9 Aralık 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS 9 - 12 - 1937 D Ü'Ş-ÜEN LLLLLLLLDR SADNSUNANUCDANCGALASENCACASCESABENEN. ÜŞLER Sizaraeenu İki zihniyet Şanghayda enternasyonal mıntaka sokaklarından japon nümayiş kıtaları geçerken, bir çinli, binalardan birinin üçüncü kat penceresin- den, “Yaşasın Çin” diye haykırarak kendisini aşağıya atmış ve düşman a| çizmelerinin çiğnediği taşlar üzerinde can vermiş! Fransiz Kamutayda Dün kabul edilen kanunlar Kamutay dün Refet Canıtezin baş- kanlığında toplanmış ve hükümetçe geri istenen bazı lâyihaların iadesini, askeri k ında yapılan bir rinin, çin - japon kavgasına tahsis ettikleri sütunların arasına sıkışan bu küçük haber, ne kadar mânidardır. Burada, vatan aşkını, canmı bu uğurda hiçe sayacak kadar şiddetle hisseden bir adam karşısında bulunduğumuz muhakkaktır. Ve gene muhakkaktır ki, japon kıtalarının tazyiki karşısında fasılasız gerileyen Çin orduları yurdseverliği fedakârlık derecesine çıkaran böyle pek çok insanlara maliktir. Fakat, dikkat ediniz, münferid bir hâdise olmaktan çok daha fazla, bir manâ ifade eden bu hareket, boşuna değilse bile yerinde harcanma- mış bir fedakârlık, bir pasif fedakârlık jestidir. Eski Çin medeniyeti bu pasif zihniyet üzerine bina edilmiştir. Şark, halâ bu zihniyetin tesirlerinden kendini sıyıramamakta, halâ Hindis- tanda Gandhi, pasif müdafaanın peygamberliğini etmektedir. Şark ve garb medeniyetlerinden, insani bakımdan ve ayrı ayrı ele alınınca, hangisinin üstün olduğunu tetkik etmek mevzuumuzun dı- şındadır. Sadece müşahede ettiğimiz bir realite - vardır ki, o da, aktif garb medeniyeti karşısında pasif şark medeniyetinin, bütün müdafaa imkânlarından mahrum bir halde, gerilemesi, köleleşmesi veya köle- leşmek tehlikesine maruz bulunmasıdır. Bu hakikati vaktinde farkeden Japonya, şarkın bu pasif medeniyet telâkkisinden kurtulduğu nisbette yükseldi, ve bugün, Çine karşı, gar- bın zihniyet ve metodlariyle hareket ettiği içindir ki kendisinin birkaç misli kalabalık bir memleketin ordularını hiçe sayan bir cürete sahibtir. Türk tarihini gözden geçiriniz, tezahürlerini müşahede ettiğimiz bu pasif ruhun, türkün ırki karakterlerine hiç uymadığını tasdik edersiniz; Yalnız Osmanlı imparatorluğunun alçalış devresinde, yabancı kay- naklardan aşılanmış bir tevekkül telâkkisi türk milletini uçurumun tâ kenarına kadar getirmiştir. Bu memleket, milletine, asli karakterini iade eden Dâhi'nin tam za- manındaki müdahalesi sayesinde kurtuldu. İnkılâbın, medeniyet telâkkimiz ve hayat görüşümüzde yaptığı bü- yük değişikliğin kıymet ve ehemiyetini daha iyi idrak etmek için, göz- lerimizin önünde cereyan eden ve ibret dersleriyle dolu olan hâdisleri dikkatle müşahade etmesini bilmeliyiz. — YAŞAR NABİ Mahkemelerde Bir sandalye kavgası Sandalye senindi benimdi derken çıkan bir kavga Hani bir söz vardır: Kaşla göz a- rasında sürmeyi çalar! derler. İşte dün buna benzer bir davaya ikinci sulh cezada bakıldı: Tahtakale sokağında bir francala fırını vardır. Fırının kâtibi kendisi- ne aid sandalyayı kapının önüne çı- kararak geleni geçeni seyretmeğe baş lar. Biraz sonra içerden kendisine gel- mesi için seslenirler. Aradan iki dakika gibi kısa bir zaman geçtikten sonra kâtib işini bi- tirip dışarıya çıkınca sandalyasının olmadığını görür. Etrafa bakınır, yok! On beş adım