24 Kasım 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

24 Kasım 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z ddi İerimk ğ ÇZ0 ti - 1887 S ağek, ULUS WEREEREEN. '.Iuııııııııııııııııııııııııı HAYAT VE SIHAT AUNAKUCUREUNURAKURAK K KN KK AÇ Sirananan Şeker insanı h.ş:_k" bayramının gelmesine da- B kaç gün varsa da - fitre zarf- .::hln" şimdiden dağıtılmış olma- didı 8öre « şekerin de senasına şim- * €n başlamak pekte erken olma- bi gerektir. Zaten, iyi insanlar gi- lğ yi şeyler de her vakit övülebi- değ"'"i" iyiliğini de, şüphesiz, ilk a h_ehden öğrenecek değilsiniz. Zetini daha meme emerken tat- bir * gibi, yaşamak için lüzumlu öş. S'da olduğunu da ilk mektebde diniz. Her türlü hareketimiz, Nk..' almak için göksümüz” — ha- bııl.h bile kanımızın içinde şeker Unmasına bağlıdır. Kanımızda teker bulunmayınca düşünm-k te k'hil _Oıımı.z, çünkü L. nimizin iş- “Mesi de şker yakmakla olur. bul, Bklır şeker yeyince Caha ça- İeii b“yürlcr, gençler şeker y-dik- ı"" vakit sporda daha kuvvetli o- Urlar. Şeker yiyen herkes hasta- sebeblerine karşı daha ziyade vemet gösterirler. _ş.'k., zehirlere karşı bir panze- d.'dll'- Pastalar şekersiz olsalardı R::. çok mide bozarlardı... Eski Ysyadaki meşhur papas Raspu- gençleştirir kit gene şeker iyi gelir. Böbrek hastalıklarında şeker id- rarı artırır, böbrekleri temizler. Si- nirleri zayıf olanlara kuvvet verir. Saralı hastaların nöbetlerini şeker geciktirir. Veremli hastaları semirt- mek, hastalığa mukavemet ettir- mek için şeker hem iyi bir gıda, hem de değerli bir devadır. Sarı- lıkta hastalara şeker yedirilir. Ka- na fazla üre karıştığı vakit hasta- ya şeker yemeği tavsiye ederler. Gece uyuyamıyanlar bir bardak su içince uykuları gelir. Romatizma ağrıları şekerle hafifler, Ateşli hastalıktan cayır cayır yanan has- talara limonata içinde şeker ferah- lık verir.. Alkole karşı en iyi pan- zehir şekerdir. Çok şeker yiyenler içkiden nefret ederler, nitekim ra- kı içenler de şekerden meze yap- mazı&l'... Şekerin bu kadar senasını oku- yunca, daha bayram gelmeden şe- kerden içinizin bayıldığını ben de hissediyorum., Şekerin — hassaları şimdiye kadar söylediklerimden ibaret olsaydı belki bayramda bile şeker yemekten vaz geçebilirdiniz. Fakat onun, en sona sakladığım bir h : vardır ki bu bir çok 3'in hikâyesini duymuş N ü vi _öldüı'ınok istiyenler — siyanür l::"_mi şekerli şarab içine koyduk- için papas zehirden ölmemişti. Mide ve bağırsak hastalıklarında #eker değerli bir ilâçtır. Mide ağrı- l"'“ll teskin eder, mide ülserinde ları azaltır, yaranın kapanma- '""__hizmet eder. Bağırsaklarda te- *ssühe mani olur. Kll'ıciğerî bozuk olanlar yağlı eklerden rahatsız — oldukları lde şeker yeyince yağa daha zi- Yade tahammül ederler. Gene ka- Taciğer bozukluğundan dolayı yu- adan zehirlenir gibi olanlar Yumurtayı şekerle yeyince rahat- Sız olmazlar. Gebelikte aş yeren 'yanların bildiğiniz rahatsızlıkla- Tını şeker dindirir. Çocuk doğduk n sonra emdiği südü çıkardığı va- —— kimseleri her vakit şeker yemeğe heveslendirir : Şeker insana gençlik te verir. Çünkü midedeki asit kloridrik ekşi- sinin daha çok çıkmasma sebeb o- lur. Bu ekşinin azalması gençliği muhafaza eden güuüddelerin bozul- masına sebeb olur. Kırk yaşından sonra ihtiyarlamağa başlıyanların hali bu ekşinin azalmasındandır. Şeker onu çoğalttıkça gençlik hor- monları da artar, ihtiyarlık — geç, pek geç gelir. Şekerin insanı semirttiği, gençle- re güzellik verdiği zaten bilinirdi. Simdi yaşlılara gençlik de verdiği öğrenildi. Hem gençlik, hem güzel- lik, Bunu öğr şeker y l ten nasıl vazgeçebilirsiniz ?., G.A. Haklarında takibat Paptat oomanılan ie verleri da , İstanbul, 23 (Telefomlay' —“1ş yer: vermeğe mecbur oldukları me- Si cedvelleri için konulan müddet tti. İşyerlerinden henüz cedvelleri- hi vermiyenler müddei umumiliğe ve- Tileceklerdir. İş dairesi cumhuriyet ında işçilerine kanuna göre Sündelik vermeyen 20 işyerini de Mahkemeye vermişrir. Dünya sürat rekoru b B_thin. 23 (A,A.) — Alman tayya- :"’Ni Nietsche üç yeni dünya sürat *koru kırmıştır.: 1—. 1000 kilo yük ile, 2 — 500 kilo yük ile. ıüî—_ Yüksek olarak 1000 kilometre- kir lr mesafeyi saatte vasati 504,090 9S9metre süratle katetmiştir. Bu rekorlardan iki tanesinin Biseo Tuno Mussolini kırmış idiler. Gandi hasta ı.îümbay, 23 (A.A.) — Ağır hasta ö- Gandi, bugün daha iyidir . b AA Sovyetlerinı Japonları bir protestosu Moskova, 23 (A.A,) — Tas ajan- sının öğrendiğine göre Tokyodaki sovyet sefiri, bir ecnebi gazetesine yaptığı beyanatında general Araki'- nin sovyetler aleyhinde bulunmuş ol- duğu kaba tabirlerden dolayı japon hükümeti nezdinde protestoda bu- lunmuştur. Burje - Buenos - aires hava hattı rekoru Büenos-Aires, 23 (A.A.) — Dün bü- yük bir halk kütlesi, Burge - Buenos - Aires seferini 52 saat 50 dakikada ya- parak eski rekoru 16 saat noksaniyle kırmış olan Kodos ile arkadaşlarını alkışlamak için muazzam bir nümayiş yapmışlardır. Nevyork borsasında Nevyork, 23 (A.A. — Dün estham borsası yeni bir tenzzül dalgasına ma- ruz kalmıştır. Bir çok esham seneler- denberi kaydedilmiyen €n aşağı fiat- lara inmiştir. Bu tenezzül bilhassa maden sanayii eshamını müteessir et- miştir. Ha yat,sen ne gü zelsin! — 25 — Nakleden: N, B. XII Veyl mağlublara ıe:;ntamla Hüseyin Tuğrul, Güzinin ley; "Re ve servetine namzedlikte iler- fağ :lme. memnun olacaklar ki, iki ka- tak, T, işin takibini, dirayetime bıraka qre:emellerinî atmış oldukları bir ti- b'klı Mmüuamelesinin iyi neticelerini inym iki namuskâr iş adamı gibi, ,orı:r.Ve mutmain, keyiflerine bakı- Vidolu tavlada adetâ kendi- Sermaye tedarik ediyor. Hüseyin Erul da zaman zaman 'onunla ortak :k bir kaç lira kazanmanın yolunu d Yor. Her hususta sonsuz bir isti- ni hibi olan arkadaşrm İsmail Ze- Müka, AYTE tarafını yakalamış, ona & Madiyen dolmalardan, börekler- ü htlılı.rdan bahsederek sık sık “lıkağl giriyor, aşçı başıya bazan us- İ); Adzan çıraklık ediyor ve bize üi ,, Aten maharetle tertib edilmiş ye- ni yemekler yediriyor. Vlh:"im kış sonu olduğu halde ha- bu , P müsaadesinden istifade ederek 'üğ*meklexi ak he Tu ol Un bazan bahçede, bazan ci- i köylerde yediğimiz de oluyor. Bu sırada ben Güzine karşı hazırlan- mış olan taarruza devam — ediyorum. Kaleyi, silâh teslimi suretiyle zabtede- cek olan büyük hücüma geçmiş deği- lim. Henüz sınama atışları, bazı göz- kırpmalar, muammalı sözler ve atı- şı tanzime mahsus gülümsemelerle va- kit geçiriyorum. Teslim etmeliyim ki düşmanı da taktiğimi kolaylaştırıyor: Usulü dairesinde kendini teslime ha- zır bulunuyor. Fakat ben, zaferden e- min olarak teslimde nazlanıyor, ve kati galebe saatini bekliyorum. Zaten hakiki muhasımım Zizi değil, Fikret Selim... Onun karşısında ted- birli harekete mecburum. Zizi bana müteheyyiç ve şaşkın bakarken, onun çabuk parlayıp sönen bir kıvılcımın ateşlendiği gözlerinden çekiniyorum. Mizacına aykırı, fakat sevgisinden do- layı istibad edilemiyecek olan Üümid- sizce bir harekette bulunarak bana te- kaddüm etmesinden korkuyorum. Bununla beraber gönlüm az çok ra- hat; zira prenses Şükriyenin lehimde çalışmağa başlamış olduğunun delilini Üsküdar adliyesi yangını Nurettin'in muhakemesi İstanbul, 23 (Telefonla) — Üsküdar adliye binasını yaktığı suçiyle tevkif edilen Nureddin'in mahkemesine bu- gün ağır cezada başlandı. Nureddin ; mahkemede : “Elimi köpek ısırmıştı. Rapor almıştım, Kuduz hastanesine gi- decektim. Raporu belediyeden havale ettirmek için vaka günü Üsküdara in- dim. Akşam adliye civarındaki lokan- tacıda rakı içtim ve bir tramvaya bi- nerek tekrar Beylerbeyindeki evime döndüm. Ertesi gün Kadıköyünde do- laşmağa gittim, Adliyeye uğrayacak- tım. Karacaahmek mevkiinde Adliye- nin yandığını bir polisten — öğrendim. Bu sırada beni yakaladılar.,, diye ken- disine isnad edilen suçu tamamen inkâr etmiştir. Suçlunun avukatı Nu- reddinit akıl hastalığına mübtelâ ol- duğunu iddia etti. Mahkeme tahkikat için tehir edildi. Balkan antantı devlet bankaları konferansında Balkan Antantı devletleri banka direktörlerinin toplantısına dün de öğleden evel ve öğleden sonra olmak üzere devam edilmiştir. Müzakereler neticesinde varılan kararlar komüni- ke ile ilân edilecektir. Evelki akşam direktörler şerefine Ekonomi Bakanı B. Şakir Kesebir bir ziyafet vermiştir. Cumhuriyet Merkez Bankası Ge- nel Direktörü B. Salâhattin Çam da dün Anadolu kulübünde misafir ban- ka direktörleri şerefine bir öğle zi- yafeti vermiştir. Ziyafette Dış Bakan B. Rüştü Aras, alâkalı devletler elçi- leri, B. Hasan Saka, şehrimizdeki bârika direktörleri ve Merkez Banka- sı erkânı da bulunmuştur. Müzakerelerin bugün sona ermesi mühtemeldir. Maliye Vekili Fuad Ağralı dün saat 20.30 da Ankara Palasta Balkan Antantı ihraç bankaları direktörleri şerefine bir ziyafet vermiştir. Ziyafette Hariciye Vekili doktor Tevfik Rüştü Aras, İktisad Vekili ve Ziraât Vekâleti Vekili Şakir Ke- Sümer, Ziraat, İş, Emlâk Bankaları Umum Müdürleri ve Maliye Vekâle- ti erkânı bulunmuşlardır. Bir araba kazası İstanbul, 23 (Telefonla) — Araba- cı Rasimin yük arabası Galatadan ge - çerken hayvanlar ürkmüş ve koşmağa başlamışlar, yaya kaldirımında Emi - ne ve Raife adında iki kadınla Han - dan adında başka birini yaralamışlar - dır. Devlet Hava yollarınınm aldığı tayyare geldi Devlet hava yolları idaresinin aldı- ği yolcu tayyaresi dün saat birde şeh- rimize gelmiştir. Tayyare dört motor- ludur. Dokuz yolcu taşıyacak, son sis- tem ve fevkalâde motorlarla müceh- hezdir, Teslim muamelesi yapıldık- tan sonra isim konularak İstanbul - Ankara hattında yolcu nakliyatına başlıyacaktır. bizzat Fikret Selimden elde etmiş bu- lunuyorum. 'Geçen gün yemekte, sor- du : — Prenses Şükriyeyi tanırmısınız ? Bu suale ben hiç aldırış etmedim. Fakat Hüseyin Tuğrul, pek yerinde bir cevabla mukabele etti ; — Evet, Mısırın tanınmış ve zengin ailelerinden birine mensub olduğunu biliyorum. — Bir tanıdığının geçenlerde yara- lanmış olan hizmetçisini usulüm ile tedavi etmemi bir profesör iltimas et- miş.» Hastaya bakmak niyetinde olma- makla beraber bu teklifi kabul etmek istiyorum, Çünkü bu gibi tanışıklıkla- rın hayatta faydası muhakkaktır. Amcam hemen atıldı ; — Gayet doğru — düşünüyorsunuz Fikret bey, insanın ne kadar çok tanı- şığı olursa yaşama sermayesi o nisbet- te büyü.uıü, demektir. Fikretin ayağı dibine gerilmekte olan tuzağı görerek içimden güldüm, Dün Fikret, İstanbuldan dönünce Şükriyeyi övmeğe başladı: — Ne sevimli, ne kibar, ne misa- firperver kadın!... Zeki ve çok bilgi- li... Keşfettiğim usulden zaten habe- ri varmış... Hizmetçiyi taşradan ge- tirteceklermiş... o gelse de ben de ümidlerini boşa çıkartmıyacağımı onlara isbat etsem.. Bir macera düşkünü kadının böy- le eğlencesi olmakta bulunan bu bi- çare âlim yamağının manzarası, bir- kaç gün evel beni, samimi suürette sebir, Lrabzon mebusu İdasan Saka, Suriye Başbakanı Parise gitti İstanbul, 23 (Teelfonla) — Suri- ye Başbakanı B. Cemil Mürdüm dün akşam Toros ekspresiyle İstanbul'a geldi ve Semplon ekspresiyle Parise gitti. B. Cemil Mürdüm Haydarpaşa- da vali muavini tarafından karşılan - dı ve beyanatında şunları söyledi: “— Çok sevdiğim memleketinize, Fransa'ya gitmek için geldim, Hatay anlaşması tasdik edilmiş, fakat henüz Suriye parlâmentosundan geçmemiş - tir. Fakat eminin ve tahmin ediyorum ki Suriye bunu pek yakında müzake- re ve tatbik edecektir . Fransa ile aramızda en ufak bir fikir ayrılığı bile yoktur. Münasebet - lerimiz çok dostanedir. Sadece ara - mızda görüşülecek işlerimiz vardır. Pariste Hatay meselesi hakkında da bazı görüşmeler yapacağımı zannedi- yorum, Bu görüşmelerden sonra anlaş - manın Suriye meclisi tarafından tas - diki bir gün lesi haline gelecek tir. Dönüşte Ankarada birkaç gün ka- larak türk hükümet adamlariyle bazı görüşmeler yapacağım. Bugün Hatayda vaziyet tamamiyle normaldir, Herkes işinde, gücünde - dir,” Bir hırsızı kaçıran kaptan tevkif edildi İstanbul, 23 (Telefonla) — Yorgi isminde bir hırsızlık suçlusunu moto- riyle Yunanistana pasaportsuz olarak kaçırmak suçiyle yakalanan kaptan Vangel bugün Sultanahmed — birinci sulh ceza mahkemesinde sorğuya çekil- di. Kaptan, Yorginin motora habersiz bindiğini, ancak Yeşilköy açıklarında işin farkolunduğunu, dönmeğe imkân olmadığını söyledi. Fakat müdafaası kabul edilmediğinden hakkında tevkif kararı verildi. Trakya'daki demiryolu parçası hakkındaki anlaşma İstanbul, 23 (Telefonla) — Yunan toprahlaraulan geçen 33 kilometrelik demiryolu parçası hakkındaki muka - velenin imzalanması perşembe günü - a? kaldı. İtalya İngiltereden borç istemiyor * Roma, 23 ÇA.A.) — Agensia eko- nomika İtalyanın İngiltereden ödünç para almak istediği hakkındaki şayi- alaf.x yalanlıyarak diyor ki: * İngiliz sermayesi İtalyaya para vermeye hazırdır. Çünkü İtalyanın borçlarında sadık olduğunu bilir. Fa- kat İtalya senelerdenberi kendi yağı ile kavrulmasını bilmiştir. Eğer ihti- yacı olursa altınr kendi vatandaşla- rından istiyecektir.,, 'ıı'.ri,bune gazetesi de şöyle yazıyor: : Musolininin siyaseti göstermiş- tir ki: faşist ekonomisi ve maliyesi bir irade ve kuvvet mahsulüdür. Bu hesaba onu anlamaya muvaffak ola- mıyan bazı maliyeci ve iktısadcıla- rın aklı ermiyor.,, müteessir ederdi; bugün bundan ah- lak.sızca Zevk alıyorum. Kabahat ken- disinde. Neden Zazi'ye aşık olmuş ! Müt_t'eîikim prensesin doktorun başına örmekte olduğu çorâbın mahi- yetini bilmioyrum. Böyle bir iş bir kadının kafasının içinde hazırlanmış olursa pek girift olacağı muhakkak- tır; bununla beraber prensese güve- niyorum, zira beni de aldatmamış mıydı? Fikret böyle burnundan yakalan- mış .oldı'xktan sonra artık ben rahatça faaliyetime devam edebilirim. Bu akşam hâdiseler de bana yardım edi- yor. Amcam doktoru altmışaltıda merhametsizce vuruyor ve bu sırada İsmail Zeki ile Hüseyin Tuğrul da, bilme_n? nereden gelmiş bir gravyer peyniri ile taze bira içiyorlar. Ben ve Güzin tarasaya çıkıyoruz. Hava soğuksa da gök yüzü yıldız i- çinde, öyle bir gök yüzü ki pırılda- yan yıldız sanki daha uzakmış ve biz onlara daha az alışıkmışız gibi... Ko- kulu: ve buğulariyle insanın başını döndüren yaz gecelerinden sanki da- ha çok semav?, daha az beşeri... Bir başlangıç gibi şundan b İt İnhisarlar idaresinin çalışmaları Ankaraya bir rapor geldi İstanbul, 23 (Telefonla) — İnhi- sarlar idaresi umumi vaziyet hakkın- da Ankaraya bir rapor göndermiştir. Bu rapora göre tütünlerimizin ıslâhı ve şöhretlerine lâyık bir vasfa yük- seltilmeleri için faaliyet devam et- mektedir. Kurulan enstitü takviye edilmiş, tütün kurutmağa mahsus bir Eksik kadrolar Eğlencesizlikten bahsediliyor: “En büyük şehirlerimizde gece ha- yatı yoktur; ailece gidilecek, gülü- nüp eğlenerek vakit geçirileck iyi kahve-lokantalar; akşamları varyete numaraları seyredilerek dans edi- lip şlenilecek dansingler; orta halli halkın tatil günlrini zevkle ge- çirmelerini temin edecek müzikli LEM İ ler; işten çık VArlet sonra bir çay içilip bir iki pasta yenilerek ahbabca buluşulacak pasta salon- ları yoktur. Saat on yediden sonra — ve hele kış günleri — evlerimize kapanma- b LAi 5 e hangarla bir yaprak tütün işletme ve bakrmevi — kurulmuştur. Malatyada kurulması kararlaşan fabrika için ge- ne burada yapılmakta olan tütün ba- krmevi bitmek üzeredir. Cibalideki tütün fabrikası esaslr şekilde ıslâh edilmiş, rasyonel çalışabilecek bir ha- le konulmuştur. Paşabahçedeki ispirto fabrikasın- da idarenin ihtiyacı olan somayı hu- susi âmillere müracaat etmeksizin te- min edebilecek geniş bir tesisat ya- pılmıştır. Çamaltı tuzlasiyle Koçhisar tuz- lasının ıslâhına — başlanmış, her iki ğa uz, G ş buluşarak mevzu kıtlaşınca poker masası başına geçip sabahlara ka- dar vakit öldürüyoruz. Sinema, si- nema ve yine sinema...,, Bir çok mahfillerde konuşulan mevzulardan biri de işte budur. İmdi bu gibi eğlence vasıtaların « dan şehirlerimiz mahrum değildir. Ancak buralara ailece değil, ailesiz de gidemezsiniz. Şehirlerimiz 1o- kantasız mıdır? Fakat akşam olun « ca - bir ikisi müstesna - bu lokanta« lar mahiyetlerini dıliî'!ü:ip yo'urîk 'da tuzlada işçi evleri, mekteb, ! ve yemekhaneler yapılmıştır. slanilehil y ç ta, sadece içilen yerler şeklini al« maktadır.Varyete aları seyre« (. POLİSTE —) dilerek dans edilecek yerlerimiz mi yoktur? Yakanızı burnunuza kadar L A Beların (dğa S hiler- Kadın meselesinden dolayı Atıf bey mahallesinde taşçı ustası Çankırılı Mustafa oğlu Kadir yorgan- ci çırağı Emin oğlu Mustafayı bir ka- dın meselesi yüzünden döğmüş, suçlu yakalanmıştır. İşe geç geldiği için Bir fabrikada işçi kızılcahamamlı Mehmed oğlu İbrahim Çakır aynı fab- rikada çalışan Mehmed oğlu Bekir Borana niçin geç geliyorsun diye söy- lenmiş o da karşılık verdiğinden kav- ga hararetlenmiş İbrahim Çakır bir demir yakaladığı gibi Boranı yarala- mıştır. Yaralı tedavi için hastaneye, suçlu müddei umumiliğe sevkolun- muştur. Sopa ve bıçak Hacettepe mahallesinde İlçe soka- ğında oturan kırşehirli Nebi, Bedriye, Ali ile bitlislii Muammer ve Mehmed kızı Mümine arasında bir kavğa çık- mış. Üçü bir olup Muammerle Mümi- neye hakaret ettikleri gibi bıçakla ve sopa ile tehdid ettiklerinden suçlular yakalanmışlardır. Dayakla hasta etmiş Garson kayserili Mehmed oğlu Mu- rad kafayı çekmiş Mehmed oğlu Mah- seniz.... Birahaneye gelince; meselâ Ankara şehri içinde birahane hatır« lamıyoruz. — Bu var yokluğun sebebi nedir? — Kadrolarımızın henüz eksik olmasıdır. Hasretini çektiğimiz kahve-lo« kantayı, müzikli birahaneyi, dan« singi, pasta salonunu ve benzerlırğı ni açtığı gibi bilerek ve zarar etmi« yerek işletebilecek, yani bu meslek« lerin hakikaten ehli sayılabilecek o- lanlarımız iş kadrolarımızda henüz Ve bu eksikliğin bir başka sebebi de bu gibi eğlence yerleri an« cak kültür sahibi kimseler elinde bulunabileceği halde bu gibi kimse« lerin böyle yerler açmayı iltifata lâyık teşebbüsler telâkki et ktı olmalarıdır. Avrupada otelcilik bir endüstri sayılmakta, bu leğe aid mekteb le;dı geniş müfredat programları tatbik edilmektedir. Otel muhaseb si en güç muhasebelerden biridir. Üç sanat şubesini bir araya getiren bir dansingi idare için lokantacı- lıktan, müzikten ve rakstan hakkile anlamak lâzım değil midir? Kültür sahibi teşebbüs erbabı bu işleri ellerine almadıkça şehirleri- mizin eğlencesizliğindn şikâyette mudu paraşüt külesinin önünd as lıyarak döğmüş ve Mahmudu hasta et- miş. Hastanın tedavisine ve vakanın da tahkikatına başlanmıştır. Kıskançlık yüzünden işlenen cinayet İstanbul, 23 (Telefonla) — pı " A ç <e merin oğlu Hamza beraber — yaşadığı Hafızayı kıskançlık yüzünden sustalı çakı ile ağır yaraladı. lara bakınız: asâsı derler... onlara da Yakub'un d edip gideceğiz. — N, B. Ostanda flaman mebuslarının Fransız düşmanlığı Ostand, 23 (A.A.) — Flaman nas- yonalist mebuslarından Leuridan ile vilâyet meclisi azası Van Steenlandt, şehrin sokak başlarındaki plakalarda fransızca yazıları, ellerinde çekiç ile kırıp silerken meşhud cürüm halinde yakalarımışlardır. dan alıyorum. İçeri dönmek istiyor- muşum gibi bir harekette bulunurken Küçük dikkat kesildi. Teri devam edebilirim: — Ah yıldızlar, yıldızlar! Düşü- nünüz ki şu anda kim bilir kaç göz onlardan istiane etmektedir; gözleri- miz gibi... O yıldızların altın harfle- rinde sonsuzluğa hakkedilmiş olan küçüklüğümüzün sırrını okumalıyız.. Bilirim ki sonsuzluk kelimesi si- nirlilere korku hissi verir; Güzin çekine çekine bana sokuluyor. bir şa- hab, ateş saçlariyle karanlıkları ya- rarak, yardımını benden esirgemiyor: — Şairler, şahabları esrarlı bir rüzgârın verikalarını döktüğü sema- vi çiçeklere benzetirler... Bazı insan- lara göre bunlar bu dünyanın ıstırab- larından kurtulup cennete giden ruh- lardır... Âşıklar ise onların böyle ;ıçuştuklarma bakarak niyet tutar- ar5 Güzin birdenbire mırıldandı: — Ben de niyet tuttum. Ve tırnaklarını koluma geçirdi. Derhal ricat etmek ve bu sefer de onun taarruzunu beklemek lâzım... havadan ve yıldızlardan bahsediyo- rum. Kozmoğrafya hakkındaki malü- matım da her husustaki bilgim gibi sudan: — İşte şu Omiros'un bahsettiği Davud'un arabası... gemicilere yolla- rınt gösteren küçük ayının - Dübbü- asgar demiyorum - yedi yıldızı... şun- Hiç mü beti yokl o gün oku- duğum bir konservecilik yazısından bahse başladım. Böylelikle Güzini kızdırıyor, si- nirlendiriyordum. Belli ki ıstırab çe- kiyor ve ben bu suretle hakikaten de- rin bir haz duyuyorum. Belki bu su- retle kadınlar yüzünden acı çekmiş erin öcünü bu zavallı kız- Güzin kolumdan tutuyor ve heyecan- dan titriyen bir sesle soruyor: — Süleyman bey... benim hakika- ten samimi bir dostum musunuz? Pek tabii sanılabilecek, fakat iyi- ce hesablanmış olan bir tavurla elle- rini ellerime alarak bu sualin cevâbı- nı vermiş oldum. — Süleyman bey... sizden bir na- sıhat istiyeceğim... sevmediğim biri tarafından seviliyorum... Fikret beni seviyor... bunu biliyorum... ben de o- nu sevmek istedim, fakat elimden gelmiyor... Ona hayranım... akrabası olmakla iftihar ederim... çok insan çocuk... ancak ne yapayım; sevemiyo- rufn, sevmiyorum... bu öyle bir şey ki zorla olmıyor... Güzin'in tiril tiril titrediğini, se- sinin bir yalvarış gibi inledğini göz- lerimle görüyor, kulaklarımla dinli- yorum; o kesik kesik devam ediyor: — Halbuki ben, bir başkasını bü- tün kalbimle seviyorum... bütün mev- cudiyetimle seviyorum... ve o da beni seviyor mu, yoksa bana karşı kayıd- sız mı, bilmiyorum. Cevab vermekten kaçınıyorum. Zi- ra beklediğim dakika geldi: inliyen sesi yalvarıyor: — Süleyman bey, sizi seviyorum... siz de beni seviyor musunuz? — Sonu var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: