SAYFA Günün meseleleri Buğday koruma kanununa dair Birkaç yıl önce, memlekette ziraati Mmuhtelif sebeblerle - her gün artmakta olan buğdaylarımızı, sayılı kişilerin a. em isteklerine birakmamak ve bu sü- retle, türk varlığının en büyük temetle- ini teşkil eden köylüleri korumak ve kalkındırmak için buğday koruma ka- nunu adiyle pek yerinde bir kanun çı- karilmıştı. Ben daha o zaman, bu ka- nunun memlekette, türk köylüsü üze- rinde yaratacağı iyi tesirlerden bahse- den birkaç yazı yazmıştıyı. O yarılarımda hülâsa olarak demiş- tim ki, bu kanun iktısadi hayatımızda tesirli olacak kanunların hemen başın da gelir. Belki bu kanunun eksik yer- deri vardır. Olabilir de! yalnız bu kanu- u bir tılısım sanmak da doğru değil- dir. Bir taraftan tatbikatta - görülecek eksiklileri düzeltmekle beraber, bu kanunu bütünlemek için memleketin muhtelif yerlerinde, büyük istasyon ve kelelerinde, silolar yapmak, zahire Ti himaye edecek şek- esasir krediler temin eylemek, şimendifer nakliye tarifeleri- vek ve hele en başta olmak üzere zirgat bankasının, yurdun —muh- telif yerlerinden satın alacağı buğday Jarı kati bir zaruret görülmedikçe mem- deket piyasalarında satmamak, hariçte piyasalar bulmak! ve buğdaylarımızı ci- hana tanıttırmakla ancak buğday ka- nunundan beklenen kesin faydalar elde edilebilir. Filvaki, ziraat bankası mem leketin muhtelif yerlerinde silolar yap- madt değil, bunu sevinçle ve şükranla örmekteyiz. Yaprlan silolar memleket hesabına en büyük eserlerden Gerçi yapılmış olanlar he nüz ihtiyaca cevab verecek halde - de- Hilse'de imkân nishetinde, memleketin mühtelif yerlerinde her gün yapıldığı a görmekteyiz, Geçen yıllarda eğer, elde, buğday koruma kanunu olmasaydı köylünün 1s- tırabı herhalde daha çok acıklı olurdu ve gene o kanun - münasebetile ziraat bankasının elinde geçen kurak senede bir miktar toplu bufday bulunmasay. d, şüphe edilir. miydi ki, memleketin tohumluk ve yemliklerile, hele getir- imiz göçmenlerin her ihtiyacı dısar- dan buğday getirmeksizin temin edile- bilsin! buna asla imkân yoktur. Harice mauhtaç olmaksızın bu ihtiyaclar kolaye ca temin edildise bunu buğday koruma kanunu ile o kanunun kolayca sonuçlar vermesini temin eyliyen simendifer yasetimize borçluyuz. Bu inkârır güç o- Jan bir hakikattir. Bu yıl, yurdun her yerinde bol buğ- day mahsulü vardır. Şura veya burada, “bir az fazla yağmur yağdı. veya dolu düştü ise, bunlar mahsolün heyeti u- mumiyesine müessir değildir. Dünya- nn hiç bir yerinde bü bir şey olmaz. Bu sene de varsın © ek- sik biraz fazla yağınurdan olsun! Bu yazımla bilhatsa tebarüz ettir- mek istediğim nokta, kanunun İlk çıkı- şında yazdığımı tekrar etmek olacak. tıf. O da, mahsullin bol olduğu yerler. de, girast bankası / köylünün paraya mühtaç olduğu şu hasat ve harman za- manında fiatlar düşmeden tezelden ku- TuMUNU işe başlatarak ati almağa başlanmasıdır. Ancak bu yıl satın ala. cabı buğdayları geçen yıllarda olduğu gibl yurdun şu yerinden alıp bu yerine asll satmasın! Banka satın alıp topliya- cağı buğdayları yurdün - harlcinde ple yakalar bularak oralara satsın ve yurda para getirsin! Fikrime kalır ve bankanın küdreti de mümit olursa hattâ bü yıl hesabina alacağı buğdayları hiç blr yere satma- dan bir yıllık buğdayı her- İhtimale karfı, yurdün mühtelif yerlerinde de- po etsin! gelecek yıl da Ürün bol olur. a bir yıl evelkini o zaman satsın, İşte bit yıl toplayıp, diğer yıl satmak, mem- deketi her aaman her tehlikeye - kargı koruyacak esanlı bir sigortadır. Gazetelerde - görüyoruz ki, - Fransa bullday meselesini devlet İnhisarlarına almıştır. Gene gazetelerde öküyoruz ki, geşet y İtatlyada buğday, devlet yi olatük İnhisara bağlanmıştır. Gerek T- in ve eksil -Ankara ULUS Türk - Yıığ(;slav Milli maçı İstanbul, 12 (A.A.) — Türkiye - Yu- goslavya üçüncü milletlerarası maçı bu- gün Taksim stadında, mikdarı on bin kadar tahmin olunabilecek büyük — bir kalabalık önünde yapıldı. Senelerde- beri milletlerarası mahiyette bir temas görmemiş olan halk büyük bir alâka ve heyecanla sonuna kadar takib ediicn ma- çı seyr için stada toplanmış bulunuyor- du. Kalabalık arasında vali ve bele ye reisi B. Muhiddin Üstündağ Sovyet Büyük Elçisi B. Karahan Örgeneral Fahreddin, Spor Kurumu başkanı Ge - 'meral Ali Hikmet ve birçok saylavlar, Sovyet ve Yugoslavya elçilikleri ileri gelenleri göze çarpıyordu. Saat tam 17,30 da önce yugoslav milli takımı, bir. az sonra da türk milli takımı şiddetli al- kışlar arasında sahaya çıktılar. Şehir bandosu yugoslav ve türk milli marşla- rını çaldı. General A. H. Ayerdem'in nutku Futbolcular ortada - toplanmışlardı. Spor kurumu başkanı general Ali Hik- met geldi ve kısa bir nutukla misafir. deri selamladı. General Ali Hikmet nut- kunda ezcümle dedi ki: “— Dost ve müttefik yugoslav mil- detinin çocuklariyle karşılaşıyoruz. Her iki takım da kazanmak için bütün var- dığını sarfedecek, fakat alınacak netice her ne olursa- olsun bu. karşılaşmanın 'en büyük hususiyeti, dostumuz ve müt- tefikimiz yugoslav gençliğiyle temas et- miş olmamızdır. Hepinize muvaffakiyet- der temenni ederim.. Yugoslav kafile reisi de bir cevab verdi. Ve memleketimizde hiç bir ya- bancılık hissetmiyen yugoslav sporcu- Jarını çeviren temiz ve dürüst dostluk bavasından bahsetti. Milli takımımızın şekli Hakemin düdüğü türk ve yugos- dav gençlerini karşılaştırdığı vakit İf takımın şöyle teşekküil ettiğini görü- yorüz: Cihad - Yaşar, Hüsnü - Reşad, Hak- ka, İbrahim - Niyazi, Said, Gündüz, Kı- hıç, Şeref, Fikret. Yuğoslar milli takımının şekli Yazbetz, Lehner - Tirnaniç, Buya viç, Maryanoviç, Tanasoviç, Sekoliç - Hakem — macar — federasyonundan Klayner. Oyuna yugoslavlar başladılar. Sol- için uzun bir pasiyle ileri fırlayan sola- açık Yaşarın kafa ile çevirdiği güzel bir gandel ya Sağdan mukabil bir inişimiz. Yugos- davların son müdafii sert bir şarjla bu hücumu durdurdu. Hik gölümüz Top ortalarda oynanıyor. Hakkının Htun Bir pasmı alan Niyazi kale çizgi- sine kadar indi ve güzel bir ortılayış yaptı: üçüncü dakikada Şerefin sıkı bir kafa vuruşu ile takıma ilk golü kazan. dırdığını görüyoruz. Bu gel şiddetle alkışlandı. Türk mil- 1i takımr çok candanı oynuyor. Muavin hattının büyük enerji sarfederek hazır- Jadığı hücumlar yugorlav kalesinin et- rafında hakiki birer tehlike oluyor. —— talya ve gerek Fransa, kurumları i riyle hiçte bizim kadar çiftçi değil der. Onların durumlarında daha - geniş mikyasta endüstri hakimiyeti vardır. Biz bir taraftan en geniş adımlarla endüstri hayatma girmeğe çalışırken, diğer taraftan en büyük kuvvet olan giftçileri kalkındırmak ve bütün haya- tımızda kalkınma yapmak için beheme- hal köylü gelirini artırmak, malını kıy- metlendirmek zaruret — ve mecburiye- tindeyiz. Birkaç yıllık tarihi olan buğ- day koruma kanunu ve onu tamamlıyan. Adart tedbirler, sanmam ki, bu yolda yürüyeceğimiz en düzgün yolu - bize jatermemle olsun... Kastamonu Saylavı 'T. COŞKAN Yedinci dakikada: Yugoslavların orta muhacimi tamamen boş bırakılma- sından istifade ederek sıkı bir eşape ile B. Pol Bonkur B. Delbosla, B. Titülesko kıral Karolla konuştu (Başı 1. inci sayfada) yük elçisi B. Potemkin'i kabul ederek onunla da aynı mevzu hakkında görüş- B. Titülesko B. Pol Bonkur Bükreş, 12 (A.A.) — B. Titülesko Montröden gelmiş ve saat 18 den 22 ye kadar kıral tarafından kabul edilerek milletlerarası durum ve Cenevre ve Montrö çalışmaları hakkında kendisine malümat vermiştir. Montrö mektubları: 9 Konferansta bir gün daha (Başt 1. inci sayfada) kadar teeyyüd etmedi. Kuvvetli ka- aat italyanların konferansa gelmi- yecekleridir. Belki gelirler, belki de 'niçin gelmiyeceklerini bir nota ile konferansa bildizirlszeş konferansında — birinci devrede olduğu gibi bu devrede de Türkiyenin boğazlar mıntakasında kendi emniyeti için alacağı tedbirler alâkadar devletler tarafından hi telakki edilmektedir. Bütün - eğer kelime ağır değilse - ihtilaf, kendile- rini boğazlarla alâkadar telakki eden devletler arasındadır. Bir devletin istediği ötekininkine uymuyor. Biri Karadeniz devletleri bahri kuvvetlerini boğazlardan - hiç bir kayıd ve şarta bağlı olmadan ge- silsinler, öteki, boğazlardan, gi rip çıkmak Karadenizli olan olmıyan bütün devletler icin müsavi olsun diyor. Onun için İzvestiyanın boğaz- lar meselesi hakkında yazdığı acele yazı burada / biraz hayretle karşı- landı. Boğazlar konfera: nin kendi emniyeti içi projesinde madde halinde tesbit et- tiği hic bir tedbir hiç bir devletin bil- hasen Karadenizli devletlerin sulh ve emniyetini tehlikeye koyacak mahi- yyette değildir. Türkiye boğazları açık bırakarak boğazlar ve Marmara mın- takasında kendi emniyetini - tehlike- 'e düşürmek istemiyor. Fakat Tür- kiye; gene kendi emniyeti için, şu veya bu devlet arasındaki harbı müs- tahkem boğazlar veya Marmara mıntakasma kadar çekerek istemedi- ği ve alökadar olmadığı bir harba kendi kara sularında yer vermek de istemiyor. Alâkadarlar bunu - böyle lamazlar ve türk projesindeki bu mütekabil emniyet - tedbirlerinden bir taraflı hükümler çıkarmağa - ça- Tışırlarsa, kabahat niçin Türkiyenin olsun?. he simi Boğazlar konferansı, müzakerele- Hi ne halledilemivecek kadar güc. ne de derhal hallediliverilecek kadar ko- lavdır. Bugün öğleden tonra vaziyet belki daha vuzuklanacaktır. Neşet Halil ATAY Dün İstanbulda yapıl an maçta'iki dost takım berabere kaldılar ileri fırladı. Fakat attığı şutu Cihad gü- zel bir plonjonla kesti. Yuğoslavların — beraberlik sayısı On birinci dakikz cim