* spora da çok güveniyoruz. _> Rudyard KAPLİNG Vağ Bugünkü Maçlar Kulüblerimiz Çanakkale kupası için karşılaşıyorlar Ankarada futbol mevsimi başladı. Ku- Yübler bu yıl maçlara çıkaracakları ta- kmmnların kadrolarını tesbit ettiler. An- cak bu yeni kadroların ciddi maçlarda tecrübesi lâzım geliyordu. Ankara böl- gesi başkanlığı kulüblere bu fırsatı ver- di ve Montrö zaferi hatırasını taşıyan bir “Çanakkale” kupasını ortaya koy- mak suretiyle sezonu açtı. Bugün ilk karşılaşma, Gençler birliği - Altın Or- 'du, Çankaya - Ankara gücü, Demir spor » Muhafız gücü, Kırıkkale gücü - Gü- venç spor arasındadır. Kulübler bu maçlarla hem şild ve Jik maçlarına hazırlanmış - olacaklar ve hem de türklüğün askeri ve siyasi iki zaferini daima hatırlatacak bir kupayı kazanmak için karşılaşmış bulunacak- lardır. Bu maçların üç hafta içinde bitmesi Yâzım gelmektedir. Bundan sonra Cumu- riyet Halk Partisi şildi ve 1936 « 1937 yılr bölge birinciliği maçları başlayacak- bır. — Spor işleriyle uğraşanlardan öğrendi- Bimize göre, kulübler mevsimin bu ilk tiddi karşılaş çok ehemiyet ve- perek en kuvvetli kadrolariyle çıkacak- lardır. Gençler birliğinin bilhassa hücum hattında üç yeni oyuncu tecrübe edece- gi söylenmektedir. Altın Ordu da yeni ve kuvvetli bir takımla alana çıkacaktır. Çankaya Hayrullah veOrhandan mah- Kum olmasına rağmen kadrosunu genç ve istidadir elemanlarla kuvvetlendir- miştir. Ankara gücünün belli başlı üç o- yuncusunun burada bulunmadığını öğ- rendik. Fakat her halde çıkarılacak ta- kım, kuvvet itibariyle, eskisinden pek farkir olmıyacaktır. Demir sporlular bu yıl yeni futbol- cularla sürperizler yaratacaklarını söy- küyorlar. Bu kulübe iltihaklarını işittiği- — ldir. İlk hamlede karşılarına çıkan Mu- hafız gücünün çetin ve kuvvetli bir ra- ikib olması yeni vaziyetlerini öğrenmeğe ve küudretlerini ölçmeğe iyi bir vesile o- ktır, — hacaktır. Kmk_hle gücü geçen sene likde fe- — Na netice almış sayılmaz. Eğer tatil dev- — bugünkü karşılaşmalarında bize zevkli bir maç seyrettirmiş olurlar. Güvenç Bugünkü maçların hangi sahalarda polduğunu, saatlerini ve hakemlerini gös- /— teren programr aşağıya koyuyoruz. Ye- — hi mevsime girerken Ankara futbolcula- — yına muvaflfakiyetler dileriz. Ankara gücü sahasında: Altın Ordu - Gençler birliği, saat: 14 — Ge hakem: Refik. Ankara gücü - Çankaya, saat: 16 da Muhafız gücü sahasında: Muhafız gücü - Demir spor, saat 14 ae;hakem: Hikmet. Kırıkkale - Güvenç spor, saat 16 da, * hakem: Ömer,. AKDENİZDE SİYASİ : VAZİYET İspanya'daki kanlı hâdiseler, Akdenizin siyasi vaziyetini büsbütün nâzik bir hale koymuştur. Burada çarpışan nufuz ve gayeler, birbirine aykırı me nfaatlerin ifadesi olmak itibarile kolay kolay uzlaşa - maz görünmektedir. Şimdi, kazanılacak ittifa-kı tayin edecek olan İspanya harbinin neticesi dikkatle beklenmektedir. İngiliz - Mısır anlaşma ve ittifakından sonra desinin nihayet tesbit edilmiş olması buna benzer bir hareket olan Fransız - Suriye muahe- Akdenizi n siyast vaziyeti bakımından ehemmiyetli bir hâdisedir. Bu denizde Yunanistan'ın rolü gibi İngiltere'n in takib edeceği siyaset de zihinleri işgal eden mesele- ler arasındadır. İşte aşağıda Akdenizin bu hulâsasını bulacaksınız : Suriyede fransısz mandasının ilgası Le Temps gazetesi, bütün Suriye partilerinin mümessille- rinden mürekkeb heyetle fransız delegeleri arasında yedi ay- danberi devam eden müzakerelerin nihayet bir fransız » Suri- ye anlaşmasının metnini tesbitle neticelenmiş — olmasından memnuniyet beyan ederek, Fransanın eskidenberi, İngiltere- nin Iraktaki hareketine imtisalen Suriye mandasına nihayet vermek niyetinde bulunmasına rağmen, Suriyede çıkan karı- ııklı.klaı_' yüzünden bunun şimdiye kadar geri kalmış olduğu- nu, yeni anılaşnııgaxtııın îngilâzı;ıırak ittifak muahedesi esasları- na uygun olara nzim edilmi: ö i ve ülümatek diyor ki: $ bulunduğunu kaydediyor İngiliz - Irak anlaşmasının esaslarını Suriye'nin hususi « yetleriyle telif için çok uğraşılmıştır. Suriye'de ekalliyetlerin himayesi vahim bir mesele halinde örtada durmaktadır. İngi- liz - Irak muahedesinde sükütla geçiştirilmiş olan bu hususa, fransız hükümeti, Suriye mandasile deruhte etmiş olduğu me- suliyetler dolayısiyle ehemiyet vermek mecburiyetindeydi. Ve bu meselenin iyi bir hal şekline bağlanmış olduğunu, ekalli- yetlerin her türlü hürriyet ve haklardan istifade edecekleri- ni sanıyoruz. Kesif bir şekilde bulunan ekalliyetler için malit ve idari bir mahalli muhtariyet prensipi gözetilmiştir. Bu su- retle Suriye'nin istiklâl ve hâkimiyeti tahdid edilmeden azlık- lar tam bir surette tatmin edilmiş olacaktır. Tabitdir ki Lüb- nan vaziyeti ayrı tutulmuştur ve bu hususta Beyrut hüküme- tiyle aynı tarzda müzakereler yapılacaktır. Bu muahede, ingiliz - ırak muahedesinin İngilterenin Irak'taki vaziyetine halel getirmediği gibi, Fransa'nın Suri- yedeki menfaatlerini garanti altında bulundurmaktadır. Mu- ıh_ede projesine göre Suriyenin dış politikası hususunda Şam hükümetinin daha evvelce Paris hükümetiyle mutabık kalma- Br şaft koşulmuştur. İdar? müşavirler munhasıran fransızlar- dan ktır. Suriye hükümeti nezdinde daimi bir fransız â8- keri komisyonu bulunacak ve Fransa ile Suriyenin silâhları arasında mutlak bir benzerlik muhafaza edilecektir. Tıpkı in- giliz lntalşrmxn Irakta bulunması gibi, fransız kıtaları, iç in- zıbat işlerine karışmamak şartiyle Suriyede kalacaktır. Fakat yeni Suriye rejiminin kati şekilde teessüsü için daha görülecek işler vardır. Fransız hükümeti hazırlanmış - olan preşfyi tasvib ettikten sonra Suriye delegasyonu Şam'a döne- o yeni Suriye parl $ seçim- lerini yapmak ve muahedeyi tasdik edecek olan parlamanter bir hükümet kurmak icab edecektir. Suriye kendi — kendini idare etmek kapasitesini isbat ettiği, idare mekanizmasını ve milli kuvvetlerini hazırladığı zamandır ki - bunun için üç se- nelik bir mühlet icab edecektir - bu memleketteki d aktüvel meseleleri hakkında muhtelif mütaleaların bir yapmak suretiyle, ona ikinci derecede bir rol vermek ve asıl büyük rolü Kap'a yüklemek istiyorlar. Akdenizciler ise, bu fikrin sapa olduğunu ileri sürerek, Malta'nın bugüne kadar oynamış olduğu rolün, Cebelüttarık ve Akdenizin şarkındaki herhangi bir liman (lıkenderğye. Hayfa yahud Kıbris) arasında taksim edilmesi lâzımgeldiği- ni söylemektedirler. Bugünkü günde bu meseleler ,ingiliz deniz bakanlığının dört dıvarı arasında görüşülmekte olduğuna göre, hangi fik- rin üstün gelceği hakkında henüz kati bir hüküm yürütmeğe imkân yoktur. Ancak, şu noktaya işaret edilebilir ki, şimdiki halde Bald- vin kabinesi eskidendebi güdülmekte olan Akdeniz politika- sını güdmektedir. Ne de olsa, ingiliz dış bakanlığının vereceği kararlar üze- rinde, Akdeniz havzasındaki politika inkişafı büyük bir rol oyniyacaktır. Gazetenin Londra muhabiri, bu inkişafın henüz olgunlaş- ma devresinde olduğunu kaydettikten sonra, dört mesele ele almakta ve demektedir ki, t 1 — Mısırla yaprlan ittifak, Britanya'nın mevkiini küv« vetlendirmiştir. 2 — Montrö andlaşması neticesinde, Akdenizdeki deniz muvazenesi esaslIr surette değişmiş ve dolayısiyle, Türkiye, dost veya düşman, her iki vaziyette de, ciddi bir surette ağır basar bir mevkie geçmiştir. 3 — İtalya'nın bir deniz ve sömürge devleti olarak yeniden ortaya çıkması, Britanya için ağır bir yük olmuştur. Tasfiye edilmiş olmasına rağmen, iki memleket arasmdaki Aananevi dostluğu büyük bir gerginlik şekline sokan habeş anlaşı 13 EYLÜL 1936 ceğini yazan muhabir, “m_ bir şey varsa, o da ciddi bir dirinde, Yunanistanın, Bi donanmasına bahri üsleri böyle bir vaziyette de, Dü rıs, Malta ve Cebelütta! ha ehemiyetli olacakları Yunan donanmasının var kuvvetle ıslah edilmes! nüfuzunu bariz bir surettt tedir. Geçen yıl, habeş © dolayısiyle Akdenizdeki 8 yüyünce, Britanya donaâ talarca yunan limanlarında yet tabit görülmüştü. ' On yıldanberi hiç de P9" | yan ve pratik olarak hiç bir ? memiş bir dostluk andlaşm” lt bulunduğu İtalya ile bet, kıyas kabul etmez dt şıktır. Vaktiyle hiç bir sebeb b den, Korfu adasının İIĞ’”' vudlukta yunan halkına edlimekte ve italyanlar © ri sürüldüğü ıöylenmek“ A yet politikası, italyanların tanda yapmakta oldukları pagandası gibi daha birçok YÜ 4 hanları, İtalya ile münast”” , mesine engel olan faktörlerd Alman gazetesinin Atina * '1. halkı baştan aşağı yuninı.' : adanın durmadan tahkim € masının Atina'da. kl"“wı teşkil ettiğini, Yunanistanla u barışması, bu on iki adanı “ £ na iade edilmesine bağlı bul ancak İtalyanın Habeşis feriyetinden sonra, bunun mal dışında kaldığını y Muhabir, Yunanistanın olan münasebetini fevkalâdt sif etmektedir lığından sonra, bu yük daha ziyade ağırlaşmıştır. Bu gergin- lik ise, ortadan kalkmadığı gibi, öyle kolay kolay kalkamıya- caktır da. 4 — Sövyetler Birliği ve İtalya'nın yükselmiş olan siklet- leri, İspanya'nın bu iki devletten birine yaslanması takdirin- de, stratejik durumda mutlak bir ehemiyet kazanmış olur. Çünkü, İspanya, Koyta ve Elcezireden Ökyanos geçidine ta- mamiyle hâkim bir vaziyettedir; Balear adalarını deniz ve hava bakımından tahkim etmek suretiyle de, Akdenizin doğu havzasını geniş ölçüde kontrolu altına alabilir. Bu vaziyet ugöz önünde tutulunca, sivil harbın neticesine göre, Roma ve- ya Moskova, İspanyayı hatırı sayılır bir müttefik olarak elde edeceklerdir. Yunanistanın stratejik rolü Frankfurter Saytung gazetesinin Atina muhabiri gazete- la üzerimize almış olduğumuz mesuliyetin Suriye hükümeti- ne devri mevzuu bahsolacaktır ve Milletler Cemiyeti o zaman müstakil Suriyenin Cenevre müessesesine kabul edilebilmesi için lâzım gelen şartları haiz olup olmadığı hakkında kararı- nı verecektir. Büyük Britanya ve Akdeniz mu vazenesi a Fölkişer Beobahter gazetesine Londra'dan yazılan uzun bir yazıda, İspanya ihtilâli karşısında İngilterenin talındığı tavrın bir muamma halini aldığına işaret edilmekte ve hulâsa- ten denilmektedir ki: Bir taraftan, Madrid'in kızıl hükümetine karşr yavas yavâş nefrte beslenmekte, diğer taraftan ise, askeri faşist grupunun !m'ıv_ıffakıyetinden korkulmaktadır. Hiç şüphesiz ki, bu acaip ikilikte iç politika cereyanlarının da tesir ve rölleri vardır; fakat bu halin asıl sebebini dış politika sahasında aramak lâ- zımdır. İspanya ister kızıl olsun, isterse beyaz, Londra, İs- panya'nın bugüne kadar Akdeniz devletlerine çok - elverişli gelen bitaraflığını kaybedeceğinden korkmaktadır. , Bu itibarla, yüzyıldanberi Büyük Britanya imparatorlük binasının ana koridorunu teşkil den Akdeniz yolu da, gerek askeri ve gerekse politik bakımdan üzerinde düşünülür bir mesele haline girmektedir. : İngiltere'de bu mesele etrafında biri, Kap mektebi öbürü de Akdeniz mektebi diye iki zihniyet çarpışmaktadır. Kapçılar, Maltayı yalnız hava ve deniz kuvvetlerine üs sine yazdığı uzun bir mektubta, Yunanistanın Akdniz'deki durumunu tahlil ile, coğrafi vaziyeti itibariyle, biri stratejik, diğeri de dış politika bakımından çift rolü olduğuna — işaret etmektedir, Çift rolü vardır, diyor. Çünkü, Arnavudluk, Yugoslavya, Bulgaristan ve Türkiye ile müşterek sınırları olduğundan, bir Balkan devletidir. Diğer taraftan, dar hinterlandlı çok uzun sahilleri ve Akdeniz devletlerinin hepsinden çok adaları ol - ması yüzünden bir ÂAkdeniz devletidir. Yazıda, sınırların değişmez olduğunu Balkan paktiyle ka- bul ve tesbit edilmiş olması dolayısiyle, Yunanistanın Balkan devleti olarak oynadığı rolün kolaylaşmış olduğuna işaret edilerek, Balkanlardaki sınırlarının bugünkü günde artık es- kiden olduğu gibi, elverişsiz bir durumda bulunmadığı kayd- edilmektedir. Muhabir, Yunanistanın Akdenizde de böyle emin bir du - ruma girmek gayesini güdmekte ve bu hususta, Üç faktörü göz önünde tutmakta olduğunu söylemekte ve demektedir ki, bu üç faktör ise Büyük Britanya, İtalya ve Türkiyedir. Bu üç devletle iyi mü bette bul »4 istan'a Akdeniz politikasında üç ayrı istikame tvermektedir. Yunan halkr, veni yunan devleti kurulduğu gündenberi Büyük Britan- yaya bir koruyucu gözüyle baktığı icin, ona kargr ananevi bir pati besl ktedir .Bu i ise, ingiliz donanmasının her yıl Yunanistan'ı ziyaret tazel dir. - Yunanistanla Büyük Britanya arasında gizli bir askeri andlaşma olduğuna dair dolaşan şayialara pek güvenilemiye- kte- iyle ip büyü Son yağmurlar ve W göre, son günlerde yağan yağmurlardan 6-8 bin da üzüm mahsulünün tahmin edilmektedir. Borsada üzüm üzerine gitmektedir. Muhtelif nure” rine dün tesbit edilen fiatlaf 7 No. 9.5-10; 8 No. 10:75-1 12.75-13,25; 10 No. 15.50-16; *19.50; 12 No, 1975.21. — N İzmit vilâyetinde yeni nahiye kuruluşU İzmit vilâyetinin Kebzt * Taşköprü nahiyesi lmldmı'”4 , za dahilinde merkezi 'l'ı'!'”d" mak ve 12 köyü ).ııî:;ictmet namda yeniden bir ye Yeni kuruluş dolayısiyl? nahiye merkezine uzak e dari meseleelrde kolaylık 8 yetiyle, İzmit merkez : geriye kalan iki köy de hiyesine bağlanmıştır. - K . v ea Kiralık ©* , Ankara Harbiye okulu yo * da üç oda bir mutfa " helası mevcut üst kat F iyepmr Harbiye okulu bekçisi ZI“Ö?* çavuşa mürataat. i çira!"" mesi ğunu #lu düştinüyorsun? l Nas, kendi kendine düşünüyor ve Rik- Nurettin ARTAM h Külahını eskisinden fazla gerdi. Ve Rik- — ki- Tikki, arkasında gözü ile kancasını biri- — pirine bağlıyan ve gözlüğe benziyen bir işa- ret gördü. Bir dakika korktu; fakat bir san- garın korkusunu uzun müddet devam ettir- imkânsızdır. Rikki - Tikki, vakıâ — pbir kobraya şimdiye kadar rastgelmediy- — ge de, annesinin ölmüş bir kobra'nın etiyle — kendisini beslemişliği vardı. Onun için san- — garın hayatta bir işinin de yılanlarla savaşıp — onların etlerini yemek olduğunu biliyordu. | Nag da bunu bildiği için soğuk kalbinin ta — diblerinden bir korku geçirmişti. u — Pekâlâ, dedi Rikki - Tikki, ister işa- | retli ol, ister olma; fakat yuvanın dışımda *kalan bir yavrucağızı yemenin doğru oldu- | N> b a |ki - Tikki'nin arkasındaki çayırların ufak y ; (lııarbe_ketlerine gözünü dikiyordu. Bir bahçe- ; , ( « e bir sansar bulunmasının ergeç kendisi CENGEL S KIİTABI veailesi için ölüm demek olduğunu biliyor, ' fakaf Şıl_ıkı - Tikki'den yakasını kurtarma- Yazan: Çeviren: yı düşünüyordu. Başını biraz indirdi ve bir tarafına yatırdı: — Konuşalım, dedi, sen yumurta yersin; ne diye ben kuş yemiyecek mişim? — Arkana bak, arkana bak! diye öttü Darzi. Rikki - Tikki, bakmakla vakit geçirme- nin faydasız olduğunu gayet iyi biliyordu. Birden var kuvvetiyle havaya sıçradı. Al- tında Nag'ın kötü huylu karısı Nagaina'nın başı vızıldıyordu. Rikki konuşurken o, usul- ca, çayırların arasından sürünmüş ve hay- vancığın işini bitirmek istemişti. Fakat san- sar, daha o darbesini indirmeden hışıltıyı duymuş, atik davranmıstı. Havadan indiği zaman, dişi yılanın tam belinin üzerine düş- tü. Eğer yaşlı bir sansar olsaydı, o vakit he- men yılanın sırtını kuvvetli bir ısırışla kır- mak lâzımgeldiğini bilecekti. Fakat buna karşr Kobranm indirecesi dehsetli darbe- den korkmustu. Isırmadı değil; fakat pek derin ısırmadı; tekrar sıçradı ve Nagaiana- yı yaralı ve öfkeli bir halde bıraktı. Nag, dikenlikler arasındaki yuvaya doğ- ru elinden geldiği kadar yükselip bir sille savurarak: — Kötü, ahlâksız Darzi! dedi. Fakat Darzi'nin yılanların erişemiyece- ği kadar yüksekte yaptığı yuva bu darbe- den ancak biraz sallandı, o kadar. Rikki - Tikki gözlerini kızarmağa başladığını his- setmişti. (Bir sansarın gözleri kızardı mı, o, öfkelenmiş demektir) kuyruğunun ve arka ayaklarının üzerinde bir kangoru gibi otur- du ve hiddetli hiddetli söylendi. Fakat Nag ve Nagaiana çayırların arasına gözden kay- bolmuşlardı. Bir yılan, savurduğu darbeyi rastgetiremiyecek olursa, ondan sonra ne yapacağını söylemez ve bundan asla renk vermez. Rikki - Tikki onları takib etmeğe yeltenmedi. Çünkü iki yılanla birden uğraş- mağı gözüne kestiremiyordu. Onun için bah- çenin çakıllığına doğdu seğirtti ve orada dü- şünmeğe koyuldu. Mesele kendisi için mühimdi. Eğer tabii tarih okursanız, yılanla dö- ğüşen ve ısırılan bir sansarın hemen koşup du. ve ısırması Kobra kadar tehıik;ı?> : çük yılan Karait'di. Fakat bu ufak tefekti ki kimse ona al yüzden onun zararı da daha kendisini iyi edecek bir yediği” siniz. Bu, doğru değildir. Zafef: n çabukluğiyle ayak zıplamasına karşı yılanın Darbe indiren bir yılan kafasınım gu le takib etmeğe imkân yoktur. her hangi bir sihirli ottan fazla likler yapabilir. bir Rikki - Tikki, kendisinin 8€? Jayt sar olduğunu biliyordu. Bundan "” yakı kadan gelen bir yılan dırbeilnd”. B ikui” ç — 4 kurtarabilmesi pek keyfine glf-““ş V dise, nefsine karşı olan güv » o sırada bahçeye inen Teddi şanmağa hazır bir vaziyet almi& Fakat tam Teddi, üzerine ©& ardi da tozların içinde bir şey kıpırdi cecik bir ses duyuldu: — Dikkat et; ben ölümüm! ! Bu, tozlu yerlerde yaş jilelr amaktâaP fazla *