5 Aralık 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bi ETERİ P ei Sağlık bilgileri: ——— TANSİYON —— Damar gerginliği - Kan tazyiki Hekimlere birçok hasta ve dostlarr- nın her gün sordukları bir mesele var - dır: “Aman doktor şu beaim tansiyon indi mi, yükseldi mi bir defa daha mu- ayene edelim. Buüu korku ne dereceye kadar İoğru- dur? İki üç derece inmiş veyaaud yük- selmiş olmasından çıkarılacak mana » nn sıhi ve tıbbi kıymeti ne olabilir? Doğrusu gu ki henüz tansiyonun yükselmesinden boş yere korkanlarla inmesinden sevinenler arasında işin ha- kikatini bilmemek noktasından bir fark yok gibidir. Bumun sebebi de biz he- kimlerin hastalara farla izahbat vyerme - ye üşenmemize bağlı olsa gerek. Bir fransız müellifi bundan bahsederken “ alaycı ve iğneleyici bir dil kullanıyor: “Tansiyon yükselmesi cahillerin her ye- sile ile ve çok kere yerinde olmrıyarak tekrarladıkları ve bazılarının Üzüntü âçinde soruşturdukları şeylerden biri - dir. Kola sarılarak ince bir boru ile ib- reli tazyik deretesine bağlanan makine- yi hekim kutusundan çıkarmadıkça yü- tekleri rahatlanmaz. Tazyik derecesinin üstünde oynayan ibrenin gösterdiği ra - kam söylenmeli, bazan kendileri de ib- Tenin hareketini kontrol etmelidirler ki içleri ferahlansın. 'Tansiyon biraz yüksek olursa tan- — darısikilır, bin türlü düşünce içinde ka- hrlar ve belki son günlerine bir adım yaklaştıklarını sanırlar, Çünkü damar gerginliği, kan tazyiki artmıştır. Bu gi- bi meraklılar bu sabit fikirden, delilik- , — ten kolay kolay kurtulmazlar” — rakında ısrâr ederse © zaman sinirleri- b | Bi YS SA "meki * Ben halkımızı tansiyon meselesine merak sardıkları için yukarıya sözleri- ni aynen yazdığım doktor ğibi azarla - mak ve hatalr görmekten çok uzak bir duygudayım; bu alışmayı sağlık bakı- mından faydalı bulurum, Korkuya gelince onun giderilmesi - ne çalışmak, hastanmn şüphelerini dağıt- mak hekimlerin işine bağlı bir yararlık- tır. Hekim bunun için hastasiyle konu- | şür, hastaya söz kâr ederse ne âlâ, me- ni tedavi eder. O da fayda vermezse nefesi tesirli başka hekimlere sevkeder. Hekimlerin elinde kıymetli bir mu- ayene usulü olan tansiyon işinin iç yü- evelce tansiyon üzerine fiziyolojik ba- “ikımdan birkaç söz söylememiz lâzım- dır. En önce dikkat etmeliyiz: damar gerginliği yahud kan tazyikinin yüksel- mesi demek arterioskleroz, damar katı- laşması demek değildir. Bunu ayrıca konuşururz. D 1 d Şi kan kalb denilen etten tulumba ile damarların içine sıkılır. Kan evvela bu sıkılma kuv- veti ile yürür. Kalb her sıkışında bir mikdar kanı (besleyici hulâsa) yı da - mara basarken damar kanımn tazyiki ile içinden dışına doğru gerilir, Kalbin sıkması bitince gerilen damar, içindeki kan üzerine *-krar bir tazyik yapar onu da'a ileri doğru iterek yürümesine yar- dım eder. Kan tazyiki, damar gerginli- a Dr. Şükrü ŞENOZAN Kalb kanı damara sıkınca âniyen du« rup istirahate girerse de bu hakiki bir istirahat değildir yeni gelen kanr al - mak ve tekr-t sıkmak için hazırlanma- sı demektir. Bu müddet bir saniyenın onda birkaçı kadar de um tder. Kalbin açılıp kapanmasından ibaret olan bu iki harekete kalb hareketi de - nilir. Kalbin hareketi dakikada 72 ka - dardır. Biraz daha aşağı ve yukarı ola - bitir. İşte kan tazyiki, dediğimiz şey kalbin hareketi ile hası! olan bir iştir. Büyük, küçük ve tansiyon farkı olmak üzere üç tansiyon vardır. Büyük tansiyon (Maksima): her gün Küçük tansiyön (Minima): Kalb sıkmasının tamam olmasını ya- ni istirahati zamanında damarın kendi içindeki kan üstüne yaptığı hafif taz - yiktir. Kolayca anlaşılır ki bilinmesi lâzım olan tazyik bir tazyik değil büyük ve küçük ve bunların aralarındaki tansi - yon farkıdır. Tansiyonların kendi aralarındaki değişmelerinden hekimin işine yarayan sağlam ve faydalı neticeler çıkar, O- nun için çok kimselerin yaptıkları gi- bi yalnız büyük tazyik ile uğraşmak manasızdır ve yarım iş görmektir. Gelelim şimdi bu üç tansiyon rakam- larının bize söyliyeceği hakikatlere: Acaba bu rakamları elde ederek bul- duğumuz tansiyonu karşılaştırmak için aşağı yukarı hali tabiiyi gösteren sabit bir kontrol derecesi var mıdır? 'Termometronun sıfır noktası gibi şurası da sıhat noktasıdır denilebilecek umumi bir nokta tayininde birleşmek mümkün müdür? Değildir. Aradığımız neticeyi bulmak için saha çok geniştir. Muhtelif tansiyon âletlerinin biribiri- ne uymıyacak dereceler göstermesi bu değişikliği yapan başlıca sebeblerden biridir. (Poten) cihazı ile iyi bulunan bir adam (Paşon) âletiyle normal bu- lunmuyabilir. Bunlarla normal olan bir adamın (Vaker Lobri) derecesine göre helâllaşması dâzım gelir. Alacağımız rakamları riyazi bir zihniyetle kabul e- demeyiz. Kan tazyiki züppe ve oynak bir şahsiyete benzer. Bir hiçten yükse- lir veya alçalır. Yemekler, hareketler, heyecanların tesirleriyle az çok aşikâr sıçramalar yapar; bundan şu neticeye varılır ki iki tansiyon rakamından biri- ni ötekine ölçmek için her ikisinin de aynı âletle aynı saatte, şahsın aynı va - ziyetinde alınması hattâ denilebilir ki aynı hekim tarafından muayene olun- ması lâzımdır, yalnız bu kadar değil. Çocukta, gençte, orta yaşta, ihtiyarlık- ta damar tazyiki biribirinin aynı ola - maz. Kadında olduğu gibi erkek için de buhran yaşı olan ellilik tehlike devre - sine gelen insanlarda tansiyon Tmutad üzere yükselmektedir, saçların beyaz - Hanmast veyahud dökülmesi nisbetinde yükseklik görülebilir. İhtiyarlıkta ba- zan yükselme devam eder, bazan da dur- gun kalır, — Bitmedi — 5 İLKKÂNUN 1936 CUMARTE: RIMİZ İSPANYA CÜMHURİYETÇİ KALACAKTIR Le Papulaire gazetasinde Andr& Leroux yazıyor : General Franko 25 temmuza doğru Madrid'e girmek niya- Tarmrn arasındaki ahenk ve merkezi hükümetin çok şuurlu bir ıdıte_ıı sayesinde bugün bölünmez, bir tek gaye uğrunda bir « leşmiş bir İ A $ larınm Matirid Kedü tindeydi. Aradan dört ay geçti ve faşist kıtalar hâlâ M nehrinin sağ kı yerinde saymaktadırlar ve nehri ancak bir noktada üniversite mahallesi tarafından aaşbilmişlerdir. Diğer taraftan Manazares'in sağ kıyısı bile Asi kuvvetler için emin ve sakin bir yer olmaktan çok uzaktır. Bu kıyıda, Kaza del Kampo parkında Madrid müdaf ileri karakolları va- zife görmekte devam ediyorlar. Şehrin cenup şarkı kısmımda hükümet milisleri âsileri Mad- ridden bir çok kilemetreler öteye, Karabanel'e, hattâ daha ce- nuba Toledo yoluna doğru sürmüşlerdir. Bu itibarla, faşist generaller, üc haf'tîdan beri kendileıı:îne east ü© J z mukavemet eden hükümet merk : tr ş ler izhar etmeye başlamışlardır. Bu hususta biribirini nakze- den ve metice itibariyle de hayal kırışlarını ve zihni teşevvüş- lerini meydana vuran haberler vermektedirler. Burgos'un, Junte'nin pek büyük bir şahsiyeti K odu h ır, Katalomya p ne gönderilmesi de gösterir ki bu İspanya, artık, kendi kuvve« tiyle yenmek iktıdarına maliktir.” Bî'lhassa_ Katalonyada, endüstriyel reorganizasyon ve harb Y imalâtı | da mâahsüs terakkiler elde edilmiş- tir. Bask ülkesinde de €hemiyetli neticeler elde edilmiş ve bu yüzden bu mıntakada cumuriyetçilerin muzafferane taarruzla- rr mümkün olmustur. Hükümet ayrıca topçu zabit ve tayyare mektebleri de tesis etmiştir. Birkaç gün önce bir işpanyol fab-< rikası cumuriyet hava kuvvetlerine tamamiyle yerli olarak i- mal edilmiş ilk tayyareyi vermiştir. ğ Demek oluyor ki, mücadele ispanyol çerçevesine inhisar et- tiği takdirde neticesinden şüpheye mahal yoktur. Frankonun ardında mahdud mevcutlu bir işgal ordusu vardır. Buna mu « kabil, cum;ıüıiyet otduşu._ ispanyol milletinin ordusudur, bu or- Aj izah edilmi şolan tezini ele alalrm. Burgosa göre “Madridin zabtı askeri bir ehemiyeti haiz değildir(!) Madridin harab ol- masıma meydan vermek istemiyoruz, şehrin ev €v alınması as- kerlerimizin i kanlarını beyhude yere harcamak ©0. lur.” Bu fikir Sevil tarafından nakzediliyor. 'General Keypo de Lano bu şehrin radyo istasyonundan son ihtar dediğ_î şu sözle- ri söylemiştir: “Madrid döğüşmeyi tercih ederse, biz de, ateş te dahil olduğu halde her çareye baş vurarak şehri ele geçirme- sini biliriz.” Fakat Ajnas Havasın bir muhabirine göre, General Fran - ko kütlevi bombardımanla nizami muhasaradan vaz geçmiş ol- makla beraber artık umum?i bir taarruza da yanaşmamaktadır: bir insan kaynağıma da! ve mem- leketin iktısadi servetlerinden doğmdanüogmyıy“ım*k'n. istifade et « * * *& Milletlerarası krtanım kumandanı General Kleber, Niyus Kronikl gazetesi muhabirine çok nikbin beyanatta bulunmuş- tur: “Noel'e kadar, demiştir, âsiler Madrid'den uzaklaştırıla- am,dmıüwwlumipühfukmm maz ve vahimleştirmezlerse cumuriyetçi İspanya ile Franko arasındaki dütllo berikinin mağlübiyetiyle bitecektir. Londra temin etmek için yapılan teklif üç memleketin mümessilleri ta- “baş kumandan, Madrid'in etrafına hükümet 1 kezini hü- — rafından şiddetle tenkid edilmişti: İtalya, A L Di cumla zabtetmeyi düşünebilecek kadar iyi teçhiz edilmiş kî.fı' Büyük italyan - alman plâ BA B A h".n" ı::'“mts_ nu'kdııdıu'k:ryığmıştı:.n_ la beraber bu h *ta kati bir yasının ana merkezlerini : Pa karar veremiyor. Böyle bir hareket, fazla kan dökülmesi. — ya ve şark limanlarma taa tinekiük. 2i sön _Kılıloı- ne sebebiyet verecektir. Ve 'General Franko bunu İüz ly gazı -_ & e .ı. rkla inti ediwm ıh-l: e görmektedir.” panya sahillerinin ablokası için Mayorka'da milliyetçi deniz ... ve hava h'ıvvee!eıi ” Geçerken şuna da işaret Madrid önünde Frankonun al e uğr bebleri “dtlim ki ertesi gün Kartajen'de esrarengiz denizaltı gemisi- şunlardır: Faşist kıtaların zayıflığ: ve cumuriyetçi müdafaası- nın dayanıklık ve iyi teşkilâtirlığı. Oldukça emin malümata göre, General' Varelanın bu cep- hede 30000 askeri vardır ki bunların belki yarısı idmanlı ve harba elverişli askerlerden mürekkebtir: faslılar ve yabancı lejiyonu. Hattâ bu meslekten ııl:ier:ş; aı:asmdı bile ı:ıı—rıgt— cilerin müdafaası cenkçi harare ukça soğutmaktadır. Si - vilhllıııilihsuiıdleriuazsîlâhh_azhuır!ü milisleri katliâm etmek harb etmekten, hakiki bir harba giıııe_k!îa daha kolaydı. Çünkü îsqanyadakî vaziyetin büyük yemiliği bura - dadır: Hakiki harb daha yeni başlamıştır. : Cumuriyet hükümeti, çok kolay ve tehlikeli lıiı'_ ıiklıı_ılîk devresinden sonra, bir müddettenberi mül _' bir şekilde kendini toplamıştır. Şimdiye kadar elde edilııış olan hlkıı_r ma bir hafta önce hükümet tarafından Valansiya'da verilmiş olan şu beyanattan anlaşılabilir: “Cumuriyetçi ve proletaryacı İspanya, dört aylık bir mücadeleden sonra tuluatçılık devre - sinden çıkımış, milislerimin halkın emrinde muntazam bir ordu haline girdiğini, harbçı kudretinin arttığını, tanklarının ve tayyarelerinin fazlalaştığını görmüştür, ve mıntakavi unsur- la Sera şunu haber z donanması i hillerini bir demi er 8l . we kütle halinde bir müdahale iki faşist devletin cumuriyet hükümetine karşı IhqğüıFüanmonüi Orkestrada Max Trapp Ankara Radyosu ÖĞLE NEŞRİYATI Plâk halk şarkıları, Saat : 13.30 Bugün Cumur Başkanlığı Filarmo- nik orkestrası doktor Pratoriusun ida- resinde Türkiyede ilk defa olarak, bü- yük alman bestekârı Max Trappın Op- 24 üncü senfonisini çalacaktır. Max 'Trapp, 1887 de Berlinde doğmuş, Ber- linde Paul Yuon yanında Kompozisyon, bestekârıdır. Birçok Piyano, oda müzi- ği ve Orkestra eserleri, konsertolar yaz- mıştır. Bugün çalmacak olan dördün- cü senfonisini Almanyada ilk defa 1928 de Furtvengler çaldırmıştır, ÖLÜM 13.50 14.00 14.30 Dahili ve harici haberler. Plâk hafif musiki, Cumhur Başkanlığı Filormonik kestrası — üyeler itarafındı 'konser: (Orkestra şefi Dr. Pro- taryüz). « ve Dohnani yanında piyano tahsil et. AKŞAM NEŞRİYATI miştir. Tahsilini bitirdikten sonra Ber- Evkaf Umum Muhasebe Müdürü | 19.00 Türk musikisi ve halk şarkıları lin Benadschen Konserv piya- | Bay İsmail Hakkı'nın kaynanası ve İş (Ferit Tan ve arkadaşları.) no muallimi ve S va şef olmuş Bankası Genel Direktörlük Şeflerinden | 19.30 Türk musikisi ve halk şarkıları 1920 de Berlin devlet yüksek Müzik Akademisine atanmış aynt — zamanda Dor d K va' nn — yüksek kompozizyon kurlarını idare etmiştir. İlk zamanlarda Rihart Strauss'ın tesiri altında kalmış olan Trapp bugün olgun ve müstakil bir üslüb sahibi bir almatı Bay Şinasi Özdemir'in annesi Bayan Zeliha 3 kânun evvel tarihinde nezfi dimağı neticesi ansızın vefat etmiş ve cenazesi dünkü cuma günü akraba ve tanıryanlardan mürekkeb kalabalık bir cemaat tarafından kaldırılarak Cebeci- 20.00 20.20 21.00 21.30 (H. Ruza Sesgör ve arkadaşları) Konferans (Cafer Tüzel) (Kefalet) Plâk Ajans haberleri Salâhaddinin iştirakiyle Fuad Plâk solo hafif musiki e Ji ) ği bir manayadır. de metfenine defnedilmiştir. JTefrika: No: 30 İKİNCİ CENGEL KiTABI Yazan: Çeviren: /— Rudyard Kipling Nurettin ARTAM — Gideyim, Eğer Hati öfkelenecsk olur- sa o zaman kendisine üstadca bir söz söyle- neceğini hatırlatırım, Bu da “sessiz mahlü- ku” sana gelmeğe sevkeder sanırım. Baghira, Movgli'yi deri yüzmeğe mah- sus olan bıçağını öfkeli öfkeli toprağa batı- K np şrkarmaklı meşgul bırakarak kalktı, | BAtti. Movgli, Messua'nın kendini bağlayan bağlar üzerine damlamış olan kanını görüp kokusunu duyuncaya kadar hiç insan kanı Bö?mmîŞtîf-L: Bundan başka Messua kendisi- 'ne karşı şefkatli davranmış ,onda sevgi güsu uyandırmış, Messu;;ı Şîddetîî i = miş, ondan başka insanlardan nefret etmiş- ti. Onların konuşmalarını, — hainliklerini, sonra korkaklıklarımı hatırlayınca kan koku- su tekrar burnuna geldi. Plânı basit, fakat sa- rihti; Buldeo'nun ağaç altında söylediği söz- lerden aklına bir fikir geldiğini hatırlıyarak keili Kendine gülü di Baghira, kulağına fısıldadı: — Üstadca sözmüş; onlar, ırmağın ke - narında karınlarını doyuruyorlardı; söyledi- ğim sözlere sanki birer karaca imişler gibi itaat ettiler. Bak, nasıl geliyorlar! Hati ile üç oğlu, âdetleri olduğu gibi hiç gürültü etmeksizin, geldiler. Nehrin açmur- ları üzerinde henüz kurumamıştı. Hati dişle- riyle koparmış olduğunu çiğneyor, bir taraf- tan da yutuyordu. Baghira, kendine mahsus olan bir görüş- le, filin geniş vücudundaki her çizgiden, o- nun Cengel'in sahibi olarak değil, insan yav- ruüsiyle korkarak konuşmağa geldiğini anlı- yordu. Üç oğul, babalarının arkasımda sıra- lanmıs, duruyorlardı. Hati; — Hayirli avlar! dediği zaman Movgli pek başını kaldırmadı bile. Fil önünde bir- yandan bir yana sallanıyor, oğlan uzun bir zaman konuşmadan duruyordu. Nihayet söz söylemek için ağzımı açınca da Hati'ye değil, Baghira'ya hitab etti: Movgli dedi ki: — Bugün, sizin avladığınız avcının söy - lediği bir hikâyeyi anlatacağım. Bu, tuzağa düşen ve sonra zedelenerek üzerinde beyaz bir iz kalan akıllı ve ihtiyar bir file aiddir. Bunu söyledikten sonra Movgli, elini Hati'nin bir yanına attı. Orada kızgın bir kamçı ile vurulmuş gibi bir iz duruyordu. Movgli devam etti — Sonra adamlar, onu oradaki tuzaktan almak için gelmişler. Fakat o, kuvvetli ol- duğu için iplerini koparıp yarası iyileşince- ye kadar kaçmış, Sonra geceleyin, öfkeli öf- keli, bu avcıların bulunduğu tarlaya gelmiş. * Şimdi hatırrma geldiğine göre bu filin üç ta- ne oğlu da varmış. Bu, bir çok yağmurlar önce olmuş, uzak- ta Burtpor tarlalarında. Ondan sonra ekin biçerlerken bu tarlalara ne oldu Hati? — Onları ben ve üç oğlum biçtik, dedi SÖĞ S n Hati. Movgli sordu: — Peki biçtikten sonra çift sürülmesi? Hati: — Çift sürülmedi, diye cevap verdi. — Yeşil çayırın yanındaki topraklarda yaşıyan insanlar? — Onlar uzaklaşıp gittiler, : — Peki, insanların içinde uyudukları kus« lübeler? Hati: M — Onların damlarını pa:ri;alaö'ık ve bü- tün duvarları cengel yuttu. — Daha ne oldu? 3 — Ben kendi yuruyüşümlegarbun şar- ka iki gece, gene kendi yürüyüşümle şimal- den cenuba üç gece yürüdüm; bu yürüdü- ğüm yerler cengelin oldu. Beş köyü cenge- lin içerisine aldık. Şimdi o köylerden, o köy- lerin atrla ve otlaklarından yiyecek yiyip geçinen hiç bir insan yoktur. İşte benim ©- gullarımla beraber yaptığım iş bu. Fakat in- san yavrusu, sen bütün bunları nasıl oldu da öğrendin? : (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: