Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Hikâye Bir şeytanlık Siz karınızdan korkarmısınız, bil- mem, Fakat derhal haber vereyim ki ben, karım Şekibe'den ödüm patlar. Bu korkumun sebeblerini size birer bi- rer anlatayım, : Madde 1 — Kayın pederim dehşet- li zengindir ve bendeniz eski zaman u- sulü bir içgüveysiyim. Gerçi avukatlık- tan bir miktar dünyalık kazanıyorum ama, muhterem kayın babamın benim parama ihtiyacı yoktur. Ben her ay ka- rıma biraz cep harçlığı vermekle evin bütün masraflarından kurtulmuş olu- rTüm, Madde 2 — Evdeki rahatım iyidir. Karım da, biraz şirret olmasına rağ- men, mükemmel bir ev kadınıdır. Madde 3 — Kayın babamın otomo- bili, motoru, tek atlır arabası daima em- rime amadedir. Kışın otomobilsiz şu- radan şuraya adım atmam, Yazın mah. kemelerin tatil zamanlarında deniz kı- yılarında motor safası yaparım, 'Tek atlı araba ile kırların, bağların, bayır- ların zevkini çıkarırım. Madde 4 — Benim gibi avukatlık yapanların işleri her zaman düzgün git- mez, Bazan aylarca yazıhaneye bir tek müşterinin bile uğramadığı — zamanlar olur. Böyle fisebilullah sinek avla- dığım vakitlerde lütufkâr kaynatamın şişkin cüzdanı benim için hiç de mer- hametsiz değildir. Madde 5 — Yukarıki maddeler ka- rımdan niçin korktuğumu size kâfi de- recede anlatmıştır zannederim, Çünkü karımdan perva etmemek demek, bu saydığım nimetlerden mahrum kalmayı göze almak demektir ki, ben öyle ena- yi kabadayılardan değilim. Fakat ben karımdan yılgınlığımın sebebini en sonraya bı- raktım; karım doksan kiloluk bir ağır siklet şampiyonudur ve bok- sör Karnera kadar kuvvetlidir. Ay- ni zamanda çok müstebittir. Bir ker- re kızdı mıydı, ocak maşası mi - olur, çicek saksısı mı olur, surahi veya bar. dak mrı olur, eline ne geçerse kafama atmaktan çekinmez. Âcizleri ise ancak altmış beş kilo raddesinde, kavgadan hazetmiyen, halim, selim bir adamım. Şimdi kılıbıklığımdan dolayı bana hak veriyorsunuz, değil mi? Fakat meş- hur sözdür: insan daima korktuğuna uğrarm ş. Bakınız, benim de başıma ne- felâket geldi : Ben karımı sevmez değilim, Fakat ne çare ki se de gençlik var. Şöyle pek nadir olarâk elime geçen müstesna fır- satları da kaçırmak istemem. Meslek icabr dairelerde iş takib ederken bir gün Fakihe isminde nefis bir daktilo ile tanıştım, Daha ilk konuşmada birbiri- mize kanlarımız ısındı. Gayet gizli bir surette sevişip görüşmeğe başladık. Bir gün bir sinema locasında F-kihe ile baş başa bir iki saat vakit geçirdik- ten sonra evime döndüm, İçeriye girer girmez elindeki çantayı her zamanki gibi beni eşikde karşılâayan karıma ver- dim ve ona mutad-olan beylik kompil- manlarr yaptıktan sonra odama çekil- dim, bir sigara tüttürerek o günkü sev- gilimle buluşman-n zevkli dakikalarını hayalimde yaşatmaya başladım. Ben böyle tatlı hülyalara dalıp git. tiğim bir sırada idi ki, Şekibe elinde çantam olduğu halde bir gülle gibi o- danın ortasına düştü. — Söyle bakayım bana, diyordu, bun- lar nedir? Hangi şirfıntı, hangi sokak sürtüğü bunları çantana koydu? Kar:m, çantadan çıkardığı dudak bo- yası, pudra, cep aynası, kenarı dantel- li mendil gibi bir takım kadın eşyasını burnuma dayamıştı. Meseleyi derhal anladım. Hapı yutmuştum, Şimdi karıma ne cevab verecek, işi nasıl tevil edecektim? Karıma “bunları senin için getirdim,, diye bir yalan uyduramazdım. Çünkü hepsi de kullanılmış şeylerdi. Derhal aklımda şimşek gibi bir fi- kir çaktı. Gayet sakin ve kayıdsız gö- rünmeğe çalışarak dedim ki ; — Teessüf ederim Şekibe! demek halâ beni anlayamadın. Seni canım ka- dar sevdiğimi bildiğin halde gene ben- den şüphe ediyorsun ha? Karım tepinerek, öfkeden zangır zangır titreyerek cevab verdi: — Utanmaza bak, bir de numara ya- en mühim — Hayır, gökten zenbille inmedi; onları oraya ben kendim koydum , — Demek suçunu saklamak ihtiyacı. nı bile duymuyorsun ha ? — Suçum yok ki onu saklamak ih- tiyacını duyayım. ; — Bu kepazeliği suç saymayacak kadar yüzsüzleşdin, öylemi ? — Bu kepazelik değil, bir vazifedir. — Ne vazifesi ? — Meslek vazifesi. Dinle yavrum, işin aslını sana anlatayım: Bu gördü- ğün şeyler bir boşanma davasına aid “delâili cürmiye” dir. Üzerime aldığım davayı kazanmak için bunları mahke- meye göstermek mecburiyetindeyim . Kar:m, başını önüne iğerek bir müd- de* düşündükten sonra dedi ki : — Yalan söylemediğin ne belli ? — Şundan belli ki, her akşam kendi elimle sana verdiğim çantanın içine bu hurdavatı ne diye koyayım veya baş- ka birisinin koymasına müsaade ede- yim? Çantamı her gün açıp tozunu sil- kelediğini bilmiyormuyum? Benim gi- bi az çok şöhret kazanmış bir avukat- tan böyle bir düşüncesizlik, bu yolda bir budalalık sadir olacağını nasıl ta. savvur ediyorsun ? Karımın bütün sinirleri yatışmıştı. Hattâ mahçup bir vaziyette önüne bak- mağa başlamıştı. Yavaşça dedi ki : — Hakkın var gibi geliyor bana... — Bana yaptığın bu haksızlıktan do- layı boynuma sarılıp bana özür dileme- lisin, Yoksa barışmam, Şekibe hemen atıldı. Şimdi bu çanta hikâyesinin iç yüzü- nü size gizlice anlatayım: Hâdiseden bir ay kadar evvel, biri- birine eş iki çanta satın alarak birini Fakiheye hediye etmiş, birini de kendim kullanmağa başlamıştım, Sinemaya git- tiğimiz gün farkına varmayarak çanta- - larımızı değiştirmişiz. İşte mesele bun- dan ibaret! Agâh İzzet YAZGAÇ Yeni seçimden sonra Japon dış siyasası eğişecek mı? Tokyo, 3 (A.A.) — Hayaşi kabinesi, makamında kalmış ve yeni parlamento- yu kendisi ile işbirliğine çağırmıştır, İm- parator, başbakana hükümet programı- nın tatbiki için tasvibini bildirmiştir. Politik mahfillerin hassatan tebarüz ettirdiğine göre, ordu ağustosta parla. mentoya vereceği proğramda ıslâhat ted- birlerinin tatbikini istemek hususunda- ki kararı dolayısiyle, kabineyi tutacak- tır. Ordu ve kamoy arasında Tokyo, 3 (A.A.) — Siyasi müşahit. ler seçim neticelerini general Hayaşinin parlamentoyu fesh ile vaziyetin hallini millete bırakması kayfiyetine cevah olarak milletin bugünkü kabineye kar. şı verdiği bir itimatsızlık reyi gibi te. lâkki eylemektedir. Siyasi Müşahitlerin fikrince, bu seçim neticeleri, ordu ile kamoy arasında ayrılığın tam bir teza. hürüdür. Halk bu seçimle içeride ve dı. şarıda sulh istediğini bildirmektedir. Zira halk ordunun idame ettirdiği milli ve enternasyonal gerginlik havasından yorulmuştur. İplik ihtiyacını karşılamak için tedbir Ekonomi Bakanlığı iplik satışı işi ile uğraşan fabrikalar mümkün oldu- ğu kadar iplik ihtiyaçlarını karşılama- ğa çalışmalarını bildirdiği gibi halen bütün iplik ihtiyacını içerden temine imkân bulunmadığından yeniden kurü- lacak fabrikalarımız faaliyete geçince- ye kadar tüccarların uyuşturucu mad- deler inhisarına başvurarak diledikleri alarda iplik istemelerini bütün pıyor. Bu kokot eşyası ç içine gökten zenbille mi indi ? W V Mlm ticaret odalarına bildirmiştir. Sergi Filme Alınıyor Kömür sergisini bu suretle bütün Türkiye belki yakından görebilecek Dün enternasyonal kömür sergisine gelenler; karanlık kömür ocaklarının kuvvetli projektörlerle aydınlatılmak - ta olduğunu gördüler. Sergiyi hazırlı - yanlar ; onu gezemeyen milyonların, hiç olmazsa filmini görerek kömürün me - deni hayattaki yerini daha iyi anlama- ları ve onu daha çok benimsemeleri i - çin filmini aldırtmaya karar vermiş - lerdir. Bu filim; sineması olan bütün şehir ve kasabalarda; seyyar sinemanın dolaştığı bütün nahiye ve köylerde gös- terilecektir. Çünkü kömür sergisini gördükten sonra; türk vatandaşı, odu- nu, ancak kömürü hiç bulamadığı ve bülmak imkânını elde edemediği za - man; yurdunun yeşilliğinden birazını ateş haline getirmenin azabıniı duyarak yakacaktır. Kömür sergisini, göremi - yenler; onun filmini seyrederek böyle düşüneceklerdir, s ergi hazırlanırken bir arkadaş: “ — Biray sonra yıkılacak olan bu suni kömür ocaklarına çok emek har- canmış...” diyordu. Dün; kömür ocağı filme alı- nırken, kendinizi sinema tekniğinin en —modern vasıtalariyle kurmuş ol- duğu bir ocak dekorun- dan daha ileri, bütün hu- susiyetleriyle bir — kö- mür ocağında farzede- bilirdiniz. Bu kanaat bir çoklarımızın zevkle seyrettiği 28 filmin rejisörü olan Bay Konstantin David de seyircilerin hep- sinden daha kuvvetli idi. Yakın zamanla- ra kadar U.F.A, nın tanınmış bir rejisö- rü olarak çalışan B. Konstantin David; filme aldığı ocaklar için; “— Sanki kıy- metli bir rejisörün başında bulunduğu tecrübeli dekoratörler tarafından ha - zırlanmış.... Bana burada projektörü hazırlamaktan gayri bir şey kalmadı..,, diyordu. Canlanan mankenler Kömür ocaklarındaki bütün man - kenler, filimde rol aldıkları için can - lanmışlardı. Kimisi kömür yüklü vago- neti yürütüyor, kimisi ona kömür dol- duruyor, kimisi kömür — damarlarına durmadan kazma indiriyordu. Rejisör, filmi almaya karar verdiği zaman, bu işleri görebilecek ve bu iş - lere alışmış birkaç kişi aramış.. Sergi- de hizmet edenler arasından istediğini alması cevabı verilince, evvelâ tereddüd etmiş ve hattâ, bunlar olmaz, diye 1s - rar da etmiş. Fakat sergiyi hazırlıyanlar, orada olanların sergi meydana gelirken bin bir türlü işi nasıl hiç yadırgamadan yaptıklarını bildiklerinden, rejisörü ikna etmişler, Şimdi ufak bir makyaj- dan sonra bir sürü maden işçisi filim- de rol almaya hazır vaziyete gelmiş... Yarı bellerine kadar çıplak olan bu de- likanlıların yüzlerinde ve vücudların- da kömür siyahlıklarına bol bol rast- lanıyor. Fakat hiç de pek sıcak olmı - yan bu havada vücudlarının nasıl ter içinde olduğuna ben de rejisör kadar hayret ettim., Aralarında hakiki maden çavuşu olan Bay İsmail: “— Maden ocağı, yalancıktan olsa bile adamı terletir. Ocaklarda ter, ha- va kadar boldur.,, diyor. Şimdi rejisör artistlerinden pek memnundur. Kendisi eskiden beri en tanınmış bir artiste bile rol ve- rirken, onun hayatında aldığı rolle alâkalr hâdiseler yaşamış — olduğu- na çok dikkat edermiş: sanki bu çocuklar hepsi kırk yıllık: maden- ci gibi hele şuna bakınız. İlk defa kö. mür ocağına girdiği halde bir profös. yönel amele gibi kazma sallıyor.,, diyor. Emeğin iki taraflı yeri Filmin güzelliği Filim; kömürün yer altından çıkı - şından başlıyarak, hangi vasıtalarla ve nasıl medeni hayata tatbik edildiğini gösterecektir. Bunun için, kömür ser - gisinde gördüğünüz bütün vasıtalar, kullnarış şekilleriyle beraber filimde yer alacaktır. Filim; sesli, sözlü ve şar- kılı olacaktır. Filmin maden ocaklarında işçinin hayatı, çalışma tarzı, kömürün satışı ve saire kısmı; devletin kömür havzamız- daki politikasını belirten bir hususi - yet taşıyacaktfr. Bu itibarla filim, bir taraftan en büyük ideallerimizden biri olan kömürün bütün modern vasıtala - rını tanıtma ve öğretme işini yapacak, diğer taraftan da memleketin yeraltı servetlerini millet adına işleten maden politikamızın karakteristik vasıflarını canlandıracaktır. Bu da filmin tanıtıcı vasfıdır. Filim bir örnek olacak Bu filim, memleketimizde ilk defa hakiki bir röportaj filmidir. Memleketi- mizde olduğu kadar, yabancı memleket. lerde de alâka ile seyredilecektir. Kömür havzamızın güzel, köklü çekici ve göz- alıcı manzaraları, oradaki şen, neşeli ve mesud işçi hayatı, zengin tabiat ve en- gin tarih, kalkınma halinde Türkiye bu filmin 850 metrelik boyuna mümkün olduğu kadar sığdırılacaktır, Bu filmin güzelliği, bize tanıtılma- Türkiyede ilk defa yapılan büyük bir film röportajı sı lüzumlu olan bütün işlerimizi ve ta - raflarımızı filme almanın en iyi bir propaganda vasıtası olduğunu da is - bat etmiş olacaktır. Almanyada, kömür tekniğinin en ileri olduğu yerlerde de, maden hayatını filme almış olan reji- sör, bu, mukavva ve boyanın on gün içinde kurduğu ocak içinde olduğu ka- dar tabiatı beyaz perdeye aksettirebil- diğini söylüyor. Bir misalin anlattıkları F ilm alınırken, sergiyi hazırlı - yanlardan biri anlattı: “ — Ankarada, hiç bir zaman bir günde 2000 sobanın satıldığını şimdiye kadar duymuş mu idiniz?.. Türkiyenin her şehrinde böyle bir sergi açmanın ne kadar lüzumlu olduğunu biliyorduk. Fakat bunun bir imkân meselesi oldu. ğunu da aynı şekilde biliyoruz. Bu fil- min gösterildiği her yerde kömür ya. kan vasıtaların satışının devamlı olarak fazlalaşacağına emin olabiliriz. Mese- lâ; bir soba düşününüz ki size kalorti - fer vazifesini görmektedir. Banyonuza sıcak su vermektedir ve mükemmel bir fırındır, yemeklerinizi pişirmektedir. Ucuzdur. Kuruluşu kolaydır. ve az kö. mür yakar. Şimdi bu yirminci asır nimetini han- gimiz evimizde istemeyiz? Kömür ser- gisinde gördüğümüz sayısız vasıtaları, bu, modern evin üç büyük ihtiyacını tek başına görmekte olan sobaya teşmil ederek hesablayınız: kömür sergisinde, belki ilk defa gördüğümüz vasıtaların sayısı yüze yaklaşmaktadır. Bir mem - lekete, bir anda ve tek bir sergi ve onun filmi ile bütün bu vası- taları sokmak, örneği her halde pek az göste- rilecek bir hâdisedir. Dünyanın en bol kömü- rüne sahib — bahtiyar memleketlerinden — biri olan yurdumuzda, türk ; » kadınına kömür tekni- ğinin en modern örneklerini öğret- mek bizim için bir inkılâp borcu- dur; Yeşil Türkiye, ancak yirmi mli - yon türkün bunu öğrendikleri gün do - ğacaktır. 20 milyon türk kömür yaktığı gün, bugünkü satış fiatlarına göre, büd- cemiz tek başına kömür satışımızla sağ- lanacaktır.,, * &* £ Serginin filmi, sergi kadar güzel o- lacaktır. Bu da, bu filmin bütün Tür - kiye tarafından zevk ve gururla ve bü- tün dünya tarafından gıbta ve takdir- le seyredilecek bir eser olacağı demek- tir. tir. , Grevin yalnız sendikalarının tanınmasını istiyen dekoratör, ber- ber ve ressamlar tarafından yapıl- dığı hatırlatılmakatdır. Bununla beraber içlerinde bir kaç yıl- dız bulunan aktörler, mensub oldukları sendikanın icra komitesini toplanmağa çağırarak stüdyolara girmeğe teşebbüs etmek mi, yoksa bir tesanüd eseri ola- rak grevciler lehinde tezahürlerde bu- lunmak mı lâzımgeldiğini kararlaştıra- caklardır . Şimdiye kadar aktörler, serbestçe stüdyolara girmektedirler. Dün Greta Garbo, Klark Gable, Villiam Povel, Jan Harlov, Jannet Mak Donald gibi bazı artistler kapıdaki nöbetçilerin önünden geçerek stüdyoya girip çalışmışlardır. Fakat stüdyo estoranları bir tesanüd grevi ilân etmiş oldukları için artistler, öğle yemeğini yememişlerdir. Halk, aktörler sendikasının kararını büyük bir alâka ile beklemektedir. Çün- kü sendika, ilk defa olarak bir iş anlaş- mazlığında karar verecektir. Grev genişliyor Holivud, 3 (A.A.) — Mühendislerin kurşun mamülâtı yapan işçilerin, terzi- lerin, lokantacıların ve makinistlerin sen- dikalarına mensub 6000 işçi, grev ilân ederek önce grev yapmış olan dört sen- dikaya iltihaka karar vermişlerdir. 9 büyük sinematograf stüdyosunun bugün kapılarını kapamaları muhtemel- dir. Stüdyoları tarassud altında bulundur- makta olan grev nöbetçileri, aktörler sen- dikaları murahhaslarının tam bir serbes- ti içinde müzakerede bulunabilmeleri ve Holivud grevi genişliyor studyolarda işler durdu Holivud, 3 (A.A.) — X.. payıtahtı, kurulduğu günden bugüne kadar görmediği ilk mühim grev hâdisesi karşısında kalmıştır. Stüd- yolar muattal bir haldedir. Büyük sinema firmalarının kapısında nö- betçiler beklemektedir. Hükümet, polis kordonlarını kuvvetlendirmiş- Moskova kanalı İlk gelen gemiler büyük şenliklerle karşılandı , Moskova, 3 (A.A.) — Dün Mosko. va halkı, volga - moskova kanalr yolu ile ilk defa olarak Moskova limanlarına gelen gemileri, büyük şenliklerle karşı. lamıştır. Başta benzin!le işliyen “İosif Stalin,, “Voroşilof,, ve “Kalinin,, ge- mileri olduğu halde filonun bayraklar. la süslenmiş bir halde Moskova şimal limanına gelişi ve yeni muazzam istas. yon önünde demirleyişi kanalın iki sa. hilini dolduran halkın dinmiyen alkış. lariyle karşılanmıştır. Sonra büyük bir miting yapılmıştır, Bayan Simpson resmen boşandı Londra, 3 (A.A.) — Mahkeme bu- gün Bayan Simpson'un boşanma kararı- nın katiyet kesbettiğini ilân etmiştir. Keyfiyet Bayan Simpsona telefonla bil- dirilmiştir. Viyana, 3 (A.A.) — Vindsor dükası Parise gitmek üzere Appelsbah şatosun- dan ayrılmıştır. — grevcilerin aktörler üzerinde her han- gi bir tazyikte bulunmuş olmakla it- ham edilmemeleri için bulundukları | mevkileri terketmişlerdir.