SAYFA 6& ——— ea —— —— SAVFAR SAYFA 4 tngiliz basmı Son posta ile gelen 4 ikinci kânun 937 tarihli ingiliz gaze- teleri, baş makalelerini “ital- yan - ingiliz” anlaşması mevzu- una hasretmişlerdir. — Bunları kısaltarak dilimize çeviriyo - ruz: DEYLİ MEYL diyor ki İngiliz - italyan anlaşmasının met- ni dün gece ilân edildi. Bunun kısaca hulâsası, bir dostluk ruhu taşıdığı, iyi münasebetlere halel verecek bütün fa- Aliyetlerin önüne geçmek isteyişidir. Son yıllarda yapılan Milletler Ce - miyeti paktlarının hepsinden mühim o- Jan bu anlaşma ile İtilya ile İngiltere “ arasında itimad yeniden doğmuştur. Gazetemiz, bu iki büyük milletin anlaşması hususunda bir hayli çalış - amıştır. Bu anlaşma, her iki milletin Ak- denizdeki karşılıklı menfaatlere hür - met etmesiyle müşterek bir surette sulh davasına yardım etmek maksadiyle im- zalanmıştır. Bundan başka İspanya topraklarına da hiç bir veçhile doku - nulmiyacak ve bu topraklar Üzerinde hiç bir tadil yapılmıyacaktır. Bu suretle artık zecri tedbirler dev- resindeki gerginlik ortadan kalkmış bulunuyor. Bundan böyle Milletler Ce- miyeti siyasetleri ve iki eski dostun arasını bozamıyacaktır. Bu kötü devre bitmiş olduğuna gö- ze, artık, Almanya ile sağlam dostluk kurulması için bütün siyaset enerji derimizin sarfedilmesine sıra gelmiştir Eğer bu da başarılır ve eğer Büyük Britanya Avrupanın felâket merkezle. rinden dışarıya çıkarsa o zaman Avru - pa'nın durlüğü esaslı sürette küvvet - Tenmiş olacaktır. MORNİNG POST diyor ki: ” Son zamanların en bahtiyar anlaş - malarından bit - italyan an « Taşması olmuştur. Bundan fazla 1âf sar. federek etrafta şüpheler uyandıran diğer anlaşmalara benzer bir taraf yok- tur. Kıta, sarih ve samimi olan bu an- Jdaşma, hiç bozulmaması Jâzım - gelen eski bir dostluğu yeniden canlandır - * CRBE T AÇA T CU mnış yaralârı iyi etmeyi tercih edecek- derdir. Hakikatte ingilizlerle italyanların yaşamak, Akdenizi yaşatmak ve karşı Jıkir menfaatlere hürmet etmek husu - sunda yapmış oldukları anlaşma, mi tane ideolojiden daha fazla tercihe değer. Bu süretle vakitsiz — toplanmış bulutlar dağılmış olacaktır. Hiç şüphe- her iki taraf da bu anlaşmanın de yanıklı ve sürekli olacağına inanmak - tadırlar. Bu anlaşmanın en ziyade tatmin edi- ci hususiyetlerinden birisi epanya hak- kında karşılıklı. olarak Bu süretle İngiltere ile İtalya, T panyanın korkunç bir ihtilâf ve tehli - ke kaynağı olmaması en esaslı tedbir - derden birisini almış bulunuyorlar. E - ğer bunu diğer milletler de bir model olarak ele alır ve o sürete hareket ede cek olurlarsa o zaman büyük bir kore ku ortadan kalkmış olacaktır. Bundan sonra iki taraf, aralarında- ki bütün ihtilâfları halletmiş değiller. dir. Yapılan şey, münasebetleri iyi ni yetlere göre yoluna koymak - olmuş tur ki, bu sayede her hususta anlaşma- Za imkân bulunacaktır. Şimdi- esaslar halledilmiş ve işi akamete / uğratmaz ihtimali olan tafsilâta girişilmemiştir. DEYLİ TELEGRAF diyor