boş bırakıldığı bir saniyeden is- tifade ederek on beş metreden attığı kuvvetli bir şutle beraberliği temin et- ti. Gene orta mü- Oyun çok sert ve seri.. Yugoslavla- tın vaziyete yavaş yavaş hâkim olduk- Jart görülüyor. Hakem yan hakemleri- nin ikazına rağmen yugoslav takımı a. deyhinde iki ofsaydı vermedi. Yugos davların Üstünlüğü elde etmeleri türk takımının çok aleyhinde oldu, Muavin hattı, müdafaada oynamakta - israr et- tiği için hücumlarımız kolaylıkla iade ediliyor ve yugoslavlar da türk nısıf sahasında yerleşmiş oluyorlar. Yugoslavlar ikinci golü yapıyor Yirmi altıncı dakika: — Yugoslavla- tın orta muhacimi yerinde aldığı bir pa» S1 yan hakemlerinin ofsayd işaret ver- melerine rağmen, sürdü ve yakın bir mesafeden göle çevirdi Oyun yeniden sürat peyda ediyor. 'Türk takımı büyük bir gayret sarfede- rek oyunu yugoslav yarr sahasına sok- mağa muvaffak oldu. Fakat Yugoslav müdafilerinin — beklenmeyen Snlarda muvaffakiyetli müdahaleleri sayı çıkma- sma engel oluyor. Kırk üçüncü dakika: Yugoslav mü- dafaasının en bunaldığı bir dakil Sağdan soldan üst üste korneler oluyor. Nihayet Fikretin attığı bir köşe vuru. gu Niyazinin kafasiyle Yugoslavların ağlarına takıldı. Ve bir dakika sonra devre 2—2 beraberlikle bitti. İkinci devre İkinci devrede, rüzgârı arkasma alan türk milii takımı galibiyeti kurtaracağı tahmin ediliyordu. Takımımız.bu ümi; de hak verdiren bir gayretle oyuna baş ladı. Ve hemen yuçorlav kalesini sardı. Yugoslavlar bir sayıya engel olmak i- gin yıpranırcasına çalışıyorlar. Yuğoslavlar galib vaziyette Dokuzuncu dakika: Türk takımının baskılarından kurtulan yugoslavlar sıkr bir hücumla kalemize indiler ve sol i- gin güzel bir şütü onları yeniden 32 galib vaziyetine çıkardı. Fakat türk ta. kımı muhakkak bir gol peşinde olduğu. 'nu anlatan bir gayretle vaziyete hâkim olmakta devam ediyor. 3 - 3 berabere. Yirmi altıncı dakika: Şeref'ten bir pas alan Fikret 25 metreden çektiği şüt- le günün en güzel gölünü atarak takı. mına beraberlik vaziyetini temin etti. Oyun sert ve çok seri, hakem müte- reddid kararlariyle halkın protestola. rına sebebiyet veriyor. 'Türk milli takımı hâkim oynamakta devam etmesine rağmen şanssız bir o. yunla gol çıkaramıyor. Oyunun son dakikaları yine türk ta. kımının üstünlüğü altında ve Yugos- Jav ceza çizgileri içinde oynanıyor. Hakemin düdüğü maçı bitirdiği za. man iki takım da 3—3 beraberlikle sa. hadan çıkıyorlardı. Misafirlerimiz şerefine veri ziyafet İstanbul, 12 (A.A.) — Yugoslav spor- cuları şerefine bu gece parkotelde 150 kişilik bir ziyafet verilmiştir. Bugünkü milit maçın hasılatı 5.100 küsur hiradır. Bu hasılat bugüne kadar yapılan maçlardaki hasılata nazaran bir rekor teşkil etmektedir. Davis kupası maçları Zagreb, 12 (ALA.) — Davis kupası tenis maçının Avrupa mıntakası finali: Çiftler: Von Oramm ile Haenket (Al- manya), 8-6, 4-6, 4-3, 4-6, 6-3 Mite ve Kükleviş (Yugoslarya) yı yenmişler - dir, 13 TEMMUZ 1936 ESİ Yarı - Sıyasal Avusîurya - ÂAl- manya arasında Harbtan - sonra, Avusturya - A manya arasındaki münasebetlerin normal bir şekle konması meselesi, bu iki devletin her ikisinin de alman olamsına rağmen, pek büyük güç: lüklerle karşılaşmıştır. — Buna / se- beb, bir yanadn Avusturyanın ken- disinde bazı nüfuzlu teşekküllerin (Katolik kilisesi, sosyalist partisi, bankalar) Almanyaya katılmak po- Kitikasının aleyhinde olmaları, bir yandan da yabancı devletlerin böyle bir birleşmeyi tehlikeli bularak buna her türlü vasıtaya baş vurarak mani olmalarıdır. İki alman devleti arasındaki mü- nasebetlerin “Anschluss” kanalındar halledilmesi davası, bugüne kadar, işte bu yüzden yürüyememiştir. Baş- langıçta “Anschluss” fikrinin Avus- turyadaki tarafdarları çoğalma i dadı gösterirken, Hitler Almanyada idarı alır almaz, Dollfuss etrafın- da toplanmış olan kuvvetler, bu se- fer büsbütün Anschluss düşmanı ke- silmişler ve Almanya ile Avusturya arasında tehlikeli bir gerginlik hasıl olmasından - ürkmemişlerdir. Ve ar- kalarını, bittabi kendileri de katolik kilisesi politikası güttüklerinden, tikana yani Romaya ve dolayısiyle Musoliniye vermişlerdir. Bunun üzerine Hitler Almanyası, bir başka taktik kullanmıştır. Bu da, 'territorial Anschluss” yerine 'ideo- lojik Anschluss” programının ikame lir. Yani, artık Anschluss'dan bahe edilmiyecek fakat Avusturya'nasyo- mal - sosyalizmi iktidar mevküne ge- tirilerek, neticede ayni gaye elde e- dilmiş olacaktır. Bu taktik ve bu program'ın en giddetli devresini ” Dollfuss'un katli hâdisesi teşkil etmiştir. Bu hâdi den sonra, gerek Avusturya hi metinin, gerek ise ona dışarıdan ya- Pilar maddi ve manevi yardımların” işi da az çok muvaffak olunmuşt Bu tosfiye işi bittikten sonra, h tıra göyle bir sual geliyordu: — itorial Ansı ehluss” tan şimdi de “ideoloji chluss” tan vazgeçmiştir. Şu halde Almanya bu davadan mağlüb çık- mıştir, Evet, zâhiren, bu böyle görünmek. te idi. Fakat hâdiseleri daha etraflı tetkik erince, meselâ Von Papen Al- manyanım Viyana büyük elçisi tayin ediliyordu. Ve, - katolik kilisesi ile Hitler rejimi arasında bizzat Alman- yada büyük bir mücadele baş- İamasına rağmen, Saar meselesinde, bir anlaşma hasıl oluyor ve bu anlaş- ma, Sanksiyonlar tatbik - edildikten “ve İtalya her türlü mal çekme kolay- lıklarını Almanya - Avusturya - Ma- caristan yoluyla temin ettikten son- ra genişliyerek bu dört devletin dış politikalarımda dahi tesirlerini göster miye başlıyordu. Dün, Avusturya — silâhlanırkcı “Ne yapsın? Almanya'ya karşı” yenler, acaba bugün ne diyecekler: dir? Bu anlaşmanın İtalyanın malüma- tı dahilinde yapıldığı kuvvetle muh- temeldir. Çünkü Schuschnigg hükü- meti böyle bir kararı tek başına ve- recek kadar kuvvetli değildir. Hattâ denebilir ki, Prens Starhemberg'in iş başından çekilmesi bile belki o za- man bugünkü anlaşma ile alâkadar- dı. Çünkü Prens'in başlıca vasıfları, İtalyan dostu olduğu nisbette Hitler, rejimin düşmanı olması idi. Hati tuklarından birinde Hitlercili man olmıyan bir zihniyet” diye tarif etmişti. Halbuki Prensin çekilmesini, o sı- ralarda italyan politikasının zâfa uğ: radığı yolunda tefsir edenler çıkmış- ta. Ve sanılmıştı ki, o Coup'yu hazır- layan, o sıralarda Viyana'da bulunan Chamberlain'dir. Belki bu ihtiyar ingiliz devlet nda- aa bu işle alâkadar olmuştur. Ve bek- İraslI Neşeve Sıhhat verir.