16 Mart 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

16 Mart 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA 4 ULUS 16 MART 1936 PAZARİESİ BİBLİYOĞGRAFYA. . Dergiler AĞAÇ — Bu isimle genç ve değer. li şair Necib Fazıl Ankara'da hafta- lık bir mecmua tesis etmiştir. İlk sayı- sı elimizde olan bu mecmua güzel bir baskı, ve muntazam bir tertible sem- patik bir manzara göstermektedir. Bu sayıda “Okuyucuya mahrem bir- kaç söz” başlığiyle mecmuanın mak- sadı izah edilmekte ve okuyucuya hi- taben şu iddia ortaya atılmaktadır: “Yaş borcunu ödiyecek, harektei- mize alâka göstereceksin, fakat biz bir şey yapamıyacağız. O halde biz yokuz. Ye biz bir şey yapacağız. Fa- kat sen alâka göstermiyeceksin. O halde sen yoksun, Bunlardan birinden birini ispat etmek bize yeter'” Bu her iki ihtimale de meydan vermemesi için yeni arkadaşımıza uzun ömür dileriz. Ağacın ilk sayısında Necib Fazıl- m dört yazısı vardır: “Adımız”, “Hır- sız, polis ve komünist”, “Kitab, mec. mua, gazete” bir de “Yolculuk” isim- li şür. Bundan başlı da, de- ğerli şair Ahmed Kudsinin, halk ede- biyatı tarzında “yağmur duası” isim- li bir şiirini, Mustafa Şekib'in “Sanat dünyası” isimli bir makalesini, Abdül. halk Şinasi'nin “Seyahat Notları” n- dan “Benzeyişlerimiz” başlıklı güzel biryazısı, François Maurioc'un roman isimli eserinin ilk kısmının — Burhan Ümid tarafından tercümesi ve bu mü- nasebetle mütercimin “Romanımızın hali” ne dair yazdığı bir yazı, Fik- ret Adil'in “Şarlo ve son filmi” başlık- h bir kroniği, —Sabahaddin Ali'nin “Kafa Kâğıdı” isimli hikâyesi, aktü- alite sütununda Comte d'ermesson'un Rusya hakkındaki düşünceleri. VARLIK — Bu emektar sanat ve fikir mecmuasının 15 mart tarihli 65- inci sayısı Nahid Sırrı'nın tiyatromu- mütehassıs dolayısiyle “Tiyatro da- vasında yeni bir adim” başlıklı yazı- siyle başl ktadır. Bu sayıda Yaşar Nabi'nin “Balkanlar ve Türklük” e- tüdü devam ediyor. Burada Gagauz- ların türklükleri ve edebiyatları hak. kmda yeni malümat veriliyor. Abdül- hak Şinasi'nin “Çamlıcadaki Köşk” başlıklı yazısı “geçmiş zaman” seri- sinden şimdiye kadar çıkmış olanla- ra bir yenisini ilâve etmektedir. Vas- fi Mahir “Yunus Emre” nin şahsiye. tini araştırıyor, Sabahaddin Ali, Mu- zaffer Reşid'in suallerine cevaben, edebiyatımızla okuyucular arasımda mevcud boşluktan yanlış bir yolda yürüdüğünü söylediği edebiyatırmızı ve edebiyatçılarımızı mesul tutuyor, Mahmud Raşıb Halkevleri yıldönü- münde çal: milli kompozi d rımızdan bahsediyor. Mırdın baş- ka Cevdet Kudret'in “İyilik” başlıkdlı bir mensuresi, Cemil Sinan'ın “Fikir Kırıntıları”, Said Faik'in “Beyaz al- tm” isimli hikâyesi, Halis Asarkaya- nım Hayat Ansiklopedisinde Tokad şehri hakkında verilen — malümatm yanlışlığımndan şikâyet eden bir maka- lesi. Avr. N. Papazoğlu fmd. ( CABA GüC TWMEZ ST ee TURARANTUTR AAAT Yabancı gazetelerde okuduklarm;ı;] İTALYA FRANSA İLE BERABER La Repüblik gazetesinde Piyer Daoa. minik yazıyor: “L'Övr” gazetesinde Berlin'le Ro- manın anlaşmış olduklarını okuyo- rum ve lekdaş bu h şu delili gösteriyor: “Dün akşam, Roma'dan öğreniyor- duk ki, faşist partisi genel sekreteri, Almanyaya ekonomik zecri tedbirler