Ni A 1-3-193i ——— DLUS Röportajlarıl[ Hava Her tarafı kapalı oto- büse, bu soğuğun nere- den giri i sordum. Şoförün yanında oturan genç hava subayı şu ce- vabı verdi; “— Suhunet sı- fırın altında iki- 'dx » ıfirin altında ikide biz: | yürü- mek için düşü- nürken, otobüsü dolduran — ve bi- — zim gibi etten, kemikten olan şu genç ret ve kudretini acaba nereden alıyor- lar, diye düşünüyorum. Okyanosu, ka- — madlaşmiış bir insan enerjisiyle ilk de- fa aşan Lindberg'in “— Beni en çok “yoran gök yüzünün dondurucu soğuğu — oldu.” dediğini hatırladım. Lindberg — Okyanosu, güzel bir bahar gününde geçmiştir: bizim çocuklar sıfırın altın- da iki derecede uçuyorlar, “Bir senenin farkr 'Türk Hava Ku- îxumunun kanad- İt nesli yaratmak için, iki yıldan- beri, bitmez ve tükenmez — çalış- “masının kütdügü geniş ve güzel meydandayız. Bir tarafta — Çiftlik; ikinci plânda şeh- yin yüksek yerle- ri, arkada Anka- Tra kalesi... Demir- yolunun — kıvrıla kıvrıla — uzandığı sağımızda — düm- düz toprak.. Ha- va — Kurumunun plânörleri, — tayyareleri yaptırdığı hangarların arkasına düşen büyük bir tepecik var ki plânörle uçuş burada yapılıyormuş. koymak için Ben, grup şefinin odasında ısınır - ken otobüs gene şehre, ikinci kafileyi getirmeğe gidiyordu. Geçen sene aynı otobüs, gök yüzüne çıkmak davasında olan gençliği bir seferde taşıyabiliyor- du. Bu sene, bir kaç gidiş geliş yetme- mektedir ve grup şefi “ — İki otobüs daha almamız lâzım gelecek... Bir ta - raftan Türkkuşunun üye sayısı artıyor. Diğer taraftan da en iyi uçucuyu yetiş- tirmeğe çalışıyoruz. En çok 940 da, uçanların sayısını yüzlerle değil, bin - ler, belki de on binlerle ifade edeceğiz..,, diyor. * Gökyüzünün ve yeryüzünün soğukluğu: Çocuklar; bütün — arkadaşları mamlanıncaya kadar plânörlerini, ta- bir anne sevgi ve özeniyle temizlediler. İç- Jerinden bir genç kıza sordum: “ — Üşüyor musunuz?..,, Plânörünün direksiyonunu bir ma- kineci ustalığiyle yağlamakta devam eden gen çkız, eliyle meşin kasketini düzelterek cevab verdi: Bir taraftan Türkkuşu'nun üye sayısı artıyor, diğer ta- raftan da en iyi uçucuyu ye- tiştirmeğe çalışıyoruz. En çok 1940 da uçakların sayı- sını yüzlerle değil binler ve belki de on binlerle ifade edeceğiz. ünler*e üşüyordum. Gök yüzünün soğuğuna alıştıktan — sonra, yeryüzünüa soğuğunun hiç tesiri kal - mıyor ,, Hangi kalorifer bu itiyadı lir? Ai Hak kazanılan soyadları: verebi- Ben; bu koca plânörü, şu uzak te - peye kadar nasıl götürecekler diye dü- şünürken otobüs son kafileyi de getir- mişti. O gün için başka uçacak olma - dığı anlaşılınca gençler, tek sıra halin- de dizildiler ve grup şefi isimlerini bi - rer birer okuyarak yoklama yaptı. Soy- adlarına dikkat ettim: bulut, Sema, Yıl- dız, Kanad; hulâsa gökyüzüne ve tay- yareciliğe aid ne kadar kelime varsa uçmak davasında olan bu gençliğe soy- adı olmuştur. Eski bir tâbir, ister iste- mez hatıra geliyor: isimleriyle müsem- ma... Meselâ bize 19 küsur saat havada kalarak plânörle dünya dördüncülüğü- nü kazandıran Âli'nin soyadı yıldızdır, Paraşütle en çok atlamış türk kızların- dan biri de Yıldız ismini taşıyor... Her ikisinin de alınterleri ve cesaretleri pa- hasına bu isimlere hak kazandıklarını nasıl inkâr edebiliriz? esli Bir otomobil tekerle- gü . Ben bunları düşünür- ken, iki çelik vücudlu genç, başlangıçta hiç an- lamadığım — bir iş yap- mıya başladılar, otobüsün arka te- kerleklerinin or- tasına bir kriko taktılar ve lâstik tekerleği — çıkar- dılar. Bir patlak- lık var, falan san- mayınız: bu dakikaya kadar otobüsün bir cüzü olan lâstik tekerleğin rolü ar- tık değişmiştir: bu tekerlek koskoca plânöre takılacak ve onu tepeye kadar götürecektir. Plânörün, kanadları üç metreye yak- laşan bir kartal haşmetiyle, bu yuvar - lak lâstik teker üzerinde gidişi, eğlen- celi olduğu kadar da zor bir iştir: eğer muvazeneyi biraz bozarsanız bu demir tünde tuta- külçesi onu omuzlarının ü rak muvazeneyi temine çalışan gencin üstüne yıkrlacak- tır. Fakat bizim gençler bu işte o kadar mahir ol- muşlardır. ki, ton- luk plânörü, el arabasının üzerin- de kutu taşır gibi götürüyorlar. Hiç bir yerde, hiç bir otobüs bu kadar çok iş gör- mez sanırım: Lâs- tiği çıkmakla be- taber otobüsün işi bitmemiştir. Plâ- nör tepeye çıka- rıldıktan — sonra lâstiği tekrar takılmakta ve bu sefer, — plânör- den çıkan telsuçacak tayyarenin arka- sına bağlanmak üzere, karşı sırtın üze- rine götürülmektedir. Ağır olan ve ma- karasından zor çözülen teli otomobil vasıtasiyle uzatmak bizim gençlerin sayılmıyacak kadar bol olan güzel bu- luşlarından biridir. * Korku ve hasret heyecanı: Artık bütün bunlar bittikten sonra yer yer havalanan rleri yüksekliklere çı- birer birer uçuşlar başlıyoı tayyareler, plâ kardıktan sonra, gençleri gök: den, yer yüzüne bırakıyorlar. Paraşütlerin dalgalanarak açılışını, sü- zülerek yere inişini seyretmek içinde - kiler kadar insana heyecan vermekte - dir. Bu heyecan; belki seyredenlerde biraz korku; fakat uçmaya hazırlanan- larda hasretle karışık... Hakikaten, sı- fırın altındaki bu soğuk havada uçmak için buraya toplanan gençlik yığınında bir saat, bir dakika, bir ân evvel uçmak ve kanadlanmak hasreti var... * Kanadlı nesle hazırlık: Türk Hava Kurumuu bu ufuklara ka dar uzanan boşluk içinde, on binlerce türk gencini kanadlandıracak - tesisatı kurmakla meşguldür. Motörlü tayyare- in diğer vazifeleri. sPoR ) - Dünkü maçlar Ankara gü- cü — sahasında dün yapılan Ha- lid Bayrak ku- pası maçların- dan heyecanlı bir enstantane Demir spor 2-1 Kırıkkaleyi yendi Çankaya: 2 Ankaragücü: 2 Dün Ankara Gücü sahasında Halid Bayrak Kupası turnuva maçlarının i- kinci ve üçüncüsünü tayin için Demir Spor - Kırıkkale takımları karşılaştı- lar. Hava çok güzeldi Seyirciler arasın- da Adliye Vekili B. Şükrü Saraçoğlu ve Gümrük ve İnhisarlar Vekili B. Ali Râna Tarhan da vardı. Hakem : Kemal Halim. Geçen hafta sahada berabere kalan bu iki takım bugün biribirini mutlâka yenmek azminde görünüyorlardı. İlk on beş dakika, iki tarafın da azami gay- reti ile geçti. Bundan sonra kırıkkalelilerin daha hâkim oynadıklarını gördük. Birinci devrenin 26 ıncı dakikasında Kırıkka- lenin sol içi, Demir Spor kalesine ol- dukça uzaktan bir şüt çekti ve bu şüt, topu Demir Spor ağlarına taktı. Bu gol demir sporluları harekete ge- | tirmedi. — Kırıkkaleliler büsbütün artırdılar. Fakat fazla gol çıkaramadan birinci devreyi bitirdiler. İkinci devrede Demir Spor, takımın- da ufak bir değişiklik yapmıştı. Kı- rıkkaleliler, elde ettikleri galibiyeti ka- çırmamak için gene çok çalışıyorlardı. Fakat bu sefer de Demir Spor ağır bas- maya başladı. Top, kaleden kaleye gidi- yordu. 18 inci dakikada Demir Spor be- raberlik sayısını kaydetti. Bu sayı, de- top ise azimlerini mir sporluların açılmasına yaradı artık kırıkkalelilerin kalesi önünden ayrılmıyordu. Demir sporlular bir gol daha yaparak maçı 2 - 1 galibiyetle bi- tirdiler ve turnuvanın ikinciliğini al- dılar Çankaya - Ankaragücü maçı On ay kadar evveli aziz Akyürek kupası için beraberlikle bitirdikleri bir maçın finalini teşkil etmek üzere Çan- kaya - Ankara Gücü takımları dün kar- şılaştılar. Maç, oldukça düzgün geçti. 11 inci dakikada çankayalılar ilk sayılarını kay- dettiler. Ankara Gübü daha enerjik oy- namağa başlamıştı. Top, mütemadiyen Çankaya kalesi önünde dolaşıyordu. Bunun neticesi Ankara Gücü beraber- lik sayısını çıkardı ve birinci devre 1- 1 berabere bitti. İkinci devrede oyun biraz gevşemiş gibiydi. 28 inci dakikada çankayalıla- rın ikinci golü Ankara Gücünü tekrar canlandırdı. Ve pek az sonra bu gole mukabele ettiler. 2 - 2 beraberlikle gi- den vaziyet devre sonuna kadar değiş- medi ve iki takım gene berabere kal- dılar, ler için beton hangarlar dır. Beri tarafta günlerinin büyük — bir kısmını burada geçirecek olan gençlik dinlenecek yapılmakta - kütleleri için oturacak ve binalar inşa ediliyor. Bir gün gelecek burası, uçan gençlik yetiştiren bir kay nak olacaktır. Bu gün, çok ileride de - ğildir, yakındır. Bu yakınlığa; sıfırın altında on iki derece demeden sabah saat yedide çiftlik yoluna çıkıp türk göklerini fethetmeye giden kardeşleri- nizi gördüğünüz gün siz de inanacak- Sınız... Muhafız Gücünün atlı yürüyüşü Ş Muhafız gücü binicileri dün, altmış kilometreyi aşan bir atlı yürüyüşü yap- tılar. Yürüyüşte kırktan fazla binici bu- lundu. Saat dokuzda Telsiz istasyonu civarnıda toplanılarak harekete geçildi. Karabürcek köyü üzerinden Pusatlar köyü geçilerek Çubuk şosasına çıkın- caya kadar, hemen yirmi kilometre sü- ren bir mesafe dahilinde hep dağ yolu takib edildi. Her kıvrımda keskin çiz- gilerle değişen dağ manzarasının vahşi güzelliğini seyrede ede ilerlerken me- safenin uzunluğu hissedilmiyor - bile. Yürüyüşün en zevkli kısmı bu oldu de- nebilir. Çubuk şosasından sonra Kara- caören köyü yolu ile bağlar arasından Keçiören gazinosuna gelen biniciler bu rada yemek yediler ve bir müddet din- lendiler; Saat on beşte dönüş için hareket e- dildi. Etlik bağları, Akköprü geçilerek Beyazkışlaya gelindi. Biniş burada so- na erdi. Geçen yıllara göre binici sayısınız bilhassa yürüyüşlerde, bu yıl az görü- yoruz. Geçen sene yüz kilometreyi ge- çen Çubuk yürüyüşünde yetmişten fazla binici bulunmuştu. Memnuniyetle hatırlıyoruz ki bunların içinde yedi ta- ne de Bayan vardı. Dün, nedense, bu bayanlardan ve Aatlr yürüyüşlerin de- vamlı haveskârlarından pek az — binici gördük. Gelecek haftalarda eskisinden çok daha ka'abalık binişler göreceğimi- zi umarız. - “ATLI” Fenerbahçe İstanbul şampiyonu İstanbul, (Telefonla) — İstanbul futbol şampiyonası maçları bugün ya- pılan son üç karşılaşma ile bitmiş oldu. Evvelâ Halil ve Galatasaray karşılaş- tı. Sart kırmızılılar hakim bir oyunla 6 - O galib geldiler. İkinci maç Fener- bahçe - Topkapı arasnıda idi. Fener- bahçe 3 - O galib geldi. Güneş de İs- tanbulsporu 2 - 1 yendi. İstanbulun 936 - -937 senesi şampi- yonu Fenerbahçe oldu. Bu takım oyna- dığı on bir maçın on birini de kazanmış attığı 47 gole mukabil ancak bir gol ye- miştir. Puvanı 33 tür. İkinci olan Güneş 8 galibiyet kazan- mış, iki defa berabere kalmış iki defa da mağlub olmuş, 29 gol atmış, 6 gol yemiştir. Üçüncülük Galatasaray ve Be- şiktaşın arasında müsavi puvanlarladır. Her ikisi de on bir maçın sekizini ka- zanmışlar, birinde berabere kalmışlar ve ikisinde de yenilmişlerdir. 28 zer pu- vanları var lır. Fenerbahçe, Galatasray, Güneş, Be- şiktaş İstanbulun milli kümesine tefrik edilmişlerdir.