24 Eylül 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—e SAYFA 4 Yeni muallimlerimiz| Vilâyetler emrine verildiler İstanbul Kız Muallim Mektebi Fahriye Zonguldak, Nâazmiye İstan- bul, Nilüfer Zonguldak, Nesime Mani- Ba, Ayşe Samsun, Mahsuse Ağrı Emine Erzincan, Atika Balıkesir, Sabahat Ba- İrkesir, Hacer Balıkesir, İrfan Manisa, Meliha Zonguldak, Necdet Manisa, Le- man Sinop, Ayşe Balıkesir, Şaziye Or- du, Müyesser Balıkesir, Makbule Gire- sun, Mesude Zonguldak, Kadriye Er-« zurum, İhsan Kastamonu, Selma Sinop, Necmiye Balrkesir, Müveddet Aydın Cemile Zonguldak, Mesrure Kayseri, Şaziye Zonguldak, Meşküre Eskişehir, Emine Sinop, Rikkat Denizli, Semiha Sinop, Yaşar Sinop, Süzan Giresun, Saadet Samsun, Zehra Kastamonu, Me- lâhat Bursa, Sevim Samsun, Pervin Sam- sun Hadiye İstanbul, Meliha Manisa, Mezide Manisa, Şükriye İstanbul, Sa- bahat İzmir, Nezahat Balıkesir, Fethi- ye Zonguldak, Cevriye Sinop, Macide İzmir, Nimet İstanbul, Aliye İstanbul, Zeliha İstanbul, Ayşe Kocaeli, Zeliha Gümüşhane, Melâhat Zonguldak, İstan- bul Meliha, Zonguldak Fethiye, Mah- mure Balıkesir, Safiye Kütahya, Medi- ha Aydın, Zehra Balıkesir, Sabiha İs- tanbul, Nigâr Manisa, Elçin Sinob, Sa- cide Eskişehir, Nerimanrı İzmir, Sıvas Erkek Muallim Mektebi Halit Yozgat'a, Mustafa Erzuruma, Osman, Mehmet, Mahmut, Kâmil Ma- latyaya, İbrahim Niğdeye, Osman Kar- sa, Salih Giresuna, Zühtü Çoruha, İh- » san Malatyaya, Hayri Çoruma, Tur- han ve Mustafa Gümüşhaneye, Salim Yozgada, Halis ve Mümtaz Malatyaya, Hasan ve Bekir Antebe, Mehmet Kü- tahyaya, Sait Gümüşhaneye, Mehmet Urfaya, Ömer Çoruma, Mehmet Rize- ye, Bedri Erzuruma, Gafur — Çoruha, Sıdkı Kütahyaya, Hilmi Karsa, Muzaft- fer Erzuruma, Akif ve Bekir Malatya- ya, Ali Amasyaya, İsmail Çoruha, İr- fan Burasaya, Nafi İçele, Nihat Çoru- “ha, Hüseyin Amasyaya, Muzaffer Ri- zeye, İzettin Çoruha. Konya Kız Muallim Mektebi Emine Sıvasa, Süheyla Konyaya, İnayet Manisaya, İkbal Balıkesire, Şa- hende Tekirdağına, Melek Zonguldağa, Zekiye Manisaya, İmran Konyaya, Sa- cide İçele, Sabahat Manisaya, Nebahat Balıkesire, Saadet Kütahyaya, Hamide Balıkesire, Melahat Konyaya, Muzaffer Afyona, Ulviye ve Nezihe Seyhana, Ulviye Kırklareline, Nahide Kütahya- ya, Fatma Malatyaya, Sabahat Karsa, Suat Zonguldağa, Fatma Konyaya... Kaloriferli- konforlu * . Kiralık Daire Yenişehir, Yugoslavya sefareti yanında geniş 7 odalı mutbah, ofis ve çamaşırhaneden ibaret konfor- lu kaloriferli, manzaralı bir daire kiralıktır. Ayrıca garajı da vardır. Telefon: 2250 Hayri Para Siyasetinin Ekonomik Rolü Muhtelif Memleketlerdeki İktisadi Vaziyet Farklarının Para Siyasetiyle Bir İzahı Le Messager D'Athenes gazetesi, Milletler Cemiyeti Sekreterliği ekonomik etüdler şervisi tarafın- dan neşredilmiş olan L'Aperçu de la Situation Monetaire” isimli iki cildlik eseri aşağıda hülâsa et- mektedir. Muhtelif memleketlerde takib edilmiş olan para siyasetlerinin bu leketlerin iktısadi hayatları üzerindeki tesirlerini izaha çalışan bu yazıyı okurlarımız için dilimize çeviriyoruz. İsterling bloku memleketlerinde. İngilterenin sön senelerde takib ettiği banka politikası, başlıca, sermaye piyasasının çok ferahlaması ve faiz rayiçle- rinin azalması neticelerini doğurdu. İsterling blokuna dahil beş memilekette (İsveç, Cenubi Afrika, Avusturalya ve Kana« da diğer dördünü teşkil eder), tediye vasıtalarının genişleme- si bilhassa gerek merkez bankalarının siyasetleri (serbest pi- yasa üzerinde muameleler, resmi rayicin indirilmesi) gerek milletlerarası tediye mizanlarının salâh kesbetmesi veya bu iki unsurun müşterek aksiyonu yüzünden meydana gelmiştir. Para bollaşınca, faiz rayiçleri indi. Malf vaziyet ve devlet politikası bu faiz rayiçlerinin inmesini kolaylaştırdı. Banka- lar tevdiata verdikleri faizleri indirmeye teşvik edilmiş ve bu suretle sermayelerin kıymetler piyasasına veya ticari piyasa- lara dökülmesine imkân hazırlanmıştır. O zaman fiatların su- kutu durmuş, iş muhitlerinin itimadı kuvvetlenmiş ve teşeb - büs sahibleri ellerindeki disponibilitelerini envesti etmeye başlamışlardır. Birleşik devletlerle Japonyanın para siyaseti. , Japonya, Şili, Birleşik devletler ve Almanyadan mürekkeb bir başka memleketler grupu tarafından yapılmış olan tecrü- belerin karakteristikleri de paranın bollaştırılarak kıymetten ğüş_!.lrülmesiyle işlerin yeniden hızlanması ve devletin geniş ölçüde para dökerek âmme işlerine girişmesiyle disponibl na- kid mikdarının bir kat daha artması olmuştur. 1931 de altın e- sasını terkeden ve yen'in fiatı bir senede kıymetinden 9o 60 kaybeden Japonyada bir para genişlemesinin husule gelmesi ne müsaade edildi. tedavüldeki devlet tahvillerinin mikdarı 1931 de 4,5 milyar yen iken 1935 de 8,2 milyara çıkarak Yo 80 nisbetinde bir artış kaydetti. Devlet, bu istikrazı kısmen şimali Çindeki harbın masraflarını ödemek, kısmen de iç ihtiyaçları için yapmıştı, ve bu kadar çok yeni tahvil çıkarılmış olmasına rağmen 1931 sonunda ©4 6 olan devlet fondları faizinin hangi usullerle 1935 sonunda 94 4,5 a kadar indirilmiş olduğunu görmek enteresandır. Amerika Birleşik devletlerinde, nüfus vaziyetinin başlı« ca karakteristiği ticari bankalar tarafından pek mühim dispo- nibilitelerin biriktirilmesi olmuştur ki bu da nakdi piyasada görülmemiş bir likidlik doğurmuştur. 1929 dan 1935 e kadar banka diıfonibi_ıiteleri Üzerinde tesir yapmış olan başlıca un- surlardaki değişiklikleri etüdiye etme fıyâalıdxr. Bankalar artan disponibilitelerini bilhassa devlet tahville. rinin satın alınmasında kullanmışlardır. Fakat devletçe istik- raz edilen meblağlar, onun tarafından banka avanslarının öden- mesi, yahud da bankalara tevdiat şeklinde sarfedilmiştir. Ban- ka bilânçolarından çıkarılmış rakamlar gösteriyor ki Birleşik devletlerin borcunun artması (bu borc 1933 de 22,5 milyar do- lar iken 1935 sonunda 30.5 milyara çıkmıştır.) Tamamiyle ban- kalar tarafından massedilmistir. Bundan çıkan neticeler, ge - rek borçların müddeti, gerek bankaların rolü ve gerekse hü- kümetin istikraz etmeye muvaffak olduğu mebaliğin faiz rayi- ci bakrmından çok ehemiyetlidir. Bu faiz. daima salâha doğru gitmis ve 1935 de 94 2,70 e düşmüştür. Almanyanın hareket tarzı ve neticeleri Almanya'da