“wafya” fakültesinin türk kültürü AYFA 4 ULUS 11 ŞUBAT 1936 SALI ibliyozrafya Ülkü Yeni çıkan şabat tarihli 36 sayısiyle Ülkü, altıncı cildini ve üçün- ü yılını tamamlamış bulunüyor. Ki rulduğu tarihtenberi kendine çizmi olduğu yolda, şaşmıyan bir intizam, değişmiyen bir nizam ve şekille neşir wazifesini yapmış olan - Ülki içinde tamamlanmış olan il gin eser hediye etmiş sayılal iki cild 480 er sayıfadan 960 sayıfa- bir metin ifade etmektedir. Ayrı- ca, derginin, bu yıl içinde ilâve ve z olarak verdiği üç ayrı eseri de buna ilâve etmeliyiz. Bu eserler 25 inci sayıya ilâve olan “Halkevle- rinin 1934 senesi faaliyet raporları. Türkçeye karşılıklar kılavuzu” ve 35 inci sayının ilâvesi olan Parti Genel Sekreteri R. Peker'in “İnkılâb ders- deri” dir. 117 sayıfa tutan bu sonun. Cu eser şu dokuz dersten mürekkeb- tir: 1 — İnkil bin mana: inin reaksiyon! ler, 6 — Sıyasal partile. sıyasal sayısında da, eski- den olduğu gibi muntazam olarak dünya ve memleket sıyasal ayını hu- Tâsa eden birer yazı bulundurmuş ve ayrıca köy bahislerine büyük bir ö- 'mem vererek bu mevzu üzerinde bir gök yazılar neşretmiştir. Ayrıca bu iki cildin karakteristik bir tarafı d Halkevleri faaliyetiyle Halkevi mec- mualarına dair her sayıda haberler ve tahliller neşretmiş olması Ülkünün bu sayıların Atatürk'. mat ve memleketin en tanınmış ya- zarlarından geniş bir zümrenin eko- momik, sosyal, sıyasal, tarihsel, ve #ilozofik bahisler üzerinde birçok ya- arları vardır. b #i açılmış olan “Dil, Tarih ve da Kültür Bakanı Saffet Arıkan'ın verdiği nutukla, Bayan Afet'in verdi. # ilk metinler gelmektedir. Bundan sonra B. Enver Behnan Şapolyo, Kanarya adasında yaşıyan Guvanş'ların türk olduklarını izah e- den tarihi bir yazısı vardır. Türkiye- Depes dö Tuluz gazetesinde Jozef Kayyo yazıyor: Genclerin zavallılıkları hakkında bir makale yazmıştım. Yaptığım © tüdler, aldığım haberler, bugün beni alman geneliğiyle fransız geneliğini kıyaslamaya sevkediyor. Bu kıyasla- zimkiler için bir fay- da doğacağını tahmin ediyorum, bel- ki de, bu, Ren (ki bir gün aradaki engellere madan belki ötesinde - yaşıyanla men bize ellerini / uzatacaklarını v muyorum) için de büsbütün faydasız olmiyacaktır. Fransız gencliği, milletin çerçeve- inde tam bir surette smırlaması yıra getirmesine karşılık, alman genc- , bunun tersine olarak, organize, fikre bağlı ve kendine hi leri takib eden göze çarpar. Bu farkın sebebi, manyada geçen asrın sonlarında do- kühne İdukları bir zihniyete karşı idare edilen bir kurtuluş hareketi olan “Ju- endüstrileşme — davasını yol üstündeyiz” başlıklı şüri, H. M: Evrenolun “Kakançlığın — ba; gelişmesi ve sonucu” hakkı bir sosyal etüdiyle, Münir - Hayrinin sinemanın eğitim sahasında oynadığı büyük ve önemli rolü izah eden me kalesi, doktor Osman Şevki Uludağ- yor göreneğin değil bilginin seri olmalıdır”, Nuriye” Öztürk'ün “William Morris Davis” başlıklı yazı- 4a Sövyet tenkideisi Olga - Bubnova tarafından Jurnal dö Mosku'da Mos- kova'daki türk resim sergisi hakkın- da yazılmış olan makalenin lercüme vi Hasan Ali Yücel'in “Fransa'da ilk öğretimin tarihçesi” hakkında bir e- tüdü, Halkevlerine dair muhtelif g: zetelerden iktibaslar ve haberler, Kâ zım Nami Duru'nun “Kutsal bir di dek” başlıklı yazısı, K. Ünal' politikası hakkındaki tahlil Ferid Celal Güvenin “Güllü” ( bir hikâyesi bu sayıyı tamamlamak- ta Ülkü'yü bütün sanat fikri yüklerini artırmak istiyen her> keve tavsiye ederiz. gend Bewegung” da aranmalıdır. Bu hareket, aile çevresi içinde kalan fa. kat genclerde birlik nin müphem kati bir netice meydana getiren ihti- 've tesanüdleri. şuurunu / uyandırarak Jaflara sebebiyet verdi. Harb çıktı, bunü ihtilal, — enflas- 'yon ve buhran takib etti. Gene al- manlar, o zaman, başka — memleket- kuv. lerdeki arkadaşlarından daha vetle, dünya karışıkl tiği © yaşamak korkusunu tanıdılar Kendilerine harbtan önceki refah za- bahsedilirken karınları açtı. Onlardan istikbale v- mud bağlamaları isteniyordu, balbu- ki milli hayatın temelleri - önlerinde çürüyüp dağılmaktaydı. — Müşterek tehlike kar tesanüdleri 5e Tamlaşmadıkça hareketleri gitgide ih. tilalci bir karakter aldı. Hitler, daha işe girişm manlarından onların ında ine götürdüler. Sit ve parlak bir büyük - kollektif bir rol verdi, ve bu onlara kaybettikle- yara vardı: Beş milyon 1.750.000 i 25 yaşından aşaj derdi. Geniş bir program hazırlandı yeceğim kadar geniş ve hacimli program, | haziran 1933 kanunu en- & 'da ucuz eşyalar şeklinde ödünç ver- meyi gözetiyordu. Bu plânı ha yan, plânin — tatbikatı — saye 2.500.000 işsize iş muyordu. Bu rakam pek müta dir, çünkü Yabancı _gâieğe!çrde bkurtrlı;ıkla'rıfıfnlz_" OERALL SA ALMAN GENÇLİĞİ - FRANSIZ GENÇLİĞİ ziraat ve devlet hizmetleri” tarafın. şlendiril- dan olmak 3 milyon diğini gösteriyorlar. Diğerleri nerede? Cevab kolaydır. Bunların pek çoğu bugün kışlalarda pek — kötü yart içinde beslenmektedirler. Onlar işsizlik kibarca ve muvakkaten ledilmiştir. Bunların sayı hal- ma evlen- dikleri için işlerini terketmiye — mec- bur tutulmuş ve devletin tanımak is- temediği işsizler olan kadınlı tirtiklerden kurtulan mahpusları da ilâve edelim, şefin inden izah edilmiş olur. kendil Bu çok acele çizilr raber ücretlerin azalması, fiatlarının yükselmesi de tutulursa genclerin mek için nasyonal sosyalistlerin giriş- miş oldukları bu üç senelik mücade- ları bi muvaffakıyetleri- 'e inanmıyorlar. Bir politika adamı feshedilmiş olan erki ta- korporasyonlarının komünizm ndası yolunda gizli olarak ulunduğunu haber veri- 4 da katolik genc. lıkla mühakeme tatörlüğün muvaffakıyet- süzliği daha açık bir şekilde meyda- 'na çıkmaktadır. Hitler, geneliğin m. urab çektiği fenalıkların derin kay. nağına kadar çıkamadı. Ancak onun diddet potensiyelini teşvik ve tahrik etmekle iktifa etti. Genc halk, sefaletinin muvakkat ve şefinin yanılmaz olduğu umumi kanatiyle henüz daha disiplinli ve Fakat itimadı. bir defa mevküne geçecek olanlar gencli sefaleti, karamsarlığı, şiddete - karşı olan meyliyle uğraşmak zorunda ka- tacaklardır. Fransız geneliği de buna benezr bir buhran devresi geçirmektedir, fa- kat bunun kuvveti ve şekilleri baş- kadır. Harbtan sonra, umumi ekono- mik istikrarsızlık, fransız geneleri arasında Almanyada - rastladığımız 'aynı emniyetsizlik hissini — doğurdu. Fakat bu his, hususiyle fransız olan bazı unsurların sevkiyle daha — mute- di! ve daha geç teşekkül etti. Andlaş- maların ertesinde, yeni toprakların il- hakı ve tazminat olarak almacak pa- ve büyüklük devresi açacağı umuluyordu. Öte yan. rın yeni bir refah yrta sınıf yün çorabını harba ve x yona karşı müdafaa etmesini bilmişt cuklarını okutmak, kızlarını Burjuvalar ve köylüler, ço. cihaz- Tandırmak ve oğuli mek için bundan faydı AL manyada ise bu emniyet imtiyazı an- cak zengin aristokratlara — mahsustu. Zaterin serapları tutumluluğu gencli ve ana babaların korudu. şüphesiz ki fakat şimdiye kadar iç barış içinde yaşadı ve almanların 25 senedenberi dukları o ihtilal - havasını h. Fransız gencliği bunu, şüp- hesiz ki, Almanyada iflas etmiş ve almış olan orta sınıfın hayatiyeti- ne, demokrasiyi kurtaracak kadar 've zengin kalmasına borçlu- Bu kıyaslamalarla kalsaydım, fran- sız gencliğinin buhranı ehemiyet ver. meye değmez olarak zörünürdü, fa- kat asıl probleme, bana Almanyada bu kadar trajik görünmüş olan işsiz- liğe geliyorum. Daha evelce de ya mak fırsatını bulmuş olduğum - gi bu sıyasal afet bizde hususi bir man. yısız işçiler işlerini kaybetmişlerdir, fakat unutmamak lâzımdır ki buhran ilk önce Fransa- da pek kalabalık olan işçileri - vur- muş ve milli işçiler üzerinde tesir deha az göstermiştir. Entelektücl i darbeyi doğrudan doğruya ye- diler, çünkü aralarında yabancıların mikdarı pek azdı. Esasen onların se- faleti ekonomik depresyondan değil, harbtan sönra Fransasının — başlıca karakterlerinden birini teşkil eden sürprodüksiyonundan Asil eserlerinde pırıl pıril bir şeydir. Fransızların istedikleri metsiz lojik, yalnız ingiliz karakterine ay- kırı gelmekle kalmıyor, tecrübelerimize de saymıyor. Bizim tekmil tarihimiz baştan aşa- t bir uzlaşmadır. İngiliz kilisesinin otuz dokuz — maddesi, pırıldayan fransız düşünüşünün duruluğu, ingiliz düşi müşünün ihmalci itiyadlarına yabancı gelen merha- pi ve hem de, başlandı; irilmiş klâsik cübbeleriyle, kilise ziynet mahsus höcre, kubbe, çaj Numara: 29 ir yapıdır. Öbürü ise, papas ÇEMBERIİ EYNİN HATIRALARI Türkçeye çeviren: gibi, aynı stilde bi- 'tlerini saklamağa praz kubbe stilleri azdir. Halbuki, almanlar arasında ingilizce- yi bilenler, fransızlardan çok daha büyük bir sayı tutmaktadır. İlk bakışta, ingilizle al- manın düşünüş itiyad ve şekilleri arasında Hikmet TUNA $ kici (Şiler) büyük devletleri arasında, Fransa ile İngil- tere, kendi ulusal karakterlerine derinden derine kök salmış, fakat başka yerlerde çe- kuvvetlerini için, tek başına mücadele etmektedirler. Göthe (Göte) nin memleketinde, bugün artık onun, üstün ve araştırıcı kendilerine yer bulamıyacaklardır. Sehiller kaybetmiş olan fikirler düşünceleri € ilham veren hürriyet aşkı, susturul- biribiriyle çatışan dogm'lar arasında olduğu gibi İknici Jakob'un tahtını sahibsiz ilân e- den ve gene bu tahtı korumak için kullan- dığı Whig'lerle (Vig) Tori'leri, büyük kili- se taraftarlariyle müstakilleri, pasif itaatçi- lerle kırallara tanrılık izafesi taraftarlarını, daha bir nesil önce, Jakol'un babasının ka- fasını kestirenlerin evlâdlarıyle bir arada yürüten inkılâbta da büyük bir dikkatle mu- vazeneyi korumaktadır. Fransız inkılâbını yapanlar, yeni inanla yeni bir nizam kurmak istiyorlardı İngilteredeki reformatörler ise, eskiden- beri, daima, yenilik değil, unutulup ihmal edilmiş loan eski hürriyetlere, yeniden yer verilmesi peşinde koştuklarını iddia etmiş- derdir. Avrupa'da herkes, iki bin yaşında doğa- caktır, sözünde bir hikmet saklanmıştır. Biz, geçmişimizden uzaklaşamayız. Fransızlarla ingilizler, tarihin kendileri- 'ne tahsis ettiği şeyden başka bir şey değil. dirler. YerE : Fransızlarla ingilizler, tarih kendini ne için yarattıysa, ondan başka bir şey değil- dirler. Biri, her gerginlik ve tazyiki, yapı kal- tarafından hesab edilerek, ona göre, tedbirleri alınmış ve plânı büyük kat ve ihtimamla yapılmış olan bir ya- içinde yavaş yavaş inkişaf ederek, sakson” temeleri üzerinde yükselmiş olduğu ihtimali olan eski bir binanın yuvarlatılmış norman kemerleri arasında ısrar eden, gotik bir ya- pidir, Eski yapılarda birçok tarih ve halk karakterleri okunmaktadır. Karşılıklı anlaşmayı güçleştiren, küçük ve büyük, birçok şeyler var. Duyguyu hare- kete getiren âdetlerin türlülüğü ve ifade şekillerinin tarz değişikliği, ingilize, fran- sızın ciddi olmadığı düşüncesini verebilir. Buna karşı, fransız da, en derinden hisset- tiği dostluk duygularını göstermek için, en istekli olduğu bir anda bile, ingilize, soğuk ve duygusuz hükmünü vermektedir. jik eksikliğinin, bütün ulusa riyakârlık si teminde-bulunulmasına bir esas teşkil etme- si çok tehlikeli bir keyfiyettir ki, ingiliz de, buna karşı, kendini tenkid edenlere, sir milli bir ayıb olarak yüklemektedir. Fakat bütün ayrılıkları tesbit etmek ve bunlardan ortaya çıkan güçlük ve anlaşmaz- lıkları, panzehir diye tavsiye etmek, çok da- ha kolay bir şeydir. Bir ingilizle bir fransızın, genel olarak, soğuk ve isteksiz olan ilk karşılaşmalarına karşı, bir ingilizle bir almanın ilk defa kar- şılaşmaları, çok defa, şaşılacak derecede ko- lay ve samimi oluyor. Bir defa, ingilizlerde yabancı dil bilen büyük bir fark olmadığı sanılır; derinlere çemelli farklar göze çarpar. Bizim gövdemiz, ayrı toprklara kök salmakta ve başka derelerden sulanmaktadır. İngilizle fransız, karşılıklı olarak biribir- lerinin mahiyetlerine ne kadar derin” iner- lerse, o kadar çok müşterek şeyler bulacak- lardır. Antak, ingilizle alman derine indik- çe, aralarındaki kanaat ve düşünce farkları- 'nım da, o nisbette büyüdüğüne şahid olacak- lardır. Hususiyle orada yaşamış yeya almanlar- la münasebete girişmiş olan ingilizlerin, Al- manya'yı herkesten iyi tanıdıkları ve gene, gelecek tehlikeyi herkesten önce - sezerek, yurddaşlarını ikaz etmeleri, ehemiyetsiz bir şey değildir. “Bir defa olan şey, bir daha o- Tabilir.” Eğer günün birinde tehlike yeniden ba- şını kaldıracak olursa, temelleri çok derin- lere varan aynı kuvvetler tesirlerini göste- recek, aynı büyük meseleler ortaya çıkacak- tır. Bu takdirde, İngiltere ile Fransanın biribirlerine ihtiyaçları olacaktır. Allah ve- re de, birlikte hareket etmiş olsunlar. Aksi takdirde, müşterek medeniyetimiz, mahvo- Tup gidecekt Müşterek medeniyetimiz diyorum. Evet, çünkü, bizim, insan şerefi ve insan düsünce- sinin hürriyeti etra müşterek mız olan, bir telakkimiz vardır. A Tup muş olacak veya, kendi. fikirleri etrafında düşünmek ve ruhunun ifadesini bulmak için hakkını başka yerlerde aramak mecburiye- tinde bırakılacaktır. Yeni nizam, ya bu de- veyi güdmeli, yahut bu diyardan gitmeli! diyor. Baldwin'in “sınırımız Rendedir!” sö- zünde çok geniş ve derin bir mana vardır. Ben bir ingilizim. Allah korusun, eğer günün birinde Fransa ile İngiltere arasında yeniden kötü alâmetler ortaya çıkacak olur- Sa, doğru veya yanlış, ben her zaman yurdu. mun tarafını tutarım, ancak şu kanaatteyim ki, garbi Avrupa'nın iki büyük demokrasisi arasında, böyle bir mücadele, yalnız bu iki devlet için çok tehlikeli olmakla kalmaz, bütün dünyaya bir felâket olur. Ben, kendi yurddaslarımdan — istemedi- ğim bir şeyi, fransızlardan da istemiyorur Her ikisine de, birihirlerinin komşuları hakkında inceden inceye yapılmış olan bir etüdü anlatmak, ve her iki milletin de dı na çıkamıyacakları, tarin ve coğrafvalarının, mizaç ve hususivetlerinin icahlarından do- ğan sınırm, içten bir iste ir edilm: ni istiyorum. Tekmil fet ğ şümullü anlasmadadır; bütün böyle miveti: e dürcit başl: