“Antoloji'ye karşı yapılan hü cumları okuyan bir yabancı, sanır — ki bunlar, gerçekden “Antoloji” ye karşı yapılmaktadır Halbuki "Babrâli'de kopan gürül- A c “Antoloji” ile ancak dola- “mancılara, rejim muhalifleri - rejim “ tarafdarlarına, nesiller nesillere hü- — cüm etmektedir. — “Edebiyatı Cedide”'den günümü- “ze kadar devam eden kavgaların | — sanki rüya yahud kâbus halinde bir lasyonu yapılmaktadır. Bu- “günkü gürültü ile çünkü, dünün sil- sile halinde kavgalarını karşılaştı- “mırsanız, bugünün laf ve mantık mal- zemesini eski — kavgalarda aynen, — yalnız daha tasnif edilmiş daha yan- yahud. daha karşı karşıya ola- bulursunuz. Bugünkü laf ve mantık malzeme- ci karmakarışıklık ise, savru- tezyif ve istihkarların, ayrı nesil- “ler namma aynı tarihte yapılmasın- dan ileri gelmektedir. Birinin Ahmed Haşim ile bir he- n Falih Refkı ile ya- 'Edebiyatı Cedide” cilerin, ken- n sonra gelenlere; yahud, HEL ai el blike “ llerle, yahud, şu megaloman'ın bur- ile bir hesabı vardır. bir alay sade “Antoloji” dolayı- değil, her vesile ile ve daima en ü şekillerde dışarı vururlar. ” Bizde, edebiyat âleminde nezih $ iuıumx “Bizantinizm” in sebebi ne- Bizce, bu, edebiyat sahasında bir 'nin bir türlü meydana çıka- er. romancı ve hikâyeciler, irler, aynı zamanda kritikler. başka memleketlerde de görül- niş bir hal değildir. Fakat oralar- edebiyatın hem kriteryomları ızmolunmuş, hem mektepleri, hem itiği ve kritikte tradisyonu te- Bir kere, şu iyi kötü ken- intibak etmiş bulunduğumuz ypa kültürünün, dünyada her te az çok şart koştuğu gibi, bir devrenin bizde mevcud olma- e kadar havada sallandığımı- zın bir delil — Eğer bizde, Divan ve Halk edebi- atımız da dahil olmak üzere, bugü- e kadar olan edebi inkişafımızdan ka Avrupa'nın bütün Avrupa e- iyatını bilen, ayrıca da yetiştirici kabiliyeti olan bir kritik mevcud neslin birden birbirine .inı ü / görülürdü. Böylece bir kritik, çok- tan, herkesi yerine oturtmuş olur, ve, bir çok şairimize: — Sen, oğlum, barlar ve maga- zinler için şarkılar ve hafif parçalar “bir çok romancımıza — —-Sen, oğlum, tramvayda yahud 'tren seyahatlarıda okuna- romanlar yaz; “ve bir çoklarına da: — Siz manzum yemek listeleri lokantalara ” satmağa çalışı. üz bir kere, bi yatmı okuyacak. Bi Edebiyatta Otorite klasiklerini ve batı edebiyatını da okuyacak. Ondan sonra da, “Babıâ- ” de para kazanacak. Halbuki, bu memlekette, kültürün seviyesi daha öylesinedir ki, biraz alman e- debiyatı. karıştırmış olan fransız e- debiyatı mütehassısmı hapteder; batı klasiklerinden dem vurabi- len, kendinden başkalarmnı cahil gös- terebilir; hele modern amerikalılar ile mo- dem rusları okumuş. olan için, bir türk yazısı, ele almacak bir şey de iildir. Kulaktan kapma malümat,, bir fransız mecmuasındaki bir makale- den Grek tragediası hakkında azbu- çuk bir kaç esas edinmek ve bu gil kültür ve bilgi artıklarile beş on da- ne şifahi münakaşayı bir o kadar da yazı sahasında karşılaşmayı kendi