SAYFA 4 ]MERA LEŞE LE“İ b Hayat yetmişte başlar Amerikada bir altın kitab çıktı. Bun- da hakiki hayatın yetmiş yaşında baş. Tadığr iddia ediliyor ve buna bir takım isaller de veriliyor. Bu misallere gö- e: Komodor Vanderbilt, 70 ile 83 yaş Jart arasında kendi servetine aşağı yu- kart 100 milyon katmıştır. Kant, 74 yaşında antropoloji, Etik metafisiği, melekelerin çekişmesi isim- İi eserlerini yazmıştır. Tintoretto, 74 yaşında 74 ayak - bo yunda ve 30 ayak enindeki meşhur tablosunu vücuda getirmiştir. Tamark, 78 yaşında “amudu fıkari. siz hayvanların tabit tarihi” isimli bü- yük eserini tamamlamıştır. Verdi, 74 yaşında Otello isimli şa- heserini, 80 yaşında Faletafi'ı, 85 d- meşhur Ave Maria, Sabat Mater ve Te Deum'u vücuda getirmiştir. — Oliver Vendel Holmes, 79 yaşında iken “Çay fincanları üzerinde" adlı eserini yaz. anıştır. Kato, 80 yaşında yunanca - öğ- Tenmeğe başlamıştır. Göte, 80 yaşında Faust'u tamamla- mıştır. Tenison, 83 yaşında - “Parmak- Yıkları geçiş” şirini yazmıştır. “Titian, 98 yaşında Lepanto harbını tasvir eden meşhür. tarihi/ tablosunu yapmıştır. Bütün bunları okuduktan sonra ir sanın hatırma acı acı gelen nedir, lir misiniz? Bizde otuz beşini aşan mu- harrirlerden çoğu artık yazı yazma devrini geçirmiş sayılır. Konuşan kitab Bundan yüz sene evel Braille tara- fından yapılan icaddan beri körleri o- kutmak için yapılan en büyük ihtira son zamanlarda başarılmıştır. Bu da fo- noğraf ve radyo vasıtasiyle vücuda ge- Girilen “konuşan kitab” lardır. 70,000 ile 90,000 kelime arasındaki vasati bir roman bu usül ile 10 ve 12 iki yüzlü Plak Üzerine alınmıştır. Bu plaklar 18 dakikada çalınabil mekte ve dinlenilebilmektedir. Dakika- da takriben 175-200 kelime dinletmek- tedir. “Konuşan kitab” kütüphaneleri yap- mak için Amerikada 24 yerde tertibat alınmıştır. Kalpazanın desise: Nevyork avukatlarından Lco - Heli müdafaasını üzerine almış olduğu. bir kalpazanın tuzağına düşmüştür. Avukat Heli uzun müddet hakimlik etmiş bir adamdır. Bundan iki yıl ön- Ge, avukatlık etmek maksadiyle - istifa ve bir yazıhane açarak çalışmağa başlamış. Hakimliği esnasında - birçok hırsızlarla, kalpazanlarla - karşılaşmış 'olan Mister Heli kendisini, insanların Mahiyetini artık öğrenmiş bir kimse sa- nıyormuş. Fakat müdafaa ettiği kalpa- zan, ona, bilmediği daha birçok şeyle- tin mevcud olduğunu öğretmiş. Avukat, müekkilinin masum olduğu- 'na kanaat getirerek kendisini müdafaa etmiş ve bunun neticesinde kalpazanın Beract etmesini temin etmiş. Hükümle birlikte serbest bırakılan miüekkili kendisine ücret olarak 150 do- dar vermiş. Ancak, zavallı avukat, bir- kaç saat sonra, kurtardığı adamın ver- diği paraların kalp para - olduğuna şa- “Cennet LÖ TAN VE DANZİG MESELESİ *Lö Tan” gazetesinin 6 temmuz ta- rihli başyazısından; Cenevre görüşmeleri, habeş mesele- sini tasfiye eden malüm kararın kabu- Tü ile bitti, Fakat Mülletler Cemiyeti cumartesi günü yeni bir hâdise ile kar- gılaştı. Son günlerin teessüfe değer hi diselerinden sonra ortaya çıkan bu ye- ni mesele hiçte büyük milletlerarası Mülessesesinin prestijini ve manevi oto- ritesini kuracak ve koruyacak şekilde değildir. Öyle gösteriler vardır. hiyetleri hakkında yanılmak - güçtür. Danzig senatosu başkanı B. Greiser'in Milletler Cemiyeti karşısında hiçte uy- gun olmadığını söyliyebileceğimiz bir tavur aldı. Senato başkanının gazetec lere karşı aldığı vaziyeti terbiye nok- sanı diyerek göz yumsak bile bir şehrin resmi mümesstlinin konsey karşısında kullandığı lisanı hürmetsi dikle tavsif etmek lâzımgelir. B. Grel- ser, Danzig'de nasyonal - sosyalist ma- kamlarile Milletler Cemiyetinin yüksek komiserliği arasında mevcud anlaşmaz- Tik hakkında konseye izahat vermeğe davet edilmişti. Hâdise, Cenevre Milletler Cemiyeti tarihinde eşsizdir. Yüksek komiser B. Stin Lester, serbest şehir ana nasyonal - sosyalist idaresi tarafından daimi surette ihlal edilmekte olduğunu söylemekle üzerine düşen vazifeyi vic- dani bir surette ifadan başka bir şey yapmamıştır. Danzig senatosu başkanı ise açıktan açığa muahedelerle kurul- muş bir nizama karşı istihfafını gizle- O kendisini “kan ve ırk ile Alman. yaya bağlı, talilerini Milletler Cemiye- —| rtık ne hırsızların ve ne de kalpı vekâletini almamağa karar vere miştir. K Çocuk kaçırmanın cezası: İdam Birçok memleketlerde çocuk kaçır- mak süretiyle, para koparmak yolunu tutmuş hırsızlar olduğunu hemen her- kes bilir, Armerikada bu hırsızlık yürümüş. Hattâ geçen yıllar. içinde Lindberg'in çocuğunu da çalmışlar ve bu hâdise bütün dünyayr uzun müddet meşgul etmişti. Ancak, çocuk çalmanın cezası ağır olmakla beraber idama / kadar - varma muştı. Birleşik Amerikada, yeni bir kanun, çocuk çalanları, çocukları öldürmemiş Glsalar bile, idama mahküm etmekte- dir. Bu yeni kanunun adı Lindberg kanunudur. Avrupaya da bulaşan ” bu hirsizlık, Almanyada da şiddetli tedbirler alm- masmma yol açmıştır. Almanyada da c0 ük çalanların cezası idama kadar var- mamıştı. Son zamanlarda çıkarılmış o- 'dan yeni bir kanun, çocuk hırsızlığının cerasını idam olarak teshit etmiştir. Geçenlerde, Ren'de Bonn şehrinde birinin çocuğunu calmıs olan bir hırsız ilk defa olarak, mahkeme / tarafından idama mahküm edilmis ve hüküm he ti talli ile bağlı görmiyen 400.000 al- manın mümessili göstermiştir. B. Grel'ser'in sözlerine Danzigdeki karışıklıklara büyük komi- /kratik prensipleri ihmal e- derek bölümlü bir azınlığı büyük - bir bakılırsa serin demı çoğunluk üzerine musallat kılıcr samahasr ve Milletler Cemiyetinin mü- dahalesi sebeb olmaktadır. Eğer detler Cemiyeti karışmıyacak - olursa, Almanya ile Polonya arasında vastıa- mil- sız münasebeti temin etmiş olan Şan- sölye Hitler ve Mareşal Pilsudski'nin himmeti ile bir hal yolu daha kolay bu- tunacaktır. Hitlervari selamlar arasında söylen- miş olan bu sözler Danzig senatosunun revizyonu meselesini ortaya koymakta, alman kruvazörü “Laipzig” in Danzig münasebetiyle B. Fröster'in hedefi malüm bir manevra limanmı ziyareti başlangıct mahiyetindeki — nümayişini tekid eylemektedir. B. Greiser'in Cenevre'de kullandığı istihfafkâr lisan, artık Milletler Cemi- yetine ehemiyet verilmediği hissini uyandırmaktadır. O, bütün alman mil- detinin Milletler Cemyetinden Danzig senato başkanının bir daha Cenevrede Rözükmemesini temin edecek bir karar beklediği tir. Bütün bu öğünmelerin hiç değilse bir ihbar değeri var. Esasen birkaç za- mandanberi milletlerarası bazı mahfil- derde Almanyanın Avrupa istikrar po- ilk darbenin (Danzig) den geleceği kanaati vardı. söylemekten — çekinmemi Titikasına — indireceği Merkez ve şark Avrupası işleri üze- rindeki bilgisi malüm olan B. Vikham Stid bu sabah çıkan Sunday Taymis ga- zetesinde diyor ki: Eğer Şansölye Hit der, Almanyanın şeref ve hürriyetinin Danzig'in Almanyaya'Tadesinde öldü- Avrupa ğuna karar verdiği takdirde kıtasının vahim buhranlar icinde kal- ması belki de uzak olmuyacaktır. E. Vikham Stid'e göre geçen sene- ki intihabtanberi Donziede nari nüfu- zunun ricati, belki de Almanyanın bir €l çabukduğu ile hu serbest şehri kendi idareleri altına alma teşebbüsü sebeb- derinden biri olacaktır. B. Vikham Stid, Führer'in Vaymar- daki nutkunda şeref ve hürriyeti sulh şartları arasında gösteren sözleri ile al- man kumandanlarına Danzig'e sevkedi- decek askeri kuvvet kadrolarının nazi teşkilatı ile gösterilerek hazırlanması hakkındaki emrini biribirine bağlı gör- mektedir. Bu ordunün yaz içinde Dan- zig'e yerleşeceği ümid ediliyor. İnkâr edilemez ki bütün bunlar cid- di endişe verici mahiyettedirler. Polonya dış işleri bakanı B. Bek, Polonya - Almanya anlaşmasına ve Var- şova - Berlin münasebetlerine tam bir ARIMZ itimad göstermektedir. Fakat Danzig senatosunun bozulması Polonyanın em- niyet ve hayati menfaatleri üzerine tehlikeli surette müessir — olacaktır. Vikham Stid'in dediği gibi Polonya Almanyanın pençesi altına düşmekten uzak değildir. ve eğer deniz mahreci olan Danzig kapatılacak olursa Hitler- ci Almanya ile Sovyet Rusya arasında ve çok nazik bir mevkide kalacaktır. içinde de Milletler Cemiyeti kendisine hiç bir yardımda bulunamıyacaktır. Bugünkü şartlar Acaba Almanyanın Londra rine vereceği cevabın teahhüründe, süalle- Danzig'i istihdaf eden muhtemel bir hareket âmil olmıyor mu? Bu da vazi- yeti büsbütün ağırlaştıran sebeblerden biridir. Londra'da alman cevabının gecikme- si hoşnudsuzluk tezahürleri yaratıyor. İnzilizler, Almanyanın sulh meselesi hakkındaki / samimiliklerine, sulhu kuvvetlendirecek bir milletlera- rast işbirliğine Almanyanın gösterece- #i yardımın pratik kıymetine pek gü- venmiyorlar. Diğer taraftan almanlar da Paris ve Londra arasındaki münase- bet bağlarının Cenevre plânr dahilin. de sıklaşmasından memnun — görünmi- yorlar. Vaziyet şimdiki halde — karanlıktır. Bu sabahki Sunday Ekspres gazetesin- de çıkan bir haber vaziyetin bu karanlık yahametini teyid etmektedir. Bu habe- ve göre İngiltere hükümeti milletlera. rası vaziyet karşısında icab ederse par- lamentoyu yaz tatil devresinde acele toplantıya çağıracak tedbirler almış ve kabine azalarına da memleketten uzak- daşmamalarını rica etmiştir. Vakıa bütün bunlar gerilmiş a tevlid ettiği endişe gösterileridir. Fa- Kat asla ihmal edilmeğe gelmezler. AAARARAAANAAPODEDADE Nöbetçi Eczaneler 1 - 7e- 936 dan 31 - 8 - 936 akçamına kadar Eczaneler 'gece nöbet cetveli Pazar — Sebat - Yenişehir eczaneleri Pazartesi - İstanbul n Salı Merkez b Çarşamba “Ankara , Perşembe - Yeni Ka Cuma — Halk BilR Cumartesi Ege a AAANAMAAAAAAAAAAAAAAAAE Basrmevince kitap hal yerde ON KURUŞA satılmaktadır. R. Peker'in Ankara ve İstanbul Üni #erslerinde tutulan talebe notları, gözden geçirildikten sonra, ULUS e basılmıştır. 124 sayfa tutan eser, yalnız baskı masrafının karşılığı oları TELERDE ÖKÜDUR 13 TEMMUZ 1936 PAZARTESİ YA AAA :KU.“ŞL MEMLEKETLERDE! a ma aa mamrammn, YUNANISTANIN ASKERİ HEYETİ Noyes Viner Jurnal gazetesine Ati nadan bildiriliyor. Bir istikraz akdi etrafında görüşmek üzere, finans bakaniyle yunan müllt bankasının direktör vekili Londraya hareket ettiler, Başbakan Metaksas gazetecilere vere diği beyanatında, Yunanistanın Alman- yaya ısmarlamak istediği büyük tutar. 'da askeri malzeme işlerini tetkik et. mek üzere önümüzdeki günler içinde bir askeri heyetin Berline £ 'deceğini kaydetmiştir. AVRUPA'DA KAÇ SİNEMA VAR ? Bundan yirmi beş yıl önce, 1936 yı- Tında Avrupadaki 30,000 i gecektir, denmiş olsaydı, buna hiç kimse inanmazdı. Hakikaten, son tatistiklere göre, Avrupa kı tasında 33,188 sinema vardır. sinemaların - sayısı tutuları Milletler Cemiyeti film enstitüsü, arasıra çok enteresan istatistikler neş- retmektedir. Geçenlerde bu tertib ista- tistiklerinden birinde tekmil kıtalarda- ki sinemaların sayısı tesbit edilmişti. Bu istatistiğe göre, Avrupa kıtasın da 13 milyon 12.804,280) sinema vardır. Dikkate değer olan bir şey varsa, o da, en çok sinema binasının Almanya- da oluşudur. Almanyada 5243, İngilte- vede S0S8, Fransada 4100 sinema > var. dır. Sinema binalarının çokluğu bakımın- dan Almanya başta bulunduğu halde, oturacak yer bakımından İngiltereden sonra gelmektedir. 5243 alman — sinemdknda >MM499.528 'yer olduğu halde, 5058 ingiliz (tamamı — tamamına inin oturabileceği 33,188 vi dır. Bundan başka sinemaların büyüklük. deri ile sayıları arasında da büyük fark- dar görülmektedir. Mesela, Felemenk' 'in 300 sinemâsı olduğu halde, 1,400,000 oturacak yer var ki, hemen hemen Al- manyaya yakındır. Fakat Avrupada öy- de devletler var ki, on tane sinema bi- maları bile yoktur. Ezcümle Arnavud- Tukta 8, Monako'da 7 ve Andora'da 1 R. PEKER'in İnkılâb Dersleri sitelerinde verdiği inkilâb Rudyard KİPLİNG —Al onu gi re yakışır bir şekilde yetiştir. İşte Movgli, Sioni kurt sürüsüne bir boğa mukabilinde ve Balu'nun güzel sözleriyle böylece girdi. v Şimdi siz, bütün bir on bir yılı atlayıp geçmeğe ve Movgli'nin bu müddet içinde sek, birçok kitablar doldurmak lâzımgelir. Movgli, kurt yavrulariyle beraber büyü- dü, fakat o, henüz, bir çocukken ötekiler bü- yümüş birer kurt haline geldiler. Baba kurt, / kendisine işinin ne olduğunu, ormanda olup biten şeylerin manasını öğretti. Böylece ar- tık cavırlıktaki her kımıldanış, sıcak gece Nürettin ARTAM , dedi, ve serbest kimsele- anlatır olmuştu. Ders almadığı zamanlar, dışarda güneşe çıkar, orada uyur; uyanıp yiyeceğini yer, tekrar uykuya dalardı. Üstü başı kirlendiği ve sıcaktan bunaldığı vakit, ormanın gölle- rinde yüzerdi. duğunu öğretmiş! çıkmağa sav: öğrenmişti. ediyordu. Orada gö: Canı bal istediği zaman (çünkü Balu ona balın ve fındığın çiğ et kadar hoş şeyler ol- ağaçlara tırmanırdı. Bu işin nasıl yapılacağını da ona Baghira gös- . Baghira bir ağacın dalına boylu bo- yuna uzanır ve ona seslenirdi — Gel bakalım buraya küçük kardeş! İlk önceleri Movegli, tenbel tenbel ağaca fakat sonraları boz bir maymun kadar çevik, dallara tırmanmasını Kayalıktaki sürü meclislerine de devam e kuvvetlici ğ bir kurtun gözlerini kapatıp indirdi etmiş, alay olsun diye kurtlarm gözlerine Geceleri tepeden aşağı iner, ektlmiş top- raklafın yanıbaşındaki köylü kulübelerine kendini sezdirmeksizin bakardı. İnsanlara güveni yoktu. Çünkü bir gün Baghira ona, az kala yakalanacağı, otların arasında kurnazca gizlenmiş bir ku- tu göstermiş, bunun “ retmişti. En fazla hoşlandığı şeyler, Baghira ile ormanın en karanlık köşelerine gitmek, gün- düzün bunaltıcı sıcaklarda güzel bir uyku çekmek ve geceleri Baghira'nın yakaladığı hayvanları nasıl öldürdüğünü Baghira, karnı açıkınca sağda, solda, ne bulursa öldürürdü. Movgli de, bir tek istisna ile, öyle yapardı. Hanya ile Konyayı anlıya- cak bir yaşa geldiği zaman Baghira ona da- varlara dokunmamasını tenbih etmiş, kendi- min bir boğanın hayatı fından satın alındığını öğretmişti. — Bütün orman senindir, demişti Baz- başka 1 açık, dört köşe ve uzak” olduğunu” öğ- getiri mişti. seyretmekti. Kid olmuş. Bu tecrübeden sonra, Heli İ men yerine getirilmiştir. N> 5 havasının her nefesi, başının ucundan uçan bakmağı kendisine âdet edinmişti. Başka hira, gücünün yetti Ba D b ler gesi, yarasaların kondukları — zamanlarda da kurtların pençesine batan di- - sin; fakat seni bir boğa, hayatiyle satm aldı N G EL KiT ABLU öaçları urmalayışları, göldeki küçük balık- kenleri çıkarırdı. Çünkü kurtlar bu dikenler. — ğriçin genç, yaşlı hiç bir davarı öldürüp ye- (E Haa aai onA “bir komisyoncunun le sıcağın sırtlarını yakmasından'çok eziyet“Miyeceksin. Cengel'in yasası böyledir. Yazan Çeviren: — — kendi alışverişi imiş gibi, bir takım manalar - çekerlerdi. 'Movgli bu öğüdü dinlemiş, ona canla baş la itaat etmişti. Movgli, gitgide, dünyada hiç b.. şey öğ- rendiğinin farkına varmıyan ve yemekten iç bir şey düşünmiyen bir çocuk ha- Tinde büyüyordu. Ana kurt, Şir Han'ın güvenilecek bir hay- van olmadığını 'onu öldürmesini bir iki defa çocu- ğa söylemişti. En ufak bir kurt bile böyle öğüdleri her zaman hatırladığı halde bir ir san çocuğu olan Movgli bunu unutmuş, gi ünün birinde bir punduna $ir Han, ormanda hep onun yollarında dolaşıyordu. Artık Akela ihtyarlamıs ve to- pal kaplan sürünün genç kurtlariyle dost ol- Muştu. Gençler bazen onun ardından, parça- ladığı hayvs Akela, eğer eski kudreti ve otoritesi elin- de olsaydı, idiyordu. lardan pay almağa yle şevlere asla müsaade et- (Sonu var) sinemasında 500/060 TaR'TEMEyenana