iktısadi ve nakdi vaziyet, 1933 başından beri, devlet tarafından veya onun garantisi altından silâhlanma, na- fıa işleri v. s. için yapılmış olan büyük masrafların hakimiye- ti altındaydı. Sınai istihsal endeksi 1932 de 1929 seviyesinin 96 53,3 ü iken 1935 de Ve 94 üne çıktı. Ve işsizlerin mikdarı resmi istatistiklere göre, aynı müddet zarfında 5,5 milyondan, (çalısşma kamplarında çalışanlar hariç olmak üzere, 2.15 milyo- na düştü. Resmi altın paritesi terkedilmedi, fakat hariçle kam- biyo muameleleri gitgide daha şiddetli bir kontrola tâbi tutul- du. Devlet masraflart, kısmen devlet bonoları ve hususi poliçe- lerle kapatıldı. Bu muhtelif istikrazlar hakkında alman resm? neşriyatından çıkarılmış olan rakamlar dikkate değer. İstihsal endeksi 1930 ünkine nazaran yüksek olmasına rağ- men, 1935 de hususi emisyonlar 1930 daki rakamın ancak onda birine varmıştır; Büyük Berlin bankalarının avans ve ikrazla- rı aynı müddet zarfında o 65 nisbetinde azalmıştır. Bu isbat eder ki 1933 - 1935 seneleri büyük âmme masraflarının bilvası- ta tesirleri simdiye kadar az ehemiyetli olmuş ve sınat istih - salin artışı doğrudan doğruya devlet siparişlerinden istifade eden sanayi şubelerinde randımanın artmasından ileri gelmiş- #ir, Bu istihsal artışının mali yükünü devlet ve âmme kredi müesseseleri üzerlerine almışlar ve alâkalr sanayi müessesele- rinin hususi finansmanlarına hacet kalmamıştır. Yukarda zikrettiğimiz memleketlerin hepsinden 1935 so - nunda mühim bir reprise hususle gelmiştir, Bu kalkınma bü- tün memleketlerde aynı olmamış fakat bütün bu memleketler- de efektif sermaye mikdarımmın artmasiyle ve faiz Trayiçinin azalmasiyle birlikte vukua gelmiştir. Altın bloku memleketlerinde. Eski partiyeler mucibince altın esasına sadık kalmış olan memleketler (Fransa, Hollanda, İsviçre) grupunda reprise alâ- metleri daha az göze çarpmaktadır. Altın bloku memleketle- riyle paralarının krymetsizleşmesine müsaade etmiş olan ek- ser memleketlerin iktısadi inkişafları arasındaki fark 1933 ün ortasından sonra bilhassa göze batıcı bir mahiyet almıştır. Altın bloku memleketlerinde, 1933 ilkbaharından sonra gö- rülen başlıca karakteristikler kısaca şöyle sıralanabilir: Kâ - ğıd paradan ziyade altın üzerinde thösaurisation artıyor; na- kidlere karşr dahili spekülasyon genişliyor; büdce — açıkları ehemiyetlidir ve bilhassa husust piyasa üzerinden istikrazlar akdi suretiyle kapatılmaktadır; bu yüzden sermaye arzı dara- lıyor ve talebi artıyor, ve netice itibariyle isterling bloku mem- leketleriyle Birleşik devletlerden daha yüksek faiz rayiçleri görülüyor. Fiatlar sukutta devam etmiştir, fakat bu sukut, do- lar isterling bloku paralarının kıymetten düşürülmelerini mu- vazenelemiye kifayet edecek derecede değildir. İthalât üzerin- de sıkı tahdidlerle ticaret muvazenesi ıslah dilmek istenmiş- se de altın esaslı paraların kıymet yüksekliği ticaretin ve tu- rizmin daralmasında âmil olmuştur, bu daralma Hollanda ile İsviçre'de Fransadan daha kuvvetli lomuştur. İktısadt faali- yetin azalması ve deflasyon yüzünden gelirlerin daralması büdce muvazeneleri üzerinde tesir yapmış ve vergilerin arttı - rılmasını icab ettirmiştir.. Fakat bu vergi artışları da kâr marjını azaltmış ve çok defa hususf sanayie — sübvansiyonlar vermeyi icab ettirmiştir. Masrafları ltmak için yapılmış o- lan gayretlere rağmen ciddi büdce açıkları istikraz yoluyla kapatılmak lâzım gelmiştir. Bu hususta üç altın bloku memleektinin elde etmiş olduk- ları neticeler kıyaslanmalıdır. Hollanda 1932 den sonra büdce masraflarını en iyi azaltmasını bilen devlet olmuştur. Harici borcun mikdarı 1931 de 2861 milyon iken 1934 sonunda 3363 milyona çıkmış olmasına rağmen, Hollanda devlet tahvilleri - nin vasati rayicini indirmeye muvaffak olmuştur. İsviçrede büdce acıkları fazla olmuş, bundan başka demiryollarının açı- ğını istikrazlarla kap k icab istir. Fakat büdçe bakı « mından vaziyet, bilhassa Fransada endişe uyandırıcı bir mahi- yet almıştır. * Fransız devlet borcu 1931 » 935 devresi zarfında 70 milyar frank mikdarında artmıştır. Büdce açığı ve thösaurisation, ay- nı zamanda hem sebeb, hem de illet rolünü görmüşlerdir. 1935 de fransız rantları faiz rayici vasatisi /» 3.88 ve fransız hazi - ne tahvillerinin iskonto rayici 94 3,30 du. Halbuki bu, birleşik devletlerde hemen sıfıra yakındı. Her iki memleketin büdce- Jerinde de mühim açıklar bulunduğuna göre fransız ve Ame - rikan faiz rayiçları arasındaki fark hayret vericidir. Belçika'da vaziyet. Belçikada vaziyet 1935 martına kadar altın bloku memle - ketlerininki gibi inkişaf etmiş, bu tarihte parada 94 28 nisbe- tinde kıymetsizlendirme yapılmıştır. 1935 martiyle sene sonu arasında sınaf istihsal umumi endeksi 66,9 dan (100 :— 1929) 78,8 e çıkmış ve işsizlerin yüzde nisbeti 21,8 den 17,9 a düş - müştür. gibi şehirlerinde D yetlerin m“m : seri vilâyetinin *” lek Gazi ki Danişmend aylesi efradına vardır. Bu mu?t kımsız halde bul' tesiriyle hafif SW tutmuştur. Bunü dairesi evvelâ bü de diğer şehiı'de ya müzesine ge? Pek yakında $e? mumyalar, m' ma mahfazalar k.: çilere gösterîle“kdm ; El ve ev 56 kın Denizli : iini teşkilâtlanC” =ıea şıııııırî kegitz B. Samed Ağaoğlil dürü B. Necati müfettişi B. rekeb bir heyet Haber aldı larla doğrudan * günkü çalışma t Bundan sonra, ÜS g” tan'ın eseri mize sade bir ne aid çok fa dir. Eilar Söylediklerini V. v yen bu kitlb“k“ ; giıdası, temiz Si e Ix bilgiler M anlatarak onu t4” uzun boylu izahat dil dalı © eserin birincisi tebarüz ettirmey” & Tefrika: No: 64 “-CENGEL(450 KiTAB! Yazan: k z Çeviren: Rudyard KİPLİNG Nurettin ARTAM 4 Artık o zaman bütün işin kulaklarında altın küpeler, sırtında yaldızlı bir mahfe, yanlarında da klapdanlı örtüler taşımak ola- cak. Bu kılığınla hükümdar'ın tertib ettiği alayların başında yürüyeceksin. O zaman ben, sırtında elimde gümüş bir kırbaç oldu- ğu halde oturacağım. Önümüzde yürüyen a- damlar da ellerinde altından bir asâ, bağıra- caklar: K — Savulun, kıralın fili geliyor! Bu, çok iyi olacak Kala Nag; fakat cen- gellerde avlanmak bundan daha iyidir. Büyük Tumai: — Sen çocuksun ve bir bufalo yavrusu kadar yabanisin, dedi, Bu tepelerin arasın- dî’ bir aşağı bir yukarı, koşmak iyi bir hü- kümet işi değildir, Ben ihtiyarlıyorum ve yabani filleri sevmem. Bana sakin bir yerde yük taşıyan filleri verseler daha iyi, Kavn- por kışlaları çok iyi yerlerdir. Yanı başında pazarı vardır ve bir günün bütün işi, topu to- pu, üç saat sürer. Küçük Tumai, Kavnpordâki fil sürüleri- ni hatırladı ve hiç bir şey söylemedi. Halbu- ki o, bu ğeniş yollarda gidip gelmek ve Kala Nag'a bakmaktan hoşlanmıyor, kamp hayatını buna tercih ediyordu. Küçük Tumai'nin hoşlandığı şey ancak bir filin yürüyebileceği yollardan geçmek, sonra vadiye inip, millerce uzaktan geçen yabani filleri görmek, ürken domuzlarla ta- vus kuşlarının Kala Nag'ın ayağının a'tın- dan kaçışlarını seyretmekti. Sıcak yağmurlar bastırdığı zaman tepe- lerle vadilerin tütmesi, o gece kimsenin ne- rede konaklıyacağını bilemediği sisli sabah- lar, fillerin usul usul sürülüşü, sonra bir top- rak parçası gibi fillerin bir yere akışı ve ora- dan çıkamıyacaklarını anlamaları, ondan sonra arkadan meşalelerle yürüyen insanla- rın haykırışmaları ne güzel şeylerdi. Orada ufak bir çocuk bile faydalı olabi- lirdi. Küçük Tumai de üç çocukla betaber bu işte kullanılmıştı. O da elinde taşıdığı me- şaleyi sallamış ve avazı çıktığı kadar bağır- mıştı. Fakat asıl iyi zaman filleri girdikleri pusudan dışarıya sürmek srrası gelince baş- lar, o zaman biribirinin, sesini duyamıyan insanlar, işaretle anlaşmağa uğraşırlardı. O zaman, küçük Tumai güneş yanığı saçla- rı omuzlarına dökülmüş bir halde yüksek bir yere çıkar, yanan meşalelerin ışıkları yü- züne vurunca kendisi bir Goblin gibi görü- nürdü. Ondan sonra öten boruların ve gü- rültülerin üstünde seslerle Kala Nag teşvik edilir, iyilerin sarılması, gidiş, geliş görüle- cek bir manzara teşkil ederdi: Mail mail Kala Nag! (devam, devam ka- ra yılan!) — Dant do! (dayan dinle!) — Somalo, somalo (dikkat et, dikkat et) — Maro, mar! (Vur, vur!) Arre Arre, Hai! Yai, Kya-ah! Pusunun içinde Kala Nag ile filler ara- sında itişme, kakışma olurken bu sesler du- yulurdu. O zaman, fil avcıları alınlarından gözlerinin üzerine inen terleri siler, durdu- ğu yüksek yerde sevnicinden tepinen küçük Tumaiyi kollarından tutup sarsmağa vakit bulurlardı. Çocuk bulunduğu yerden sarkardı. Bir gece oradan kayıp fillerin arasına düşmüş ve eline geçen bir ipin gevşek ucunu orada bir yavru hayvan ile uğraşan bir adamın ü- zerine atmıştı. Onun, bu halini gören Kala Nag hemen hortumu ile yerden alarak baba- sına vermiş, babası da 9A kaç şamar indirdikten 57 çıkarıp koymuştu. Ertesi sabah, bab“' haşlamış ve demişti k:cuk’ — Münasebetsiz £© taşıyan filler nene yetiM'? kıp kendiliğinden fil a Za di bu aylıkları bende”sdın, lar, bundan l:’et:ersünl_îne Çocuk Bu söz üze " muştu. O, beyaz adamlar şey bilmiyordu; fakat * dünyadaki beyaz adan”, Ş O, bu fil avcılığı işinin rin huyunu, suyunu düny la biliyordu. ?0 — Peki, bundan n€ oluğ'E mai. — Ne mi olur? Dü:dı“ lur. Petersen Sahib Öyle olmasa bu hayv' mi? Olabilir ki seni d€ ister; artık, işin Y hastalık kap ve pusü £ Artık bu saçma işleri hafta av bitecek Ve gönderileceğiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: