Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
BK — y GRĞ ĞK e SAYFA 4 ULUS 29 MART 1936 PAZAR DÜNYA POLİTİKASIN!'IN KULİS ARKASI: Londra konferansı intibaları Cihan bâdiseleri arasında, Alman- yanın Milletler Cemiyeti tarafından suçlu ilan edildiği kısa devreler ka- dar dikkate değeri olanı henüz kay- dedilmemiştir. Bu suçlunun ilan edil- diği ana kadar çok çetin gün ve sa- atler geçti. Çarşamba akşamı Millet- ler Cemiyetinin mukadderatı hâlâ bir kıla asılmış duruyordu. İngiliz kadınlarının sulh tezahürleri Perşembe günü öğleden sonra, kon- sey, bir parça gecikmiş olarak, top- lantısını yaptı. Cenevredeki mekaniz- mayı ve işlerin mahiyetini bilen her- kes, burada, dikkate değer bir hava estiğinin farkında idi. Cenevrede her şey inbikten geçiri- lir, laboratuvarda hallolunur. Cenev- reliler, Vilson rıhtımında can sıkıntı- larını gidermek için bir aşağı bir yu- karı dolaşırlar. Onlar, büyük mukad- derat işlerine karşı fevkalâde bir me- tanet göstermektedirler. Halbuki, Londra bu metaneti gös- terememektedir. Toplantı başlama- dan saatlerce önce, bu büyük şehir- de fevkatâde hâdiseler cereyan et- mekte olduğu anlaşılıyordu. Birdenbire “Almanya barış istiyor, biz neden istemiyelim?!” ibaresini taşıyan büyük levhalarla taksi otomo- billeri peyda oluyordu. Bu ibareler hem ingilizce ve hem de almanca ya- zılmıştı. ralın uzun boylu muhafızları gezini- yorlardı. Bu iri yapılı askerler, laci- verd, kırmızı ve sırmalı bir üniforma taşımaktadırlar. Dışardan gelen din- leyiciler arasında nizamı, polisler te- KA.PITALIZMIN I%T İKBALI La Repüblik gazetesinde Piyer min etmekle mükellef idiler. Burada- ki manzara, daha ziyade bir ingiliz mahkemesini andırıyordu. Adeta Ma- ri Dugan'ır muhakemesi yapılıyor- muş gibi bir şey. Toplantı salonunun da her iki kapısına ingiliz neferleri dikilmişti. Her şey ingilizdi Her şeyın ingilizcesi ileri sürülüyor- du. Sen Ceyms'de bulunanlara ingiliz olan ne varsa, hepsi gösterildi. Tek- mil sarayın ışığı meşaleleli avizeler- den etrafa yayılıyordu. Sa Majeste'- nin k sal da kurulmuş olan bufedekı yiyecek ve.içecek şeyler de ingilizdi. On beş tane altından yapılmış küçük mikrolon Kısacası, dünya kanaatler, diplomasinin yetsizliği, hepsi, bir evet ve bir hayırla hallolunacaktı. Bu evet ve hayır, Almanyanın suç- la olduğunu ilan edecek iki kelime idi. Bu saç ilan edilirken, Fon Rib- bentrop da hazır bulunuyordu. Her bakanın önünde birer küçük altın mikroton duruyordu. Bu mik- rofona her devletin mümessili bir tek kelime söyledi. İşe Şili ile başlandı. Şili mü kit kaldı. B arkasın- tarihi, sıyasal muvaffakı- Lord Beaverbrook'un l satan kadınlar, sattıkları guıetelerin' havadislerini ilan eden levhalarında: (Avrupa kıtasında biribirlerinin kafa- larını yarıyorlarsa, bize ne?) ibaresi- ni taşıyorlardı. Sen Ceyms sarayının avlusu önün- de birdenbire, ellerinde açılmış şem- âyeler taşıyan ve bunların üzerlerine, “biz, sulh istiyoruz!” ibaresni yaz- mış kadımnlar dolaşıyordu. Londra, bu toplantıyı büyük bir pa- nayır günü göziyle görüyor. Tıpkı “Moslay'ın teplantıları gibi bir şey. Halk, Sewm Ceyras sarayı önüne yı- ğgiliyor ve o koskocaman bahçeyi çe- viriyorlardı. İri yarı ingiliz polisleri ise, güç bela intizamı temin edebili- yorlardı. Nöbet bekliyen muhafız subayı Saray kap hafız alayının bir subayı dimdik duruyor- “du. Kıral ise hâlâ Prens dö Gal bu- lunduğu zaman oturduğu sarayda ya- şamaktadır. Buna göre, Milletler Ce- miyeti toplantısını