20 Eylül 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

oprağına güvendiğiniz bir fida- nın gürbüzleşmesini seyretmek ne ' kadar zevkli bir şeydir. Hele bu fidan, - sizin gölgesinden güven ve huzur bek- lediğiniz bir varlık olursa... İnönü yük- Sek yelken uçuş kampına ilk gidibde ar:;ühk fidanmın yeşerdiğini görenler, , dan nihayet iki aylık bir zaman ge- E'p’ Onu karşılarında dinç bir ağaç ola aıf buldukları zaman, bütün mikyasla T iflâş ettiren bu büyük değişikliğin iza. Tni yapamıyacaklardır. Çünkü türk ha- ıVîîcılığı bir terkibtir. Bu terkibin içinde “Milli kabiliyet, milli zekâ, yurd severlik, €nerji, ilâhlaşan kahramanlık duygusu Ve yerde kalmayı azımsıyan bir yirmin- »€ asır gururu vardır. İnönü sırtlarında, Ütün teknik vasıtalara sahib en mükem- el bir fabrikanın, bir tayyareyi kurma- daha az zaman içinde uçmayı öğ- te_“miş olan Atatürk çocukları işte bu :llllî terkib hamurundan yuğurulmuşlar- ir. Bunu bilmiyenler için türk havacı- 8l daima bir sır olarak kalacaktır. * * &* B nönü kampı, birinci teşrinin ilk ortasında kapanıyor: açılışının daha ilk haftasında gördüğüm kampa, iki buçuk aylık fasıladan sonra, ilk gidi- !ıfnıe kıyaslanmıyacak hislerle gittim. ta" Şey, ne kadar yeni ve bilinmez olur- a 9lsun, onu ikinci defa görürken yerle- vğ"b_ve_ dost hissiyle, onda, tanıdığınız h ildiğiniz hazla, aşina olduğunuz var- n arıyorsunuz, İnönü bu hakikati de kâ-" €tmektedir: iki buçuk ay orada bir Dye değişikliğine kâfi gelmiştir. Te- ';am::ni gördüğüm muazzam binaların bai kapanmış, cumhuriyetin büyük e e;üllk şehri belirmiştir. Henüz emek- ö-ğre Socuklar gibi, henüç sıçramasını Nirken bıraktıklarım, saatlarca ha- &d' kalmaktadır. Petrol, yerini elektri- t"ketmi;gix_ l'iıı've değişen bu dekor, İnönü tepele- İN sakinleri arasında da bir inkılâb nyğı?ışnr' Büu toprak parçasını, yerden u": da göklere çıkarmak ister gibi, Yan l:hdan bulutların şarkısını fısılda- M _ll'îx rüzgâr, burada kendi sevda- 8önül veren bir gençlik yığını “l::î- Ol_lları önüne katmıştır. Bazı sa- € İnönünün bu büyük binaları, sa- KüR dğ::"hn bomboştur. Orada, Üüze- birıq Yyare tulumları nöbet bekliyen z $ kız ve erkek talebeden başka bir e oş;;e_mezsiniz. Gençlik kalabalığının Bunu sorduğunuz zaman, size, T arasmda kırmızı, beyaz renkle- liy]e z Birer hayrak gibi dalgalanan plâ - kampı kapanırken DU röp©ıf_'itajnar İ N İnönünün SŞemsiyesi İ PARAŞÜT Yazan: Cemal Kutay rörleri ve tayyareleri işaret ederek: “— Uçuş saati...” diyeceklerdir. * * * # nönünde yer yüzü, uyku ve din- lenme saatlerine mahsustur. Ça- lışma ve hareket anları havalarda geçi- yor. , İşte bunun içindir ki İnönü hayatını anlatmak istiyenler, bu işi yeryüzünden değil ,bulutlar arasına çıkarak yapabilir- ler, İnönüne ikinci yolculuğumun da ha- va yoluyla olmasını kararlaştırınca, hava şehrini bir sinema perdesinde ve- ya uzaktan dürbinle görür gibi değil, içinden ve yakınından görebilmek imkâ- nının verdiği zevk içinde yaptım. Orta yayla yaz sabahlarınım tabiata verdiği göz alıcı ihtişam, bulutlar arasında, ya- şamakla hava zerrelerine karışmanın birleşmesinin verdiği bir yarı rüya âle- mi yaşatıyor. Türkiye'nin nasıl bir inşa dekoru içinde olduğunu, her şeye kuş bakışı bakarak seyretmek kadar gönül ferahliğı veren ne düşünebilirsiniz? kokok D eğişen İnönünde değişmeyen tek bir şey var: bir aile samimiyeti... Bu ailenin ferdleri ne kadar çok olursa olsun bu karakterini hiç bir zaman kayb- etmiyecektir. Geçen sene de, İnönünde bulunanlardan bir genç; talebe sayısı bu seneki mikdarın yarısı iken aynı can- ldlık ve birliğin yaaşdığını, bu sene, kız ve erkek yüz elli talebenin hemen hemen hepsinin kampta ilk defa biribirleriyle karşılaşmış, muhtelif şehirler çocukları olmakla beraber, daha ilk günde biri- birleriyle kaynaştıklarını anlatıyorlardı. Bir eski tayyareci, belki ilk bakışta pek iyi anlaşılamıyan bu hâdiseyi şöyle an- lattı: * — Denizciler arasında neden açr - çabuk dostluk olur? Eeğr bunu biliyor- sanız, havacıların da biribirleriyle he- meneccik neden kaynaştıklarını biliyor- sunuz demektir, Uçsuz bucaksız bir denizde dolaşan- ların alın yazıları aynı değil midir? Bir fırtına hepsini aynı derecede kaygulan- dırır; çarşaf gibi sakin deniz hepsine ay- nı zevk ve huzuru vermez mi? Biz hava- eılar da işte böyleyiz. Pilotun koluna ve kafasına yalnız kendi hayatı değil, bü- tün yanındakilerin varlığı da emanet e- dilmiştir. Her şeyleri müşterek olanlar arasındaki kaynaşma kadar tabii ne var- dır? Ve bizim tayyaremiz, çalışma saatin- de İnönü meydanımna indiği için bizi kar- şılayan birkaç genç, kendi hislerinin bü- tün kampın duygusunu anlatacağına ka- ni olarak özür dilediler. “— Sizi böyle birkaç arkadaş karşı - ladığımız için bizim misafirseverliğimi- zi eksik sanmaymmız. Fakat ne yapalım ' ki arkadaşlarımız iş başındalar. Bu saat bizim çalışma saatimizdir.” Kendilerine hiç üzülmemelerini söy- ledik. Çünkü Eskişehir üzerini aşıp da İnönü sırtlarına doğru uçmaya başladı- ğımız zama netrafımızı alan tayyareler ve plânörler bize bir havadan karşılama töreni yapmışlardı. “Hvadan geleni, ha- wadan karşılamak gerek...” diyorduk. . *« $ * B izim Ankaradan geldiğimizi du- yan İnönü gençliği, çalışma sa- ati bitince hemen etrafımıza toplandı. İlk yolculuğumuzda da buradaki genç- Şu genç kızı görüyor musunuz? Birkaç sene evel ip atlamaya korkardı. Şimdi bin metre yük- seklikten hava boşluğuna san- dalyadan iner gibi atlryor. liğin Ankaradan gelecek haberler ve hâdiseleri ne kadar sabırsız- lıkla beklediğini ve alâka ile din- lediğini gördü- ğümüzden onla- ra bol bol Anka- ra haberleri ver- dik. Burası için Ankara haberle- rinin hususiye - ti, istikbale aid projeler yapmak vasfını taşıması- dır. Meselâ bize pilot mektebi inşaatının ne vaziyette olduğunu Ergazi kampın- daki çalışmaları, yeni senenin Türkkuşu faaliyetlerini sordular. Bütün bunlar, bu 150 gencin, İnönünden sonra toplana- cakları müesseselerdir. Kendilerine, onları çok sevindirici haberler verdik. Pilot mektebi inşaatı- nın bitmek üzere olduğunu, Ergazide- ki tesisatın tamamiyle bittiğini ve Türk- kuşu sahasında çalışan gençlerin Erga- ziye taşındıklarmı, Hava Kurumunun yeni tayyareler ısmarladığını, İzmir pa- raşüt kulesinin bittiğini, Ankara'dakinin de Cumhuriyet bayramından önce açıla- çağını müjdeledik. İnönünde imtihanlar — başlamıştır: kampın gayesi olan B ve C bröveleri. ni almak için aylardanberi hazırlanan gençlerimiz, şimdi, üç aylık çalışmala- rının neticesini görerek artık havalar- da kalmayı öğrendiklerini isbat etme- ğe hazırlanıyorlar. Bizim gittiğimiz gü- nün ertesi günü; ön beşe yakın talebe C brovesi almak için uçuş yapacaklardı. Biz, onlardan çok, heyecan içinde idik: içlerinde 6 tane de kız bulunan bu on beş talebe, 700 küsur metre irtifadaki bir tepeden, çift motörlü koca bir tay- yare kadar büyük olan Ş. 5 plânöriyle havalanacaklar, havada beş dakika ka. lacaklar, sonra bir daire çizerek hava- landıkları yere ineceklerdi. “... Kampımızın en güzel günlerine geldiniz, Bilgilerimizi bizi utandırmı- yacak kadar sizi alâkalandıracak şekil. de gösterebileceğiz. Hele bir de hava müsald olursa..., Diyorlardı. Tabiat bu dileği kahul etti, Ertesi gün hava İnönü gençliğinin bütün meharetini göstermesine yardım etti ve biz, ayların değil, ancak sene- lerin mahsulü olabilecek bir sürü ha- vacılık hünerleri seyrettik. Belki bir. kaç yıl evel, mekteb sıralarında ip at- lamaya bile korkan genç kızlar, kendi- lerini paraşütle yüzîercdî metreden ha. Va boşluklarının içine bir sandalyadan atlar gibi attılar. B jönünde gördüklerîmiz bugüne ' -nyo gpuuetunms 9)9ze3 Tepey duğumuz; havacılığın bulutlar arasin- da geçen asıl hayatının ml_iyekün bir ifadesi oldu. Bu gördüklerimizden an. latabileceklerimiz, girdiği imtihandan başı dik ve alnr açık çıkan İnönü var- lığının en küçük bir değerini canlan- dırabilirse, ona şimdiden gönlünüzde | ve kafanızda bir sevgi Ve şükran yeri ayırınız. —.—_—'-.-_x R ADT O l ANKARA Öğle neşriyatı: — 1230 - 12.50 Muhtelif plâk neşriyatı 12.50 . 13.15 Plâk: Türk musikisi ve halk şar. kıları, 13.15 - 13.30 Dahili ve harici ha- berler. Akşam neşriyatı: — 18.30 - 1845 Muhtelif plâk neşriyatı. 18.45 - 19.00 İngilizce ders (Azime İpek), 19.00 . — 19.30 Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule ve ırkadaşları)._ 19.30 - 19.45 Saat ayarı ve arabça neşriyat. 19.45 . 20.15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Fahriye ve arkadaşları). - 20.15-21.00 plâkla dans müsikisi. 21.00 « 21115 A. jans haberleri. 21.15 - 21.55 Stüdyo sa- lon orkestrası. 21.55 - 22.00 - Yarınki program ve İstiklâl marşı. 20-9-1937 —-LUSUS—S5 Cihan harbinde entelicens servis . HARBDA ENTELİCENS SERVİS! LİĞİNİ Yazan. YAPAN ŞİMDİKİ İNGİLİZ İÇ uğîFM No: 17 Samuel Hor Çeviren: Hikmet TUNA Ihtilâl, benim kurmuş olduğum organizasyonu dağıtmıştı Delagoa Bay'da ne bir sekreter ve ne de bir yazıcı çalıştırabildim. Bulaşıkla- rımı bile kendim yıkayordum. İki yıl hiç ardı arkası kesilmeden bir büroda çalış- mak ve gelen gidenlere bizzat kapuyu açmak zorunda idim. Bu arada küfür de işitiyordum. Konsolosluk binasma giren herhangi bir sorhoştan yaka sıyırmanın imkânı yoktu. İnsanm vazifesini yapa- bilmesi için, ne bir memur, ne bir silâh, ve ne de bir imkân vardı. Aynı şey. 1898 de Para'da başıma geldi. Konso- losluk binasını, hokkasız, kal kâ- Bu adamım işlemiş olduğu cinaye- tin korkusu tekmil İskandinavya mem- leketlerini kaplamıştı. 1919 temmu- zunda Ardaşef adında bir rus esrar- engiz bir surette ortadan kaybolmuş- tu, Bu adi , rus kolonisinde, bolşe- viklerin bir ajanı olduğundan şüphe ediliyordu. Filhakika aylık bir kadın mecmuası çıkardığını ve bununla ge- çindiğini iddia ediyordu. Fakat har- cadığı para o kadar çoktu ki, aylık bir kadın mecmuasının geliri ile bu ğıdsız olarak devralmıştım. Konsolosluk işleri hakkında ne dü. şündüğünü kendisine sorduğumuz za- man, bize verdiği cevab, boğucu bir ha- va ile dolu olan odada serin bir rüzgâr tesiri yaptı: — Hiç bir münevver veya ticari kabiliyeti olan bir kimse konsolosluk iş- lerini cazibeli bulamaz; çünkü bugünkü şartlar içinde yükselmesine imkân yok- tur. Konsolas kar çınca, içeriye bir sürü derdli dolmaktadır; ya birini görmek veya alıp götürmek isterler ve yahut da biri tevkif edilmiştir. Polisler geldikleri zaman “falan kimse hapiste- dir.”, “gemiciler sarhoş dolaştıkları için hapsedildiler,, ve yahut da “gemiciler vapurdan kaçmışlardır,, şeklinde haber- ler getirirler: yedi, fakat ekseriya sekiz saat süren gündelik iş arasında yüzler- ce çeşid meselelerle uğraşmak İâzımdır. İnsan sabahtan akşama kadar yalnız bu gibi meselelerle meşgul olursa, ana va- tanın ticaret işleriyle uğraşmasına im- kân ve ihtimal var mıdır? Hem sıcak ve hem de sıhate çok zararlı olan bir iklim. de insanin ilk istediği şey, bir an evel eve gidip bir banyo almak, elbiselerini kadar masraf yapılamazdı. Bu cinayetle şüpheli olarak ve İs- tokholmdaki rus kolonisi içinden bir kaç günde on dört kişi tevkif edildi. Ele başlarınm Hacı Lachet olduğu zan ediliyordu. Epey uzun süren mu- hakeme neticesinde, kafkasyalı Hacı- nın işlediği cinayet bütün çıplaklığı i- le meydana çıktı, İhtilâlden sonra, o, etrafına bolşe- viklerin takib ettiği subayları topla- yarak Petrograd'da yaşamağa ve bir ispirto imalâthanesi işletmeğe başla- mışdı, Bolşevikler aleyhindeki faali- Hiyeti anlaşılımca, Rusya'dan kaçtı; Pa- rise gelerek küçük bir rus gazetesi çı- karmağa başladı. 1918 son teşrininde İstokholma yerleşen Hacı, “Rusya çarlığınımn yeniden tesisine çalışan as- keri birlik” in en ileri gelen azası di- ye kendini tanıtmıştı. Onun anlattığı- na bakılırsa, kendisi, o sıralarda bol- şeviklere Baltık vilâyetlerinden yapı- lacak olan hücumu organize eden ge- neral Judeniç'in adaml dandı. Ge- neral onun kendisiyle en ufak bir mü- nasebeti bile olmadığını söylüyordu. Fakat buna rağ ruslar ar e kendisine koyu bir vatansever göziy- değiştirip bir lol z YAK Böyle olunca da, şehirde dolaşırken Bri. tanyanın ticaret işleri i klıma ge. le bakıyorlardı. (Sonu var) lebilir mi?,, O, bu izahlarda bulunurken, tahki- kat heyetinin başkanı Lord Mac Don- nel'e dik dik bakıyordu. Sözlerini biti- ip odadan çıktıktan sonra y da o- turan Sir Arthur Shipley'e dedim ki: — Bu adamın çılgın olduğuna şüp- hem kalmadı. Çok dikkatli bir memur olan Stenoti- pist benim bu söylediklerimi de aynen zapta geçirmişti; zabıtlar okunurken bu Başka bir gün siyah saçlı biri gelerek almanların Rusyadaki müslümanlar ara- sındıyıptıkhnı—rv p : P e Ca d. bildiklerini bana satmak teklifinde bu. lundu. Bu adamın adı Mehmed bey Ha. cı Lachet idi. Aslan Kafkasyalı olan bu adam, Sen Sinod'un istihbarat işlerinde çalışıyordu. Rusyadaki istihbarat orga. nizasyonları arasında Sen Sinod'un en- telicens servis teşkilâtı hepsinden geniş, hepsinden büyüktü. Bu teşkilât, yahu- dilerin faaliyetlerini kantral ediyor, pro- ın Baltık leketlerinde, ka-* toliklerin de Lehistanda yaptıkları pro- pagandayı adım adım takib ediyor ve gerek bunda ve ge. rekse şarkında bulunan müslüman mer- kezlerinde faaliyette bulunuyordu. Her tarafa dal budak salmış olan bu orga. nızasyonda Hacı Lachet baş ajanlardan biri idi. Hiç olmazsa bu adam vaid etti. ğı rapotları getiriyordu. Ben de, içle. rinde çok ehemiyetli malümat olan bu SA LAKLR L BlBLlYOGRkAFYA | Atatürk hakkında nacarca bir eser Budapeşte belediyesi dan Dr, Horvath tarafından Reisicüum- hurumuz Atatürk ve inkılâbımız hak- kında “Kemal Atatürk,, adlı macarca güzel bir eser neşredilmiştir, memurların- Basın spor idare heyeti dün seçildi Ankara'da Basın işleriyle uzaktan ve yakından alâkalı bulunanlardan bazıları sırf spor işleriyle uğraşmak üzere kendi araalrında “Basın Spor” adiyle bir ku- Küb kurmuşlardır. Bu kulübün azâları dün Basımevi. mizdeki hususi dairelerinde ilk toplantı. larını yaparak muvakkat idare heyetle- rini seçmişlerdir. Seçimden sonra toplantıda bulunan- lar kulübün ileriki çalışmaları hakkında fikir teatisinde bulunmuşlardır. Muvakkat idare heyeti şu zatlardan mürekkehtir: Reis: BB. Muhterem Medya, umu- mi kâtib: Muzaffer Yalman, muhasib: Mustafa Işıksal, murakıb: Nihad, idare memuru: Cavid Erengil, azâlar: Musta. fa ve Hilmi. vi NEredist h -.. yordum. Günün birinde Rusyayı terl l zamanı geldi. İhtilâl, benim kurmuş ol- duğum organizasyonu dağıttı. Gerek Hacı Lachet, gerek Sen Sinod hafrzam- dan silindi. Üzerinden aylar geçtikten sonra, günür birinde, İsveçte yapılan korkunç bir cinayet haberini g | de okuduğum zaman, Hacı Lachet'i tek- rar hatırladım. Bütün caniler arasında en açık gö- zü ve en canavarı olduğuna şüphe bırakmıyan bu katil, Hindistan işleri dairesine tevdi ettiğim raporları bana getiren Sen Sinod ajanından başka bir kimse değlidi! . PİYANO . meraklılarına Meşhur alman KRAUSS fabrikasının yeni piyanoları gelmiştir Beyoğlu, Avrupa pesajı No 13 İSTANBUL

Bu sayıdan diğer sayfalar: