di l |- Ş | SAYIFA 2 /— Düşünüşler. Klasiklerin tercümesi Bir İstanbul arkadaşımız, — kültür “Gakanlığının / gelecek sene- içinde garb klasiklerinin —dil nesi işine girişeceğini haber veriyor. Bu haberin doğru çıkmasını ve şim- “diye kadar” geçikmiş olan mühim davanın nihayet gerçekleşmesini se- sinçle ak içimizde kim- e Türk kültür size / çevril- Cedebiyatının istikametini hati olarak apı. çevirdiğimiz zamandan itiba- rb medeniyetine temel vazife çörmüş olan eserlerin - dilimize şir ihtiyaç helin. hisettirmiştir. - Vücudu t yılında, fer- İ güzel meydana erleri şüpheli, payretlerle geli — bey on cild klasik eser kaza- iyeceği ortadadır. iyük medeniyet ve devrimleri, vechesi ve dili pek 'olan eski edebiyat ve kültürü- koparıp şaheserlerinin dili- çevrilmesi | -umu e kadar bili bir hahihat olmuştur ki, isbata d başarılacağını bilmektir. - Kül- bakanlığı - daha doğrusu ehi maarif vekâleti - bu davaya büdçesinden ücreti verilmek suretile yaptırılmış bir sürü tercemeler, ba- sılmadan müsvedde halinde depolara yığılmak talisizliğine uğramıştır. Fa- kat önceden yapılmış tecrübelerin muvaffaliyetli neticeler vermemiş olması bizi umudsuzluğa — düşürme- melidir. Yalnız bu terceme - işinin, esaslı bir. programa bağlanıp, bü- yük ölçüde ele alınmadan yürüye- bileceğini sanmak da fazla hayale kapılmak olur. Terceme işinde göz önünde tutul- ması lâzimgelen esaslar şunlardır dünya şaheserleri 1 — Üik önce, arasında muayyen bir mikde selâ yüz tanesini ayırarak, kaç yıl içinde terceme ve neşredile- ceğini tesbit etmek. 2 — Bu terceme işini lâyıkile ba- yaracak kimseleri önceden seçmek ve bunu yaparken, çeviricilerin ya- bancı dil kadar yeni ve temiz türk- çeyi de kusursuz ve sanatkâr bir üslüble yazabilecek kudrette - olma- darına ve aynı zamanda / üzerler başkalarına ter- bunların alacakları ever ceme ettirmiyecek kadar / seciye sa- bulunmalarına dikkat etmek, 'eski yunan ve lâtin eserleri müstesna, diğer bütün yaşayar ler için, bir başka dilin vantalığiyle terceme esasına katiyen yanaşma: ingilizce bir eserin fran- sadan, —rusca bir eserin almanca- dan dilimize çevrilmes dere pek sik rastlıyoruz çerler neşredil. Kültür - bakanlığı neşriyatını — kötü- rümleştiren hayıdları büsbütün kal- unların memleketin — her okurlar yığınının gözü ve eli altında bulunmasını temin için gereken tedbirleri almak. Bütün Üniversite mezunlarını bile bir yabancı dile sahib etmek imkân- sızlığı karşısında — bulunurken Türk kütüphanesini, yurddaşlara medeni kültür verecek “bir seviyeye / çıkar- arihe- “mak için yapılacak gayret ve masraf- darın, herhangi diğer bir sahadaki işin birân önce gerçekleşmesini gör- rsızlıkla bekliyoruz. YAŞAR NABİ İSTANBUL TELEFONLARI Evkafla belediye arasında Pürüzleri halledecek ko- misyon toplantılarına devam edecek İstanbul, 16 — Evkafla bele- diye arasındaki ihtilâfları halle decek komisyonun çalışma müd- deti işlerini — bitiremediği için altı ay daha uzatıldığını bildirmiş- 'tık. Burada komisyonun kendisine tevdi edilen işlerden hiç birini in- taç edemedi; yeni verileceği hakkında çapraşık bir neşriyat yapılmıştır. İşin iç yüzü komisyonun şim: ye kadar evkafla belediye arı da ihtilâflı olan bir çok aid lâyihaları ve şifahi fakat tayin edilen , temamen intacına iyecek kadar kısa ol- /on, içtimalarını bir üc- vet mükabilinde yapmadığı / için müddetin uzatılmasında yeni bir sisat kabulü veya tediyesiyle alâkası yoktur. Ve böyle bir. şey mevzubahis de; Üniversite rektörünün çayları İstanbul, 16 — Üniversite rek- törü bugün üniversite de tup fakül tesi son sınıf talebesinin şerefine bir çay verdi. Yarın hukukçı öbürgün de diğer - fakültelilerin şerefine birer çay verecektir. Arazi ve bina vergileri İstanbul, 16 vergilerinin husu: fından ve hanği vasıtalarla ve ne süretle tahsil i çin valinin reiş lerinin iştiral landı. le bir komisyon top- Afg Veziri Viyanaya gitti İstanbul, 16 (AAJ — hariciye veziri ekselanı n Hariciye Alganistan Serdar Feyz Mohammed Han bugün öğleden - öne şehrimizde bulunan afganlı talebeyi ka- bul etmiş ve onlarla iki saata yakın har bihalde bulunmuştur. Vezir, öğledi refakatind Kâbil büyük elçimiz Memduh Şevket'l Afganistan'ın Ankara büyük elçisi Ah- med Han olduğu halde otomobille bir gezinti githane / köyünü, yapmış, hi Eyüb'ü dolaztıktan sonra Fatih camiine Kitmiştir İstanbul, 16 (ALA.) — Afgan harici- Feyz Moham- iya - na'ya hareket etmiştir. Vezir istasyonda dış işleri bakanı Doktor Tevfik - Rüştü Aras, Kâbil büyük elçimiz B. Memduh Şevket, japon elçisi, Vali Muhiddin Us- direktörü, afgan kolo- nisi tarafından uğurlanmıştır. Vezir, trenin hareketinden önce, Ana- dolu Ajansı'nın bir muhabirine şu beya- natta bulunmuştur: — Türkiye'de gördüğüm hüsnü kabülden ve karşılaştığım samimiyetten çok mütehassisim. Türk ricalinin ve mat buatin alâkası karşısında düydüğüm yükranı ifade edecek kuvvette kelime bu. lamıyorum. Vezire A Tiftik satışı Durmadan artıyor İstanbul, 16 — 1931 den 35 € kadar ihraç edilen tiftik kıymetle ri 931 de bir milyon dörtyüz dok- san beş bin, 32 de bir milyon altı yüz otuz dört bin. 33 de iki milyon yedi yüz yetmiş sekiz bin lira ola- 935 de 934 den fazla 931 de ihraç malları arasında on birinci derecede olan tiftik 934 de yedinci dereceye geçmiştir. 17 SONKANUN 1936 CUMA Dilelir | Genyönkurul toplantısı | C.H.EP. Genel Sekreterliğinden: Cumuriyet Halk Partisi Genyön: kurulu 16.1.936 tarihinde haftalık toplantısını yaparak partinin iç leri üzerinde görüşmelerde bulun- muştur. B. Aras İstanbulda İstanbul, 16 (ALA.) — Diş - işleri bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras, Anl ekspresine bağlanan hususi bi gonla, bu sabah şehrimize gelmiştir. Dr. Tevfik Rüştü Aras istasyonda afgan Hariciye Veziri Ekselans Ser- Mohammed Han, vali ve beledi. tin Üstündağ, emniyet direktörü ve daha bazı zevat tarafın. lan karşılanmıştır. 'ye reisi Muhi anbulda süt işi hâlâ halledilemedi İstanbul, 16 — Sütlerin emni- yet ve kontrolu için her kayma- kamlıkta bir süt - tahlil laboratu- varı açılacaktır. Sütçüler cemiyeti süt satışlarında bugün dahi mev- cud olan hilenin önüne geçmek İstanbulun mıntakaları yerleri açılmasını ileri dir. İstanbulun plânı İstanbul, 16 — Belediye İstan- bulun imar yapacak müte- hassıs Prost'un bir an evvel istan- bula gelmesi için tedbirler alıyor. Mütehassısın mukavelesini Paris- te imzalaması ve martta İstanbul- da bulunması kararlaşmış gibidir. iz seksen bin, 34 de üc milyon HProst ine şehrin iktisadi, içtimai ve sonra plân için ç nılacaktır. “Görülüyor ki (Komut) ve (Ko- ) sözleri manalarına tama- le tetabuk etmektedir. (Komuta) şeklindeki sözü meselâ (Komutam al- bulunan alay) gibi tabirler- kullanılır. Bunun etimolojik (©) (2) (3) (4) » — Ok b am Hut H ağ Böylece doğrudan doğruya as- verilen kumandaya (komut) sine (Komuta “ğ” ) denilmesinin i de kendini göstermiş olur. Not: 2. — (Komutmak) - sözü- — zün etimolojik şekli de: ©) () (3) (0 (5) Ök $ öm j üt $ üm 4 ak tapkı yukardaki gibidir. (4) Um: Bu emir ve kumanda- 'van süje veya objesini gösterir (5) Ak: Bu manayı tayin ve ide öler tamanılar. ve itimler: 1L KUMANDAN Simdi bir de Türkçede Kuman- dan diye söylenen ve , fransızca Commandant diye yazılan sözün #t—alojisini araştıralam. Fransızcada “kumanda etmek, €mir vermek, sipariş etmek” an lamlarına gelen “Commander” sö- zü Lâtince "Mandare” sözünün ba- şına ortaklık anlamiyle “Com” ge- lan “Commandare” - iştir. İtalyancası “Com İspanyolcası “Comandı dır (3)."Commandant” sözü Fran- sız dilinde “kumanda eden, emi veren, ısmarlıyan” anlamlarınadır. Lâtince denilen “mandare'nin etimolojik şeklini yazalım: (DD (2 () (4) (5) (6) Ağ H am t an 4 ad 4 ar 4 eğ (1) Ağ: “Küvvet, küdret, bü- yüklük, sahiplik, efendilik” an- Tamlarına ana köktür. (2) Am: Ana kökün mana; temessül ve tecessüm ettiren süje- yi gösterir unsurdur. (3) An: Ana kök yakın mühitine taştığını anlatan ektir. (4) Ad: Yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklık anlamlarile ana kök mefhumunun kendi muhitine taşmış olduğunu anlatan ektir. (8) Ar: İşte bu mefhumun kat'i 've müspet olarak o muhitte tekar- rür ve temerküzünü anlatır (6) Eğ: Bu manayı tayin eder, tamamlar ve isimlendirir. (Ağ 4 am * an 4 ad 'eğ — Ağamanadareğ): Âmirliğin bir süje üzerinde, yakın muhitine de taşmak süretiyle, tesebbüt ve tekarrürünün ifadesi, demek olur. Lâtincede, fonetik icabı, keli- menin ana kökü kendisini temes- 13) Oscar Bloch; Dictionnaire erymologigue de laJangue fram çaise, e. L s. 161 sül ettiren radikalle kaynaşarak bunun ve (4) numaralı cüzün baş- larındaki vokaller ve sondaki () düşmüş, kelime (mandare) şeklini almıştır. Bizde “kumandan” yerine halk dilinde - kullanılagelmekte — olan (Kumandar) sözü bu lâtince şekil ile yakınlık göstermektedir. De- nizcilikte kullanılan (Komodör) sözü de bunlardan uzak deği Türkçede söylenişleri ile (kar mandan), (kumandar) ve (komo- dör) sözlerinin etimolojik şekille- 'rini yazalım: () (2) (3) (9 (65) okaum- an Had-tan Kumandar: ok tum-tantadtar Komodör : ok4om4 oğ4 odt ör| Bu kelimelerin 1, 2, 4 numaralı cüzüleri biribirinin aynıdır ve hep bir anlamdadır. İkinci ve üçüncü kelimelgrin sonundaki ekler tekar- rür ve Temerküz anlatmaktadır. lar. Kumandan. Şimdi şu (kumandan) sözünü analiz edelir (1) Ok: Ana kök yerini tutan birinci derece prensipal köktür. “Sahiplik, efendilik, — hakimiyet, küvvet, küdret” anlamlarına ge- lir. (2) Um: Kök mefhumunu ken- dinde tecelli ve tecessüm ettiren *üje veya objeyi gösterir. (3) An: Burada (. & n) ekiyle izahı mümkün olmıyan bu. ekin Çet) dan değişme olduğu anlaşı. ıyor. Not: 3. — Bu tebadül biraz iza- ha muhtaçtır. Evvelâ, kelimede (. 4 ) eki- nin anlattığı yakın muhite nüfuz 'ten anlatılmaktadır. Bir kelimede ikisi de aynı veya biribirine ya- kın manaya gelen iki eleman bu- lanur ve bunlardan birinin ayrıca bir rolü olmazsa - bu iki eleman- dan birinin başka bir elemanın yerini tuttuğuna - hükmetmek |: zimgelir. Saniyen, kelimenin fran- sızca şekli olan Commandant sö- zünde yanyana iki (m) vardır. Türk fonetik kanununa göre birinin aynı olan iki konson yan- yana bulunursa bunlardan birinin bir uzatmadan değişme olması li zimgelir. Bu takdirde (Ok 4 um 4 oğ) şeklindeki (&) nin morfolojik de- ğişme ile (m) olması lâzımgelirdi Bu (m) yerine () gelişinin iki se- bebi vardır: (1): Beşinci cüzü olarak gelen (n) üçüncü cüzü olan ve ikinci cü- zün aynı bulunan (m) üzerine te- sir yapmıştır. irkçenin genizden gelen ve birinci kategori konsonlardan olan (n) si bir (n) ve bir (ğ) ses- in kaynaşmasından doğduğu (n) nin () ye çevrilmeğe ta- 'de bu (an) m (ağ) dan değişme olduğunu gösterir. Bu üçüncü (ağ) olarak alınınca, cüzü, (an) yerine (Ök 4 um | ağ — Okumağ) şekti teşekkül etmiş olur ki (ağ) ekinin isimlen- dirme rolüne göre. âmirlik ve efen- dilik sıfatlarını haiz olan kimse- min adı manasını v (4) Ad: Amirlik, efendilik; ha- kimiyet evsafının yapılmış oldu- manası son cüzü olan (an) ile za- 'ğunu gösteren yapıcılık, yaptırıck hık, yapılmış olmaklık anlamna bir ektir. (5) An: Bu hakimiyetin muhi- tine nafiz olduğunu gösterir ekti Bu halde: (Ok 4 um 4 ağ 4 ad 4 an Okumağadan) sözünde baş vokal düşmüş, üçüncü unsurun (2) si (n) ve çevrilmiş ve bundan sonra gelen vokal de eriyerek kelime son morfolojik ve fonetik- şeklini almış olur: KUMANDAN. le, upki (Ko mutan) gibi, âmirlik, ve efendilik haiz olanı ve buyuruğu i üzerinde de nafiz ve müessir bulunan bir kimseyi gös- | terir. AMİR Not: 4. — Arapçada (Kuman- dan) — makamında — kullanılan (âmir) sözünün etimolojik şekli şudur: (© (2) () ağ H am 4 ir “Kuvvet, kudret, sahip- anlamlarına (2) Am: Ana temsil eden, tecessüm ve tecel tiren süği (3) İr: Bu kuvvet ve kudretin bir süjede tekarrür ve temerküzü- nü anlatan ektir. Bu üç cüzüden çıkan a: merkiz bulunan bir şahıs” demek olur. Halbuki (Komutan) ve (Ku- mandan) da bu kudretin icra edil- diği ve muhitine de nüfuz eyledi- üi anlamları da vardır. 1. N DİLMEN