ötede ve sokağa sapan kahveye gitmeği aklına geti- rir. Belki, der, garson kendi sandal- yası sanarak götürmüştür? Kahvenin kapısı önünde sandalya- larında oturan birkaç müşteriye gar- sonun sandalya getirip getirmediği- ni sorar ve oturanlar biribirlerinin yüzüne bakarak gülüşürler. Kahvenin yanında bir de lokanta vardır. Bir de ne baksın sandalyası lok kapısı yi değil mi? Bir muziblik yapıldığı kanaatı- na varır ve sandalyasını eline alarak yerine döner. Daha on adım atmadan lokantacı Mehmed Seğirtir ve kâtibin kolundan yakalar: İ — Hey hemşerim yanlış götürü- yorsun! Kâtib bu sözün önce şaka söylen- diğini sanır. Fakat elinden sandalya- mın gitmekte olduğunu anlayınca me- seleyi anlatır ve bu defa da Mehme- di ikna ed Senindi, benimdi derken bağırtı gürültü olur, ve esa- sen polis noktası da çok yakın oldu- gundan polis sesini" geldiği tarafa koşar ve ikisinin kapışmakta olduğu- nu görünce onları ayırır. Kavgalılar merkezde ifadeleri alı- nıp derhal mahkemeye sevkedilirler. Duruşmada aşçı Mehmed beş şa- hidini dinletti. Diğer taraf ise, san- dalyayı kimden satım aldığına dair eski mal sahibini dinletti. Mehmed atıldı: — Benim beş tane şahidimden başka esas dinlenmesini istediğim bir şahidim vardır. Hâkim: — Adı nedir? Söyle de ihzar mü- zekkeresi çıkarttıralım, — Kâzım... fakat sandalyanın be- nim olduğunu görmeniz için hususi alâmeti farıkaları da görmeniz lâzım- dır. Sandalya şimdi Anafartalar mer- kezindedir. Fakat göndermeği unut- tular. Ki a Ş Suçlu mevkiinde bulunan Meh- medin gösterdiği şahid Kâzım ile sandalyanın celbi için tezkere yazıl- masına karar verildi ve duruşma baş- ka bir güne bırakildı. İşte sandalya kavgasr diye buna derler. Malatya meyvacılık İstasyonu direktörlüğü İhtısas tahsilini Fransada yapmış o- lan ziraatçilerimizden Ankara mınta- kası ziraat mütehassısı B. İsmet Elgin Malatyada kurulan meyvacılık istas- yonu direktörlüğüne tayin edilmiştir. tadili, devlete aid bir kısım binalar sa- tış bedellerile resmi daireler yapılma- sı hakkındaki kanuna bir fıkra ilâvesi- ni, nalband mektebleri ve nalbandlık sanatı hakkındaki kanun lâyihasını, erazi ve bina vergilerile binalardan l k iktısadi buhran vergisinin vi- lâyet husust dairelerine devri hakkın- daki kanuna bir madde ilâvesini, aske- ri memurlar kanununa bazı madde- ler ilâvesini, Denizli mebusu Necibali Küçükanın musiki notalarının güm- rükten muaf olarak geçmesine dair kanun teklifini kabul etmiştir. Kamu- tay yarın onbeşte toplanacaktır. Kamutay encümenlerinde reis vekillikleri Kamutay encümenlerinde birer re- is vekilliği ihdası ile büdce ve maliye encümenlerinin birleştirilmesi hakkın- da dahili nizamnamede tadilât icrası ü. zerinde tetkikler yapılmaktadır. Esnaf cemiyetleri yardım sandığı Ankara esnaf cemiyetileri - için bir yardım sandığı talimatnamesi projesi hazırlanmış ve ticaret: odası idare heyetine verilmiştir. İdare he- yeti bu talimatnameyi tetkik etmek- te ve esnafa geniş mikyasta- ticari, sıhi ve daha diğer bakımlardan yar- dım edebilecek imkânları ihtiva et- mek üzere icab eden etüdler yap- maktadır. Yakin bir zamanda talimat- name Ekonomi Bakanlığına arzedile- cektir. Şehirler arası telefonu Şehirarası telefonlarında büyük bir inkişaf vardır. Ankaraya bağlanan A- dana hattının bu kış zarfında cenub hududlarımızdaki şehirlerimize ulaş- ması için çalışılmaktadır. Hattın in- şasına devam olunmaktadır. v A Trakya ve orta Anadoluda hava sisli geçti Dün şehrimizde hava kısmen bulut- lu geçmiş, ısı gece 7 gündüz 14 derece olarak kaydedilmiştir. Dün yurdun Trakya ve Orta Anado- lunun bir kısmında hava yeryer sisli, diğer bütün mıntakalarda bulutlu ve kapalı geçmiştir. Dünkü yağışların ka- remetreye bıraktıkları su mikdarları Muğlada 29, Sinopta 15, Balıkesirde 7 kilogramdır. Dün en düşük 1sr sıfırın altında Er- zurumda 10, en yüksek 1sr da Antalya- da 20 derece olarak kaydedilmiştir. Tenzilâtlı tarife ithal edilen 1865 ton gazete kâğıdı nasıl tevzi edilecek? Gazete ve ların basılır d kullanılmak ve beşer santim fasılalı filigram çizgileri bulunmak şartiyle 1937 büdce kanunu ile tenzilâtlı olarak ithali kabul edilen 1865 ton gazete kâ- ğıdının tevzi sureti hakkında hazırla- nan kararname Bakanlar heyetince tet- kik ve tasvib olunmuştur. Bakanlar heyeti gelecek sene de bu müsaadenin verilmesine dair raporda bahsedilen ti i için daha ş bır şeyde- nemiyecegini tasvıb ettiği kararname- de zikretmektedir. 1865 ton kâğıdın tevzi sureti hakkındaki esaslar mMat- buat genel direktörlüğü tarafımdan tatbik olunacaktır. Bu esaslari aynen yazıyoruz: 1) Tevziattan istifade edecek gazete ve mecmualar : ile a) Resmi makaml veya teşekkü- lü hususi bir kanuna bağlı olan mües- seselerce, yahud — teşekküllerindeki maksad gazetecilikten başka bir tica- ret olan şiırketlerle alelümum mali mü- esseselerce neşredilmiyen, b) Münhasıran ilân neşri ve reklâm maksadile çıkarılmayıp milli tenvir ve terbiyeye yer veren, €) intışar zamanı yılda bire inhisaı etmeyip Maarif vekâleti neşriyatı der- leme direktörlüğünce gayri mevkut o- larak kayıd olunmayan, d) Tenzilâtlı kâğıd cinsinden kâğıda basılan gazete ve mecmuaların tevziat- tan istirade etmeleri, 2) Bu suretle tevziattan istifade e- decek gazete ve mecmualar için hazi- ran 1937 tarihinden itibaren gerek merkezde ve gerekse diğer yerlerde çı- karrlanların — unütulmaması suretile Maarif vekâleti neşriyatı derleme di- rektörlüğü ile Matbuat umum müdür- lüğü tarafından müştereken bir cedyel hazırlanması, 3) TVevziatın, her gazete ve mecmu- anın onbin tirajdan yukarısı hesaba katılmamak suretile tiraj ve hacimle- Tine göre tesbiti. .. 4) 1937 haziranından itibaren tahak- kuk ettirilecek tevziatın ilk altı aylı- gınım bir kerede ve mütebakisinin de her ayın başında verilmesi suretile ya- pılması, 5) Herhangi bir ay içinde neşriya- tını tatil eden veya kapatılan bir gaze- te veya mecmuanın sonraki ay için his- sesinin iptali ve yeniden çıkarılanlar- dan yukarıdaki hükümlere göre tevzi- attan istifade edecekler olursa yapıla- cak tevziata onların da ithal edilmesi. 6) Hisseleri az olduğu veya doğru- dan doğruya ithal muamelesi yapabi- lecek mevkide bulunmadıkları cihetle kendi adlarına kâğıd getirmiyen ga- İş yerlerinde Dahili talimatnamelerle yapılması mecburi tutulan esaslar nelerdir İktısad Vkâletinin tebliği: 3008 numaralı- iş kanununa tâbi işyerlerinin dahili talimatnameleri hakkında resmi gazetenin 15 eylül 1937 tarihli ve 3709 sayılı nüshasın- da ve Anadolu ajansı vasıtasiyle ay- nı tarihli günlük gazetelerde neşre- dilmiş olan - resmi tebliğ - e göre ya- pılacak - dahili talimatnameler - in işverenlerce tanzimini — kolaylaştır- mak için, bunlara dercolunması mec- burtf tufulan esaslar aşağıda yazilı maddelere hasredilmiştir: 1. — İşyerinin ticaret sicillinde ka- yıtlı olan ünvanı, adresi ve yaptığı iş. 2. — İşvcrcnin ismi ve adresi. 3. — İşin her günkü başlama ve bitme -saatleri. 4. — Mectburi dinlenmeler: 5. — Fazla saatlerle çalışma. 6. — İşçi ücretleri. 7. — Hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatiller, 8. — Sağlık koruma ve iş emniyeti bakımından işçilerin riayete mecbur oldukları hususlar. 9. — İş inzibatı hakkında işçilerin riayete mecbur oldukları hususlar, 10. — Cezalar. 11. — İşyerinde, işçilerin şikâyet ve müracaatlarının nereye ve kime yapılacağı. Yukarda yazılı bendlerden bazıla- rına müteallik izahlar: 3 numaralı bent hakkında: â - İşyerinde 16 yaşını doldurmı- yan işçiler bulunup da bunların çalış- ma saatleri ile diğer büyük yaştaki işçilerin çalışma saatleri arasında fark varsa, bu çocuklara mahsus olan çalışma saatleri ayrıca gösterilecek- tir. b - İşyerinde işin başladığı ve bit- tiği saatler muhtelif mevsimlere göre değişmekte ise, bu değişmeler ayrıca yazılacaktır. c - İşçi postalariyle çalışılryorsa, ğ her bir postanın vardıya - nöbet - sa- atleri ve postaların gece ve gündüz çalışına sıralarının haltadan lâllaya mı, iki haftada bir mi veya aydan a- ya mrı değiştirildiği gösterilecektir. İHTAR: Umumi memleket saati olmıyan yerlerde - iş kanununun 41 inci maddesi mucibince işyeri saati- zete ve mecmua sahiplerinin işlemiş veya işliyecek hisselerini münasip gördükleri eşhas ve müessese em- rine getirebilmeleri ve bu takdirde keyfiyeti alâkalr gümrük idarelerine bildirmeleri. 7) İzmirde çıkan gazete ve mecmua- lar için ithal gümrüğünün İzmir, öte- kiler için de umumiyetle İstanbul ola- rak tayini, U ourmalan Tevazu Bizim eski şairler, tevazu tarafta- rridiler: Tevazu ayni rif'at, hizmeti millet siyadettir. Mısrar, bu taraftarlığı - dünkü te- lâkkiye göre - berceste bir eda ile an- datır. Ve tabü kihirin, azametin de düş- manı görünüyorlardı: Lâzım değil inayeti ehli tekebbürün, Bahşeyledik atâsını vechi abusuna. Beytinde anlattıkları gibi. Hâk ol ki Huda mertebeni eyleye âli Diyecek kadar bu işin ifratına gi- den şairler de görülmüştür. Büyük alman şairi Göte ise teva- zua ne kadar düşman olduğunu şu cümlesiyle anlatmıştı: — Alçaklar mütevazidirler. Hayatını anlatan kitablar, eğer ya- dlan soylemiyorlarsa Faust muharri- ri, bu sözü ölünceye kadar kendisine düstur ittihaz etmiştir. Galiba, Göteyi tanıdıktan sonra bizim “Edebiyatı cedide,, cilerden birisi şöyle bir vecize yazınıştı: son gunlerde fenne de sirayet ettiği görülüyor. Arz cazibesinin hepimizi ve her şeyi aşağıya doğru çektiğinden bah- sedecek değiliz: Profesör Pittard'ın stratosfer ba- Tonuna karşılık olmak üzere profe- sör Einstein da denizin tâ dibine i- necek bir âlet icad etmiştir. Avrupa gazeteleri, yakında bu iki âlimden birisinin en yüksek irtifaa çıkacağı, birinin de en alçak derinli- ğe ineceğini, buralardan birbirleriy- Je muhabere edeceklerini yazıyor- lar: Einstein nazariyesinden sonra, Einstein tevazuu - T. İ. İthalât, ihracat ! — Fazla tevazu yapmay ; son- ra sahi zannederler! İrlandalı edip Bernard Shaw da tevazu düşmanları, hattâ tecavüz dostları arasında yer alır. Bir “Edebiyatı cedide,, cinin yu- karıya naklettiğimiz vecizesinde bir tutam hakikat de yok değildir. Çün- kü birçoklarımız, gerçekten teva- zuu, gürür ve azametimizi peçele- mek, bazen de ingilizlerin tabiri ile fishing for compliments yapmak i- çin yaparız. Bununla beraber “adabı muaşeret,, âlimleri, halâ, tevazuun iyi ve güzel bir şey olduğu hakkında söz birliği etmiş bulunuyorlar. Şimdiye kadar yalnız edebiyat çevresi İçinde adı düyulan tevazuun Ü 1928 senesi ilk baharında Ha- leb'ten geçiyordum. En önce gö- züme çarpan nokta, şehrin ana caddelerinden gürültü, patırdı, trampet ve borularle seneğalli ta- nalist kelimesinin arabçaya ( (va- tani” şeklinde tercüme edildiğini ilk defa'orada öğrenmiş ve bu ka- labalığın “vatani” ler olduğunu anlamıştın. Bu toplantılar bir in- tihab dolayısiyle yapılıyor ve Se- negal borularının şamatası içinde kaybolan bu nutuklarda fransızla- rı “ihrac” a dair imalar duyulu- yordu. Dün Haleb'ten gelip gazetemiz- de çıkan bir telgrafa göre de aynı “vatani”ler türk Hataya arab “id- hal” etmektedir. k İhraç ve idhal, yahud arab kai- desiyle cemileyelim, idhalât ve ih- racat | Vatan ve millet adına bir nevi « ll nn dağilake * Bizim asfalt Bu satırlar yazılırken bizim matbaanm önünde silindir. maki- burların geçişi olmuştu. O büyük harbte bir şairimizin bu ça laeal L | ça K söylemiş olduğu şu beyti hatırla- mıştım : Ne mülkünün şerefiçin, ne kendi ganın için Fedayı can edeceksin adüvvü canın için! Biraz sonra yan sokaklardan bi- risinde nutuk söyliyen bir fesliyi dinliyen fesli bir kalabalık gör- düm; yanlarına sokuldum. Nasyo- nesi işlemekte, siyah ve sıcak zift, eski parkelerle kotaman merda- nelerin arasına serilmektedir. Bizim matbaanın karşısındaki çinko, teneke ve tahta perdeler ol- dum olasıya çok çirkindi; fakat asfalt dö ğe başlandılı sonra bu çirkinlik büsbütün sırıt- mağa, büsbütün göze başladı.: Güzel cadde iki yanındaki ev- lerden “mutabakat” ister ! helsnmd Nan - Kin ! Dün Ulus'un “biraz eğlenelim!,, sütununa bir bulmaca yapmak i- çin “Nankin” kelimesini ele al- dım. Bu şehir adını önce iki hece- ye ayırdım: Nan — kin. Birinci he- ce farsçada ekmek manasına geli- yor, Fakat düşündüm ki son faci- alar dolayısiyle yüz binlerce çinli ekmekten mahrumdurlar. İkinci hece ise “sürekli bir inti- kam arzusu” manasınadır, bilirsi- niz. Bu duygunun bütün çinlilerin yüreğinde yaşadığına şüphe yok- tur. Fakat varuşlarında harbolan, sokaklarındâ bombalar patlıyan bir şehrin “biraz eğlenelim” sütu- nunda yeri olabilir miydi? bu bul- maca dediğim sütunda çıkmaya- caktır. Otobüste Poliglotlar ! 'Sağlık bakanıığında benimle beraber otobüs bekliyen bir ka- dınla küçük bir çocuğun, araların- da bozulmuş aksanla ispanyolca konuştukları için, müsevi oldukla- rımmı anladım. Belki ana oğul, belki de hısım akraba idiler; orası mühim değil. Aynı kadınla aynı çocuk, oto- büste de yakınıma düştüler. Bu sefer otomatik bir surette konuş- ma dili fransızcaya çevrildi. Her yere mahsus ayrı bir dil... Poliglotliğın da kendine mahsus kaideleri ve modaları olduğunu hil, Ai Bu.dı $ .ıvl' tandaş, türkçe konuş!,, vecizesini tekrar edecek değiliz. İhtimal ki küçük çacuk, annesinin zoru kalk- tıktan, yani otobüsten inip tenha- ca sokağa girdikten sonra konuş- ma dilini kendiliğinden türkçeye çevirmiştir | B — nin hangi resmi saate göre ayar edil” diği yazılacaktır. 4 numaralı bent hakkında: Çalışmanın ortalama bir zamandâ, kanunun 42 inci maddesi muicibinct verilecek “mecburi dinlenmeler” if başlama ve bitme saatleri yazılır. İşçi postalariyle çalışıldığı takdir- | de, her bir postanın dinlenme saatle” ri tasrih edilir. ! Umumiyet itibariyle dinlenmeler bütün işyeri için aynı saatlerde olma" | yıp da işyerinin muhtelif kısımların” da başka başka saatlerde veriliyorsâr her kısma aid dinlenme saatleri ayrı” | ca gösterilir. Şayet işin mahiyeti ica“ ; br olarak, bütün işyerindeki veyâ muhtelif kısımlarındaki işçilerin hep sine birden aynı saatte dinlenme ver” meğe imkân bulunmayıp da bunlarâ nöbetleşe dinlenmeler veriliyorsa, bu dinlenme nöbetlerinin saatleri ile ka- çar kişilik gruplar halinde sıralandı- ğı da tasrih edilir. 5 numaralı bent hakkında : İşyerinde ve yahut bunun yalnız bazı kısımlarında kanunuün 37 inci maddesi mucibince “fazla saatlerler çalışma” ihtimali olup olmadığı ya- zılır. 6 numaralı bent hakkında : Hangi işler için günlük ve hafta- lık veya aylık ve hangi işler için sa- at hesabiyle veya parça başına yahut yapılan iş mikdarına göre ücret veril* diği ayrı ayrı gösterilecektir, İHTAR: Ücretin mukannen ola- | rak haftanın hangi gününde verildi- ği de tasrih edilir. 7 numaralı bent hakkında : a - İşyerinin haftada 35 veya 24 saatlik tatilden hangisine tâbi oldur — U b - İşin mahiyeti dolayısiyle mu-” kannen etecutu günleri “cumhuriyet bayramı” mu. a9 sınıcğ” rin günü dahi çalışmak mecburiyeti olup olmadığı ve bü çalış bü- tün işyerine mi yoksa yalnız bazı kı- ; sımlarına mı şamil bulunduğu. c - Ulusal bayram ve genel tatil- ler kanunun ikinci maddesinde işyer- leri için kapanma mecburiyeti konul- maksızın sayılmış olan tatil günle- rinde dahi çalışılıp çalışılmadığı ve şayet çalışılmryorsa işbu ihtiyari ta- til günleri için işçilere ücret verilip verilmediği gösterilecektir. 8 numaralı bent hakkında : İşçilerin sağlık koruma ve iş em- niyeti bakımından ne gibi usullere tâbi oldukları ve ne gibi hareketler- de bulunmalarının yasak olduğu yas zılacaktır. İHTAR: Sağlık koruma ve iş eme — niyeti bakımından bilhassa aranıla” cak hususlar şunlardır; Yangından korunma, İşyerlerinin ve işçilerin temizliği, İş elbisesi ve işçinin kullanacağ! korunma eşyası - korunma gözlüğü, hususi eldiven, ayakkabı v. s. gibi * Makina, alât ve edevatın ve ipti- daf maddelerin tehlikesizce kullanıl- ması kaideleri, Noksanların ve hasarın bildiril> mesi usulü, Tehlikeli yerlere girme ve oradâ bulunan şartları, işyeri doktorunun muayene saatleri ve herhangi bir za” manda aranınca bulunacağı yer, İlk imdat, tedavi tertibatı, eczâ dolabı ve bunların ne suretle kullanı" lacakları, Revir, hastahane ve saire, 9 numaralı bent hakkında : İşyerinin mahiyetine göre inzibat tedbirleri ve şartları şunlardır: İş ve dinlenme saatlerine riayet. İşçilerin giriş ve çıkışlarını kon” trol, İşçilerin, işinin başından kısâ müddetle ayrılması ' ve işyerinin di” ğer kısımlarına girmesi, İşçinin âmirleri ve arkadaşlariy” le münasebetlerinde riayet edeceği muamele tarzları. Yukarda yazılı hususlardan başkâ işverenin ayrıca koymak istediği İf şartları varsa bunlar - iş kanunu - il€ iş hayatına müteallik sair mevzuatif? hükümlerine muhalif olmamak ve bi mevzuattaki hükümlerin tekrarı mâ” hiyetinde bulunmamak kaydiyle, dâ” hilt talimatnamelere ilâve edilebilir. — rw-..

Bu sayıdan diğer sayfalar: