Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SAYFA 4 20 MAFT 1534 CUMA î;_bancı gazeğ_elerdç_g_kuduklârı_m_ı_z Ren hadiseleri etrafında düşünceler ' Lokarno devletleri ve konsey toplantısında, Almanyanın Ren'i işgali dola.;rııiyle Fransa ve Belçikanın vaziyetini gerginleştirecek bir hareketlerini önlem ek vazifesi, ingiliz diplomat- larına düşmüştür. İngilizler alman hareketi ni nasıl karşılamışlardır ve Lokarnonun bozulması İngiltere'yi harba sürükliyebilir mi? Bu üç yazı, bu üç sualin cevabını vermeye çalışmaktadır: Hitler, Sulh yapıcısı 14 mart 1936 tarihli Deyli Tele- graf gazetesi, “çapraşık yollar içinde Avrupa” başlığı altında yazmış oldu- ğu bir başmakalede diyor ki: * Bugün, Londra'da toplanan, Mil- letler Cemiyeti konseyi, açıldığı gün- denberi en enteresan celsesini yapı- yor. Onun vereceği karara Avrupak: nım ve Milletler Cemiyetinin alın ya- zısı bağlı bulunmaktadır. Milletler Cemiyetine başvurmak su- retiyle Fransa, Avrupa'da umumi bir İ- g Ho y e e hbd .__ıı D Eğer bunu kabul etmemiş olsay- dı, Milletler Cemiyetine başvurac yerde Ren'in işgaline asker gönd. mek suretiyle karşılık verebilirdi. Bu vaziyet, Milletler Cer i prensipi için önemli bir zafer ©. kaydolunmalıdır. Bu hareket, te. -ir almakta biraz gecikmeyi ve yapıl menliğini sarsacak değil, fakat mua- hedelerin kutsallığına saygıyı göste- recek ve batı Avrupasına sükün ve huzur verecek bir çekiliş. Bunu y k, 1914 yılmdanberi şaşalamış bir halde bulunan Avrupa- da ümid kapılarını açacaktır. Hitlerin bu sözlerinden sonra Mil- letler Cemiyeti, daha serbest olarak davranmalıdır. Lokarno devletlerinin Londra'daki murahhasları, son alman hareketlerinin hem Versay, hem de Lokarro — muahedelerini çiğnem-k mahiyetinde olduğunu kabul etmiş- lerdir. Konsey, bu vaziyet üzerine kararını verecektir. Eğer bu karar, haklı bir karar olacak olursa o za- man, Fransa bunu dinliyecek, yok bu karar, onu tatmin etmiyecek olursa o zaman Milletler Cemiyeti ve Avru- panm kollektif emniyet sistemi niha- yet bulacaktır. cak tesirlere sükün vermeyi imkân al- tına sokmuştur. Eğer Almanya, tak- dir edecek olursa o zaman bu hare- ketin tesiri daha büyük olacaktır. Ge- ne bu hareket, Bay Hitler'e tarihte büyük ve şerefli bir mevki almak fır- satını da bağışlıyacaktır. O, hiç bir devlet: yanaşamadığı halde Milletler Cemiyetine yaklaşabilecektir. Bu va- ziyet, Avrupada bir milletin milli gu- ruru dolayısiyle, diğer millete göste- remiyeceği durumu sağlıyabilecektir. Hitler, Karlsruhe'de söylediği bir nutukta demiştir ki: “— Bir sulh yapıcısı şöhreti kazan- mak için içimde bir ihtiras besliyo- rum. Adıma bir sulh abidesi dikilme- sini istiyorum. " Onun vaziyetinde, mevkiinde bu- kanan bir insan için bu arzu, pek gü- zel bir şeydir. Bu da Londra'da Mil- letler Cemiyeti toplanmağa devam ederken sağlanabilir. Basit bir jest, B. Hitler'i, kendi neslinin gözünde bir tehdid kaynağı olmaktan daha yüksek bir me- deniyete doğru yürüyen Avrupanın bir önderi olmağa götürecektir. Ren boyunca yürüyen askerlerin tehdid ettiği sulh, onun şahsi gayre- tiyle korunabilecektir. Bu meselede bütün dünya, Fürer'. in hareket ve kararmı bekliyor. O, müzakeerlerin yapıldığı sıralar- da Ren'deki askerlerin artırılmıyaca- ğmr ve ileriye doğru hareket ettiril- miyeceğini söylemek suretiyle bu yol. da bir adım atmıştır. Fakat kendisinin görmesi lâzım- O zaman biz, eski ittifaklar siste- mine dönmek, emniyeti sağlıyacağı sanıldığı halde bir türlü sağlıyamı- yan silahlanma yarışlarımna girmek zorunda kalacağız. Bu dakikalarda İngilterede Alman- yaya karşı büyük bir sempati vardır ve ingilizler almanları aşağı bir vazi- yetten kurtarmayı bütün gönülleri ile isterler. Burada Almanyanın Millet. ler Cemiyetine dönmesi ve yeni pakt- lar yapılması suretiyle açılacak yeni sükün ve huzur devri için büyük bir özleyiş duygusu vardır. Fakat gelecek zamanlarda huzur ve sükünun kor l h delere hürmet beslemekle kabildir. Lokarno devletlerinin biribirlerine bu kadar yaklaştıkları bir sırada Hit- ler, ihtiraslarını biraz çekerek kendi- sini sulh yapıcılar arasına katmalı- dır. İngiliz diplomatlarına düşen nazik vazife 13 mart 1936 tarihli Deyli Tele- graf'tan: İngiliz diplomasisi, bu hafta Lon- deadaki Lokarno devletleri ve Mil- letler Cemiyeti konseyi toplantısı do- İayısiyle üzerine aldığı rol kadar na- zik ve ehemiyetli bir iş yüklenmemiş- tir. İngiltere bir taraftan Ren boşaltıl- madıkça hiç bir müzakereye girişmi- yeceğini söyliyen Fransa ile öte ta- düşünüşlerinin ortasını bulmak mev- kiindedir. Bu sırada B. Hitlerin Ren bölgesinde bulunan askerlerini artır- mamak hususunda verdiği vaid bu kör düğümü çözmek hususunda atıl- mış bir adım gibi telakki olunmuştur. İşgal tamamlanmıştır. Ancak bu karar ve vaid, kapalı bulunan kapıyı biraz açabilecek gibidir. v l y ingiliz teş verdiği cevab, son ve kesin cevab sa- yılamaz. İngilterenin üzerine alacağı aracı vazifesini kolay ve basit bir ha- le getirebilmek için bu kararın kesin- | B ığ V| b $ FK ETR Fransanın Milletler Cemiyetine başvurmak kararı henüz sarsılmış de- ğildir. Ancak bu kurum, âciz kaldığı takdirde Fransa konseylerden çekile- cektir. Milletler Cemiyeti, böyle bir dar- beye tahammül edemez. Milletler Ce- miyeti nihayet bulunca da Avrupa- nın bütün kollektif emniyet umudla- rı suya düşecektir. Aynı zamanda Al- manyayı bu çevre içine dost bir mil- let olarak sokmak imkânı da orta- dan kalkacaktır. O zaman, iş, emni- ’.ti eeei h kîn Teki ”"' şına dökülecek ve bu iş şiddetlene- cektir. Bu hafta içinde sulhu, Bay Eden- in şayet Fransa ve Belçika almanlar tarafından bir taarruza uğrıyacak 0- lursa İngilterenin verdiği şeref sözü- nü tutarak yardıma koşacağını söy- lemesi üzerine kurtarılmış bulunu- yor. Bu söz, ingiliz diplomatlarına yatıştırıcı ve teskin edici bir rol oy- namak imkân ve kuvvetini vermiş- tir. Bugün için mesele mübhem olarak ortaya konulmuştur. Halbuki bunla- rın gayet açık ve sarih bir hale gel- mesi çok önemlidir. B. Hitler'in son Memorandum'u Almanyanın saldırganca bir dilek beslemediğini gösteriyorsa da bunun son kısmı dostça — karşılamıyan mahfillerde bir tehdid gibi telakki o- lunmuştur. Eğer Almanyanım yeni paktlar için ileriye sürdüğü şartlar, öteki hükümetler tarafından kabul edilmiyecek olursa o zaman, Alman- ya “şerefli bir inziva” siyasetine dö- necektir. Bu dönüş, onun vaktiyle Milletler Cemiyetinden çekilmesi gi- bi, kendi ihtiyariyle olacaktır ki Al- manya, gene kendi ihtiyariyle, Mil- letler Cemiyetine yeniden girmek ar- raftan kendi toparkları üzerindeki et « miştir. Üzerinde durulmak icab eden bir nokta daha var: B. Hitler, geçen haf- göstermek , 1 gene fransız - sovyet paktını ileri sürmektedir. O, bu pakt aleyhinde bütün Lokar- no devletlerine olduğu gibi Almanya- ya da açık olan La Hey hak yerine başvurabilirdi. Halbuki Hitler, böyle yapmamış, Ren bölgesini askerle işgal etmeyi ter- cih etmiştir. Alman iddiası değil, bu alman me- todu, Avrupanın istikbalini, büyük * diplomatik gayretlerle yerine getire- bilecek bir surette altüst etmiş bulu- nuyor. İngilizler harbe girmiyecekler 13 mart 1936 tarihli Deyli Herald- dan: Bugünlerde yapılan konuşmalar içinde en ziyade ağır bastığı anlaşı- lan bir âmil vardır. Bu âmil de ingi- Hiz hallı düşü âi ve dileğidir. Bu düşünce ve dileğin ne olduğu da u- zun bir mesele değildir: Ren hâdise- leri bir harb için ne bir fırsat, ne de bir bahane olmıyacaktır. Ortada böy- le bir çılgınlığa atılmak zoru yoktur. Bununla beraber, yalnız mesuli- yetsiz mahfillerde olmamak üzere, Londra k İarınm dan bir M 'İ ee ) A | | e K ler de yok değildir. İngiliz halkı için böyle bir sonuç ve ihtimal yalnız arzu edilmiyen bir Ortada bunu moşru kılacalı, har- bı vicdan ve şuur bakımındana dürüst gösterecek ne gibi deliller vardır? Eğer Almanyanın bu hareketi ce- zasız bırakılacak olursa o zaman bu devletin bir, iki yıl sonra bir başlra taarruza girişeceği söyleniyor ve iş- böyle olunca ona o zamana kadar beklemektense, bugün hücum edil- mesi muvafık olur deniliyor. Ortada prevantif bir harb yapil- ması doökterini dolaşıyor. Halbuki bu, militarist ruhun en kötü bir gösteri- sinden başka bir şey değildir. Bu, bugünkü günde sulh adına mı yapıla- cak? Yirmi sene evel “harbı bitirmek için harb” bahanesi öne sürülmüştü; bugün de “harbr durdurmak için harb” ortaya atılıyor. Bu, çılgmlığın ta kendisidir. Bu hareket, ölüme karşı gelebilmek için intihara kalkışmak nevinden bir şey- dir. Gerçekten, alman hükümeti kanu- nu bozmusş; yasak olan bir iş işlemiş- tir. Fakat ingiliz halkının vicdanına göre bozulan kaide, zaten yerinde bir şey değildi ve bu tecavüzde kimse zarar gör iş, bir tek i bur- nu kanamamıştır. Şimdi alman orduları Rendedir, diye Almanyaya açıktan açığa hü- cum edip almanları öldürmek mi lâ-* zımdır? Bunu hiç bir kimse, açık bir icdanla müdafaa edemez. şey olmakla kalmaz; le t le dışımdadır. Esasen kanuncular bunu tetkike ve muahede kelimelerini tefsire başla- mış bulunuyorlar. Almanyanm Ren yöresini işgal et- mesini Fransa'ya ve Belçikaya karşı bir taarruz başlangıcı sayanlar var- dır. Biz, Lokarno paktları mucibince böyle bir hücum ve taarruz vukua ge- lirse o zaman ordularımızı alman sı- nırıma göndererek, tayyarelerimizi alman şehirleri üzerinde uçurarak ve kendi leketimi n yapacakları kabeleyi bekliyerek ğız. Böyle deliller kanuncu bir kafayı tatmin edebilir. Onlarm akıl ve man- tığı bunları böyle kabul eder. Fakat kendi teahhüdlerini bütün şerefleriyle yerine getirmek istiyen ingiliz milleti hukukçuların çıkardı- ğı neticeler yüzünden harba atılma- ğa hazır değildir. Dahası var: Harba girişecek olur- sak, bunun faydası ve sonucu ne ola- caktır? Bu suretle hangi mesele hal- ledilecektir? Edilecek masraflara göz yumarak bir zafer kazanıldığmı farzedelim; bunun neticesinde yeni bir sulh mu- ahedesi dikte ettirilecek. Peki daha sonra ne olacak? Onun için, ingiliz halkımın düşün- cesine tercüman olduğumuza emin o- larak, harbın asla bahse mevzu ola- mıyacağını söyliyebiliriz. Bir yurd sevgisi jesti Pariste, içinde en meşhur karikatör. cülerin eserleri teşhir edilen bir galeri- de, şimdiki fransız başbakanı B. Saroyu gülünç vaziyetlerde tasvir eden bir kaç tablo da bulunuyordu. Almanyanın,Reni filen işgal etmek suretiyle ortaya koy- duğu vaziyet karşısında, Bu karikatör. manda, Fransayi temsil eden şahsiyetin vekar ve haysiyeti, her türlü parti dü- Kanun bakımımdan ince elenir, | şüncelerinin üstünde tutulması lâzmn dokunursa muahedelerin içindi geldiği fikriyle, galeriye giderek, bu hi- Almanyaya bir hü buriyeti civ lerini di e çıkarılabilir. Fakat harbın meşru ola- | Artistlerin, fikir hüriyetinden fedakâr. bilmesi için bu hukuki lüzumlar kâ- | lık teşkil eden bu yurd sevgisi — jestle- fi değildir; bizzat harb meşru olma- hdır. kaydetmektedirler. TÜRK HAVA KURUMU AN KARA ŞUBESİNİN BALOSU 21 MART CUMARTESİ AKŞAMI HALKEVİNDE Bu cumartesi akşamı bu baloya gidecek olanlar hem Hava Kuru- dır ki bu adım, komşularınmn telaşl: tam eg CETİTE uaf x kara- rını yatıştırmak için kâfi değildir. rında ayak diriyen Almanyanın biri- Bir adım daha lâzım: Alman ege- | birine tabantabana zıd duran görüş ve ta içinde yapmış olduğu işleri doğru olacaklardır. mumuza yardım etmiş hem de hafta sonunda çok güzel eğlenmiş Tefrika: No: 43 ANKARA Yazan: Norbert von BISCHOFF Türkçeye çeviren: Burhan BELGE Mondoros mütarekesinde ise, memleke- tin silahtan tamamen tecridi, boğazların tes- limi, müttefiklerin diledikleri şehirleri işgal eylemeleri, demiryollarını, posta ve telgraf merkezlerini kontrol eylemeleri şart koşul- muş ve kabul olunmuştu. Entente devletleri ve bilhassa Fransa ile dost geçinen adamlar bu inkıraz şartlarını tadil ettirerek Türk milletine asgari bir ha- yat payı ayırtmağa çalışmışlarsa da, muvaf- fak olamamışlardır. Çünkü Paris'te toplan- mış olan dünyanın sahibleri, kararı başka türlü vermişlerdir. Tıpkı Habsburg İmpara- torluğu gibi, Osmanlı İmparatorluğu da iyi- ce parçalanmalıdır. Arab vilaytelerinin im- paratorluktan almarak “Hicaz” a müstakil bir idare verilmesi, “Filistin” “Şeria ötesi” - ve “İrak” n ingiliz ve “Suriye” nin fransız aıw altına konması, ingilizlerin rehber- . , liği altında muzaffer otan arab milli hare- ketinin politik ve tabif bir neticesi idi. Fakat Sevres muahedesiyle Anadolu ve Trakyaya verilen şekil, milliyetleri korumak behanesinin kaba tiyeline rağmen, Entente devletlerinin kendi politik ve ekonomik e- melleri uğruna hoyratça bir imhayı ve zafer- lerini hududsuz bir surette istismar etmek istediklerini gösteriyordu. Doğu Trakyası ile İzmir, Yunanlılara düşüyordu. Trabzon ile Erzincan'ın doğusunda kalan yerlerde müstakil bir Ermenistan yapılıryordu. Bunun cenubunda ve Frat'ın doğusunda bir müsta- kil Kürdistan doğuyordu. Adana ile civarı;, İtalyanlara veriliyordu. Bundan başka İtal- yan nüfuz mımtakasma, Anadolu'nun batı ve cenubu garbi kısımları ve Bursa'dan Afyon'a oradan da Kayseri'ye kadar uzanan bir hat- tın ihtiva ettiği parçalar dahil bulunuyordu. Bunun doğusunda kalan yerler ise ta Sıvas ve Sıvas'ın şimaline kadar fransız nüfuz mın- takasına giriyordu. İstanbul ile Boğazalr ve Marmara denizinin çevresi askerlikten tec- rid ediliyordu. Gerisi, Türklere kalıyordu. Ekonomik bakımından hayat ve inkişaf im- kânları göstermiyen, bozkırlardan ve çalılık- lardan ibarat 120.000 kilometre murabbalık bir saha. Bir saha ki, sade kapitülasyonlara değil, ayrıca Parisli efendilerin düşündükle- ri kayıtlara tâbi olacak, mali istiklâlden ve milli müdafaa imkânlarından mahrum kala- cak, ufacık, mecalsiz, görünürde müstakil fakat hakikatte muzaffer devletlere tama- miyle tâbi bir Anadolu devleti. İşte Osmanlılar devletinin sonu bu ol- muştu. Altı yüz sene, Anadoludaki toprakla- rından başdöndürücü bir irtifaa çıktıktan sonra Osmanlı Türkleri, eşsiz bir kapaklan- ma ile, gene aynı topraklarda, Ertuğrul'un soyuna otlak olarak verilmiş olan Sakarya boylarında son ve şüpheli bir sığınak bulu- yorlardı. Modern tarihin kaydettiği en bü- yük devletlerden biri, çetin bir mücadeleden sonra, parçalanmıştı. Binlerce senedenberi Doğu'nun hükmü altında yaşamış olan A- nadolu'yu Batı devletleri geri almışlardı. Bu hâdisedeki trajik ve tariht haksızlık şundan ileri geliyordu ki, imparatorluk, tam Türk milletinin görülmemiş bir heyecanla evini düzeltmeğe başladığı ve doğu milletle- rinin dünyasıma ve cemiyetine katılmağa hazırlardığı bir zamanda zeval buluyordu. Fakat batılı emperyalizmler için de, zaten, Tâzım olan bu idi Yani, Türk milleti, işleri- ni düzeltip memleketini kuvvetlendirmeğe daha vakit bulamadan müdahale ederek u- zun zamandanberi güzelce hazırladıkları im- ha ve taksim plânlarının suya düşmesine mani olmak. Osmanlı devletinin büyük sa- vaşa girmek hafifliği, batı devetlerinin im- ha işlerini kolaylaştırmıştır. Padişahın hü- kümeti, imparatorluğu zafer ile mağlübiyet'- in insafsız kaidesine teslim etmekle, kendi iylamını âdeta bilerek yazdırmıştır. — Bundan başka, Entente devletleri, impa- ratorluğu esasen taksim etmek . istedikleri gibi, Avrupanın ötedenberi bir kâbusu çlan “şark meselesi” ni hazır fırsat çıkmış iken ekonomik ve politik bakımdan ortadan kal- dırmak istiyorlardı. İmparatorluğun hain Ermenilere karşı tatbik etmiş olduğu ceza, bu sefer, Entente devletlerinin ağzına. esa. sen kararını vermiş oldukları eseri, in- sanlık ve hak namına yapmak iddiasını koy- muştur. Rusya'nın, Almanya'nın ve Avus- turya'nın nüfuzunu, mağlübivet ile ihtilal, alrp götürmüştü. Binaenaleyh muzaffer En- tente devletleri, Osmanlı İmparatorluğunun tasfiyesine, hiç kimseye hesah vermeğe mec- bür olmamanın ceberutu ile baslıyabilirlerdi. z (Sonu var)