ingiliz kıralının muhafızları korumaktadır. Askerlik her yana sinmişti. Sen Ceyms sarayındaki bütün toplantı müddetince bu cihet hissediliyordu. Sarayın, o muhteşem koridorlarında bir aşağı bir yukarı ingiliz askerleri dolaşıyorlardı. Sarayım holünde kurulmuş olan gazetecilerin kabineleri arasında kı- S S dan Ekvator'a sıra geldi. Başkan iki defa, Ekvator, diye bağırdı; fakat hiç cevab veren olmadı; mîkrofonmı önünde kimse yoktu. Sporcu dili ile, vaziyet henüz Al- iy lehi lmak üzere, 0-2 idi. Bunun arkasından İspanyanın mü- messili Baçia'ya soruldu. Yeni sosya- list devletinin yepyeni dış bakanı, mikrofona bir “evet” dedi. Sıra İtal- ya'da idi. İtalyanın mün<essili de ga- yet sarih bir “evet” dedi. Albay Bek- in sesi yarım metre ilerden işitilmi- yecek kadar hafif çıktı; o da, “evet” diyordu. Titulesko, kuvvetli çıkan er- kekçe sesile cevab verdi. T. R. Aras'- ...» 2001 Ai n “evet” i iy iyiye i ğ den tekrarianarak soruldu. Litvinof konsey masasının başında, bir parça yorgun bir tavur takımmıştı; anlaşılan gece geç yatmıştı. “Evet” dikkati çe- kecek derecede hafif çıktı. Ondan sonra başkan kendi kendini çağırdı. (Bir nezaket eseri olaark abc sıra- sındaki yerini Şili'ye bırakmışt)ı Ar- jantin de, gayet kayıdsız bir tavurla “evet” dedi. En son Eden sesini çıkar- dı. Onun “evet” inde de bir yorgun- luk, bezginlik seziliyordu. Ve bu ilk defa kullandığı fransızca bir “evet” idi. Londra, mart, 1936. Noyes Viner Jurnal'dan “evet” Eden'in — İşte istedikleri hakem mahke mesi... (La Repüblik'ten) / yapabilirdi ve tabiidir kı aynı Di inik yazıyor: Fransa'da sendikacılar birleşmesi- nin muvaffakıyeti, kuvvetli bir halk- çı hareket beklemenin marksçılarımı- zın kalbinde doğurduğu umudlar, İs- panyada sosyalizme yönelen solların zaferi, ingiliz işçi birliği ile Belçika in kuvveti sosyali ve ni- hayet dünyanın en kuvvetli banka ve endüstri kuvveti üzerine B, Ruzvelit in yarı zateri, bütün bunlar belki kati olacak bir antikapitalist hareke- tin alâmetleri gibi görünüyor. Buna B. Ginyu: “Yavaş olun!” diye cevab veriyor; istihsal rejimi olarak kapi- talizmin kuvveti öylecesinedir ki, hattâ Sovyet rejimi içinde bile onun başlıca metodlarının yeniden meyda- na çıktığı görülmektedir. Şu halde tehlikede olan kapitalizmin mevcudi- yeti değildir: Mesele, kapitalizmin kendini disipline sokup sokamıyaca- ğını sol veya sağ bir otoriter kuvvetin, bazı muvaffakıyetsizlikler ve aşkınlıklar vesilesini büyüterek ekonomik organizasyonu umumun menfaatine değil, kendi politikasının menfaatlerine tâbi kılıp kılmıyacağı- nı bilmektedir.” “Jurne Endüsiriyel” gazetesinin bu yazısı bır hafta önce çıkmıştır, ve onu daha önce neden zikretmemiş ol- duğumu bilmiyorum, çünkü davayı açıkça ortaya koymaktadır. Bununla beraber dç nokta üzerinde münakaşa edilebilir ve bu faydasız olmıyacak- tır. İlk nokta: kapitalizmin başlıca ka- rakterleri Rusyasla yeniden meydana çıkmış mıdır? Hayır. Liberal kapita- lizmin en az iki başlıca karakteri vardır: İstihsalde anarşi ve hususi ların birikme- si ve servetlerin miras yoliyle oğulla- hısların elinde | rına geçmesi, ki bu yeni bir aristok- rasi sınıfının teşekkülü yol tır. Halbuki Sovyet Rusyada buııa benzer hiç bir şey yoktur. Orada dev- letin dirije ettiğini ispat etmek için beş yıllık plânlar vardır ve kimse Rusya'da bir para aristokrasisinden bahsedildiğini işitmemiştir. Magnitogorsk'da, Kuzniyetzka'da, Stalingratı'da, her halde BB. Vendel veya Şnayder kadar iktıdara sahib #damlara rastlamış olduğumu hatırlı. hyorum. Bunlar bütün istediklerini mahsulü ile geçinen insanların men- faatine demek istiyorum) yeniden ele al ? Sadı Rusya, bitm tükenmez bir demir, kömür, petrol, orman ve buğday ambarı olmakla be- raber her gün genişliyen bir pazar olduğu için unutmayalım ki Rusaya- nın nufus artışı senede iki buçuk mil- yondur, ve gene unutmıyalım ki rus- ların ve bilhassa rus köylülerinin ih- tiyaçları her gün artmaktadır. Başka bir ifade ile, kapitalist de- nilen ve kütlevi ve hızlı istihsal de - nilmek daha doğru olacak olan me - todlar kendi bâşlarına ne iyi, kötüdürler. Muazzam ve sonsuz de - recede olmasa da ehemiyetli nisbet - lerde genişliyebilecek olan bir pazar karşısında bu mtodlar iyidirler: “bu - gün Rusya'da vaziyet böyledir, 1914 den önce bütün dünyada vaziyet böy« leydi”; Pazarın imtisas kapasitesi a- ne de zaldığı veya hiç olmazsa, istihsal ka- dar hızlı olarak inkişaf ed diği za- ye edildiler ve on üç senelik çalışma- sı bir hüküm vermemize müsait olan İtalya'yı ele alırsak, italyan inkılâbı- nın umumun menfaatine hizmet et - mekten başka bir şey yaptığı söyle- nemez. Kapitalizmin bütün menfaat- leri elletinden alınarak yalnız sıkm - tıları kendilerine brrakılmış olan ital- yan endüstricileri bunu iyi takdir e- derler. İçlerinden pekçokları kendi işleri başında, devlet tarafından ta - yin edilen ve ondan aylık alan birer müdür olmayı tercih ederler. Luna karşılık, dünyanın hiç bir memleketinde — kapitalizmin kendi kendini disiplin altma aldığı görül- memiştir. Disiplin görülen her yerde dışardan bir otoritenin işe karışma - sı icabetmişlir ve Amerikanın misa« li, bize kapitalizmin bunu kolaylık « la kabul etmediğini isbat eder. Kapitalizmin kaybolduğu yerde man (Garb kapitalizmine sorulan ve onun bir hal çaresi bulamadığı sual budur) kötüdür. Mevzu üzerinde bir kelime daha. Stakhanofçuluk iyi midir? Kötü mü- dür? İşsizlik olmıyan yerde, işçiler değilse bile uzman işçiler kıt olduğu yerde iyidir. Fakat uzman işçilerinin mikdarı çok fazla olan, işsizliğin mil- letin canlı kuvvetlerini tükettiği yer - de, Stakhanofçuluğun, daha fazla mikdarda işçiyi sokağa atmaktan baş- ka bir netice vermiyeceği ortadadır. İyi veya kötünün nisbiliği hakkında bir delil daha. “ » n İkinci nokta: Şu halde Rusya'da artık mevcud olmıyan ve yeniden ve- rilmekte de olmıryan kapitalizm, B. Ginyu'nun temenni ettiği gibi mev- cud olduğu yerde, hususiyle garpta kendini disipline sokmaya muvaflak olabilecek midir? Meslek daş di- yor ki: Buna muvaffak olamazsa, sağcı veya solcu bir otoriter kuvvet ona hâkim olaca'" ı, onu belki de tas - fiye edecek ve ik organi yonu umumun menfaatına değil, ken- di politikasının menfaatlerine tâbi kılacaktır.,, Geçerken kaydedeyim ki B. Gin- yu kapitalizmin daima umumun men- faatine hi t ettiğini farzediyor, da bütün mesuliyetleri de kabul edi - yorlardı İyi para alryorlardı: Ayda üç bin ruble, emirlerine amade birer otomobil, konforlu bir ev ve bir iki hizmetçi. Şüphesiz ki onların vaziye- ti, yüz adım ötede, otuz günlük ça - lışma için otuz ruble alan yoksul bir işçininkinin aynı değildi. Bu bakrmdım_ B. Ginyu hnklıdırı Askeri | ü devri geçmiştir. Ve tipik marksçı memleket olan Rusya'da, herkes artık ihtiyacına gö- re değil kabiliyetine göre para al- maktadır. Bununla beraber Magnit endüstri ve banka büyük kapitaliz - mi için bu hal isbat edilmiş değildir. Bugüne kadar Avrupa'da ne geç - miştir? Solcu bir otoriter kuvvet Rusya'da kapitalizmi tasfiye etmiştir. Onun tarafından yaratılmış olan eko- “nomik organizasyon umumun menfa- atine mi tâbi kılınmıştır, yoksa ken- di politikasının menfaatlerine mi? Tabitdir ki umumun menfaatine, sa- yısı çok az olan ve az lâyık olan bir burjuvazinin bündan ziyanlı çıktığı söylenebilir; fakat bundan geniş halk ları h lr çıkmıştır. rosk veya Kuzniyetzka şefleri birgün içinde değiştirilebilirler, çocuklarına ancak birkaç mobilya, büyük kıymeti olmıyan birkaç eşya ve bir emniyet sandığı defteri bırakabilirler, ve ne mutlak — şekli ile miras, ne de istihsalde anarşi yeniden tesis edilmiş olmadığı için, kapitalizmin başlıca prensiplerinin Sovyet Rusya'da ye- niden ortaya çıktığını söylemeye kim- senin hakkı yoktur. B. Ginyu, acaba yalnız istihsal me- todlarından mı bahsetmek istemiştir? Bu ayrı bir meseledir. Meselâ Rusya- da “Stakhanofçuluk” namı — altında yeniden tesis edilmiş olan şey, dün- ya kadar eski olan ve kapitalizmin mükemmel bir istikballe beraber bü- y ı Rusya'da her şey yalnız işçiler için ve bilhassa bolşevikler için yapılmış değildir. Bolşevik olmıyanların sayısı çok daha yüksektir ve bunlar daha az iş buluyor veya daha fena muamele görüyor değillerdir. Şüphesiz ki 1917 de çok aşağı bir kültür de çok aşağı bir kültür ve ahlâk seviyesinde olan köylüler yeni erjim tarafından (eski- si gibi) uzun zaman kul halinde kul- lanıldılar, fakat her geçen gün onla- rın vaziyetlerini değiştiriyor, köylü- yü şehirliye, çiftçiyi işçiye yaklaştırı- yor. İİ“” Rusya için vaziyet böyledir. Al - manya ve İtalya'da sağcı otoriter kuv- vetlerin iktıdarı ele almış olduğu mu yük bir hız vermiş olduğunu sandığı dlardır. Fakat neden bu ERR söyl k? Bu sağ kelimesi, burada büsbütün yııılq değiles bile, tamamiy- le rağm kabul lar “üçü“" tarafınd. #“işçiler” menfaatine olarak (yalnız işlerinin eli Bu iki lek de sıyıgıl gruplar, hattâ partiler şiddetle tasfi- i faatlerin £ çlı çıktı- ği artık anlaşılmış bir hakikattir. Kapitalizmin kontrol altına alın - dığı veya dirije edildiği yerde umu - mun menfaati zarar görmek şöyle dursun, bundan ancak faydalanmış « tır. ’u” Bütün bunlardan çıkacak ilk neti- ce, liberal kapitalizm müdafilerinin, Fransa'da her gün tehdidi biraz da- ha artan bir “sağcı veya solcu otori- ter kuvvet,, in müdahalesinden kor- karak sağcı bir otoriter kuvvetin ta « rafını tutmaya karar vermiş oldukla- rıdır.. Fakat şurası muhakkaktır. ki B. Ginyu ve arkadaşları alman veya italyan (hattâ Amerika) tecrübesin- den memnun değillerdir, kapitaliz - min kendi kendini düzeltmesi doğru olup olmıyacağını, bunu yapıp yapa- mıyacağını soruyorlar. Bu ne demektir? Şimdi de ben so- ruyorum (ve bu çıkardığım ikinci ne- ticedir) bir endüstriyel hükümet mi tasarlıyorlar? Musolini'nin sınıfından değil, fakat parayla tutulmuş ajan- lar vasıtasiyle memleketi iki yüz ai- lenin idare ettiğini bir göz önüne ge- 23 Nisan Çocuk Haftasının başlangıcıdır “Ulus” un haftalık fransızca nüshası ANKARA vın 106 ıncı sayısı çıktı. Bu sayıdaki başlıca yazılar: Kurtuluşlarımız (F. R. ATAY) Toprak bayramı Afyonda Zafer Atatürk âbide- sinin açılma töreninde İsmet İnö- nü'nün nutku ı”s e | Mi - N A ... Hafta haberleri Venizelosun ölümü 'Türk cumuriyeti tarihi 1936 büdcesi Tarih, dil, ve coğrafya fakültesi Türklerde hartacılık 1935 de dış ticaretimiz Bibliyografya: 1935 de İzmir limanının ihracatı Haftanın hikâyesi Haftanın karikatürleri Haftanım resimleri