SAĞAĞ ĞKUK AAAT SAYFA 4 Endüstrileşmemiz ve Romen basını Romanya'nın t den Üniversül gazetes beş senelik #anayi plânımız hakkında bir başma- kale yazmıştır. Bu makalede Atatürk Türkiyesinde son zamanlarda görülen.| gelişme eserlerinden sitayişle bahse- dilerek şöyle bir mütalea - yürütül- mektedir: 'Zamanımızdaki otoriter rejim ne kadar tenkid edilirse edilsin ve butün kabahatler de omuzlarına yükletilsin me de takdire şayan müstesna bir- çok meziyetleri vardır. Müşterek kül. türle ameli hayatta lüzumlu olan di- siplinli itimadı yaratarak elde ettik- deri kuvvetler ile bugün İtalya, Rus- , Birleşik Amerika hükümetleri, Almanya ve Türkiye gibi ba; deketler geniş mikyasta - tezi vetiyle ülkelerinin - gidi yaşa tebdil ettiler. Bu su- li ve gayretli çalışmaları sayesinde insanların medeniyet yo- dunda azimle yürümeleri için yeni kuvvetler temin ettiler. Ötedenberi bu rejim hatal lletler, ar. plânlarını tatbik sahasına koydular. Bunu bir misal ile gösterelim: Müstakil Türkiyenin iktısadi ba- kımında küvvetlenmesini, — Kemalisi vejimi, tahakkuk ettirmek üzere beş '#enelik bir plân tanzim etmiş detlerini ve maliyet fiatlarını ve ser- '#onra bu fabrikaların memleket ihti. iyacını ne nisbette karşılıyacağını ve msilli iktisadiyatımızla dahili ticareti. — mizde yapacağı tesirleri anlatarak /— Mmütaleasına şöyle devam etmektedir: “Düne kadar bir nebat gibi yerin- de sayan ve modern. hayat yaşıyan silletlerin safından ayrılan türk letinden mükemmel ders alabiliyoruz. — Yaratıcı ve pratik duygularla müceh- deri milli müşterek servislere hasre- dilirse nelere kadir olduğunu bu mil- Rusya gibi sarsıntısız ve Amerika gi bi para israf etmeden - başarılan ve ULUS |Yabancı İga_zrğtejğrrdreâqkuğ_ı;klar!ırıırırz' Almanya ve müşterek emniyet La Repüblik gazetesinde Piyör Brosolet yazıyor: Fransız parlamentosunda, fransız- sovyet paktının görüşülmesi başladı. ı sırada Almanyanın devlet adamla: v arasında uyanacak reaksiyonları takip etmek faydasız olmıyacaktır. Almanyanın, abloka edildiğinden tutuldu. 've sulh teşkilatından uzak #undan bir kere daha şikâyet edece- muhakkaktır. Bu Almanyanın âdet edindiği bir iştir ve Avrupa diploma- Avrupasında kuvvetlendirmeye her teşebbüs. edi şinde onun bu usüle başvurmuş oldu- #u hatırlardadır. Fakat bu defa milletlerarası kamo- ' ve hüsüsiyle ingiliz. kamoyuna kendine acındırabileceği - şüphelidir. İngiliz gazetelerinin yazı susta çok manalı sız olarak, bütün fransız - sövyet paktının, ona iştirak etmek istiyecek her devlete açık bıra- kılmış olduğunu ve gene de açık lunduğunu kaydediyorlar. Almanya, i falar, şark Lokarnosuna iş- tirake davet edilmiştir. Fakat o her zaman reddetmiş ve üstelik, -Polon. yayı da reddetmiye ikna etmiştir. Bu yüzden pakt Fransa ile Sovyet Rus- isar et miştir. Fakat Almanyanın, bundan gikâyete hakkı yoktur. Öte yandan, sisinin doğu emniyeti si içinde kalacak surette kaleme alın. miş olduğunu ve Lokarno anlaşm; de ahenkli bulunduğunu da ettirmektedir. Londra hükümeti esa sen bunu resmen tanımıştır ve ingiliz basını dış bakanlığının duygularını yapmaktan başka bir şey bir yakınlaşma husu- Almanyanın, - ingili; wamoyunu ecındirması, büsbütün v ileri hareketi olmuştur. İngilterede, Japonyanın genişlemesiyle, impara- torluk menfaatlerinin tehlil karşı olan çekinge Berlin'in devlet farkedecek Paktlar politikasına karşı, yet sistemine karşı ve Fransa, İngil- tere, Sövyet Rusya ve küçük anlı manın da bağlı bulunduğu Milletler Cemiyetinin karşı her zamandan fazla şiddetle protes. to edebilirler. Bu takdirde İt Polonyanın ve Macaristanın kozu oy- kuvvetlenmesine iyanın, nanacaldır. Fakat bu kozların kıymeti nedir? Birlin'de bu sual sorulsa gerektir. | talyanın yardımının şüphesiz ki, habeş harbi dolayısiyle kiymeti azalmıştır Öte yandan Polonya, Almanyaya kar. # müstakil hareket etmek niyetinde B. Şaht'ın Ko olduğunu göstermektedir " protestosu ve ridor'un demiryolu münakalesi mese- nutuklarına ki lesinde aldığı tavur bunun misalidir Macaristana gelince, Avusturya küçük anlaşma arasında husule gel- mekte olan yakınlaşma onu ciddi o- larak tereddüde düşürebilir. Bu güçlükler ki nazi dev. let adamlarının gözünden kaçmıyor- du. Ve alman politikasını dikkatle ta- kip edenler Almanyanın taktik değiş- ikâr — sürette cepheden çarp- kma inanmaya meylediyorlar Dün Ekselsiyor gazetesinde B. Andre Sülli, Frankfortişe Çaytung'da çık- mış olan ve alman politi bir veçhe alışına işaret olan yazıdan bahsediyordu. Almanyanın, bu yı ildığına göre, bazı imtiyaz- karşılığında / kollektif. emniyet prensipine karşı kati muhalifliğin- den vaz geçmesi mevzuubahstir. Bu imtiyazlar hangi sahada - olacaktır? Mesela Danzig ve Memel, ve sömür- geler, ve hususiyle Ren askersizleş. Şüphesiz ki bütün meseleri bir. acak değildir: Önce, tavemet görecek neviden ©- nları ileri sürecektir. Fakat alman dış sıyasasının aldı; tirilmiş bölgesinde. al- man diplomasiş den ortaya bu yönelmenin önemli girişimlere vesile olma: neti: cesi çıkabilir. Fransız kamoyu böyle ihtimallere hazırlanmalıdır. Almanyanın doğru- dan doğruya ve vas ler. Kollektif emniyete karşı Alman- yanın daha anlayışlı bir tavur alması için bazı tavizlerde bulunmak Fran- sanın menfaati icabı mıdır? ” Aksine olarak Hitler emperyal zaman akimliğe uğratabileci kânlı görüyor mu? Bu, şüphesiz ki, Fransanın pek yakında - karşısında kalacağı ağır sorudur. İngiltere kime Jak Şaytiyon imzasiyle (Pari Sü- var) gazetesinde okunmuştur: “Baldvin hükümeti ingiliz - parla- mentosuna geniş bir silahlanma plânı vermiştir. Bu plâna göre hükümet üç li senede yedi buçuk milyar frank sar- senede 300 milyon ingil S yani 'Sasi Kolaylıkfa temin edecektir Bunda dikkati çekmeğe değer bir yey varsa © da İngilterenin böyle ve geniş nisbette bir silahlanma teşebbü- ine gi akiki sebebinin ne olduğunu anlamaktır. Şüphe yok ki kafa tutmuştur. Habeş har: bi ingiliz deniz kuvvetlerinin zayıflı- üini ortaya — koymuştur. Berlin ee harb filosunu kuvvetlendirme isteğini güdmektedir. Bunlara karşı” elbette bulunması — zamanı gelmiştir. Fakat - İngilterenin — silahlanmak istemesinin bütün sebebleri bu kadar mı ve bunlar mı? İngiltere yalnız har ba karşı mi silahlanıyor? karşı silâhlanıyor İngiliz istatistikleri 15 ilkkânun 935 den 15 sankânun 936 ya kadar, inde işsizlerin sayısının (1,866,000) den (2,159,000) e yük. artmıştır. Şu halde le ini başka zimgelir. İngiltere geniş ölçüde büyük yapılar politika- siyle işsizlik ve açlığa karşı açtığı sa- vaştan imkân olan bütün - faydaları toplamıştı. Bu kâfi gelmemi ki buhrana karşı savaş - sistemi lerin çoğalması sebebli yerlerde aramak lahlanma ve bor; alma - politikasına geviriyor. Londra hükümeti, ucuz para poli- tikasına finansa! türmez kudretine, imparatorluk tica- geniş ölçülü yardımlarına rağ- men diğer hükumetlerin - başvurduk- ları çarelere başvuruyor. Bu. vaziyet acaba (prestij oldukça - sarımıyacak mı? Ve gene bu vaziyet karşısında (zavallı) Fransa finansı biraz daha merhamete İ yahfillerinin söz gö İngilterenin ık olmaz mi? 19 ŞUBAT 18. Türkiyenin yenileşmesi Perirte çıkan Viktser çezeeri Gecrges Bienaime imzasiyle memle- ketimiz ve inkılâbımız hakkında a; üıdaki yazıy. neşredi; Türkiye'nin, Suriye ve Irak vila- yetleriyle Aral kaybedeliden- beri çok ufalmış bir küçük devlet ol. duğu sanılabilir. Bu hiç de doğru değildir. Fransa'dan bir buçuk misli fazla toprağa sahib olan ve 17 milyon nu- fusu olan Türkiye bir “küçük” let değildir. dev. Ve hemen söyliyebiliriz ki, sahib olduğu ekonomik imkânlar, milletinin tabii meziyetleri ve Avrupa ile Asya arasında işgal ettiği müstesna vaziyet 'hasta adam" in mem- baştanbaşa değiştirebilir. ve bütün bunlar, “ deketini mış olan Kamâl Atatürk'tür. Bu inkılâbçı şef büyük bir lenfa- tik vücud olan sultanların Türkiyesi- yeniden hayat verebilmek büdir ki birçok ananeleri yıkmak zo- runda kalmıştır. Her şeyden önce, artık sultan yok- kur, müminlerin halifesi yoktur ve hattâ mümin bile yoktur, daha doğ- rusu her şeyden önce yurdun refahı- 'na bağlı olan yeni inanlılar vardır. — 'Din yok edilmiş değildir, fakat es ettirmemiştir. Fakat devleti ve ida- reyi İğikleştirmiştir. R Farmasonluk bu yardım etmişti farmasonluk bugün ortadan klakmış- de bulunan iki bin lo- varlığı Halkevlerine Türkiyede 18 zararlı olmuştu. 'Bundan başka, masonluk, azala- ı için bir nevi iş bulma bürosu hali- (Tıpkı Fransa'da ole le, masonluk, İâik kalkmıştır, İtalya'da olduğu gibi. Bu iki otorite memleketini biribiri- 'ne yaklaştırıyorum, çünkü, her ikisi de, şeflerinin, enerjik tesirleri altın- da, on iki yıldanberi büyük maddi rlemeler meydana getirmişlerdir Tabiidir ki Türki, çok fazla yapılacal Münakale yolları çok yetersiz Demiryolları 1500 kilometreden 5200 kilometreye çıkarılmıştır. Ve ilerle- vit seneden seneye artmaktadır. Koca Anadolu madenler hususun- da zengindir. Kömürü mükemmeldir. Şark ve cenub vilayetlerinin işletil- mesine henüz yeni başlanmıştır. Bur- sa, İzmir ve Kilikya'nın bereketli ©- olduğunu, göz önünde bulundurması lâzım. leri çiğnemekte olan dünyayı tahaxküm al- 'tıma almak gayeleriyle bir ikte, sıyasal yol- faa ordusuna, durmadan manevi kuvvet yetiştirmek, müdafaa ordu- ve yeniden yeniye anlük kakeee ları ne kadar tebarüz ettirilirse, ulusun haya- — su için çalışmak, ve gene bu orduyu, harbın Harb, bir ulusun, hayat idamesinde, en TOPYEKUN HARB geniş ölçüde gayrete geçmesini ifade etmek- — tını idame etmek gayesini taşıyan ve topye- — gaileleri ve düşmanın harb hareketleri ara- », Yazan: General Ludendorf — tedir. Onun için, topyekün politikada, daha — kün harbın davasını müdrik bulunan böyle — sında bile, zafer ve mukavemet neşesi içinde Türkçeye çeviren: Hikmet TUNA — Sulh zamanında, bir ulusun harb içindeki ha- bir politika da, o nisbette kendiliğinden mey- yaşatmak kudret ve kabiliyetini veren sey, -- yat mücadelesine kendini uydurması, ve bu — dana gelir. Böyle bir politika ise, hiç şüphe- — yalnız, manevi birliktir. Müdafaa ordusunun, ulusun manevi birliği bakımından, sulh za- manında hususi bir vaziyeti olabilir; ancak seferberlikle beraber, vaktile terhis edilmiş olan milyonlarca erkek müdafaa ordusunu kuvvetlendirince, ve cephelerdeki zaferler, müdafaa ordusuyla millete doğrudan doğru- ya manevi kuvvetler eriştirmediği takdirde, ulusun manevi varlığı, harb ne kadar uzar sa o nisbette, müdafaa ordusunun manevi varlığı halini alınca, bu hususi / vaziyet de ortadan kalkar. 1870-71 harbında Fransada, almanların, 6.8.1870 tarihinden 1. ve 2.9.1870 € kadar Spichern ile Wörth'den Sedan'a kadar, ka- zandıkları azferlerden sonra, yani birkaç hafta icinde. Fransada, hükümet ile ordu a* rasındaki m irtihat kayboldu. Zaten, © zamanlar henüz, başka bir şey beklene- mezdi. siz ki, en doğru bir ulusal politika olur ve kendini, harb güdümü emrine âmade kılar. Çünkü, her ikisinin de gayesi birdir. Bu ga- ye: milleti yaşatmaktır. 1L ULUSUN MANEVİ BİRLİĞİ. — TOPYEKÜN HARBIN TEMELİ Müdafaa — ordusunun kökleri ulustadır; o, ulusu tamamlayan parçalardan biridir. Ulusun varlığını idame - için yapılan ve bugün başlanıp ertesi gün bitmeyen, uzun müddet süren bu gibi harblarda, ulus ve or- duya, muhtaç oldukları birliği temin eden şey, manevi kuvvettir. Milletin hayatını ida: me için girişilen böyle bir harbın âkibeti üzerinde mutlak tesirini yapan şey, ulusun manevi brililiğidir. Bugünkü günde hiç bir devlet, ulusun müdafaa ordusunu - silâhsız, talim ve terbiyesiz, techizatsız. bırakmıya- caktır. Ulusa, zorlu cenklere girisen müda: Topyekün harb, bir milletin tekmil kuv- vetine karşı yapılan bir hareket olduğuna göre, onun mahiyeti de, bir ulusun, bütün kuvvetini tamamı tamamına istemektedir Topyekün harb, değiştirilemiyen, geri letilemiyen, ve hattâ diyebilirim ki, kanur halini almış olan hakikatlerin tesiriyle, na sıl mahiyetini değiştirmiş bulunuyorsa, po- litika vazifeçevresinin de, kendini genişlet- — Müesi ve dolayısiyle, doğrudan doğruya, po- — litikanın kendini deği- — Si lâzımdır. Po- ditikanm da, tıpkı top, — n harb gibi bir — mahiyet alması içab etmektedir. Bu politi- kanın, bir milletin topyekün harbdaki âzami kabiliyetini göz önünde tutarak, kendine gö- re ölçülüp biçilmiş bir vlus - hayat idamesi- nin ilmi halini alması. ve ulusun, yalnız ma- nevi sahada değil, yasa; her sahasında hayatını idame için, ne gibi şeylere ihtiyacı hayat mücadelesinin temellerini, harbın şid- detinden sarsılıp yarılmıyacak veyahurl da, düşmanın alacağı tedbirlerle büsbütün ç. miyecek bir şekilde kuvvetlendirmesi ge- rektir. Hem harb ve hem de politika, mahiyet- lerini değiştirmi da, harb güdümü ile olan münasebetinin şek- lini değiştirmelidir. Clausewitz'in tekmil te- orileri bir yana atılmalıdır. Harb ile politika, ulusun hayat idamesine hizmet ediyorlar fakat, harb, milli yaşayış azminin en büyük bir tezahürüdür. Bu itibarla, politika harb güdümüne hizmet etmekle mükelleftir. Milletler, irk şuurlarını ne nisbette tek- rar geri kazanırlar ve ken Jilerinde villi ruh ne kadar canlanır, ulusal hayat şartları her cihetle kavranır, devletlere üstün kuvvet o- dan yahudi milletile Roma kilisesinin, ulus- yıkıcı faaliyetleri ve bu kuvvetlerin, millet- (Sonü var