; T SAYIFA 4 Havacılık bahisleri Saldıran Ordu Harp sonrasının ülküleşürdiği hava sailâhının, bir çok eski kafa- hların anlamazlığına karşın, sa- vaş sistemini değiştirdiğini, kuv- vetli kara ordusu ile her şeyin kolayca kesilip atılacağı inancı - nın alt üst olmuş, köhneleşmiş bu- hınduğunu, ön söz olarak yazma- mız gerekiyor. Havada kuvvetli olmayan biz ulus, karada ve denizdeki duru- mu ne olursa olsun, ne saldırmak, ne bir savga harbini başarmak kapasitesini ele geçiremiyecek - tir. Milyonlarca kişilik, iyi silâh - lanmış bir kara ordusu havaları- nı düşman uçaklarına açık bıra - kıyorsa, bir kaç yüz bin kişilik bir orduya yenilmek zoru karşı - sında bulunabilir.. Küçük kara ordusu, üstün bulunan hava or- dusunun düşman ulusu ezip, düş- man ordusunun gerideki bütün kuvvet ve mukavemet kaynakları- nı ortadan kaldırıncaya kadari bir savga harbine girişecek ve eninde sonunda, çokluğa dayanan, fakat havada çelimsiz olan düşman or- düsünü alt edecektir. Şurasını açıkça, bütün Türk ulusuna haber vern:ekliğimiz bir borçtur ki, Türkiyenin — elinde tli bir hava ordusu bulun - sa, ulusal savgamıza — ke sin olarak söyliyelim — sağlam- dır denemez. Bu mesele, bütün yurddaşların kafasını yoracak, uğraştıracak ka- kuvv ma söylevleri bu ciddiğ — meselenin gösterdiği tehlikeli durumu iyi - ce anlatmaktadır. Asırlarca bakımsız kalmış bir yurdun bin bir ihtiyaçlarını kar- şılamağa savasan devletin, ne va- kit ve hangi yönden — geleceği belli olmayan büyük hava teh- likesi karşısında — ulusu yardıma çağırması kadar doğru hiç bir hareket olamazdı. Bir gelecek harbının bütün ağır- hıklarını, savaş alanlarında bu - lunan ordulardan ziyade gerideki halkın çekeceğini ve düşman u - çaklarının gece gündüz durma - dan şehir ve kasabaları, köyleri yakıp yıkarak zehirlemeğe çalışa- caklarını, ekinleri yakarak mem- leketi aç bırakmağa çabalıyacak- larını... toptan göz önüne geti - rirsek, devletin bizden istediği yardımın, doğrudan doğruya bi - zim canımızı ve malımızı ilgilen- diren bir özde olduğunu kolayca kavrayabiliriz. Meydana getirilmesi istenen hava ordusu, her şeyden önce dü- şünülmeli ki, bir taraftan düş - man ulusa, yukarıda söylediği - miz yollarda saldırırken, bir ta- faftan da memlekete hücum eden düçman — uçaklarını önliyecek, harp ederek bunlara yüz geri et- tirecektir. Ulusun yaratacağı büyük ha- va ordusunda, zı ve yurdu koruyan etkin kuvve- tin özü vardır. Bir kara ordusu, ne kadar kuv vetli olursa olsun, havaları düş- man uçaklarına açıksa, gelecek- ten haklı olarak kuşku duymalı- dır. Çünkü, çocuklar bile bilir ki, bir orduyu insanca, cephanc- ce, yiyecek ve içecekçe ve niha- yet moralca besliyen gerilerdir. Gerileri düşman uçakları tara - fından kötürümleşmiş, kısırlaş - mış bir ordu için maddeleşen tek sonuç vardır: Bozgun!. — Sal- dıracak ve harbı bitirecek, yurdu- koruyacak olansa hava ordusu - dür; bunu böyle bilmek ve böy- le bellemek ve belletmek lâzım- dır. Yarını görenlerin sözüne — a- cı da olsa — kulak verilmesi ge- rektiğini hatırlatırken şunu söy - lemeliyim ki; kuvvetli ve büyük, kapasiteli bir hava ordusu yap - mak bütün uluslar için, her türlü kaygıların üstünde gelen, uyku kaçıran ulusal bir iş olmuştur. Erginliğine titiz türk yurdda- şı, çok ciddiğ bir mesele karşı - sında bulunduğunu — sezinmekte hiç de güçlüğe uğramamıştır. Bu- nu hadiseler kolayca ve bol bol meydana vurmaktadır. Şakir Hazım Gökmen malımızı, canımı- Gelenbe köylülerinin kendi paraları ve emekleri ile yaptıkları okul Yurdun her tarafımğa veen çok — köylerde güzel okul kurağları yapı- maktadır. Resmimiz Karaağacın Gelenbe köyünde ve eliyle yaptığı okulu göstermektedir. köylünün kendi parası | V US Tuna konferansı projesi Romadan 12 haziran terihli Temps gazetesine bildiriliyor: Tuna konferansının gerç nit kolay olmtıyacağı gittikçe anlaşıl mağa başlanıyor. Almanyanın hazırlık ekleşmesi- oylaşmalarına girmesi meseleyi karış- tıracak ve isin kotarılmasını daha güç Son ra- ve Pransa Al- leştirecek gibi görünmektedir talya İtaly da Tuna konferansına ça manlara kadar ararlaştırmışlardı; fakat — önce mmr mubafaza ederse ondan vaz de hazırdılar. B. Hitlerin son göylevi ise durumu değiştirmiştir. B Hitlerin bazı tavsiyolerini kabul etme - inmüstür. Onun geçmi mak, Roma'ya güç için, konferanam ilk bir hazırlık evre- sinden sonra - ki bu sırada İtalya dış isler yönetgeri B. Suviç Venedik'te Pa- lonya ve Macaristanın — delegeleriyle buluşmuştu -, ikinci bir evre açrlacak ve bu evre içinde Almanya İtalya ile Fransanın kendisine vereceği izahlar karşısında, kendi görüşlerini anlatacak tır. Almanyanın Roma konferansına katılıp katılmıyacağı ve Avusturyanın evkinliği hakkında yüken altına girip girmiyeceği ancak o zaman- anlaşıla- cuktır. Durum böyledir. Şu halde Tuna konferansının hazırlıkları hakikatte, sanıldığından daha az ilerlemiştir. Fa kat şüphesiz olan bir nokta varsa o da, şu sıralarda İtalya ile Almanya arasın- da Avusturya meselesi üzerinde iki ta- raflı bir anlaşma yapmak Üzere konuş- malar yapılmadığıdır. Bir taraftan da bir Av- rupa meseleşi gibi gösterdiğini de bi. B. Musolini'nin, bu meseleyi liyoruz. Eğer bunun bir italyan mesele- si olduğunu söylemezeydi iki taraflı bir paktın çerçevesi içinde bu işin ko- tarılacağı sanılabilirdi. Zaten, İtalya- nn yalnız 7 ikinci kânan tarihli Ro- madaki fransız - italyan anlaşmasının Çerçevesi içinde kalacağı da bilinmekte- dir. Bu anlaşmada, bir takım berkitele. ti bulunan özel anlaşmalara dayanan gencl bir yadarsıma paktınmın yapılacağı yazılıdır. İki taraflı ve istenel bir ta- kım karşılıklı yardım paktlarından da bahsolunmuş ve Franmsa ile küçük anlaş- ma devletleri bu tarzda paktlar yapma- a hazır olduklarımı söylemişlerdi. Fa- kat Venedik'te Macaristan ve Polonya BEB. dö Kanya ve Bek'in ağzından, bu duyguyu paylaşmadıklarını bildirdiler. Almanya da aynı Fikirde olduğunu his- settirmiştir. Şu halde, Berlin'in aldığı tavur, macar ve İeh tezini pekiştirmek- tedir. Bununla beraber herkesi Roma'da toplamağa karar veren İtalya, karşılık l yardım paktlarının yerini tutacak başka bir formül aramıştır. Bildiğimi- bu- fonmül, şimdilik danış « ma şekline eğgindir; yani karşılıklı yardım paktları yapılacak yerde, Avus- turyanın erkinliğiyle ilgili olan devlet ler, yadarsıma genel anlaşmasının bo- zulmâsı halinde alımacak tedbirleri gö- rüşmek üzere biribirletine danışma- Hın yeter olup olmadığfını gözden ge- girmeğe ve sadece birer danışma paktı imzalamağa çağrılacaklardır. Şu halde, bilinmesi gereken nokta, danışma paktlarımın yeter bir garanti olup olmadıklarıdır. Buna cevab — ver- mek de kolay olmıyacaktır. Bir karşı- hıklı yardım paktında berkiteler hemen hemen otomatiktir; böyle bir paktta, hatıra gelmeci mümkün olan bütün hal- lerde yapılacak harcketin yapılması Öönceden yükenilir. Danışına paktları ise daha az kuvvetli, daha az etkin bir formüldür. Bununla beraber, hakikiğ birer bağlaşma olan danışma paktları da vardır. Öte taraftan, Rapallo'da ya- pılan alman . rus andlaşmasının ne ha- le girdiğini de biliyoruz. Sözün kısa- Bı, paktlar, ne gibi bir zihniyetle yeri- tiliyorlarsa ona göre değerlenirler. ze göre Yabancı _gazeîeî_ğrğl_e*(îkudukvlüarı.n)ı_z;ı' Almanyadaki kilise meselesi nedir? 9 haziran 1935 tarihli Berliner Tagl- lat gazetesi İç işler Bakanı Doktor Frik in kilise işlerini anlatan bir diyevini neş- tetmektedir. Son günlerde alman iç sı yasasında çok önemli bir rol oynryan bu mesele hakkımda Doktor Prik diyor ki: — Rayhş hüktümeti katolik kilisesile yaptığı konkordato'dan sonra protestan kilisesini katolik kilişesinden daha kötü bir durum içinde brrakmak istemedi. Bu nu başarahilmek için de ülkenin içinde 28 yere dağılmış olan protestan kilise- lcrini ortadan kaldırarak bir tek alman protestan kilisesinin kurulmasına lüzum vardı. Protestan kiliscsinin önderleri Rayhş hükümetinin önergetini onayla - dılar ve hiç bir etki veya zor kullanıl - madan tek bir Rayhş kilisesi — yaptılar. Ne kadar yazık ki, bundan sonra pro- testan kiliseleri arasında maddiğ sebeb- lerden çok şahsiğ asığlar yüzünden. s0- nunda sıyasal alanda Rayhş hükümetine karşı, yabancı ülkelerin de işine yarıyan kargıtlık ortaya çıktı. Rayhş bükümeti protestan kilisesi içinde çıkan bu kargıt- lıkların ortadan kalkmasını can ve gö - nülden istemekte ve ana kanuna uygun durumun yeniden kurulmasına çahısmak için hazır bulunmaktadır. Şurası da iyice bilinmelidir ki, pre kit bazı gerginlikler olacaktır. Protes' kilisesinin bu gibi gerginlikler göster mesi, onun belli başir hayat unsurların dan biridir ki, bu gösterisi katoliklikle büyük bir karşıtlık olmaktadır. Doktor Frik bu kilise kavgasının hoşnudluk verecek bir tarzda düzeltile- ceği umudunu göstermiştir. Bundan son- ra alman iç bakamı demiştir ki: — Almanyada hiç kimse katolik inanı taşıdığı veya katolik kilisesine bağlı b. lunduğu için kovalanmamıştır. Şu var ki, sıyasal merkez partisi, partiler yasak edildikten sonra da katolik birliklerine veya örgütlerine karşı yeniden sıyasal etki kazanmak için deneçler yapmağa kalkışmıştır. Buna hiç bir zaman izin veremeyiz. Sıyasal parti tarzlarını kö - künden kaldırdığımızdan kaçamak yol - lardan yürünerek yeniden bunların ha rekete geçmelerine göz yummuyacağ Bundan dolayı, ulusal sosyalist hü - kümeti katolik gençlik örgütlerine karşı apaçık bir tavır takınmıştır. Diniğ kilişe işleri ile uğraşıldıkça, devlet, katolik gençlik kurumlarının çalışmalarına ka- rışmıyacaktır. Ancak, gençliğin sözde diniğ birlikler biçiminde toplanarak bu- günkü ulusal sosyalist devlet kavramına ve kanunlarına karşı siyasal gayeler uğ- runda çalışmaya girişmelerini devler enamıyacaktır. Bay Vels ve yeni Amerika 7 haziran 1935 - tarihli Gardiyen gazetesinden: Son zamanlarda Birleşik Ameri- kaya bir gezi yapmış olan B. Vels, orada gördüklerini dört betke halinde yazıp bastı. Bay Vels, herhangi düşünür bir adam gibi bizim demokratik devlet yö- netimi evriminde buhranlı bir çağa eriş miş olduğumuza kanığdır. Bundan do- layı son birkaç on yıl içinde teknolo- jik ve ekonomik değişmelerin kuramı bugünkü soysallığın içine daha sinmiş değildir. , Ondan dolayı birçok araştırıcılar gerek bu ülkede gerek başka yerlerde olup biten hadiselerin, zamanın ihtiya. cına yetişmediğini saptamışlardır. Bay Vels, bütün dünya ulusları içinde Anglo-Saksonları en başta ve ileride olmak üzere ele almakta ve ya- zılarında kendi ulusunun dileklerini, korkularını ve esinlerini orunlayan Bay Ruzveltin canlı bir şekilde sınay- Tamaktadır, Bu yarılarda Amerika — cumuriyet başkanının bütün değerleri ve karak- Mançester 18 HAZİRAN 1935 SALİ Asya asyalıların mı. japonyalıların mı? La Repüblik, Paris - 126.935 Bugün bir ingiliz gazetesi, japonla- rin Çin'de yaptıkları yeni ileri hare- keti hakkında, biraz safca olmaktan ge- Ti durmayan şu düşünceyi ileri sürü- yordu “Japonların dövizi rındır,, sözü idi; fakat Japonyanın ga- yesi, “Asya japonyalılarındır,, — olaca. ğa benziyor.,, *Asya suyalıla- Evet, sahidesn öyle alacağa benziyor. Başta ingilizler olmak üzere, Japon- yanın Mançüri'de yerleşmelerine alı- sılmıştı. Fakat japorların bu çok güzel hareket üssüne yerleştikten — sonra, va- kitlerini lotüs çiçeklerinin resmini yap- makle mi geçirecekleri sanılıyordu? Japonların yapacakları bir şey da- ha vardı: Doğuya doğru gitmek. fakat bu tarafta hem çöller, bem de rus erki bulumuyordu. Belki de İngiltere bir rus - japon harbımın yeniden başlaması için gizli umudlar besledi. Fakat sov- yetler ikinci Nikola ile onun bakanla- rından daha akıllı davranıyorlar. Japon. larla ruslar arasında yapılan bir Mo- düs vivcadi gereğince ruslar dış Mogo- listanda durumlarını pekiştirmek ve sağlamlaştırmak — için, iç Mogolistam japon etgerliğine bıraktılar. Japonlar, uzak Mongol — ellerinde ruslarla kavga etmektense, kendilerine daha yakın olan şeyleri ele geçirmek istediler; Mançuri'nin bu yeni sahible- ri, Çin'in eski sahibleri olan ve 1911 devrimine kadar hüküm süren Mançu imparatorlarının yolunu tuttular, Japonların ilerleyişleri, çabuk ola- cağa benziyor. Bundan üç gün önce, şaşıran Avru- pa, japon komutanlığının Tiyençin ve Pekin bölgesindeki Çin kıtalarıma bir ültimatom göndererek oraları — boşalt- masını tice ettiğini öğrendi. Japonlar Pekinde mi? Evet| bugün de - doğu diplomasi- sinin inceliklerine bakın - japonların Ültimatomlarını geri aldıklarını, fakat çinlilerin onların bütün isteklerini ka- bul ettiklerini, ve daha iyisi, japonla- tın askerlerini Sarı nehrin öbür tark- fına çektiklerini öğreniyoruz. Pekin'den Sarı nehire kadar — olan uza pek de büyük olmadığına göre, o- rayı boşaltmak için bundan — daha iyi Bir şey yapılamazdı ! İngilizlerin heyecanı kolayca anla- şılır. Bu hareketi durduzmak için, öko- nomik durumu gözden geçirmek Üzere Nankin'e Sir F. Layt - Rass'u gönder- diler. O, başka - biz şey yapabilecek mi? Japonların Mançuri'yc yerleşmeleri sırasında Uluslar Sosyetesi - biraz da İngilterenin etkisi altında kalarak - Çin'in japon eenperyalizmine karşı ko- Kuyculuğu rolünü oynamak yiğitliğini gösteremedi. Bugün, o zaman yapılan yanlışı an- lamak için vakit geçtir. Tokyo'nun söy- leyişine göre, kuzey Çin'i, kuzey çim- Nlerinindir; fakat bu sözü şu şekle koy mağı japon ordusu üÜzerine almış bulu- nuyor: Çin Japonyalılarındır. ——— -— ——— teristikleri kesin ve keskin olarak çö- zelenmiş, oradaki yönetimin — kuvvetli ve kuvvetsiz tenkideileri gösterilmiş- tir. Vels'in bu yazısımda İngiltere yö- netimi de çözelenmekte ve yazman, bu yönetimi öğerken bankerlerin demago jik etkisi altında kalmamaktadır. Fakat Vels, bankerleri de demagogların ayıt- tığı halk kümclerini doğru yola götür- mek yükümünün dışında sayımıyor. Amerikadaki yüksek” hakyerinin verdiği son hüküm, Bay Velsin yeni Amerika hakkında yazdıklariyle alay eder gibidir. Fakat günün birinde Bay Vels'in yüksek hakyerinden daha eyi ve daha ilerisini görebildiğini an- lamamız imkânsız değildir.