Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ü — SAYFA2 — <- KIZILAY 18 İLKKÂNUN 1936 CUMA Seciye kuvveti Büyük harb sıralarında- “hangi “tarafın sinirleri kuvvetli ise bu harbi ©o taraf kazanacaktır” deniyordu. Bu harbı kimlerin kazandığmı biliyoruz. Gerçekten onların sinirleri çok kuv- vetlimiydi? KACE Sinir hâdiseleri, nihayet fiziko - psişik hallerdir. Ferdlerin sinirleri vardır. Fakat milletlerin sinirleri olur mu? Milletler fiziyolojik değil, sos- yolojik birer varlıktır. Binaenaleyh yukarki sözde “sinir” kelimesi yeri- “ne “seciye” kelimesi konacak olursa, manâsı doğru olur. Büyük harbten sonra, ferdlerin — sinirleri belki, fakat milletlerin seci- yeleri gerçekten bozulmuştur. Hâlâ sürmekte bulunan harb sonu buh - ranları içinde seciyelerini gösterebi- len milletler, şüphesiz, parmakla sa- — yılacak kadar azdır. En başta biz türk- |— leri görürsek, gururumuza hamlo- — lunmasın. Milletçe en yüksek seciyede bu- " lunduğumuz halde, hele entellektüel — dediğimiz ferdler itibariyle seciyemiz çok acınacak bir zaaftadır. Okuma, yazma bilmeyen bir türk köylüsü, ulusal seciye bakımından da, ferdi seciye bakımımdan da takdir — jle görülecek bir varlıktır. Onun bil- gisi azdır, fakat fransızlarn “bon sens” dedikleri aklıselimi yüksektir ve kuvvetlidir. Ne yazık ki, bu kuv- vetli seciyeyi biz münevvrelerde gö- — remiyoruz. — Ahlâk, fazilet ve saire dediğimiz /— haller seciyenin birer vasfıdır. “Filân- ca ahlâklıdır, faziletlidir” demek, “fi- lânca seciyelidir” demektir. Ahlâk ve fazilet, bedene ve bedenin bazı yerle- > teallük eden vasıflardan değil- dir. Belki yüksek sosyal bir telâkki- dir. Yalan söylemek, zemmetmek, if- tirada bulunmak, riya etmek, söz yetiştirmek, milli birlik duygusun - dan uzak kalmak, bu bahislerde inan- - la değil, yalan ve dolanla doğru gö rünmek.. gibi haller, seciyesizliğin bnşkcalanndandn' Konkre bir misal söyliyeyim : b Onbeg yirmi kişilik bir topluluk- h'î)aşkan seçilecekti. Adı ilk söyle - nen başkanın, düşünüş ve duyuşları- ni kabul ettirmeğe çalışmak gibi ek- siklikleri olduğunu öne sürerek, baş- — ka birini seçmenin uygun olacağı iki — Üüç arkadaş arasında söylenir. Bun - — lardan biri bu sözleri başkan namze- /— dine yetiştirir. Bu seciyesizliği yapan — he düşünmüştür acaba? Namzed çok ğ — sevdiği bir arkadaşı ise, ilk sözü söy- -— liyene karşı onu kuvvetle müdafaa etmesi lâzımdı. Namzede hoş görün- '_ mek istiyorduysa, bundan el ile tutu- lur ' veya gözle görülür bir menfaatı olmalıydi; maamafih bu da bir fazi- letsizlik olurdu. Görülüyor ki bu ye- tiştirici değersiz, seciyesiz bir adam- — dıir. Halbuki biz, milli seciyemizin ferdlerde dahi tecelli etmesine muh- tacız. Yepyeni bir devletiz; birçok in- kilâplar başardık. Hayatımız bir dü- ziye gitmiyor. Her gün yeni yeni in- lnlaplar ıçmde yaşıyor ve yaşayaca - ; ğız. Bütün bu milli hareketlerin ba - şarılı olması, onların içinde didinmek seynnde bulunanların kuvvetli bir /— seciyeye sahib bulunmalariyle müm- kündür. Böyle bir seciye ne ile verilir? Seciyeli kimselerin, en ufak seciye - — sizlikleri açıktan açıga tenkid etme- — siyle. Yarmın gençlerini terbiye ile Ç bir seciyeye sahib kılabiliriz. "» 'akat bugünkü ferdler, ancak doğ- — Tu veâlicenab bir tenkid ile yola ge - O tirilebilirler. Kâzım Nami DURU B. Antoneskonun İA T . — pariste beyanatı —— Paris, 17 (A.A.) — Romanya Hari- |ciye bakanı Antonesko Parise varır var- in;z gazetecilere yaptığı beyanatta fransız politika adamlariyle temasa ge- debil dolayı d olacağını söylemiş ve demiştir ki: — “— Romanya'yı büyük müttefikimiz Fransaya bağlıyın mühim menfaatler kmıu!ıı:ığız ve iki xnemleke- Simd 5 dolnnekıçm1908veyı1918hum Artırım ve yerli malr haftasının altıncı günü B. Şükrü Kayanın konferansı (Başı 1. inci sayfada) düşük ve istikrarsız bir halde devam etti. Başbakanımız sayın İsmet İnönü esaslı mali tedbirlerle parayı tuttu. Tu- tunma tedbirleri devam ediyor. Döviz tasarrufunda, biz de yardım edersek hem vatani bir vazife görmüş hem de servetimizi muhafaza etmiş oluruz. Bir yandan paramızı olduğu seviyede tut- mak, öbür yandan cihan pazarlarında fiatlarla rekabet etmek ve aynı zaman- da da Türkiyede hayatı ucuzlatmak mecburiyetindeyiz. Bu işin güç tarafı hayatı ucuzlaştırmanın müstahsilin za- rarına olmamasını temin etmektedir. Gerek çiftçinin, gerek zanaatçının is- tihsal ettiği mal, iyi fiatlarla ve çok mikdarda satılmalıdır ki, onların da a- lım kabiliyeti mahsulün çoğalması ve hayatı ucuzlatmakla müstahsil kütlesi- nin alım kabiliyetini arttırmak elele yürümelidir. Bizde en büyük müstahsil köylü ve kasabalı çiftçi olduğuna göre, onun a- lım kabiliyeti mahsulünün çoğalması ve satılmasiyle artabilir. Bu da, birincisi köylüyü ve çiftçiyi toprak sahibi yapmak, hayvan ve âlet. lerini ve tohumunu ıslah edilmiş bir halde kendine vermek, orak, harman gi- bi pahalı makineleri köylerin manevi şahsiyetlerine mal ederek mahsulü bu sene olduğu gibi yerde kalmaktan kur. tarmakla kabil olabilir. İkincisi: bu büyük müstahsil küt- lesinin almağa mecbur olduğu zaruri maddeleri de ucuzlatmak lâzımdır. Hü- kümet bu yolda dikkatle ve cesaretle yürümektedir. Meselâ: şekeri, tuzu, çi- mentoyu, pamukluyu ucuzlattı. Demir- yolu tarifelerini indirdi. Daha bazı di. ğer maddelerin ucuzlatılması için ted- birler alınmaktadır. Devlet varidatını çoğaltmağa çalışarak vergiye mevzu o- lan maddelerin fiatlarını indirmek, iti. raf edilmelidir ki, çok güç bir ameliye- dir. Güç işleri başarmak, nc yapalım ki, türklerin ezeli nasibidir. Büyük köylü ve çiftçi kütlesinin a- lım kabiliyetini arttırmak için istihsal kooperatifleri olduğu gibi alım ve sa- tım kooperatifleri de yapmak lâzımdır. Bu yolda muvaffakiyetle tatbik o- lunan diğer bir politika da devletin, me- selâ buğday gibi büyük mahsullerin fi- atını, kanuni ve mali tedbirlerle muay- yen bir seviyede tutmasıdır. Buğday koruma kanunu iyi neticeler vermekte. dir. Şeker fabrikalarının pancarı hima- ye etmeleri ve muayyen bir fiatla alma- ları pancar çiftçilerine çok hayırlı fay- dalar temin etmektedir. Afyon da nisbi bir himaye görüyor. Yarın pamuk eken çiftçilerin de mah- sulleri böyle himaye görecektir. Yaş ve kuru meyva müstahsillerinin ve zeytin- cilerin, tütüncülerin ve diğer müstahsil- lerin yatdım ve himaye | goreceklenne şüphe yoktur. Endüstri ise zaten himaye altında- dır ve şimdiki halde başka suretle ya- samasma ,da imkân yoktür. Sayın hemşerilerim; sizi yormamak için mahsulü bollaştırmak ve ucuzlaştır- mak bahsinde kredinin oynadığı büyük rolün tafsiline girmeyeceğim. Ziraat bankası, Sümerbank, Etibank çiftçiye, sanatkâra ve madenciye sermaye ve u- cuz kredi tedariki yolundadırlar. Ziraat bankasının yeni kanunu çift- çiye genişlik verecek tedbirleri ihtiva et- mektedir, Bütün bu tedbirler neticesinde istih- sal artacak, hayat ucuzlıyacak, herkesin 'alım kabiliyeti artacak ve bu sayede türk milletinin hayat seviyesi lâyik olduğu mertebeye yükselecek, Türkiye de tari- hin muhtelif devirlerinde işğal ettiği me- deni mevkiini herkesin üstünde ola- rak tekrar alacaktır. Sayın hemşehrilerim; istihsali arttır- mak ve hayatı ucuzlaştırmak böyle bir dâvanın anahtarıdır. Bu büyük idealin temeli köydedir. Köy... Nüfusumuzun yüzde 70 ini için- de yaşatan en tabilf ve en esaslı müesse- se! Köy... Bütün gida ve hammaddeleri- mizin kaynağı... Köy... En büyük ihracatçı. Köy... En büyük ve en sağlam müş- teri. Köy... Ordumuzun temeli. Köy... Kısaca Türkiye, İşte Büyük Şefimiz Atatürk'ün her zaman ve her şeyde olduğu gibi reel ve realist bir görüşle Türkiyenin sahibi ve Efendisi dediği köylümüzün bu kadar ön plânda duran” dâvasını, bir bütün ola- rak kültürel, sosyal, ekonomik her cep- hesinden ele alarak etraflı ve sistemili bir kalkınma plânına bağlamak, türk inkilâ- bının programında başlanmış bir iştir. Türk enerjisi şüphesiz bunu da başa- racaktır, Büyük Seflerimizin bize bu sa- adeti de- gostereceklerme emin olalım. Başmakale ASIL DİSİPLİN (Başı 1. inci sayfada) yesinden rica eden o zamanki Lond- ra elçiliği müsteşarı Abdülhak ' Ha- mide ingiliz memuru demiş ki: — Biz bunu yapamayız. — Fakat Fransa yaptı. — Olabilir... Fransa'da cumuri- yet, İngiltere'de hürriyet vardır! Fransa'yı kâfi derecede müsamahalı bulmıyan bu emsalsiz ve geniş hür- riyet, şahsi şeref bahsi geldiğinde a- labildiğine disiplinleşiyor. Ne yazık bizim meşrutiyetimiz de fransız yapma hürriyetini örnek aldı. Bu, biraz da, cemiyetimizin ha- yat ve şahsi şeref hakkındaki hür- metsizliğini ve en basit vazife tenkid- lerini bile ev ve aile hayatma istinad ettirmek manasızlığına uyuyordu. Şahsi şerefi, İngilterede olduğu gibi, muhafaza altma alan cumuriyetin basım kanunu, hâlâ, bazı muharrirle- re basın