ON ALTINCI YIL. No: 5146 Adımız, andımızdır Bakır yolu bugün açılıyor İtalya'da hayat sıkıntısı var Fransa'da kabine meselesi çıktı Sovyetlerde yeni mareşallar Şimal Çini için formül aranıyo DİYARBEKİRDE.. F.R. ATAY Bayındırlık Bakanı ile misa- firlerini Ankara'dan götürea tren, şimdi Diyarbekir'dedir. Bu yolun üstünde, ve yalnız Ulukışla ile Fevzipaşa arasında, eski hatların küçük bir parçası var. Ankara' - dan Ulukışla'ya kadar 543, Fevzi- paşa'dan Diyarbekir'e kadar 505 kilometrelik demiryolu, tamamiyle Cumuriyetin eseridir. Şimdiye kadar döşediğimiz rayların uzunluğu 2628 kilomet- reyi, ve ancak türk milletinin kesesinden harcadığımız — para 282,000,000 lirayı bulmuştur. 940 senesine kadar daha 516 kilomet- re yol yapacağız. Biri 32 yıl hü - kuüm süren beş padişahım, ayrı ay- rı, alman, ingiliz, fransız ve diğer Avrupa kapi'alistleri ile halk ve hazne zararına birleşerek başara- bilip, Anadolu'da bıraktığı hatla- rınuzunluğu 4083 kilometredir. Bunları da satın alarak millileşti- ren Cumuriyetin on altıncı yılında, 3144 kilometremizle, istibdat - ve meşrutiyet idarelerinin Anadolu- da yaptıklarının dörtte üçünü ağ- - mış olacağız. Kuvvetli türk ordu- sunu temelinden kurduğumuz, en- düstrimizin büyük kısmını devlet hesabına yaptığımız, Ankara şeh- rini inşa ettikten başka, yurdun her köşesinde bir sürü baymdırlık işlerine masraf ettiğimiz, memur maaşlarını ve hükümetin normal işleme masraflarını günü gününe ödediğimiz ve hiç bir taraftan ödünç para almadığımız düşünüle cek olursa, hep birden, bu — eseve ancak büyük vasfını verebili - “rız, İş bu kadarla bitmiyecektir: Erzurum yolundayız. Van'a gide- ceğiz. Edirne - Kars, Edirne - Van, Edirne - Antalya önümüzdeki se- nelerde hakikat olacaktır. Bütün memleket sınırlarını ana - istika - metlerde birleştiren vatan demir- yollarından sonra, Anadolu'nun her tarafını ray boyuna çıkaran vatan şoselerine sıra gelecektir. Diyarbekir, şimdiki hatlarımı- zın şarkta en uzak noktasıdır. Fevzipaşa'dan oraya kadar de - miryolumuz Malatya, Elâziz - ve Ergani gibi merkezlerden geçiyor. Bütün tren uğrakları, makine devrine, girmektedirler, Yalnız ©u kadar değil, tren uğrağı bir kasa- baya gittiğinizde, Halkevylerinde veya hükümet konaklarında et - rafınızın kalabalık mekteb genç - liği ile kaplandığını görüyorsu - nuz. Sulh zamanının medeniyet vasıtalarını taşıyan ve yayan de- miryolu, geçtiği yeri boğucu As - ya gurbetinden kurtarmakta ve taze memleket kuvvetlerini kendi ne doğru çekmektedir, Toprak ge- nişliği ile nüfus sıklığının tam bir (Sonu 8. inci sayfada ) İ (Bu haberleri ikinci sayıfamızda okuyunuz.) Fevzipaşa - diyarbekir hattını bugün B. Çetinkaya açacaktır Fevzipaşa - Diyarbekir hattı bugün törenle açılacaktır. Çarşam- ba günü şehrimizden çağrılıları götüren iki hususi katar bugün sa- at 13.30 ve 14.30 da Diyarbekire varmış olacaklardır. Bayındırlık Bakanımız Çetin- kaya, vereceği açış söylevinde hattın tarihçesini anlatacak, bi- rinci genel enspektörlük, Diyarbe- kir halkevi ve urayı adına da birer söylev verecektir. İstasyonda bir büfe hazırlan- mıştır. Diyarbekir urayı misafirle- rini akşama kadar gezdirecek ve iki katar da Diyarbekirden bu ge- ce saat 23.00 ve 00.01 de Ankara- ya hareket edecektir. Açılma tö- reni hakkındaki haberlerimizi ya- rınki sayımızda okuyacaksınız. B. Voroşilof Ve dört arkadaşı mareşal oldular Mareşal Voroşilof Moskova, 21 (A.A.) — B. Voroşilof ile muavini B. Tukaçevaki, kızıl ordu genel kurmayı başkanı B, Egorof, sü « vari müfettişi Bucenni ve uzak doğu ku- mandanı Bluher mareşallığa terfi etmiş- lerdir. Fransada kabine meselesi Paris, 21 (A. A.) — Parla- zetelerin bütün dikkati iç duru- ma çevrilmiş- tir. Laval hü- kümeti, bu top- lantıda, nazik bir mesele olan birlikler — işin- den ötürü s0s- yalistlerin hü- cumuna — uğri- yacaktır. Sağ partiye mensup — “Lö Jur,, — gazetesi diyor ki: (Sonu 2. ci sayıfada) B. Laval Habeşistan'da - ——— ——— Uçak korkusundan cephane gece taşınıyor Roma, 21 (A.A.) — Popolo di Roma, - Cibutiden öğreniyor: Bu son günlerde ingiliz Somalisi sa- hillerine mühim mikdarda harb malzemesi çıkarılmışlır. Fakat i.- talyan uçaklarının dolaşması do- layısiyle malzemenin Habeşistan'a nakli, tehlikeli bir şekil almıştır. Harb malzemesi nakleden kam- yonları kullanmağı kabul edecek pek az şöför bulunmaktadır. Habeşistan'a harb malzemesi nakleden kervanlar, yalnız gece- leyin yol almak mecburiyetinde kalmaktadırlar. Bu kervanlar, yal- nız deve ve katırların geçebilecek- leri volları takib etmektadir. “Ulus,un 22 SOÖNTEŞRİN, 35 CUMA Son haberler ikinci sayfada Heryerde 5 kuruş G yarlan Yeni Güneş - Dil Teorisi *“Ulus” un son günlerde ilim dün- yasına açtığı yeni (Güneş - Dil te- orisi) bilgimizi keskin ışık dalga- lariyle saracak yepyeni bir buluş- tur. Bu beyinleri kamaştıracak ka- dar parlak ve yüksek hakikat, çok eski ve köklü dilimizin ve dolayı- siyle ondan varlık almış birçok dillerin nasıl doğduğunu en açık ve en basit bir şekilde ortaya koy- maktadır. Batı dil bilginlerinin taşlaşmış teorileri, son araştırmalarla gevşe- miş, dağılmaya yüz tutmuştu. Bu- gün ise pek üstün, varlığın kanun- larına en uygun olduğu gibi, il- min ölçüleriyle incelenmesi de pek kolay olan bu yaltırıklı buluş, apaydın bir hakikatın, asırların karanlık görüş ve düşünüşleriyle nasıl körletilmiş, yalçın perdeler- le kapatılmış olduğunu bize bir kat daha anlatıvermiştir. Dil tarihinin gizemli düğümle- ri gözlerimizin önünde artık, çö- zülmeğe başladı. Bir güneş gibi fışkıran bu ye: büyük benliğimizi daha derinden aydınlatmak yolunu tutmuş bulu- nuyoruz. Dilimizin etimolojisini en ke- sin ve keskin bir görüşle açacak Güneş - Dil teorisi, bize ilk insan- ların düşünüş ve söz yaratış kay- nağının ne olduğunu göstermek- tedir. Beşer tarihinin türlü yollar- dan yapılmış ve yapılacak araştır- malariyle öğreniyor ve öğrenece- ğiz ki insanlığa ilk düşünüş, ilk i- nanış gibi, ilk söyleyiş de gene maddi varlığımızı ören ve üre- ten güneşten gelmiştir. Dil, tarih araştırmaları gibi arkeolojik, pa- loografik bilgiler de bu hakika- tın kavramında bize en önemli bir yardımcı olacaktır. Toprakların altında binlerce yıl gömülü kalmış her türlü kalın- tılar gibi eski ve totemik inanlar, halk deha ve şuurunun engin bu- eaklarında, tozlanmış kitap yap- raklarında gömülü duran düşün- celer ve sözler de deşilip derinleş- tirildikçe çözülmez sanılan dü- ğgümler, kendiliğinden açılıvere- cektir. Güneş yerin anasıdır. Işıktan kollariyle onu saran, bağrına ba- san bu büyük varlığa insanoğlu, ilk gözünü açtığı gün, sârılmış; onu kendine en büyük koruyucu saymıştır. Kürenin korkunç ve boşluk do- İu sırtı üzerinde türeyen duygu- suz, insansız, araçsız ilkel insan- ların değil, ilerlemiş, yükselmiş, varlığın kanunlarını kavramış bu- günkü beşer varlığının bile ona bugün nasıl göz ve gönül açtığını düşünmek onun yaratılışımız üze- rindeki derin izlerini göstermeğe yetişebilir. Güneşten aldığı düşünüş ve an- layış kuvvetiyle ona belki de göz yumacak kadar ilerlemiş, türlü yaşama yolları bulmuş bugünkü insan yığını, eğer bilmiş ve inan- J mış olsaydı ki şimdi, o artık sö- necek ve kararacaktır, onun o an- da uğrıyacağı korkunç iç duygusu, şüphesiz, aklını alacak kadar, çıl- gin olurdu. İç ve dışımızı almış bu kadar büyük bir varlığın, her şeyi ondan uman ve ondan aldığını sanan en eski dedelerimizce ne kadar ö- nemli tutulacağı düşünmeye bi- le değmez sanırım. İlkel insanlar, yemeyi, içmeyi, ısınmayı, ışığı, ateşi, yanmayı, türlü iyilik ve felâketleri hep o0- dan gelir sanarak ona tapmış, onu ıkla dilimizi ve | Yazan: Naim ONAT en büyük yaratıcı Tanrı saymış- lardı . Her şeyde ilkin maddi düşünea insanm bütün içsel duygularını doğuran gene güneşin, kendini sa- ran ışıkları olmuştur. O, aklı, bilmeyi, büyüklüğü, yüksekliği, güzelliği, kuvveti ve ona inanıp tapmayı; hareket, me- safe ve zaman gibi zihni bulgula- rı hep ondan, onun türlü oluş ve görünüşlerinden almış, onu anma- ya yarıyacak en düz ve birleşik se« ve hecelerden gitgide bütün duy- gu ve düşüncelerini anlatacak bir dil araçını ortaya çıkarmıştır. Yalnız konuştuğumuz sözlerin değil, bugün duyduğumuz düşün- celerin, saplandığımız - inanların, yaşattığımız türelerin, bu yeni buluş yoluyla incelenip derinleşti- rilmesi bizi ancak bir ana ocağa ulaştıracaktır: GÜNEŞ'e. Biz, fırsat düştükçe bu tan ye- ri gibi ışıklı ve tansık hakikatin a- çık tanıklarımı “Ulus” okuyucula- rına sunmak istiyoruz. Naim ONAT Güneş- Dil teorisi Üzerine İlk tenkid Yarından başlıyarak - gazete- mizde çıkacaktır. “Ulus'un dil yazıları” baş- lığı altında gazetemizde okun- makta olan yazıların kolaylık- la anlaşılabilmesi için, “Güneş - Dil teorisi,, nin esaslarını gös- teren küçük bir broşürü de o- kuyucularımıza sunmuştuk. Bu broşürdeki hulâsa, on- dan daha genişçe olarak yazıl- mMiş ve yalnız türk dil kurumu üyelerine mahsus olarak basıl- mış olan “etimoloji, morfolo- ji ve fonetik bakımından türk dili” adlı notlardan alınmıştı. Bu notların başlangıcının sonunda okuyanlardan şu rica- da bulunuluyordu: 1 — Tenkid ediniz; 2— Reddediniz; 3 — Tadil ediniz; 4— İkmal ediniz; 5 — Tavzih ediniz. Bu beş noktada toplanan is- teğe cevab olmak üzere, türk dil kurumu üyelerinden Bay İsmail Hami Danişmend'in ku- ruma gönderdiği ve kurumun da gazetemize verdiği İlk tenkid i yarınki sayımızdan başlıya- rak neşredeceğiz. AARANANA Dil hakkında Etimolojik ve Morfolojik VI inci Anket 1 — Şark, doğu 2 — Şimal, nord 3.— Garp! batı 4 — Cenup, sud D Yukardaki kelimelerin ilk ve asıl kökleri nelerdir? H) Bu kelimeler nasıl teşekkül etmişlerdir? HI) Bu kelimeleri teşkil etmek