5 *A £3 EYLÜL 1938 PAZARTESİ Karı - sıyasal Avrupamı dışında kalan kuvvetler Geçen yüzyılda dünyanın yö- getimi Avrupa devletlerinin elin- de idi. Amerika Birleşik devletle- ti Avrupa'ya borçlu, endüstrisi henüz yarım bir memleketti. Da- ha ziyade hammaddlerinin ve zi- raat maddelerinin ihracatiyle ge- giniyordu. Ulusal kurtuluşunu ta- mamlamış olmakla beraber Av- tupa emperyalistleriyle — açıkça boy ölçüşmek çağına henüz gir- memişti. Şu da varki dünya ser- vet kaynaklarının en büyüklerini elinde tuttuğunu anlamış ve ge- nel savaştan az önceki devrede, kendi güç çevresinin içine düşen eski tip ispanyol sömürgeciliğini tasfiye ederek nüluzunu cenub A- merikasına doğru genişletmeğe başlamıştı. Bu devreye rastlayan ve Amerika işlerine kimseyi ka- cıştırmamak ve Amerika dışında- ki işlere de karışmamak demek o- lan Monroe prensipi de zaten, A- merika Birleşik Devletlerinin mü- teaddi ve “militant,, bir emperya- lizm yerine kıtayı kıtalıların em- cinde tutmak gibi daha ziyade ko- runma taraftarı bir sıyasa koy- mak istemesinin formülüdür. Monroe'cülük Amerika Ang- losaksonları ile Avrupa Anglo- saksonları yani İngiltereyi sert bir karşılaşma ve çarpışmadan kurtarmıştır. Fakat bu doktrin amerikalıları, en güçlü zamanla- rında bile hareketsizliğe mahküm etmiştir. Mesela Amerika'nın ge- nel savaşa girip bunu kendi lehi- ne bitirenlerden biri olduktan sonra Uluslar Sosyetesinden çe- kilmesi gene Monroeculuğun bir tezahürüdür. Halbuki Amerika sosyeteden çekilirken gerek fi- nansal kudret gerek ise deniz si- lahları bakımından İngiltereye üstün bulunmakta idi. Bu da gösterir ki, iki anglo- sakson camia arasında, aktif ve “militant,, olan ve dünyanın bü- tün deniz geçidlerini elinde tut- makla dünya işlerinin gidişi üze- rinde etkisi olan, ingilizlerdir. Bu bakımdan ileri sürülebilir ki, mon- roeculuk, aktif anglosaksonların passif anglosaksonları âdeta - içi- ne tıktıkları bit hateketsizlik şia- rından başka bir şey değildir. Bu böyle olmakia beraber, bu- günkü Amerika, dünyanın başta gölen büyük devletidir . Ve finan- sal, ekonomik, süel bakımdan ön:- ce iki Amerikada fakat ondan son- ra da Çin denizlerinde birinci de- recede bir kuvvettir. Bu kuvvet, bugün, gerek Uluslar Sosyetesi: nin gerek ise Avrupanın dışında kalan fakat dünya muvazenesin- de her zaman ağır basacak - olan devletlerin başlıcasıdır. Gene geçen yüzyılda Japonya, Uzakdoğu işlerinle dahi ancak ikinci derece bir devletti. İngiliz politikası, çarlık Rusyasını yere seren bu genc devletin karşısına Amerikayı çıkarmasını bilmiş ve ona bununla bunu da onunla. ha- reketsiz kılmayı başararak Çin- den Hind'e kadar bütün hareke: kabiliyetini kendisine alakoyma- sını bilmişti. Fakat genel savaştan sonra Amerika gibi Japonya da İngilte- renin koltuğu altında yaşar devlet olmaktan çıkarak uzakdoğunun birinci derece devletlerinden biri olmuş, ve hattâ Avrupa işlerine bile karışmağa başlamıştır. Man- çuko işinde ise nasıl uluslar sos- yetesine karşı geliyormuş gibi in- giliz mukavemetini kırarak dedi- Şini yaptığı malüradür. Bugünkü Japonya, Asya ve w zakdoğu üzerinde betli plânları o- lan ve bunları sistematik bir su rette ve her türlü mukavemete zağmen tatbik eden bir devlettir. Avrupa işlerinde ulüslar sos yetesinde bulunmakla beraber IÇ ULUS Manisa üzümcülerinin dilekleri Manisa, 22 (A.A.) — İzmir ve Manisa saylavlarıyla üzüm yetiş- tiren ilçelerin gönderdikleri dele- geler Manisada toplandılar. Hal- kevi salonunda yapılan bu toplan- tıya üzümle ilgili bir çok yurttaş- lar üzüm üretmenleri de katıldı. Toplanmaya başkanlık eden parti başkanı B. Avni Doğan üzüm ü- retmenlerine söz verdi. Üretmen- lerden 15 kadar yurttaş söz söyle- diler. Üzüm ürününün maliyet fi- atını bile tutmıyan satış fiatları bugünkü şekilde devam ederse ü- retmenin çok zararlar göreceğini rakamlar sayarak ortaya attılar, Sabahtan başlıyan konuşmalar öğ- leden bir saat sonraya kadar sür- dü. Üretmenlerden sonra Manisa saylavı B. Yaşar konuştu. Derd- leri döküp saydı. Artık söz alan olmadığından B. Avni Doğan or- taya atılan istekleri şu suretle sı raladı: 1. — Üretmenlerin bu aylarda günleri gelmiş borçları var. Ta- rım bankası borçlu olan üzüm ü- retmenlerinin borçlarının vadele- rini kendisine depo edilen Üzüm- ler karşılığında bir müddet da'ıa uzatıyor. Bu kolaylığı öteki ban- kalarm aynı şekilde yapmalarının sağlanması, 2. — Girit malları üzerindeki hükümet takyitlerinin biraz ge nişletilerek ve bu suretle biraz da- ha çok girecek mallara karşı üzüm çıkarılmasının kolaylaştırılması. 3. — Bağlar ve bağcılar için lâ- zım olan kükürt, göz taşı, potas, çuval ve tulumba gibi maddelere konulan gümrük resminin kaldı- rılması. 4. — Bağcılığı korumak ve iler- lemesini sağlamak için gene bağ- etlardan olmak Üüzere bir kurul meydana getirilmesi. 5. — Bağlarm tahriri, metrük mallardan alman bağlarda oldu- ğu gibi yapılmıştır. Metrük mal- lar bağları ise bir çok sebeblerle değerlerinden pek fazla fiatlarla satılmış olduğundan bu ölcünün bırakılarak tam değeri gösterir ——— —— politikasında Avrupa dışında ka- lan üçüncü devlet de, Sovyet Rus- yadır. Çarlık Rusyası, gerçi “Avrupa konseri,, ne dahildi. Fakat bütün nüfus ve toprak servetleri rezerv- lerine rağmen, ikinci derecede ve geri bir devlet olmaktan kurtula- mamıştı. Belli başlı bir sanayü yoktu. Finans bakımından bir ya- r-sömürgeden farksızdı. Nitekim savaşsı en önce 0 hem dâ vasıta- sızlıktan kaybetti. Fakat genel savaştan sonra, dünyanrn altıda birine denk geleti geniş toprakların üzerinde esaslı bir devrimin doğuşu ile dünyanın en küdretli endüstrilerinden biri kuruldu. Yabancı Finansların yar- drmına boy eğmeden kalkınma plânları realize edildi. Sovyet Rusya, bugün kürtulu- şunu tamamlamış ve Amerika öl- çüsünde bir ulusal ekonomik ku- ruluşanu başka metodlarla ta mamlamak üzere olan bir devlet- tir. ” ”. Geçeni yüzyıl içinde her iş Av- rupa devletlerinin ve daha dar bir çerçeveden de ingiliz imparator- lağunun elinde iken bugün Avru- pa dışında ortaya çıkmış olan say- dığımız üç devletten her birti Av rupanın eski hegğemonyasını aytı bakımlardan tasfiye etmek sure- tiyle meydana gelmişlerdir. Azçok malâm olan bu hadise nin en önemli tarafı şudur ki, es- kiden kıtalar arası sıyasa yürüte bilen ingiliz devletinin karsısın da artık eski Almanva imparator- hağu gibi bir tek rakib değil, hir- çok rekibler birden türemiştir. Burhan BELGE yeni bir tâhrir yapılması ve yahut eldeki tahrir kıymetlerinin biraz daha indirilmesi. Konuşulanların özeti aolan bu maddeler Manisa toplantısının is teklerini gösterdiğinden bunlar herkesçe kabul edildi ve toplantı sona erdi. Konusmalar çok derin bir içtemlik içinde yapıldı. B. Avni Doğan toplantınım bu kararlarını saylavlarla birlikte lâ- zım gelen yerlere bildireceğini ve üzümcülerin dileklerinin yerine getirilmesine çalışacağını söyle di. Üzümcüler bu toplantıyı yap- tıran parti şeflerine örgütlerinin ve saygılarınım bildirilmesini rica ettiler, Bu toplantıda hükümetin ve partinin üzüm ürününü korumak için aldığı tedbirler saygılı bir di) le takdir edildi, Bağcılığı koruya cak bir kurul meydana getirilme sinin üzüm derdinin en birinci ke- sin bir çaresi olduğu fikri hep bir- den onaylandı. Manisa toplantısı üzüm yetiştiren çevrelerde pek iyi izler bırakmış ve önemli umudlar uyandırmıştır. İş ve Tarım bankalarının kur dukları kurumun direktörü B. İs- mail Hakkı da toplantıda bulun- -muş ve söylenenleri dinlemiştir. B. İsmail Hakkı konuşmaların so- nunda üzümcülerle görüşmüş - ve yeni kurumun Manisada ve ilçe- lerinde yapacağı satın alma işle rini anlatmıştır. Tokatta hayvatı sergisi Tokat, 22 (A.A.) — Cumur- luğumuzun verimli işlerinden bı- ri olan yurtta hayvan neslinin yeğritimi yolunda “Tokadın ilk hayvan sergisi bugün saat 9.30 da ilin resmi ve özel kurumlariyle halkın önünde parlak törenle açıl- dı. İlçenin hayvan sahiplerine ar- mağanlar verildi. Toplantı bittik- ten sonra güzel bir manej talimi yapıldı ——— e L ZI KORUYALIM ANITLARIMI sulunan ve taşınması müm- kün olan eski eserler müzeleri- mizde saklanır. Her ulusun bırak- tıkları eserler bir yerde ve tari! - rasiyle çeşidlerine göre teşhir & dilirlter, Müzelere gelen her eser (envamter) € kaydolunur, resim- leri alınarak ölçülür ve ona özel ©- larak bir fiş yapılır. Müzelere ge- len her eser ulusun ve yurdun bir zenginliğidir. Bunlar bütün dün. yadaki ilim adamları tarafından uzun boylu inncelenirler ve onları yaparak bırakmış olan ulusun na- sıl yaşadığını, kültürünü, sanatla- rını, yani bütün tarihlerini mey- dana çıkarırlar HABERLER — Bıılıîda orman yan - gını söndürüldü Bolü, 22 (ALA.) — 19.9.1935 sa- bahı başlayıp 21 sabahı genişle- mesi durdurulan Abat orman yan- grar türk ticaret bankasına ait sözbağlı ormanın beş ve dördüncü maktaları arasından çıkmış ve bin hektarlık sahadan 400 hektar yanmıştır. Yanan kerestelik ağaç- lar içinde bulunan tomruklar da yanmıştır. Üç günlük emekleriy- le çağırılan bine yakın köylünün çok gayreti görülmüştür. Çevrilen ormanın içinde ateş tamamen sö- nünceye kadar koylü ayrılmıya- caktır. İstanbul gazetele. rinin başyazıları C . ; te B. Yunus Nadı ümhüriyet syruslar sösyete. sinin İtalya - habeş meselesi etrafrnda- ki durumu inceliyor ve İtalyanın tos. yete kararlarına karşı bir habeş seferi açmasında mantık olmadığını; çünxü sösyetenin barışı korumağa kesin ola. rak karar verdiğini söylüyor.., , , “Geçenlerde — bu q M A b sütunlarda Üüni. versiteye bağlı olan lisan mektebinden bahsetmiş ve bu mektebin hiç bir şeye yaramadığını, talebeye bir kelime *ile firenkçe öğretmediğini ve yapılan mas- rafların tamamiyle faydasır olduğunu iddia etmiştik. Gazete bundan sonra bu — neşriyatla kimsonin alâkadar — olmadığımı söylü. yor. Ve alâkadar olmak gerek olduğu nu ilâve ederek diyor ki: “Meselâ işte şu Tisan mektebi me. selesinde de bizim noşriyatımıza hiç de omuz silkip geçilmemelidir. “Bu öy- leyen Zaman gazetesidir ona ehemmi. yet vermeyiniz.,, dememelidir. Söylenen sör doğru ise, ortaya konulan yanlıslık hakikaten varsa onu derhal düzeltmeli. dir. Binaenaleyh kültür bakanlığının, bu ikinci yazımızdan sonra bu işle uğraş- masını bekleriz. Bu mekteb eğer ral«hı mürakünse ıslah edilmeli ve yahud der. het lâğvedilmelidir. Bunun — ikisinden birisini yamayıp da seyirci kalmağa Her halde cevaz yoktur.,, Yurdumuzdaki eserlerimiz İs- tanbul, İzmir, Bursa, Konya, Ân- talya, Adana, Ankara, Sıvas, A- masya, Diyarbekir, Kayseri mü- zelerile Berğama, Efes, AF yonkarahisar, — Yalvaç, Akköp- rü müze depolarında toplana- rak uzmanlar tarafından gösteril- meleri için lâzım gelen şeyler ya- pılır ve herkesin görmesi için sa- tonlarına konur, Bu müzelerimiz: den bir örnek olmak üzere İzmir müzesi salonlarından - birisini ve gösterilen eserleri - okurlarımıza sunuyoruz. Hı_vı'abşrbulu'ıun Akdenizde havacılı - gin rolü -- Habeşistan işi, Avrupayı bis ribirine vermiştir ve şimdi, büyük Avrupa devletleri, en son tezgâ- hı da kullanarak - silahlanmakta- dır. İtalya, epi zamandır alttan al- ta bombardıman uçakçılığına ö- nem vererek hazırlanmağa koyul- duğu için, bugün, öteki büyük devletlere bakarak çok üstün uçu- culuk kapasitesinde ve çok büyük sayılara dayanan bir havacılığa malik bulunuyor. Bütün istekleri- mizi yapacağız, her şey dilekleri- mize göre saptanacaktır diyen İ- talyanın, başkalarını karşılıyacak ve üstün olan tarafı işte yalnız, bu hava kuvvetleridir. Donanmada İngiltereden çok geri olan İtalyanın Akdeniz ege- menliğinden söz açtığı zaman da- yandığı kuvvet de, hiç şüphe yok ne donanması, ne de denizde pa- ra etmiyen kara ordusudur. Ay- lardanberi ortaya çıkıp yayılmış ve gazetelerde okunmuş küçük haberler. bugün, İtalya'da, *u modem Avrupa makinasından yüzde on - yüzde yirmi beş üstün uçaklar meydana getirildiğini ve bunların büyük sayılarda olarak yapılmalarına devam edildiğini anlatıyor ve işte, denizlerle sarılı ve denizlerden tehdid edilecek İ- talyanın dayandığı kuvvet budur İngiltere'de henüz saatte 300 kilometre gidemiyen ağır bom- bardıman uçağı, İtalya'da 400 kilometre hızla gidiyor ve ingi- liz avcrlarının bunlara karsı üs- tün olan tek tarafları yoktur. Bunun anlattığı hakikat de <a dur ki Akdeniz'in Okyanus'a kan ağızları elinde olduğu cin Akdeniz devleti ve büyük bir de- niz donanmasiyle de Akdenize hâkim olduğunu göyliyen İngilte reye karşı İtalyanın sesine kuvvet veren italyan bombardıman u- çaklarıdır; italvan havacılığıdır. Bir uçuşta İtalya'dan kalkın Kahire'ye saatte 350 kilometre'lik vasati bir süratle giden bombar- dırman uçağının tutulmaz, düsiü- rülmez durumunu değerlendir- mekte güclük yoktur. Duçe'nin memleketi olan İ- talya başka uluslardan daha cok havacılığı anlıyarak havaya ge rektiği gibi önem vermiş bulun- duğu için, bugün herkesten daha çok, Akdeniz eçemenliğinden bah sedebilmektedir. İtalyan iddialarına göre, mese- le şudur ki Akdenize girecek her ingiliz harb gemisi, italyan hava- eılarının batıracakları gemiletrin sayısını çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyacak ve ingiliz donan- mast italyatı havacılığına yem ol- maktan ileri geçemiyerek hiç bir etki gösteremiyecektir. Denizlerle sarılı ve savgada kalmak istiyen her memleketin, ftalya'nın bu kuvvetli düurumun- da olmaması icin sebeb yoktur .. Bugünün ortaya kovduğu temel kaidelere göce, zırhlı gemi, ve>k- ların ucüş âlanmdan — uzakta hbü- dunmağa mecburdür. Ve bir var- dan öbür yana kolavca gecilmek- *e olan Akdenizde bu gemilere artık is ve ihtivar kalmamıetır. Saatte yirmi beş otuz kilomet re giden deniz donanması, en c- lız ucağın saldırımından —kurtuk mak için on onbes saat harcama- ğa mecburdur.. Fakat bü on onbeş saatin kurtulus getireceği hiç bir zaman söylenemez. Bugünün do- nanmalarında uçağa karşı kullanı: lan topların etke gösteremiyeceği kadar yükseklerden gelecek - ve bugünün modern nişan araçlariy- le bombasımı hedefe mutlaka vur- duracak bir bombardıman uçakçı- irğınr yapıp yaratmış olan İtalya- nım meydan okuyan kuvvetini - çak fabrikalarında aramak doğru- - *Sayılayı çeviriniz)