hürriyetinin tahdidi gibi gö- rünüyor: İstediğimiz gibi söğüşemi- yoruz! Fakat bize küfürsüz ve şahsi şe - refle oynamaksızın, işlerin ve hare - ketlerin tenkidi terbiyesini veren bu kanun, gitgide, cemiyet hayatımızı da tedavi edecek, ve asıl disiplin, bi- ribirimize karşılıklı hürmet etmek ve şahsi şerefi saymak disiplini o za - man teessüs edecek, evleri yağma et- mek için polis kuvvetlerinin ortadan çekilmesini bekliyen çapulcular gibi, lıuıuıî hayat duvarlarını yılnn.k ya- tak odalarına kadar her şeyi sokağa enlu,onmın,ın— Dünya siİâhlanmaya 200 milyar sarfediyor (Başı I. inci sayfada) ne adalet kaygılarına o dereçede uymak- tadır ki bunları tahrib etmek kimsenin elinde değildir. Bu ıslahat, bizzat cu - muriyetin bünyesine dahil olmuştur. , B. Daladiye,; bundan sonra bir - çok kalkınma alâmetlerini gözden geçir . miştir: işsizler mikdarının eksilmesi, iflâslar miktarının fevkalâde azalması, 'zirai mahsullerin kıymet' kazanması, yüklü vagonlar mikdarının mühim su- rette artması, Hatib sözüne devamla demiştir ki: — Fransanın her halde İngiltere ile Amerika'nın nail oldukları refah dere- cesinde geniş bir refaha kavuşacağına eminim, Fransa ile İngiltere, buhranın başlangıcından evvelki tarih olan 1929 senesindeki refah alâmetlerine hattâ bazı noktalarda fazlasiyle malik bulun- maktadırlar, B. Daladiye, bundan sonra milletin müdafaa kuvvetini çok yüksek bir dere- ceye çıkarmak ve devamlı bir . içtimai sulh vücude getirmek lâzım olduğunu bildirmiş ve şöyle demiştir: “ — Çünkü Avrupa, bir süngü or - manı haline gelmiştir. Dünya, bu sene sılahlanmxya ıkı yüz mılyar tahsıs et - miştir.” Halkçı_lar cephesinin dış politika - sından bahseden B. Daladiye, Fransanın İngiltere ve Amerika ile olan teması - nın,her zamandan daha sıkı ve küçük an. Un *ıw inu sö hşuaıletıhnmwm nin her za- | Türlü Haberler H. M. GEORGES VI HAKKINDA lerin kanaatleri Londra, 17 (A.A.) — Muhafazakâr- lar mahfilleri, kıralın her sahada babası tarafından çizilmiş olan yolu takib et- mek arzusunu ' izhar etmiş olduğundan dolayr memnuniyet beyan etmektedir.. ler. Bu mahfiller, kıralın Lord Vigram'ı kendisine daimi müşavir yapmasına bü- yük bir manâ ve kıymet atfetmekte- dirler, Lord Viğram, Beşinci Jorjun hususi kâtipliğinde bulunmuştur. Nihayet bu mahfiller, bundan böyle kıralın yarış a. hırlarının beşinci Jorj zamanında oldu- ğu gibi idare edileceğinden ve Balmo- ral ve Sandringham şatolarının eski müstahdemine kavuşacağından ve eski kaidelerle idare olunacağından dolayı memnuniyet göstermektedirler. Stutgart kolordusunun takviyesi Berlin, 17 (A.A.) — Merkezi Stut. gartda bulunan beşinci kolordu garni- 'zonlarına yeni takviye kıtaları gönde- rilmiştir. Bu takviye kıtaları, alman or- dusunun miktarını 36 fırkaya iblâğ etmeği amir olan askeri kanun kadrosu dahilinde beşinci kolorduyu takviye maksadiyle gönderilmiştir. Askeri kumandanlığın ötedenberi derpiş