13 İLKTEŞRİN 1935 PAZAR Dil anketimiz: Anketimize gelen cevaplardan (Başı 1. ti sayıfada) #ürkün benimsemesinden doğan övünç ve kıvanç duygularımızı şimdi burada bildirirken bize bu tatlı ankete karşı. lik vermek ve dolayısiyle dil devrimi- ne hizmet etmek fırsatını veren gaze. tenize de teşekkür etmeği ayrıca öden- mesi gerek bir iç börcu sayar ve karşı- hklarımı aşağıya birer birer yazmağa başlarım. 1 — Sabah sözünün karşılığı Erte, İrte ve Tan üstüdür. Şu var ki: Bu sö- zün türkçe olduğuna inanmak tir, Çünkü: bu söz üzerinde yaptığım inceleme sonunda sabahın — (Yeni sey) dilinde sema ve güneş hattâ tanrı kar- şıiliğı olarak kullanılan (As) sözünden alınmış olmasının çok kuvvetli olduğu. Sabah sözünün asıl gerek. ma inanım vardır. kökü yukarda yazdığım gibi (As) ol - duğünu kabul edersek sabahleyin sözü. nün sonundaki leyin ekinin de — zarfi- yer, zaman ve vakıtla iyi bildirildiğini açıkça görürüz. Demek ki sabahleyin sözü sabah vak. tanı, sabah zamanını ve sabahla — bera- beri anlatmış oluyor. Bu savamızı bir iki örnekle saptalayalım. (Sabahla be tabeç gözümü açtım.) (Sabahleyin gö. zümü açum) (Tanla gözümü —açtım) Tanla beraber gözümü açtım) (Tanla- yin gözümü açtım) gibi. Yalnız arab- lar bu keli: aslının #tbuhdan geldiğini söylerlerse de bence yukarda yazdığım gibi (As)- dan alınmıştır ve türkçedir. Gündüzün başile gündüz başlargcını ve güneş çık- an sonra zevale değin olan vakti gösteriyor. Gene bu kelimenin — sıfatı vardr. (Sabahki, sabahlı gibi) sabahki bu sabah olan ve görülen iş (sabahki Bibi dalma) dersek bu sabah gibi dal - enin arabça olduğunu ve tik ma) demek istediğimizi anlatmış oluyo- Tuz. Sabahlı sözü de her sabah olan de- mektir ki (sabahlı ve akşamlı çalışı - yorum) deyince her sabah ve her ak - şam bir düziye çalışıldığını bildirmek istediğimiz anlaşılır. 2 — Öyle bu sözün birkaç kökü var- dır ve onlar da şunlardır: (Öy) asır, beyt (ev) mesken ve Sazt, vakit ve za. manı bildirir. (Öğ) sine, göğüs, aklı ve anneyi bil- dirir. (Ök) sine, göğüs, anneyi bildir- diği gibi akıl ve fikre de karşıklık o. kur. (Ön) göğüse kargılıktır. Bunlar- dan ökün bugün kullanılmamış olması: na karşın öksürük, öksüz, gibi birçok müştekatı da vardır. Ancak: Öğle sözünün günün biriaci artası, ve tükel zeval vakti olmaşı gö. ğün de gövdenin birinci ortasında”bu. kınması bu sözün ök ve öğ köklerin- den alındığını göstermektedir. Gerçi asır, cev, mesken, saat vakıt ve zaman karşılığı olan öy sözü öğle sözünün fMöklerinden biri olabilirse de en doğ. rusu öğ sözüdür. Çünkü, bu sör hem göğsün hem de Altayca, vakıt, zaman ve müddetin (süre) anlamıdır. Bunun eski şekilleri öd ve öz imiş sonra öğ olmuştur. Demek oluyor ki öğle sözü- nün en doğru kökü öğdür ve böyle ol- duğuna göre de öylenin öyle değil öğ. le olması gerekmektedir. -Öğleyin sö- zü sâbahleyin gibi öğle vaktını, öğle ile ve öğlen ile beraberi bildirmektedir. (Öğleyin yemek yiyeceğiz) öğle vaktı yemek yiyeceğiz). — (Öğle ile beraber yerhek yemeğe başlarız.) Öğle zamanın- yemek yenir) gibi. 3 — İkindi ismi zamandır. Öğle ile akşam arasındaki — tapımç (namaz ve ibadet) vaktıdır. Bu sözün ikinci keli. mesinden alınmış olması iktimali çok sağlamdır. Şemsettin Saminin türk ka- musunda ikindi karşılıkları arasında (asır sanide) bulunduğuna göre bunun mın ikinci orta vaktı ol lmaktadır ve bundan ötürü nciden alındığına kanğa - l da veya öğle vaktında hla ak: ikindinin i lum vardır, Gene ikindiyin ve ikindileyin sözle tinin (yin) ve (leyin) eklerinden (yin) eki ikindi Üstü, ikindi üzeri ve ikindi vaktının (İeyin) eki de ikindi ile, ikin- di ile beraber ve ikindi zamanının kar. şıliği öhüyor. 4— Akşam kelimesi (aktan) alınıp (şamla) birleşerek akşam oluyor. Günc- şin batıma — zamanına — ve bu zamanla (yatma) vakti arasında geçen kısa za mana akşam deniliyor. Burada (ak) sö. zü türkçedir. (Şam) sözü de Kazan türklerince mum karşılığı olarak kul- lanılmaktadır. Yine şam kelimesinin ateşle ak 5ö zünün güneşle güneşin ise ateşle ilgi. Si vardır. Akın güneşle olan uygunlu- ğu onun rengini göstermesinden ileri gelmektedir. Şu halde gerek (ak) ve gerek (şam) #özlerinin türkçe olduğunda — kuşku yoktur. (Akşamleyin) akşamla, akşam la beraber akşam zamanı olduğu gibi sıfat olarak da akşamki akşamlı sözleri vardır. Başkaca da akşama mahsus kav. ramında akşamlık, fili müteattisi (ak- şamlatmak) ve fililâzımı da akşamla- maktır. $ — Şemsettin Sami her ne kadar yatsı sözünün yatmaktan — alındığını türk kamusunda yazıyorsa da bu söz tam yatma zamanı anlamını veremiyor. Zira (yatın) sonundaki (8r) eki yatma asmanının yakınlığını anlatıyor ve bu €ekle başka kurallar da çıkarabiliyoruz. 'Tansı akşamsı, mavimsi, kızılımsı, ma rumsu, beyazımsı gibi © — Gündüz sözü günden gelmedir. Günün aydınlık olan ve daha doğrusu güneşle aydınlanan bölümü — demektir. Gündüze mahsus ökleminde — (gündüz. lük) denildiği gibi gündüz vakti, gün- düz üstü anlamında (gündüzün), gün- düzle, gündüzle beraber gündüz. için. de, gündüz. zgmanı — kavramında da (gündüzleyin) kelimesi dilimizde çok- ça geçmektedir. 7 — Gice bu söz dillerde gece ola. rak dolaşır. Vakıtsız zamansız geç va kıt demektir. Asıl kökü (gic ve gee - dir). Yani yirmi dört saatlık —günün karanlık geçen bir bölümüdür ki bu da çağa göre (mevsime göre) uzanıp kısa- hır. Bunun türlü kullanış ve söyleniş şekilleri vardır. Gecelik geceye özgü (zmahsus) gece kalmak geceyi geçirmek demektir. (Geceli) her gece karşılığı. dır. Geceleyin gece vaktı ve gece beraber anlamı verir. Şimdi burada &) tışmayı genektiren bir yön göze çarp - maktadır ki 0 da buna gicemi yokkâ gecemi denilmesidir. — Bence ağızdan çıktığı gibi gece demek daha uygun - dur. 8 — Sonuç: Yukarda uzun uzadıya açıklardığı SPOR, SAYIFA 5 Dost Sovyet sporcuları Istanbul'da (Başı 1, ci sayıfada) $0 kişilik bir grup halinde gelen mi. safirleri Büyükdere'de B. Cevdee Ke » rim ve idman cemiyetleri ittifakı genel merkez üyelerinden B. Mahmut — Saim karşılamışlardır. Karşılayıcıların ikinci partisini teşkil eden güreşçiler, sovyet sporcularını Bebek önlerinde karşıla - mışlar, onlardan soura türlü kulüpler . den denizciler Beşiktaş'tan vapurun et rafını almışlardır. Çiçerin vapuru saat 11,35 te Galata rıhtı d rumlar ve kulüplere mensub sporcular. la dolmuş bulunuyordu. Galatasaray, İs- tanbul kız ve erkek liselerinden izciler de yer almışlardı. Her taral sovyet ve türk bayrakla- a yanaşmıştır. Rıhtim türlü ku - riyle süslenmişti. Vapur yanaşırken sovyet, ve türk ulu. sal marşları çalınmış ve iki taraf “yaşa,, ve “horra,, sesleriyle biribirlerini selâm- lamıştır. Misafirler, rıhtıma çıktıktan — sonra İstanbul mıntakasının ve 24 İstanbul kulübünün delegeleri çelenklerini ver - mişler ve izci bir genç kız grub başka . nına rusça hoş geldiniz demişti Sovyet sporcuları otomobillerle otur- malarına ayrılan Perapalas ateline gi - derken halk tarafından şiddetle alkış . lanmışlardır. B. Mançef'in diyevi İstanbul, 12 (A.A.) — Şehrimize ge- Jen rus sporcuları kafilesi ve Sovyet it- tihadı spor şürasr başkant B. Mançef, Anadolu ajansına şu diyevde bulunmuş- tur: “— Türk sporcularile yeniden kar- şılaşmamız dolayısiyk — büyük bir kı. vanç düyüuyorum. Çünkü türk sporcula- rı bizim en değerli ve en büyük rakibi- mizdirler. Güreşte, futbolda, atletizmde hakiki bir değeri olan ve büyük muval- fakiyetler gösteren elemanlara maliksi. miz. Memleket sporunan şerefi mevzuu bahsolduğu zaman, türk sporcularının ne kadar enerjik olduğunu dirkaç defa görmek fırsatına nail olduk. Bunun i- göndir ki, türk aporculariyle her karşı- —— e— —— üzere bu ek ve köklerden türk sözleri. nin kurulması hakkında bir kural (ka- ide) çıkarmak imkânı — görülebilmekte- dir. Şöyle ki: (leyin, (yin) ve (ın) ekle. rinden altta yazılı sözlerde de asığla- nabilir, (istifade edilebilir). (Bskiden) (eski zamanda), (eski zamanla), (eski- leyin). geçende, Eeçen — zaman içinde, (geçenleyin), geçmişte, geçmiş zamanda (geçmişleyin) geçen senede, geçen sene içinde, geçen sene ile, (bıldırın) — yıl içinde, (yilleyin), ay içinde, (ayleyin), (benim gibi) benim düşündüğüme gö re (benceleyin) Bugünde ve bugün içinde bugünleyin. bukadarla, (bunca - alyın), okadarla, (oncalayın) gibi, İşte düşüncelerimi ve bildiklerimi üstte bi. ver birer yazdım. Artık bu derin bili min (ilmin) ince beneklerini (noktala- tanı) araştırıp ortaya koymak işini dil uzmanlariyle bilginlerine — bırakır ve sonsuz saygılarımı — sunarak sözlerimi bitiririm. Ankara Urayı İspekteri Adanalı Kemal AKMAN laşmamız, bize sade iki dost memleket gençliğinin karşılıklı yer almasındaki zevki değil, en asil bir spor heyecanı- ni verebilmiştir. En iyi ve en temiz Te- babeti, en yüksek istidadı onlarda bu- Memleketimize gelen sovyer haşumuz, bu beyocanı daima takviye et- miştir. Sporda siz de gençsiniz, biz de gen- giz. Elele veren ve birlikte çalışan iki dost memleket gençliği, türk . sovyet sporcuları beraber yükselecekler ve u- zak olmayan bir atide Avrupa için spo. run her sahasında küvvetli ve tehlikeli rakibler olacaklardır. Bunu -sadece u- mud etmiyorum, bu sonuçtan eminim Karşılama töreninde gördüğüm sa mimiyetten ve candan gösterilerden mü- tebassisim. Bir sporcu türk kızmın ağ- zından ana dilimle duyduğum — hitabe, ihtisasımı en yüksek heyecan haddine çıkardı. Kız ve erkek bütün genç türb sporcularının, sporda olduğu gibi. her hususta da daima terakki ve inkisafları- tenisçileri seçilirken nr temenni ederim Bütün türk sporcularına selâm ve saygılar, çok kıymetli dostum ve d tumuz B. Cevdet Kerim'e, türk sporcu. huğunu temsilen bize gösterdiği sami- | miyet ve ilgiden dolayı da teşekkür © « derim.,, ... İstanbul, 12 -- Telsiz telefon sosyetesi bugun Fener stadında dost sovyet sporcularile takımla- rımız arasında. yapılacak — maçı radyo ile verecektir Ankarada yapılacak türk - sovyet spor yarışmalarının hazırlıkları devam ediyor Sporcularımızla yarışmak ve görüşmek için Ankaraya gelecek olan Sovyet sporcularını burada karşılamak üzere hazırlıklar de- vam etmektedir. Dün ilbaylıkta, C. H. P. Ankara ili yönkurulu a- dına Naşid Uluğ, yar ilbayı Salâ- haddin ve yar şarbay Tahsin, spor bölgesi adına yarbaşkan Ziya top- lanarak hazırlıklar üzerinde ko- nuşmuşlardır. Sovyet sporcuları, ayın 18 inci sabahı Ankara dura- ğında sporcularımız tarafından karşılanacaklardır. Duraktan Ha- kimiyeti milliye meydanıma ka- dar yollar türk ve sovyet bayrak- larile süslenecektir. Konuklar Ankarapalasa ine- cekler ve ziyaretler yapacaklardır. Ayın 19 unda konuklar Atatürk a- nıtına bir çelenk koyacaklar ve sonra futbol ve tenis oynıyacak- * lardır. Futbol Ankara Gücü ala- nında ,tenis Muhafız gücü alanın- da oynanacaktır. O gece halkevin- de eskrim yarışması yapılacaktır. Ertesi gün nüfus sayımına rastla- dığından konuklarımız akşama kadar Ankarapalasta dinlenecek- ler ve gece halkevinde görüşecek- lerdir. 21 birinci teşrinde ikinci fut- bol oyunu ve eskrim yarşması vardır. İdman cemiyetleri ittifakı ve uray tarafından ziyafetler ve- rilecektir. Dünkü bisiklet yarışı Dün bölge bisiklet sürat birinciliği yarışmaları Orman çiftliği yolu üze. rinde yapıldı. Epiyce kalabalık bir se- yirci gurubunu yol üzerine toplayan ya- rış sonucunda Güvençepordan — Talât birinci, Ankara gücünden Niyazi ikin. ci ve gene Ankara gücünden Galib ü- çüncü oldu. Son aylarda bisiklet spo runun memlekette, hele Ankarada ge- liştiğini ve bu spora meraklıların ço. ğgaldığını görüyorduk. Halbuki dürkü yarışta yalnız dört kişi vardı. Umarır ki yarınki mukavemet yarışı daha çok kalabalık olur. Yargıç raporuna göre Niyazi diska. lifye edilmiştir. Bu şekle göre Ankara gücünden Galip ikinci Güvenç spordan Şükrü de üçüncü olmuş oluyor. 'LUS'un romanı: Tefrika: 7 Kırmızı Zanbak Yazan: Anatol FRANS Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Tahammül edilebilir. bir adam haline gelmişti. Terez'in, küllerde, lamğalınn kr- sık ışığında okuduğu şeyler ve bütün eski hatıralar arasında en silik olanı iştirakli ha- yatı idi. Bu hayatın ıstırab verecek kadar vazıh birkaç parçasını, bir takım _ıhmıkça belirişlerini, renksiz ve bıktırıcı bir duygu halinde tekrar görüyordu. Bu devre az sür- müş ve ardısıra hiç bir şey bırakmamıştı. Altı yıl geçmiş olduğu için serbestliğini na- sıl kazanmış olduğunu artık hatırlımıyor_dış bile... Çünkü bu soğuk, hastalıklı, kendini beğenmiş ve terbiyeli kocaya, iş ve politika âleminde sararıp kurumuş, çalışkan, hırslı ve orta değerli adama karşı kazanılmış olan bu zafer, o derece çabuk ve kolay olmuştu. O kadınları öğünmek için sevmiş, karısını ise hiç sevmemişti. Ayrılıkları tam olmuştu. Ve o zamandanberi, biribirine yabancı olan bu iki insan, biribirinden kurtulmuş olduk- larından dolayı, zmni olarak, biribirinden memnundular ve Terez - onu hiyleci, mürai ve kazanç arzusundan çok kendini göster- mek maksadiyle girişilmiş işler için paraya ihtiyacı oldukça kendisinden imza kopar- makta lüzumundan fazla kurnaz bilmemiş olsaydı - belki kocasına dost da olacaktı. Bunlar hesaba katılmayınca, her akşam kar- şıkarşıya yemek yediği, her gün konuştuğu, beraber oturup beraber yolculuk ettiği bu a- dam onun için hiç bir şey ifade etmiyordu. Falcı kadını dinliyen meraklı bir kadın gibi, sönmüş ocağın başında, yanağı avcu içinde, dertop olmuş, yalnızlık yıllarını anar- ken marki dö Re'nin yüzü gözlerinin önüne geldi. Ve o yüzü, öyle apaçı:, öyle vazıh gördü ki âdeta şaşırdı. Babasının birçok öve- rek evine getirmiş olduğu marki, sosyete- lerde kazanılmış otuz yıllık zaferleriyle, ona büyük ve güzel görünmüştü. Geçirmiş oldu- —— ——— ğü serüvenler, alay halinde, ardısıra - geli- yordu. Üç kadın neslini isteklerine boyun eğdirmiş ve bütün sevmiş olduğu kadınla- rın kalblerinde ölmez bir hatıra bırakmıştı. Erkekçe güzelliği, kibarca zarifliği ve beğe- nilme alışkanlığı gencliğini, tabiiğ devrenin pek ilerilerine kadar sürüp — götürüyordu. Genc kontes Marten marki'nin pek ziyade dikkatine çarptı. Ve, bu tecrübeli adamın iltifatları da Terez'i gururlandırdı. Terez bunları, şimdi bile, zevkle hatırlıyordu. Onun pek güzel bir konuşma tarzı vardı; Terez'i çok hoşlandırdı: Terez bu tesirini on- dan saklamadı. Ve o zaman, o da, kahraman- ca çapkınlığı arasında, bahtlı hayatını, her- kesten önce takdir etmiş olduğu ve görünü- şe bakılırsa kendinden zevk aldığını anladı- ğt bu genc kadına sahib olmak suretiyle ta- mamlamağı kendine vadetti. Onu elde et- mek için en ustaca kurnazlıklara başvurdu. Fakat Terez ondan kolayca kurtuldu. $ İki yıl sonra, onu gencliğinin bütün ate- şi ile ve ruhunun bütün sadeliği ile çok ar- zulamış olan Rober Lö Menil'e kendini ver- di. “Ona teslim oldum, çünkü beni seviyor- du ,,, diyordu. Bu doğru idi. Şu da doğru idi ki söz dinlemez ve kudretli bir insiyak o- nu sürüklemiş ve o da benliğinin kör kuv- vetlerine baş eğmisti. Fakat bu kendinden olan bir şey değildi: kendinden ve şuurun- dan gelen şey hakil-iğ bir hisse inanmış, rt- za göstermiş ve böyle bir his istemiş olma- sı idi. Acı çektirecek kadar sevilmekte oldu- ğunu görür görmez teslim olmustu. cak, tabiiğ bir surette kendini vermisti. !6 Menil, meşrebi hafif olduğu için bövle ha- rckr_t ettiğini sanmıştı, Yanılıyordu. Terez, tamir kabul etmez olanın karşısında fütur beklemezken birdenbire saklıvacak bir şeyi olmanın utancını duymuştu. Âşıkları olan kadınlar için yanında ne gibi şeyler — fisil- danmışsa hepsi onun da, kıpkırmızı kesilen kulaklarında oğuldamağa başlamıştı. Fa'->t gürürluü ve ince ruhlu olan Terez, yaptığı fedakârlığın değerini saklamayı ve dostunu hislerinin ötecinde yükümler altma sokabi'« cek şeyler söylememeği kendi icin bir horç bildi. (Sonu var> — —