile boğarak ve büu boğma vakasını ölünceye kadar te - madi ettirerek kasden öldüren Alinin türk ceza | 450 inci madde - sinin 7 inci fıkrasına gööre ve mezar *“— Tahkikatı yapan müddei $ | yalnız müdafaa ve karara kalmıştır. sıfatiyle & inizi söyler misiniz? Cinayetin en büyük rolü Horp gomilerine kCl',l Ayşe'dedir! korkunç bir silâh Hava maynı Vaşington, 19 (A.A.) — Dün, me- busan meclisinin deniz komisyonu hu zurunda Lesler Barlov ismindeki bir askeri mucid tarafından harb gemile- rine karşı hava mayinleri ile yapıla«k cak yeni bir hücum tarzı hakkında İ« zahlar vermiştir. B. Barlov, ezcümle demiştir kit “— Bu tarzda hücumlara karşı harb gemileri tamamiyle aciz bir vaziyet« te kalacaktır. Bu hava mayinleri, 4500 metre yükseklikten her türlü harb gemilerine karşr müessirdir. Bu mayinler, deniz mayinlerinin deniz altında yaptıkları tesiri aynen hava»- da yapmaktadır. Bu husustaki plânlar, şimdi ta- mamiyle hazırlanmış bulunmaktadır. Bu yeni hücum silâhı yakında tatbik sahasına geçecektir. Bu yeni silâh, her türlü yük gemileri ve diğer yare dımcı gemilere karşı da müessirdir. Amerikada yağmurlar ve tuğyanlar Vaşington, 19 (A.A.) — Vaiko- Kopu - Havkesbay civarında Kopua- vahara vadisini sular basmış ve otuz kişi boğulmuştur. Birçok mikdarda yağan yağmur- larla kabaran nehrin suları sedleri yıktıktan sonra demir yolu inşaatın- da çalışan amelenin çadırlarını sü- rüklemiştir. ü Bu havalinin şarkını istilâ eden sular mühim tahribat husule getir- mişlerdir. Yollar ve köprüler hasara uğramıştır. Münakalât durmuştur. Bulgar kırraliçesi İtalyaya gitti Sofya, 19 (A.A.) — Bulgar kraliçe- si yanında birkaç kişi olduğu halde kı- sa bir müddet için İtalyaya hareket et- miştir. Kuzenin Cenova dükünün ev- lenme merasiminde bulunacaktır,