etmekte olduğu bu tedbirler, anormal mahiyette değildir. Kredi Fonsiye tahville- rinde kazananlar Kahire, 17 (A.A.) — Yüzde üç faiz- li ve ikramiyeli Mısır kredi Fonsiye tahvillerinin dünkü çekilişinde : 1903 senesi tahvillerinden 762.857 numaralı tahvil 50.000, 1911 senesi tah- villerinden 762.979 —numaralı tahvil 5.000 frank ikramiye kazanmışlardır. Muhafazakâr mahfil- Elemli bir kayıp Şehrimiz tüccarlarından Doç Oto. mobilleri acentesi ve Dahiliye Vekâle- ti Muhasebe Müdürü Edip, Çanakkale Belediye Reisi Osman, Mühendis mü- teahhit Hüsnü ve Tahsin İbrahim Gü- nelin enişteleri B. Halil Edip | Seltün kısa bir hastalıktan sonra dünkü per- şembe günü Allahım rahmetine kavuş- müştur. Öğle namazı bugün Hacı Bayram Camiinde kılındıktan sonra Cebeciye defnolunacaktır. Kederli ailesine tazi yelerimizi sunarız. PANAMERİKEN KONFERANSINDA Bitaraflık projesi etrafında tefsirler Buenos - Ayres, 17 (A.A.) — Ame- rika tarafından teklif olunan bitaraflık projesi, Amerika devletleri tarafından imza edilmiş olan muahedenamelerini aynı tertib içine koymak, bunları tevsi eylemek ve tesirlerini temin etmek mak- sadını güden bir mukavelename haline getirilmiştir. Bununla beraber Arjan -< tin, Kolombiya ve Venezuella hükü - metleri bir takım itirazi kayıdlar der. meyan etmişlerdir. Arjantin hükümeti, henüz tasdik edilmemiş olan muahede - lere enternassyonal bir kıymet vermek istememekte ve sivil ahaliye gönderilen iaşe maddelerinin harb kaçağı telakki edilmesini kabul etmemektedir. Bu hü- kümet, bir tecavüz vukuu halinde en - ternasyonal silâhlara konulacak ambar- go meselesinde kendi hattı hareketini bizzat tesbit etmekte serbest olmasını istemektedir. Proje, Amerika milletlerinin her an- laşmazlığı sulhçu bir surette halletme- ği ve milletlerin istişarelerde bulunma- larına medar olacak altı aylık bir müh- let vermeden evvel muhasemata ğiriş. memeği teahhüd eylemelerini natık bu- lunmaktadır. Amerika milletleri müh- temel ihtilâflarda müşterek bir hattı hareket takibedecekler ve aşağıdaki maddeleri meriyet mevkiine koyacak - lardır. Bu mukaveleye iştirak etmemiş olan memleket, bir harb vukuu halinde hattı hareketini altına imzasını koymuş olduğu muahedenameler ve — misaklar hükümlerine tevfik edecektir . Amerikan devletleri, Londra, Bri - yan — Kellog, Savedra Samas misakla - rına sadakatlerini teyid etmişler ve müş- terek bir hattı hareket ittihazına karar vermişlerdir. Bu hükümler, aynı zamanda millet . ler cemiyeti azâsından olan devletlerin hak ve vezaifini haleldar etmiyecektir. Bu mukavelenamenin feshinden bir se - ne evvel alâkadarlara keyfiyetin blidi - rilmesi icab etmektedir. Madam Simpson'un . A Viyana yolculuğu Viyana, 17 (A.A.) — Dük dö Vind. sorun etrafındakiler Madam Simpson- un Avusturyaya seyahatinin henüz mu- tasavver olmadığını söylemektedirler. Kiıçük bir sağanaktan şikâyet ederken, Adanada su bıskınmm yüıündea ölen,