ki: verilen temi- İtalya ile İngiltere arasında Akde - nizde herhangi bir anlaşmazlık ihti - malini ortadan kaldırmak üzere yapı - Jan anlaşma bizi memnun Bu- 'nun en güzel / taraflarından birisi de statkonun muhafazasını garanti altına almış olmasıdır. Akdenizin her tarafında - bugünkü vaziyeti muhafaza etmek teahhüdi Türkiyede, Yugoslavya ve Yunanistan. da italyan politikasma — karşı duyul - makta olan kaygıyt yatıştırmalıdır. Bizim bu merkez denizinde herhan- gi bir toprak ihtirasımız yoktur. En geniş bir hayal bile böyle bir şey dü- günemez. Bizim Akdenizde bütün iste- diğimiz ticaret — gemilerimizin ser - e hareketi, ve bu bölgede sulh fik- ve her memleketin, ötekinin hak- kına hürmet duygusunun kuvvetlen - inyor Gayda'nın “ingilizlerle el sı- kışmak süretiyle italyan - alman birli- Drumond'un, ki bu anlaşmanın yapıl - masında esasir bir âmil olmuştur, sul- ha ve anlaşmağa doğru büyük bir adrm atılacağı, gerçekleşmektedir. Bu — su - retle Avrupa sulhunun önüne çıkan bir 'takım pürüzlerin de ortadan kalkaca- ğt umulmaktadır, bunun imzasr, Ital - yanın deniz anlaşmasına ve Türkiye boğazlar anlaşmasına imzasını — koy - maktan geri durup durmamak hususun- daki vaziyetini tekrar gözden - geçi mek imkânmı vere Bu ufak tefek meselelerin hâallin. den sonra, mühim İspanya meselesinin halline gelecektir. İtalyanların bu ta - rafta her hangi bir toprak ihtirası bes- lememeleri günden güne tehlikeli bir hal alan ispanyol hâdiselerine dair mü- cek bir mahiyetedir. Bu hususta en lüzumlu olan nokta devletlerin tam bir ahenk içinde hare- ket etmeleridir. Alman basını DARGINLIK KALKTI. 5 son kânun 1937 tarihli Frankfurter Saytung, gazetesi de başmakalesini ingi- diz - italyan Akdeniz andlaşmasına tah- sis etmiştir. Makalede asırlarca dost ge- çinmiş olan İtalya ile İngilterenin bir- denbire araları açılmş olduğuna, İtalya- 'vun Habeşistanı istilâ etmesi üzerine, Baldvin kabinesinin prestjinden çok zi- yan ettiğine işaret edilmekte ve bu son Aandlaşma üzerine denilmektedir ki, ris bu. barışmadan memnundur. Nitekim Delbos bu memnuniyetini mümkün olduğu kadar hararetli bir su- rette izhar etmiştir. Fransız diplomasisi, Roma ile Londra arasındaki çifte rolün- den en sonra kurtulmuş olduğu biatiyle sevinecektir. Fransa, şimdi artık, İngiltereye hiç çarpışmadan, 7 son kânun 1935 tarihli Laval andlaşmasına avdet edebilir. Batı paktı etenfindaki - müzakercler gör önünde tutulacak olursa, fealyamın tekrar Avrupaya avdet etmiş olması çok zanaldır. Moskovada on yedinci Pani-rus Sov- iyetler kongresi bu ay açılacaktır. * Stalin, alman / muharriri - Fencht- wanger'le üç saat konuşmuştur. Romada — Ticaret eşyasının müba. delesi hakkındaki İtalya - Belçika anlaş- ması hükümleri uzatılmıştır. Pariste — Fransız tayyareci Doret Paris - Tokyo arasında bir sürat uçuşu yapacaktır. —— > * Fransada grevci amelenin sayısı 8800 dür. Nord eyaletinde grevler bit- mniştir. Lehistanda — Polis, bir çok şehirler de, komünist propaganda - risaleleri bu- lunduran bir çok halk okuma salonlarını kapamıştır. Başbetke VAKALAR VE YAZILAR (Başı 1. inci sayfada) politikasına bakınız. Hiç bir esas- kadar sevindiğimiz ve İngikere ile ittifakına o kadar hürmet ettiğimiz bu memleketten ve bütün temas- ları bakımından, Türkiye, aynı huzur hissini duymaktadır. Biz Suriye için, Irak'ta görüp sevindiğimizden ve Suriye ile fran- sız münasebetlerine karşı, İngilte- re - İrak ittifakı hakkında duyup düşündüğümüzden - gayri ne iste- dik? Ve, niçin istiyelim? Eğer on küsur yıldanberi Sancak teahhüd- leri fransızlar tarafından yerine getirilmemişse, kusur bizim mi- dir? Eğer on küsur senedenberi bin türlü tazyik yüzünden Sancak türkleri Türkiye tarafına hicret ederek, kendilerinin türksüzleşme veya yurdsuzlaşma arasında çık- maza sokulmuş olduklarını, haykı- rarak, bize işittirdilerse suç bizde midir? Eğer bu hudud üzerinde on küsur yıldanberi, hiç bir gün, kaçak vakası eksik olmamışsa, eğer Türkiye tarafındaki türk köyleri, mü- temadiyen, hücum ve baskm ve yağ- ma tehdidi altında eğer, bu hudud üzerinde, on beş yıldanbe- ri, mütemadiyen, Türkiye düşman- lığı ocakları kurulmak teşebbü- sünde bulunulmuşsa, yüzellilikle- rin tahriklerine ve neşriyatlarına bu hududun hemen gerisinde fır- sat ve imkân bulmuşlarsa, eğer Türkiye'de bir iç nifak araycıları bu hududdan bizim tarafa geç- mişler veya karargâhlarını bu hu- dud üstünde kurmuşlarsa, bütün bunlar, / Türkiyenin, Türkiye - Fransa dostluğu aleyhinde olma- sınm mı, yoksa aksinin mi delille- ridir? O kadar bahsolunan ve ar- zu olunduğu iddia edilen dostluk, Fransa için, Sancak teahhüdlerini yerine getirmek ve sa-. a a Z mekle, hemen, bir il şünde müm- kün idi. Bunlar olmamak, yapıl mamak demek, ya bu. dostluğa Fransa tarafından ehemiyet veril- memek, yahut, bu dostluğun, Ti kiye tarafından, Fransanın kendi- sine karşı lütüfkâr bir teveccühü manasına kabul edileceğini zan- netmek demektir. Bakınız, ne kadar açık ve sami- mi ve hâdiselerle konuşuyoruz. Türk gazetelerinin bu sesler susturulmasını — istiyenler, aynı günde, meselâ L'jeur gazetesinin yarım asırdır osmanlı imparator- Tuğunun herhangi saygısızlığına müsaade etmiyen Fransa'nın, bu- nun, bugün de dün gibi bir anane olduğunu göstermesini yazan ser- semce satırlarını, acaba, nasıl o- kumuşlardır? Geçenlerde bir fran- 10 SONKANUN 1937 PAZAR DİL KÖŞESİ: *Seyhan Çukurovaya akıtıldığı za. man bereket ovası olacak.,, “Bereket ovası kim olacak?,, Cüm- denin yazılış şekline bakılırsa “Seyhan” Halbuki kastedilen tabil bu değil. Şu balde kastedileni yazmaya dikkat et eli değil midir? *** — Geç bayım geççeç. hecesinin uzatılarak anlatılmak isteniyor, *ça barfinin değil “e” haz. finin birkaç defa tekrarlanması icab e- derdi. Sonra böyle bir cümlenin sonı 'na bir nida işareti koymak gerektiği de unutulmamalıydı. ** Sakat bir ifade. “Biz de bu busus. 'ta kontrol yapmaktan geri kalmamak. İn beraber,, tarzında bir şey söylenme- Türk kuşu'nun İzmir şubesi açılıyor. İemir — Türkkuşu tamir şubesinin açılma merasimi bugünlerde yapılacak tır. Şimdiye kadar Türkkuşuna dördü bayan olmak üzere 35 genç yazılmıştın, İSTANBUL RADYOSU ÖĞLE NEŞRİYATI 1230 Plâkla türk musikisi 12.50 Havadis. 1305 Plâkla hafif müzik 1825-14.00 Muhte plâk neşriyatır AKŞAM NEŞRİYATI 18.30 Ambasadörden naklen variyete ' müziği 1930 Konferans: Selim Sırrı Tarcan tarafından. 20.00 Müzeyyen ve arkadaşları tara- fından türk müsikisi veseme ” garkıları. — Belma ve arkadaşları tarafındanı türk musikisi ve halk şarkıları 2100 Saat ayarı: Örkestra. 2200 Ajans ve borsa haberleri ve em tesi günün programı. 22.30 Plâkla sololar. 23.00 Son. 81z gazetesi, asker alma dairele- rinden birinde anket yapan mu- harririnin, cihan harbı olmuş ol- duğunu bile bilmiyen 123 nefere rastladığını yazıyordu. Bu satırlar, mutlaka, böyle bir kur'a neferinin kaleminden çıkmış olsa gerektir. Ne ise, davanın bu yakm günler- Falih Rıfkı ATAY gıplak koyu renkli bir yavrunun bir pars ta- bakın! diye ba- ğırıldığını hatırlıyarak, daima yavruları gözden geçirenlerle beraber bulunur, o za - buraya uğra- maz, dört kardeşiyle birlikte Cengelde do - O kzabtalır. Hinit gevşemediği, yalunda yapılan Bu süretle Bay Müsolini'nin, ikin- | beyanata da lüzum yoktu. Çünkü ba Kuz S Hi ee KA BRE iklr menfantleri tanımak şartiyle sür - | — / Bizim bu anlaşmayı yapmaktan mak- atli ve samimf anlaşma” temennisi gere | sadımız, bir zamanlar taarruza uğra- — gekleşmiştir. — Bügünkü dünya subu, tagilterenin r ci Akdenizin “İtalyanın hayatı oldu - O samaniyle üyinde Kdti eei se y SA di Töyiemşik. ü “ Güyetleri tarafından tehdid edilmek - | YG7 T çinere için hayati ehemiyeti har “tedir. Bir takım kimselerin sullçu ide- Ta #hali isi Gönenül İşmik n bizi İtalya ile çatişmak defece- | ile bütün anlaşmazlık ihtimalleri ortar — güne getirmiş ve aramızı bozmuştu. Bun-| dan kalkmıştır. a gene, belki, b yeni anlaşmadan | —— Bay Delbos, elde edilen anlaşmaya O ücman kılmıyacaklardır. Fakat ye » | Fransanın da katışmağa hazır olduğu llen geniye yarılar oçmaktansa, açı-. | nu bildirmiştir. Bu maretle Sir Erki ea — — Zefrika No. 47 rafından buraya getirildiğini ve: K tedcı — Hey kurtlar bakın, i CENGEL SD ae ö Yoksa böyle olmasaydı, Rodyard Kipı karnını doyurabilen ve bunların —mesele değildi; fakat Faona'nın (bu boz kurt iği zamanında izcilik ederdi.) Cengel yasasına göre Bürünün önderliğini istemiş, bunun üzerine yıldız - Akela'nın reisl oğlu F ların altında eski şarkılar yer Tanmağa başlamış, Movgli de hatırı için kayalığa gelmişti. Sessiz sessiz onu müştu. gözden geçirilirdi. Movgli Kendi dediği gibi, ekşi yemişlerle de O, söz söylemeğe başlayınca bütün sürü, iş, sözünü bitirdik- 'ten sonra da kendisi, Fao'nun üzerinde du - ran bir kayada Akela'nın yanı başına otur- O geçmiş günler ne güzel günlerdi! Movg- Wi'nin milletine ki ona sürü derler, aid olan topraklara hiç bir yabancı sokulamaz; genç kurtlar semizler, kuvvetlenir, yeni yavrular Zünün - birinde laşarak yeni şeyler görür, işitir, tadar, zün kısası, gününü gün eder, sö- 'nın bir parçasını Akela'ya vermek üzere ge- lirken arkasındaki dört kardeş, oynaşıyor, yuvarlanıyor, türlü maskaralıklar ediyor - lardı. Bu sırada Şir Han'ın günlerindenbe - ri duyulmamış bir haykırış duydu. Bu sese Cengel dilinde Fial denilir ki bu- nu, çakallar, kaplanın arkasından ava çık- tıkları ve yahud büyük bir av, parçalanmak üzere olduğu zaman çıkarırlar. Eğer nefretin, zaferin, korkunun, ümid- sizliğin, yan bakışın bir araya katılmasından hasıl olacak sesi hayalinizde canlandirabi - lirseniz, o zaman Fial'in yükselip alçalma- sını, aksedip titreyişini tasavvur edebilirsi. niz, Movgli, hemen elini bıçağına attı, üzüne fırladı ve kaşları düğümlendi. — Burada avlanmağa cesaret edecek hiç bir çizgili hayvan yoktur! dedi. kan — Bu önden koşanların haykırışı değil- dir, dedi boz kardeş, bu büyük bir av, kulak verl Bu ses, bir defa daha, yarı hıçkırık, yarr şapırtı halinde tekrar duyuldu. Çünkü çaka- lın insanlara pek benzer yumuşak dudakla - ı vardır. Bunun üzerine Movgli, derin bir nefes al- dı ve yolda rast geldiği kurtları da berabe - rine alarak toplanma kayalığına doğru koş- tu. kela ile Fao, yanyana, kayanın üzerin- de, ötekiler de bütün sinirleri gergin bir hal- de daha aşağıda idiler. Annelerle yavrular, inlerine doğru koşu- yorlardı. Çünkü bir defa Fial duyuldu muy- du, zayıfların dışarda bulunması doğru sayıl- mazdı. Karanlıkta köpüre köpüre akan - Vain- gunga sularının ve ağaçların üzerinden esen hafif akşam rüzgârmın sesini duyuyorlardı ki birden bire ırmaktan doğru bir kurtun se- si geldi Bu, sürüden bir kurt değildi; çünkü hep- si orada idiler. Sonra sesi, büsbütün uzun ve ümidsiz bir inilti halini aldı: Bu ses: — Dhole! Dhole! Dhole! Dhole! diyor- du. Kurtun yorgun ayaklarının sesini kaya- ların üzerinde duydular. Üstü başı kanlar içinde sağ ön ayağı kullanılamaz bir halde, çenesi köpükler içinde, Movgli ayağının di- binde toplanan çevrenin içerisine seğirtti. Fao, ciddi bir tavırla: — Avın mübarek ola, dedi, kimin reisli- #inde avlandın? — Avınız mübarek ola, dedi kurt, ben Von - tolla'yım Bu, tek başına avlanan kurt demekti. von - tollalar, çoluk çocuklarını ıssız bir inde b- rakıp kendi başlarına av avlamağa çıkarlar. Ondan sonra daha ileriye atıldı Kalbinin çarptığı duyuluyordu. Bir ileri, bir geri ha- reket etti. — Buna sebeb ne? diye sordu Fao, çün- kü bir fialdan sonra bütün Cengelde bu sor- guyu sormak âdettir. — Dhole, kırmızı köpek Dekkan'ın Dho- le'üdür! şimalden cenuba geldiler ve başı boş Dekkan'ların yollarına geleni öldürdük- lerini söylediler. Bu ay, henüz yeni olduğu zaman benimle dört kişi vardı; bir eşim ve dört yavrum, Eşim, bu ayvrulara açık çayır- lıklarda nasıl av avlanacağını, bir karaca çı- 'tün biz açıkta avlananların yaptı retiyordu. Gece yarısında hep: sesini duydum. (Sonu var)