SHAZINAN 19253 PAZARTES! | lYerı - sıyasal Vasıfı da , , Her devrim, genc baytağının "kanlı saçakları peşinde, bir yığın enc insanın kendinden geçmiş- kılar söyliyerek, teh i- keleri zekler rür, Bunların kimisi yığının k de kaynar ve ona sağlamlığı ileriyi severliğini, şetin yorulmadan yürümek ğunu verir. Bunlar devrim gencleridir. Kimisi de şeret ve bayrakla beraber hep ön sırada kalır; çabuk pişer; çabuk olgunla; şır; yaşının ikisi kadar ödev ve sorav yüklenir. Devrimin ilk kanlı 5.. .e katı- lan delikanlı, bir de bakarsınız, devlet gemisinde bir gün en ö- nemli yerleri tutacak kadar - gör- gülü olmuştur. Birden, tıpkı adı gibi, devrilip giden Vasıf Çinar işte bu türlü gençlerdendi. Kırkında bilmiyo- zum varmıydı. “İstiklal mahke melerinde iddia makamlarını, hü kümette bakanlık, diplomaside el- çilik ve büyükelçilik sandalyaları- 21 onun yaşında tutabilmek - için sadece bir devrim değil, sade bir devrime katılmış olmak değil şeflerin emrinde sınaçlardan açık alınla çıkmış olmak gerektir. Va- sıf Çinar, bu türlü bir gençti. Ankara'nın yetiştirdikleri, şen, pekgözlü, arkadaş canlı olur. Bun- darın arasında bir tek sottaya, bir tek züppeye, bir tek püriten'e tast- dlayamazsınız. Ankara'daki “şel rahlesi, nin önünden kalkanları yıllarca bir mengenenin kaskısına alarak sıkabilirsiniz: onların var- Jiğından şarıl şarıl hayat akar, Hızlı konuşurlar, urzlar, iddislı konuşurlar. tin bir devrimci tipi vardır. Ankara devrimcileri, sek- ter değildir, sinsi değildir, kılı kirk yarıcı değildir. Hamlenin şi- irine varmışlardır. Açık konuşut lar, “küt,, diye inerler; protoko- İun sırnaşıklıklarına bir türlü me- telik vermemişlerdir. Vasıf Çinar da böyle idi. Bir ankaralı devrimci, enine boyuna bir çocuk, şeflere karşı tam inanlı ve uysal; ödevde çalışkan; kalan yertlerde, şen, gürültücü, kabada- yı. Tıpkı Neceti gibi, onu da “kör barsak,, dan kaybettik, Birdenbi- re,o gövdeyi göz önüne getirince, inanılmaz bir şey, *öe Vasıf Çinar, şeflerin emeğiyle yetişmişti. En büyük acıyı onla- rın duyacağına şüphe yoktur, Fa- kat acı haberin bütün gönülleri yaraladığı şu dakikada, acımı azı- cık dindirmek için ben de dostla- ra katılmaktan başka ne yapabili- rim? Tesellimiz şu olabilir ki, ona *“Çinar,, adını veren Büyük Bah- çavan, ulusun fidanlığında het gün göz nuru ve el emeği döktü- ğüne göre, Çinar'ın yerine “çinar- lar,, 1 koymakta gecikmiyecektir. Vasıf Çinar, şüphe edemezsin ki, seni çok severdik ve seni unut- Muıyacağız. Burhan Belge güvenerek ko- | Onikinci resim sergisi ULUS ve resimcilerimiz Omıını;amonümnnıuı ıaı[ıiiıîAnhuJı'ır.ı:mcucııı sergenen resimlerden çoğunu beğenmektedirler. Resimcimiz Bay Sa- ib'in çizmiş olduğu yakarıki iki krokiden sağdaki ünlü türk resim- cisi BayŞevi ket Dağı ve soldaki de onun gibi ünlü resimcilerimiz - den General Halil'i göstermektedir. Altta iki resimden birincisi B. Ahmet Doğu'nun ve ikincisi B. Şefik Bursalı'nın beğenilen «yalılar» ve «Konya'danı tablolarıdır. Belçika hükümeti süel statükoyu koruyacak Brüksel, 2 (A.A.) — Sosyalist lideri Vanderveld, sosyalist ka - dınlar kongresinde verdiği söylev- de hükümetin süel statükoyu koru- maya karar verdiğini bildirmiştir. Rusyada saltabaşlıkla savaş Moskova, 2 (A.A.) — Başı - boşluğun kaldırılması hakkında bir karar çıkarılmıştır. Ayleye ye - niden önem vermeye ve ana baba- nn sorav ve otoritesini sağlamak istiyen bu karar kontrollarındaki yetinsizlik yüzünden çocukları suç işleyen ana ve babaya karşı para cezaları vermektedir. Venizelos ne diyor? Atina, 2 (A.A.) — Venizelos, Eleftron gazetesinde çıkan bir mektubunda sıyasadan kesin ola- rak çekildiğini berkitmektedir. Öte yandan, Estiya gazetesi, Venizelos'un daha önceki diyev ve tutumuna işaret ederek bu sav- ları çürütmektedir. Yeni-SRupçmanın toplantısı (Başı 1. İnci sayıfada) met üyeleri ve bir çok senato üye- sinin katılmasiyle yapılmıştır. Toplantı, Başbakan B. Yevtiç tarafından açılmıştır. B. Yevtiç verdiği söylevde saylavları seçim- de elde edilen başarıktan dolayı kutladıktan sonra 5 mayıs tarihli listesinde; kendisine ezici çoğun- Tuğu kazandıran, ulusal sıyasası nın başlıca noktalarını tekrarla - mış, bundan sonra Kıral Aleksan- dr tarafından açılan eseri başarık- la yürütecek olan ulusal partinin bundan sonraki çalışması hakkın- da bilge vermiştir. Başbakan kendi listesindeki saylavların wlımuıto grupu ön - derliğine oybirliğiyle seçilmiştr. —— .—— Bulgar dış bakanlığı -genel sekreterliği Sofya, 2 (A.A.) — Gazeteci yazman Nikolayef, dış bakanlığı sgenel sekre- terliğine alınmıştır. « Gezgi notları SAYIFA 3 Harkof uçak alanında Üç yüz kilömetrelik bir tren yolculuğunu bitirir bitirmez Har- kof şehrini baştan başa gezmiş, öğle yemeğinden kalkar kalkmaz büyük traktör fabrikasının, dört saatlik bir yol uzunluğundaki, a- tölyelerini baştan başa dolaşarak çok yorulmuştuk. O günkü prog- ramımızda, bir de uçak alanı vardı. Altr arkadaştan yalnız biri ha- vacılıkla ilgili idi. Biliyorum ki hepimizin, ayrı ayrı, zihinleri- mizden: “Moskovadaki havacılık kulübünden sonra burada da, ha- vacılık için, birkaç saat daha har- camak neye gerek?,, sorusu ge- çiyordu. Otomobillerimiz bizi, angar- yaya götürür gibi, alana sürükle- di. Korkuluğa benziyen bir tahta kapıdan geçtik, Ankara Gücünün spor alanındakilerin eşi denilebi- lecek tribünler önünde durduk. Gözlerimizin önüne serilen gö- rü, Moskova aerodromunda rasla- dığımızdan büsbütün başkaydı. Sağda genç pilotlar, ortada ka- dınlı erkekli paraşütçüler ve sol- da altı ile on iki yaşlar arasında çocuklar, yüzlerini - tribünlere ve arkalarını, geride dizili duran u- çaklara çevirmiş, yarım çember biçiminde sıralanmışlardı. Bunla- rın ardında da, genc ihtiyar, yüz- lerce Harkollu, türk konukları, selamlıyordu. Sabahtan beri esen soğuk rüz- gâr durmuş, gökyüzü bulutlardan sıyrılmış, şimalde dolaşırken hep rüyalarımıza girmiş olan bahar, pembe, mor, beyaz ve hele yem- yeşil, ayaklarımızın altına serpil- mişti. Bize saygı ile bakan çocuk- lar, ödevlerinin büyüklüğünü kav- ramış ciddiğ delikanlılar, kadın- lıklarının büyüsü ile yapmakta ol- dukları işin ağırlığımı uzlaştırma- yı bilen genç kızlar güzel ve sıhatlı idiler. Sanki çoktandır ta- nişı olduğumuz bir çevenin sı- caklığı içindeydik. “Ne eyi ettik de geldik!,. diyorduk. ** Komutan anlattı: “Öğretmen- lerden başka bütün gördüğünüz gençler amatördürler; burada pi- lotluk ve paraşütçülük öğrenirler. Çocuklara gelince, ellerinde gör- düğünüz uçak örneklerini kendi- Teri yapar, uçakçılık havası içinde yaşayarak onunla kaynaşırlar.., Ve sonra ilâve etti: “Şimdi beş u- çak havalanacak, dördünden dört paraşütçü atlama deneçi yapacak, beşincideki paraşütçü 1300 met- reden atlayıp paraşütünü — 300 metreden açacak. Sonra iki planö- rün uçuşunu göreceksiniz.,, Beş uçak birden, başlarımızın üzerinde, döne kıvrıla, yükselme- ğe başladı. En büyüğünün iki ka- nad arası bir metreyi ancak geçen küçük örnek uçaklar, yapıcıları o- lan çocukların ellerinde, birer ke- lebek sarsaklığı ile uçuşurken göz- lerimiz, homurdana homurdana u- falan motörlü uçaklarla bu mini mini örneklerden hangisine baka- cağını şaşırmıştı. İkisi de ilgendi. Sovyet bavacılığının bugünü ile yarınını, karşı karşıya, seyredi- yorduk; geleceğin uçakçıları çok daha kalabalık ve görünüşe göre, bu işe daha çok yakındılar. . &öve Program, önceden kararlaştı- rılmış olduğu gibi, uygutlandı. Dört paraşütçü, yedi sekiz yüz metreden ve hep birden, boşluğa atıldılar. Bunlardan biri, ulak, te- tek, on sekiz, on dokuz yaşında, bir genç kızdı. Ağır olmadığı için, bir duvar saati salıngacı gibi, sağ- dan sola gide gele — ve gerekti- ğinden çok sallandıkça da — orla: daki ipi çekip düşüşünü ayarlaya ayarlaya, sonuncu olarak indi. Be şinci uçak, durmadan yükseliyor- du. Yanımdaki uzman; “bin met- reyi geçti,, dedi. Biraz sonra uçak, en keskin gözlerin bile seçemiye- — ceği kadar küçülmüştü. Fakat bü- tün gözler gene havada, ondon fırlayıp yere atılacak olar insc:u arıyordu. | Bağrışmalar oldu: “İşte, işte!, Birkaç saniye sonra — bir arkada- şın dediği gibi — sapsız bir balta hıziyle ve bir başı, bir ayakları yukarı gelerek, döne çevrile, fırıl fırıl düşmekte olan paraşütçü gö- ründü. Düşüyor, düşüyor, yıldı- rım gibi düşüyordu. Binüç yüz metreden beş yüze, üç yüze, iki yüze, yüz elliye indi; paraşüt a- çılmıyordu. Bu güzel gün bir ka- ra gün olacaktı. İlerideki ağaçla- rin tepesine yaklaşmış gibi idi. Bize hünerini gösterirken, arslan gibi bit delikanlı, param parça o- Tacaktı. Paraşütün önce sitrülerek u- — zandığını ve bir an sonra da açılıp — yavaşladığını görerek hep birden 4 derin bir nefes aldık. Spor heyeca- ı nrnın en temizini, bir uçak alanım- —— da, ikinci defa duymuştuk. 1 4 #.. ..aç yüz metrede paraşütü açmak de- — necini, bir kere, yapmıştım. Biraz — daha alçakta açayım dedim. Yere | 125 metre kala ipi çektim. Para- | şüt 25 metrede açıldı.İşte sapa- sağlam karşınızdayım.,, vvr Uçakların kuyruk - taraflarına u n iplerle bağlı planörler, ken- dilerini yüzlerce metre yükseğe çıkarmış olan motörlü eşlerinden — ayrılarak, hava akınlarının çıkıp alçalmasına uya uya cambazlıkla. rın türlüsünü yaparken çocuklar- dan birkaçının, lastik şeridleri kı- vırıp bükmek suretile pervaneleri- ni birkaç yüz metre uçabilecek kar dar bızlı döndürdükleri, örnek u- aklarçı da onlarla önürdeşiyord! Havacılık denilen eşsiz. sporun zevkine o kadar varmış, ona öyle yaklaşmıştık ki gezgimizin son alı tı gününü birlikte geçirmek şere fini bize vermiş olan Moskova Bü- yük Elçimizin eski sporculuğu birdenbire canlandı, Hava karar- mağa başlamış ve bineceğimiz Ki. yet treninin kalkma vakti yaklaş- muş ölduğu halde Harkol'u gök — yüzünden görmek istedi, Bu o ka- dar candan bir dilekti ki » luü kaçırma pahasına bile olsa - kim- — se önüne geçemezdi. Vası! Çınar, yarım saat sonra, alandakilerin alkışları arasında uçaktan çıktığı zaman, türk hava- cılığı beş yurddaşı kendine sımsı- — kı bağlamıştı. Genç paarşütçü anlattı: F B AĞ RN A | YüRTE ÇAS Y CARER YA ZFU SPRRE MN LAİ A P eç Nasuhi BAYDAR —— Bu yazıyı dizilmeye verdikten — yarım saat sonra, Tas Ajansı, Va- sıf'ı kaybettiğimizi bildirdi. Ateş- — Hi devrimci, genc saylav, içtem söylevci Vasıf'ı yakından tanıya- mamıştım. Moskova'da, yeni Tür- kiyeyi büyük bir yetki ile orunta. yan, kırkından önce yetmişlik bit devlet adamı gibi olgunlaşmış, bü- — yük elçi Vasıf Çinar'ı ateşli, gene, ve içtem bir delikanlı olarak, iş bas — şında, tanrdım. Canından çok sev- — diği ulusuna daha uzun yıllar kiz- j met edecek çağda aramızdan çe kiliveren bu inanlı arkadaşın yüs zeklerimizde bıraktığı sızı dinmi- — yecektir. Değerini anlayıp s olanların Vasılı unutmaları ka*il mi? aB S