tatbikine muhalefet edilmesi hakkın- da Cenevre'ye emir vermiştir”, Ben kendi hesabıma, zecri tedbir- birine zecri tedbirler tatbikini — iste- mek gülünçlüğü düş ü gilleği terdi? Veya bu kadarma gitmeden, petrol ambargosunun daha ilk gün- lerden itibaren şiddetle tatbik edil- nım bugünkü günde Almanyanm ta- rafında bulunmasını. Eğer bu mümkün olsaydı, mese- lâ, kararından evel başbakan Hitler Musolini ile bir görüşmede bulunabil. ve yüksek sesle söyledik. Fakat şunu da düşünüyoruz ki bu dakikada Fran- sanım vazifesi, zecri tedbirlere baş- vurmaktan ziyade, orada kan akma- sıma mani olmak için vasıtalık etmek- tir ve İtalyanın, Cenevreye hürmeti- nin nişanesi olarak, hiç olmazsa bir- KISA TERCÜ, Ü MELER Valçef davası Sofya harb divanı tarafmdan tür* kü cezalara çarptırılan komplo mah- kümlarından on ikisi, cezası tecil © dilen Lazarof müstesna ve Damyan Velçef dahil olmak üzere hakların- daki hükümleri temyiz etıııı;ıel'dir Müdafaai vatan kanununa göre aâ$- keri temyiz mahkemesi bu kararı 18 günlük bir müddet zarfında incele- meye mecburdur. Diğer taraftan divanı müddeiumumisi kararı incele- diğini ve temyiz edecek bir noktâ kaç gün için - her türlü hücumdan ve bombardı- seydi, Rosenfeld ne kadar sevinecek ti. Derhal “faşizm” lere karşı yürü- Dükmecini iiyecekli, Fakat, biz B. Rosenfeld'den daha realistiz, veya daha ihtiyatlı. Ve her masını pek tabii bulurum. Eğer, faşist partisi sekreteri böyle bir harekette bulunduysa, vaziyete uygun bir ha- rekette bulunmuş demektir. B. Rosenfeld, “Popüler” sinde şöyle yazıyor: “Milletler Cemiyeti, resmen mü- tecaviz olarak gösterilmiş olan faşist İtalyaya karşı bu kadar korkunç bir zâf göstermemiş olsaydı, Hitler 7 mart kuvvet darbesini yapmaya ce- saret edebilir miydi? “Ve Habeşistanda harb hâlâ dur. mamışsa kabahat kimindir? Zecri tedbirler ciddi surette tatbik edilme- diyse kabahat kimindir. Bugün o ka- dar muhtaç olduğumuz kollektif em- niyet 1935 in Habeşistan lehine or. ganize edilmediyse kabahat dir ?” B. Rosefeld, İngilterenin İtalya li- manlarını abloka etmesini, - yapabi- Hirse - italyan filosunu ezmesini mi is- gazete- kimin- da böyleydik. Her şe- renmekle seviniyoruz. üzakere ARER P bul dığını v;’ı .' - dan sakınacağını bildirdiğini öğ- Bulgaristanda çiftçi , çünkü Siresa. birliği Bom yı hatırlıyoruz, çünkü İtalya bize da- ima Avusturyanım büyük koruyucusu ve anşlus'un büyük düşmanı gibi gö- na inandık ki en mühim mesele, ital. yan genişlemeciliğinin alm işl moulızınehd_l—ı eei ha Şiphuiı.lhln'—AfrikıdıkH- Beş aydanberi Cenevrede vazife- mizi yaptık ve bu vazife bazen güç oldu. Fakat İtalyanın Avrupada bi- zimle aynı endişelere sahib olduğunu ve onunla bizim emniyetimizin ayrı- lamıyacak surette biribirine bağlı ol- duğunu bize unutturacak kadar hiç bir tarafkir zihniyet şuurumuzu ka- rar y Hatıra gelen sorular 10 mart tarihli La Repüblik de Piyer Brosolet yazıyor: Lokarno paktını imzalamış olan devletlerin, İngiltere, Fransa, Belçi- ka ve İtalyanın mümessilleri bugün Paris'te toplanıyorlar. Bu, Milletler Cemiyeti konseyinin cumaya yapaca- ğı toplantı için hazırlık görüş idir. 1 — Lokarno uzlaşmalarınm Al. manya tarafından çiğnenmesi, Ver- say andlaşmasının metni gereğince milletlerarası bir tecavüze tekabül eder. Bu tecavüze karşı Lokarno dev- letleri ve hususiyle İngiltere ne yapa- caktır? Askeri bir hareketi kimse Fakat bu görüşme, Lokarno andlaş- ması kefillerinin Almanya'nın hare- 'Trakya”, V. Çobanoğlu'nun Yunan edibi Petros Haris'ten dilimize çevrilen güzel bir hikâye ve Necib Fazıl, Ziya Osman, Meki Said, Sala- baddin Hikmet, Baki Süha'nın şiirle- ri vardır. FİKİRLER — İzmir Halkevi tara- fından neşrine devam edilen “Fikir- ler” mecmüasının 1 mart tarihli 135. inci sayısı da çıkmıştır. Bu sayıda Rahmi Balaban'ın “Altı oku yaşama ve yaşatma” isimli konuşması, Re- ceb Peker'in inkılâb dersleri serisin- den “Hürriyet inkılâbı”, Rahmi Bala- ban “Ogüst Kont”, Cevdet Bilsay “A- tomlar ile yıldızlar arasında”, Ahmed Fuad “Hayat bilgi konuları”, Hakkı Baha Pars “Genclerle iktısadi bir hasbihal”, Mithat Oksancak “İnkılâ. bın büyük eserlerinden: Halkevleri”. ALTIOK — Edirne Halkevi tara- fından çıkarılan bu derginin şubat ta- rihli 25 inci sayısında E. Ruhiğ Gün- alp'ın vatani ve milli mevzularda se- kiz yazısı, E. Şerezli'nin Trakyada Sinan, N. Peremeci'nin “Ekmekçi oğ- lu”, U. Turanbağlı'nın “Divan edebi- yatı”, K. Batu'nun- “Köylü davası ve "Ç.h' saırrı” yazıları vardır. i nasıl karşılıyacakları hakkm da daha sarih bir fikir edinil düşü diğine göre, mali veya eko- mnmomik zecri tedbirleri tatbika hazır- mıdırlar? İtalyanın Habeşistandaki tecavüzüne karşı enerjik hareketler- müsaade edecektir, B. Eden'in Avam Kamarasında dünkü diyeviyle bu hususta ilk izah verilmiştir. İngiliz dış bakanı ihtiyat. lr davrandı. Ren paktınm Almanya tarafından tek taraflı olarak çiğnen- mesini kötüledi. Böyle serbestçe im- zalanmış bir andlaşmaya yapılan te. cavüzün Avrupa vaziyetini daha va- himleştirdiğini saklamadı. “Bu harez- ket alman hükümetinin istikbalde a- labileceği herhangi bir teahhüde kar- şı ilimadı derin bir surette sarsmıştır, İngiliz dış hıkınnıı ıoylodıhlen- de bulı bu kadar ısrarla is- temiş olan İngiltere, Lokarno uzlaş- masının tek taraflı olarak bozulma- sına karşı koymakla Avrupa sulhu- na, Afrika sulhundan daha az alâka- h olmadığmı ispat edecektir. 2 — Lokarno andlaşması Alman- ya onu bozmak iddiasında bulundu diye ölmüş değildir. Berlin'in yaptığı hareket olsa olsa, Almanyanm Ren paktımnm kendisine mecbur tuttuğu teahhüdle, İngiltere ve İtalya'nın ga- rantilerinden kurtulmak istemiş ol- duğunu ifade eder. Fakat bu memle- ketlerin Fransaya vermiş oldukları nin bugün Paris görü da daha ııı-ıue;ouinı ummak yer- siz değildir. Fransa ile İııgıltere ara- sında sıkı bir b üd t ü ğinden şüphe edilemez. İngilterenin menfaati bu işte bizimkinin çok aynı- dl!. k.—,— kollektif em- niyete bağlılığı altı aydanberi o ka- dar açıkça belirmiştir ki Almanyanın giriştiği tehlikeli teşebbüse İngiltere. nin gerekli cevabı vereceğinden şüp- he edilemez. garantiler gene mevcud kalmaktadır. İngilterenin garantisini Fransaya tek. rarİryacağı umuluyor. 3 — Lokarnoyu imzalamış olanla- rın Ren'in yeniden askersizleştirilme- sine karşı faydalı bir harekete geç- miye hazır olmamaları veya hareket- lerinin Ren bölgesinin yeniden işgali- ne mani olamadığı farzedilirse fran- sız emniyetinin bu yüzden azalmış o- lacağı meydandadır. İngilterenin ihti- yatklığı bizim Ren boyunda vaziyeti- mizi ne kadar zayıflatırsa, Londra, Lokarno'da almış olduğumuz garanti- leri tevid etmekle ve hattâ tatbik u>- Meydana getirilen “Bulgar işçi birliği”"nden sonra hükümet “Bulgar na başlamıştır. Devlet adamlarındaf! biri Dnevnik gııdeııu çıftçı htü' ıeri hakkl M | "’ : “Çiftçi bırhklerı de münhasıran leki birer teşekkül olacaklardır. Gayemiz ideal bir varlık, bir ocak yaratmak ve buraya bütün iyi çiftçi" leri toplamak, organize etmektir: Böylelikle yurdumuzun zirai hayatl için gereken her şeyin teminini, bU birliklerin yapacakları teşebbüsler sayesinde olacaktır. Birliklerin yük- sek gayelerinden biri de köy ekonomi- sini kalkmdırmakla mükellef bulu- lara yardım etmektir. Bu gibi ide- al lar etrafında organize edilen bir köy halkı, pek tabiidir ki “ken- di kendine yardım” ve “"karşılıklı yardım” gibi ideal düşünceleri realize edecek ve köyünü kalkmdıracaktır: Bir italyan edibine göre Baldvin İtalyan meşhur edibi ve gazeteci- si Luigi Barzini'nin ingiliz devlet a- damları ile müzakerelerde bulunmak üzere Londraya gittiği, Avrupa gaze* telerinde iddia edilmiştir. Luigi Bar- zini Romaya dönmüş ve İl Popola d'İtalia gazetesinde intibalarını ne$- retmiye başlamıştır. Luigi Barzini bu ilk başbetkesini ingiliz siyasasına Ve bilhassa Baldwin kabinesine tahsis etmiştir. Luigi Barzini Baldwin kabi- nesinin güttüğü siyasayı şiddetle ten- kid etmekte ve yaptığı hatâ ve tena- kuzları tebarüz ettirmektedir. — ta Baldwin kollektif emniyet prensi- pine inanmıyordu. Haziranda ise kol- lektif emnivet prensininin havarile- rinden olmuştur. Baldwin temmurz 'a sanksiyonlar tedbirine tarafdar ** gildi, eylülde ise siddetli bir sanlsi- yonist olmuştur. İkinci te<rinde B-'İ- win, Hor - Laval plânıma karşı umn- id d du, birinci kâ $e bu plânı hııııt gümmiüstüir laşmalariyle bunları kuvvetlendir- mekle bu eksiği telâfi etmeyi düsün- miyor mu? Fransanm kollektif sisteme kar? göstereceği itibar bu sorulara alacağ! cevablara bağlıdır. Tefrika: No. 39 ANKARA Yazan: Norbert von BISCHOFF Türkçeye çeviren: Burhan BELGE İmparatorluğa ve yabançı istismara kar- şı yapılan diğer mukavemetler gibi, nasyo- nalizm fikri de, Rumeli ve Anadolu'nun bü- yük şehirlerinde doğmuştur. İstanbuldaki konaklarda çünkü, zamanın bütün saatleri, durmuşa benziyordu. Günün bütün hâdise- lerine uzak kalmış ihtiyar bir dünya, hasta güzelliği ve yorgun tevekkülü ile, sonunu bekliyordu. Haliç'in ötesindeki kozmopolit Beyoğlu'nda ise, padişahla onun hem gardi- yanları hem de ortakları olan frenklerin kur- dukları rüşvetçi sistem, cümleyi ve herkesi, ağlarmın içine almıştı. Dışarda, Anadoluda ise, köylüler, adımı her gün namaz kilarken işittikleri ve saydıkları padişahın, kendile- rini çoktan ve toptan fren! 'ere satmış oldu- gğunu bilmiyorlardı. Fakat Rumeli'deki genç zabitle nereye gitse karşısına memleketin hakik? efendisi çıkan genç memur, biliyor- du. Bu genç memur, yabancı konsolosun Türkleri mahkâm ettiğini, yabancı komise- rTin memleketi idare ettiğini, yabancı tücca- rın memleketin bütün gelirini sömü görüyordu. Nasyonalizm fikrine bağlandık- ları gündenberi ise, hıristiyanların kendile- rine itimadları artmış onurları yukse!mış ve bilgileri, Türkleri çoktan gerilerde bırak- mıştı. İşte Osmanlı İmparatorluğunun son gün- lerine damgasını vurmuş olan politik hare- ket böyle acı müşahedelerden doğmuştur. Bu hareket, genç Türkler hareketidir, Dev- let duşmam telakki edilerek takibata maruz kaldığı için, başlangıçta, illegal yollardan ve gizli çalışmıştır. Hareketin, şeklinde ve gayesinde, masonluktan müteessir olduğu besbellidir. Gaye, imparatorluğu modernleş- tirmek ve demokrasiye kavuşturmaktı. Böy- lelikle çünkü, az çok haklı olâarak, kapitülas- yonların kalkabılecegı ve devlete hüküm- ranlık haklarının geri verdirilebileceği umu- luyordu. Devletin Türkleştirilmesi henüz düşü- nülmiyordu. Azlıklar meselesinin parleman- CŞĞET ter çerçeve dahilinde halledileceği sanılı- yordu. Bunun içindir ki, komite, beyanname- lerinde milli bir eda kullanmıyor ve - burada da masonluğun tesiri aşikârdır - “İttihad ve 'Terakki” ismini alryordu. Böyle olmakla beraber, bu harekete “Genç Türkler hare- keti” denmesi daha doğrudur. Çünkü onu meydana getirenler, Türk münevverleri ve Türk yarrmünevverleridir. Ve zamanla bu hareket, İmparatorluktaki hâkim azlığın ha- reketi olarak kalmış ve diğer azlıklar, bu ha- reketle olan alâkalarını gittikçe gevşetmiş- lerdir. Avrupa ile olan irtibatı ise hareketin şefleri ve dışarda okuyan gencler temin et- miştir. Ve bu gençler, çok geçmeden, Avru- panını birçok noktalarında açıktan arığa milliyetçi, politik ve kültürel merkezler ya- ratmıştır. ” Demek oluyor ki, istinad ettiği unsurlar bakımından Türk olan bu inkılâb, politik muhtevası, tasavvur ettiği âlem ve metodla- rı bakımından batılı idi. Nitekim asrın sonu- na doğru batı'nın politik dünyasında “pro- gressist” sayırlan ne varsa bunların mekanik bir tarzda naklinden, imparatorluğun dirilti- lebileceği sanılmış ve bu safderunca sanıyı, kültürel, ekonomik ve nasyonal bakımdan imparatorluktaki bütün şartların batıdaki örneklerden tamamiyle ayrı olması kevfiveti sarsamamıştır. Gerçi, imparatorluğun mü- dernleştirilmesi davasına daha derinden nü- fuz etmek istiyerek onun o sıralardaki hust- siyetlerine ve tâbi oldugu tarihi şartlara gö re bir şekil bulmak istiyen bazı fikir adam” ları çıkmamış değildir. Fakat bu gibi gay” retler, politik realiteler sahasına geçemivE” rek edebiyat sahasında kalmıstır. Cünkü no” litikacılar, kaybedecek hir dakika bile olma” dığma hükmederek, Avrupa medeniyetini? müesseselerini acele ve aynen imparatorlu” ğa taşrmağa koyulrmmuşlardır. 'Bu basit tasavvuru, politik düşünme tar” zını henüiz hem de hareket noktalarını te5” bit edemeksizin edinmiş olan bir millettt mazur görmek lâzımdır. Kaldı ki, masallar” dakini hatırlatan bir süratle ileriye gidet batı'nın bizzat kendisi, yaptığı işlerin SAâf” hoşluğiyle, kendi politik ve ekonomik mü- esseselerinin kusursuzluğuna inanmış birkaç asırlık bir idrak felsefesinin u-adü' yonuna rağmen, yarattığı değerlerin relati- vitesini inkâr eylemiş bulunuyordu. (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: