“kesten eser istemesini tavsiye ede- İm ŞO ŞA SAYFA 2 ULUS 27 ŞUBAL 1936 “Ulus,, un Dil Yazıları gesi”. I. — Tügül “Çağatay, Kırgızı Baraba lehçeleri” (2). Bu şekillerin mahiyetçe hep bir “Dağ ve Dhağ (3): Bir edattır, manası - arapça - “leyse” - yani “olmadı” - dır. Argu lügatidir. Me- selâ: “Ol andağ dağ ol” denir ki “bu böyle olmadı” demektir. O- #uzlar bu kelimeyi alarak “dag ol” ün “tekül” şekl iş lerdir ki bu da “leysı dır. Oğuzlar Argulara komşu ol- oymağın dilleri taşıyan “dağ - değ” sözüdür. Öteki de ona vuku ve hudus ma hükmü katan “ol” kelimesidir. Fakat iki kelime kay- maşarak bir tek kelime halini al- Radlot: Türk lehçeler Tügati, cilt: ITI. IZ) Kırgız lehçesinde bu “tü- Bül” sözü - yine menti anlamında olmakla beraber - bizim kullandı- #imız iki şekilden yalnız birinde kullanılıyor: iki şey arasında mu- kayesede menti olrak “ve hatı makamında “et tügül su da yok” yani “et değil su bile yok” denili- yor. Fakat “bu böyle değildir” gi- bi menfi hükmü verme yerinde Kırgızlar — “değil” demiyorlar; “imes” diyorlar ki bunun “mez” olduğu meydandadır. 17) Burada “dh” ile işaret etti- ğimiz ses, eski Türk lehçelerinde görülen “d” ile “7” arasındaki ses- tir ki Divanda da Arapçanın pel- tek “z” hartiyle yazılmıştır. (4 Divanü Lügat-it-Türk, cilt: 3, so: 114 —— nek veya kaynak hazırlamış olsak, daha iyi bir harekette bulunmuş olmazmıyız? Fransızca Ankara'yı çıkarırken, edip ve şairlerimizden, frenkçeye hanği eserlerinin çevril- mesini — istediklerini sormuştuk. Fransızca Ankara, Basın Direktör- lüğünün antolojisinin yetişemi- yeceği kadar geniş bir muhit için- de okunmaktadır. Gönüllü abone- leri arasında bir kıral bile vardır. Aldığımız cevablar hemen hemen hiçtir. İyisi mütehassısları tarafından türkçede bile yapılmamış olan bir eserin, mesele ile ancak bir bakım- dan alâkadar olan bir makamca hiç kusursuzu yapılmasını bekle- mekte nasıl haklı olal Bizi şahsen istedi i nıtmamışsa da, bir. takım eksik- leri ve zühulleri olsa da, mensup olduğumuz fikir âlemi hakkındı Türkiyeyi pek az bilen veya hiç bilmiyenleri, az çok bilğilendir meğe çalışan Basın Direktörlüğü- nü tebrik etsek daha doğru olur. - Bu bir ticaret firmaları kata- loğu değildirki. unutulanlar veya istedikleri gibi ilân edilmiyenler, zarara uğramaktan şikâyet etsin. ler. İngilizce ve almancasını ya- parken, Basın Direktörlüğüne her- rim, Bundan başka, herkesten mu- te isimleri hakkında ğ tesin. Sonra kü- bir. "":'ı'f' ..,,ı;,.- ve mütalea- dasnif ettirsin, Böylelikle Tür- A C ü mağa delâlet etmiş olur. liz edelim. Etimolojik şekli şudur. ()- (2) (3) ağ 4 ad 4 ağ (z) (1) Ağ: Ana köktür. Doğrudan doğruya “esas, varlık” anlamları- nadıı 2) Ad: Ana kök anlamının $ ibi olarak onu kendinde temes- sül ettiren prensipal bir eleman- dır. “Esas ve varlık” mefhumları- nın sahibi demek, tabii “var” de- mektir. - Bu halde ana kökle kaynaşarak “ad” şeklini alan ve sonradan ü- güncü elemanın tesiriyle vokalini de kaybederek tek “d” konsonu halinde kalan - bu unsur “varlık vasfını haiz olan bir sahip” anlat- maktadır. (3) Ağ: Etimolojik şekilde de (&) si (z) den değişmedir. (6). Manası “uzak saha” dir. Bü hal- fi anlamı yine bu ele- ©V. * Ana kök kendisini temsil edi anlamı alan elemanla kaynaştıktan ve baş vokal de düş- tükten sonra son (z) konsonu (ğ) ye çevrilmiş, böylece “dağ” keli- mesi “varlık kendisinden çok uzak ” manasını almış- tır. “Dağ — daz” sözünün bu men- fi anlamını böylece anladıktan sonra “değil” sözünü analiz ede- biliriz. Yukardaki izahlara göre kelimenin etimolojik şekli şudur: d (D (D v© (eğ H ed 4 eğ (2) 4 il) (a) “varlık” anlamınadır. (2) Ed: “Sahip” anlamiyle ana kök mefhumunu temessül ettiren elemandır. (3) Eğ: “Ez” den değişmedir. Varlık mefhumunun sahipten pek uzak bir sahada bulunduğunu, ya- ni sahibin varlıktan bir hissesi ol- mefhu- 1S) Menti anlamlı kelimeye “ol” getirmenin misalleri vardır. Bu- Tada iki misali zikredelim: (1) “Yok” anlamına kullanılan “çog” sözüne “ul” katılarak “ço- gul” yapılır (Radlof, III “Şor ve Sagay lehçeleri”. Radlof bunu (Çok -4 ol) diye izah ederek şu amisali de yazıyor: “Adazı çogul, icezi çogul — babası yoktu, anası yoktu”. (2) Fransızca “nenni” - kelime- si de (non - il) den yapılmıştır. (Dictionnaire etymologigue de la langue française, par Oscar Bloch, T İ p M 16İ Bu ek doğrudan doğruya (ağ) olarak tamamlayıcı anlamda alınırsa (adağ) ve (dağ) kelime- leri çıkar. Bunların birincisi - ana kökün “kudret, kuvvet” anlamiy- le - kuvvet ve küdret sahibine nez- redilen şeyi anlatır ki “adak” 'de- riz. İkincisi de yine o anlamla kuvvet ve kudret ve azamet ken- disinde tecelli eden şeydir ki “dağ” dediğimiz odur. Bu sözde ana köke “ateş” anlamı verirsek “dağlamak” sözünün aslı olan “dağ” çıkar. (7 Burada da “g” konsonu “z” den değişme olmuyarak alınacak olursa - dokunmak, temas etmek - anlamına olan “değmek” kelime- sinin “değ” aslı kurulmuş — olur. Ana kökün “hareket” anlamiyle “değ”, bir sahibin üzerinde bir hareketin tecellisidir. Bu da o ha- reketin o sahibe teması demek o- dur. Bunun “t” li şekli de vardır. “Teğ” sözüne süje veya obje anla- miyle “im” getirilerek “teğim” ve buna da tamamlayıcı “eğ” katıl- masiyle “teğimeğ” kelimeleri ku- rulur. Son “g” konsonu “s” ye çevrilerek “temas" kelimesinin de etimolojisi bulunmuş olur. Böyle- ce “temas” kelimesi de hareketin bir sahipte tecellisini ve bir süje veya objeye taallükunu ifade eder k. hareketi yapanın başka bir sü- İe veya objeye dokunmasını anlar tan bir kelime olur. İÇ HABERLER İstanbul, 26 — Ekonomi Bi kanlığı müsteşarı B. Faik Kurde u bugün İstanbula geldi. Yarın Londraya gidecektir. Anadolu Ajansının bir tavzihi İstanbul, 26 (A.A.) — Avrupa- ya gitmekte olan Ekonomi Bakanlı- 1 Müsteşarı B. Faik Kurdoğlu ve Sümer Bank Umum Müdürü B. Nu- rullah Esad'ın seyahatleri hakkında gazetelerimizde çeşidli haberler gö- rülmektedir. Salâhiyetli bir merci - den aldığımız malümata göre bu zat- ların seyahatlerinin sebebi memleke- sizde başlamış bazı ticari müzake- relerin yakından gözden geçirilmesi ve gerekirse intacıdır. Bir işten el çektirme İstanbul, 26 — Yeniköy sulh mahkemesi başkâtibine adliye Mmüfettişleri işten el çekdirmişler: dir. Baş kâtib zimmetine para ge- çirmekten suçludur. Göçmenlere tohumluk dağıtılıyor İzmit, 26 (A.A.) — İlimize yer - leştirilen romanyalı göçmenlere da- gatılmak üzere Ziraat Bankasınca ilimiz için ayrılan 400 ton buğdayın ilk partisi gelmiş ve bankanın İzmit şubesince göçmenlere dağıtılmasına başlanmıştır. Yazı müsabakasını kaza ban mekteblin Tasarruf Haftası içinde Ankara mekteblileri arasında bir yazı müsa- bakası açıldığını yazmıştık. Sayıları birkaç bini geçen genç mekteblilerin yazıları ayrılan heyet tarafından se- çilmiştir. Muhtelif mekteblerde - bu 'yazı müsabakasını Gazi ilk okulun- dan 12, İkinci orta okuldan&, Ulus ilk okulundan 17, Devrim ilk oku - lundan 12, İnönü ilk okulundan 8, Necati ilk okulundan 4, Atatürk o - kulundan 6, Canlılık ilk okulundan 8, Ticaret lisesinden 10, İsmet İnö- nü kız enstitüsünden 10, Sanat oku- lundan 6, Mimar Kemal okulundan 3 talebe kazanmıştır. (9) İl: Bu süretle teşekkül eden yyokluk mefhumunu çok engin ve yaygın bir sahaya naklederek ona şâmil ve mutlak bir mana veren ektir. (Eğ * ed 4 ez 4 il — eğede- zil) söründe ana kök kendisinden sonra gelen elemanla kaynaştık- tan sonra baş vokal düşmüş, üçün- cü elemanın (2) si de (ğ) ye çev- rilerek kelime son fonetik ve mor- folojik şeklini almıştır: DEĞİL. İşte böylece (değil) sözü “bir varlığın sahibinden çok uzak bir sahada alelitlak tecellisi” anlamı- 'na gelir ki bu da o sahibin var- lıktan uzak, yani mahrum kaldığı demektir. (Dağ) aslındaki (3) 'nin (z) den değişme olduğu anla- şılınca (dağılmak) ün eti- Mmolojisi de ortaya çıkar. Bunun etimolojik şekli şudur: () (2) (3) (4) (5) (6) (ağ H ad bağ H il Him H ak) (1) Ağ: Çokluk anlar köktür. (2) Ad: Sahip anlamiyle ana kökü temessül ettiren elemandır. (3) Ağ: Hakikatte (az) dır. Çokluğun pek uzak bir sahada kaldığını, yani onun menfisini ifa- de eder. Çokluk uzak bir sahaya yayılmca tabif dağılma hareketi başlamış olur. () kuğun sahipten çok uzak bir yayılışının şâmil ve alelitlak olduğunu ifade eder. (5) Im: (Dağıl) sözünün - taal- Fotograf sergisi Basın genel direktörlüğü tara- fından hazırlanmış olan fotograf sergisi önümüzdeki cumartesi gü- nü saat 15,30 da sergi evinde İç ba- kanı vekili B. Celâl Bayar tarafın. dan açılacaktır. Eski bir şehrin harabesi bulundu “Çankırı, 17 (A.A.) — Çerkeşte çıkah altınların bulunduğu yerde in- celemelerde bulunan müzeler işya - rinın yaptığı tetkikatta Roma Bi- zans devrine ait bir şehir harabesi çı- karmıştır. Harabede ” Kayseri'deki hüyüğe benzer bir hüyük ve harab Mmabet ve mermer sütunlar. altın pa- ralar bulunmuştur. Bu şehir harabe- si Sart şehrinden küçük ve fakat ma- mur olduğu zannımı veriyor. İki suçlunun cezası affedildi Adam öldürmekten 12 sene 6 ay hapis cezasını mahküm Gönenin Ak çapınar köyünden Şaban oğlu Niya- zinin ve gene adam öldürmekten 15 sene ağır hapse mâhküm ve Manisa hapisanesinde mahpus İbrahim oğlu Şerefin — hastalıkları dolayisiyle geri kalan cezaları Bakanlar meclisince affedilmiştir. Veni sekiz nahiye Elâzize bağlı Palo kazası merke- zinin Kovancılar, Bengüle bağlı Genç kazası merkezinin Kupur köyüne nak. ve Genç kazasında yayla, Diyarbe- Poliste: İki hırsız yakalandı Kirşehirli Osman ve arkadaşı Ab- dullah, Fevzipaşa mahallesinde Emi- ne, Hakkı ve Arifi bulunma- evde ler ve Arifin pantalonu ile yorgan ve üç gömleğini ve Eminenin bir bohça eşyasını çalarak kaçmışlardır. Polis bu iki hırsızı derhal yakalıyarak hak- larında takibata başlamıştır. lük eylediği süje veya objeyi gös- terir. (6) Ak: Kelimeyi tamamlar, tayin eder, ifade eder, isimlendi- Görülüyor ki (dağılmak) de- mazk, çokluğun uzak bir sahaya yi k darmadağın bir hale ge- lişinin ifadesi demektir. Not: 2. — (Dağıtmak) sözü de yine bu yolda analiz edilerek “bir failin çokluğu pek uzak bir saha- ya yaymasının ifadesi” manasını Not: 3. — (Değil) sözünün “tö- göl, tugul, tügül, tekül” şekilleri de aynı mahiyettedir. Etimolojik şekillerini altalta yazalım: (D (2) (3) (4) Değil :eğ F ed 4 eğ t il Tögöl: öğ * öt * ög & öl Tugul: uğ - ut H ug * Tekül :eğ H et Hek Hü (Değil) kelimesinin analizi de böylece yapılınca, Türk dilinde menfi anlamlı tek kelimelerde, edatlarda ve eklerde asıl menfi manasının daima bir. (V. » z) elema de edildiği kat'i su- rette tahakkuk etmiş demektir 8) 1..N. DİLMEN 18) Türkçedeki menti anlamlı sözlerin bu analizlerini tamamla- mak üzere İndo - Öropeen ve Se- mitik dillerdeki “menti anlamlı sözlerin Türkçe ile mukayesesine ait araştırmaları da-yarından iti- baren neşre başlıyacağız. Bakanlar meclisinde Bakanlar meclisi dün Başbakan İsmet İnör vün reisliği altında top- lanarak muhtelif işler üzerinde gö - rüşmelerde bulunmuş ve bu işlere ait kararlar vermiştir. Döviz yerine dışardan altın getirtilebilecek Türk parasının kıymetini koruma hakkındaki 11 numaralı kararnam. 'nın 39 uncu maddesine bir fıkra ek- lenmesi Bakanlar meç dilmiştir. Eklenen bu fıkraya 39 uncv maddede yazı dışardan altın getirilmesi de eaiz ola. caktır. Yalnız altın getirmek istiyen- ier altınların dışardan getirilmekte olduğunu ilgili makamlara tasdik et since kabul e Diru döviz yerine, tirecekler ve bilâhare altınları Mer- mecbur. — olacaklar /rnamenin gerek de, gerek diğer le ihracat dövizleri hak- hükümler altınlrr hakkında olacaktır. Finans Bakanlığı müşavir avukatlığı vukatlığı Başbetke F i, herkese, ken e hammusi işleri daşmede dddi doğruya, halk hizmeti için fırsat vermektedir. Bir mühendisin yol yapmaktan, bir muallimin ders ver- mekten, bir memurun masasında çalışmaktan, bir endüstri adamı- 'nın makinalar arasında dolaşmak- tan gayrı, ve onlar kadar ehemi- yetli bir vazifesi de, yeni kültürün bütün davalarını yığına maletmek, €en büyük vahdet olan ruh birl ni tamamlamaktır. Bu sene yenider ha açılmıştır. İstatistikler, Halke- vinde çalışanların sayısını, 631 a- vukat, 1068 doktor, 7733 muallim, 6826 tüccar, 19505 işçi, 8429 çift- ci, 3536 sanatkâr, 6960 1 memur olmak üzere 4725 kadın ve 50,273 erkek olarak bildirmektedirler. Mesela bir Gümüşhane merkezin- de bir yılda 68 konferans, 8 balo verilmiş ve 17 toplantı yapılmış- tır. 103 Halkevinde 146,463 va- tandaşa 6525 ders verilmiştir. 20,931 yurddaşın bulunduğu 495 köy gezisi yapılmıştır. 623,065 va- tandaşla birlikte 291 bayram kut- lanmıştır. Halkevlerinin açtığı 23 resim sergisine 33,125, 36 yerli mallar sergisine 223,030, ayrıca 20 türlü sergiye 41,024 kişi gel- miştir. 30,699 sporcu ile 564 seya- hat yapılmıştır. Halkevi kitapha- nelerindeki 106,551 kitabı 624,727 yurddaş okumuştur. 294,500 kişi- 'nin bulunduğu 782 temsil, 137,048 yurddaşın bulunduğu 776 konser, 295,736 vatandaşın seyrettiği 638 sinema, 321,418 yurddaşın dinle- diği 1503 konferans verilmiştir. 399 kongrede 34,103 kişi ” bulun- muştur. 187 Halkevi balosuna 43,315 yurddaş gelmiştir. Osmanlı imparatorluğunun me- sela son senesinde, İstanbul dışın- daki bütün Türkiye için, bu ra- kamların hepsinin karşısına birer 0 koyunuz. Halkçı gencliğin ma- 'nası ve eseri ne olduğunu kavrar- sınız. Kültür böyle değişecek, kafa böyle yenilenecek, daha güzel za- manların pek mesud Türkiyesi an- cak böyle vücud bulacaktir. F.R ATAY