le- hine kapatmak, madem ki hem şöh- ret edinmeğe hem de geçinip gitme- #e yetmektedir. daha fazlasma ne zum var? İşte, bizde, Divan edebiyatından ve onun birer tenkit kaidesi hükmüne geçen üsüllerinden ayrıldık ayrılalı, “entelektücl” in yürüdüğü ve mu- vaffak olduğu yahud. olmadığı yol budur. Ne çok mühendis yahud doktor arkadaş bilirim ki, muntazaman bü- tün fransız yahud alman, yahud in- giliz muharrirlerini takip ederler. Bizde çıkanları okumazlar. Niçin okusunlar ki, kendi kültür seviyele- muharrirlerimizin çoğununkinden üstündür. “Ama bu hal bizi nereye götürür? Kültürsüzlüğe mi? Keşke. Bu hal bi- zi dosdoğru “kültür şarlatanlığı” na götürür. Edebiyatçılarımız “Antoloji” ye 'neden girmedik yahud neden fena girdik münakaşasını ayyuka çıkara- caklarma bir “Antoloji” ye tekad- düm etmesi lâzim olan tasfiyenin #imdiye kadar neden yapılmamış ol- Masına cevap arasalar ve türk ed biyatma, eserleri ile, “seviye”, ağır ULUS İSTANBUL TELEFONLARI: Tramvay kazası etrafında İstanbul, 27 — Dünkü tramvay ka - n olduğu yerde bugün keşif ya - Pildi. Umumi kanaat firenlerin bozuk olmadığı yolundadır. Araba iki defa tamir görmüştür ve dün akşam son se- ferini yaparken kaza olmuştur. Ağır ya- ralılar içinde ölen yoktur. İli bacağı kesilen Niyazi tedavi altındadır. Bu ge- ce 115 da, yeni bir keşi B. Faik Kurdoğlu gitti İstanbul, 27 — Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı B. Faik Kurdoğlu bugün Londra'ya gitti. Sümer Bank Umum Müdürü B. Nurullah Esad hafta sonun- da gidecel azanın olduğu - saatte yapılacaktır. Deniz kurtarma idaresi İstanbul, 27 — Tahlisiye ve fener- ler idaresinin deniz - kurtarma — idaresi ismni altında birleşeceği söyleniyor. B. Hüsnü İstanbula gidiyor Ekonomi Bakanlığı teftiş heyeti ve- âs vekili B. Hüsnü bugün İstanbula gi- B. Hüsnü'nün yolculuğu, tah- yinlerle aldığı şekli yakından tetkik ile ilgili başlı hareketleri ile de, “itibar” ka- zandırmağa çalışsalar, çok daha iyi olur. (1) Burhan Belge (1) Otorite derken, bütün taze yahud yaşlanmış değerlere hücum etmeği ve “Babiâli” yi içinden kızarmaksızın ge- çilmez bir mahalle kaline getiren pole- ikçiliği kasdetmiyoruz. Otorite, bilgi demekti). Bilei, beğoriksiz komuşabijir. Fakat söylediğini emeAsiliZ miz “gerçek” yatar, İÇ HABERLER İrandan Trabzona yapıla-| Almanyada tiftik ithalât cak nakliyat İran Finans Bakanlığı, kuru meyva ihracında bunların hazırlanış ve amba- Jajlarına bakmak üzere bir sosyete ku rülması — kararını vermiştir. Ayrıca Trabzon'a yapılacak makliyat için de bir nakliyat üzerinden alınan resimlerden muaf tu- tulacağr söylenmektedir. girket kurulacağı ve bunun, İstanbul belediyesi memurları İstanbul belediyesi memurlarından bazılarının ücretten maaşa geçirilme. deri hakkında İstanbul belediye mec- lisince kabul edilen cedvel Finans bakanlığınca tetkik edilmiş ve Ba- kanlar meclisine sevkedilmek üzere Poliste Karısının başına sandalye vurmuş İsmet paşa muhallesinde otu- ran İzzet, karısınm kapıyı geç aç- masına kızarak başına - sandalve vurmak suretiyle yaraladığından yakalanmış ve Adliyeye verilmiş- tir. İzzetin o sırada sarhoş olduğu anlaşılmıştır. Hırsız Hakkı yakalandı İsa oğlu Hakkı adında bir. a- dam, Kurtuluş mahallesinde Mu- harremin evine, kapının asma ki- lidini kırmak suretiyle girmiş ve bir halı, yorgan, fanila çalmıştı RTAT ST permileri ve tüccarlarımı; Son hafta, memleketimizin muhteli/ tiftik piyasalarında büyük işler olmuş 've Almanya hesabına mal satın alan fir maların hemen hepsi mübayaalarda bu dunmuşlardır. Almanya'dan ef iyi mallara ve oğlak cinsi karşı istek daha fazladır. Fiatların yül- selmesi beklenirken, Almanya fiat kont. ol dairesinin, bazı ecnebi . tüccarların altında kalarak, yalnız bir tücca- vermesi fiatları di İhracat - tacirleri: imakta - zorluğa miz, ithalât permisi uğradıklarını ve zarar görmekte olduk. darını söyliyerek şikâyet etmişlerdir. İlgili makamlar, ihracatımıza — fena tesirler yapan bu müşkülün — önüne geçmek için lüözmmgelen teşebbüse gi - rişmişlerdir. Ticaret anlaşması için Almanyadan heyet geliyor Almanya ile aramızda 15 nisan 1935 de imzalanmış ve 1 mayıs 1935 de yü - “üğe girmiş olan / ücaret anl kliring anlaşması müddeti san sonunda bitmektedir. Bu anlaşma- ları yenilemek üzere iki taraf - arasında 'yeniden müzakereler yapılacaktır. Bu- 'nun için Almanya hükümetinin Anka - raya bir heyet göndereceği haber alın mıştır. ÖLÜM Ankara Hukuk talebelerinden Musi- ki öğretmen okulu idare işyarı Fahrin “Ulus,, un Dil Yazıları (Başı 1. inci sayfada) gayr (Ar.); kein (Al.); ubi, öhi (Gr.). Dördüncü seri: Siz (T.); sans ÇEr; sine (Lat) ; los CÂLD; lkin (İng-); lâ, bilâ, len (Ar.). Beşinci seriz Değil (T (Fr. ve Lat.); Without (İng.); U- de, üte, ud (( Kelimelerin şu seriler halinde karşılaştırılması bile, bu mukaye- senin ne kadar merak verici ol duğunu göstermeğe kifayet eder. Birinci Seri Kelimeleri (Ne) kelimesinden — bahseder- ken, bunun garp Türkçesinde daha çok soru sözü olarak kulla- nıldığını, ancak bir fikrin iki şık- kını birlikte nefiy için başta mü- Türkçelerinde ise önek gi gelerek “nâduruk, nayduruk, an- div, nigamda” gibi menfi kelime- ler yarattığını da ayrıca — göster- miştik. Farsçada her hangi bir sıfatın başına yine bu “nâ” öneki getiri- lerek menfisi yapıldığı malâmdur: lüyor ki Farsçanın “nâ” ve si, bizim garp Türkçesinin 'ne” sinden, Yakut Türkçesinin “nâ” sından, Çuvaş Türkçesinin “ni” sinden başka bir şey değil- fına getirilerek menfi anlamı ve- ren “in” öneki vardır ki sıfatın başındaki konsona göre bazen konsonunu da de; “inero. yable, —invisible, — irrprochab- de-(3)..” gibi. Bu şekli “Çuvaş” Türkçesinde de “andiv dokunma” misalin- de aynen görüyoruz. Yine Fransızcanın “ni” edatı, tıpkı bizim garp Türkçesi- nin “ne” si gibi, başta bir edat o- Tarak menfi anlamı vermekte ve tekerrür de etmektedir: “je ne veux ni cecinicelâ” Fransızcada fiillerin - şahıs za- miri ile fül sıygası arasına gire vek menfi anlamı veren “ne" yazılı; izim “ne” nin tıpkısı ol- duğu gibi, okunuştaki vokal farkı da mühim bir değişme değildir. Fransızcanın doğrudan doğruya anlamında menfi kelime olarak menfi kullandığı “non” sözüne gelince bunda da bi ardınca aymı “noğ” olur ki “ne” ile farkı 'nız vokalden ibarettir. “Non” un lâtincede uzun ince aslı (nec) olması da 'nun (neğ) den geldiğine kati bir delildir (51 V) Burada kelime (iğ &* röpro- chable) iken uzatma roliyle (n) - den değişme olan (ğ) kendisin- den sontaki konsonla birleşmiştir. (A Fransız telâffuzunda sonda- ki “n” lerin âdeta bir burun voka- li gibi söylendiği malümdur. Almanca J0 kelime olarak kulla- nılan “nein” menfi sözünün halk #rasında “nce” olarak söyrendi malümdur. Bunun £ zim (ne) birliği göz önündedir. Yine almrtacada isimlerin başı- na “ohne” ve - sıfatların ” başına - daha kısa olarak - “un” şeklinde gelen menfi Sineklerine gelince, bunlardan ikincisinin birincider kısalma olduğu ve ikisinin de (ne) den ibaret bulunduğu görülür. Almanca “meht” ve - İngilizce neither” kelimelerinde menli sö- züne başka c'emanlar da karış arıştır. Bun' rde asıl menfi anla- mı veren, “nih” ve “nay” kısımla- çıdır. Almancasında sübut ve ta takkuk manasiyle bir *?" elemanı. İngilizcesinde :se hem sübat, hem de tekarrür manalariyle bir " ve Ne Ir. ) Nâ Iyk) An 1er3 Ni ler) Nâ (F4) Ne 1Fa) In İFr) Ni VFr) Ne İFr) Nan 1Fr) Non ILat) Nein TarI OÖhne TALI Un HAL) Nicht TALI Neither lne) No Hag.) Not Uaz) Nor Hng.) AÂnef (6r.) : Bu tablo menfi sözler bakımın- dan ana Türk dilinin birer lehçe- BS) Dictionnaire ötymologigüe de Ia langue française, par Oscar Bloch et W. von Wartburg. #i olmakta, Fars, Fransız, Lâtin, Alman, İngiliz ve Grek dillerinin de, Yakutça ve Çuvaşçadan geri bir de “r” elemanı ilâve edilmiş- tir. İngilizcenin (no) menfi doğrudan doğruya (ne) nin aymı olduktan başka Fransızca ve Lâ- tince (non) larm son (n) leri () den değişme olduğunu da teyit sder. Bu söze tekarrür manasiyle (r) ve tahakkuk manasiyle () getir ierex yapılan (nor) ve (not) veri de aslında (no) demektir. Grekçe (ânef) kelimesine gelin- ce, bunun başındaki uzatma ana kökü gösterdiği gibi sonuna gelen ve süje gösteren (f) konsonu da (2 — B formüliyle () ye müsa. Bu izahları bir görüşte anlamak üzere aşağıda alt alta mukayeseli şekilde yazılan etimolojik şekille- ri gözden geçirmek kâfidir: D G 6 S e8 ten 4 eğla) * . * . ağ tan * ağa) * . * . ağ H an H fağ ()) * < * « iğ t in4 iğ ) * . * 4 ağ tan t ağle) * . * . <ü H-en * eğle) H * . iğ * in * Çiğ )) * » * » iğ tint İ2G) * . 44 eâ H en * eR(3) * et e oğ * on * oğ(e) Ha 4 . v * on * oğle) * . * a ağ ta * ay(2) tan(ğ) t ı h Hen4 eğG) * . * . ğ H un * Çağ (2)) * . 4 » iğ Hin4 ih €) *it4 . ağ tan * ay(z) * at t er oğ ton4* oğle) * .4 . cü H en 4 oğ () * oet . eğ ton * oğ e) * or4 . ağ Yant ef() ** * 4 kalmadığını gösterecek kadar be- liğdir (6). 1..N. DİLMEN (6) Diğer menti kelime serile- rinin mukayesesine yarın devam edeceğiz.