z SAYFA 4 e 9 EYLÜL 1936 ÇA A_.İ' Memleket paostası Egelilerin toplandığı ılıca Aydın, (Hususi) — Vilâyetimizin bir çok yerlerinde ılı- — Ca ve içmeler vardır. Bunların en başın- — da gelenleri Nazillinin Burhaniye köyü alıcasiyle iki yıl önce İzmirden alınarak ilimize bağlanan Bozköy yanındaki | (Elengüllü) ılıcasıdır. Bu ılıca gerek mevkiinin güzelliği ve biri kükürtlü, diğeri çelikli iki kaynağı ayrıca bir de içme kaynağı, beş altı çamur yeri olma- sr ve İzmirin Şaşal suyu ayarında bir — Menba suyuna da yakın bulunması iti- bariyle en önemlisidir. Gerek Burhaniye ve gerekse Elengül- lü ilıcaları hususi idare tarafından ida- re ve müteahhitlere icar olunur. e Burhaniye ılıcası her bakımdan gi- — denlerin istirahatini temin edecek az gçok tesisata maliktir. Fakat Elengüllü ılıcası çok ihmal edilmiştir. Geçen yıl biraz tamirat yaptırılmıştı. Bu yıl vilâ- yet büdcesinden burada bazı tesisat ve ilâveler yapılmak üzere 2000 lira ayrıl- mıştı, Fakat suyun kâfi gelmiyeceği dü- şüncesiyle bu para mekteb inşaatına ve- rildi. Bu ılıcayı yrida bin beş yüzden Jazla aile ziyaret ediyor. Bunların için- de on beş gün kalanları oluyor. Kükürt- lü suyun ikisi kadınlar, ikisi de erkek- ler için dört banyo yeri vardır. Çelik- — İi süyün ne vakit yapıldığı bilinmeyen — hareketi arzda çatlamış çok muntazam |— bir banyo yeri vardır. Buda gösteriyor ki bu rlıcadan çok eski zamanlarda da istifade ediliyormuş. — Aydından başka Tire, Ödemiş, Ku- şadası, Muğla ve Denizliden bir çok lurlar. Primo İspanyada rejimler mücadelesi ve insanlık İspanya hâdiseleri, Avrupa gazetelerini birçok bakımlardan işgal ediyor. Bunların başlıcası orada harbın bir rejim mücadeleti olmasıdır. Harb usullerinin insani olmayışı, harbın bütün Avrupaya si- rayet etmesi ihtimali karşısında Avrupa devle tlerinin bu kanlı hareketlere müdahale edip etmemesi noktaları da en fazla münakaşa edilen hususlardandır. İspanyol ihtilâlinin her bakımdan milletlerarası olan ehemiyetini tahlil eden türlü tefsirler arasında faslıları tekrar İspanyanın fethine götüren tali cilvesi de ehemiyetle kaydediliyor. İspanyol faşistlerinin organizasyonları hakkındaki malümat da dikkate değer. Avrupa ve İspanya ba SK SŞ | Taymis g. ini $ : Muhtelif ispanyol cephelerinden gelen haberlere bakılacak olursa askeri vaziyette ehemiyet vermeğe değer bir değişiklik yoktur. İki taraf da ufak Mmikyasta muvaffakiytlerden dem yuruyorlar. İki taraf da şehirleri denizden, karadan ve havadan bombardıman ediyorlar. Hükümet taraftarları kiliseleri, âsiler hahstahaneleri topa tutuyorlar. Şüphe edilen adamlarla, sorgu- ya çekilmemiş esirlerin kurşuna dizilmeleri her iki tarafın da İspanyayı yeniden diriltmek hususundaki iddiaları ile alay eder yollu birer hareket oluyor. « İngiliz hükümeti, kendisini alâkadar etmeyen ispanyol si- vil harbrna karşı tam bir bitaraflık siyaseti takibine karar ver- miş ve bu karar Fransada gayet iyi karşılanmıştır. Bu müdaha- lesizlik siyaseti hem müspet, hem de ehemiyetlidir. Milletler- arası münasebetlerin selâmeti muhafaza altına alınmış olur. Harb zamanında bile böyle müdahalelerin aksi neticeler verdiği Rusyada ve Yunanistanda görülmüştür. Sulh zamanlarında ise başka devletlerin iç işlerine burun sokmak felâket doğurmaktan başka bir şeye yaramaz. Kendi işlerine başkalarınm müdahale etmemesini bir pren- sip olarak ilân eden devlet şefleri, eğer bir başka milletin işle- rine karışırlarsa kendi prensiplerini kendi elleriyle bozmuş O- Müdahale etmemek siyaseti, İspanya için en iyi, Avrupa için en lüzumlu siyasettir. de Rivera'nın faşist teşkilâtı yurddaşların toplandığı bu ılıcaya va- — Jlimizin ve daimit — encümenimizin — himmetlerini esirgemiyeceklerini uma- 3 — rız, Bu ulıca bu yıl il büdcesine 1400 li- ra getirmiştir. Fakat buraya 4-5 bin li- |— Fa sarfolunursa bu para iki yılda alınır — vç ilimiz için daimi bir gelir kaynağı B akur... — Aydın ve Nazillide — modern hapisaneler Aydın, (Hususi) — Hapishaneler genel müfettişi B. Mu- — tahhar dün vilâyetimize gelerek Aydın ve Nazillide yapılacak asri hapishane- — Jler üzerinde incelemelerde bulunmuş- tur. Bir zamanlar mevcudu sekiz yüzü geçen Aydın hapishanesi evvelce aske- — Fi debboy olan altir üstlü iki salondan — ibaret binad_adxr. Yersizlikten muvak- . kat tevkifliler, ceza alanlar, katiller, ka- — bahatliler, borç için hapis edilenler — hepsi aynı binada bulundurulmaktadır- | lar. Yalnız müddeiumumilikce, bina i- — ginde yaptırılan tadillerden sonra bun- /—lar mümkün mertebe biribirinden ayrıl- mışlardır. Halk yıllardır Aydında bir / hapishane yapılmasını bekliyordu. B. “Mutahharın tetkikleri Aydının ve Na- zillinin bu çok önemli ihtiyaçlarının eder. La Populaire gazetesinin İspanyaya gönderdiği muhabiri Jean - Maurice Herrmann oradan gazetesine yazıyor: İspanyol alayları (Falanga Espanola) adı verilen ispanyol faşist'liği tanıdığımız benzerlerine pek benzemektedir ve men- subları kalabalık olmamasına rağmen isyanın başlamasında fa- al bir rol oynamıştır. Eski diktatörün oğlu Primo de Rivera tarafında idare edilen bu hareket, 1934 de, dört ay önce kendisi tarafından kurulmuş olan (ispanyol alayları) teşkilatiyle “milli sendika- list hücum taburları” nın birleşmesinden doğmuştur. Bu te- şekkül, şeflerinin ifadesine nazaran 150.000 azaya sahibti. Bu seneki seçimlerde yalnız dokuz vilâyette namzed göstermişler ve ancak 50.000 rey toplıyabilmişlerdir. Bu azlığa sebeb ola- rak da azalarının ekserisinin kanuni seçim yaşından daha kü- çük olmasını göstermişlerdir. “Birleşik sosyalist gençlikleri” merkezinde, bu faşist teş- kilâtın propaganda merkezinde ele geçirilmiş olan mebzul ve- sikaları gözden geçirmek fırsatını elde ettim. Faşist matbu- atın eski bir erbabı sıfatiyle gördüklerim bana aykırı gelmedi. Aynı nazariye, aynı kaba kin, aynı sivil harb organizasyonu, aynı isterik mistik. İstinad ettikleri prensipler kavgacr ve ölçüsüz bir milli- yetçilikle meşbudur. “İspanyanın ulvi realitesine inanryoruz... Bir impâratorluk istiyoruz. İspanya için Avrupada üstün bir mevkt istiyoruz.” Beyannamenin ilk maddelerindeki bu militarist tarafa dik- kat edelim. Bu, son hâdiseleri izah hususunda faydalıdır. “İspanyol alayları”, partinin hükmü altında mutlakıyetçi bir devlet yaratmak ister. Bu faşist devlet aileler, belediyeler, korporasyon ve bütün sıyasal partilerin ilgası esasına istinad 'Spsyal program fransız faşistlerinin lideri de Laroegues'in- kini andıran bir müphemliktedir: hayat seviyesini ıslâh et- mek, şahs? mülkiyeti komünizme ve “ispanyol kapitalizminin ifratlarına karşı,, korumak. Fakat bu program arkasında neler saklı olduğunu ilerde göreceğiz. * okoak ları” tamamiyle askeri bir şekilde organize edilmiş ve tama- miyle mutlakiyetçi bir disipline tâbi tutulmuştu. Aza ve militan diye ikiye ayrılan adamlardan aza olanlar: en az yirmişer kişilik mahalli komiteler halinde teşkilâtlan- mışlardı. Militanlar da tıpkı fransız faşist teşkilâtı gibi aske- ri birliklere bağlanmışlardı. Bütün rütbeliler, bir rütbe büyük mafevk tarafından tayin veya azledilirdi. Bu hiyerarşinin ba- şında bir genel sekreterliğin yardımiyle mutlak hâkim olan şef (Gefe) vardır. “Falanga Espanola” nın bir vardı: Bir öküz boyun- duruğu üstünde yelpaze şeklinde beş ok. Roma usulü selâmı kabul etmişti. Üniforması beyaz gömlekti. Azaların hüviyet varakaları sahibinin fotoğrafiyle parmak izini taşır ve her ay vizeye tâbi tutulurdu. Teşkilâtın taşıdığı ismin ilk hafflerin- den mürekkeb olan ve “iman” manasına gelen “Fe” kelimesi- ne hâlâ Madrid duvarlarında rastlanmaktadır. Muzip işçiler, tebeşirle bir “o” harfi ilâvesiyle bu kelimeyi çirkin manasına gelen “Feo” şekline sokmaktan hoşlanırlar. Faşist teşkilâtın propaganda faaliyeti pek genişti ve vatan- perverane nümayişlere inhisar etmiyordu. Sivil harbr ateşlemiş olmanın hazin şerefi ona aiddir. Bu teşkilâtın azaları tarafırdan işçi militanlara karşı işlenmiş ©- lan cinayetler sayısızdır ve bu cinayetleri o, kendisi için bir şeref addederdi. 1936 senesi için neşretmiş olduğu takvimin her günü hizasında yıldönümü olduğu bir kanlı vaka hatırla- tilmaktadır. Görmüş olduğum arşivlerde yalnız böyle çarpış- malarda yaralanmış veya ölmüş olan lig mensublarının değil, aynı zamanda onlar tarafından öldürülmüş olan insanların da resimleri ve vakaya aid mütemmim malümatla, bu vazifenin kimler tarafından başarılmış olduğu hakkında sarahat mev- cuttur. Onların anladıkları manada bir “milliyet" mezhebi bu ci- nayetler için bir mazeret olamaz. Fakat bu mezheb de, enter- nasyonalizme karşr ayaklanırken, hürriyete karşı olan dikta- törlerin enternasyonalizmine, şiddet ve harb enternasyona- lizmine müzaharet etmekten çekinmemiştir. Bu hususta en karakteristikleri arasında intihab edilmiş bir delil zikredeceğim. Bu, bahsettiğim dosyalardan birinde bul- duğum geçen şubatm 19 tarihli bir mektubtur ki tercümesi şudur: Aziz arkadaş, Bülteninizde şu haberi neşretmenizi bilhassa rica ederim: “17 şubat pazartesi günü, sabahın ilk saatlerinde, halkçı cephe unsurları tarafından Madrid'in muhtelif taraflarında nümayişler tertib deilmişti. 5 ilâ 6000 kişiden mürekkeb bun- ların en kalabalıklarından biri hapishaneye doğru ilerledi. Kafilenin başında üzerinde beyaz harflerle “af”, “yaşasın halkçr cephe”, “yaşasın Rusya” yazılı kızıl levhalar taşını- yordu. Bunlar hapishanedeki marksist mahpusları kurtarmak istiyorlardı. “Nümayişçiler Hilarion Eslava sokağında Princesa köşesi- ne vardıkları zaman, içinde dört mavi gömlekli bulunan bir otomobil meydana çıktı, bunlar, ellerindeki otomatik tabanca- ları halkın üzerine boşalttılar ve “İspanya ayaklan” diye hay- kırarak kaçtılar. Neticede beş sosyalist öldü ve 17 marksist ya- ralandı.” Önceden teşekkürlerimi kabul etmenizi rica eder ve sami- mi bir milli - sendikalist selamiyle sizi selamlarım. (İmza) mübadele şefi Bu eşkiya vakasının hikâyesiyle iftihar eden ve bunu ilan etmeye çalışanlar hakkında tefsirlerde bulunmaya hacet yok- tur. Fakat bu rica mektubu kime yazılmıştır. Roma'da via Botteghe Oscure, Palazzo Cactani'de doktor Guido Baroni'ye, Bu Guido Baroni, “Roma'nın üniverselleşmesi için aksiyon komiteleri” nin haftalık bülteninin yazı işleri müdüründen başka biri değildir. Esasen '_'Fala.nga Espanola” nın Manuel Garruego Galleğo tarafından idare edilen yabancrı faşizmlerle irtibat için hususi İzmir Fuvarl yurd kalkınm (Başı I. inci saylâd “Endüstri milli inkişaf mür endüstri için”,. Hangi! ne Kadar ihracat yapılmış, © zı nasıl gelişmiş; hepsini Ğ ruz; türk antrasiti yakan tırdıları, türk refahının bif sırrını fısıldıyor gibi.. Sırasr gelmişken şunu — F7 gerek ki: 1936 arsıulusal İzmit da en iyi göz önüne konan. ferrüatiyle teşhir edilen İ ,’ rımızdan biri ve belki l'.vîl'i“_':i y lerimizdir: Kömüriş'in, tW madenleri girketinin, İzmif | maden kısmının, Keçiborlü kürtlerinin teşhirinden ma maden nümunelerimizi göstet” Fuardan bir gece görüne araştırmalar hakkında th'n'_ veren, maden ihracatımız! tesbit eden "mndenleriıni'_ ç var: Birçoklarının bu eskidt var mıydı? diye sorduklar? plâk kayalığın içinde bir 63::' ağızda linyit dolu bir vagon”” — de nümuneler ve grafikleri kapı tam ocak ağzı: tam taklidi. Madenleri konuştur” rına ermişler.. Fuarda M yem ka, zengin ve kalabalık "ıi#' arsrulusal fuarda teşhir eti Değ ve lüzüumunu kavramış b' Saalâi lerimizin ticaret ve sanay! W hususi teşebbüs firmaları — hazırlanan birçok paviyon mizin muhtelif mamul ve M göz önüne koyuyor. Memle macılığı, ve dericiliği, DU ’_" ğ en güzel nümunelerle €N ıy;n“ dilen sanayi şubelerinin bâ yor. Tütün, incir ve pamu a i " hir eden paviyonlarda da Çar kaydeden ve sevinen bir Kaf0 Tanıyor. 4 Aydın paviyonunda, sanat * ; bertaraf, tlık ve ışıklı bir Y bütün dünyaya ağzının tâf | cek tek şey inciri Ergan! — — bir tepsi içinde sunan ihüyı'f resmini zevkle neyrediy““”“' Samsun paviyonu, tün mahsulât ve mamulâti. kiremite kadar, hiç alaca İ Çak ada b AF OA b - b bir servisi vardı. Pedra Real Arribas bilhassa italyanlarla mü- eşbir yakında kotarılacağını — müjdeliyor. Bu faşist programını muzaffer kılmak için “İspanyol alay- bette bulunmaya r edilmişti. 7 hal almadan. derli toplu. t67 ğ — ş G ALaR z ÖY SKT N sİe K ine d0. N 52 biz, yavrularımızın büyüdüğü yerler için dö- bulamadı. Çünkü hiddetlenen Kotik'in üze- dişi parlıyor, O bu haliyle seyrint ğ j KiTABI Çeviren: - w Yazan; Rudyard KIPLİNG , Şimdi arkasında bıraktığı fokları düşün- leğe başlamıştı. Her ne kadar şimdi acele Novastoşnah r’;kg;ri fd'â'nmelı: meclğurifye- a edeceği yeri keşfet- | ;-g;îîî'e;ebâo:;ı;; İ:âlıtuşış aualleışe Zevab vşcre- , —IA"n__- üzmediği 5 N tam agltl ğ“n sü:;ıgi;şğâlğeğif g:s';:mdobgmcî — nu döner dönmez ilk karşılaştığı kimsîno- nu belâ“"; dişi fok olmuş ve gözlerindeki p:naıntî a:::şt:ndısmm aradığı ovayı bulduğu- — Lâkin Hollusçiki'ler, babası deniz avcısı ve bütün öteki foklar, Kotik aradığı yeri bul- — duğunu söylediği zaman gülüp eğlenmişler, / kendi yaşlarında genç bir fok demişti ki: - — Pek alâ Kotik, fakat sen kimselerin | bilmediği bir yerden buraya gelemez ve bize *'bjiy'le bir teklifte bulunamazsın. Düşün ki Nurettin ARTAM güşmüşüzdür; sen ise böyle bir şey yapma- dın. Bunun yerine sen denizde orası senin, burası be'nım dolaşıp durmayı tercih ettin. Öteki fokla_r bu sözlere güldüler. Genç f_ok da başını bir taraftan bir tarafa sallama- ga başladı. Bu fok, henüz o yıl evlenmişti ve bunun, hakkında pek fazla yaygara yapı- yordu. Kotik; — Benim uğrunda döğüşeceğim bir yav- ru yuvam yok, dedi, fakat ben sizin hepinize emniyetli bir yer göstereceğim. Oraya var- dıktan sonra artık döğüsmese ne lüzum ka- lır? ; Genç fok: - î'_*_ — Eğer sen dediğinde ayak dirersen be- nim hiç bir diyeceğim kalmaz, dedi ve sura- tını buruşturdu ve birden Kotik: — Eğer kazanırsam benimle beraber ge- lecek misin? diye sordu. Bu çekişmeden pek Ziyade öfkelendiği için gözlerihni yeşil bir 1- şık bürümüştü. Öteki genç fok kayıdsızca: .. — Pek alâ, dedi, eğer kazanırsan gelece- gim. Genç fok bu fikrini değiştirmeğe vakıt rine atılmasiyle dişlerini yağlı ensesine ge- çirmesi bir olmuştu. Ondan sonra düşmanı- nı kumsaldan aşağı sürükledi; orada güzel- ce hakkından geldi. Bunun üzerine Kotik bütün foklara haykırdı: — Geçen beş mevsim içinde sizin için e- limden geleni yaptım. Sizin içinde emniyet- le yaşayabileceğiniz bir adayı aradım, bul- dum, Fakat sizin ahmak kafalarınızı, boyun- larınızdan koparmadıkça buna inanmaya- caksınız. Fakat ben şimdi size öğretirim. Kendinizi iyi gözetin! Her sene on bin fokun birbiriyle döğüş- tüğünü gören Limmerşin, ömründe Kotik'- in yavruların yaşadığı kovuklara hücumu gibi bir manzara görmediğini bana söyledi, Beyaz fok, en kuvetli deniz avcısının üzeri- ne atılıyor, onu gırtlağından yakalayıp yere çalıyor, nihayet “Aman!” dedirttikten son- ra onu bırakıp başka birine geçiyordu. Ko- tik, biliyorsunuz, öteki büyük foklar g- bi senenin dört ayını aç geçirmemiş ve de- rin denizlerde yaptığı yüzmelerde idmanı- nı artırmış, dahası var, şimdiye kadar hiç döğüşmemişti. Döğüşürken beyaz yeleleri diken diken oluyor, gözleri ışıldıyor, büyük ı “yor ve erkeklerine hayran hayr4” derecede güzelleşiyoruu. ş Babası ihtiyar deniz avcısı, S” yaşlılara da, gençlere de her tarât ” attırdığını gorunce seslendi: — bBir anmak olabhilir; tak: sal üzerinde en iyi döğüşçüdür. W bana ilişme! O seninle ber: Kotik, bir kükreme ile cevab pir tık ihtiyar deniz avcisı, agîmdğıh motif gibi solüyor, bu sırada Matt” | tik'le evlenecek'olan dişi fok, bif du. y Dehşetli harb öluyordu. çünkü de karşılarında başlarını kaldırâ tek fok kalmcaya kadar döğüşü lar. Ondan sonra da yanyanâ Ş kumsl üzerinde bir aşağı, bir yUF lar. b Geceleyin tam şimal ışıkları sında yanıp sönerken, çıplak Dif zerine çıkan Kotik, etrafta darmâ muş yuvalara, parçalanmış, htf t? yan foklara baktı. e — Şimdi, dedi, onlara öğret* rettim, b (Son”