Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- 1937 —a 45 rNework mektubu Nevyork'un Muazzam nsansc'irıerî Nevyorkta en çok insan taşıyan nakil vasıtaları büyük binaların asansörleridir Her şeyi daima büyük ölçüde olan Nevyork şehrinde, hangi nakil vasıta - sının en çok yolcu taşıdığı araştırılın- ca, bu vasıtanın, ne yeraltı trenleri, ne de otobüsler ne de tramvaylar olduğu anlaşılır. En çok insan taşryan vasıta - Yar asansörlerdir. k Nevyork'un binden fazla istasyonu olan yeraltı trenleri günde 5,200,000 ki- şi, otobüs ve tramvaylar 2,000,000 — kişi, taşımaktadırlar. Fakat Nevyork'un asan- sörleri günde 15.000.000 kişi yani yer - yüzünde ve yeraltındaki nakliye vasıta- larının taşıdıklarından iki kat fazlasını taşımaktadırlar. Dünyanım en büyük bir nakliye sis- temi olduğu tahmin edilmekte olan bu sistemin, çalışma ve tesisatı hakkında bir fikir verebilmek için, bunun ufak bir kısmını teşkil eden Rokfeller mües- sesesinin merkez binalarındaki asansör- leri ele alacağım. Yeni yapılıp henüz ikmal edilmiş olan 43 katlı bina istis - na edilirse eski merkez binalarında 155 asansör vardır. Bu asansörler, 1935 yı- lında 160.000 kilometrelik mesafe katet- mişlerdir. Yani bu mesafe, üstüva hat- tının 29 misli, aya olan mesafenin üç mislinden fazladır. Eğer bü asansör galerileri biribiri üzerine eklenecek olurlarsa, bunun bo- yu, 12,700 metreyi bulur; yani tayyare- İerin irtifa rekorlarına veya stratosfer hududuna yaklaşır. Bu müessesedeki asansörler günde 200.000 kişi nakletmektedirler; yani Nevyork'ta mevcud asansörlerin yet - mişte biri nisbetinde faaliyette bulunu- yorlar demektir. * Bu 155 asansör 1935 yılında 32 mil- yon defa durmuş olduğuna göre, bütün bir yıla seyyanen taksim edildiği tak- dirde, her asansörün saniyede bir dur- muş olduğu anlaşılır. Fakat hakikatte daha sık durmaları icab eder; çünkü, asansörler yalnız iş saatlerinde faali - yettedirler. B u en yüksek binanın 65 inci katı- na asansörün her çıkışı, müesse- se idaresine 6 sente mal olmaktadır. Halbuki, 5 sent verdiğiniz takdirde Nevyork'un yeraltı tramvay şebekesin- de istediğiniz kadar seyahat edzbi!ir - siniz. Rokfeller müessesesinin merkezin: de sarfedilen elektrik enerjisinin 94 15 ini, yani, yılda 4,730,000 kilovat saatlik elektriği bu asansörler harcamaktadır- lar. Bu asansörleri çeken tel hhalatlar biribirine eklenince, bunun boyu 225 kilometreyi bulur. Asansörlerin en süratlisi, saniyede yedi metre süratle hareket etmektedir ki, bu her hangi bir tayyareden daha hızlıdır. Fakat, asıl şaşılacak cihet, bütün bu nakliye sisteminin tıpkı bir roboto gi- bi, hemen hemen hiç bir insan müdaha- lesine lüzum bırakmadan, otomatik bir şekilde çalışmakta olmasıdır. Bu bina - da işleyen'tekmil asansörlerin santralı 65 inci katın üstündedir. Her kat gru- puna ayrı bir asansör grupu hizmet et- Yalnız 70 inci katta yani 259 uncu metrede bulunan çatı parkına çıkmak istenince, 65 inci kattan sonra ayrı bir asansöre binmek İlâzımdır. iç şüphe yok ki, her asansör iş - H letmesinin en ehemiyetli tarafı, onuün emnniyet tertibatıdır. Böyle bir tesisatın, zelzeleden maada her ihtima- le karşı hazırlanmış, korunmuş olması gerektir. Meselâ aceleci olan bir kimsenin, tam asansör kapıları kapanırken asan- söre girmek istediğini farzediniz. Bu anda, kapı çerçevesinin her iki tarafın- da ve asansöre basanın elmacık kemiği hizasında birer “elektrik gözü,, vardır. Bu elektrik gözlerinden çıkan ve biri- biriyle karşılaşan ışık, velev saniyenin binde biri kadar kısa bir müddet için bile olsa, inkıtaa uğrayınca, kapılar der- hal açılıyor ve asansör de hareket ede- miyor. Çünkü, her asansörün, en ufak bir hareketi için lâzım olan düzüneler - le cereyan dairelerinden birini kapaya- bilmek için, kapıların da kapalı olmala. rı lâzımdır. H er hangi bir sebeble olursa olsun, her cereyan inkıtar, hızını yavaş- lattılktan sonra, asansörü galerinin içinde tesbit eden otomatik bir fireni harekete geçirmektedir. İhtimali pek az olmakla beraber, fa- raza asansörü çeken kablo kopmuş olsa, tamamen ayrı ve bu anda, asansör, ray- larına yapışıp kalıncaya kadar kendi kendine gerilen yedek bir kablo öbü - rünün yerine kaim olmaktadır. Böyle bir vaziyet karşısında, için - dekileri korkutmamak, sakatlamamak için, asansör, yavaş yavaş durmaktadır. Asansör böyle, yavaşça aşağı inmesi dolayısiyle, ilk katta durmayınca, her sadmeye karşı koymak üzere tertib e - dilmiş ve içi yağla dolu silindirlere yer- leştirilmiş olan büyük çelik pistonlara yaslanmaktadır. Faraza iki kat arasında kalmış olsa, yanı başına yanaştırılan diğer bir asan- söre geçmek için yan taraflarında ay- rıca kapıları vardır. Bu kocaman elektrikli makine sis - teminin en ufak bir teli bile, mükem - mel bir surette yetiştirilmiş makinist ve mühendislerin mütemadi kontrolu altındadır. Baş mühendisin maiyetinde 243 kişi çalışmaktadır. Bu teşkilâtta çok sıkı bir disiplinin hâkim olduğunu ay- rıca kaydetmeğe hacet yoktur. Çünkü, bu sistemin teknik ve otomatik mükem- melliğine rağmen, aksamadan işleyebil- mesi, bu işle uğraşanların dikkatli ve itimad edilir kimseler olmalarına bağ- lhdır. No mektedir. Bundan dolayı, 65 inci kata, hiç durmadan, yarım dakikadan daha az bir müddette çıkılmaktadır. ** AAAAAERALAA , : RADYO : MA7 1517 OO ANKARA: Öğle neşriyatı: — 12.30 » 12.50 Muhtelif plâk neşriyatı, 12.50 - 13.15 Plâk: Türk müsikisi ve halk şar- kıları. 13,15 - 13.30 Dahili ve harici ha- berler. Akşam neşriyatı: — 18.30 , 19.00 Muhtelif plâk neşriyatı. 19.00 - 19.30 Türk musikisi ve halk şarkıları (Ser- ved Adanan ve arkadaşları). 19.30 « 19.45 Saat ayaır ve arabça neşriyat. 19.45 - 20115 Türk musikisi ve halk şarkıları (Ferid Tan ve arkadaşları). 20.15 , 20.30 Muhtelif plâk neşriyatı. 20.30 - 20.45 Konferans; Cemal, 20.45 * 21.00 Plâkla dans müsikisi, 21.00 - 21.15 Ajans haberleri, 21.15 - 21.55 Stüd. yo salon orkestrası, 21.55 - 22.00 Ya- rınki program ve İstiklâl marşı, 3idograrya | DŞ d ARKİTEKT Bu aylık derginin 74. üncü sayısı zengin münderecat ile çıkmıştır. İçin- de Mimar Zeki Sayâr'ın Kalamışta bir villâsı, Galata deniz garı müsabakasını kazanan projeler ile, mühendis Dr. Wagner'in büyük şehirler nasıl tadil edilir, İzzet Kumbaracıların eski türk mimarları, mimar Naci Meltemin has - ae ” ISTANBULDA | ULUS her sabah tayyare ile İstan- bula gönderiliyor. Öğleyin İstanbulda satışın yapıldığı yerier: KOPRU: Kadıköy iskelesi .-BEYOĞLU: Haşet şubeleri BEYAZIT: Tütüncü Hamdi SULTANAHMED: Tütüncü Kâmil Sanayicilerin fikirle: İstanbul, 3 (Telefonla) — İstihlâk ve muamele vergileriyle serbest idhalât rejisi hakkındaki düşüncelerini bildir- mek üzere sanayicilerimizden mürekkeb 12 kişilik bir grup Ankaraya gelecek- lerdir. tanelerde tedavi kısımları adlr yazrla - rr vardır. Belediyelere ve alâkadarlara tavsiye ederiz. Filistin'in istikbali Memleketin ikiye bölünmesi hakkında İngiliz görüşü Sunday Times gazetesinden: Filistine tahkikat yapmak üzere gönderilmiş olan komitenin raporunda bu memleketin yeniden ikiye bölünme- sine taraftar olacağı anlaşılmaktadır. Filistin'in ilk taksimi bundan on " eş sene kadar önce Bay Çüurçil tarafın- dan yapılmış ve bir kısmı transjordan ismi altında ayrılarak kıral Faysal'in kardeşi Emir Abdullah'ın idaresi altına verilmişti. Bu defa esasen pek büyük olmıyan bu memleket yeniden bir tak- sime uğrıyacak demektir. Tranajordan'ın bu suretle ayrılma- sı büyük harbta Makmahon müzakere - lerinde o zaman Hicazda hâkim olan hanedana verilmiş olan vaadi yerine ge- tirmek maksadiyle olmuştu. Eğer o sı- rada Filistin'in geriye kalan kısmı da yahudilere verilmiş olsaydı, o zaman arablar haksızlığa uğradıklarına hükm- etmiyecekler ve Filistin hükümeti de asa- yişi ve inkişafı temin yolunda daha iyi bir mevkie gelecekti. Fakat iş, tama - miyle farklı bir şekilde halledilmiştir. Transjordan böylece tamamiyle arab işgali altına verildiği zaman da Filis - tin'in başka taraflarında oturan arablar, gene vaziyetlerinden şikâyet etmişler- di. Yahudilerle aralarında müsavat gö- zetilmediğini acı acı söylemişlerdi. Şurasını söylemek lâzımdır ki Filis- tinde yahudiler, çok büyük bir gayret ve muvaffakiyetle çalışmışlar, şarkın geri kalmış olan bu memleketlerini kı- sa bir zamanda imar ederek medeni ve mamür bir hale koydular. Şimdi bu vaziyet karşısında — Filis- tindeki ingiliz memurları, ilkönce bir siyonizm davâsı güdülüp güdülmediği- nin farkına varmamış, ondan sonra böy- le bir davâniın güdüleceğinden kork - tukları için bu yeni muhacirlerle kuru- lan asri tesisat karşısında arablar daha fazla himaye eder bir tavır takınmış - lardı. Türkler, ingilizler aleyhine büyük harba giriştikleri zaman buradaki arah- ların türklerden ziyade İngiltereye sempati göstermiş olduklarını hatırlı - yan ingilizler, bu tavrı takınmakta ken- dilerini haklı buluyorlardı. Tasavvur,edildiği gibi Filistin mad- di parçalara bölünecek olursa o zaman arablara Samarya tepelerini, mandater hükümete Kudüs şehri ile Hayfa deniz üssünü, yahudilere ise cenubtaki kö - mür sahası, Galile'nin büyük bir kısmı ve oralardaki ovâlar verilecektir. Böyle bir taksim yapılacak olursa o zaman yarım mliyon arabın bulundu- ğu ve arabların eline geçecek olan yer- de 35,000 yahudi kalacaktır. Sahilde portakal bahçelerinin bulunduğu kısım- lar da arabların eline geçecek ve bura- daki yahudiler müşkül bir vaziyete dü- şeceklerdir. Bu suretle yeniden çıka « cak ihtilâflar, oradaki mandater hükü « meti yeniden yeniye giîçlükler karşı « sında bulunduracaktır. Eğer bu taksim, Filistinlilere bir yardım maksadiyle yapılıyorsa, her-iki tarafa da daha başka tarafları ayırıp vermek imkânsız olmazdı. Bugün Filistinde büyük bir yeküna baliğ olan yahüdileri, (Kudüs) süz bı « rakmak da ayrıca müşkülât doğurabilir, Bundan dolayı bugün Filistindeki arablar da yahüdiler de böyle bir tak « simin aleyhindedirler. D Kudüs müftüsünün fikri de böyle bir bölüşmenin aleyhindedir. Çünkü bu” takdirde arablara ayrılan bölge, trans w jordan hükümdarı Emir Abdullahın nüfuz ve tesiri altında kalacaktır ki bu zatın da bu topraklar hakkında besledin ği ihtiraslar, Filistin arablarınca ingi « görülmektedir, Yalnız ne var ki bunun böyle olması fe« na olmıyacaktır. Çünkü müftünün Fis listin siyaseti üzerinde fena bir tesiri görülmüştür. İş böyle olursa, Emir Abdullah, ken« di nüfuzunu Filistinde kurmak için ya« hudilere tavizlerde bulunmak mecburi« yetinde kalacaktır. Çünkü Filistin'i mil Ni bir yurd haline sokmak işteyen yahu« diler, buraya en aşağı iki milyon yahu« di muhacir getirmek azmindedirler. Filistin'in ehemiyeti ve ona karşı gösterilen alâka, yalnız yahudilere aid ve mahsus bir mesele olmakla da kalma maktadır. Malümdur ki burası hıristi « yanlarca da mukaddes addedilen bir memlekettir. Avrupada bulunan birçok teşekküller, burasının mukadderatiyle alâkalıdırlar. Sonra Akdeniz'in şarkın- da, Süveyş kanalı ve Hindistan yölu ü « zerinde bulunması buraya ayrıca siya- si ve askeri bir ehemiyet de vermekte « dir. * Vaktiyle Jozef Çemberleyn tarafın- dan şarki Afrikada yahudilere bir yurd verilmesi teklif edilmiş, bu da yahudi- ler tarafından reddedilmişti. Bunun ü- zerine yahudilerin Kudüs ve Filistin « den başka hiç bir yerde gözleri olmadı- ği anlaşılarak büyük harbtan önce bu « raları Balfur tarafından yahudilere vadedilmiştir. Habeşistan ve İspanya hâdiselerin « den Filistin için ders almalıyız. Şura« sını kaydedelim ki Filistin, ingiliz!ler için on iki tane Habeşistan'dan daha mühim olduğu gibi, burasının şarki Ak- denizdeki ehemiyeti, İspanyanın garbi Akdeniz'deki ehemiyetine muadildir. lizler kadar şüpheli Te :r;k_a .'l;. 722 Şekspirden Hikayeler Yazanlar: Çeviren: Mary ve Charles Lamb Nurettin ARTAM Boşuboşuna yaygara Klaudio da bunları tastlik ediyor, hattâ Beatric&'in Benedik'i çıldırasiye sevdiğini ve eğer o da kendisini sevmiyecek olursa kederinden öleceğini Hero'ya anlattığını söylüyordu. Bu adamın bu Bayanı sevebileceğini Klaudio ile Leonato, güya, imkânsız bulu- yorlardı. Çünkü Benedik, bütün güzel ka- dımlara olduğu gibi, Beatrice'e karşı da me- telik verenlerden değildi. Bütün bu konuşulan sözleri Beatric'e karşı büyük bir şefkat ve a.âka ile dinleyen Prenms diyordu ki: — Bu vaziyet Benedik'e anlatılsa iyi ola- cak, Klandio dedi ki: — Veve yarar? O bunt öşzrenirse zavallı bayanı büsbütün alaya alacak, onu daha zi- yade üzecektir. Bunun üzerine prens de dedi ki: — Eğer böyle yapğ&cak olursa kendini tu- tup asmaktan başka bir şey yapılamaz. Çün - kü Beatrice fevkalâde güzel ve tatlı bir ba- yandır; Benedik'i sevmekten başka yaptızı bütün hareketlerde aşırı derecede akıllıcadır. Bu sözü söyledikten sonra prens, eliyle yanındakilere uzağa doğru yürümeleri ve Benedik'i kendi kendisine düşünmek üzere yalnız bırakmalarımı işaret etti. Benedik bütün bu konuşulan sözleri bü- yük bir alâka ile dinleyordu. Biraz sonra Be- â?rice'in kendini sevdiğini işitince kendi ken- ine: — Fakat buna imkân var mı? dedi, rüz - gâr bir köşede oturur mu? Ötekiler oradan uzaklaşıp gittikten son- ra da kendi kendine şu yolda mütalaalar yü- rütmeğe başladı: — Bu bir oyun olamaz. Bir kere çok cid- di konuşuyorlardı; sonra bu hakikati Hero'- dan öğrenmişlerdi; kadıncağıza da acıypr - lardı. Beni sevmek! Neden bunu karşılıksız . brrakmalı! ben aslâ evlenmeği düşünmemiş- — —— DA tim. Fakat bir bekâr olarak öleceğimi söylediğim zaman, bir gün evleneceğimi dü- şünmemiştim. Bunlar, kadının güzel ve fazi- letli olduğunu söylediler. Evet, © öyledir. Sonra beni sevmekten başka bir akılsızlık da güstermemiş imiş. Lâkin, bu da neden onun çılgınlığına bir delil olsun? İşte Beatrice ge- liyor. İçinde bir sevgi bulunup bulunmadığı- nı hiç sezdirmeden anlarım. Beatrice ona doğru yaklaştı ve her za- manki ekşi çehresiyle dedi ki: — Bütün arzularıma muhalif olarak beni sizi yemeğe çağırmak üzere gönderdiler, Benedik, bundan evvel bu kadına asla göstermemiş olduğu bir nezaketle cevab verdi: — Güzel Beatrice, çektiğiniz zahmete bü- yük teşekkürler ederim. Kadın, birkaç sert ve çetin söz söyledik- ten sonra onun yanından ayrılıp gitti. Bene- dik bütün bu sözlerin altında gizli bir sevgi ve alâka seziyordu. Onun için yüksek bir sesle dedi ki: — Eğer ona acımazsam bir yabani ola - yım; eğer onu sevmezsem bana yahudı de- sinler. Gidip onun resmini alacağım. « Erkek, bir defa, böylece ağa yakalandık- tan sonra artık sıra Hero'nun Beatrice'i kan- dırmasına geliyordu. O da bu maksadla ken- di yanında bulunan Ursula ve Margaret isimli iki kadını çağırıp Margaret'e dedi ki: — Margaretçiğim, haydi bir koşu misafit odasına git. Orada kuzinim Beatrice, prens- le ve Klaudio ile konuşmaktadır. Kulağına eğilip benim Ursula ile bahçede dolaştığımı- zı ve hep kendisine dair konuştuğumuzu söys le. Kendisine ağaçların gölgelendirdiği gü - zel bahçeye yavaşçacık gelmesini teklif et. Hero'nun Margaret vasıtasiyle Beatrice'i çağırdığı ağaçlık bir müddet önce Benedik'in anlattığımız konuşmaları dinlediği yerden başka bir yer değildi. Margaret: —. — Onu biraz sonra getiririm. Dedi. Sonra, yanına Ursula'yı alıp bahçeye inen Hero, ona: ' — Şimdi biz burada şu ağaçların arasın - da dolaşacağız ve Beatrice gelince hep Be - nedik'ten bahsedeceğiz. Ben onun ismini an- dığım zaman, sen adamı loduğundan daha (Sonu var)