12 Ocak 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

12 Ocak 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ş j Ş j di sRre G, aa. S e— SAYFA 4 SOVYET BASINI Fas ve Almanlar Sovyetlere gö re Almanlar geniş bir propaganda yapıyorlar Moskova'da çıkan Deyçe Sentrale Soytung gazetesi aşağıdaki makaleyi neşrediyor. Bu yazıyı , bugünün karışık meselelerinden biri hakkında okurları- mızı aydınlatmağa yarayacağı ümi- diyle tercüme ediyoruz: Geçenlerde, Hitlerin “Meim Kampt” (mücadelem) adındaki eserinin, arab - caya tercüme edilerek Bağdad'da neş- redilmiş alduğuna dair dünya basının. a acaib bir haber çıktı. Bazı kimseler soruyorlardı:. “Art drk nazariyesi incilinin, aöt olan arab- Jar arasında işi nedir?” Bu sırada, Bar. #elonda ele geçirilmiş olan nasyonal #osyalist vesikalarının arasında, bir de, Üzerinde “Fas” yazılr bir evrak çantası bulunduğu hakkında haberler geldi ve bütün dünya, Adolf P. Langenheim adında ve hiç tanınmamış bir. —maden mühendisi ile, Karl Şlişting adında ev. lerde dera veren becerikli bir hocann mevcud olduğunu, “Graf Zeplin” ve #Hindenburg” adındaki zeplinlerin, is panyol Fasına aid olmasma rağmen, a- l ispanyol Fasından çok uzakta/ ve Aransız Fasmın cenubunda — bulunan “İfni” sahasına indiğini de” öğrenmiş oldu. Biribirinden ayrı olan bu rin, Fasın Fransa cumhuriyetinin bi gayesi altında bulunan / kısımlarında 'alman faşistlerinin sistemli bir tarrda yapmakta oldukları bozgunculuk. faali- yetleriyle sıkı bir surette münasebeti vardır. Afrikadaki milli tezadların yardı miyle şimali Afrikadaki sömürgelerde asayişi bozabilmek için, alman dış po- Jitikasının “ırk nazariyecileri, Alman- “yanın bugünkü - politika -menfaatleri İcabr, arabları, ispanyol sivil harbın - “danberi sâmi mülletler — camiasından ayırdılar, Nasyonal / sosyalist nazariyelerinin bu kadar uysal olduğuna artık. kimse hayret etmiyor. Berlin'de, japonların, Arileştirildikleri hatırlarda olsa gerek. dir. Nasyonal sosyalist ajanları, arablar. 'a yahüdiler arasındaki kini körükle - nekte ve bunu yaparken de, fransızla. , yahudi hamisi olarak göstermekte - e faslılara, yahudilerle başa çıkması - bilen nasyonal sosyalist saltanatmın — faydalarını saymaktadırlar. ' Nasyonal sosyalistlerin risaleteri ile Hayiaları, tfni'den hareket eden ker - yanlarla fransız Fasma - girmektedir. Keza, ispanyol Fasındaki - Tetuan'dan da fransız Fasına broşürler sokulmak- ber çarpışmayı, sebebiyet vereni giz - leyemiyecek derecede şişiriyorlar. Bir hocanın mektubu Barselon'da bulunan vesikalar ara - sında, kendine hoca süsü veren Şlişting in bir mektubu vardır. Tetuan'dan şefi- 'ne gönderdiği ve S sonkânun 1934 tari- bini taşıyan bu mektupta diyor ki: * Tancadan başka Oran (fransız Ce- zairi) de katıldığı için, işler, gittikçe daha geniş bir ölçüyü buluyor. — Fran- sız bölgesinde gelecek ay daha zi; faaliyete geçilecektir. Nasyonal yalistçe çalışabilmek için, fikrimce, par- tiden daha bir arkadaşın buraya “ihraç” edilmesine behemehal lüzum vardır,, Bu adamın kim olduğu, 28 ağustos. 1933 tarihiyle konsolosun Berlinde dış bakanlığına gönderdiği mektuptan daşılmaktadır; bu mektupta da der yor kiz İspanyol Fasında nasyonal sosyalist partisinin mutemedi olan ve Tetuan" maden mühendisi Langenhaym yanın- da ev hocalığı yapan parti yoldaşı, is- panyol Fasında dağıtılmak üzere Fiş- 'te Bund'un — propaganda - broşürlerini getirtmiş ve fransız Fasına da gönder- miş ise de, bu malzeme Kasablankada- ki frnasız polisinin eline geçmiştir. Bu- nun Üzerine araştırmalar yapılmış, gön- derenin Tetuan'da olduğu tesbit edil - miştir., Fişte Bund, nasyonal sosyalistlerin yabancı memleketlerdeki - propaganda- Sına mahsus bir arganizasyondur. Kesemayer'in bir raporunu neşretti. Bu raporda, Fişte Bund'on, muhtelif methleketlerde, bir yılda S yonal sosyalist broşürü dağıttığı anla- Şılmıştır. Ajanlar, farnsız Fasındaki muvaffa- kiyetlerinden durmadan bahsediyorlar. Şlişting, 1934 de Fastan ayrıldıktan sonra Fransaya karşı girişilmiş - olan mücadelede irtibat işini görmek mak- sadiyle daha bir çok “iş adamları,, ma- 'den mühendisi sıfatiyle ve daha başka mamlarla ispanyol Fasına gidiyorlardı. İkinci merhale Bu ilk hazırlık, casusluk işleri için- di “ikinci merhaleyi silâh - kaçakçılığı teşkil eder. Fransız matbuatında, Fas- taki faşist faaliyetine dair yığınlarla haber vardır. Geçen yılın ilkkânun sonlarında, En. transijan gazetesinin bir muhabiri, al- man kruvazörü “Königsberg” in acaib Londra Roma il iRoma e barıştı Doyçe Algemayne Saytung gazetesi yukardaki başlık altında neşr. başmakalede İngiltere ile İtalya arasın- da yapılmış olan Akdeniz andlaşması tahlil edilmekte ve denilmektedir ki: Fransanın ilk önce tüiği bir bu andlaşmaya girmek istediğini, fakat İtalya buna mu- vafakat etmeyince, bu andlaşmayı sabote etmeğe kalkışacağını italyan gazeteleri yazmaktadı vafakat etmediği apaçık bir keyfiyettir. İtalyanın buna niçin mu- İspanya meselesinde, İtalya ile Fran- sanın takındığı tavır arasında henüz or- tadan kalkmamış olan büyük bir aykırı- hik vardır. Akdeniz andlaşmasının imzasından bir kaç gün evvel, fransız kamoyu, İtah- yanım, hiç değilse, anti bolçevik cepheyi terkedecei 'yer ve kendini teselli ediyordu. Fakat yarı resmi İtalyan gazeteleri, böyle bir şeyin bahse konmadığmı der - hal ilân ve İtalyanın kızıl 'ya tahammül edemiyeceğini ler. ir Katalonya- ilâve etti. İtalya ile andlaşmayı imzaladıkları zamcan, bunu ingilleler de biliyorlardı; bu nokta açıktan açığa tebarüz ettiril- mmemaiş olmukla beraber, İagilterenin, i- talyan politikasımın bu pernsipi ile ar- 'tık mücadele etmiyeceği besbellidir. Bundan dolayı, Akdeniz andlaşması- nn imzalanmış olmasr münasebetiyle, İapanya meselesinin, büyük devletler ta- rafından makül bir müameleye tâbi tu- tulması ihtimalini pek kuvvetli görüyo- Jüh ve askert malseme çıkardığını, fa- kat bu defa bu silâh ve - malzemenin Franko'ya değil, franaır ve ispanyol sının sınıralgındaki Rif kabilelerine gitmekte olduğunu haber — veriyordu. Bu münasebetle de, âsi ispanyol gene- rallerinin, İfni'yi, tamamiyle alman fa- gistlerine terkettikleri tesbit - edilmiş Sluyordu. Almanlar, İfni'de büyük bir tayyare meydanı kurmuşlardır. Zeplin- in lfni'ye yapmakta olduklarr seferler, ba tayyare suydanmın silâklanmı de alâkadardır. Simalt — Afrikada - kargaşalıklardan her defasında büyük bir alâka ile bahs eden Berliner Börzen Saytung gazete- #i (genel kurmayla yakn alâkası var - dır), geçenlerde Fransadaki halk cep - hesinden bahsederken, “yalnız Fasta- ki arablar değil, Merakeş'den “Tunusa kadar tekmil şimalt Afrikanın fransız idaresi aleyhine ayaklanmasından kor- kulduğunu ileri sürmekle, Almanyanın plânları hakkında da bir fikir vermek- tedir. Faşizmin bu faaliyeti, Fransanın şi- mali Afrikadaki hammadde kaynakla - Tını tehlikeye düşürmek, şimal! Afri - kaya askeri büyük kuvvetler bağlamak L sPor pez Sporun karakter, 12 SONKANUN 1937 SALI sı | ızaç DAĞGOJİi ve fikir ile alakas Yazan : Selim Sırrı Tarcan Spor medeniyet ovalarını sulayan berrak bir nehirdir ki membar doj ruluk ve cesaret olduğu için yalan, hile, fütur onun sularımnı bulandırır. Evet, spor bir doğruluk mektebi- dir. Yalan orada barmamaz. Ben metreden aşarım. Ben hız alarak 'ti metre atlarım, ben on iki saniyede yüz metre koşarım! Ben eli kiloyu bir elle kaldırırım! Bu gibi iddialar: da bulunan bir kimsenin ini haber veren ölçü, tartı ve kronometre vardır. Sporda insan ne başkalarını, ne de kendini aldatabi. tur da sporla bağdaşamaz. A bat ve ümidle insan sporda gayesine kavuşur. Spor azim ve sebatı emre der, bu iki kuvvet ümidi takviye e- der. Cesaret, sporun yavaş yavaş arttır. bir melekedir. Merdliğin en bü- da bir anda doğru bir karar verebil mek için bilgiden çok cesaret dır. Bir maniadan aşmak, yüksek bir mahalden atlamak veya mücadele aporlarında hasımdan yılmamal rin kar venilecek en büyük manevi kuvvet ür. Bilhassa boks, güleş, es- mücadele sporlarında ada- leler daha kuvvetli, daha - dayanıklı bir hale gelmekle beraber asabi kuv- vetler de kudretini artırır. Bu gibi sporlarda gaye korkunun, tehlikenin 'ne olduğunu bilmemek değil, bile bi le ona karşı koymak, onu yenmektir Yalçın kayalara tırmanmak, bir kü- Çük kotra ile yüce dalgaları aşmak, bayırlardan aşağı uçmak, basmın yumruğundan yılmamak, en haşari atları manilerden atlatmak, hulâsa ter insanla, ister hayvanla, ister ta- biatla mücadeleye alışmak, korkme mak, yılmamak, her eziyete katlan. Mayı itiyad haline getirmek! İşte spo- run seciye (caractöre) üzerine olan tesiri budur. Sporun —mizaç üzerine tesiri de çok mühimdir ve bu tesir bilhassa gneçlerde çok göze çarpan, onları ha- stlikten, derbederlikten, eğlencelerden korur. faydalı olduğu de vardır. Romanlar, tiyatrolar, si nemalar, kafeşantanlar, balolar, su- , dansinkler gençlerin hassasi- yetini artırıyor. Çabuk - uyanıyorlar. Aşk, iptilâ kalblerinde erken yer tu- tuyor ve ekserisini vaktinden çok evel solduruyor. Spor bunun için gençlere mâkul, Onların mizacını dürüst bir yola sev- kediyor. Spor onları menhiyyattan. vücudu takatten düşüren suüstimal- lerden koruyor. Sporcu tütün içmi- yor, içki içmiyor, gıdasına dikkat e- rın hepsi onun karakteri cını da perkinleştiriyor Hayatında hiç spor yapmayan fi- kir adamları vakitsiz ihtiyar olurlar. Dimağın fazla faaliyeti tesirini mut- lak sair uzuvlar üzerinde gösterin. damlar ça Hükümetlerin oldu- i beşer makinesinin de umumi büdcesi vardır. Her uzuv kendi masrafı mukabilinde o büdceden hise se alır. Bu muvazeneye dikkat olun- maz da bir. taraf gibi miza kıp da yalnız güleş eden veya boks yapan gençlerin kafası fena işler. Öye ise bir taraftan vücudu sporla ter. adali meharetlerde de tecelli eder. Bir zihni zekâ gibi bir de adali zekâ vardır. Bir riyaziye meselesini sürat- le halletmek için bilgi kadar işlek bir zekâ lâzımdır. Süreta yalnız di- mağa teall fikri meharetin inkişafma spor hizmet eder. Alelâde zanaat sahib- leri içinde öylelerine tesadüf edil ki bu iptidai bilgilerine rağmen çok mahir ve çok beceriklidirler. Ellerine yapmakta büyük bir meharet gösterirler. Onla- 'rın yanında nice parlak zekâlı fikir adandarı görürüz ki ameli sahada çok beceriksizdirler. Bu hakikati anlamak için ilim ve fanmı çok takdir ettiğiniz bir zata bir futbol topuna bir kere ayakla vurmasını teklif ediniz veya sadece çocukların atladığı iple atlamasını yahud da bir küçük çomakla bir. geme—— f ediniz derhal kendini gösterir. Maddi ve manevi her işte müfek- kirenin dahli vardır. Fikrimiz de dalemiz gibi terbiye görür. Spor ada- leler gibi, asâbın da, havassın da, me- lekelerin de terbiyesine hâdimdir. yere düşerken almacak vaziyeti bir anda dimağ hesablama- mecburdur. Önceleri birçok hata- İ bareketlerden sonra adale ve ve- terler gibi cesaret ve meharet mele- keleri de vazifesini iyi görmeğe alı- yır. Hulâsa yoluyla yapılan — muhtelif sporlar aayesinde gençlerin karakte- ri, mizacı ve fikri inkişaf bulur. Ha- yata kendini böyle hazırlayan gençe ler içtimai cidalde yüzde yüz mu vaffak olurlar. İster fikre, ister bedene aid faali- yetlerde hükümran olan bir düstur vardır: tadır. Alman gazeteleri, (ransız Fasın- | manevralar yaçarak ispanyol Fasındaki | ve nihayet bu sömürgeleri istilâ etmek | diyor, muayyen saatte uyuyor. Açık | — Citims, fortius, altius: daha çabak, 'da yahudilerle arablar arasında olan | Alhusama körfezine büyük tutarda si- İ gayesini istihdaf etmektedir . havayı, güneşi ,suyu seviyor. Bunla- | daha kavi, daha yüksek. — — — —— — - Tefrika: No: 48 Fakat seher rüzgârı eserken onları çayır- ların üzerinde katılmış buldum. Serbest kim- seler, kan davası gütmem lâzımdı. Moveli : — Kaç taneydiler? Diye sordu ve sürü boğazlarından homurdandılar. — Bilmiyorum. Onlardan üç tanesi artık kimseyi öldüremez hale geldiler. Fakat be- sürdüler, üç ayağımla ko - valadılar beni. Bakını serbest kimseler! Üzerindeki kanlar pıhtılanmış - olan ön ayağını ileriye doğru uzattı Üzerinde ısırıl- mi bir karaca gil Nurettin ARTAM mış yerler vardı; gırtlağı da yırtılmş ve ra- hatsızlanmıştı. Akela, Movgli'nin kendisine eti uzatarak: da ona doğru atıldı. ra: kimseli gıcırdattı: der. — Ye! dedi ve tek başına avlanan kurt Kurtcağaz, ilk açlığını giderdikten son- — Fakat bunun zararı yok, dedi, serbest yana biraz kuvvet veriniz; ben ge- ne öldürürüm. Bu ay yeni çıktığı zaman do- lu olan inim şimdi bomboştur; ve ben kan borcumu henüz ödemedim. Fao, bu kurtu tasdik eder yollu dişlerini — Bt çenelere muhtaç olacağız, dedi orada yavrular da var mı? — Hayır, hayır; hepsi kırmızı a beslendikleri için semiz ve kuvvetli köpek- Von-Tolla'nın söylediğinden kurt sürü- irini anlıyordu; Kırmızı köpekler - sal- ğın halinde av avlamağa çıkmışlardı. Bun- parçalarlardı. getirdiği ra birer in gibi yaşamazlardı; lar Cengelde neye rast gelirlerse saldırırlar, Her ne kadar bunlar, kurtlar kadar yük ve onların yarısı kadar kurnaz değil i- seler de kuvvetli idiler ve sayıları da çoktu. Sonra kırk kurt bir araya gelince kendileri- ni sağlam bir sürü saydıkları halde onlar, sayıları yüzü bulmadan kendilerine sürü a- dını vermezlerdi. Movgli dolaşırken bunla- rast gelmişti. Movgli bunlara öfkelenir ve kendilerinden nefret ederdi. Çünkü - bunlar kurtlar gibi korkmaz ve onlar gibi inlerde ir de o, kendisi ve sürüdeki dostlarının ayakları çıplak ve tüysüz olduğu halde onların tabanları kılır idi Fakat Hati kendisine söylemiş olduğu , bunların toptan ava çıkmalarının ne korkunç bir iş olduğunu bilirdi. Hat T ilerlediği zaman bir yana çekilir, on- lar htonı alıncaya kadar ortaya - çıkmazdı. Akcla'da bunlar hakkında bir şeyler bil- diğinden sakin bir sesle Movgili'ye dex — Öndersiz yaşamaktansa toptan ölüp gitmek daha iyidir; Bu av, benim son avım olacak. yan gel. kullandıkları kovuklarda yahud B: bile, larda ceviz kırmam yakışı — Fakat bunun sonu ölümdü kırmızı köpeklerin hücumu nedir bilmezsin; kapları bile. — Ben çizgili bir maymun minim ki Şir Han, bu köpeklere yiyecek olsun diye kendi dinle beni kurt anam, bir de yaşlı boz bir urt vardı. Fakat insanlar çok yaşarlar; senin de geçireceğin bir çok günler ve geceler olacak. Haydi şimale doğru git ve orada bir yerde Eğer bu çarpışmadan sonra sağ ka- lanlar olursa oraya gelip sana haber verir , Moveli kaşlarını çatarak : — Ya, dedi, benim sazlıklarda balık tutup yan gelmem, irüm aşağıda çarpışırken andar-Log'ları yardıma çağırıp on- bırakmıztır. Benim bir kurt babam, Şimdi bir de ( “onu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: