18 Temmuz 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 -7- 1937 —t AÂsiler iç harbın başlangıcında bilhassa faslı leji,; nıyorlardı. Londrada çıkan İvning Standard, isyanın çıktığı sı- ralarda aşağıdaki karikatürü neşretmişti 'er kulla- İSPANYA İSPAN :uULLARINDIR — Yazık! Elimizin altında biraz daha zenci ve arab olsaydı şimdiye kâdar İspanyayı temizlemiştik. İspanya (Başı I. inci sayfada) yorlar, parlâmentonun komünist grupu sağcı partilerin ve bunların gazete. lerinin kapatılmasını istiyordu. İlk kanlı hâdiseler Fikirlerdöki bu galeyan, kanlı hâ. diseler şeklinde tezahür etmekte ge- cikmedi. 14 temmuzda Kalvo Saotello'nun ceneaze töreni yapılırken bazı nümayiş- çiler şehrim merkezine doğru ilerlemeğe kalkıştılar. Bunları dağıtmak isteyen polis silâh kullanmak mecburiyetinde kaldı. Netice: nümayişçilerden bir ölü ve dört yaralı. Bu gibi hâdiseleri önle- mek üzere, esasen Madridde mevcud olan örfi idare uzatıldı. Diğer taraftan da sağcı veya solcu mebusların, rakib tarafa mensub kimseler tarafından te- cavüze uğramamaları için parlâmento muhafaza altına alındı. İlk kargaşalıklar * Madrid'de bu hâdiseler cereyan- e. derken, eyaletlerde de heyecan gittikçe artıyordu. 18 temmuzda Madrid'de ve diğer şehirlerde kargaşalık çıktı. Cebelüttarık, Paris, Londra ve Lizbonla Madrid arasındaki telefon muhaberesi kesildi. Kabine sabaha kadar süren bir toplantı yaptı fakat yine esaslı bir ka- rar vermedi, Fakat, çekinilmesi imkân- sız bir hale gelmiş olan isyanm yuvası başka bir yerde idi. Melilla garn'zonu ayaklanıyor Filhakika 18 temmuzda, İspanyol fasındaki Melilla şehrinin garn'zonun- da askeri bir hareket çıktığı, vaziyetin cidd? olduğu bildiriliyordu. 19 temmuz- da isyanın Madrid eyaleti garnizonuna da yavıldığı öğrenildi. Bu hareketin başında, Kanarya adalarında iken 17 temmuzda alelacele İspanyol fasına ge- len general Franko namında biri geç- mişti. Asiler çok seri hareket ediyor- lardı: 19 temmuzda lejyon — etranjerle fastaki İspanyol kıtaları Kadiks'e çık- tılar. Sevildekiler de bunlara iltihak etti ve âsiler Madrid üzerine yürüyüşe geçtiler. Âsiler kuvvetleniyorlar Asiler Sevilden başka Gırnata, Ma- laga, Valladolid ve Burgos şehirlerine de hâkim olmuşlardı. Buna mukabil Madrid ve Barselonda hükümetçiler hâ. kimdiler. Asiler Madrid Üüzerine iki iç harbi koldan ilerliyorlardı, Şimalden ilerleyen kola general Mola, cenubdan ilerliyen kola general Franko kumanda ediyor- du. Endülüs bölgesindeki âsilerin başı- na da general Kutipo dö Llano geçmiş. ti. Kıtlık tehlikesi, 20 bin ölü 25 ağustosta, her iç harbte görülen manzaralara rastlanılmağa başlanılmış- tı. Münakalat kesildiği veya nakil va. sıtaları iki tarafça da asker ve cepha- ne naklinde kullanıldığı için bazı şe- hirlerde kıtlık tehlikesi baş gösterdi. Diğer taraftan, topçu ve tayyare bom. bardımanları yüzünden — çarpışmalara iştirak etmiyen sivil halk da öldüğün- den, isyan başlıyalı beş hafta olduğu halde, ölenlerin sayisı 20000 i geçti. İsyan ve yabancı devletler Yabancı devletler de ideolojilerine göre İspanyada çarpışan — taraflardan birine temayül gösteriyorlardı. 30 tem- muzda meçhul bir iş için Fasa gitmek. te olan altı italyan tayyaresinden ikisi düştü. Diğerleri fransız Fasında yere indiler. 5 ağustosta Almanya, sonradan İbiza —hâdisesi — dolayısiyle meşhur olan Doyçland kruvazörünü ispanyol sularına gönderdi. Fransa ve İngiltere de kaygı içinde idiler. 37 ingiliz harb gemisi İspanya sularında bulun- makta idi. Yabancı devletler tarafından iki tarafa gönderilen gönüllüler gittik- çe çoğalıyordu. Karışmazlık politikasının doğuşu Bu son vaziyet karşısında ilk kaygı- lanan Fransa oldu. Filhakika Fransa diğer devletlere göre hususi bir vaziyet- te idi: Sınırı İspanya ile bitişikti ve fransız sınırı üzerinde bulunan ispan- yol şehirlerine hükümetçiler hâkimdi- ler. Diğer taraftan halk cephesi hükü- meti Fransada henüz iktidar mevkiine geçmiş bulunuyordu. Binaenaleyh ge- rek âsilerin, gerek ideoloji bakrmından onlara mütemayil olan devletlerin Fran- sayı hükümetçilere yardım etmekle it- ham eylemeleri variddi. Onun için, tem- muz 1936 nihayetinde İspanya hâdise- leri karşısında bitaraf kalacağını ilân eden Fransa, İspanyada harb eden ta- raflar hiç bir taraftan yardım görmez- ler ve yalnız kendi vasıtalarını kullana- Grenada cephesinde Hükümetçi kuvvetlerin taarruzu müvaffakiyetle ' devam ediyor Cebelüttarık, 17 (A.A.) — “Royter ajansı muhabirinden” Sente Tetuan ve Melilla'dan Alsesiras'a boyuna faslılar gelmektedir. Gelenler Rondaya ve ora- dan Grenada cephesine sevkedilmekte- dirler. Bu cephede hükümetçilerin taarruzu muvaffakryetle devam etmekte olup â- siler ağır zayiata uğramışlardır. Filha- kika, Ronda'daki hastaneler ağızlarına kadar yaralılarla doludur. Ölüler, Ron- dave Kordoba civarında açılan çukur lara hep bir arada gömülmektedir. Har- bmn ilk gününü kutlamak için yarın Al- cesiras ve Lalinea'da yapılması karar- laşmış olan boğa güreşlerinden söylen- miyen bir sebebten dolayı vaz geçilmiş- tir. Yalnız bu ilganm âsilerin son za- manlarda insanca pek çok kayıblara uğ- ramış olmalarından ileri gelmiş olduğu tahmin edilmektedir. Birkaç zamandanberi Cebelüttarık havalisinde hiç bir alman veya italyan harb gemisi görülmemiştir. Hükümetçilerin bir taarruzu Saragossa, 17 (A.A.) — Albaracin civarında hükümetçiler yaptıkları taar- ruza 12 bin kişi sokmuşlardır. Bu kuv- vetler şehre girdikten sonra küçük bir âsi grupu kilise civarında şiddetli bir mukavemet göstermiş ve nihayet tak- viye kıtaları alarak düşmanı tekrar şe- hirden püskürtmüştür. rak çarpışırlarsa iç harbın daha çabuk biteceği fikrinden mülhem olarak 4 a- ğustosta İspanya hâdiselerine karışma- mak için İngiltereye bir teklifte bulundu. İngiltere bu teklifi 16 ağustosta kabul etti. 22 ağustosta İtalya da karışmazlık anlaşmasına katıldı ve onu diğer dev- letler takib ettiler. Âsilerin başkumandanı Bütün bu teklifler ve görüşmeler 0-* lup biterken, iç harb' devam ediyor, muntazam askerlerden mürekkeb ve bol silâh ve cephaneye malik olan âsiler, yeni yeni şehirleri kanlı muharebeler- , den sonra zaptediyorlardı. 27 ağustos- ta, plânlı ve disiplinli bir şekilde hare- ket etmeği kararlaştıran âsiler tek ku- manda usulünü ihdas ettiler ve general Franko âsi kuvvetlerin başkumandanı oldu. İki isim, iki liste İsyanın başlamasına sebeb olan iki ölünün, Jose del Kastillo ile Kalvo So- tello'nun hayalleri, muharebelerin, po- litik münakaşaların içinde silindi, unutuldu. Her tarafta yanmış evler, öl- müş kadın ve çocuklar, yağma edilmiş, harab olmuş şehirler var. İspanya halkı kanlı bir delilik, bir kin tuğyanı-içinde çalkanıyor. Dört tabanca kurşunu, mil- yonlarca silâhın patlamasına * sebeb ol- du. Lâkayıd olan ölüm seçmeden bu iki adamı nasıl aldıysa başkalarını da öy- lece alıp götürüyor ve bu iki ismin al- tında da kocaman bir liste uzayıp gidi- yor. b Hatay Bayramı (Başr I. inci sayfada ) jimin başlangıcı addediyoruz. Bu, böyle ise ilk icraat ne olacaktır. Dö Martel şu cevabı vermiştir : “— Sancağın yeni statüsünü, harfi- yen tatbikten daha iyi bir şey yapa- mam... Umumi af Dö Martel'in ziyareti dolayısiyle do- laşan bir şayiaya göre de bir ümumi af ilân edilecektir. Uzun zamandanberi ü- zerinde münakaşalar yapılmakta olan bu umumi affin on gün içinde olması bekleniyor. Böylelikle istiklâlimizi — te- min eden mücadele günlerinde ve on- dan evel aramızdan ayrılrp götürülmüş olan Sancağın değerli çocukları hürri- yetlerine kavuşacak ve bayramımız ta- mamlanmış olacaktır. Suriyede vaziyet Suriyede vaziyet, halâ karışıklığını muhafaza etmektedir. Şamda Elkabes, Eleyyam ve Elcezire gazeteleri kamo- yu, tehyiç edici yazılarından dolayı müddetsiz olarak kapatılmıştır. Şamın belli başlı üç büyük gündelik gazetesi- nin bir günde kapatılması, Suriye hükü- metinin şiddetli tedbirlere baş vuraca- ğını göstermektedir. Suriye gazeteleri, Suriye - Fransa anlaşmasını yarıda bırakmaya çalışmış olmasından — bahisle Lübnan Cumhur reisine hücum etmektedir. Gazeteler, Lübnan Cumhur Reisinin Lübnanın bir Fenike memleketi olduğunu ve arab- lıkla hiç bir alâkası bulunmadığını söy- lemesine bilhassa hücum ediyorlar. Fet- tilarab gazetesi diyor ki: “— Lübnanın Suriyeye karşı takib eylediği bu daimi tahrikât politikasına Fransanın müsaade edeceğini ümid et- miyoruz. Çünkü bu yolun fransız men- faatlerine uygun olmadığı da şüphesiz- dir. Fransanın istifadesi Lübnan kadar Suriye ile de dost olmaktadır.,, Sancak mebusları istifa edeceklermiş Dömartelin sancağım yeni rejiminin yürürlüğe girdiğini anlatan nutkundan sonra sancak mebuslarının istifalarını verecekleri söyleniyordu. Çünkü yeni rejim ile sancak Suriyeden tamamen ayrılmış olacağından esasen — bunların hiç bir resmi ve hukuki vasıfları kal- mıyacaktır. Şam gazeteleri, sancak seçiminin ö- nümüzdeki ikinci teşrin başlarında ya- prlacağını yazıyorlar. Sultan Atraşın vaziyeti Bütün bu vaziyetler arasında dürzüler- le suriyeliler arasında da ciddi anlaş. mazlıklar vardır. Dürzü reisleri arasın- da cereyan etmekte olan anlaşma mü- zakereleri henüz bir netice vermemiş- tir. Bunun üzerine sultan Atraşın dok- tor Şehbenderin nazariyesini öne süre- rek Cebelin bütün siyasi el larını Resmi Tebliğ (Başı 1 inci sayfada) ; vüzkâr temayüller tarafından — yara- tılmış bulunan bulanık vaziyet, bü- tün sulhçu devletlere, sulhun taksim — kabul etmezliği ve kollehtif emniyet esasları üzerinde sulhun ve ııM emniyetin idi i için h 1 endişe. — ler tah hali kal 5 — Sovyetik sosyalist cumhuri- yetleri birliği ile Türkiye arasındaki iösiluk ve hezmkl enant z betleri bunların sulh fikirlerine ve — Milletler Cemiyetinin yukarda kay- dedilen prensiplerine samimi — bağlı- — lıkları ve sulh kuvvetlerinin en iyi — bir surette teşkilâtlandırılmasına mü- haret eyl kbel C M lerine bir müzaharet veya bir teşvik olabilecek her şeyden tevakki etmek azimleri, sulh potansielinin bütün unsurlarının takviyesi için, iki mem- İaket 'a TAĞR z bemie bin Z atmehi, Bakanlarımız dönüyorlar (Başı I. inci sayfada) Moskovayı terkeylemiştir. Türk bakanları, istasyonda, BB, Lit- vinof, Yejor, Stomoniakov, Karsi ile İ- ran büyük elçisi Sepahbudi, Litvanya elçisi Baltrusaitis, Romanya elçisi Oi- untu, Bulgaristan elçisi Antonov, Af- ganistan maslahatgüzarı Yunus Han, Yunanistan Maslahatgüazrı Kindilis i- le Türkiye büyük elçiliğinin bütün me- murları tarafından selâmlanmıştır. İs- tasyon, bu münasebetle, türk ve sov- yet bayraklariyle süslenmiş bulunuyor- du. Türk bakanlarına Odesaya kadar Hariciye halk komiserliği birinci şark dairesi şefi muavini B. Miller refakat etmektedir. İngiltere ile Sovyetler ve Almanya arasında deniz anlaşması imzalandı (Başı I. inci sayfada) soövyet deniz muahedenamelerinin im- zası, İngilterenin üç taraflı Londra mu- ahedenamesini tasdik etmesini intaç e- decektir. Bilindiği üzere Fransa ile A- merika daha önce bu anlaşmayı tasdik etmişlerdir. İngiliz - Sovyet anlaşması Londra, 17 (A.A.) — “Royter ajan- sından” İngiliz - sovyet deniz anlaşma- sr Uzak şarka dair bazı tahdidleri ihti- va etmektedir. Soövyet hükümeti uzak şarkta inşa ve kullanılan harb gemilerine dair ma- lâmat vermek mecburiyetinden âzâde lacak ve anlaşmanın Sovyetlerin uzak birleştirmeye ve vatanı kütle ile hiç bir rabıtası olmıyacak olan cebellilerden mürekkeb bir parti teşkiline dürzü re. islerini davet etmiştir. Davete icabet eden dürzü reisleri kongreye- gidecek olan azaları tayin etmişler ve geniş bir siyasi program hazırlamışlardır. şarktaki deniz inşaatına dair olan tah- didatından, keyfiyet evelce bildirilmek şartiyle, muaf tutulacaktır. Şimdi İngiltere iki taraflı anlaşma akdi maksadiyle İskandinavya devletle- ri, Türkiye ve Lehistan ile görüşmelere tekrar başlıyacaktır. Tefrika: No. 78 Şekspirden : Hikâyeler Yazanlar: #İury te Charles Lamt Çeviren: Nurettin ARTAM .. .. .. Son gürlüğü Bütün bu hikâye'ler zavallı Helena'yı e- nine boyuna üzmüştü. Fakat bununla bera- ber zihninde bir plân hazırladı. Bu plân, hiç bir vechile öteki kadını fena maksadlar için teşvik edecek bir şey değildi. Dul ka- dına kendisinin Kont tarafından bırakılan Helena olduğunu itiraf ederek, bu gece Bertram'ın ziyaretine müsaade olunmasını ve ona Diana yerine kendisinin çıkarılması- nı rica etti, Böyle gizli bir buluşmadan bü- tün maksadı da eğer halâ elinde duruyrosa, kocasından yüzüğünü almak, böylece onun karısı olduğunu ilân edebilmekti. Diana da, annesi de Helena'nın bu tek- Iifini, biraz böyle terkedilmiş, bahtsız bir kadına yardım edebilmek, biraz da onun kendilerine vâdettiği bir kese akçeyi kaza- nabilmek maksadiyle, kabul ettiler. O gün Helena bir biçimini getirerek Bertram'a kendisinin öldüğü haberini ulaştırmıştı. Bu suretle bir defa onun öldüğüne kanaat ge- tirecek olursa, o zaman, Diana " sanarak, kendisine, belki de, evlenmek teklifinde bulunabilecekti. Bu sayede yüzüğü de ken- disinden koparabilirse ileride bundan bü- yük faydalar elde edebilirdi. O akşam, ortalık karardıktan sonra Ber- tram, Diana'nın odasına alındı. Helena da kendisini kabul etmek Üüzere orada hazır bulunuyordu. Dianaya hitab ediyor zannı ile söylen- miş olmakla beraber Bertram'ın kompli- manları ve âşikane sözleri, Helena'nın pek hoşuna gidiyordu. Bertram da ondan çok hoşlanmıştı. Onunla evleneceğini ve ebe- diyen beraber yaşıyacaklarını vâdediyordu. Konuşmasından bu kadar hoşlandığı ka- dının kendi öz karısı bedbaht Helena oldu- ğunu bilseydi, bu muhabbet dolu sözlerle bu vaidlerin peygamberce bir kehanet olduğu- nu anlıyacaktı. Bertram, Helenanın ne kadar hisli bir bayan olduğunu asla anlamamıştı. Eğer an- lasaydı, kendisine bu kadar ilgisiz kalmıya- AAK SA . caktı. Sonra hergün gördüğü için güzelliği- ne de dikkat etmemişti. Hergün görmek iti- yadında bulunduğumuz, ilk gün gördüğü- müz zamanki güzellik ve sadelik tesirini kaybeder. Kaldı ki bu kızcağız, onun huzu- runda daima saygılı bir tavırla oturup ağ- zını açmadığı için kendisini anlamak da im- kânsız olmuştu, ; Fakat şimdi Helena'nın bütün istikbali; projelerinin mesud bir sonuca varması bu gece yapacağı görüşmede Bertram'ın üze- rinde bırakacağı tesir ve intıbaa bağlı bulu- nuyordu. Onun için bütün zekâsıı harcaya- rak onun hoşuna gidecek bütün nükteleri sarfetti. Zarif hareketleri ve tatlı sözleri Bertram üzerinde o kadar iyi tesir birakmış- tı ki genç, kendisiyle evleneceğine dair söz verdi. Helena, bu görüşmenin ve bu vaidin bir hâtırası olmak üzere parmağındaki yü- züğü isteyince Bertram, onu da çıkarıp ken- disine armağan etti. Bu yüzüğe karşılık ol- mak üzere Helena da kıral tarafından kendi- sine hediye edilmiş olan bir yüzüğü Ber- tram'a verdi. Ortalık ağarırken Helena, Bertram'ı uğurlamış, o da annesinin evine gitmek üzere yola çıkmıştı. Helena, plânının üst tarafını da muvaf- fakiyetle tatbik edebilmek için dul kadınla Diana'ya Parise kadar kendisiyle beraber gelmeye de razı etti. Oraya - vardıkları za- man, kıralm Rousillon dükünü ziyarete git- miş olduğunu öğrendiler. Helena da elinden gelen süratle onun arkasından oraya gitti. Kıralın sıhati gayet yolunda idi ve ken- disini iyi etmiş olan kıza karşı duyduğu min- net duygüuları, halâ, içinde bütün kuvvetiyle yaşıyordu. O kadar ki Rousillon düşesini gö- rünce ilk söylediği söz, bir elmas kadar kıy- metli olan Helena'yr oğlunun sersemce elin- den kaçırdığını söylemek oldu ve zavallı kontesin Helenanın ölümü dolayısiyle ağla- yıp sızladığını görerek dedi ki: — Bayan, her şeyi afettim ve her şeyi u- nuttum. Fakat orada hazır bulunan ve çok sevdiği Helena'nın hâtırasını bu kadar çabuk unu- tulmuş görmeğe tahammül edemiyen ihti- yar Lafeu kendini tutamıyarak dedi ki: Devamı var

Bu sayıdan diğer sayfalar: